Tumgik
#acaba ne isterdim
alexay76 · 10 months
Text
Götümün Yırtılmasına Bakma, Hepsini Kökle
Selam ben Dilek. Daha önceki hikayemde bir çiftle aramızda geçen sikişmeyi anlatmıştım. Şimdi de başka bir çiftle sikişmemizi yazmak istiyorum.
Kocamla haftasonunda akşam yemeğinden sonra bir gece klubüne eğlenmeye gitmiştik. Dans ediyor, oynuyorduk ve içkilerimizi yudumluyorduk. Ordan bir kadının kocamı kestiğini gördüm. Kocama çaktırmadan kadını şöyle baştan aşağı süzdüm, inceledim. Beyaz bir askılı tişört giymiş üstüne, altına da kırmızı dar bir mini etek, sarı saçlı, gayet hoş bir kadındı. İri göğüslü, omuzlarına kadar uzanan düz saçları, kalçaları ve bacakları gayet düzgün, sexi bir vücudu vardı. Sonra dans etmeye devam ettik. Bir ara kocama kadını göstererek, “Şu kadın deminden beri seni kesiyor, o kadını sikmek istermisin?” dedim. Kocam şok oldu, önce bana baktı, sonra da kadına baktı, “Güzel ve hoşmuş! İsterdim, ama olmaz! Kadın belki çok azgın birisi çıkar, bilemeyiz ki. Sen zaten azgınsın, o da azgın çıkarsa ikinize birden yetemem, sonra seni azmış halinle ihmal ederim, azgın olunca manyak gibi oluyorsun, çıldırıyorsun, bunu da bir sürtük için göze alamam! Ama evli bir çift olsalardı, ozaman farklı olurdu!” dedi. Sonra masamıza oturduk. Kadına bakıyordum, halen kocamı kesiyordu.
Bir ara ben lavaboya gitmem gerektiği için masadan kalktım. Lavaboya gittim, elimi yüzümü yıkadım, makyajımı tazeledim ve masaya dönmek için lavabodan çıktım. Yerime giderken o sürtüğe bakındım, bir baktım masada bir adamla oturuyordu. Vay orospu dedim içimden, bulmuş kendine bir adam. Adama baktım, gayet hoş ve karizmatik bir adam, turnayı gözünden vurmuş sürtük dedim. Sürtük benim kocama baktı baktı, sonunda bunun yanında karı var, ben boşa zaman kaybetmeyeyim dedi herhalde diye içimden geçirdim. Yanlarından geçerken çokta samimilerdi, demek adam karizmatik olduğu kadar da hızlıymış diye düşündüm. Kocamın yanına gittim oturdum ve kocama, “Senin sürtük çok karizmatik bir adam bulmuş, baksana!” dedim. Kocam da dönüp baktıktan sonra, “Harbiden sürtükmüş, gördün mü, iyi ki seni dinlememişim, değil mi?” dedi, gülüştük.
Nedense kendimi o sürtükle yanındaki adama bakmaktan alamıyordum. Bakarken de aklıma değişik değişik şeyler geliyor ve azıyordum. Amım tatlı tatlı karıncalanmaya başladığında, elimi kocamın önüne attım ve masanın altından başladım okşamaya. Kocamın siki hemen ayaklandı, zaten hep hazır kıta gibi anında hazır olur, iç çamaşırı da giymez, yaz kış demez, sadece pantolonu çeker çıkar dışarı. Fermuarını açıp sikini aldım elime, başladım oynamaya. Kocamın da hoşuna gitmeye başladı ve suratının şekli değişti. Ben de amımın ıslanmaya başladığını hissediyordum. Gözümü kapadım konsantre olmak için. Kocamdan hafif iniltiler geliyordu, iyice zevke gelmişti. Ben de onun iniltilerini duyarak kendimden geçiyordum. Amım artık sırılsıklamdı. Dayanamadım ve elimi eteğimin altından amıma atıp okşamaya başladım. 2-3 okşamaya kalmadan titreyerek Orgazm oldum…
Elim halen kocamın sikindeydi, oynuyordum. Derken kocam, “Ee ben de geliyorum, ne yapacağız şimdi, her yere akacak, rezil olacağız!” dedi, ama hissediyorum patlamamak için zor tutuyor kendini. “Dur!” dedim, yere sigara paketini attım, onu almaya çalışıyormuş gibi masanın altından kocamın sikini ağzıma aldım ve almamla bir volkan gibi ağzıma boşalmaya başladı. Hepsini yutmuştum, dölleri gırtlağımdan aşağı sıcak sıcak aktı mideme gitti. Kocamın masanın altına uzattığı peçeteyle ağzımı ve sikini temizledim ve sigarayı yerden aldım, doğruldum. Ama kocam daha çok azmıştı, “Bu bana yetmedi, sikim halen taş gibi sert, bu böyle olmayacak, hadi tuvalete gidelim!” dedi. Haklıydı, ben de aynı duygular içindeydim. Her an görülme ve yakalanma korkusu beni de azdırmış ve adrenelini artırmıştı. “Tamam, gidelim!” dedim. Kalkarken kafamı çevirdim ki, o kadın bize bakıyordu. Acaba bizi gördü mü, seyretti mi diye içimden geçirmedim değil valla. Biz tuvalete giderken de bizi izliyordu…
İlk ben girdim tuvalete, baktım içerde kimse yoktu, kocama, “Gel!” dedim. Geldi ve tuvalettin kapısını kapattı. Hemen eteğimi kaldırdı, tangamı kenara sıyırıp beni domaltarak, sikini amıma kanırttıra kanıttıra, yardıra yardıra sokmaya başladı. Hepsini köklediğinde derin bir, “Oohhh!” çekmiştim. Ve kocam başladı amıma pompalamaya. O amıma git gel yaptıkça, ben uçuyor, zevkten 4 köşe oluyordum, inliyor, hafiften çığlıklar atıyordum. Ben daha fazla dayanamayıp titreyerek boşalmaya başladım. Ama kocam halen amımı yırtarcasına beni sikmeye, amıma pompalamaya devam ediyordu. Derken tuvaletin dış kapısı açıldı. Kocam durdu ve kulağıma, “Birileri geldi, sus sesini çıkarma!” dedi. Ben de, “Sikini amımdan çıkarma, bırak içimde kalsın!” dedim. Az sonra bir kadın şarkı söyeleyerek yandaki tuavalete girdi, şırıl şırıl işedi ve lavaboda elini yıkayıp çıktı. Kocam da hemen tüm hızıyla beni sikmeye devam etti. Beni birkez daha boşalttıktan sonra, “Geliyorum!” dedi ve sikini amımdan çıkardı. Hemen döndüm ağzıma ağzıma aldım ve boşaldı. Döllerini yuttuktan sonra temizlendik, silindik, ağzmı çalkaladım, çıktık tuvaletten, yerimize doğru yürümeye başladık.
Tam yerimize oturduk ki, o kadın geldi, selam verdi, “Oturbailirmiyim? Ben Damla!” dedi. Ben şaşkın şaşkın bakarken elini uzattı. “Ben de Dilek!” dedim. Kadın, “Memnun oldum!” dedi. “Ben de!” dedim, ama hiçde memnun olmamıştım inanın. Bozuntuya vermedim ve istemeyerek kocamı tanıştırdım. Kadın gülümsedi, “Vay be, demek eşiniz! Ben de sevgilisiniz sanmıştım. Çünkü sanki yeni tanışmış, sexe aç gibi dans ediyordunuz!” dedi. Ben de, “Benim 15 yıllık eşimdir kendisi!” dedim. Damla hayretle, “Vayyy, bunca sene sonra bile bu sevgi, bu aşk, bu isteriklik, biribirinize doymamışlık, susuzluk! Böyle evli çiftler kaldı mı? Sizi tebrik ediyorum!” dedi ve arkasını dönüp, “Orda oturan da benim eşim, yani evlendik. Hep heyecan arayan tipleriz, değişiklikler yaparız. O bana karışmaz, ben de ona!” dedi. Kocam hemen lafa dalıp, “Bu nasıl evlilik? Böyle evlilik olur mu hiç?” dedi.
Ben de Damla’ya, “Çağırın eşinizi de madem, gelsin tanışalım!” deyince, kocam bana ters ters baktı. Kadın ise kocasına el hareketiyle (Gel!) diye işaret etti ve bana dönüp, “Demin masanın altında ne yaptığınızı ve devamını tuvalette getirdiğinizi biliyorum. Siz de bizim gibi fantazi dolu renkli kişilere benziyorsunuz! Bu arada eşimin adı da Alp!” dedi. Alp geldi, tanışma faslından sonra birer içki söyledik, başladık sohbete. Damla hemen, “Masanın altında yaptıklarınız dikkatimi çok çekti, ama birşey göremedim, Alp’e de söyledim ne yaptığınızı, ikimiz de çok heyecanlandık, biz de çok fantaziler yaparız, ama siz bizi geçtiniz, biz okadarına cesaret edemedik şimdiye kadar!” dedi. Muhabbet böyle sexten başladı, hep sexten devam etti, saatler saatleri geçti ve Damla, “Hadi kalkın, bize gidiyoruz!” dedi. Kocamla birbirimize baktık ve “Tamam!” dedik. Hesabı ödeyip kalktık. Taksiye atlayıp doğru onların evine…
Üsküdarda bir apartmanın önünde durduk. Gayet nezih bir muhitti, temiz güzel bir bina, kocaman bir bahçeli girişi vardı. Girdik, çıktık yukarı. Damla dairelerinin kapısını açıp, “İşte bizim sıcak sex yuvamız!” diyerek buyur etti. Geçtik içeri. Damla, “Ben birer kahve yapayım da, kendimize gelelim!” dedi. Oturduk kahvelerimizi beklerken Alple sohbet muhabbet ediyorduk. Alp durmadan bana bakıyor, “Çok güzelsin, çok çekicisin, kocan çok şanslı, kıskandım kocanı!” deyip duruyor. Kocam da sinirden adamın üstüne atlayacak gibi bakıp, gözlerinden ateş fışkırıyordu, “Evet şanslıyım, ama senin karın da güzel, karınla ilgilensen, daha da sevsen, senin karın da çok çekici olur!” dedi.
O sırada Damla kahvelerle geldi. Üstünü de değişmiş, kırmızı tayt ve sarı bir atlet giymiş ki, tamamen şeffaf gibiydi. Amı götü tamamen piyasada ve göğüslerinin uçlarına kadar belli oluyordu. Kocama baktım, Damlayı o halde görür görmez çadırı kurmuştu ve bu sefer hiç saklamıyordu. Kocam Damlaya, “Çok sexi olmuşsun, üstündekileri de hiç giymeseydin bari, her yerin gözüküyor belli oluyor!” dedi. Damla da, “Hiç giymesem yanlış anlaşılırdı, hem sexi ve erotik olmazdı!” dedi. Alp de Damlaya, “Haklısın hayatım!” diyerek, kalkıp benim soluma doğru oturdu ve “Öyle değil mi Dilek?” dedi ve bana sarıldı. Ben şaşırmıştım, ama bu kadar iltifata, akşamdan beri bu kadar sex sohbetine ve benim orda yaptıklarımı bildikten sonra bu normaldi. Ve buraya sikişmek için gelmiştik. Tabi doğal olarak ilk hareketin de ondan gelmesi normaldi…
Damla da Alpten yüreklenerekten kocamın dizinin dibine oturdu ve kocamın önüne elini attı, “Çadırı kurmuşsun, kocaman gözüküyor!” diyerek avuçladı ve fermuarı açmaya başladı. O sırada Alp te benim göğüslerimi avuçlayarak, tişortümü çıkarıp sütyenimi çözdü ve göğüslerimi dışarı salar salmaz yalamaya, emmeye ve ısırmaya başladı. Ben kendimden yavaşca geçmeye başlamıştım bile. Elimi onun sikine attım, bayağı kalkmış olan sikini avuçlamaya başladım. Yan tarafa baktım, Damla bayağı hızlı çıkmıştı, kocamın sikini ağzına almış, saksoya başlamıştı bile. Ama ağzına sığmıyordu, arada ağzından çıkarıp, “Ne kadar büyükmüş bu!” diyerek tekrar ağzına sokuyor, tekar çıkarıp eline alıyor, Alp’e gösteriyor, “Gözün yarak görsün kocacım!” deyip tekrar ağzına alıyordu…
Ben de Alp’in (kocamın sikinden küçük olan) sikini çıkardığımda hemen yalamaya başlamıştım. O da eteğimin altından benim amımı kurcalamaya başlamış, okşuyor, avuçluyordu. Eteğimi ben çıkarıp attım, o da tangamı çıkardı ve “Sırıl sıklam olmuş, bu am yanıyor!” diyerek bacak arama yumuluverdi. Sulanmış amıma attığı dil darbeleri beni kendimden geçirmişti. Artık ben sarsılarak Orgazm oluyordum. “Alp yala zevk suyumu, ziyan etme pınarımı!” dedim. O da, “Hiç ziyan edermiyim, böyle sulu amcığı bulmuşum!” dedi. Amımın sularını da yaladıktan sonra üzerimizde kalan son parça giysileri de çıkardık, ikimiz de çırıl çıplaktık. Alpte her yerimi okşarken, ben de onun sikini yalıyordum halen. Sonunda Alp te, “Geliyorum!” diyerek ağzımdan çıkarıp göğüslerimin üstüne boşaldı…
Alp’in sıcak sıcak döllerini ben göğsüme yayarken, kocamın, “Geliyorum Damla!” sesiyle kafamı çevirdim onlara baktım. Damla da kocamın sikini ağzından çıkarıp, “Ağzıma boşalt döllerini erkeğim!” diye kocaman açtı ağzını. Kocam da inleyerek boşaldı Damlanın ağzına. Damla kocamın döllerini yuttuktan sonra kocamı soydu. Kendi de taytını çıkarıp attı kenara ve kocamın daha dimdik bir füze gibi duran sikinin üstüne oturuverdi. Ben de, “Hadi Alp, seninkini de kaldırayım da, önce götümü sik, götüm kaşınıyor, kaşı götümü!” dedim ve Alpin sikini aldım ağzıma. Hazır duruma geldiğinde ben domaldım, Alp kalktı ve arkamda yerini aldı, götüme dayadı sikini. Zaten benim göt kocamın sikine alışık olduğundan, Alp’in sikini çar çabuk alıverdim götüme ve bir, “Oohhhh!” çektim…
Bu sırada Damla çığlıklar atıyor, kocam onu susturmak için dudağını dudaklarıyla kapatıp, bağırmaması için uğraşıyordu. Komşular kalkacak gelecek şikayet edecekmiş falan, Damla’nın hiç umrunda değildi, çok zevk aldığı ve kocam tarafından çok iyi sikildiği her halinden belliydi. Ha bire kocamın yarağı üzerinde zıplıyor, kıvranıyor, kocamın kollarını sıkıyordu. Hem acı, hem de zevk aldığı anlaşılıyordu. Alp ise götüme pompalıyor ve beni zevkten uçuruyor, bir yandan da amımı okşuyor, beni daha da zevke getiriyordu. Ve ben tekrar Orgazm olduğumda, Alp te götümün içine döllerini boşaltmıştı bile. Dölleri götümden akıyor, bacaklarımın arasına süzülüyordu. Ama bu sefer Alpinki de inmemişti ve götümden çıkarıp, sikindeki dölleri biraz temizledikten sonra, kavrulan amıma sikini sürterek, “Sulanmış şeftaline sokacağım şimdi, hazır ol, uçuracağım seni!” diyordu…
Alp amıma sürterken bir anda amıma sert bir giriş yapmıştı ki, bu benim herzaman çok hoşuma giderdi, “Ohhhhh!” çektim. Alp’in sikini içimde tamamını hissetmek için bacaklarımı ve amımın kaslarını sıktım. Bu da Alp’in çok hoşuna gitmiş olacak ki inliyordu ve daha hızlı gidip gelmeye başlamıştı. Ben de onu gaza getirmek için amımın kaslarını ve bacaklarımı arada sımsıkı sıkıp yine bırakıyor ve “Kökle Alp, kökle!” diye inliyordum. Bir ara göğüslerimde bir el hissettim, baktım bu Damla idi. Göğüslerimi sıkarken, bana, “Kız Dilek, senin bu kocan ne güzel sikiyor, kaç defa boşaldığımı bilmiyorum, ama kocanın yarağı içimde halen taş gibi! Alp nasıl sikiyor, iyi mi?” dedi. “Evet, iyi sikiyor!” dedim Alp’i rencide etmemek için (Öyle soru sorulur mu bu ortamda, adamın şevkini mi kıralım?). Alp te, (İyi sikiyor!) lafımı duyunca, daha bir gayretle pompalıyordu ve ben de harika bir Orgazm yaşıyordum.
