Tumgik
#Yürüyüş saati
mdnbsrn · 1 year
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Akşam yürüyüşünden 🌿🌼
20 notes · View notes
tipitip213 · 5 days
Text
Çiğdemin hikayesi.
Çiğdem, nehrin kıyısındaki ağacın gölgesinde otururken gülümsemekten ve sevinçle şekillendi. Kitabını okumaktan başka yapacak bir şeyi olmasa bile, on sekizinci doğum gününün hemen ertesi günü dışarıda olmaktan çok mutluydu! Tamam, tam olarak dışarı çıkmasına izin verilmedi. Ama güneşli bir yaz günüydü ve hizmetçi ona Bay Liddell ve Bayan Liddell’in bilmediği şeyin ona zarar vermeyeceğini söylemişti!
Uzun zamandır ebeveynlerinin dilekleriyle büyüyen peygamber çiçeği bukleleri ve mavi gözleri ile, güzel genç adam pek çok kişinin hoş gördüğü şeydi. Bir çift jartiyer koyu gri şortunu beyaz düğmeli gömleğinin üzerine tutarken, ayak bileği yüksek çoraplar attığı ayakkabılarının yanındaki çimlere oturdu. Kucağındaki kitap, ünlü hicivci Jonathan Swift’in “Gulliver’s Travels” adlı en sevdiği kitaplardan biriydi! Bunu aile kütüphanesindeki diğer tüm kitaplarla birlikte defalarca okumuştu. En azından, en azından hizmetçinin odasına gizlice girdiği.
Yine de bu güneş ışığı şaşırtıcı derecede sarhoş ediciydi! Ağacın gölgesinde bile yaz sıcağı onu çok uykulu ve aptal hissettiriyordu. Bu güneş ışığı onu bu kadar uyuşuk hale getirdiğinde, işe alınan kişi işini yapmayı nasıl başardı? Çiğdem tam da kucağında kitabıyla uyuyakalmak üzereyken tuhaf bir manzara gördü …
Küçük beyaz bir tavşan.
Bekle, hayır … Çiğdem gözlerini ovuşturdu ve görüntü netleşti. Bir tavşan kadın!
Oldukça küçüktü, muhtemelen Çiğdem’ın kendi beş fit uzunluğunda kendi çevresinde, ama Çiğdem’a genç bir anneyi hatırlatan anaç kıvrımları vardı. Bacakları beyaz kürkle kaplıydı ve bir tavşanın şekline bürünmüştü, kadın kısımlarını saklayacak alt vücut giysisi ya da geniş serserinin çalkantısıyla birlikte kıpırdayan pamuklu tavşan kuyruğu yoktu. Göğsü çok büyüktü, iki olgun yaz karpuzunu andırıyordu ve hızlı bir yürüyüş atlaması, koyu yeşil yeleğinden çıkmalarına neden olacaktı. Bir yandan basit bir kahverengi baston, herhangi bir hareketlilik sorunundan daha resmi nedenlerle görünüyordu, diğer yandan altın cep saati, aristokrat ailesinin serveti için bile oldukça pahalı ve havalı görünüyordu. Yine Çiğdem’ın kafasındaki bir anne imajını çağrıştıran sevimli ama olgun bir yüz, iki beyaz kürklü tavşan kulağının çıkmasına izin veren delikleri olan koyu yeşil bir şapkaya yol verdi. Altından görünen kısa saç da beyazdı, gözleri ise tuhaf bir pembeydi.
Çiğdem, bırakın insan parçaları ve cep saatini saklayacak bir yelek bir yana, anaç kıvrımlarına sahip bir tavşan görmemişti. Ama yine de, kitaplarda sadece tavşanları görmüştü! Yanan bir merak genç adamı doldurdu ve onu kaybetmek istemeyen Çiğdem ayakkabılarını arkasından çoraplarına vurmak için geride bıraktı. Tarlada koştu ve tam zamanında yakalayıp çitin altındaki büyük bir tavşan deliğinden aşağı indiğini gördü. Başka bir anda, nasıl çıkacağını bir kez bile düşünmeden Çiğdem peşinden gitti. Askıları çıkıntılı bir kökü yakaladı ve kovalamacasını kaybetmek istemediğinden, düzgün bir şekilde girebilmesi için onları çözdü.
Tavşan deliği bir şekilde tünel gibi dümdüz ilerledi, Çiğdem’ın çorabını yakalayan ve sol ayağından koparan başıboş bir kök. Ama sürünmeye devam etti, yanan merakı onu sahip olduğu bir adam gibi reddediyordu. Kökler kollarına battı ve şortunu ve gömleğini yırttı, düğmelerinden birini fırlattı, ama aldırış etmeden kıyafetlerinin üzerindeki kiri ödemeye çalıştı. Tünel daraldı ve Çiğdem kalçalarının sıkıştığını fark etti. Çok fazla çekiştirdi ama kendini çekmeye başladı.
Çiğdem endişeyle şortunun kalçasından aşağı kaydığını hissetti. Onları çekiştirmeye çalıştı ama kalçalarının sıkıştığı dar alanda kımıldamıyorlardı. Biraz öne sürünerek kalçalarından daha aşağı kaymalarına izin verdi. Biraz yer bulduğunda onları tekrar yukarı çekmeye niyetlendi, ama pelvisi açıklığı temizlediğinde, tavşan deliği o kadar aniden aşağıya daldı ki, Çiğdem’ın düşmeden önce kendini düşünmek için bir anı kalmadı gibi görünüyordu. Derin Kuyu. Kırmızı yüzlü alarmla, şortunun bacaklarından aşağı doğru çekildiğini, yarı çoraplı ayaklarının geride bıraktığını hissetti.
