Lubunca nedir? Lubunca bir dilmidir? Lubuncada kaç kelime var? En yaygın lubunca kelimeler nelerdir? Lubunca öğrenmek ister misin? Lubunca cümle örnekleri görmek ister misin? Lubunca yazılarımızı oku ve lubuncanı geliştir. Bakalım anlayabilecek misiniz :)
Lubunyaca da denir – Bir dil değil kelimeler topluluğudur
Lubunca, LGBT bireyler arasında, ancak özellikle de lubunyalar arasında kullanılan ve kritik kelimelerin yerine geçen kelimeler topluluğudur. Lubunyaca da denir. Veya genel anlamda gay erkeklerin kullandığı şifreli kelimeler topluluğu da diyebiliriz. Ancak dikkat; Lubunca diye başlıca resmi bir dil yoktur. Lubunca bir jargondur. -Jargon…
Şafak ile kahve çekirdeğinin seviştiği bir perşembe sabahı; tamda kızarmış ekmek kokusunu içime çektiğim ve bir bardak sütle ıslattığım taze buğdayımı köpeğim karakıza verdiğim gün.
Uyku mahmurluğunun gölgesinde pişerken eriyen ben ve kıvamım tutunca şekillenen haysiyetim.
Artık arı durumda…
Kimonona saygı gösterdim hep bunu da unutma…
Rica! Beyza’nın kadınlarını gördüm rüyamda.
Hepsi çıplaktı, ruhen ve bedenen ortada kalmış halleri yürek burkan cinstendi.
Biri tost makinesinde tost yaparken öbürü kahvaltı sofrasını hazırlamaktaydı ama ikisinin de edep yerlerinde karpuz kabuğundan kaputlar vardı.
Kanatları da vardı.
Sarıkanatlar; ortası fil şekilli sinek kanatlar.
Rahatsız etti beni bu durumsal karmaşalar.
Gel zaman git zaman sonra beynimde adeta şimendifer çuf çufu hatta ve hatta istimbot sireni gibi vızıldadılar.
Sinirlendim kadınlara…
Gelecek misin?…
Ha yok gelmeyecek gibi olursan gider alırım bakkaldan çift sarılı köy yumurtası tadında senden bir düzine.
Ama yok gelirim dersen iki tuzlu fıstık al gel.
Çayla güzel oluyor her akşam mutlaka olur soframda
Sana menemen yaparım parmak ısırtan cinsinden. Hatırlar mısın geçen kış yapmıştım da çamlıca tepesinde karlar altında yemiştik, sefer tasına koyup.
Öteki gelişinde Yusuf ağabeyi de getir.
Gravyer peyniri ayırdım ona geçen ki alışverişten kalan. Ama hususi ona.
Nasıl da sever bilirim, devrimi anlatırken çakıldatmayı ağzını.
Kaç sabah işe geç kaldım hastalıklı beynimde o ses… Saçlarına briyantin sürsün, ama limon kokulu olanından. Tavlada yenmesi daha bir hoş oluyor o zaman… Sinirlenir mi?
Yara çıktı ayağımda
Bi bok bilmeyen onca doktora gittim hiçbiri tedavi edemedi, neyseki Sevim ablam yetişti imdadıma da eskiden kalma kocakarı ilaçlarıyla iyi etti
Belki bir orta yol buluruz da anlaşırız. Ne de olsa medeni yaratıklarız. O beni, ben onu anlarız.
Eh yabancı da sayılmaz en nihayetinde.
Ama yok anlaşamadık bu sefer…
Misafirlerim çok bu ara kusura bakmasınlar Olur mu? Anlamadığım konuların başında geliyor aslında bu saçma durum.
Bilemedim…
Sen varken mi yoktular, sen gitmişken mi vardılar, gelmemişken mi gittiler hiç bilemedim.
Ama cidden vardılar.
Kimse inanmadı bana.
Hep böle yapıyor bu insanlık.
Güvensiz!
Anımsarım; geçen sene de torpido gözünde hamsi bulduğumu söylemiştim de 1 hafta baktılar yüzüme alık alık, sanki sorun bendeymiş gibi. Off Annemin her yıl yaptığı portakal reçeli ritüelleri tadında dudakların olsa keşke.
Sıkıldım fıstık ezmesinden, fıstık ezmesinin benden usul usul kaçışmasından.
Tereyağı ve süt, sürdüm kalbime…
Yumuşarımı ki?
Ayrılmazdık belki o zaman…
Düşünüyorum da aslında ne zaman yok oldun da, ne zaman gittin de, ne zaman geldin…
Var mıydın ki?