Kocam da Damlayı sikerken nihayet, “Geliyorum!” deyince, Damla, “Ben de tekrar geliyorum, hadi beraber boşalalım! İçime boşal! Sıcak sıcak istiyorum döllerini içime!” dedi ve ikisi birden inlemeye başladılar. O sırada onlara inat yaparmışım gibi, “Ben de geliyorum Alp! Sen de benim içime boşal hadi sikicim!” dedim. Ve hakikaten de 4 kişi birden boşalmıştık. Her tarafımız döllerden yapış yapış olmuştu…
Biraz soluklandıktan sonra Damla, “Hadi temizlenelim, sıra Tostlarda Dilekciğim, Tost yiyeceğiz!” dedi. Damla ile banyoya gidip duş aldık geldik, sonra da kocalarımız sırayla gidip duşlarını aldılar. Damla, “Dilekciğim sen misafirsin, önce seni Tost yapsınlar, sonra da beni!” dedi. “Tamam!” dedim. Damla hemen kocamın yanına gitti, kocamın sikini yalamaya başladı. Ağzına sığmadığı halde sığdırmaya çalışıyor, hepsini ağzına almaya çalışıyordu. Ben de Alpin sikini aldım ağzıma, başladık Tost için ön hazırlıklara. Az sonra ikisinin de sikleri hazırdı….
Ben, kim hangi deliğime sokacak gibisinden bakarken, Alp, “Götüne ben sokacam Dileğin!” dedi. Kocam yere uzandı, ben de bir çırpıda hasret kaldığım yarağı yemek için amımı hedefleyerek üstüne oturmaya başladım. Herzamanki gibi kocamın siki kanırttıra kanırttıra, yara yara amıma girdi ve derin bir “Oohhhhh!” çektim. Alp te arkamda dizinin üstüne çökerek, yavaşça götüme girdi. Hep hayallerimdeki Tostu bir kere daha yiyordum. Kocam alttan amımı, Alp üstten götümü sikmeye ve pompalamaya başladıklarında ben çığlıklar atıyordum. Damla da bazen benim göğüslerimi mıncıklıyordu, bazen de kocalarımızın taşaklarını ağzına alıyordu. Onlar da amıma götüme gittikçe seri çalışıyorlar, beni bulutların üzerine çıkarıyorlardı. Ben ardı ardına Orgazmlar olurken, habire pompalıyorlardı….
Alp daha fazla dayanamayarak boşaldı ve çıktı götümden. Damla da hemen götümü yalamaya başladı. Götümden akan Alpin döllerini yalayıp yuttuktan sonra da, kocamın taşaklarını yalıyordu. Arada bir benim amıma da dil darbeleri atıyor, yarılmış amcığımdan akan suları içiyordu. Derken kocam, “Geliyorum!” diyerek, amıma tazyikli bir şekilde boşalmaya başladı. Boşalırken sikinin damarlarının genişlediğini içimde hissediyordum resmen. Ben artık tükenmiştim, belki 8-9 defa boşalmıştım, amım götüm kıpkırmızydı ve bacaklarımın arasından döller süzülüyordu. Ama kocalarımızın işi daha bitmemişti, bir de Damla’yı tost yapacaklardı. Damla da sabırsızlanıyordu, heyecandan yerinde duramıyordu orospu.
Ben bir kez daha duş alıp geldiğimde, Damla her ikisinin de siklerini hazırlamaya başlamıştı bile. Sırayla birinin sikini ağzına alırken, ötekinin sikini eliyle sıvazlıyordu. Kocamın siki dikilmeye başlamıştı, ama Alp’inki bir türlü kalkmıyordu, küçük Alp ölmüştü dirilmiyordu bir türlü. Damla gülerek, “Kocacığım ben Tost olmadan sakın tutukluk yapmasın, valla intikam olsun diye götüne Vibratörü sokarım görürsün günü!” deyince gülüştük. Damlaya, “Merak etme ben şimdi kaldırırım onu!” dedim ve yanaştım Alp’in sikine, emmeye yalamaya başladım. Azdırmak için de, “Hadi Alp, beni sikip inlettiğin gibi, şu orospu karını sik de aklı başına gelsin, Tost nasıl olunurmuş anlasın! Yırt orospunun amını, kocam zaten götünü yırtacak, o koca siki göte almak kolay değil, hele ki alışık değilse! Hadi sikicim, hadi erkeğim, karını Tost yaptıktan sonra, sen bu yarakla beni bile bir daha siker, amımın ateşini söndürüsün!” deyince, siki kalkmaya başladı. Taşaklarını da emiyordum ki, siki taş gibi oldu. Ve Alp te hazırdı artık.
Damla görünce, “Ohh be, biran çok korktum Tost olamıyacağım diye! Hemen uzan Alp, oturayım seninki sönmeden, 2 yarrağı da içimde hissedeyim!” dedi. Alp uzanınca, Damla hemen üstüne çıktı ve bir çırpıda amına alıverdi Alp’in sikini. Öne eğilerek götünü kaldırdı ve “Sıra şimdi esas oğlanda!” dedi. Damla acele ediyordu Alp’inki inmesin diye, biryandan da heyecandan titriyordu. Ve sonunda Damla için beklenen an gelmişti. Kocam da arkasında diz çökerek yerini aldı ve Damlanın götünün yanaklarını ayırarak sikine doğru çekti. Ben kocamın sikini tuttum, kolay girsin diye biraz yalayıp ıslattım ve Damlanın götüne hedefledim. “Yavaş sok!” dedim. Ben biliyordum nede olsa girerken ne acı verdiğini, alışmış olsam da. Kocam hafiften zorlayınca, Damla acıyla bağırdı. Ben hemen Damlaya, “Bu böyle girmez, krem var mı?” dedim. “Çekmecede vazelin var!” dedi. Vazelini getirdim sürdüm götüne, parmağımı da içine soktum, deliğin içini de iyicene yağladım. Kocamın yarağına da biraz sürdüm, tekrar hedefleyip, “Hadi!” dedim…
Kocam bastırınca yarağının kafası Damlanın göte girdi, ama Damla acıyla bağırıyordu. Kocam, “Damlacığım, istersen vaz geçelim, götün yırtılacak!” dedi. Damla da, “Devam et! Bırak yırtılsın, sok artık şunu götüme, içimde hissetmek istiyorum!” dedi. Kocam da iyice zorladı ve biraz daha soktu. Ama daha tam girmemişti. Ben Damlanın götünden kanların sızdığını gördüm ve kocama, “Çıkar, yırttın, kadının götü kanıyor!” dedim. Damla müdahele etti, “Çıkarmaaa! Bırak kanasın, her zaman nerden bulacam bu yarrağı, yırt götümü, ama yeter ki artık sok!” dedi. Kocam da, “Pekala!” dedi ve kökledi. Ama ne köklemek! Damlanın acıdan gözlerinden yaş gelmişti. Nefes alamıyordu orospu, amam halen vazgeçmeyip, “Aldım işte, hadi pompala artık! Sikin beni erkeklerim!” diye bağırıyordu…
Ve pompalamaya başladılar. Bir süre sonra Damlanın acıyla bağırtıları inlemelere dönüştü. Zevk almaya başladığı anlaşılıyordu. Onlar Damlayı Tost halinde sikerlerken, ben de izliyordum. Özellikle Damlayı seyrediyor, ondaki cesareti, bu isteği gördükçe ona gıpta ile bakıyordum. Doğrusu hoşuma gidiyordu. Kocam başka bir kadını sikiyor, hem de tost yapıyor, ben de seyrediyordum, ne güzel zevkti. Ama çok geçmeden Alp bağırarak Damlanın amına boşaldı ve siki amından pırttı çıktı. Alp şimdi Damlanın altında yatak vazifesi yapıyordu ve kocam Damlanın götünü sikmeye devam ediyordu. Kocam bu gece nerden baksan 5-6 kere boşalmıştı, ama halen bitmez tükenmez bir enerji vardı. Ne iyi seçim yapmışım da onunla evlenmişim diye düşünürken, ben de amımı okşuyor kendimi tatmin ediyordum. Alp te olduğu yerde, kocam her köklediğinde sallanan Damlanın göğüslerini seyrediyordu. Belli ki Damlanın zevk alması onun da hoşuna gidiyordu….
Ben de bu arada kendi kendimi okşayarak tekrar boşalmıştım. Damlaya baktım, gözleri kaymış, götüne kocamın yarrağı girip çıktıkça ıhılıyordu sadece. Merak ettim, elimi amına attım yokladım, daha boşalmamıştı. Amına parmaklarımı sokup çıkarmaya başlayınca, orospu yüksek sesle inlemeye başladı ve “Ohhh, çok güzel, daha hızlı yap!” dedi. Ben amını parmaklamayı hızlandırınca çığlıklar atarak Orgazm oldu. Bir tek kocam boşalmamıştı daha, onun da taşaklarını okşamaya başladım. Kocam nihayet, “Geliyorum!” diye bağırdı. Damla hemen, “Çıkma sakın, hepsini götüme boşalt!” dedi ve kocam da götüne boşaldı. Kocam Damlanın götünden yarağını çıkaracağı zaman, Damla, “Çıkma, çıkma! Bırak orda kalsın küçülene kadar!” deyip, bu sefer kendisi götünü ileri geri yaparak kocamın yarağına gidip gelmeye başladı. Anlaşılan kocamın yarağını götten yemeye alışmış ve zevk alıyordu…
Sonunda kocamın yarağı küçülünce çıkardı Damlanın götünden. Alp halen Damlanın altında yattığından, son manzarayı göremedi tabii: Damlanın kocaman açılmış göt deliği yavaş yavaş kapanırken izlemek müthiş zevkliydi. Kocamla banyoya gittik, adam akıllı bir duş aldık. Artık evimize gitmenin zamanı gelmişti. Birbirimize teşekkür ederek ayrıldık ordan 🙂
253 notes · View notes
japonyamesken · 12 days
Text
CHATGPT 4o hakkında konuşmalıyız!!!
Buraya Chatgpt ile ilgili bi gönderi yazdıktan sonra gidip ücretli versiyonunu satın aldım. Ve pek memnun kalmadım açıkçası.
Geçen hafta rüyalarımı chatgptye gönderip resimlemesini istemiştim. Tabii ki promt çok önemli, ben rüyalarımı prompt düşünerek değil kendim için not aldığımdan chatgpt’nin zorlanması normal ama bazı yerlerde de feci saçmaladı. Şimdi aynı rüyaları yeni versiyona resimleteceğim, bakalım fark olacak mı?
İki gün önce sabahın köründe heyecanla izledim yeni özelliklerle ilgili videoyu. Yapay zekayla konuşmak wow, nice. Ama telefonumdaki app’e bir türlü mikrofon ikonu gelmedi. Öğle vakti bi baktım var, ama otobüste olduğum için devam ettiremedim. Sonra tekrar yok oldu.
Ve bugün mikrofon geri geldi ve yapay zekayla konuşmaya başladım. Daha ilk konuşmada, yapay zeka henüz ciddi bir cevap vermemişken, çalıştığım alanı, yazmak istediğim tezi söyleyip akademik writingi geliştirmek istediğimi ifade ettim ve spontane olarak cümlenin sonunda
“Hey by the way, can you guess my native language based on my accent?” sorusunu sordum.
Ben aksanları anlamıyorum ama tahminde bulunayım, ana diliniz Türkçe dedi.
Eee ama nasıl?
Sonrasında yine iyice saçmaladı. Kişisel verilerin korunması konusunda yapay zekayla kavga edecektim ama hem kavga etmiyor hem de maalesef süresi varmış, cevap vermeyi bıraktı.
..
Ben yine gözümde çok büyütmüşüm. Bu özelliğin de geleceğine eminim ama ben şöyle bir şey istiyordum. Ben İngilizce konuşayım ve o da mesela salmon öyle telaffuz edilmez, oradaki “l” harfi söylenmez gibi uyarılarda bulunsun, şu kelimede vurgu ikinci hecede olacak desin vs. Şu an onu yapamıyormuş, accent coach’umuz olamıyor yani mlsf.