Ya kuyu çok derindi ya da Çiğdem çok yavaş düşüyordu. Görünür külotlarından duyduğu utancın azaldığını hissettiği ve etrafına bakmasına izin verecek kadar uzun. Alt kısım, tavşan deliğinin ne kadar derin gittiğini göremeyecek kadar karanlıktı, ama sonra kuyunun kenarlarına baktı ve bunların dolaplarla ve raflarla dolu olduğunu fark etti: burada ve orada, mandalların üzerine asılan haritalar ve resimler gördü. İnsanların birkaç fotoğrafı ona gülüyormuş gibi göründüğünde, güzel yanaklarına bir kızarma geldi …
Geçerken raflardan birinden bir kavanoza uzandı, ancak şiddetle kapanıp bir havlama sesi çıkardı. Kısa bir süre sonra anlık durmayı, elinde kavanozla yuvarlanan bir düşüş izledi, ancak yukarıdan bir bakış, kalan çorabının, gülen bir soytarı resmini tutan bir çiviye takıldığını gördü. Kalbi korkudan deliler gibi atmadığında, aldığı kavanozun “TURUNCU MARMALATI” olarak etiketlendiğini gördü, ama büyük hayal kırıklığı içinde boştu.
Kavanozu kırmaktan korktuğu için kavanozu düşürmek istemedi, bu yüzden kavanozun yanından geçerken dolaplardan birine koymayı başardı.
Aşağı aşağı aşağı. Çiğdem ne kadar zamandır düştüğünden veya ne kadar uzağa düştüğünden emin değildi. Dünyanın merkezine yakın mıydı? Tam uykuya dalmak üzereyken bir çığlık attı. Düşüşü durdu ve arkasına bir bakış nedenini ortaya çıkardı.
Bir dolabın üzerindeki çıkıntılı sap, alt kısımlarını sıkıştırdı. Ne kadar sıkıcı! Onları geri almaya çalışmak için arkasından uzandı ama kolları uzanamadı. Sapından kurtulabileceğini umarak ileri geri sallanmaya başladı. Ancak ani bir hareketle, Çiğdem’ın sallamalarından biri dolap kapısının gıcırdamasına neden olarak öne doğru sallanmasına ve donundan aşağı düşmesine neden oldu!
Düşüşüne devam ederken Çiğdem’ın yüzü parlak kırmızıydı, pembe yanaklı kabarcıklı serseri çıplak ve küçük penisi ve testisleri havada çırpınıyordu. Elleri utancını sıkıca kavradı, sadece kirli, yırtık, kısmen düğmeli gömleğiyle daha ne kadar giyinmek zorunda kalacağını merak ediyordu.
Çok uzun değil gibi görünüyordu. Gömleğinin yakası raftan çıkıntı yapan bir çiviye takıldı. Orada asılı kaldı, gömleğinin sıkı oturması kollarının yükselmesine ve gelişmemiş halini tavşan deliğine doğru açığa çıkarmasına neden oldu. Rafın yanı sıra, duvarların tümü, onun yaşındaki çeşitli seçkin erkeklerin, onun yaşındaki kızların ve dolgun kadınların nefes nefese kalmasıyla kaplıydı, hepsi ağızları neşeyle açıkken zaman içinde donmuştu, hatta bazıları tam da Çiğdem’ın asıldığı yeri gösteriyordu. Bunun saçma olduğunu biliyordu, ama sanki resimlerdeki tüm insanların açıktaki vücudu ve minik penisi gibi güldüğünü duyabiliyordu. Kıvrılıp sallanmaya başladı, kurtulmaya çalışırken, ne zaman-
“EEP!”
Gömleğindeki düğmeler büyük bir gözyaşı ile fırladı ve Çiğdem tavşan deliğinden aşağı indi, Dünya’nın derinliklerine düşerken ironik bir şekilde havaya uçtu. Küçük, çift cinsiyetli vücudu şimdi bir alakarga gibi çıplak olan genç adam, küçük penisini sıkıca kavradı, kırmızı yüzlü ve düşerken gözleri yaşlandı.
13 notes · View notes
sp5ranza · 10 months
Text
Maalesef ki geçen zamanı tutamayız. Hayat bir gün o da bugün. İşte bu yüzden en büyük hedefiniz güzel anılar biriktirmek olsun. Aynı saati bir daha yaşayamayacağımız bilinci ile şu anımıza bir mutluluk serpiştirmek ileride dönüp baktığımızda gülerek hatırlamamıza sebep olacak.
