Tumgik
#Ya Hiç Karşılaşmasaydık
bilgeyim · 7 months
Text
Tumblr media
İyi ki kitaplar var...
29 notes · View notes
dokuzbucuk · 1 year
Text
Harcayabildiğin kadar ömrün , güzelleştirebildiğin kadar kalbin , sevgin kadar hüznün ..
İnsan bu su misali der ve akıp gittiğimizden bahseder şair , suyun akışı kirlenerek gitmesi mi yoksa ulaşacağı denize sonsuz cennete ya da cehenneme bir özlem mi ? Sonsuzluk aslında içinde yaşadığın andır.
Hüznün ya da gülüşmelerin sonsuz olduğu nerde görülmüş ?
Peki ya her zaman mutluluğu dilerken mutsuzluğu inşa eden bizler değil miyiz?
Stres ve kısık çığlıklar. Nakış gibi işlenen diş gıcırdatmalarımı duyuyormuş . Onlar benim ben olmamı sağlayanlardan biri .
Hiç karşılaşmasaydık mutsuzlukla ..
İşte o zaman ilk darbede ölürdün . Mutluluğa alışkın insan için mutsuzluk ölüm gibi olması lazım bence.
Sıkıntılı süreçler ama hiç olmadığım kadar mutluluğu diliyorsam mutsuz olmak için bir bahane üretemem de bulamam da . Hayat her şeye rağmen …
Devam ediyor ve sen olmasan da edecek
4 notes · View notes
not-defterimm · 4 years
Text
Ne güzel bir gün sevgilim, gökyüzü ayrı güzel, yaşamak daha anlamlı. Nasıl anlatılır varlığının güzelliği inan bilmiyorum
İlk gördüğüm andan başlayalım 8 ağustos ☺️ nerden bilebilirdim hayatımın senden sonra bu denli değişeceğini, yaşamanın anlam kazanacağını, sabah olmasını dilemeyi seni görecek olmanın mutluluğuyla dönüp duracağımı. Her şeyden habersiz öyle güzel bir dünyaya adım atmıştım ki hiçbir adım böyle güzel olamazdı. Küçük kaçamak bakışlarla sana bakmak yanında heyecanlanmak elimi ayağımı nereye koyacağımı bilememek çocukluğuma götürmüştü beni ☺️ ben en son o zaman böyle hissetmiştim varlığın garip bir şekilde varlığımın sebebi olmuştu. çok garipti biz seninle tanışmadan önce kurduğumuz hayaller ilerde şunu yapıp insanları mutlu edicem dediğimiz şeyler ortaktı, kafamızdaki evlilik profili aynıydı, hatta yaralarımız bile ortaktı çok tuhaf geliyordu ben mucizelere inanmıyordum. Ama bir mucizeye ihtiyacım vardı hayat karşıma seni çıkardı.
Bu kadar mucizeden sonra ne yapacağımı bilmediğimden yanaşmakla uzaklaşmak arasında kaldığım günler seni kıskanıp ama bişey diyemediğim yanındaki herkesten nefret edip seni içime saklamak istediğim günler ❣️ şimdi düşününce ne şanslıyım diyorum insanlar hissizlikten ölürken ben hislerin en güzeline denk gelmiştim.
Korkuyordum ama senin bana hislerini öğrenene kadardı sonra yeryüzünde kimseye güvenmediğim kadar güvenmiştim sana hep diyorsun ya sana güvenmek için hiçbir sebebim yoktu öyleydi işte.