..
Bu akşam hakkım yenilenince ben, annem, babam ve yapay zeka yaklaşık yarım saat sohbet ettik.
Freaking surreal moments!
Simültane çeviri, annemle Türkçe konuşurken babama İngilizce cevap vermesi ve bunu inanılmaz anlık yapabilmesi, hikaye uydurması, Ankara’da gezilecek yer tavsiyesinde bulunması, istediğimiz konuda şarkı yazması (ama söyleyemiyor şarkıyı, videoda sesini duygulara göre de değiştiriyordu, bizde yapmadı.) Vincent van gogh’un yaşadığı yerlerden ilham alarak bisiklet rotası oluşturması, sarma tarifi vermesi, öksüren anneme home remedies önerileri vs vs.. inanılmazdı!
Gerçi annem “Nazım’dan bir şiir oku” deyince, Emily Dickinson’dan bir şiir okumaya başladı ama olur öyle, sonra Nazım Hikmet deyince şiir bulup okudu.
Tumblr media Tumblr media
(Ve sonra bütün konuşmaları bu şekilde metne döküyor, tek başına bu özellik bile harika aslında)
Yakında benim istediğim gibi bir aksan koçu olacağından, data yükledikçe daha kişiselleştirilmiş bir hal alacağından şüphem yok. Hem heyecan verici hem korkutucu.
Şimdi hakkım tekrar yenilense de tekrar konuşsam diye bekliyorum mesela. Yeni oyuncak heyecanı gibi bir şey.
Gelecek neler getirecek acaba? İnsan etkileşimine olan ihtiyacımıza da destek verecek şeyler ortaya çıkacak mı?
Her filmi ya da black mirror’ın ölen kocanın robot olarak sipariş verildiği bölüm gibi olaylar yaşayacak mıyız? Kendimize dair verileri yükleyip arkadaş, sevgili, terapist, falcı vs oluşturabilecek miyiz? Temas ve cinsellik ihtiyacını çözecek ek toollar da gelirse ve robot hareketleri de daha çok insansılaşırsa dünyadaki doğum oranı düşecek mi?
Aaa mesela bugün artifical womblarla ilgili bi sunum dinlendim, belki devlet artifical womblarda insanlar büyütüp neslin devamını sağlayacak? Bilinçakışıyla yazıyorum şu an ama hiçbir şey olmasa bile yapay rahimlerin herkesin kullanımında olduğu zamanlara yetişmeyi isterdim.
Tumblr media Tumblr media
Bir de ışınlanmayı istiyorum ama konu dağılmasın.
Daha ne kadar tekdüze hale gelebiliriz insanlar olarak diye düşünüyordum son günlerde ve bunun beni çok bunalttığını hissetmiştim. İşte şu anki yapay zekayla daha da tekdüze hale gelecekmişiz gibi hissediyorum.
Bakalım neler olacak?
20 notes · View notes
istikametyazilari · 5 months
Text
Haşyetullah !
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla,
Ey bu yazıyı okuyan bir çift göz, acaba Allahtan hakkıyla korkuyor muyuz? Cehennem gibi dehşetli bir azabı elinde bulunduran O zâtın ﷻ azâbını güneş gibi kât'i bir senetle bize haber veren kurânı hâkimi tüylerimiz diken diken ve ağlamaktan gözlerimiz şişercesine okuduk mu hiç? Hafızların sesini güzelleştirip nâmeyle bize okuduğu cehennem ayetleri uykumuzu kaçırıyor mu? Sâhi biz gerçekten imân ediyor muyuz...
... bak ne diyor Rabbimiz:
"İman edenlerin, Allah’ın zikri ve O’ndan inen Kur’ân sebebiyle kalplerinin ürpermesi zamanı daha gelmedi mi?” (Hadid, 16)
“İnsanların hesapları yaklaştı. Böyleyken, onlar gaflet içindeler, yüz çeviricidirler." (Enbiya, 1)
Bu ayetlere kimse bizim kadar kayıtsız kalmadı, cenneti en çok hakedenler cehenneme girecekmiş gibi ağladı, cehenneme koşar adım gidenler ise cennetlikmiş gibi yaşıyor.
Peygamber aleyhisselam ﷺ bir keresinde şöyle buyurmuş: ...Vallâhi siz benim bildiklerimi bilseydiniz az güler çok ağlardınız. Zevcelerinizle meşgul olamaz, yollara dökülür, yüksek sesle Allah’tan yardım isterdiniz.”
Hadîsin râvîsi Ebû Zer der ki: “Kesilen bir ağaç olmayı ne kadar isterdim!” (Tirmizî, Zühd, 9/2312)
Hz. Ömer (r.a) günlük virdini okurken rastladığı bir âyet sebebiyle boğazı düğümlendi, hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı ve yere düştü. Bir iki gün evinden çıkamadı. Öyle ki insanlar onun hastalandığını zannederek ziyaretine gelmeye başladılar. (İbn-i Ebî Şeybe, Musannef, XIII, 269; Ebû Nuaym, I, 51; Ahmed, Zühd, s. 119; Beyhakî, Şuab, V, 20)
Hz. Ömer (r.a) Tekvîr sûresini okuyordu:
“Güneş katlanıp dürüldüğünde, Yıldızlar (kararıp) döküldüğünde, Dağlar yürütüldüğünde…” Onuncu âyet-i kerimeye geldi: “Amel defterleri açıldığında…” dedi ve daha fazla dayanamayıp baygın yere düştü. (Gazâlî, İhyâ, IV, 184; Muhibbu’t-Taberî, er-Riyâdu’n-nadra, II, 375)
Hz. Hasan (r.a), abdest alıp bitirdiğinde rengi değişirdi. Bunun sebebi sorulduğunda ise şöyle buyururdu: “–Yüce Arş’ın Sâhibi’nin huzuruna girmek isteyen kişinin hakkı, renkten renge girmektir.” (İbn-i Hallikân, Vefeyâtü’l-a’yân, II, 69)
Behz bin Hakîm anlatıyor: “Tâbiînden Basra’nın kadısı ve imamı olan Zurâre bin Evfâ, Ulu Câmi’de sabah namazı kıldırıyordu.
“O Sûr’a üfürüldüğü zaman var ya, işte o gün zorlu bir gündür. Kâfirler için (hiç de) kolay değildir.” (Müddessir, 8-10) âyet-i kerîmelerini okuyunca yere düşüp vefât etti.
Onun cenâzesini taşıyanlar arasında ben de vardım. (İbn-i Saʻd, Tabakât, VII, 150; Ebu Nuaym, Hilye, II, 258; Zehebî, Siyer, IV, 516)
Rebi bin heysem ateş dolu bir fırını görünce furkan süresi 12 ve 13. Ayetlerinden dolayı bayıldı. Onu taşıyarak ailesine götürdüler. Başında beklediler de akşama kadar ayilmadi...
(Ebû Ubeyd, Fedâilü’l-Kur’ân, s. 23)
Ey bu yazının sonuna gelen bir çift göz!
Ömer bin hattabı bayıltan ayetleri , Hz aişeyi ölüm döşeğinde titreten ayetleri, ibn Ömer'i hıçkıra hıçkıra gözyaşlarına boğan ayetleri,sanki cehennem kendisi için yaratılmış gibi ağlayan Ömer bin Abdülazizin okuduğu ayetleri biz acaba nasıl okuyoruz?
Zaman hızla geçiyor, artık Rabbinden sana gelene teslim olma vakti gelmedi mi? " Nasıl Allah’ı inkâr edersiniz? Hâlbuki sizler ölüler iken, O size hayat verdi. Sonra öldürecek, sonra diriltecek, sonra O’na döneceksiniz." (Bakara, 28)
Hâdi bu sefer kurânı hirâdan yeni inmiş gibi oku. Bırak sesinin güzelliğiyle name yapan hatipleri, hafızları... Cehennem ayetlerini duyunca bineğinden düşüp bayılanlar gibi oku, cennet ayetlerini okuyunca Allah'ın rahmetine bir dilenci gibi yapış...
Ürpermeyen kalpten, yaşarmayan gözden Allaha sığınırız...
Yazarken surçi lisan ettiysem affola, benim için yazması en güç yazıydı.
Velhamdulillahirabbilalemin.
27 notes · View notes
kitapyum · 1 month
Text
Ben bi ara sanaldan biriyle yazışıyordum. Öyle birkaç hafta konuştuk falan. Sonra bir gün bana "Artık bana yazma, zaten bir şey konuşamıyoruz." gibi bir mesaj atmıştı. Ve ben o günden sonra her gün o mesajı düşündüm ve aklımda "Acaba ben insanları sıkıyor muyum?" diye bir soru belirdi. İşin garip tarafı ise bana bunu düşündüren kişi ilk olarak bana mesaj atmıştı.
Lan, sen bana yazdığın o platformdaki hesabım sayesinde az da olsa benim hobilerim veya yaptığım şeyler hakkında falan bir bilgin var. (Adım kadar eminim ki paylaşımlara bakmıştı.) Sen bunu bilerek bana neden yazıyorsun. Hadi, yazdın ve benle konuşmak sarmadı ama senin ne haddine bana böyle düşündürmek?!
Şu an belki de "Böyle yapacağına bana mesaj atmazdın ve ben de bu kadar incinmezdim." diyebilmek isterdim ama o yazmasa bile ben yazardım ve bunu bilmek kendi içimde insanları sıkma düşüncemi destekliyor.
Şaka yapmıyorum, gerçekten her gün insanları sıkma düşüncesi kafamda beliriyor. Bazen derslerde hoca bir şey anlatırken ben full bunu düşünüyorum.
Sorun bunu bana yazan kişi de değil, sorun bana bunun denilmesi.
Yazınca bir rahatlama geldi :)
16 notes · View notes
1zmarit · 10 months
Text
Aslında seninle tanıştıktan sonra her şey çok güzeldi. Seninle çok eğleniyorduk. Oyun oynuyorduk ve sohbet ediyorduk. Hem sen bana yazıyordun hem de ben sana yazıyordum. Ama ne olduysa bir gün sen bana yazmayı kestin ve hep ben yazmaya başladım sana. Bu da tabi ki senin benimle konuşmak istemediğin düşüncesini getirdi aklıma. Benimle zorla konuşuyormuşsun gibi hissettim. Bu durumda kim olsa aynı şeyi hissederdi aslında. Aradan biraz zaman geçti ve ben nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde sana bağlandım ve sevmeye başladım seni. Neyini sevdim inan bilmiyorum. Sesini mi, benimle konuşma tarzını mı yoksa yüzünü mü sevdim? Yüzünü sevmiş olamam çünkü o zamanlar yüzünü daha görmemiştim. Açıkçası sesin seni sevene kadar ilgi çekici de gelmiyordu ama seni sevmeye başladıktan sonra her gün sesini duymak ister oldum. Konuşma tarzın ise bir değişikti, benimle düzgün konuştuğunu pek söyleyemem. Bu yüzden neyini sevdiğimi bilmiyorum işte. Beni sevmeni istiyorum ama sonra düşünüyorum, 2 yıldır sevmeyen biri şimdi de sevmez. Bunu biliyorum. Zaten bunca yaşadığımız ve yüzleştiğimiz şeylerden sonra sevsen bile olabilir miyiz, işte bunu bilmiyorum. Seni sevmek çok güzeldi ama çok zordu. Senin için ağladığım zamanları atlatmak çok zordu. Kalbimin ağrısını dindirmek için ne yapmam gerektiğini sorguladığım zamanları atlatmak da zordu. En zoru ise sana kendimi anlatmak için çırpınmam ama her seferinde beni yanlış anlaman veya hiç anlamamandı. Hani sevmesen bile en azından beni anla isterdim. Ya da ümit verdiğin günler bana neler yaptığını anlayıp bundan vazgeçmeni isterdim. Seni sevmem bir hataysa evet, çok büyük bir hata yaptım. Ve bu hatadan aylarca da vazgeçemedim, hala da vazgeçemiyorum. Ama inanıyorum, seni bir gün unutucam. Nasıl yapacağımı bilmiyorum ama yapıcam bunu. Bana yazmadığın günler acaba neden yazmıyor diye kendi içimde düşünmekten hiç bir şey düşünemez ve hiç bir şeye odaklanamaz hale gelmiştim. Aslında bakarsan hala da öyleyim. Hala bana yazmıyorsun ve neden yazmadığını düşünmekten başka hiç bir şey düşünemiyorum doğru düzgün. Ama bazen bir şey düşünüyorum, o da acaba aynı şehirde olsak işler daha farklı olabilir miydi? Belki de olurdu. Buluşur ve birlikte zaman geçirir, eğlenirdik. O zaman belki beni sevebilirdin. Belki de sevmezdin. Sonuçta benim gibi birini neden sevesin ki? Gözünde muhtemelen güzel bile değilim. Beni asla sevmezdin. O yüzden aslında aynı şehirde olsak bile bir şey farketmeyecekti sanırım. Ama uzakta olmak koyuyor. Gelip sana sarılamamak, seninle konuşamamak ve seni görememek çok koyuyor. Yoldan geçen rasgele insanlar bile seni bir kaç saniyeliğine bile olsa görüyor ama ben seni görmek için 2 yıldır bekledim ve hala da bekliyorum. Bir kere uzaktan görsem bir daha seni rahatsız etmeyip seni görmemi hayatım boyunca düşünür onunla bile yetinirdim. Ama bazı şeyler olmayınca olmuyor işte. Zorlamamak lazım, bunu da biliyorum. Ama zorlasam bir şansım olur muydu diye de düşünüyorum. Muhtemelen olmazdı, çünkü zamanında çok zorladım. Seni hala çok seviyorum, neyini sevdiğimi bilmeden. Umarım bir gün içimdeki bu sevgi biter ve beni sevmeyen bir insanı sevmeye devam etmek zorunda kalmam. Umarım bir gün senden vazgeçebilirim.
