KUL HAKKI İLE İLGİLİ AYETLER.
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
BAKARA SÜRESİ; 83.AYET
"Vaktiyle biz, İsrailoğullarından: Yalnızca Allah'a kulluk edeceksiniz, ana-babaya, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz diye söz almış ve «İnsanlara güzel söz söyleyin, namazı kılın, zekâtı verin» diye de emretmiştik. Sonunda azınız müstesna, yüz çevirerek dönüp gittiniz."
BAKARA SÜRESİ ; 177.AYET
"İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır. (Allah'ın rızasını gözeterek) yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve kölelere sevdiği maldan harcar, namaz kılar, zekât verir. Antlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirir. Sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreder. İşte doğru olanlar, bu vasıfları taşıyanlardır. Müttakîler ancak onlardır!"
BAKARA SÜRESİ ; 188.AYET
"Aranızda birbirinizin mallarını haksız yere yemeyin. İnsanların mallarından bir kısmını bile bile günaha girerek yemek için onları hakimlere (rüşvet olarak) vermeyin."
BAKARA SÜRESİ ; 215.AYET
"Sana (Allah yolunda) ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki: Maldan harcadığınız şey, ebeveyn, yakınlar, yetimler, fakirler ve yolcular için olmalıdır. Şüphesiz Allah yapacağınız her hayrı bilir."
BAKARA SÜRESİ ; 220.AYET
"Dünya ve ahiret hakkında (lehinize olan davranışları düşünün ve ona göre hareket edin). Sana yetimler hakkında soruyorlar. De ki: Onları iyi yetiştirmek (yüz üstü bırakmaktan) daha hayırlıdır. Eğer onlarla birlikte yaşarsanız, (unutmayın ki) onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah, işleri bozanla düzelteni bilir. Eğer Allah dileseydi, sizi de zahmet ve meşakkate sokardı. Çünkü Allah güçlüdür, hakîmdir."
NİSÂ SÜRESİ; 2.AYET
"Yetimlere mallarını verin, temizi pis olanla değişmeyin, onların mallarını kendi mallarınıza katarak (kendi malınızmış gibi) yemeyin; çünkü bu, büyük bir günahtır."
NİSÂ SÜRESİ; 3.AYET
"Eğer (kendileriyle evlendiğiniz takdirde) yetimlerin haklarına riayet edememekten korkarsanız beğendiğiniz (veya size helâl olan) kadınlardan ikişer, üçer, dörder alın. Haksızlık yapmaktan korkarsanız bir tane alın; yahut da sahip olduğunuz (cariyeler) ile yetinin. Bu, adaletten ayrılmamanız için en uygun olanıdır."
NISÂ SÜRESİ; 6.AYET
"Evlilik çağına gelinceye kadar yetimleri (gözetip) deneyin, eğer onlarda akılca bir olgunlaşma görürseniz hemen mallarını kendilerine verin. Büyüyecekler (de geri alacaklar) diye o malları israf ile ve tez elden yemeyin. Zengin olan (veli) iffetli olmaya çalışsın, yoksul olan da (ihtiyaç ve emeğine) uygun olarak yesin. Mallarını kendilerine verdiğiniz zaman yanlarında şahit bulundurun. Hesap sorucu olarak da Allah yeter."
NİSÂ SÜRESİ; 8.AYET
"(Mirastan payı olmayan) yakınlar, yetimler ve yoksullar miras taksiminde hazır bulunursa bundan, onları da rızıklandırın ve onlara güzel söz söyleyin."
NİSÂ SÜRESİ; 10.AYET
"Haksızlıkla yetimlerin mallarını yiyenler şüphesiz karınlarına ancak ateş tıkınmış olurlar; zaten onlar alevlenmiş ateşe gireceklerdir."
NİSÂ SÜRESİ; 36.AYET
"Allah'a ibadet edin ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya, ellerinizin altında bulunanlara (köle, cariye, hizmetçi ve benzerlerine) iyi davranın; Allah kendini beğenen ve daima böbürlenip duran kimseyi sevmez."
