Tumgik
#coşkun aşar
mezomorta-blog · 7 years
Photo
Tumblr media
.Beyoğlu'nun En Güzel Abisi.
...
“ Yeni Dinimiz ve Tapınma Ritüelleri: Matrak bir konuydu.”
“Kapitalizmden söz ediyorlardı,” diye açıklık getirdi. “Naif bir yorum tabii.”
 Yeni din dedikleri paraydı, Tapınma derken ticareti, tapınak olarak da alışveriş merkezlerini kastediyorlardı. İstiklal’deki Demirören alışveriş merkezinden, Gezi Parkı’na yapmayı düşündükleri ama tepkiler sonucu yapamadıkları şu iğrenç binadan söz ediyorlardı...
Elbette yerden göğe haklılardı. Biliyor musunuz Avrupa’da en çok alışveriş merkezi inşa edilen şehir burası. Peki çocuklarımızın nefes alabileceği kaç park kaldı? Kaç yeni müze? Kaç yeni Kültür merkezi?
Bu, sadece bir bina yapımı değil Nevzat Bey, bir yaşam biçimi dayatması...
Nasıl ki Osmanlılar bu kenti aldıklarında külliyeler kurduysa, Uluslar ötesi şirketler de kendi amaçlarına ulaşmak için bu tür merkezler açıyorlar.   Bilirsiniz, Külliyeler; Camileri, Medreseleri, Kütüphaneler, Hastaneleri, Konuk evleri, Aşevleriyle, bir tür kültürel hizmet kurumlarıydı, oysa Markaların, alışveriş merkezlerinin tek derdiyse para ve daha çok kar.
İstanbul’un tarihiymiş, kültürüymüş, güzelliğiymiş kimsenin umurunda değil.Durmadan turistik oteller yapıyorlar, çirkin köprüler, iğrenç gökdelenler...
Tek dertleri daha çok rant, daha çok vurgun, daha çok avanta...
...
Ahmet Ümit / Beyoğlu'nun En Güzel Abisi / 2013 
0 notes
incircolarte · 3 years
Photo
Tumblr media
Il nuovo anno si apre per la Fondazione Cassa di Risparmio di Jesi con un importante accordo siglato con il Comune di Senigallia: un protocollo d’intesa per cui Senigallia Città della Fotografia per i prossimi cinque anni darà in deposito temporaneo alla Fondazione alcuni nuclei di opere fotografiche appartenenti alla Civica Raccolta.
Nel 2021 il protagonista sarà il fotografo turco Coşkun Aşar con una selezione di scatti della serie fotografica Blackout – The dark side of Istanbul che fanno parte dell’omonima pubblicazione, un romanzo visivo del lato oscuro della città turca. https://arteinvideo.blogspot.com/2021/02/coskun-asar-blackout-dark-side-of.html
0 notes
pikasus-artenews · 3 years
Photo
Tumblr media
Blackout. The Darkside of Istanbul
Nel 2021 il protagonista sarà il fotografo turco Coşkun Aşar con una selezione di scatti.
Mostra alle Sale Museali di Palazzo Bisaccioni di Jesi, promossa dalla Fondazione Cassa di Risparmio di Jesi in collaborazione con il Comune di Senigallia.