34 notes · View notes
alkolikreaksiyonlar · 10 months
Text
Küçüğüm, küçüğüm, küçüğüm... Merhaba. nasıl geçti günün desem? Gözlerin anlatıyor birkaç şey sanki. Ama onları dinlememeyi tercih ederim. Konuşturarak yormak istemiyorum seni. ama derler ki; "Anlatınca rahatlıyor insan." Aslında biliyor musun, insan anlatınca rahatlamıyor. İçinde gizli tutarsan derine gömülür bazı şeyler. Açığa çıkarmanın anlamı kalmaz onları. O yüzden anlatma, gözlerine de bakmayacağım çünkü gözlerin pek güzel şeyler söylemiyor. Ben anlatayım? Anlatayım. Hüzünlü bir gündü aslında bugün, biliyorsun, Hafta sonu. Hep yoğun geçiyor. Hafta sonlarını her ne kadar seversem seveyim, yoğun oluyor. herkes evde, bir koşuşturmaca. Dışarı çıkmakta buldum ben de çareyi. Attım kendimi dışarı, koştum biraz, sonra oturdum bir kenara, orada bir aile gördüm. Tatlı bir küçük çocuk. Baktım ona. Mutluydu, gülüyordu, elinde bir pamuk şeker, ailesinin yanında. Sonrasında annesi ona bir şey söyledi. Çocuk bağırdı, çağırdı, elindeki pamuk şekeri yere attı. "İnsanlar değer bilmiyor." diye geçirdim içimden, bu yorumu doğrulayan birkaç tane de insan. Her neyse. Kalktı o aile çocuğun ısrarları üzerine. -Daha doğrusu bağırışları, çağırışları üzerine. susturmak için diyebiliriz.- Gittiler. O sırada fark ettim, bir çocuk daha, öylece bakıyor ailenin gittiği banka. Üstü yırtık, gözleri dolu, elinde mendiller. Belli, sokakta yaşıyor. Sokaklar dostu olmuş sadece. Oradaki hayvanlar onu sıcak tutmuş yalnızca. Baktı öylece bir süre daha gözleri dolu. Sonra çocuğun arkasından baktı. Gözlerinden akan yaşlar yüzündeki kirleri silerek yanaklarından aktı biraz. Onun da içinden geçenler az da olsa benimki gibiydi sanki. İnsanların değer bilmiyor olması berbat bir şey. İnsanların 'İyi ki' diyebileceği onlarca şey varken bunları önemsememek bir yana, onları küçümsemesi, değer bilmemesi, berbat. Hâlbuki şükretmeyi, teşekkür etmeyi bilseler, değer bilseler, ellerindekilerin farkına varıp 'O bende yok. şu bende yok.' diyerek mutsuz olmasalar, her şey çok daha iyi olabilirdi. Küçük çocuk bir anda buruk bir tebessüm yerleştirdi yüzüne. O an ne düşünüyordu acaba. Sence ne düşünüyordu? Bence kendini o çocuğun yerine koymuştu. bir ailesi olduğunu, mutlu olduğunu. "Umutlu olduğunu." Ne kadar acı değil mi? Hayattan nefret edebiliyor insan bazen bu yüzden. Küçük bir çocuk, küçücük. Mutlu olduğunu hayal ederek gülümsüyor. O gülüşten daha acı bir şey var mı? Öyle mazlum bakıyordu ki etrafa. Ben de öylece duramayacağımı düşündüm ve ona bir pamuk şeker aldım, bir de eline biraz para verdim. Çok daha şey yapabilmek isterdim. Ama ben de o kadar zengin sayılmam ya. Dünyada yüzlerce böyle çocuk var. Oysaki biraz çaba göstersek bu çocukların mutlu olabilmesi için, daha güzel olabilirdi belki. Onları mutlu etmek çok, çok, çok güzel bir şey olurdu. Bir çocuğun yüzündeki gülümsemenin sebebi olduğunu bilmek ne kadar güzel bir şey değil mi? Evet, öyle. Fazla güzel. Bugün de bunu anladım işte. Bazı çocukların hayata 1-0 yenik başladığını. Hayır hayır, öyle garip garip bakma bana. 1-0 yenik başlayan kişi buruk tebessümlü çocuk değil. O pamuk şekeri yere atan hayata 1-0 başlayan. Belki ilerideki günlerde elindekilerinin kıymetini bilemeyecek o. Ama o çocuk var ya, buruk tebessümlü çocuk, tırnaklarıyla kazıya kazıya gelecek belki o çocuğun 5 dakikada ulaştığı yere. Bu da her zaman onu 1-0 önde yapar. Çaba, her zaman daha iyidir. Bir insanın elde etmek için çaba sarf etmediği şey, ne olursa olsun değersizdir. O çocuk, o çocuk kendini değerlendirirse çok güzel şeyler olacağına inanıyorum. O çocuk senin gibi küçüğüm. Elindekilerinin değerini her zaman bilecek.
35 notes · View notes
eylences-blog · 10 months
Text
Genç Misafirimiz Bölüm 4
Akşam başbaşa kaldığımızda Selim'in söylediği gibi döllenmiş kilotu Dilek’e giydirmeyi denemek bile istemedim. Yaptıklarıma ve aldığım zevke rağmen karımı kıskanıyordum. Bunda kendi katkım olmasına karşın ikisine de kızgınlığım vardı. Zaten benim olmadığını hemen anlardı. Benim o kadar dölüm gelmiyordu.
Ertesi gün Dilek işe gitmiş ben daha yataktan kalmamıştım. Yatak odası kapısının açıldığını duydum. Şortuyla Selim içeriye girdi. “Ağbi sabahları çok azgın oluyorum. Beni yine boşaltsana” dedi. Bu çocuğa hayır demenin zamanı gelmişti. Çekmeceden bir kilot alıp yanıma geldi. Erkekliği şortunun içinde kalkıktı. Ayakta durup şortunu indirdi. Canavar yine ortaya çıkmıştı. Deliği bir göz gibi bana bakıyordu. O kadar yakınımdaydı ki erkeklik kokusunu duyuyordum. Elime karimin kilotunu tutuşturup
-Hadi ağbi başla, dedi. Hayatı boyunca her istediğini elde etmiş bir zengin çocuğunun güveniyle. Hayır diyemedim.
Yine gıdıklayıcı hareketlerle üstünde gezdirmeye başladım kilotu. Bir seremoni gibi yapıyordum. Bir elimle kavrayıverdim onu yine. Kilotlu elimle de taşaklarını avucladım. Bir yandan onları okşarken, yarağını sıvazlamaya başladım. Şlap diye tükürüğünü akıttı yarağının üstüne. Başımı kaldırıp baktım “Sıvazla ağbi. Sıvazla “ dedi. Dediğini yaptım. İleri geri sıvazlarken hafif hafif de kıvırıyordum diğer yönde. “Dilek ablamın amını anlatsana bana. Şekli Nasıl? Traşlı mı?”
-Dudaklı, dedim. Dar… Tahrik oldukça çok güzel şişiyor kızarıyor. Çok güzel… Tamamiyle tıraşlı… Hiç kıl yok. Kaymak gibi.
-Oh Ağbi delirteceksin beni.
Ben de azıyordum yine. -Tam senin yarağına layık Selim. Sımsıkı sarar senin bu canavar yarağını. Sonuna kadar sok. Gir içine taşaklarına kadar sok.
Çok zevk aldığı inlemelerinden belliydi. Elimde gittikçe daha sertleşti. Bir kaç dakika sonra fışkırmaya başladı. Yüzüme doğru geliyordu. Başımı Refleksle çektim. Yastığın üstünde birikmeye başladı dölleri. Yine çok çok geldi. “Ohhhhh!” diye soludu. Eğilip şortunu giydi. “Çok iyiydin ağbi. Ablamı sikmiş gibi hissettim valla.“ dedi. Arkasını dönüp çıktı gitti. Ellerim ve yastık döl içinde kala kaldım orada. İçimden piç kurusuna küfürler edip kalktım. Ellerimi yıkadım. Yastığı değiştirdim. Hiç bir şey olmamış gibi bir kahve yapıp çalışma masama gittim. Günün işlerine başladım. Telefonlar, e-mailler, hesaplar. Kafamı biraz olsun Başka tarafa çekti.
Öğleden sonra Sibel geldi. Garip bir durumdu. Kızın onları dikizlediğimi bilmesinden çok utandım. O da bana Tarık ağbi derdi. Çok rahattı. "Tarık ağbi bizi seyredecek mi?” diye sordu Selim’e. “ Sen nasıl istersen” dedi Selim. “Heyecanlı olur. Seyretsin. Ama ellemece yok tamam mı Tarık ağbi?” Gülümsedi. Arkadaşımın kızı bana neler diyordu. “Tamam Sibel“ dedim utancımı gülümsemeyle gizleyerek .
Bir birlerine sarılıp arkaya doğru yürüdüler. Ben de onları takip ettim. Bana “sen Koltuğa otur ağbi“ deyip yiyişmeye başladılar. Ayakta soydular bir birlerini. Sibel’in çıplak vücuduna ağzımın suları akarak bakıyordum. Onu elleyip okşamayı o kadar çok isterdim ki. Selim’in güçlü elleri onun sırtını okşayıp, pürüzsüz kalçalarını mıncıklarken içim geçiyordu. Sibel'in minik dolgun dudaklarını ne güzel emiyordu. Ne şanslıydı piç kurusu. Uzun uzun ayakta seviştiler. Ardından Selim onu kanepeye uzattı. Bacaklarının arasına başını sokup amını emip yalamaya başladı. Sibel defalarca "Selimmmmmm! Seliiiiiiiiiiiiiiiim!” diye haykırarak geldi gözlerimin önünde. Hep gelirken yüzü nasıl görünür diye merak ederdim. İste görmüştüm. Çok güzel ve çok masumdu yüzü.
Selim, o gelir gelmez yüzü koyun çevirdi Sibel’i. Sokacak mı acaba diye merak ederken, poposunun biraz altına oturup dizlerini iki yanına dayadı Sibel'in. Kalçasının arasına gibi tükürdü. Yarağını araya sokup iki yandan elleriyle içeriye doğru sıkıştırdı. Sandviç yapmıştı yarağını. Gidip gelmeye başladı. Yarağı büyük olduğu icin başı sık sık dışarda görünüyordu. Çok zevk aldığı belliydi bu taş gibi kalçaların arasına sürtmekten. 5-10 dakika sonra inleyip boşalmaya başladı. İlk fışkıran döller Sibel'in saçına geldi. Sonra sırtına. Sonra da beline. Sabah ben 31 çektirdiğimde görmemiş olsaydım normal gelebilirdi ama hala bu kadar döl fışkırtabilmesi bende başka bir kıskançlık yarattı. Ben de kendiminkini çıkartmış sessizce 31 çekiyordum. Bu manzara karşısında dayanamadım. Sesimi çıkartmadan avcuma boşaldım. Onlar sarmaş dolaş uzandılar bir süre. Sesimi çıkartmadan bekledim öylece rahatsız etmemek için onları. Bir daha ki seferi garantiye almak istiyordum. 
 Akşam Karım geldiğinde hiç bir şey olmamış gibi üçümüz yemek yedik . Sibel evine gitmişti. Yatakta Karim benimle yine Selim’i düşünerek sevişmek istedi ama kaldıracak halim yoktu. Ona giremedim, Sadece ağzımla getirdim. Günde ikinci defa “ Seliiiiim" diyerek boşalan bir kadını duymak garip geldi. Ertesi gün benim ofis günümdü erkenden çıktım. Evden çıkınca sanki eski normal hayatım hiç değişmemiş gibi hissettim. Ofisteki ben her zamanki bendim. Hafta sonu da sakin olaysız geçti. 
 Pazartesi sabahı dilek gider gitmez, daha ben yataktayken odanın kapısı yine açıldı. Gelen Selim’di. Uyuyup uyumadığıma bile bakmadan “Ağbi yine çok azgın kalktım" deyip çekmecede yeni bir kilot çıkardı. Bu defaki karımın pembe ipek kilotlarından biriydi. Yanıma gelip bana uzattı.
-Ağbi Senden başka bir şey isteyeceğim bugün. Bunu giyip yüzü koyun yatsana n’olur. Dilek ablayı hayal edip Sibel'e yaptığım gibi sürtünüp boşalmak istiyorum.
 -Deli misin Selim. Hiç olur mu öyle şey?
-Ağbi çok azdım valla.
-Olmaz oğlum. Her şeyin bir sınırı var.
-Ağbi, ne güzel anlaşıyorduk yaaa. Bak dün ne güzel seyrettin. Hoşuna gitmedi mi? Şimdi kızın açısından yaşıyacaksın olayı. Bir dahaki sefere daha çok zevk alırsın seyrederken. Sibel'i yine seyretmen için ikna etmemi istersin değil mi?
Çocuk bunları söylerken bir yandan da şortumu indirmeye çalışıyordu. O kadar israrlıydıki karşı koyamadım. Şortumu ayaklarımdan çekip çıkartıverdi. Sonra aynı kararlılıkla karımın kilodunu tek tek ayaklarıma soktu. Direnmeme rağmen belime kadar çekmesi sadece birkaç saniye sürdü.
-Hadi ağbicim dön arkanı. Yüzüstü yat.
Bir yandan da beni tutup çevirmeye çalışıyordu. Karşı koymak çok zordu. Kendimi yüzükoyun yatarken buldum. Üstümde zorla giydirilmekten çarpık çurpuk duran kilotu düzelttim. Sanki ona güzel gözükmem gerekliymiş gibi.
-Ağbi ne güzel parlaksın sen yaaaa" dedi gülerek. Kılsız parlak bir vücudum vardı. Ama ilk defa birinden iltifat olarak duyuyordum bunu.
Kıpırdamadan öylece durdum. Hiçbir şey söylemiyordum. Selim de şortunu çıkartıp ayni Sibel'e yaptığı gibi üstüme çıktı. Kilotu biraz kenara çekti. Öteki eliyle bolca tükürük sıvaştırdı orama. O kocaman yarağını kalçalarımın arasına sıkıştırdı. Çok garip bir duyguydu bu. Ata biner gibi üstümdeydi. Yarağını i̇leri geri oynatmaya başladı. Hiç beklemediğim şekilde hoşuma gittiğini hissettim. Kalçalarımın içinin bu kadar hassas olacağını ummazdım. Hele deliğime sürtmesi bana utanç verici bir haz verdi. İçim ürperiyordu. Sikim uyanıyordu. Neyseki Selim göremezdi. Kulağıma Selim’in hayalindeki karıma söylediği sözler geliyordu.