NİSÂ SÜRESİ; 127.AYET
"Senden kadınlar hakkında fetva istiyorlar. De ki, onlara ait hükmü size Allah açıklıyor: Kitap'ta, kendileri için yazılmışı (mirası) vermeyip nikâhlamak istediğiniz yetim kadınlar, çaresiz çocuklar ve yetimlere karşı âdil davranmanız hakkında size okunan âyetler (Allah'ın hükmünü apaçık ortaya koymaktadır). Hayırdan ne yaparsanız şüphesiz Allah onu bilmektedir."
EN'AM SÜRESİ; 153.AYET
"Şüphesiz bu, benim dosdoğru yolumdur. Buna uyun. (Başka) yollara uymayın. Zira o yollar sizi Allah'ın yolundan ayırır. İşte sakınmanız için Allah size bunları emretti."
ISRÂ SÜRESİ; 34.AYET
"Yetimin malına, rüşdüne erinceye kadar, ancak en güzel bir niyetle yaklaşın. Verdiğiniz sözü de yerine getirin. Çünkü verilen söz, sorumluluğu gerektirir."
KEHF SÜRESİ: 82.AYET
«Duvara gelince, şehirde iki yetim çocuğun idi; altında da onlara ait bir hazine vardı; babaları ise iyi bir kimse idi. Rabbin istedi ki, o iki çocuk güçlü çağlarına erişsinler ve Rabbinden bir rahmet olarak hazinelerini çıkarsınlar. Ben bunu da kendiliğimden yapmadım. İşte, hakkında sabredemediğin şeylerin iç yüzü budur.»
FECR SÜRESİ; 17.AYET
"Hayır! Doğrusu siz yetime ikram etmiyorsunuz, yoksulu yedirmeye birbirinizi teşvik etmiyorsunuz. Haram helâl demeden mirası yiyorsunuz. Malı aşırı biçimde seviyorsunuz."
BELED SÜRESİ; 14.AYET
"Fakat o, sarp yokuşu aşamadı. O sarp yokuş nedir bilir misin? Köle azat etmek veya açlık gününde yakını olan bir yetimi, yahut aç-açık bir yoksulu doyurmaktır."
DUHÂ SÜRESI; 9.AYET
"Öyleyse yetimi sakın ezme."
KUL HAKKI İLE İLGİLİ HADİSLER
HELÂLLEŞİN
Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurur:
“Kimin üzerinde din kardeşinin ırzı, namusu veya malıyla ilgili bir zulüm varsa altın ve gümüşün bulunmayacağı kıyamet günü gelmeden evvel o kimseyle helalleşsin!” (Buhârî, Mezâlim, 10; Rikâk, 48)
Kul Hakkı Yiyen Ahirette İflas Eder
Allah Resûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bir gün ashâbına:
“–Müflis kimdir, biliyor musunuz?” diye sormuştu. Onlar:
“–Bize göre müflis, parası ve malı olmayan kimsedir” şeklinde cevap verdiler. Bunun üzerine Resûlullah şöyle buyurdu:
“–Şüphesiz ki ümmetimin müflisi şu kimsedir: Kıyamet günü namaz, oruç ve zekât sevabıyla gelir. Fakat şuna sövdüğü, buna zina isnâd ve iftirasında bulunduğu, şunun malını yediği, bunun kanını döktüğü ve şunu dövdüğü için iyiliklerinin sevabı şuna buna verilir. Üzerindeki kul hakları bitmeden sevapları biterse, hak sahiplerinin günahları kendisine yükletilir ve netîcede Cehenneme atılır.” (Müslim, Birr 59; Tirmizî, Kıyâmet 2; Ahmed, II, 303, 324, 372)
Peygamber Efendimiz Üzerinde Borç Olan Kişini Cenazesini Kılmadı
Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, ümmetini kul hakkıyla ölmekten kurtarmak için, çok ciddî tedbirler alırdı. Bunlardan birini Ebû Hüreyre -radıyallahu anh- şöyle anlatır:
“Resûlullah Efendimiz’e, üzerinde borç bulunan bir cenâze getirildiği zaman:
«–Borcunu ödeyecek bir mal bıraktı mı?» diye sorardı. Eğer borcunu ödemek için yeterli mal bıraktığı söylenir (veya Müslümanlardan biri borcu tamamen ödeyeceğine dâir kuvvetlice söz verirse(Tirmizî, Cenâiz, 69/1069; Nesâi, Cenâiz, 67.)) namazını kılardı. Aksi takdirde müslümanlara:
«–Arkadaşınızın namazını siz kılın!” buyururdu.