0 notes
untitled42566 · 5 years
Text
“C’era una volta la fotografia”: oggi a Senigallia l’anteprima della Biennale con due mostre dedicate ai maestri senigalliesi e ai piccoli tesori dell’800
“C’era una volta la fotografia”: oggi a Senigallia l’anteprima della Biennale con due mostre dedicate ai maestri senigalliesi e ai piccoli tesori dell’800
“C’era una volta la fotografia”: oggi a Senigallia l’anteprima della Biennale con due mostre dedicate ai maestri senigalliesi e ai piccoli tesori dell’800
SENIGALLIA – Sarà inaugurata oggi pomeriggio la rassegna espositiva “C’era una volta la fotografia” attraverso il quale Senigallia, dopo il successo delle mostre dedicate a Robert Doisneau, Aleksandr Rodčenko e Coşkun Aşar, conferma il suo…
View On WordPress
0 notes
bardcakan · 6 years
Text
Fırat coşkun akar kolay kolay durulmaz, Fıratlar mert olur namertçe vurulmaz, Dağlar, ovalar aşar davasında yorulmaz, Unutanın kanı kurur, biz de Fırat kurumaz. Bir yanı al beyaz, bir yanı bozkurt. Tepeden tırnağa hilâl, ne bilir mankurt. Şunu hiç unutma, gerekirse kendini unut; Fırat'ın öcü yarım kalmaz, kini durulmaz. Önkuzular öncülük eder, yılmaz İmamoğulları, Annenin gözyaşı içimizde yara, biz de onun Çakıroğulları, Uçmak otağın ferah olsun, er geç ölür kâfir tohumları, Fıratlar kalpler de yaşar, asla kalpten vurulmaz. Bir yiğidin gülüşü, bin yiğidi ağlatırmış. Yarinin yarım kalmışlığı,yürek dağlatırmış. Sineme saplanır bıçak, Fırat kan damlatırmış. Hepimiz birer Fırat Çakıroğlu Yılmaz, yorulmaz.
0 notes
istandistmag · 6 years
Text
Yangın Yerinde Orkideler
Yangın Yerinde Orkideler – Tiyatro
”…Orkideleri hep bir “ballad” olarak düşündüm. Hakkı yenmişlerin, hayatın-toplumun- yerleşik düzeninin kıyısına itilmişlerin, uyurgezerlerin, mutsuzların, sırtından yaralıların, alkoliklerin esrarkeşlerin, yalancıların, masal anlatıcılarının, gezginlerin, kaybedecek hiçbir şeyi olmayanların, filmleri balkondan ya da hususiden değil, birinciden yani en ön sıralardan seyredenlerin, dünyaya kekremsi, ekşi bir sırıtışla bakanların, sis ve dumanlar içinde yaşayanların, bilgiye ve bilgisizliğe aynı tiksintiyle yaklaşanların, bütün bunlara rağmen, ya da birazda bunlardan ötürü insan kalmayı becerebilmiş olanların şarkısı olsun istedim Yangın Yerinde Orkideler.”
http://ift.tt/2AYliF9
YAZAN
: MEMET BAYDUR
YÖNETEN
: HÜLYA KARAKAŞ
DRAMATURG
: ERGÜN ÖZDEMİR
MÜZİK
: CİHAN KURTARAN
SAHNE TASARIMI
: ALMİLA ALTUNSOY, CİHAN AŞAR
KOSTÜM TASARIMI
: ALMİLA ALTUNSOY
IŞIK TASARIM
: MAHMUT ÖZDEMİR
EFEKT TASARIM
: NESİN COŞKUNER
KOREOGRAFİ
: ÖZGE MİDİLLİ
ŞARKI SÖZLERİ
: HÜLYA KARAKAŞ
YÖNETMEN YARDIMCILARI
: EMRE KARAOĞLU
SÜRE
: 90 dk. / İki Perde
OYUNCULAR
: Can Ertuğrul, Emin And, Eraslan Sağlam, Gözde İpek Köse, Ömer Barış Bakova, Zümrüt Erkın
The post Yangın Yerinde Orkideler appeared first on Şehri Keşfet & Explore the City.