Kendimi baskılamaya o kadar alışmış ne yapacağımı o kadar bilmiyordum ki bu baskıdan kurtulmam zaman aldı seni de yordu farkındayım özür dilerim gerçekten hiç hissetmediğim şeyleri hissediyordum sevildiğimi bana bakarken çok güzel baktığını görüyordum. Babamın bile okşamadığı saçlarım okşanmıştı, kokum anlam kazanmıştı, sarılmak hiç böyle iyi hissettirmemişti sonra sana olan duygularım tüm benliğimi ele geçirmişti ama teslimiyetlerin en güzeli buydu ☺️
Bazen diyorum ki ya karşılaşmasaydık ya birbirimizden habersiz öylece yaşayıp gitseydik. Bunca kötülüğün arasında güzel kalbini hiç tanımasaydım. Benim için, benim içim diyemeseydim sana, herkesin birbirine böyle kötülük yaptığı dinlemeye tahammülü olmadığı şu çağda beni dinlemek isteyen seni görmeseydim hiç.
Ama senden önceki yaşamımın tek bir amacı varmış bizi bir araya getirmek ❣️ Her insanın hayatında devrim niteliği taşıyan bir şey vardır ya benimki sensin.
Güzel mucizem, hayatımın anlamı onca şey yazmak istiyorum ki keşke sana hepsini ifade edebilecek lügatım olsa ama yinede az gelişmiş bir cümle söylemeden edemicem seni tanıdığıma çok sevindim kendi çapımda 🤗❣️
2 notes · View notes
Text
her nefes alana yavşayan biri oldun ya orda bi uzaklaştık keşke hiç karşılaşmasaydık amk
0 notes
bekleyiskahvesigara · 7 years
Text
Kim olduğu mühim değil; biri çıkıp gelsin karşıma.Şöyle oturup birer kahve içelim karşılıklı.Başlayayım anlatmaya; içimde tozlu raflara kaldırdığım ne varsa.Delicesine haykırmak isteyip haykıramadığım cümlelerden bahsedeyim biraz.Biraz da çocukluğumdan.En çokta yaşım ne kadar ilerlerse ilerlesin bir yanımın hep çocuk kalışından.Küçük bir sürpriz yumurtanın içimde yarattığı çocuksu sevinci anlatayım, sonra eskiden bulutları pamukşeker sandığımı.Çocukluk ritüelim olan 'pijamalarla yatakta yuvarlanma'yı halen sürdürdüğümü söyleyeyim ya da kimi zamanlar çizgi film izlerken uyuyakaldığımı.Özlemlerimden bahsedeyim mesela, çocukluğumun pembe anılarından tut şuan eksikliğini hissettiğim her ne varsa.Biraz da pişmanlıklarımdan bahseyim; keşkelerimden, "keşke hiç karşılaşmasaydık" dediğim insanlardan.Sonra soğumuş kahvemden bir kaç yudum alayım zaman biraz daha kaybettirirken.Daha sonra ufak bir rol değişimi yapalım aramızda.O anlatsın ben dinleyeyim.Saat altı, yedi derken oniki olsun ve öylece akıp giden zamana beraber omuz silkelim.
38 notes · View notes
bilgeyim · 7 months
Text
"Hayatımızın ilerleyen zamanlarında kendimizle kuracağımız ilişkiyi önce ebeveynlerimizin bizimle kurduğu ilişki biçiminden öğreniriz. Çocukluk dönemimiz boyunca ebeveynimizin bizi eleştirme, sevme, takdir etme, yargılama, sakinleştirme biçimleri bir süre sonra bizim iç sesimiz haline gelir. kendimizle kuracağımız ilişkinin önemli bir parçasını oluştururlar. Içselleştirdiğimiz ebeveyn işte budur. Örneğin ebeveynimiz tarafından çok sık suçlanmışsak her olayda ve durumda biz de hemen kendimizi suçlayıp kendimize yüklenebiliriz. Eğer zor durumlarda onlardan yeterli şefkati ve desteği görmüşsek biz de zor durumlarda bunu kendimize verebiliriz. Eğer onlardan sağlıklı bir şekilde ayrışmayı başaramazsak tıpkı kendimize ait bakışı bulamayacağımız gibi kendimize ait sesi de bulamayabiliriz. Içsesimiz sürekli ebeveynimizin sesiyle karışabilir. Ve ruhsal dünyamızı kocaman bir gürültü kaplar. Kakafoniden geçilmez ortalık. Kendimize gerçek anlamda nasıl temas edeceğimizi, hangi sesleri muhafaza edip hangilerinden kurtulmamız gerektiğini, hangi sesleri isteyip hangilerini istemediğimizi bilemeyebiliriz."