Ancak zamanla Allah Teâlâ, maddî imkânlarını genişletince, borcunu ödeyecek malı olmayan mü’minlerin namazını da kıldı ( Buhârî, Nefekât, 15; Müslim, Ferâiz, 14.) Bundan sonra artık şöyle buyuruyordu:
“Ben her mü’mine, mutlaka, dünya ve Ahirette insanların en yakınıyımdır. Dilerseniz şu âyeti okuyun: «O Peygamber, mü’minlere öz nefislerinden daha evlâdır/yakındır...» (Ahzâb, 6.) Hangi mü’min vefat eder de geride bir mal bırakırsa vârisleri onu alsınlar. Borç veya bakıma muhtaç birini bırakmışsa o da bana gelsin, ben onun mevlâsıyım (himâye ve yardım edicisiyim).” (Buhârî, Tefsir, 33/1, Kefâlet 5, Ferâiz 4, 15, 25; Müslim, Ferâiz, 14)
KUL HAKKI YEMENİN GÜNAHI
Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurur:
“Ben sadece bir beşerim. Sizler bana muhâkeme olmak üzere geliyorsunuz. Belki biriniz, delilini getirmekte diğerinden daha becerikli olabilir ve merâmını daha iyi anlatabilir. Ben de dinlediğime göre o kimsenin lehinde hüküm veririm. Kardeşinin hakkını alıp da birinin lehine hüküm verirsem, ona cehennemden bir pay ayırmış olurum.” (Buhârî, Şehâdât, 27; Müslim, Akdiye, 4)
PEYGAMBERİMİZ BORÇLARA ÇOK ÖNEM VERİRDİ
Sa‘d bin Atval -radıyallahu anh- anlatıyor:
“Kardeşim vefat etmiş ve üç yüz dirhem mal ile bakıma muhtaç çoluk çocuk bırakmıştı. Bıraktığı parayı âilesine harcamak istiyordum. Resûlullah:
“–Kardeşin borcu sebebiyle hapsedilmiş durumda, borcunu ödeyiver!” buyurdu. Ben:
“–Yâ Rasûlullah! Ben onun borçlarını ödedim. Sadece bir kadının iddia edip delil getiremediği iki dinâr kaldı” dedim. Rasûl-i Ekrem Efendimiz:
“–O kadına iddia ettiği iki dinarı ver. Çünkü kadın hakîkati söylemektedir” buyurdu.” (İbn-i Mâce, Sadakât, 20)
BORCU OLAN CENNETE GİREMEZ
Muhammed bin Cahş -radıyallahu anh- anlatıyor: Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in yanında oturuyorduk. Başını semâya kaldırdı, sonra elini alnına koyup:
“–Sübhânallah! Ne kadar ağır bir hüküm indirildi!” buyurdu. Biz çok korktuk ve sükût ettik. Ertesi gün:
“–Ey Allah’ın Resûlü! O indirilen ağır hüküm ne idi?” diye sordum. Allah Resûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu:
“–Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, bir kişi Allah yolunda öldürülse, sonra diriltilip tekrar öldürülse, sonra diriltilip tekrar öldürülse, üzerinde bir borç varsa, borcu ödeninceye kadar Cennete giremez.” (Nesâî, Büyû, 98/4681)
HAKSIZ YERE BAŞKASININ HAKKINI YİYENİN DURUMU.
Hz. Ömer şöyle anlatır:
Hayber Gazvesi günü idi. O sırada Allah Resûlü’nün ashâbından bir grup geldi ve:
“–Falanca şehit, falanca da şehit” dediler. Sonra bir adamın yanından geçerken:
“–Falanca kimse de şehit olmuş” dediler. Bu sefer Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
“–Hayır, ben onu, ganîmet mallarından haksız yere aldığı bir hırka içinde Cehennemde gördüm” buyurdu. Sonra da:
“–Ey İbn-i Hattâb, git ve insanlara «Cennete ancak mü’minler girebilecektir» diye nidâ et!” buyurdu.