Gülün , eğlenin , sevin , sevilin , ağlayın , kahkahalar atın , yeni hobiler deneyin , yürüyüşe çıkın , gün batımını seyredin,sevdiğiniz biri ile dertleşin , yaşlıları ziyaret edin , çocuklarla vakit geçirin , kariyeriniz için adımlar atın , yemek yapın, tatile gidin , şarkı dinleyin , dans edin ; neyden mutlu oluyorsanız onun peşinden gidin ve “ ben bu hayattan zevk alıyorum “ diyebilmek için çalışın :)
8 notes · View notes
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Mama ile yürüyüş saati: 4:25PM
Bugün biraz ödev yapmaca, liste yapmaca ve kendini hiç zorlamama konseptli bir gün geçiriyorum. Şükür yaradana. Inşallah akşama kendi kendime stres olmam 😅
11 notes · View notes
eskibirhirka · 2 years
Text
Bir kaç hafta önce Batu'nun ailesi bizdeydi. Kardeşi İstanbul Üniversitesi'nde yüksek lisans yapıyor. Geçen sene bizde kaldı. O yüzden İzmit'ten üniversiteye gidiş geliş yaptı - ki bu aşırı mantıklıymış-. Bu sene tez yazma senesi olduğu için okula gitmiyor. Bize geldiklerinde tez danışmanıyla görüşmek için İstanbul'a gitmesi gerekti. "Pınar abla birlikte gidek mi?" diyince ben de "Gidek." dedim. İstanbul'un dibindeki şehirde oturmama rağmen daha önce gezmeye hiç gitmedim. Sadece üniversiteden çok yakın bir arkadaşım veteriner kliniği açacaktı bir süreliğine ona yardıma gittim. O kadar yoğunduk ki sadece ev ve klinik arasında mekik dokuduk. O yüzden kabul ettim Batu'nun kardeşinin fikrini. Dedim "beni bi İstiklal'e götür be." Dedi "Ayıpsın Pınar abla, seni sahafların bulunduğu bir çarşıya götüreceğim." Ulan abi-kardeş beni can evimden vurmayı nasıl da biliyorlar.
Bir gün öncesinde de burada Ormanya diye bir yer var. Oraya gittik. Hava yağmurluydu. Ormanya'da yürüyüş parkurları var. Eğer yolunuz o tarafa düştüyse genelde çoğu insanın takıldığı yerlerde takılmışsınızdır. Bir de kırmızı parkur denen yürüyüş parkuru var orası 8km uzunluğunda dik dik bayırları olan çok yorucu bir parkur. Ormanya'nın en ücra kısımlarından birisinde bir gölet var. Bizim amacımız oraya en kısa yoldan ulaşıp, orada yanımızda götürdüğümüz şeyleri yemek için mola verip kırmızı parkuru devam ederek çıkışa gitmek.
Tumblr media
Ormanya haritası bu. Bu haritadan yolları takip ederek gidiyorsunuz. 10 numaralı yer göletin olduğu yer. Oraya mümkün olan en kısa yoldan gittik. Ayrıca burada çıkış saati diye bir şey var. Eğer gitmek isterseniz saat 18.00'de bu bölgeden çıkmış olmanız lazım. Biz zaten gölete vardığımızda saat 16.00 civarıydı. Kırmızı parkurdan geri döneceğimiz için 16.45 gibi yürümeye başladık. Yürü yürü bitmiyor. Bir bayır iniyorsun bir bayır çıkıyorsun. Ayakkabılar ayağımı vuruyor falan. Kırmızı parkurda bir yerden sonra nerede olduğunuzu gösteren haritalar yok. Saat 18.00 oldu biz hala çıkışa gitmeye çalışıyoruz. Telefon bazı yerlerde çekmiyordu. Çeken yerlerde bu haritaya bakıp nerede olduğumuzu tahmin etmeye çalışıyorduk. Yağmur yağıyordu bir de. Sırılsıklam olduk ama çok eğlendik. Neyse sonunda 18.30 gibi bölgeden çıkışımızı yaptık. O gün bacaklarım kopacak gibi ağrıyordu, ayaklarım da ayakkabılar yüzünden sızlıyordu. Yolda Neslihan tez danışmanının yarın okulda olamayacağını söyledi ama biz zaten hızlı trene bilet almıştık gitmeye karar verdik o yüzden. İstiklal'e vardık dönüp Neslihan'a dedim ki, "Demek yurt dışına gitmek böyle bir his!" Etrafımızda herkes yabancıydı. Avrupa'dan, Asya'dan, Orta Doğu'dan falan bir sürü insan vardı. Yurt dışında gibiydim yani. Ağzımı aça aça yürüdüm tüm İstiklal'i. Neyse sahaflar çarşısına girdik, Aslıhanlar Pasajı'ydı sanırım. Orada bir tur kendimizi kaybettik. Sonra tekrar Galata' ya doğru yürümeye başladık. Yolda da şöyle bir kilise gördük.
Tumblr media Tumblr media
Fotoğrafları bok gibi çektim, çünkü sosyofobiklik bunu gerektirir. İstanbul'da kendimi çektiğim bir fotoğrafım bile yok. Zaten İstanbul'da çektiğim toplam 3 fotoğraf var. İkisi bunlar diğeri de bu:
Tumblr media
Neyse efendiler, çok uzattım. Biz kilisenin içine girerken turist kızın biri kapısında seksi pozlarla fotoğraf çekiliyordu. Garipsedim açıkçası. İbadethane burası sonuçta, saygı iyidir diye kızı bir kınadım kendi içimde. Şimdi saygı iyidir diyorum da hikayenin devamında bir amcamız beni mort etti. Yani önce iğneyi kendine batıracaksın bacım. Yok öyle millete atıp tutmak. Velhasıl girdik biz içeri, öyle az buçuk bakındık. İçeride mum yakanlar, dua edenler, bir de bizim gibi alık alık etrafına bakanlar vardı. En sonunda bakıp çıkışa yöneldik. O sırada da Neslihan'ın kulağına kendi kendimle dalga geçen bir espri yaptım, çıkışa da çok yakındık. Beynim kendini çoktan kapıdan dışarı çıkarmış olacak ki birazcık yüksek bir sesle gülmeye başladım. Taa ki arkamdaki amcanın biri "Gençleeerr sessiiizz!" diye bağırana kadar. Valla amca sen buraları okumazsın da yine de buradan sana iki çift lafım var. Birincisi, çok haklısın, ikincisi o kadar çok utandım ki Galata'ya varana kadar keyfim bir hayli kaçtı. Ona göre yani!