Ya Hiç Karşılaşmasaydık | Tuğçe Isıyel
8 notes · View notes
inneranchordreamer · 6 years
Text
Hiç karşılaşmasaydık nolurdu? Hiç görmeseydim seni? Hiç atmasaydım o mesajı nolurdu? Sever miydim başka birini? Yoksa arar mıydım hep o yapbozun doğru parçasını? Napardım? Senin hayatında bir şey değişmezdi. Severdin yine o'nu. Hiç göz göze gelmedik biliyor musun? Çarpıştık bir kere ama bakmadık birbirimize. Neden? Hiç karşılaşmasaydık tanır mıydın beni? Bakar mıydın son görülmeme? Numaramı kaydeder miydin rehberine? Yapmazdın. Kalbinde başkası vardı. Onu da çok sevdin değil mi? Beni ne kadar sevmediysen o'nu sevdin o kadar değil mi? Sen bir kişiyi kaybetmedin. Sen, senin için her şeyden vazgeçecek birini kaybettin. Sen, uğruna her şeyi verebilecek birini kaybettin. Sen, sana inanan birini kaybettin. Çok mu yakışıklısın? Hayır, aksine hiç değilsin. Ama beni sende tutan bir şey vardı. Hani demiş ya Özdemir Asaf; " Benim sende gördüğümü görecekler diye ödüm kopuyor." Bu işte. Kimse sevemez belki seni ama ben çok güzel sevdim. Kimse bakamaz belki sana ama ben çok güzel baktım. Kimse senin için vazgeçmez belki en değerlilerinden ama ben çok güzel vazgeçtim. Sen böyle birini kaybettin işte. Pişman ol. Çok pişman ol. Yaşattığını yaşamadan ölme. Bunu istiyorum sadece. Umarım sen de vazgeçmek zorunda kalırsın bir gün. Umarım senden de çok güzel giderler. Yolun açık olsun, kendine benim bakabildiğim kadar iyi bak.
0 notes
arzuacar · 7 years
Text
Başsız ve sonsuz...
Canım benim
Keşke karşılaşmasaydık dedim baştan, keşke hiç olmazsa sonrasında aramasaydım, yanına gitmeseydim. Ama öyle değil, iyi ki gördüm seni, iyi ki karşılıklı oturduk. İstediğim arzuladığım gibi bir konuşma değildi belki ama yine de seni görmenin sevinciydi, hüznüydü, duygusuydu, neyse ne ama iyi ki gördüm seni... öyle zor ki bunları selamlayıp yola devam etmek bana, öyle zor ki bu kadar seviyorken ayrı kalmak, sesini duymadan yüzünü görmeden, sana bir kerecik daha sarılamadan ve üstelik bunu umut etmeden yaşamak. Sanki kolumu kesiyor birisi, sanki ruhumu yerinden çıkarıyor... ama sen aslında benden daha güçlüsün, ben salya sümük ağlarken böyle dik, böyle vakur ve her zamanki gibi naif durabildiğin için... anladığımı söyleyemem bütün bunları çünkü benim beynim seninki gibi çalışmıyor, olmuyor. Ben hep dedim sevgi varsa çözüm hep vardır, çözülemeyecek ne var ki diye ama öyle değilmiş... bazen sevmek sevilmek yetmiyormuş yanyana durabilmek için. Hala bir tarafım ama neden olmasın, yeterince istersek olur diyor, diğer tarafımsa istemek yetmez bazen diyor...