from WordPress http://ift.tt/2iAcpuE
0 notes
kitapindiroku · 7 years
Text
Çam Dağı Ülkesi Kitabı pdf indir pdf indir
Çam Dağı Ülkesi Çam dağı ülkesi nedir diye sorulacak olursa tek kelimeyle cevap verelim: Bir destan! Aydınlığın destanı, Nur’un destanı… Elinizdeki kitap, gerçek bir destanı, yaşanmış ve belki yaşanmaya devam etmekte olan bir destanı anlatıyor. Peki ne zaman ve nerede mi yaşanmış, yaşanmaya devam ediyor? Onu siz anlayacak, siz hissedeceksiniz. Kim bilir belki sizin şu anki hayatınızda, babalarınızın hatırlarında, çocuğunuzun ideallerinde, eşinizin memleketinde, dedenizin köyünde, kardeşinizin gurbetliğinde, annenizin yüreğinde, arkadaşınızın beyninde, düşmanınızın vicdanında!… Bunların hepsinde de olabilir, bir kısmında da. Hiç olmazsa birinde mutlaka vardır, mutlaka.. Şayet biraz dikkatli bakarsanız kolaylıkla görebilirsiniz! Merak etmeyin, küçük ama fark edilmek için biraz çaba gerektiren eşiği aşar aşmaz göreceksiniz! Zaten sizin bu eşiği rahatça atlayabilmeniz için yazarın, sembolik konu ve kişi örgüsü vasıtası ile gösterdiği olağanüstü çaba kitabın başından sonuna kadar size rehberlik edecek. Ayrıca kitabın her köşesine dikkatlice serpiştirilen yoğun hissi ifadeler ve eserin geneline hakim kılınmış coşkun üslup sizi bambaşka atmosferlere taşıyacak..
Çam Dağı Ülkesi Kitabı pdf indir pdf indir oku
0 notes
cennettekaybolmus · 7 years
Quote
— Korkma canım, yaşlandın demek istemiyorum. Hayır, o değil. Yaşlanınca insan kuvvetten düşer ve hayatla savaşamaz olur. Hayır, senin içine çöken kasvet, bezginlik, benim düşündüğüm şeyse, daha çok bir güç belirtisidir. Canlı, hareketli bir ruh bazen hayatın sınırlarını aşar, tatmin edilemez olur; bu yüzden umutsuzluğa düşer, bir an için hayata küser; bu hal, hayatın sırlarını arayan ruhun sıkıntısıdır... Senin derdin de budur. Anlamsız da bir şey değil. Olga içini çekti, fakat bu iç çekiş daha çok sevinçtendi; çünkü korkusu geçmiş, kocasının gözünden düşecek yerde daha fazla gözüne girmişti. — Peki ama, ben mutluyum. Ruhum boşta değil, günümü hayallerle geçiriyorum. Hayatım dolu, başka ne isteyebilirim? Hayatın sırlarını aramaktan ne çıkar? Bu bir hastalık, bir iç sıkıntısı… — Evet; zayıf, uyuşuk, karanlık bir ruh için öyle olabilir. Bu hayata küsmeler, bu aramalar insanı deliliğe kadar götürebilir; kimisi de bu hali korkunç bir kâbus olarak görür. — Hayatım ağzına kadar mutluluk dolu; öyle yaşamak istiyorum ki... Sonra birden her şeye bir zehir karışıyor. — Ah! Prometheus'un ateşini insan böyle ödüyor işte! Bu sıkıntıya katlanmakla kalmayacak, onu seveceksin; içinde doğan kuşkulara, sorulara saygı göstereceksin. Bunlar hayatın taşan, fazla gelen kuvvetleridir; en çok da mutluluğun en son sınırına vardığı, bayağı isteklerin sona erdiği zaman ortaya çıkarlar; sıradan bir hayat içinde doğmazlar. İhtiyaç ve dert içindeki insanlar onlarla baş edemezler. Halk yığın yığın şüphe bulutlarını, anlamak çabasının verdiği sıkıntıyı bilmez. Fakat zamanında cevap arayanlar için bu sorular bir yük değil, tersine bir nimettir. — Ama altından kalkamayınca insanı hayattan bezdiriyor, her şeye karşı kayıtsız bir hale sokuyorlar. — Uzun zaman için değil, sonradan hayat insana daha taze gelir. Bizi