“iki sene sonra seni gördüğümde elimde yamuk yumuk mektuplar, sigara izmaritleri, yere düşen günlüğüm, sana bakmaya kıyamayan gözlerim ve her tarafından nefret ettiğim varlığımla seni özlemek artık suç işlemiş gibi hissetiriyor ve ben seni hala suç işler gibi özlüyorum.”
Mâra, ne olacak senin bu eğri bedenin? Kafanı kaldırdığın an binlerce fikir doluşuyor karanlık ruhuna. Sevgin, gülümsemen, huzurun... Her şeyin batıyor sana Mâra. Üç yaşında konuşmaya başlıyorsun, on üçünde susuyorsun. Düşünceler korkutuyor seni, kendini sevmediğin her an kendine lanet okuyorsun. Hava kızıllığını senden almış, kan kusuyor her tarafa. Mâra seni annen baban da mı sevmedi? Neden ipe sapa gelmez fikirlerin müptelası olmuşsun.Öldürdüler mi seni? Sen yaşa Mâra.
çiçek bahçelerim vardı benim, içinde en g��çlü rüzgara dayanan çiçeklerim. bir an sonra boğazıma sardılar çiçeklerimi. beni kendi çiçeklerimle boğdular biliyor musun?
bir şarkın olsun, senin olsun, hayatına her giren insana "bu benim şarkım bak" diye dinlet. bir gün o kişinin hayatından çıktığında bir radyoda denk gelirse, seni hatırlasın. tek bir parfümün olsun. özdeşleşmek iyidir. dünya bu illa ki bir tek sen kullanmayacaksın. öyle bir sana ait olsun ki, bir yabancıda bile duysa "acaba burda mı" diye kokuyu duyanın gözü seni arasın. bir tane en yakın arkadaşın olsun. sadece kötü günde değil, iyi günde de aradığın ilk kişi olsun. birlikte düşün, birlikte kalkın. birbirinizi toparlayın. yaralarınızı sarın. herkes gittiğinde "şanssızlığınıza" biraz gülün, biraz ağlayın. bir tane çok büyük aşkın olsun. bir dönem çok sevmiş ol, bi dönem nefret etmiş. her şey küllendikten sonra tebessümle hatırla. biraz da bi yanin acıyarak, "o olsaydı nasıl olurdu acaba hayatım?" diye sorgulayarak, artık bir şey hissetmesen de "başına bir şey gelse yine de ilk ben koşarım" diyecek kadar. unutma, masallar mutlu sonla, efsaneler kavuşamamakla biter. bir evlat edin. bir kedi olur, bir köpek de. ama olsun. kapılarını aç. senden olmayan ama senin ilgine bakımına muhtaç bir kalbin atışlarını ellerinde hisset. bir canlının hayatını değiştirmek acayip bir şey. birinin kahramanı olmak istersen bundan büyük fırsat olamaz. sevmek çok güzel. hele bir de her koşulda sevilmek. bol bol kitap oku biri seni derinden etkileyene kadar oku. Onu bulduğunda kimseyle paylaşma, O hikaye senin. beğenmediğin, sayfayı yırt sevdiğin yerleri yıldızlarla donat. başucunda dursun. belki bir gün biri gizlice o sayfaları keşfeder. seni daha iyi tanıma imkanı olur. salaş bir restaurant edin. patronundan garsonuna kadar tanı, kafan mı bozuk, mekan dolu mu, sana yer açacakları kadar müdavimi ol. bir masan olsun hep oturduğun. bir başına gitsen bile başına bir şey gelmeyeceğini bil. bir gün belki kapanır ya da yıkılır. ama sen önünden her geçtiğinde "burda eskiden hep bi yerim vardı." dersin. bir hobin olsun. kaçmak için. hiçbir şey düşünmediğin. dünyadan uzaklaşabildiğin. onunla övün. en iyi yaptığın şey olsun. insanlar şaşırsın. senin icin çocuk oyuncağı