Haklısın, son 1 yılda yaşadığımız şekliyle düşe kalka, üzüle incine, kırık dökük devam etsek bu sadece birbirimize duyduğumuz sevgiyi, yüreklerimizin güzelliğini azaltacak, bizi tükenişe götürecekti... bu ne senin için ve ne de aslında benim için istediğimiz ve kabul edebileceğimiz bir ortak yaşam değil... oysa ben bu acı azalınca seni sadece sevgiyle anmak istiyorum, seni görünce suratımın allak bullak olmasını değil, mutluluk ve özlemle gülümseyebilmek istiyorum... geçen gün bir yerde okumuştum ‘ nerde kaldın ayazını değil, hoşgeldin sevincini ‘ yaşamak istiyorum. Senin yaşamı ve acıyı sükunetle kabullenişin benimkine göre daha fazla, ben panik ve acı içindeyim... ama haklısın, varolduğu şekliyle yanyana duramazdık. Seninle Fethiye’de konuşmanın arkasından Kaş’ta ben denize girmiştim ya hani, sen çadırda beklemiştin, o zaman demiştim kendi kendime Arzu siz 2018’e beraber giremeyeceksiniz kızım demiştim. Ve ağlamıştım orda, bunun yasını tutmaya orda başlamıştım. Şimdi aklıma geçen doğum günün ve yılbaşı kutlamamız geliyor ve bu sene bunları birlikte yaşayamayacağımızı düşünmek içimi acıyla dolduruyor... umuyorum ki o günler geldiğinde sakin ve vakur durabilirim...
Biz seninle gerçekten kadın ve erkek sevgisinin de ötesine geçtik, çok başka boyutta bir sevgiyi dirilttik bu kadarcık zamanda... bildiğim dünyadan başka bir dünya olduğunu gördüm seninle, iki kere ikinin her zaman dört etmediğini, yaşamın bizim hırslarımız ve hayallerimizle dalga geçtiğini, bir insanın ruhuna dolanmanın ne harikulade ve acı bir şey olduğunu, sevincin hüzünle hep atbaşı gittiğini, acıdan kaçmaya çalışmanın insanın içinde bir çığı büyüttüğünü, insan sınırlarının nerelerde duvara nerelerde çitlere evrilebileceğini, ruhun içinde ne bokluklar, ne güzellikler ve ne insana dair kalleşlikler de barındırabildiğini, bugüne kadar aşk dediğim şeyin aslında ne karışık ve bazen de karşındakinden de bağımsız bir duygu olabildiğini, insanın içindeki Pandora’nın kutusunu açtığında gördüğü şeylerden ürkmesinin nafile bir duygu olduğunu, bir kere o kutu açılmışsa ve içindekiler kucağına dökülmüşse artık geri dönüşsüz ve beklenmedik bir yola girdiğini....
Her şeyin ve her koşulun dışında seviyorum seni. Yüreğimin tüm gücüyle ve atışıyla, öyle ki her yüreğim attığında acı hissediyorum... umarım bir gün bu acı sükunete erecek ve artık yüreğim atarken seni sükunetle sevmeye devam edeceğim.... bugünü sabırsızlıkla bekliyorum...
Sözlerin geliyor aklıma, ‘ne olursa olsun bana göz kulak ol olur mu’ demiştin... kendi bildiğim dilde yapmaya çalıştım bunu olmadı, belli ki sen başka bir yerden ve boyuttan bahsediyormuşsun... denerim bunu, yeterince iyileştirebilirsem kendimi, umuyorum....
Sevgiyle
07.10.2017
0 notes
bilgeyim · 7 months
Text
Çocukluğumuz yaşamın zorluklarına karşı nefes almamızı sağlıyor olabilir. Çünkü acılara karşı ilk bağışıklığımızı orada kazanmışızdır. O zorluklar bir nevi aşı görevi görür. Bizi, hayatın virüslerine karşı direncimizi yüksek tutan belki de çocukluğumuzda aldığımız yaralardır. Şunu da unutmamak gerekir ki çocukluğumuzda aldığımız bir yara sayesinde artık hiçbir şey eski haline dönmeyebilir zira mayamız o yarayla oluşmuştur. Ancak o yaranın varlığını kabul edip işleyerek dönüştürmeye başlayabiliriz. Yaranın etkisini biz belirlediğimizde onu yaratıcı bir eylemin mayası yapabiliriz.