-Oh Dilek abla! Dilek abla. Harika kalçaların var. Beni deli ediyorsun.
 Kalçalarımı i̇ki yandan sıkıca kavramış kalın yarağını çok güzel kaydırıyordu arkamda. Yarağının bütün detaylarını hissediyordum. Gittikçe şişiriyor ve sertleşiyordu. Kalçalarımı sıkıştıran parmakları artık canımı yakıyordu. Soluması daha arttı. Gelecekti artık. Birazdan Sibel’e olduğu gibi benimde üstüme fışkırtmaya başladı ilk fışkıran döl enseme geldi. Bir yandan da karımı nasıl sikeceğini haykırıyordu.
-Oh! Ablam! Harikasın. Kalçalarına vura vura koyacağım sana!
Bittiğinde bütün sırtım sırılsıklam olmuştu. Yarağını geri çekerken, kalanlar da kalçalarımın arasını vıcık vıcık yaptı. “Ohhh” deyip kendini yatağın üstüne attı nefes nefese.
-Iyiydi ağbi ya. Kusura bakma üstünü başını rezil ettim ama emin ol deydi.
 Hiç cevap vermedim. Çok fazla kalmadı yatakta. Kalkıp gitti. Ben bir süre öylece yattım. Nasıl temizleneceğimi düşünüp, Selim’in bana yaptıklarını düşünmemeye çalışıyordum. Ama aldığım zevkten de utanıyordum. Kalktım. Banyoya doğru yürüdüm. Her adımda kalçalarımın arasındaki kayganlı farkediyordum. Sırtımdan da aşağıya doğru süzülüyordu dölleri. Halıyı mahvetmek için dikkatle yürüyordum. Karımın döllenmiş kilotunu çıkartmadan duşun altına girdim. Kalçalarımın arasını temizlerken ellerime bulaşan Selim’in dölünü gayri ihtiyari dudaklarıma götürdüm. Biraz tereddüt ettikten sonra dilimin ucuyla tadına baktım. Acı geldi tadı. Ama yine de hepsini emmeden edemedim. Ağzımın içinde dolaştırdım. Yutup yutmamayı düşündüm. Karşı koyulamaz bir duygu geldi. Ve yuttum. Neler oluyor bana. Bundan sonra ne yapacaktım. Hiçbirini bilemiyorum. Bu Duygular içinde yıkanıp çıktım.
 O gün kafam çok karışıktı. Kafamı işle dağıtmaya çalıştım. Neyseki yoğun bir gündü. Ne zamandan beri sonuçlanmasını beklediğimiz büyük bir işi bitirdik. Onun verdiği başarı duygusu kendimi toplamama yardım etti. Akşam Dilek’le de bir şampanya açarak kutladık.
 Sabah karımın gitmesinden on dakika sonra Selim yine geldi.
 -Hadi ağbi yine yapalım.
 İçimden yapma, bu çocuğa biraz haddini bildir diye bir ses geldi ama tam tersine bu defa ben kendim soyunup Selim’in verdiği kilotu giydim. Kendi kendime yüzükoyun yattım. Selim yine üstüme çıkıp, karımı hayal edip kalçalarımın arasına boşaldı. İşini halledip giderken bana,
 -Ağbi bundan sonra vakit kaybetmemize gerek yok. Dilek abla gidince sen hemen kilotlarından birini giyip yüzükoyun yat beni öyle bekle. Geldiğimde sanki gerçekten oymuş gibi olsun.
Piç kurusuna sinir oluyordum ama karşı koyamıyordum. Sessizce “Olur" dedim.
 Öğleden sonra Sibel geldi. Selim beni çağırdı. Sabahtan azmıştım fena halde. Onlar sevişirlerken kendimden geçerek 31 çektim. 
 Sonra ki sabah, dediği gibi Karım gider gitmez kilotlarından birini giyip yüzükoyun yattım Selim’i beklemeye başladım. İçeri girer girmez gördüğü manzaradan hoşlandığını belli etti.
-Offf! Harika. Ağbi tam istediğim gibi işte.
 Makyaj masasına gidip Dilek’in parfümlerinden birini aldı ve üstüme sıktı. Her zamanki gibi beni tükürükleyip kalçalarımın arasında gidip gelmeye başladı. Bu defa uzun süre yapmasına rağmen hala gelmiyordu. Ben de gittikçe daha çok tahrik oluyorum. Deliğimin ürperdiğini hissediyordum. Kalçalarımı ona doğru kaldırıp indirdiğimi farkettim. Selim çok azmıştı. Karımın amını sikeceğini haykırıyordu. Kalçalarımı sıkıştırmayı bırakıp tokatlamaya başladı. İki yanlı 4-5 tokattan sonra yarağını geri çekti. İleri kayması gelirken bir gecikme oldu. Şlap diye tükürdüğünü hissettim yarığımda. Ardından hissettiğim şey dayanılmaz bir acıydı. O koca yarağını daracık göt delğime sokuvermişti. Beynimde şimşekler çaktı. Kaçmaya çalıştım. Üstüme uzanıp beni kıskıvrak tuttu. İkinci darbede Yarağını tamamını soktu içime. acıdan kıvranıyordum.
-ÇIKART SELİM! ÇIKART! N’APIYORSUN. ÇOK ACIYOR. ÖLDÜRECEKMISIN BENİ? ÇOK ACIYORRRRRRR!
 Bu defa o bir şey söylemiyordu. Kulağımın dibinde hayvan gibi sesler çıkartıp beni sikiyordu. Bir kaç dakika aldı içime boşalması. Acıya rağmen sikimin inmediğini hatta daha sertleştiği farkettim. Üstüme yığıldı.
Birazdan yana atti kendini. Bir süre hiç konuşmadık. Sessizliği ben bozdum. Bozuk bir sesle,
-Neden yaptın bunu, Selim? 
 -Çok azmıştım ağbi. Bi delik lazımdı. Sırf sürterek yapmaya dayanamıyor artık. Sibel’e de yazıkti bunu yapmak. Aslında isteyerek yapmadım. Ama o kadar azdim ki. Orada bir delik varken girmemek aptallık gibi geldi.
-Selim çok acıdı. Hala acıyor. Onun ötesinde bana ne yaptığının farkındamısın.
Gülmeye başladı.
-Haklısın ağbi ya. Götünü siktim senin. 
 Çok bozulmuştum.
 -Selim gülünecek bir şey olduğunu sanmıyorum ben. 
 -Haklısın ağbi ama bi de benim açımdan bak. “Tarik ağbimin” götünü siktim. Çocukken beni azarlar, itip kakardınız yaramazlık yaptığımda. Şimdi şu haline bak. Barsaklarında dölüm, sikilmiş halde yanimda yatıyorsun.
 Kızgınlığımdan ne yapacagımı bilemiyordum. Ağzımı açsam ağlayacak gibi hissediyordum. Yine de ona bir ders verici ağır bir şey söyleyecektim.
-Bak Selim… 
 Diye tam ağzımı açmıştım ki o kadar pompalanmaktan içimde biriken hava osuruk sesiyle çıktı. Bunun üstüne Selim’e haddini bildirecek ne söyleyebilirdim ki. Daha fazla Gülmeye başladı.
-Ağbi iyi pompalamışım seni ha!
Kıçıma bi şaplak attı. reflexle kendimi sıkınca bir osuruk sesi daha çıktı. Bu defaki daha azdı. Gülerek,
-Iyiydin Ağbi. Ne yalan söyliyeyim. Tekrar sikmek için can atıyorum seni.
 -Hadi git artık Selim. Çık git. Yaptın yapacağını.
 -Tamam Ağbicim. Yarin sabah ayni şekilde bekle beni. Tamam mı?
 -Siktir git Selim. Diyebildim sinirden titreyen sesimle. Odadan çıkarken hala gülüyordu.
O gün iş yapacak durumda değildim. Çıktım sokaklarda boş boş dolaştım. Ne yapacağımı bilmiyordum. Bu kararsızlık sabah uyanıncaya kadar sürdü. Büyülenmiş gibi kalktım. Karımın bir kilotunu seçip giydim. Karımın parfümünü sıktım üstüme. Yüzükoyun yatıp Selim'i beklemeye başladım. Sanki başka türlü davranamayacağımdan yüzde yüz eminmiş gibi geldi. Beni o şekilde sikti ve gitti. Hiç konuşmadık.
Ondan sonraki günlerde de bu bir rutin oldu. Onun sabah azgınlığının çaresiydim. Bazı öğleden sonraları Sibel gelince de beni çağırıyordu.
Salı akşamı, evde ertesi gün ofise gideceğimi Selim’in de duyacağı şekilde söz konusu ettim ki hatırlasın gelmesin diye.
Perşembe sabahı uyanıp heyecanla kilotu giydim yine parfüm sürünüp yüzükoyun yattım. 15 dakika geçmiş Selim gelmemişti. 20 dakika. 30 dakika. Hala yok. Ben öyle yüzükoyun onu bekliyorum piç kurusu gelsin de beni sikip rahatlasın diye. 45 dakika sonra hayal kırıklığı içinde gelmeyeceğini anladım. Açıkcası Selim'e vermeye çok alışmıştım. Beni istemesi, sikmesi bağımlılık yapmıştı. Üstüme bir şey giyip onun bölümüne doğru yürüdüm. Kapısı kilitliydi. İyice bozuk bir halde döndüm. Devamı var.
28 notes · View notes
gercekhikayem · 2 years
Text
Evliliğimi bitiren güçler 3
10.02.2017
Avukat araya bir tanıdık sokmuş, davanızı öne alabilirim diye aradı. Ertan ile yazıştık, avukatının hazırladığı anlaşma metnine de yeni tarihe de evet dedi. Ne garip? Haftaya boşanmış oluyorum. Melih ile iki gün boyunca geceleri konuştuk. Bu akşam bizimkileri havaalanından yolcu etmek için Sabiha Gökçende tüm aile bir aradaydık. Önceden anlaştığımız gibi Melih ile soğuk bir merhabalaşma. Vizem olmadığım için gidemedim ama çok isterdim Figen, eşi ve özellikle Melih ile Almanya’ya gitmeyi. Melih bir iki güne dönerim görüşürüz diye mesaj attı inince. Bu ilişkiyi ve hayatımız bir düzene koymak lazım. Daha resmen boşanmadan iki erkek ile seviştim.
BENİM NOTUM
Ne doğru yazmış, resmen karım iken boynuzu takmıştı bana. Sinirim Melihten çok Tolga puştuna. Bir şekilde hesabını sorarım ona. Hem sinirliyim hem de okurken sikim kalkmış durumda. Garip duygular. Nedense karımın anlattıklarını bir yabancının anıları gibi okuyorum. Beni rahatlatan ne olursa olsun onun da beni sevdiğini, evliliğimiz için çabaladığını anlatması. Üzen ise bakire olarak evlendiğim karımın içinde seks için sınır tanımaz bir kadın yattığını fark etmem.
15.02.2017
Günler ne çabuk ilerledi. İşimdeki yeni düzen, annemin evine yerleşmem, her günümün kitap okuyarak ve hayatıma daha resmen boşanmadan giren erkekler ile telefon konuşmaları veya mesajlaşmalar ile geçmesi. Anlaşmalı boşanma olduğundan ikimizin de mahkemede olması gerekiyormuş. Basit bir selamlaşma naber nasılsın dışında konuşmadık. Karar beş on güne yazılır, resmen bitti dedi avukat. Adliyeye yakın bir kafede bir saat bomboş oturdum. Annem hiç durmadan konuştu durdu yine, sonunda dayanamadım bağırdım. Sevgilin ile mutlu olacaksın diye benim hayatımın içine sıçma dedim. Sen istediğini yaşa ama bana karışma artık dedim. Ne inkar edebildi ne de bana bağırabildi. Eve dönmek istemedim, büroya uğradım. Zafer  çay içelim dedi, açım deyince öğle yemeğine çıktık. Tam temiz taşra insanı. Kendini sıfırdan geliştirmiş. Rahatladım yanında. Hafif hafif asılmasını görmezden geldim. Hadi evine gidelim desem yüzü ne olurdu acaba sorusu aklıma takılınca Tolga’ya mesaj attım. Mahkeme kararı yazılana kadar resmen evliymişim, evli kadın ile yatmak ister misin hemen? Sadece bir saat sonra odasındaki kanepede bacaklarımı aralamış tavana bakıyor nefesimi toplamaya çalıyordum. Önce dili ile amımın içini dışına çıkarmış ve sonra kanepede önce kucağında sonra bacaklarımı tam açarak sikmişti. Yine en fazla yirmi dakika sürmüştü, odasına girmem ve ikimizin de birer orgazm yaşaması. Melih’in sikini ve sevişmesini daha çok sevdim.  Kısa sürede iki farklı erkeğin dölleriyle tanışan amımı yıkayıp ayrıldım. Bir şeyler düzene girene kadar doğum kontrol haplarına başlamam iyi oldu. Annem ile konuşmadan akşam yemeği yedik. Melih’in iş toplantıları nedeniyle Avusturya’ya da geçecek olması İstanbul seyahatimi haftaya attı. Zafer yarın da yemek yesek mi demiş, yiyelim Zafer senle de yiyelim.  Bir de en komiği Tolga ve Melih'ten gelen Sevgililer Günü hediyelerini saklama telaşı oldu.
09.03.2017
Yine zaman aktı geçti. Zafer ile sessiz uzun yürüyüş aşamasına geçtik. Herhalde bir aya elimi de tutacak. Çok gülüyorum bu duruma. Özellikle birazdan Melih’in arabası ile beni almaya geleceğini ve yarın akşama kadar onda kalacağımı düşününce. Sana bir sabah sevişmesi borcum var yazmıştı. Evet Melih'i ve güzel sevişmesini özledim. Banyoda kadınlığıma ılık su tutarak boşaltmak bir erkeğin yerini tabii ki tutmuyor. Tolga ile yaşadığım ilişkinin adı neyse bitti benim için.