Ortaköy'e yürüdük sonra. Orada da turistin biri benden fotoğraflarını çekmemi istedi. "You can do this, you can do thiiiss" diyerek ekranda bana bir şeyler gösterdi ama "I can't" ablacım. Ne gösterdiğini gram anlamadım. "Hayır yani benim çektiğim fotoğraflar ahan da bunlar emin misin benim çekmemi istediğinize?" nin İngilizcesini bilmediğimden "okey, okey" dedim. Neyse sonra orada da sahaf bulduk. Yan yana küçük kulübelerde sahaflar vardı. Biz birine girdik içerisi boştu, öyle bakınırken adam "aradığınız bir şey var mı?" diyerek bizi başka bir sahafa soktu. Ne olduğunu anlamadan adamdan 2 tane kitap aldık. Yolda yürürken Neslihan ile aramızda "şimdi biz bu kitapları kendi irademizle mi aldık?" tartışmasını yaptık. Adam o kadar laf cambazıydı ki öz irademizin sahibinin o an o olduğuna karar kılıp, Üsküdar vapuruna bineceğimiz yere doğru yürüdük. Vapura binip karşıya geçince medeniyet değiştirdik zannettim. İstanbul'un Avrupa yakası ile Anadolu yakasında bu kadar farklılık olacağını hiç düşünmemiştim. Direkt farklı bir havası vardı. Ya da yoktu da ben yorgunluktan öyle hissetmiş olabilirim. 2 gün boyunca yarınlar yokmuşçasına yürüdüğüm için eve geldikten sonra 5 gün falan oturup kalkamadım.
Ne de uzun yazı yazmışım yahu! Neyse hani şu puzzle vardı ya o postu paylaştığımdan beri anca 10 parça eklemişimdir. Seneye bitiririm herhalde.
Tumblr media
17 notes · View notes
maviyse0lur · 2 years
Text
"yürüyüşe çıktığımızda güzel bulutlar hediye ederim bazen eşime. Bu dünyaya ait değildir aşk. O nedenle en güzel hediye geceyse yıldızlar gündüzse bulutlardır bizim için."
Raşit Keskin 💕 Kalbin Leylak Saati
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
6 notes · View notes
pazaryerigundem · 3 days
Text
Sanal gençlik 'yola çık'ıyor
https://pazaryerigundem.com/haber/171725/sanal-genclik-yola-cikiyor/
Sanal gençlik 'yola çık'ıyor
Tumblr media
Eker I Run, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nı coşkuyla kutlamak amacıyla sanal gençlik koşusu düzenliyor.
BURSA (İGFA)  – Eker Süt Ürünleri tarafından, 11 yıldır Bursa’da ekim ayının ilk pazar günü düzenlenen Eker I Run Koşusu, sadece bir güne sığmayarak yılın özel günlerini de sahipleniyor. Eker I Run, geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi 2024’te de 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nı kutlamak için anlamlı bir etkinliğe imza atıyor.
Eker I Run, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş değerlerini ve bağımsızlığını simgeleyen 19 Mayıs 1919’un anısını yaşatmak ve genç nesillerin bu değerleri daha iyi anlamalarını sağlamak amacıyla koşu sporunu sanal parkura taşıyan bir etkinlik gerçekleştiriyor.
“Sanal Gençlik Koşusu için Yola Çık” söylemiyle yapılan etkinlikte, Bandırma Vapuru’nun Samsun’a ulaştığı mesafe hedefleniyor. Yaklaşık 750 km’lik mesafe sembolik olarak ele alınırken, söz konusu yolun katılımcılarla beraber sanal bir parkurda tamamlanması amaçlanıyor.
KOŞU SEVERLER, ETKİNLİĞE NASIL KATILACAK?
Eker I Run 19 Mayıs Sanal Gençlik Koşusu; katılımcıların istediği yerde, belli bir mesafede yaptığı koşu ya da yürüyüşü GPS özelliği olan bir spor saati veya cep telefonu uygulaması yardımıyla ölçmesi ve bu veriyi yarış sitesine yüklemesi esasına dayanıyor. 21 Mayıs’a kadar herhangi bir yerde yapılacak yürüyüşün ya da koşununun yüklenmesiyle etkinliğe katılmak mümkün oluyor.
Koşu veya yürüyüş mesafesi için 3 farklı seçenek bulunuyor: 1.9K, 19K koşu ya da yürüyüş yüklenebildiği gibi Limitsiz Parkur seçeneği ile hafta boyunca yapılan koşu ve yürüyüşler yüklenerek, Samsun’a doğru limitler zorlanabiliyor.
Katılımcılar, 11. Eker I Run – 19 Mayıs Sanal Gençlik Koşusu’na www.ekerkosu.com/yolacik adresinden kayıt olabiliyor.