olsun. bir şey iste. imkansız olsun, peşinden koş. yorul, defalarca vazgeç. defalarca dene. susmanın çaresizliğini de yaşa bağırmanın da. uykuların kaçsın. düşündükçe saç diplerin bile uyuşsun. her ne ise bu istediğin, aşk da olur iş de. bağrına taş bas gerekirse. yeter ki gece yatağına yattığında "ben elimden geleni yaptım” de. bazen kazanamamış olsan da, yapabileceklerinin ya da bir şeyi delice istemenin limitini görmek de zaferdir. vakit ayırdığın bir ailen olsun. yarın kaybettiğinde keşke daha çok zaman ayırsaydım demeyeceğin. pişmanlık kötüdür. bir daha geri getirmeye gücünün yetmedikleri içinse, işkence. kıymetini bil. yarın ne olacağı belli değil. kalp krizi dediğin bir kaç saniye. kalp kırma. sınırların olsun aşılamayacak. duvarların olsun yıkılamayacak. herkes bilsin. ona göre davransın. bir alanın olsun metre karesi dert değil. kapısını kapattığında gerçek sen olabildiğin. dört duvardan birininin dibine çöküp ağlayabildiğin. güçsüzlüğünü yaşayabildiğin. sonra daha güçlü kalkabildiğin. kaldığın yerden devam edebildiğin. insan en çok kendini özlüyor çünkü. bir sevdiğin olsun tabi. rakıya sebep olsun. belki hayallerindeki gibi olmaz koşullar ama bir şeyleri birlikte var etmenin tadı bi başka. para amaç değil araç olsun mutluluğuna. olmadığı zaman da elindekini cömertçe paylaşabil. en çok onla gül, saatlerce muhabbet edebil. birbirinize ulaşamadığınızda, "başka biriyle mi acaba" diye değil "başına bir şey mi geldi" diye endişelen. ilişkini başkalarıyla kıyaslama. biri sevdiğini çok söyler, biri daha çok gösterir. sen de biri eksikse bu seni daha az seviyor demek değildir. telefon karıştırmakla ömür geçmez. bir insan bir şey yapmak isterse yapar. kalbin temizse, sen araştırmadan da karşına çıkar korkma. sonuna kadar güven. bir gün kırılırsa kalp yenisini inşa eder. kalbini temiz tut. çevreni de. unutma yaptığın her iyilik bir gün sana geri döner.
“şimdi yarasının kabuğuyla oynayan arsız küçük çocuklar gibi son defa acıtacağız kanayan yaralarımızı. ve durmazsa kanayan yaralarımız, yaralarımız kabuk bağlamazsa; öpünce geçmezse, bütün korkaklar gibi kaybedeceksin benliğini.”
Uzaktan seviyorum seni. Kokunu alamadan, boynuna sarılamadan, yüzüne dokunamadan. Sadece seviyorum. Öyle uzaktan seviyorum seni. Elini tutmadan, yüreğine dokunmadan, gözlerinde dalıp dalıp gitmeden. Şu üç günlük sevdalara inat, serserice değil adam gibi seviyorum. Öyle uzaktan seviyorum seni. Yanaklarına sızan iki damla yaşını silmeden, en çılgın kahkahalarına ortak olmadan, en sevdiğin şarkıyı beraber mırıldanmadan. Öyle uzaktan seviyorum seni. Kırmadan, dökmeden, parçalamadan, üzmeden, ağlatmadan uzaktan seviyorum. Öyle uzaktan seviyorum seni. Sana söylemek istediğim her kelimeyi, dilimde parçalayarak seviyorum. Damla damla dökülürken kelimelerim, masum beyaz bir kağıtta seviyorum.
on yaşındasın. baban gece yarısı eve geliyor elinde de bira, şişeyi bitirip nedensizce annenin kafasına vuruyor. sonra babası olmayanlar şey diyor, 'şükret hiç değilse baban var.'