11.03.2017
Melih söz verdiği gibi borcunu çok güzel ödedi. Önce güzel bir yerde rakı içip balık yedik. Sonra doğrudan evine gittik. Bir gökdelenin üst katlarında çok modern bir ev. O kadar güzel yönlendirdi ki beni. Hiç seks sözcüğü geçmeden, seni çok özledim ile başladı. İzninle ben bir duş alayım ile sana da bornoz takımı çıkardım ile devam etti. On beş dakika içinde yatak odasında idik, bir iki dakika içinde de bacaklarımı katlamış, bal damlıyor sanki sözleri ile dilini içime sokmuştu. Hayatımda yattığım en rahat en geniş yatakta, parfümü çıldırtan yakışıklı bir erkek. Bu bile orgazmın yarısı. Am dudaklarım böyle güzel sakince yenilmemiş sonra dil ile ezilmemişti hiç. Bızırımı dili ile titrettiğinde bir parmağı içimde diğeri göt deliğim üzerinde idi. Kimse böyle sakin böyle çıldırtarak yalamamıştı beni.
Dur diye yalvarmasam veya vücudum dayansa saatlerce yalayacak sanki. Orgazm inlemelerimi dudakları amımdayken bekledi. Sonra o dudaklar dudaklarım ile buluştu. Üzerimde iken kalın siki içime girdi, birbirimize sarılı yavaş yavaş seviştik. Sakin sakin arada küçük pozisyon değişiklikleri ile sikmesi sürdü.  Hızlandığında aklım başından gidiyordu. Sonra o da sakinliyordu, dinlenmek ister gibi. Yazarken düşündüm genç değil, üç dört posta sikecek olmadığından gücünü etkili kullanıyordu. Beni kucağına aldığında ise ikimiz de dayanamadık. Ben zaten yalanırken boşalmamdan sonra hep bir zevk denizindeydim. Kucağına oturunca göğüs uçlarımı emen erkeğe tamamen kendimi bıraktım. Yine kına gecesinden o gün aklına takılan göğüslerimden bahsederek yaladı. Kalın siki zaten içimi germiş, amımın her noktası zonkluyordu. O da oturur pozisyona geldiğinde boynumu emmeye başladı. Parmakları kalçalarımı ezerken, kalçalarımı ben hareket ettirerek istediğimi almaya çalıştım. Yapışmıştık birbirimize. Önce onun boşalmasını hissettim. İçimdeki sik kıpırdamaya lavlarını bırakmaya başladı. Dişleri boynuma hafifçe battı. Kalçalarımdaki eller iyice sıktı, iki parmağı arka deliğimi iyice gerdi. Bu baskı ve sıcaklığa ben de dayanamadım. İkimizi de tüketen karşılıklı orgazmı dudaklarımıza saldırarak kutladık. Kendimi temizleyip yatağa döndüğümde giyinmeme izin vermedi. Çırılçıplak olarak güçlü bir erkek ile saten çarşaflarda uykuya dalmak harika bir duygu imiş.
Sabah hayatımdaki en değişik sevişmelerden birini yaşadım. Geceyi kaşık pozisyonunda geçirmiştik. Bir eli göğsümü tutuyordu gece boyu. Sabah kocamdan da bildiğim sabah ereksiyonuna uyandım. Kalın aleti kalçalarımı delecek gibiydi. Daha çok sokuldum. Göğsümü daha sıkı kavradı. Uyandı mı güzellik diye fısıldadı. Galiba dedim. Sikini iyice kalçalarımın arasına bastırdı. Hala ıslak bu deyip güldü. Daha tam uyunamamıştım ama göğsümü okşayan parmaklar göğüs uçlarımı ortaya çıkarmıştı. Bunu söyleyen de o oldu. Hımmm göğüsler de kabarmış diyerek dudakları omzumda gezindi. Eli amımı okşamak için aşağıya indiğinde bir süredir amıma sürten sikin başını da içime bastırmış oldu. Sabah sabah kalın bir sik başının içime girmesi uyku halinden çıkardı. Kaşık pozisyonunu bozmadan yavaş yavaş içime yerleşti kalın sik. İçimin bu kadar dolu dolu olması nasıl da güzel. Dün geceki gibi değil, hiç konuşmadan belini yavaş yavaş oynatarak sikini içimde gezdirdi dakikalarca. Dudakları sırtımda eli göğüs uçlarımda. İkimizin de inlemelerinin artması uyku halinden çıkmamız kalça hareketlerinin hızlanması ile oldu. Elleri göğsümü ezerken siki içimi iyice genişletti. Sonrası terden birbirimize yapışana kadar vücutlarımız tek parça hareket ederek aynı pozisyonda sikti beni. Ne kadar uzun siktiğini ertesi gün anlayabildim. Am dudaklarım sürtünmeden kızarmış tahriş olmuştu. Bu kadar yavaş ve sakin sikerken bile sikini içimde öyle değişik açılara sokuyor ki tam bir orgazmın sarhoşluğu geçerken başka birinin dalgasına kapılıyordum. Benim çırpınışlarım sürerken içimden çıktı, hiç konuşmadan sikini ağzıma dayadı. Döllerinin tadını çok seviyorum bu adamın. Ağzımdan bir iki damla boğazıma kayarken geri çekilip kendini tekrar uykuya bıraktı.
BENİM NOTUM
Araları atlıyorum demiştim. Melih ile düzenli hafta sonu buluşmaları ve sevişmeleri sürmüş. Arada Melih atlayıp gelmiş, orman içine park edip bile sevişmişler. Sevişmelerini çok güzeldi, rüyadayım sanki gibi tanımlamalar ile kısa geçmiş. Hele Melih'in döllerini yuttuğu zamanlarda tatlı idi bugün biraz ekşi idi notları koymuş ki sanki yemek tadımcısı kaltak. Arada da saf Zafer ile flörtleşmeyi kendine öğle akşam yemekleri ısmarlatmayı ihmal etmemiş orospu. Öğle Melih'in döllerini yuttuğu ağzı ile akşam yemeğinde Zafer'in karşısında şiir sohbetleri yapmış. Melih puştu bazen sadece ağzını sikip İstanbul'a geri dönmüş. Asıl sorun baldızın hamilelik haberi ile başlamış.
15.06.2017
Kardeşim iki ay önce sadece bana söylediği hamilelik haberini Türkiye'ye tatile gelecekler herkes bilsin diye aileye de haber verdi nihayet. Melih ile iki gün önce konuşurken dede oluyorsun esprime gülmedi. Hayatımda bir bebeğin yeri yok, karımın ikinci çocuk ısrarlarına bile karşıydım cümlesinin nereye gittiği belli idi. Belki bir hayali bitirmenin vakti geldi. Melih ile bir geleceğimin olması mümkün değil. Bir aile kurup çocuk sahibi olacağım adam Melih değil kesinlikle. Yine de hayatımdan bir çırpıda silip atacağım bir adam da değil. Yaşadığım aşk değil ama sevmiyorum da diyemem. Hele doya doya yaşadığım bedenimi bitiren orgazmlar. Bu hafta sonu kaçta geliyorsun demesine aslında biraz daha az mı buluşsak demem üzerine uzun uzun konuştuk. Anlayışla karşıladı, ah ne hoş bir adam ya. Kapım sana her zaman açık diye kapattı telefonu. Kapısı ve yatağı. Ben da yatağına ihtiyacım olacağını biliyorum. Bir yandan da Zafer konuyu sevgiye, aşka getirmiş doğrudan geleceğe beraber yürüyelim mi gibi cümleler kuruyor. Daha boşanalı dört ay oldu Zafer bana süre ver dedim. Bunu hayır olarak almıyorum dedi. Offf hayır diyemiyorum bu saf temiz adama, ne kadar ortak yönümüz var. Bir de işe yanımda başladı diye bana hocam demeyi kesse :)) Kardeşimin hamilelik haberinde bile annelik sana da çok yakışır demesi. Melih ise çocuk lafını duyunca gereksiz bir sinir yaşamıştı.
10.09.2017
Melih ile görüşmeyeli üç ayı geçti. Fırtına gibi geçen bir altı yedi aydı. Sen ilk aşkın ile evlen, sonra bir anda boşan ve iki farklı erkek ile birlikte ol. Üçüncüsü hazırda beklesin. Şimdi daha sakin her şey. Seks dahil. Tolga'nın ve Melih'in yemek davetlerine hayır dedim. İkisi de geceyi yatakta bitirmek için çağırmışlardı. Zafer'e de biraz ağırdan alalım deyince sadece arada çay kahve için bir araya geliyoruz. Bak en son görüşmede elimi tuttu yürürken bu önemli gelişmeyi de atlamayayım. Her buluşmamız rahatlatıyor beni. Kafamdaki taşralı imajı yıkılsa tam güvenerek hayatı paylaşacak bir adam. Canım sevişmeyi özledi ama öyle aman aman birisi gelse de hemen sikse diye de yanmıyor içim. Reklamcı kızlardan ikisi beraber tatile kaçalım diyor. Belki Mikonos veya Budva fena olmaz.
20.09.2017
Fena olmadı gerçekten. Günlerdir yazamıyorum. Yaşadıklarım gerçek miydi, tüm bunları bilerek ve isteyerek ben mi yaptım bilemiyorum. Biri benim ile yaşıt diğeri bizden iki yaş küçük üç kız Budva'ya uçtuk. Harika koylar, güzel bir otel, şaraplar, yemekler. Çok pahalı da değil. İlk aksiyonu daha ikinci gecemizde küçük olanımız yaşadı. Otelin barında canlı müzik eşliğinde dans ederken ona asılan yakışıklı bir Hırvat ile ortadan kayboldu. Bize asılan iki İtalyan ise yakışıklı esmer adamlardı ama ikimiz de yırtık tipler olmadığımızdan dans sürtünmeleri ve gece bizi odalarına atmak için uğraşırken yaşanan kısa öpüşmeler dışında bir şey yaşanmadı. Kızı kahvaltıda görebildik bir daha. Önce kızdık, merak ettik çünkü kaltağı. Kahvaltı boyunca da Hırvat'ın nasıl harika bir erkek olduğunu dinledik.  Sünnetsiz şekli bir garip geldi ama verdiği zevk farklı değil diye sürdü geyiğimiz. Bizim İtalyanlar ile bir şey yaşamamamıza kızdı.
Biz de İtalyanlar ile yaşamadık ama iki gece sonra Almanlar ile yaşadık :) Geldiğimiz günden beri hafif hafif konuşmaya çalışan bir gruptular, dört erkek üç kadın. İçlerinden birinin eski sevgilisi Türkmüş. Önce akşam yemeği için masalarına davet ettiler üçümüzü de. Sevgilisi Türk olan Lars bana diğer bekar erkek de arkadaşıma yazmaya başladı. Ufaklık Hırvat sevgilisi ortaya çıkınca peşine takılıp gitmişti bile. Çat pat Türkçe İngilizce muhabbetimiz sürerken masada kimse kalmamış biz de otelin barındaki canlı müziğe akmıştık. Kısa sürede çift çift de ayrılmıştık. Niyetler belli. Türk kadınlarının göğüslerini daha çok seviyorum diye atak yapıp aşk hayatımı sorgularken ben de pası vermiştim. Kocamdan yedi ay evvel boşandım, kafamı dağıtmak için tatildeyim. Aklımı karıştıran geçen sabahki sünnetsiz penis muhabbeti idi aslında. Melih sonrası hayatımda seks yok, bir tane de sünnetsiz yesem kim bilecek. Hem istiyorum hem de kızım kabak çekirdeği gibi açıldın bir anda diye kendime kızıyorum. Lars da tam filmlerdeki Alman subaylar gibi bir tip. Yakışıklı, benden yirmi santim uzun, 190 filan vardır. Kalın kollu mavi gözlü beyaz tenli bir adam. Herkes birer ikişer dağıldı çekingenliğim yüzünden en son masada biz kaldık. Anladığım kadarı ile boş kalan oda bizimkisi diğer kızlar erkeklerin odalarına gitti. Son bir tekiladan sonra hazır olduğumu düşündüm ve bir süredir dizimin üstünde duran elini tuttum. Kafamı çevirince de dudaklarıma yapıştı. Güzel ve hayatımda olmadığı kadar şehvetli öpüşen bir erkek. Dili çözülmüştü odaya gidene kadar durmadan Almanca bir şeyler anlattı. İçeri girer girmez de saldırıya geçti. Tek parça elbisem ile yatağa devrildik. Dudaklarımı emerken hiç Alman yarağı yedin mi diye fısıldıyordu. Hayır deyince de hafif doğrulup pantolonundan çıkardığı sikini elime verdi dizlerinin üstünde ağız hizama kadar geldi.
Sünnetsiz sikin ilk görünüşü garip geldi ama ağzıma girip çıkınca başı dışarı çıktı ve pek fark kalmadı sünnetliden. Farkı uzunluğu ve hacmi. Gördüğüm üç sikten de açık renk başı mantar gibi. Gövdesi de uzun diğer erkeklerimden. Ben sikinin başını emerken eli çamaşırımı ayırıp amımı keşfe çıkmıştı. Keşif demek yanlış. İki parmak öyle sert ve güzel kaydı ki içime elimdeki uzun siki iyice sıktım. Boşalan ağzıma amımdan çıkardığı parmaklarını soktu emdirdi sonra yine üzerime eğilip dudaklarımı öperken tek parça elbisemi üzerimden çekti aldı. Bir anda ters çevirip kalçama bir tokat attı. Çamaşırmı çekiştirerek kafasını iki deliğime birden gömdü. Geçmişteki üç erkekten de daha sert dil darbeleri ve arada kalçalarımı dişleyerek saldırdı. İlk defa arka deliğimin çevresine ve üstüne değen dil önce tedirgin etti sonra kendimi saldım. Dili ve dudakları amımı ve arka deliğimi sertçe dolaştı. Parmağı amıma girerken diğer parmağı arka deliğime baskı yaptı. Türkler yapmıyor buradan dedi. Yapmadım hiç dedim. Daha hızlı yalamaya başladı am dudakları bir parmağı rahatlıkla diğer deliğime biraz battı. Bızırımı ne kolay buldu. Parmaklaları da içimde hızlanınca kalçamı suratına bastıra bastıra boşaldım. Bir daha karşılaşmayacağım bir erkeğin önünde utanmaya sıkılmaya ne gerek var?