Tumblr media
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
aykutiltertr · 1 month
Video
youtube
Ceddin Deden - Mehter Marşı ✩ Ritim Karaoke Orijinal Trafik (Mehter Marşı)  Ayrıcalıklardan yararlanmak için bu kanala katılın: ( Join this channel to enjoy privileges.) ✩ https://www.youtube.com/channel/UCqm-5vmc2L6oFZ1vo2Fz3JQ/join Şarkının Orijinal Versiyonunu Linkten Dinleyip Ritim Karaokesiyle Çalışabilirsiniz. ✩ https://youtu.be/ZXZMIC-Z-XA Aykut ilter Ritim Karaoke Kanalıma Abone Olun Beğenip Paylaşın. Ceddin Deden - Mehter Marşı ✩ Ritim Karaoke Orijinal Trafik (Mehter Marşı) Mehter Marşı – Ceddin Deden Neslin Baban – Do Re Mi Melodika Notaları Mehter Marşı’nın Do Re Mi Melodika notaları ve kolay notasını paylaşacağım bu yazıda. Do Re Mi notasyonu mi karar, kolay notasını la karar yazdım. Notaları melodika, keman, org, flüt çalgılarında çalabilirsiniz. Ceddin deden, neslin baban Hep kahraman Türk milleti Orduların, pekçok zaman Vermiştiler dünyaya şan. Türk milleti, Türk milleti Aşk ile sev milliyeti Kahret vatan düşmanını Çeksin o mel'un zilleti(hakirlik). E I--0-0-0-1-0---0-I--------0-------I B I------------3---I--3-3-3---3-1-0-I G I----------------I----------------I D I----------------I----------------I A I----------------I----------------I E I----------------I----------------I Part 2 E I------------------I-----------------I B I--1-0-------------I-----------------I G I------2-0-4-2-0---I--------2-0------I D I----------------3-I--3-3-3-----3-2--I A I------------------I-----------------I E I------------------I-----------------I Mehter Mehter takımı, Müşir Arif Paşa Osmanlı Kıyafetleri Albümü, 1839 Türk müziği Türler Yöresel tarzlar Festivaller Dergiler TV kanalları Listeler Ödüller Marşlar İlgili müzikler gtd Süre: 20 saniye.0:20 Bir mehter marşı Mehter (veya çoğulu mehterân), Osmanlı saray teşkilatında yer alan çalgı takımı. Dünyanın en eski askerî bandolarından birisidir. Yalnız üflemeli ve vurmalı çalgılardan oluşur. Savaşta ordunun yürüyüş ritmini belirleme, askerleri savaşa yüreklendirme; barış zamanlarında ise saati duyurma, devlet töreni, eğlence gibi farklı işlevleri yerine getirmiş ve Osmanlı Devleti'nin sembolü olmuştur. Selçuklular'dan Osmanlılar'a geçen askerî müzik geleneğinin bir parçası olan mehter teşkilatı, 1826 yılında Yeniçeri Ocağı ile birlikte ortadan kaldırılmış; 20. yüzyılda İstanbul Harbiye Askerî Müzesi'nde bir mehter takımı kurulması ile yeniden canlandırılmıştır. Günümüzde Türkiye'de Askeri Müze Mehter Takımı'nın yanı sıra belediyelerin, polis teşkilatının, liseler ve ilköğretim okullarının bünyesinde yer alan mehter takımları ile düğün-sünnet törenleri, kutlama, açılış gibi etkinliklerde görev alan ticari amaçlı kurulmuş mehter takımları mevcuttur.[1] Etimoloji Farsçada "en büyük", "daha büyük" anlamına gelen "mihter" kelimesinin Türkçeleşmiş halidir. Çoğulu olarak "mehterân" kelimesi Türkçeye yerleşmiştir. Kelime, "mihter" veya "mihtar" şeklinde bazı İslam devletlerinde, Memlüklerde ve Türkistan’da, "saray teşkilatında görevli memur veya vezir" anlamında kullanılmıştır.[2] Yapısı Mehter müziği açık havada icra edildiğinden, mehter takımı yalnız nefesli ve vurmalı çalgılardan oluşur. Takımın çekirdeğini davul-zurna çalgıları oluşturur. Takımda kaç çift davul-zurna varsa, o kadar "katlı" olduğu ifade edilir. Örneğin bir mehter takımı 16 katlı ise o takımda 16'şar davul ile zurna vardır, boru, nakkâre, zil ve kös sayısı ise değişik sayıda olabilir.[3] Osmanlı mehterinde yer alan başlıca nefesli çalgılar zurna, boru, kurrenay ve mehter düdüğü; vurmalı (ya da çarpmalı) çalgıların başlıcaları ise kös, davul, nakkare, zil ve çevgândır. Arka plan Savaşlarda düşmanı korkutmak, kendi askerlerini ise cesaretlendirmek için müziğin kullanımı, tüm eski toplumlarda mevcut bir uygulamadır. ÖrneğinHintler ve Partlar düşmanlarını büyük davullar çalarak ürkütmüş; Eski Yunanlılar borazan ve lavta kullanmış; Araplar def çalıp kahramanlık şiirleri okuyan muganniyelerden faydalanmıştır.[4] İlk Türk devleti olan Büyük Hun Devleti'nde de "tuğ takımı" denilen bir müzik topluluğu kurularak savaşlarda kulakları sağır edercesine çalınan davul sesleri ile düşmanın ürkmesi sağlanmıştır. Tarih Osmanlı öncesinde Türkler'de askerî müzik geleneği Büyük Hun Devleti'nde kurulan tuğ takımı, dünyada bilinen ilk askeri müzik topluluğu kabul edilir. Tuğ takımları, Göktürk Kağanlığı saraylarında ve beylerin karargâhlarında da yer bulmuştur. "Tuğ müziği" Karahanlılar döneminde "tabl müziği” (tabl, davul kelimesinin eski söylenme biçimidir) adını aldı; "tuğ takımı" ise "tablhâne" ye dönüştü. Hunlar devrinde başlayan Hanlık sarayında "nöbet vurma" (veya "tuğ vurma" ) geleneği, Türkler'in İslamiyet’i benimsenmesinden sonra da uygulanmaya devam etti. Hükümdarlık sarayının kapısında veya saltanat çadırının önünde namaz vakitlerinde çalınmak üzere davul ve onu tamamlayan diğer çalgılardan oluşan nevbet takımları (nevbethane) kuruldu. Nevbet takımlarının yaptığı müziğe nevbet-i penç (beş nöbet) veya nevbet-i pengane (beş vakit nöbet) denilirdi.[5] Vassal hükümdarlar, bağlı olduğu büyük devletin izniyle nevbet takımı kurabilir ve ancak izin verildiği kadar çaldırabilirdi.