Hoş bunları da hatırlamıyorum ya neyse.
Paranoya;
Kapı çaldı bizimkiler dizisinin müziği tonunda.
Memnun kaygısız gibi açtım bende zaten kapıyı.
O an farklı bir an…
Kundera tadında bir an. Velet; 8–9 yaşında ya var ya yok.
Sümüklü, potinleri gıcır, kafasında kırmızı bir kulluk var, saçları alaburus kesilmiş, anlaşılıyor, belli ki buralardan değil.
Olsa tanırdım zaten bizim buraların origamik kafatasına sahip değil.
Kâğıt tutuşturdu elime, gitti. Kaldım kapıda öylece ardından bakarken.
Anı bozan yabancı korku filmlerindeki öttür geçli çaydanlıktı.
Geçen Salı almıştım bizim semtin pazarından.
Hani sesiyle irkiltenlerden var ya hani tam dalmışken öter, onlardan işte.
Öttü. İrkildim.
Banyoda buldum kendimi.
Burnumda o pazartesi kızarmış ekmeği kokusu yine. Ama sütlü buğdayı yemiş bizim oğlan.
O yoktu...
Kapı banyo arası kayıp. Amnestik yaşam kaygısı doldu ciğerlerime havadan.
Aynaya baktım.
Çok ani kestim bileğimi babamdan kalan eski tip kasaturayla.
Sarı, mavi, kırmızı daha sayamadığım binlerce kelebek vardı her yerde.
Neşeli sesler çıkarıyorlardı sanki.
Fısıldaşmalar duydum kelebeklerden, manyakça yakarışlar içinde olanları da vardı ama yinede mutluydular, mutlu ettiler beni yokluğumda.
Aratmadılar benden bir tane daha.
Ne de asil hayvanlarmış bu kelebekler…
Giderken anlamak zorunda mıyım hep.
Kâğıt düştü elimden.
Son bir göz ucuyla baktım kelebeklerin arasından kâğıda. “ O Hiç yoktu ki…”
Öyle alık alık bakıyorum Yaşamadığı şeylerin heyecanında olanlara Duymadığı şeyleri dinlerken hayretli bakışlara Hayatı kusurdan ibaret olup kusursuz insan arayanlara.Sen bu alemin neresindesin diye soran olursa alem hancıdır ben yolcu.
Konuşmaz konuşmaz kulaklığı kafama takar bir şey başlatırken
Annem: Aşağıdaki komsugil var mıydı teravihde?
Evde bu konuda çok alık bir insanım mesela üç dört gün önce Füsun ablanın yanına seccadeyi sermisim kafamı sola çevirip kim diye bakmadım. Nasılsın canım diyince aa Füsun abla oldum. Buna rağmen böyle şeyleri bana sorarlar.
80 yıldır Başı kapalı annelerin çocuklarını okullardan attınız,
Annelerini askeri tesislere sokmadınız,
Yobaz dediniz,
Gerici dediniz,
Her türlü hakareti ettiniz,
Şimdi baş örtülü bir annenin oğlu UZAY'a çıktı,
Siz hala heykellerin etrafında dans etmeye devam edin,
Baş örtülü bir annenin oğlu UZAY'da dans ediyor...
Halkın vergilerini opera ve bale salonlarına, tiyatro salonlarına,içki-sigara fabrikalarına, konserlere, balolara, heykellere, buşon parasına harcayarak telef edenler faşist azınlıktı.
İnancından ötürü başını örten kadınlarımızın çocuklarıİstikbalin göklerde olduğunu bilerek;
UYDU yapıyor, İHA-SİHA yapıyor, Uçak ve Helikopter yapıyor,
ASTRONOT olup uzaya gidiyor.
Seksen sene bir arpa boyu yol gidemeyen jakoben züppeler isebi dünya kafa ile alık alık uzaya gönderilenlere bakıyor.
sevgilimin galerisinde o kadar salak fotoğraflarım var ki. ne kadar mal hareket varsa hepsini yaparken çekmiş beni. dans ederken, uyurken, sarhoşken alık bi surat ifadesindeyim. sanırım gerçekten beni seviyo
yatağın yorganın örtülerini değiştirdim. kafayı yastığa koyduğum an tasasız bir misafire dönüştüm. köy evindeymişim de ertesi güne tek görevim alık alık etrafı seyreden köy görmemiş şehirli olmakmış gibi bir hissiyat.
sabah uyanınca zeynep bana senin sınavın kaçta yarın dedi hhııığğ ne sınavı benim sınavım mı var yarın dedim ne kadar alık olduğum burdan belli değil mi