Belimi biraz doğrultup arkamda yerini aldığında bu uzun ve hacimli siki yeme zamanı gelmişti. Mantar başı arka deliğime değince olmaz dedim, tamam biliyorum dedi. Sikinin sıcak başı iki deliğim arasında gezindi her ikisine de baskı yapıp sokmadı beni çıldırtmak ister gibi. Sonra amıma bir yerleşti ki aman diye bağırdım. Hiç böylesini yememiştim derler ya. Bağırmama aldırış etmeden iki kolumu geri çekerek yataktan havalandırdı ve hızını hiç kesmeden içime saplamaya başladı. Saplama diyorum ben bu hızda bu sertlikte hiç sikilmemişim o gece anladım. Amım  bayram ederken geri çekilen kollarım omuzlarımı ağrıtıyordu. Daha öncekiler sevişme imiş, içinde sevgi aşk varmış. Bu tam hayvanca bir sikişti. Bir an duraksayıp sırt üstü çevirdi beni ve daha nefeslenemeden bu sefer bacaklarımı omzuna alarak soktu içime. Koca elleri göğsümü sıkıp arada parmağını emdirirken temposu düşmeden piston gibi sokuyordu içime. Göğsümü sıkması da sıkma değil, kopartır gibi çekiştirme. Yine de zevk alıyordum. Odadaki sesler ikimizden çıkıyor olamaz. Üzerime abandıkça altında katlandım. Hızı azalacağına artınca da önce nefessiz kaldım sonra kendi sesime şaşarak bağıra çağıra boşaldım. Hayatımdaki en sesli orgazmdı. Göğsünü itekleyince üzerimdeki ağırlığını azalttı bacaklarımı V şeklinde açarak sikmesini sürdürdü. Am dudaklarım şişkinlikten sızlamaya başlamıştı artık. Amına boşalayım mı demesine hayır cevabım ile içimden çıktı. Yine üstüme eğilip sikini iki göğüs arama soktu. Boynumu tutarak da başını ağzıma.  Ağzıma gelen ilk fışkırma ile kendime geldi kalanları çeneme, dudaklarıma ve boynuma aktı. Kendini geri attı. Öyle nefes nefese kaldık bir süre. Ne utanıyorum ne de çekiniyorum. Gerçek katıksız seks buymuş demek. Hiç böyle iliklerime kadar boşalmamıştım. Çenemden süzülen döller yeni tanıdığım bir erkeğe ait ama hiç garip gelmiyordu. Sadece yine Melih geldi aklıma. Onunkiler gibi tatlısına denk gelmedim.
Duşa girdim, kurulanırken o da geldi. Üzerimden bornozu atıp çıplak bedenime sarıldı. Boynumu öperken götünü de sikmek istiyorum gitme dedi. Hiç yapmadım, seninki de büyük diye itiraz ettim. Bunu derken bir parmağı da arka deliğime baskı yapıyordu. Lütfen dedi tekrar. İçimdeki korku meraktan baskın çıktı, olmaz dedim. Arka deliğime baskı yapan parmağı kolayca yeni yıkanmış hala nemli amıma girdi. Kocaman eli ile göğsümü kavradı. Tüm bunları büyük banyo aynası önünde yaparken aynadan gözlerimin içine bakıyordu. Amımdan çıkan parmağını bana bakarak yaladı ve tekrar arka deliğime bastırdı. Bu sefer biraz içime battı parmağı. Amını sikerken parmağım da götüne girsin mi dedi yarım bir Türkçe ile. Gözlerinin içine baktım sadece. Aynadaki görüntüm beni bile azdırmıştı. Daha önce seviştiğim erkeklerin ellerinden taşan büyük göğsümü tek eliyle kolaylıkla kavramış eziyordu. Arkamdaki parmak eli ile sikini amıma yerleştirmek için çıktı. Yine içimi genişleterek siki yerleşti. Bu sefer sakince sikerken boştaki elinin bir parmağı hafif hafif arka deliğime girdi. Parmağı çıkmadan siki hızlanınca karnım soğuk mermere çarpmaya başladı. İçeri geçelim dedim.
Yatağa benden önce uzanıp üstüne çağırdı. Dikilmiş sikinin üstüne otururken hayır hayır ters dedi. Hiç böyle sikilmemiştim. Kalçamı ona dönüp sıcak sikini kendim hizalayarak oturdum. Nedeni belli oldu. Hafifçe beni itti ve kalçalarımı araladı. Bir parmağı bu sefer daha derin olarak arka deliğimde idi. Acımıyor arkam sadece garip. Amım koca siki ile tam dolu iken içimde garip bir yere dokunan bir parmak daha olması. Sanki içim daha da ıslanıyor hatta köpürüyordu. Gözlerimi kapadım dizlerinden güç alarak sikin üstünde hareket etmeye başladım. Ne güzel sevişmede tempoyu kendinin ayarlaması. Boşalmaya başladığım parmağı canımı yakar gibi oldu. Elini itekleyip hareketsiz orgazmın geçmesini bekledim. Benimle bekledi. Sonra dört ayak üstüne getirip yine o sert temposu ve hızı ile ara vermeden sikti. Yabancı birinin haber vermeden içime bıraktığı sıcak döllerin azgınlığı ile tekrar boşaldım. Telefon sesine uyandığımda kızlar kapıdayız diye bağırıyordu. Sabah olmuş. Zorlukla uyandırıp kovdum odadan. Önünde sallanan sünnetsiz iri sik günlerce aklımda kaldı:)) Evet son bir yılda kocam dahil dört erkek ile beraber oldum. Hayat boyu kim ile sevişirsin deseler bu Alman'ı söylerim. İçimi dışıma çıkardı herif.
Bir de aklımda kalan o gün arayıp arkadaşının da beni istemesi ve üçlü sevişme teklif etmesi idi. Korkudan tüm kızlar geceyi odada geçirmemizdi. Denese miydik acaba?
23.10.2017
İşten çıktığımda kapıda bekleyen Melih'in arabası idi. Sanki onu bekliyormuşum gibi bindim. Yarım saat sonra ise bir AVM otoparkında arabasının arka koltuğunda sikini içime sokmuştu. Hiç doğru düzgün konuşmadan sadece birbirimize saldırarak süren sevişmede, yaşadığım ikinci orgazmın sarhoşluğu sırasında dölleri içimi doldurdu. Evden yüz metre ötede arabasından inerken çamaşırımın ağında yoğun bir ıslaklık vardı. Eve girer girmez kontrol ettim, dölleri imiş. Sözde bu akşam Zafer ile yemek yiyecektim. Yediğim şeye bak.
02.12.2017
Uçaktayım. Yanımda Melih. Daha doğrusu kardeşimin kayınpederi. O yeni doğan torununu ben de yeğenimi görmeye gidiyoruz. Yoksa niye yan yana gelelim :)) Havaalanına kadar araba ile Zafer bıraktı. Arabadan inerken seni özleyeceğim diye sarıldı ve dudağımın kenarına bir ergen öpücüğü kondurdu. Bu adam çok rahatlatıyor beni. Bir süredir aklımda Zafer ile de sevişmek nasıl olur sorusu var? Zafer ile bir şey başlarsa sonu evlilik olur gibi. Yeniden evlenmek için erken değil mi?
--- gercekhikayeciniz.blogspot.com adresinden daha iyi bir formatta ve buradan daha önce hikayeleri takip edebilirsiniz----------
100 notes · View notes
solugumdasin · 11 months
Text
çocukluğunu nasıl yaşadın acaba? arkadaşların gökyüzünü görebiliyordu mesela, renkleri biliyorlardı, annelerini, babalarını, kardeşlerini görüyorlardı.. kendilerini görebiliyorlardı mesela aynadan.. çocukken senin arkadaşın olabilmek isterdim. renkleri sana anlatabilmek, mesela çileğin kırmızı olduğunu anlatabilmek isterdim sana. ya da gökyüzündeki pamuk bulutları. ben gün batımlarını çok severim anlatabilmek isterdim. kitap okuyabilmek isterdim. bu kadar erken gitmeseydin keşke. seninle yaşayacağımız çok şey vardı. daha çok gülecektik, çok dans edecektik, çok sarılacaktık.. yanağımı sıkıp öpünce sakallarının batışı geliyor aklıma, seni çok özlüyorum… küçük yeğenin seni çok özlüyor canım dayıcım. hissediyor musun oradan seni ne kadar özlediğimi? seninle gülmeye çok ihtiyacım var, sen yokken hiçbir şeyin anlamı yok, her şey çok anlamsız geliyor. böyle hissettiğimi biliyor musun, hissediyor musun acaba..
17 notes · View notes
savasbitti · 9 months
Text
"Ne tuhaf, çocukken görünmez olmak isterdim, meğer zaten görünmezmişim, dahası herkes meğer görünmezmiş. Kalp saklı, gizli, sırlı, hileli, sahibinden bile ayrı iş ve oluşlarda, sahibinden bile saklı emel ve arzularda, kendi isteklerini yaptırabilmek için kendini ve arzularını başka türlü gösterebilme hünerinde ise, istekleri hep masum sebeplerle istinatlı ama aslında tam tersi ise ve insan neyi niçin istediğini ve yaptığını hep sonradan öğreniyorsa… ama kalbi hakkında kendine hele başkalarına konuşabiliyorsa bu çirkin gizlilik, bu kapaklılık, ömür boyu süren bu aldanış, bu zilletli sonu gelmez aldanış bizi zaten görünmez yapmamış mı? hep arkasından başkalarının, ölmüşlerin konuştuğu gölgelerle, insan siluetleri ile, başkasının sözü ve düşüncesi başkasının bedeninde, başkasının niyetinde, sır dolu, acıklı aldanışlar, sonu gelmez hüsranlar, hayaller, hayallerine sahip çıkamayanlar, hayal hırsızları, uygun bedenlere yapışıvermiş yapma, edinilmiş kalpler, kalbini şekilden şekle, hâlden hâle sokanlar, yerden yere sokan, her kapının açılışını yapanlar… Keşke başka şey dileseymişim… Görünür olmayı, göründüğümden olmayı, görebilir olmayı dileseymişim, acaba kabul olur muydu? Zaten mevcudu istedim diye mi kabul oldu?"
Şule Gürbüz, Müzik Hocası, s.41
18 notes · View notes
emreey · 6 months
Text
Genelde kafamın içi sesleri duyuyorum. Kiminde fısıltı, kiminde çığlık. Utandığım kelimeler aklımdan da hiç çıkmaz. Bazen var olmayan kelimelerden şüpheleniyorum acaba birine bunu söylemiş miyim diye? Yanlışıklarım örüyor bütün şüphelerim, öyle duygular var ki nedenini bilmediğim. Anlamıyor kalbim ve beynim.
Bir boşlukta bekliyorum Caddebostan'da bir sahilinde. Manzara karşısında, ayağımın altından çekilmiş yer çoktan. Bende gülüyorum boşluğuma ama gerçek değil. Hep biraz böyleydim ben zaten. Durduk yere istemsizce de gülümserim.
Kafamı dağıtmak için İstanbul'daki arkadaşlarımı çağırdım. Sağ olsunlar beni kırmadılar. Bici abime durumumu anlattım bir telefon uzağında diğer arkadaşları da çağırdılar anında geldiler. Ahmet, Fikri, Ömer Faruk, Ayşenur, Melisa, Senanur ve biri daha vardı ciddiye almadım.
Öyle geliyor ki, süründüm ruhumu kıyamete. Emin değilim hangi konuda anlatacaklarımı karar veremedim. Binlerce can sıkıntım vardı, ömrümü anlatacaksam birine, kim anlayacaktı beni? Baktım ortamı, beni anlayacak biri yoktu ve ortamda öylece oyaladım. Onlar konuşurlardı bende dinlerdim.
Bu şekilde devam edemezdim. Acilen yaptığım rolü bırakmam gerekti. Ne anlatacağımı da bilmiyordum sadece aklımdan ilk geçenleri anlatıyorum akıyorum kelimeleri de saçılıyor. Bitmiyor bitmek bilmez bir parodi içinden geçiyorum.
Anlatacağım şeyler yüzünden pişmanlık yaşadım. Gözümde ay gibi parlayan biri gelmişti ortamıza Adı da Hilal'di. Diğer arkadaşlarımızdan çok farklıydı. Farklı derken, kafa dengi biriydi. Hissedebildim dedim ki kendime "Bu kız tamamen beni anlayacaktır." Bazen göz göze geldiğimizde sanki bana "Seni anlıyorum Emre" der gibi...
Üsküdar sahili yürüme yolunda hep birlikte yürüyoruz ama nereye gittiğimizi de bilmiyordum çünkü İstanbul'da yabancısıyım. Onlar nereye gidiyorlarsa bende peşlerinde takip ediyorum tek başıma. Bir yandan da Hilal'in yanında durmak istemiştim fakat diğer arkadaşlarıyla sohbet ediyorlardı. Belki bunlar tanıdıktır. Araya girmeyeyim dedim. Ortamın en önünde Melisa yürüyordu tek başına. Bari dedim yanına uğrayayım tek bırakmayayım böylece ağzım biraz antrenman yapmış olayım. Tanıttım tanıştık havadan sudan sohbetimiz oldu. Aklımda kötü şeyleri tamamen siliniyordu yavaştan.
Üsküdar sahilin kenarında kız kulesi hizasında kayaların üstünde oturduk. Ahmet sağ olsun atıştırmalık falan filan getirdi. Kral adamdır. O sırada saçlarım topluydu ve Hilal de saçlarıma bakınca bende anlamıştım kıvırcık sevdiği... tokamı çıkardım saçlarımı karıştırdım. Palmiye ağaca benzemişim. Gülümsedim. Gülümsememe anlam veremedin elbette. "Kıvırcık sevdiğini anlamıştım." dedim. Kahkaha attı.
Ben sizi tekrar bir araya görmek isterim. Ankara planı yapabilirim isterseniz dedim. Bici abimiz de "Bunu ilerleyen zamanda konuşabiliriz" demişti. Ve saat geç oluyordu dağılmak zorunda kalmıştık. Aslında ben istesem de sabaha karşı oturmak isterdim. Çünkü bugün Çarşamba günüydü. İşe gidecek olan arkadaşlarımız vardı ve anlayışlı oldum. Herkesle tek tek vedalaştım. En son Hilal'e geldim, sanki 40 yıldır en iyi arkadaşmışız, yoldaşmışız, ruh ikizimmiş gibi kök sarmaşıklar gibi sarılmışız. "Bu bir veda değil. Yine görüşeceğiz." demişti. Vücudumun içinde kötü şeyler ne varsa iki cümle ile söküp atmayı başarabildi. Hayran kaldım bunu nasıl başarabildi diye. Sadece "Görüşürüz" diyebildim.