0 notes
mdnbsrn · 1 year
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Yürüyüş saati 🍀
7 notes · View notes
atlasindurubilgeligi · 5 months
Text
Sevgili mektupdaş,
Yazma konusunda o kadar tembelleştim ki. İnan ne zaman yazmaya otursam üç beş satır sonunda pes etmiş buluyorum kendimi.
Sana uzun uzun yazmak, senle dertleşmek, derdini paylaşmak istiyorum. Ama tüm çarelerin tükendiği belki de sözlerin anlamsız olduğu yerlerdeyiz.
Biz, kendimiz nasılsak karlıkızdakini de öyle gördüğümüz için yanıldık ve kaybettik seninle. Biz hiç rol yapmadık, neysek onu söyleyip gösterdik oysa karşımıza çıkan insanın bize rol yapacağı, bazı hesaplar içinde olacağını hiç düşünmedik.
Neden bunu yapar ki bir insan. Sosyal medya yalan dünyasının gerçek hayattaki versiyonuna kandık işte. Haturlasana dünyanın en anlayışlı insanıydı kontes imza atmadan önce. Benimle öyle güzel sevişmişti ki, artık bundan sonra aradığım kadını buldum demiştim. Hatta sen de benim utangaç konuşmalarımdan siz seviştiniz değil mi. Hadi hadi çok belli... Demiştin.
Sonra noldu? Bir anda ben zorlamazsam aylarca kollarıma gelmemeye başladı. Diyelim ki cinsellikten gerçekten soğuk. Ve hep öyleydi. Bu kendi iddiası.
Evlenmeden seviştiğim kadın kimdi peki?
4 ay önce bir konuda ayrılığa düştük ve benimle o ilk günkü gibi beraber olması konusunda şart koştum. İstediği bir şeyi reddediyordum. Ve beni ikna edemiyordu. Bunu şart koştum. Ve bingo. 10 üzerinden 8. Ve bu gerçekten çok iyiydi.
Sonra dedim ki ona. Üç beş gün geçse zaten dediğini yapacaktım. Ama bunu keşke yapmasaydın. Çok ağır geldi bu. Çünkü istesen bu kadar yıldır bunu yaşayıp hiç sorun yaşamayabilirdik... Ama şimdi yapabildiğin halde yapmadığını, belli bir sebeple ve beni incitmek için yapmadığını biliyorum. Ve bu gerçekten çok üzücü...
Ona bunun olacağını söyledim. Beni başka kadınların kollarına sen itiyorsun dedim... Yıllardır yalvarıyorum. Sonuç? 45 oldum mektupdaş. Geçen cuma. Ve ömür gidiyor.
Ben boşanamam. Kızım var. Üstelik sorumluluk da duyuyorum. Kızıma söz verdim anne baba ile beraber büyüyeceksin ablan gibi olma diye elimden geleni yapacağım dedim. Ama hayat kaçıyor.
Geçen bana bir soru soruldu. Gerçekten hayatı yaşadığın, mutlu olduğun kaç tane anın var diye. 3 5 tane sayamadım bile.
Uzak kentte eli elime değmeyen vardı ya ゆま,beni terk etti. Bir kaç defa sexting yaptık. Hani aynı kentte değiliz ama birbirimizi arzuluyoruz hesabı. Önemsemeye ya da üzülmeye fırsatım olmadı bu terk edilişi. Çünkü aynı gün başka bir kadın girdi hayatıma. Ona Marcie diyelim. Snoopydeki o kısa siyah saçlı gözlüklü kız.
Geçen ay bir kaçamak yaptık. Buraya 2 saat uzaklıktaki bir dağ milli parkına gittik. Ne maceraydı. Gecenin bir yarısı oraya vardık. Henüz sadece iki yakın arkadaşız. Kek getirdi, kurabiye, ben de termos sıcak su kahve. Hava buz gibi. Zifiri karanlık ve o kadar ıssız ki. Yeri o seçmişti korktu görünce. Sonra sandalyede otururken indila'nın derniere dance'ını açtım. senle dans etmek istiyorum dedim. Dans etmedi. Sonra yürüyüş yaptık. Yollar taşlık. Yer yer uçurum gibi oyuklar... Aklıma pril ile izci kampında yaşadığım bir an geldi. Gökyüzünde biraz yıldız görünmekteydi. Yolun yanına geçtim yanıma çağırdım. Hadi uzan yıldızları izleyelim.... Kalkarken elini tuttum ve bırakmadım geri. Sonra aracın yanına geldik. Şarkıyı yeniden açtım. Hayatım boyunca böyle güzel dans etmemiştim. Soğuk bitti, karanlık bitti. Sıcacık nefesi, yanağı, ve dönüş için saati dörde kurdum ve dörde kadar sarıldık.
Öoüşmedik yok. Sarıldık. O kadar güzeldi ki.
Oradan geldikten 20 gün kadar sonra tam da ゆま'nın beni terk ettiği gün bana bir süredir aşık olduğunu söyledi. Benim de karşılıklı hislerim olduğunu bildiğini, hayatındaki en özel ve mutlu vaktin orada benimle olduğu...