Ya Hiç Karşılaşmasaydık | Tuğçe Isıyel
5 notes · View notes
bilgeyim · 8 months
Text
Eylül-Kasım arası inziva dönemim. Geçen sene çalışıyordum ve Eylül çok sıcak geçmişti. Bu yıl sonbahar yağmurları, serinliği kendini çok keskin gösterdi. Nasıl mutluyum... Melankoli, kasvetli hava, bitki çayları, Birsen Tezer. Yalın ayak gezerken fayansların soğuğunu hissetmek, pencereleri kapatmak.
Önümüzdeki 3 ay kimse bana dokunmasın Eylül'de aşık olmuş Kasım'da sevgilimle ilk karşılaşmamı yaşamıştım. Yılın bu zamanı eski defterleri açıp, arşivde eski fotoğrafları karıştırıp o günlere gitmek en sevdiğim şey. Duygusal bir balık burcu için tüm ortam hazır. Bu yıl yalnız geçirmediğim beşinci güz mevsimi. Beş yıldır hayatımda olması inanılmaz geliyor hâlâ. Kendime sık sık şunu sorarım, ya hiç karşılaşmasaydık?
27 notes · View notes
bilgeyim · 2 years
Text
KİTAP LİSTEM II
Melisa Kesmez-Nohut Oda - Küçük Yuvarlak Taşlar
Nihan Kaya- Yüzmek, Yaşamak ve Olma Arzusu
Ali Ayçil- Yenilgiden Dönerken
Nurdan Gürbilek- Ev Ödevi
Tayfun Atay- Görünüyorum O Halde Varım
Sema Kaygusuz- Aramızdaki Ağaç
Jess Hill- Kadının Hiç Mi Suçu Yok
M. Rosenberg- Şiddetsiz İletişim
Deniz Bolsoy- Terapi Defteri
Dijital Minimalizm(yazarı yazmamışım)
Irvin Yalom- Varoluşçu Psikoterapi
Byung-Chul Han - Eros'un Istırabı
Koşulsuz Ebeveynlik- Yavaş Ebeveynlik(yazar yok djxjk)
Yankı Yazgan- Düşe Kalka Büyümek
Bağırmayan Anne Baba Olmak
Kalpten Bağlı-Bağlanma Temelli Ebeveynlik
Sihirli Çocuk (Nihan Kaya önerisi)
Tuğçe Isıyel- Ya Hiç Karşılaşmasaydık
Sepin İnceer- Ağıtların Tanrısı
Işık Sürer- Kök
Uyuyan Güzel Uyandı- Aslı Karataş
Bahar Eriş- Hayatın İlk Üç Yılı
David T. Courtwright- Bağımlılık Çağı
Svend Brinkmann- Hayata Nereden Bakmalıyız
Svend Brinkman- Kişisel Gelişim Çağında Kendiniz Kalabilmek
Dr. Korly McBride- Boş Ayna
Christophe Andre- Kendine Saygı
François Lelord- Zor Kişiliklerle Yaşamak
Marie Haddou- Hayır Demeyi Bilmek
Tami Kent- Vahşi Dişilik
Dr. Mehmet Sungur- Aşk, Evlilik, Sadakatsizlik
Sen, Ben ve Aramızdaki Her Şey
Irvin Yalom- Güneşe Bakmak- Ölümle Yüzleşmek
Evlat Edinme ile ilgili kitaplar;
Başka Bir Doğum Hikayesi / Markellayı Beklerken / Sisle Gelen Çocuk / Emanet Çocuk / Boşluk / Yuvalar Kapatılsın / Hayat Sende / Anlamlı Yaşamın Peşinde / Sosyal Fayda Peşinde
12 notes · View notes