Herkes dağılırken, Ahmet beni motorla bir yere bıraktı. Dediğim gibi kral adam. "Bir şeye ihtiyacın olursa söylemen yeterli. Dikkatli ol dostum ." demişti. Aslında sarılıp hüngür hüngür ağlamak istemiştim çünkü bu insanlar bana iyi geliyordu. Eyvallah diyebildim sadece. Eve geldiğimde mutlu bir şekilde abime sarıldım. Hayatımın en güzel Çarşamba gecesiydi. ♥
Tumblr media
4 notes · View notes
Text
Tumblr media
Tarihte Bugün: Ünlü Alman romancı, şair ve oyun yazarı Johann Wolfgang von Goethe 28 Ağustos 1749 doğdu.
Tumblr media
“İnsan en azından her gün küçük bir şarkı dinlemeli, iyi bir şiir okumalı, güzel bir resim görmeli ve mümkünse birkaç makul söz söylemeli.”
Tumblr media
""Sabahları uyanıp parıldayan güneşi gördüğümde, “Al işte, yine cenneti andıran bir gün ve yine insanlar bunu mahvedecekler” diye düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum.""
Tumblr media
""Sevgi, sevinç, yakınlık ve coşku kendi içimden gelmiyorsa, bir başkası da bunları veremeyecektir bana.""
Tumblr media
""İki ömrüm olsun isterdim; biri yaşamak, diğeri okumak için.""
Tumblr media
""İnsanların ne kadar kötü olduğunu görmek beni hiç şaşırtmıyor fakat bu yüzden hiç utanmadıklarını görünce hayretler içinde kalıyorum.""
Tumblr media
“Kalbim öylesine doluydu ki... Birbirimizi anlayamamış olarak vedalaştık. Şu dünyada insanın insanı anlaması kadar zor şey var mı acaba?”
Tumblr media
İnsanlara neyi eksik diye değil, hala neyi kaybolmamış diye bak!"
Tumblr media
""Seni hatırlarım sulara günün Şavkı vurunca; Seni hatırlanın. dağlara ay Renkler verince. Seni görür gözüm uzak yollarda Tozlar kalkarken; Derin gecelerde, dağ yollarında Yolcu titrerken. Seni işitirim, boğuk seslerle Su yükselince; Kırlarda sükutu dinlerim gece Her şey susunca; Uzakta da olsan, ben yanındayım, Sen yanımdasın. Gün söker, yıldızlar ışık gökte, ah. Burada olsaydın."" 1749'da Johann Wolfgang Von Goethe
93 notes · View notes
beyelra · 2 months
Text
Sessizliği seviyorum. Dinginliği... Gecenin dördünde sokağın boş oluşunu seviyorum. O saatte ışığı yanan evlere bakıyorum. Düşünüyorum sonra. Acaba diyorum 'acaba ne derdi vardı da uyumadı? Uyuyunca geçmeyen ne derdi vardı?' Sokak lambasından vuran ışıkta, asfalta düşen gölgenin tek bana ait olmasını seviyorum. Araba gürültüsü olmadan, insan kirliliği olmadan yalnızca kendimi duyabildiğim anları özlüyorum.
İnsan yaş aldıkça kalabalıktan uzak, kafasının içindeki sesleri daha net duyacağı yerler arıyormuş kendine. En önemlisi insandan uzak yerler. Fıtrat olarak yalnızlığa meyilli değiliz lakin kimin varlığını istersem hayatımda yalnızca derdini anlattığı, kibir yaptığı sohbetler içine giriyor. İnsanların birbirinin suskunluğundan veya gözlerinden anladığı çağda yaşıyor olmak isterdim.
2 notes · View notes
hayrolaablog · 5 months
Text
19.12.23
Yarın benim doğum günüm. Bu sefer ki farklı çünkü hem babaannemin vefat günü hem de benim 18 ime gireceğim gün. Dün gece ağladım. 18 yılımı boşa geçirmiş gibi hissettim. Büyük streslerle belki boş boşuna olan belki de saçma olan ama olan streslerimle. 6 yaşımdan beri geçirdiğim bunalımlarla. Kendi içimde olan sürekli başarısız olursam hissiyle. Kendi kendimi kıyaslamalarımla. Her gün yaşadığım yalnızlık hissiyle. Kocaman bir boşluk vardı hep içimde. Her zaman bi adım ileriyi düşündüm. Hiçbir zaman anı yaşayamadım. Dediğim gibi. Geç kaldım sanki her şeye. Bitti sanki o çocukluk dönemi. Halbuki olmuş muydum ki çocuk ? Bilmem. Sadece isterdim daha çok konuşmayı açıkça yardım istemeyi. Annemle dertleşmeyi babamdan çekinmemeyi isterdim o küçücük bedenimle kalbimle. Oysa çok hırpaladım çok zarar verim o minicik bedenime, kalbime, ruhuma.. Geçer dedim her şey biter dedim sonra. Büyüdüm sandım birden 8. sınıfta. Oysa başlangıcıymış yepyeni bir dönemin hatta belki de büyümenin. Anlayamamıştım o zamanlar. Yol gösteren biri yoktu yanımda ışığım yoktu kaldırımlarım yoktu. 4 yıl boyunca evde kalacağımdan haberim yoktu. Çok şey yaşadım kendi adıma bu 4 yılda. Asla olmaz dediğim deneyimler de yaşadım imkansız dediğim şeyler de yaptım. Mecburiyet her şeyi yaptırıyormuş insana. Şimdi ise 17 den 18e geçiş yapacağım. 18 yıl yaşadım. İyisi ile kötüsü ile. Koskoca 18 yıl. Acaba bi on sekiz yıl daha yaşayabilecek miyim? Ama şu an şu anı düşünüyorum sadece. Öyle olmalı çünkü. Yoksa ileriyi düşünmekten hiç bir zaman anın tadını çıkaramadım çıkaramayacağım. Hatalarım yüzünden kendime kızdığım gecelerim olmasın kendini sevmekten vazgeçme ne olur. Şefkatli ol herkese olduğun gibi. Kulak asma herkese dinleme negatif olan şeyleri. Umudunu yitirme kendini başarısız görme herkesle eşit olduğunuzu unutma. Şimdi ise :
Sevgili 18 yaşım ; bana güzellikler kat, ruhuma ferahlık ver. Ailemi her zaman benimle kıl. Boş şeyler için kendini yıpratma olur mu. Artık kocaman bi kız oldun demek istiyorum ama sen hep öyleydin aslında ) o yüzden sevgili 18 yaşım küçücük ol, istediğin gibi ol. Vazgeçme ne olur korkma, sev, barış, eğlen, kendinle gurur duy hep. Bu kadar üzdüğüm için yıprattığım için özür diliyorum gökteki yıldızlar kadar senden. Ama artık güneş kadar parlama zamanın. Hala kötü günlerin olacak hala kırılacaksın üzüleceksin ama daha sakin ol nefes al ve burada olduğunu geçici olduğunu unutma her şeyin. Seni çok seveceğim. Umarım hiç bir zaman sönmez ışıkların. Kendine ördüğün duvarların ardında bir denizin olduğunu unutmazsın umarım. İyi ki doğmuşum. İyiki.
3 notes · View notes
doriangray1789 · 3 months
Text
SOSYAL MEDYADA KATEGORİK ANDAVALLAR İLE TANIŞMA SÜRECİN
Antonio Gramsci , Önemsediğim bir zekadır. Hayatı ve fikirleri dikkatimi çekmiştir. Çözümlemelerini çalışmışımdır. Kitaplarını okumuşumdur. Olduğu gibi her söylediğini kabul etmem ama zekasına hayranlık duyuyorum, profilimde de bu ismi kullanmak isterdim..bir ara İsim olarak Walter Benjamin, Gramsci isminde sosyal medya hesabı açmıştım. Sonra kapattım
neden?
ilk twt a kaybolduğumda vay canına ne güzel kızlar ne yakışıklı tipler var demiş yukarıda saydığım isimlerin resimleri yerine kendi fotoğrafımı pp olarak kullanmaya karar vermiştim sonra da bu durum devam etti hemen her platformda kendi fotolarımı kullandım ! Sosyal medyada biraz tevrübelenince de “fake” kavramını öğrendim
bana yazanların çoğu beni kendi gibi sandığından Google dan resmimi aratanlar kanıt isteyenler dm den şimdi Çek foto gönder diyenler saçma sapan bir sürü davranış
Linkedin hariç (orada gerçek ismimle kayıtlıyım) diğer tüm sosyal medya platformlarında aynı-> Dorian Gray.
Bu isim, üzerinde uzun süre düşündüm, kitabı anlatan yazılar yazdım, sürekli olarak çevresinde kendi çapımda fikirsel üretimde bulundum, kimseyle paylaşmadığım, evimde cinnet köşesi dediğim köşede sayısız sayfadan oluşan ve bana ait bir arşiv oluştu.
Kimse bilmezdi taki bu arşivimi sosyal medyaya açana kadar.. paylaşmaya başladım. Yazılarım benden size ulaşan güzellik oldu bense onlara ruh oldum.. Dorian Gray adını seçmenin sebebi de budur..
Yazdıkça resmimle ilgilenen kitle yerine, düşüncemle ilgilenen kitleyle tanıştık oldum…
ama diğer kitle aynı kitle olarak kaldı Hatta anlat bakalım neymiş benim fikrim dediğinizde, benim bile toparlamak ve izah etmekte zorlanacağım bir durum da oluveriyor. Çünkü hala pek çok sorunlu tip var. Ben nelerden bahsediyorum o hala “Bu senmisin” derdinde bu soru en bilindik soru mesela. EVET KARDEŞİM BENİM … NAPICAN…
İnsanlar profilime bakarlar ilgi alanlarımı görür yazdıklarımı okur fikirsel dikotomi yapar vs Kategorik andaval ise profilime bakıyor. Orada Dorian Gray İ görüyor ama o kim tanımıyor. Herhangi bir felsefeciyi de yazsaydım (yine felsefeciyim deyip de o isimleri tanımayacak sayısız insan görürdüm o kesin) Kategorik andaval pekala tanımayacaktı. Ama saçlar duruşum filan. Bunda bir zeki adam imajı var. Acaba derkeeeen, Dorian Gray yazısını görüyor. Oooo komünist bu! Komünistse bölücü! Bölücüyse şu partili. Bu partiliyse şuralı... Çünkü beyni, ancak böyle basit ve saçma bağlantılar kurabilecek kadar kıvrım sahibi! Bu topraklar üzerinde, özgür düşünebilen insanların varlığını kabul etmiyor!
Özgür düşünebilen, kendi zeka kapasitesi içinde yoğrulan insanların memleketini sevebileceği ihtimalini gözetmiyor!
Bu memleketi ve bu memleketin kültürünü sahiplenebilmiş olma durumunu idrak edemiyor!
genelde PP olarak kullandığı üç hilal, tek hilal, kurt, Mustafa Kemal, İsmail Enver ve benzer kişi ve sembollerin onu benden daha vatan sever yaptığını sanıyor! Bu sanma halini, daha doğrusu bu aptallık halini kendi içinde yaşasa çok sorun değil. Gelip mesajlardan da ne kadar aptal olduğuyla ilgili argümanlar sunmaya kalkıyor. Bu yapmayın. Aptallığınızın seviyesini ölçebilecek kadar zeki değilim! Beni kategorize edebileceğin, kendi aptal hegemonyan altına alabileceğin, ideolojik bataklığına saplayabileceğin kadar da aptal değilim!
2 notes · View notes
ateshboceyi · 3 months
Text
Bazı kişilerin yerinde olmayı çok isterdim mesela..Yaşlanmadan ölebilmeyi ve ya azından duygularımı tamamen kaybetmeyi, herkesten gerçekten nefret etmeyi ve hiçbişey hissetmemeyi gerçekten çok isterdim. Bazı insanların yaşadığım hayatı kıskanması garip ve de saçma geliyor.. Kıskanılacak bir hayatım yok gerçekten.. Bir geleceğim olduğunu düşünmüyorum mesela. Sanki hiç sevdiğime kovuşmadan, ailenin ne demek olduğunu nasıl bir yer olduğunu bilmeden, korkularımı yenmeden, ve hiç anne olmadan bu dünyayı terk edecekmişim gibi geliyor.. Bilirisiniz hisslerim kuvvetlidir..Geceleri saçma sapan senaryolar kurup ve ardından ağlayarak uyumayı ben tercih etmiyorum aslında.. Artık psikolojim kadar berbat hiss ediyorum.. Acaba herşeyden ne zaman kurtulurum?! Acaba rahat bir şekilde anksiyetem olmadan ne zaman uykuya dalarım?! Peki beni ne zaman bırakmayı düşünüyorsun anksiyete?! Bana cehennemi yaşatıyorsun..Kaygılarım beni uyutmuyor bazen.. Herkes fazla uyuduğumu söyler ama gerçekten fazla mı uyuyorum? Ben uyuyo muyum ki? Krizler geçiriyorum bazen.. Bir neden olmadan ağlamak istiyorum.Ama ağlayamam.. Çünkü eğer birileri görürse daha fazla üzerime gelir.. Ve daha fazla delirmeme sebep olur.. Sahi.. Var mı ki beni düşünen Allah aşkına?! Mesela kim gerçekten benim için endişeli?! Mesela ben iyi değilim, kafamın içindeki farklı seslerle mücadele ediyorum ve herkese şaka gibi geliyor ama gerçek.. Mesela ben Lusiayı bazen gerçek birisi sanıyorum bazen onunla sohbetler ediyorum.. Birileri görse delirdiğimi sanar.. Mesela Lusia'nın bir kaç kez insanların içine karıştığı olmuştur ama benden başka kimse farketmez ki onu görmez.. Acaba bende Lusia için öyle miyim?!
Sevgili Lusia.. İnsanlara yukarıdan bakmak nasıl bir duygu?! Bence çok güzel olmalı, çünkü sadece izlemek.. Hiç uçağa bindin mi Lusia?! Hiç bulutların üzerinde oldun mu?? Lusia sınavda bana yine yardım etmeye gelecek misin?! Bana yardıma gelmiştin bir kaç kez ama kimse inanmaz.. Sarı renk yakışıyor.. Saçların neden hiç uzamıyor?! Sana uzun uzun sormak ve anlatmak istediklerim var Lusia.. Bir ara yenidən uğra..
6 notes · View notes