Ben de çıktım ve: “Cennete ancak mü’minler girebilecektir” diye nidâ ettim. (Müslim, Îmân, 182)
Peygamberimizin Kul Hakkı Örneği
Üseyd bin Hudayr -radıyallahu anh- çok şakacı bir zât idi. Bir topluluk içinde konuşuyor ve onları güldürüyordu. Şakanın dozu kaçıp biraz aşırıya gidince, Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bir çubukla sadrına hafifçe dokunarak onu îkâz etti. Bunun üzerine Üseyd -radıyallahu anh-:
“–Ey Allah’ın Rasulü, kısas istiyorum!” dedi. Allah Resûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- de:
“–Haydi, öyleyse kısas yap!” buyurdu. Bu sefer Hz. Üseyd:
“–Fakat senin üzerinde gömlek var, benim üzerimde gömlek yoktu” dedi. Resûlullah gömleğini kaldırdı. Bunun üzerine Üseyd hemen Allah Rasûlü’ne sarılıp sadrından öpmeye başladı ve:
“–Yâ Rasûlallah, ben bunu istemiştim!” dedi. (Ebû Dâvûd, Edeb, 148-149/5224)
Peygamberimizden Kısas İsteyen Sahabi
Bedir’de çarpışma başlamadan evvel Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- elindeki ok ile mücahidleri; “Beri gel, geri git!” gibi tâlimatlarla hizâya getirdi ve saydırdı. Bu esnâda saftan ileri çıkmış bulunan Sevâd bin Gaziyye’nin karnına dokunup:
“–Ey Sevâd! Hizâya gel!” buyurdu. Sevâd -radıyallahu anh-:
“–Yâ Resûlallah, canımı acıttın! Allah seni hak ile gönderdi. Kısas isterim!” dedi. Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz gömleğini açtı ve:
“–Haydi, kısas yap” buyurdu. Ensâr, endişelenerek:
“–Ey Sevâd! O Allah’ın Rasûlü’dür!” diye onu kendine getirmeye çalıştılar. Sevâd -radıyallahu anh-:
“–Adâlette hiçbir beşerin diğerine karşı üstünlüğü yoktur!” dedi. Allah Resûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- tekrar:
“–Haydi, kısas yap!” buyurdu. Sevâd, Peygamber Efendimiz’in mübarek bedenini öptü. Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
“–Ey Sevâd! Niçin böyle yaptın?” diye sordu. Sevâd -radıyallahu anh-:
“–Görüyorsunuz ki savaşa hazırlanmış bulunuyoruz. İstedim ki, benim en son ânım, sana dokunduğum ân olsun!” dedi. Bunun üzerine Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ona hayır duada bulundu. (İbn-i Hişâm, II, 266-267; Vâkıdî, I, 57; İbn-i Sa‘d, III, 516)
PEYGAMBERİMİZ S.A.V. NASIL HELALLİK ISTEDİ?
Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- vefâtlarından önce mü’minlere son defa hitâb ederek:
“Nihayet ben de bir insanım! Aranızdan bazı kimselerin hakları bana geçmiş olabilir. Kimin malından bilmeyerek bir şey almışsam, işte malım gelsin alsın! İyi biliniz ki, benim katımda en sevimli olanınız, varsa hakkını benden alan veya hakkını bana helâl eden kişidir. Zira Rabbime, helâlleşmiş olarak ve gönül rahatlığıyla kavuşmam ancak bu sâyede mümkün olacaktır. Hiç kimse «Rasûlullah’ın kin ve düşmanlık beslemesinden korkarım!» diyemez. İyi biliniz ki, kin ve düşmanlık beslemek asla benim ahlâkım değildir. Ben aranızda durup bu sözümü tekrarlamaktan kendimi müstağni görmüyorum” buyurdu. Öğle namazını kıldıktan sonra dönüp minbere oturdu ve bu sözlerini tekrar etti. (İbn-i Sa‘d, II, 255; Taberi, Tarih, III, 190)
SONRA ŞÖYLE BUYURDU:
“Allah’ım! Ben hangi mü’mine ağır bir söz söylemişsem, o sözümü kıyâmet gününde kendisi için, sana yakınlık vesilesi kıl!” (Buhârî, Deavât, 34)
Müslüman Elinden ve Dilinden Zarar Görülmeyen Kimsedir
İslâm, Müslümanlara hesap gününü düşünerek yaşamayı ve kimsenin hakkına tecâvüz etmemeyi öğretir. Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bunu gâyet vecîz bir şekilde şöyle ifade buyurmuştur:
“Müslüman, dilinden ve elinden müslümanların zarar görmediği kimsedir...” (Buhârî, Îmân, 4-5)
Kul Hakkı İnsanı Ahirette Rezil Eder
Sevgili Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- vefatlarından önce mü’minlere son defa hitâb ediyor ve onlara son hatırlatmalarda bulunuyordu. Bir ara sözü kul hakkına getirerek:
“Ey insanlar! Kimin üzerine geçmiş bir hak varsa onu hemen ödesin, dünyada rezil rüsvâ olurum diye düşünmesin! İyi biliniz ki; dünya rüsvâlığı âhirettekinin yanında pek hafiftir.” buyurdu. (İbn-i Esîr, el-Kâmil, II, 319; İbn-i Sa’d, II, 255)
BUNUN ÜZERİNE, BİR ADAM AYAĞA KALKTI VE:
“–Yâ Rasûlâllah! Ben Allah yolunda savaş ganimetine hıyânet etmiş, üzerime üç dirhem geçirmiştim!” dedi. Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ona:
“–Sen bu hıyâneti ne için yaptın?” diye sordu. Adam:
“–Ona ihtiyacım vardı.” dedi. Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz:
“–Ey Fadl bin Abbas! Bu kişiden Beytülmâl (hazine) hesabına üç dirhem al!” buyurdu. (Taberî, Târih, III, 190)
Peygamber Efendimizin Son Nasihatleri
Yine Resûl-i Ekrem Efendimiz vefâtından önce ashabına yaptığı son nasihatlerinin bir yerinde şöyle demiştir:
“Nihâyet ben de bir insanım! Aranızdan bazı kimselerin hakları bana geçmiş olabilir! Kimin malından sehven (bilmeyerek) bir şey almışsam, işte malım gelsin alsın!
İyi biliniz ki; benim katımda sizin en önde geleniniz, en sevgili olanınız, varsa hakkını benden alan veya hakkını bana helâl eden kişidir ki, Rabb’ime onun sayesinde helâlleşmiş olarak, gönül hoşluğu ve rahatlığı ile kavuşacağım!
Hiç kimse; «Rasûlullâh’ın kin ve düşmanlık beslemesinden korkarım!» diyemez! İyi biliniz ki; kin ve düşmanlık beslemek, asla benim huyum ve hâlim değildir! Ben aranızda durup bu sözümü tekrarlamaktan kendimi müstağni görmüyorum!” buyurdu.
Öğle namazını kıldıktan sonra dönüp minbere oturdu ve bu sözlerini tekrar etti. Bunun üzerine, bir adam ayağa kalktı:
“–Sizden biri istekte bulununca ona üç dirhem vermemi emretmiştiniz, ben de vermiştim.” dedi.
Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz:
“–Doğru söylüyorsundur! Ey Fadl bin Abbas! Buna üç dirhem ver!” buyurdu. (İbn-i Sa’d, II, 255; Taberi, Tarih, III, 190)
DAHA SONRA ŞU NİYAZDA BULUNDU:
“Ey Allâh’ım! Ben ancak bir insanım! Müslümanlardan hangi kişiye ağır bir söz söylemiş veya bir kamçı vurmuş veya lânet etmişsem, Sen bunu onun hakkında temizliğe, ecre ve rahmete vesîle kıl!” (Ahmed, III, 400)
“Allâh’ım! Ben hangi mü’mine ağır bir söz söylemişsem, o sözümü kıyâmet gününde kendisi için, Sana yakınlık vesîlesi kıl!” (Buhârî, Deavât, 34)
PEYGAMBERIMIZIN SON SÖZLERİ NAMAZ VE KUL HAKKI ÜZERİNEDIR.