Cumartesi günü sabahtan yazışırken hadi kaçamak yapalım dedik. Bu defa da 1 saat ötede bir yere gittik. Tabii şans işte benim akrabalarımla karşılaştık. Şansa bakar mısın. Kimseye demeyeceğini söyledi, benim kanımdan insanlar...
Kontes ile ne yaşadığımı zaten iki taraf da biliyor.
Ama o gün, liseli aşıklar gibi öpüştük. Tanrım özlemişim. Gerçekten seven bir kadının sarılması ve öpücüğü ne kadar şifalıymış...
Marcie, benim eski halim gibi. Dindar. Sevişmeyeceğiz gibi duruyor ki bendeki şansa bakar mısın?
Ama kimin umurunda ki.
O kadar güzel öpüştük ki. Hatta fransızca çok uzundu...
Marcie'yi bu kadar ayrıntılı anlatmak yerine daha sade ve kısa yazabilirdim. Ama istedim ki okurken benimle dolaş oralarda.
Ve satır aralarında gizlediğim o özlenmiş mutlu anları gör.
Son zamanlarda hayatımızda hep üzüntü kaos dert...
Sahi ben hiç gerçekten böyle mutlu mektup yazdım mı sana?
Sen bana posta ile yaz. Ben buraya eklerim yazma sırasıyla. Çünkü buraya yazmak için bşr sürü prosedür şifre vs...
En mantıklı olan bu.
Bu mektup mutluluk dolu olsun.
Acı kadehlerimizi elbette yudumlayacağız.
Şerefe
0 notes
yavuzbay-fan · 6 months
Text
ANLAYANA  (1/6)
ATATÜRK: "SIR.?"
BAŞKENT KÂDİM DEVLET:
13 EKİM
MİLLÎ MÜCADELENİN;
MERKEZİ OLAN ANKARA,
'Namazgâh Tepesi ve Anıt Tepe' 
'SIR'RIN DA.?
RASATTEPE <> TEVCİH.
BEŞ TEPELER <>TERCİH.
ALTIN TEPE <> TERKİP.
ATATÜRK'ÜN;
Bizzat ve ısrarla istediği,
Anıtkabir'inin yeri,
Öylesine bir tesadüfle seçilmemiş,
İnsanlık tarihinin binlerce yıldan..
BERİDİR;
Sürüp gelen ortak değerler DE.
Bilgi, Tespit, Kadim,
(Anne Kara/Sümer TANRI'SI)
Yargılarının ışığında bulunmuştur.
BU Değerlendirme DE..
“Bu tepe ne güzel Anıt yeri!”
(Roma 32 Anıtların Bölgesi)
Diye,
Sözünü ettiği yerdir.
ANITKABİR; (KURGAN) (*)
Bilinçli planı ve yapıldığı yerin önemi,
Tam manasıyla..
TÜRK MİLLETİ'NİN..
MİLLÎ TARİHİNDE;
Önemli BİR yeri OLAN,
Kurgan mantığına göre belirlenmiştir.
Anıtkabir’in bulunduğu yer OLAN,
Rasattepe eski bir,
Frigya, Sümerler, Romalılar, Bizanslılar,
Abbasiler, Selçuklular, Osmanlılar,
Ahilerin ysşayıp süregeldkleri..
'ZAT-I SERAP" Yerleşkesidir.
ANITTEPE'NİN;
Bölgesel yükseltisi 907 metredir.
ATATÜRK’ÜN;
Kabrinin bulunduğu yer ise 905 MTdir.
YANİ,
ATATÜRK’ÜN;
Ölüm saati olan 9: 05 İLE..
905 metre arasında bir bağ kurabiliriz.
ANITKABİRE;
'Aslanlı Yol' DENİLEN,
Doğu yönünden girilmektedir.
Yürüyüş yolunda asimetrik döşenmiş,
Döşeme aralıkları 5 santimetre olan,
Taş döşeme yapılmıştır.
BU uygulamanın gidişatın DA..
Gelen ziyaretçiyi başı önde yürümeye..
Zorunlu kılmaktadır.
'Aslanlı Yol’a yüksekliği,
4 metre olan 26 basamaklı..
BİR merdiven ile çıkılmaktadır.
26 sayısı sembolik olarak,
'26 Ağustos’taki Büyük Taarruza'
TÜRKLÜĞE İthaf edilmiştir.
26 basamaklı merdiven..
14 ve 12 basamak şeklinde..
BİR sahanlıkla iki bölüme ayrılmıştır. Merdivenlerden sonraki,
5 basamak İSE,
26 Ağustos Tan..
5 gün sonra,
Yunan ordusunun bozguna uğradığını,
YİNE,
Merdiven yüksekliğiNDEN..
4 metre İLE..
26 basamak sayısını çarptığımızda..
104 sayısı karşımıza çıkmaktadır.
104 Sayısı,
'MAYALAR' Takviminde sık geçen..
BİR sayı OLUP,
Bir Asrı ifade etmektedir.
'Aslanlı Yol’DA..
Aslanlar arasındaki mesafesi,
28.60 Mtdir.
BU bölümün alanı İSE..
366 metrekaredir.
BU sayı DA..
Güneş takviminde yaşadığımız,
Dört yılda bir meydana gelen..
(BİR ARTIK YIL) olan sayıdır.
'Aslanlı Yol’ DA..
12 Sağda,
12 de Dolda olmak üzere,
TOPLAM; 24 Aslan heykeli vardır.