öyle bir uçuruma götürürler ki orada artık düşüncemiz sorularına cevap bulamaz, o zaman hayata daha büyük bir sevgi ile bağlanırız. Bu sorular ve şüpheler kendilerine karşı savaşmak için denenmiş güçleri çağırırlar, sanki bu güçlerin uykuya dalmasını istemedikleri için ortaya çıkmışlardır. — Dumanlar, hayaller yüzünden derde düşmek! Her şey aydınlık içinde iken birdenbire karanlıklara gömülmek! İnsan bu belaya karşı kendisini koruyamaz mı? — Tabii koruyabilir: İnsanda yaşama gücü olması gerek. Bu güç olmazsa hayat zaten berbattır. Bu şüpheler, üzüntüler olmadan da insan sıkılır. — Peki ne yapmalı o zaman? Kendini bırakıp zavallı bir insan mı olup kalmalı? — Hiç de değil. Kendine cesaret verip yolunda sabırla, sebatla yürümeli. Sen ve ben birer kahraman değiliz; çözülmez sırlarla Manfred veya Faust gibi savaşacak değiliz; onlar gibi büyük iddialara girişmeyeceğiz; başımızı eğip zorluklar içinde yaşamaya, onları yenmeye çalışacağız; o zaman mutluluk tekrar bize gülecektir ve… — Ya bu şüpheler yakamızı bırakmaz da içimizdeki kasvet gittikçe artarsa? — Ne yapalım! O zaman bu hali hayatın yeni bir yüzü olarak kabul ederiz... Fakat böyle şey olmaz, bizim başımıza böyle şey gelmez. Bu yalnız senin derdin değil ki, bütün insanlığın derdi. Bir damlası sana sıçramış... İnsanın hayatla bağı, tutunacak bir dalı olmadı mı bu dert korkunçtur. Ama biz öyle değiliz... Umarım derdin bu dediğin cinstendir, bir hastalık belirtisi değildir... Öyle olması daha kötü. O zaman benim elim kolum bağlanır, umutsuzluğa düşerdim. Ama belirsiz hüzünler, şüpheler, endişeler bizim mutluluğumuzu nasıl karartabilir? Nasıl bizim... Ştoltz sustu, Olga var gücüyle onun kollarına atıldı, boynuna sarıldı. Tekrar bütün mutluluğunu, neşesini, rahatını bulmuştu. Coşkun bir gönülle fısıldadı: — Ne hüzün, ne şüphe, ne hastalık... ne de ölüm mutluluğumuza dokunabilir. Olga sanki onu hiçbir zaman bu kadar derin bir aşkla sevmemişti. Ştoltz şefkatli bir yüzle ve sanki hurafelere inanırmış gibi: — Dua et de talih şikâyetlerini duymamış, seni nankör saymamış olsun, dedi. O, verdiği nimetlerin değerini bilmeyenleri sevmez. Şimdiye kadar hayatı yalnız okuyarak, dinleyerek öğrendin. Kendi yaşantınla da görüp anlayacaksın... Hele bir ortasına düş, birçokları gibi acılara, dertlere katlan, o zaman... Bu kaygılara harcayacak zaman bulamazsın... Güçlerini sakla! Olga'nın coşkun duygularına cevap olarak ve yine kendi kendisiyle konuşur gibi söylediği bu sözlerde bir "keder" gizliydi. Sanki söz ettiği "acıları, dertleri" uzaktan görüyordu.
Oblomov, İvan Gonçarov
0 notes
kitapindiroku · 7 years
Text
Yukarı Fırat Efsaneleri Kitabı pdf indir pdf indir
Yukarı Fırat Efsaneleri …Yedi iklim dört mevsim geçer. Aşılmaz denilen dağları aşar. Ovalardan, göllerden ve coşkun akan nehirlerden geçer. Farklı ten ve renkteki insanlar ile farklı farklı inanan insanlarla karşılaşır, bunlarla tanışır…   …Dağların, ovaların, denizlerin, ormanların birbirinden farklı nice türküleri, ninnileri, masalları, destanları ve efsaneleri vardır. Kimi kahramanlık, kimi aşk, kimi cenk, kimi de hayatın zorluğunu anlatan birbirinden güzel hikâyelerdir…  
Yukarı Fırat Efsaneleri Kitabı pdf indir pdf indir oku
0 notes