Hz. Enes de şöyle anlatır:
“Vefâtı esnâsında Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in yanındaydık. Bize üç defâ:
«–Namaz husûsunda Allah’tan korkun!» dedi. Sonra da şöyle buyurdu:
«–Emriniz altındaki insanlar hakkında Allah’tan korkun, iki zayıf hakkında Allah’tan korkun: Dul kadın ve yetim çocuk. Namaz husûsunda Allah’tan korkun!»
Sonra; «Namaz, namaz.» diye tekrar etmeye başladı. (Mübârek lisanları söylemez olunca bile) rûh-i mübârekleri çıkıncaya kadar, bunu içten içe tekrar edip durdular.” (Beyhakî, Şuab, VII, 477)
KUL HAKKININ VEBALİ.
Fahr-i Kâinât Efendimiz bir hadîs-i şerîflerinde de şöyle buyurmuşlardır:
“Kimin üzerinde din kardeşinin ırzı, nâmusu veya malıyla ilgili bir zulüm varsa, altın ve gümüşün bulunmayacağı kıyâmet günü gelmeden evvel o kimseyle helâlleşsin. Yoksa kendisinin sâlih amelleri varsa, yaptığı zulüm miktarınca sevaplarından alınır, (hak sahibine verilir.) Şayet iyilikleri yoksa, zulüm yaptığı kardeşinin günahlarından alınarak onun üzerine yükletilir.” (Buhârî, Mezâlim 10, Rikâk 48)
KUL HAKKININ ÖNEMİ NEDİR?
[Cenâb-ı Hak, insanları mükerrem olarak ve en güzel şekilde yaratttığını ifâde buyurmuştur.(Bkz. el-İsrâ, 70; et-Tîn, 4.) Onlara sayıya gelmeyecek derecede bol nîmetler ve birtakım haklar lutfetmiştir. Bu hakların muhâfazası içinde hayâtın akışını tanzîm eden bâzı kânun ve kâideler koymuştur.
Cenâb-ı Hakk’ın kullarına bahşettiği bir hakkı çiğnemek, büyük günahlardandır. Yüce Rabbimiz kendisine karşı işlenen hatâ ve günahları affettiği hâlde kul hakkını bunun dışında tutmuştur. Kul hakkını affetmeyi, zulme uğrayan kulunun irâdesine bırakmıştır. Dolayısıyla, herhangi bir kul hakkı sebebiyle tevbe edecek olan kişinin, evvelâ hakkını yediği kimseden helâllik alması şart koşulmuştur.
RASULULLAH -SALLALLAHU ALEYHİ VE SELLEM- BİR HADİS-İ ŞERİFLERİNDE ŞÖYLE BUYURMUŞLARDIR:
“Şehîdin, kul hakkı dışındaki bütün günahlarını Allah Teâlâ mağfiret eder.” (Müslim, İmâre, 119)
Canını Allah yolunda kurbân eden şehît için durum böyle olursa diğer insanların çiğnedikleri kul haklarını helâlleşmeden affettirmelerinin mümkün olmadığı açıkça anlaşılır. Cenâb-ı Hak, kul hakkından nehyederek şöyle buyurur:
“Aranızda mallarınızı bâtıl sebeplerle yemeyin. İnsanların mallarından bir kısmını, bile bile haksız yere yemek için, mallarınızı hâkimlere rüşvet olarak vermeyin.” (el-Bakara, 188)
“Ey îmân edenler! Karşılıklı rızâya dayanan ticâret hâli müstesnâ, mallarınızı bâtıl (haksız ve haram yollar) ile aranızda yemeyin…” (en-Nisâ, 29)
Bir gün Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
“–Yalan yemin ile bir Müslümanın hakkını alan kimseye Allah -celle celâlühû- Cenneti harâm eder ve Cehennemi farz kılar.” buyurmuştu.
“–Az bir şey olsa da mı yâ Resûlallâh?” diye sordular. Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
0 notes