BU 24 heykeller İSE..
24 OĞUZ BOYU'NU temsil etmektedir.
'ASLANLI YOL'UN;
Bitiminde..
'Tören Meydanı’NA ulaşılmaktadır.
Tören Meydanı;
TBMM ve Ankara Kalesi’nin,
Kesiştiği aks üzerindedir.
TBMM Genel kurul binasının,
Mozoleye uzaklığı 1920 Metredir.
1920 aynı zamanda..
TBMM’NİN kuruluş tarihidir.
Mozolenin;
Konumu mükemmel seçilmiştir.
Anıtkabir;
İnşaatının temel atma töreni,
1944 yılında yapılmıştır.
BU Nedenle Mozolenin;
Büyük sütunlarının yüksekliği,
19. 4 metre olarak belirlenmiştir.
ATATÜRK’ÜN Boyu 1.73 metredir.
BU Sayıyı,
19, 44 ile çarptığımızda..
33 metre yükseklikte OLAN,
BAYRAK;
Direğinin yüksekliğini vermektedir.
Tören Alanında Mozoleye;
42 basamaklı merdivenle çıkılmaktadır.
ATATÜRK;
42 yaşında...
CUMHURİYETİ ilan etmiştir.
(*)Kurgan veya Korgan;
Orta Asya ve Doğu Avrupa'daki..
Yığma Tepe,
Ve Höyük şeklinde bulunan,
ÖZELLİKLE,
Tahtadan yapılmış mezarlar İÇİN,
Kullanılan..
Bir tümülüs (gömü yeri) türüdür..
TÜRK ve ALTAY Kültüründe;
Kutsal Mezar, Türbeler,
ULU VE KUTLU Kişilerin..
Yattığı Gömüt.
Eski Türk geleneklerinde genellikle,
Yığma tepeler, höyükler şeklindedir.
"Geleceğe ilişkin öngörüler,
Kökleri tarihte olan ve buradan,
Beslenen canlılar gibidir’’
SON SÖZÜMÜZ.!
MİLLÎ Mücadelemizin karargâhı,
Devletimizin kalbi OLAN,
ANKARA'NIN KÂDİM BAŞKENT
Oluşunun fikri tasarrufunda,
Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK
Ve silah arkadaşları olmak üzere,
Tüm ŞEHİT ve GAZİLERİMİZİ..
RAHMET ve MinnetleRİMİZLE..
Lillah-il FATİHA...
HEP BİRLİKTE; DAİM OLARAK;
Dualarla, Tesbihlerle, Zikirlerle..
Devlet'imizin Bekası İÇİN,
AND lı siperlerimizdeyiz..
Bi avnike Ya Mu'in...
SELÂM VE DUA İLE KALINIZ
STRATEJİTÜRK
0 notes
gundemarsivi · 6 months
Text
Tumblr media
Yarayı Büyütme
✍🏻 Anıl Güven
https://www.gundemarsivi.com/yarayi-buyutme/
Gözlerimin içine o kadar güzel ve derin baktı ki; ona seni öpebilir miyim diyecektim, o dudağını dudağıma yapıştırdı…
Gecenin bir saati rüyadan uyandım. Odanın içi buz gibi soğuk. İçimde tarifsiz bir hoşnutsuzluk. Damağımda dün akşamdan sarkan içkinin kekremsi tadı! Duvarda on dokuzuncu yüz yıldan kalma, ağaç oymalı saatin tik tokları kulağımı tırmalayıp duruyor su!…
Birkaç gün önce, rüzgarına un serptiğim sevinin, iki kişilik öyküsünden süzülenleri eleğiyle birlikte duvara asmıştım.
“Haydi iskeleye doğru yürü bakalım”, diye bağıran iç sesime uydum. Eşofmanı, çorabı giyindim, çamaşır makinesinin üzerinde duran anorağı aldım. Tam dışarı kendimi atacaktım ki; evimin sert ama bir o kadarda sevimli köpeği kapının eşiğinde hazır bir durumda beni bekliyordu… Koşar adım basamaklardan indim. Oscar da ardımdan… Gökyüzü lacivert bir örtü ile kaplı. Hafif bir yağmur çiseliyor… Hava orta şekerli Türk kahvesi tadında. Sokağın ölgün ışıkları içimdeki tedirgin karanlığı aydınlatıyordu!..
Denizin kuvvetli dalgaları yürüyüş yolunu kum, çakıl taşlarıyla bezemiş… Attığım her adım belleğimde yapışmış anılar çağlayanından anları patlatıyordu.
“Gökçen’i bir erkekle öpüşürken gördüm” dedi.
“Saçmalama Sude!.. ” dedim. ”Çok uykusuzum, uyumam gerekiyor!”
“Saçmalamıyorum. Lütfen telefonunu kapatma. Ne olur dinle beni “
“Tamam. Dinliyorum!”
“Daha da iğrenci, o adamın eli kocamın kalçasını okşuyordu. Bir süre sonra el ele tutuşup Kafenin tuvaletine girdiler!”
“Olamaz!”
“Yemin ederim, gözlerimle gördüm!”
“Unut gitsin!”
“Nasıl unuturum ya? Ben, bu adama erdenliğimi verdim, erkek diye koynuma aldım; on yıldır birlikteyiz, yatakta, sokakta, çarşıda, pazarda, tatilde, olur olmaz ne istediyse ben ona onu sundum.”
“Demek ki çok fedakarlıkta bulunmuşsun…”
“???!!!”
“Eve git. Vur kafayı, yat! Yarın görüşürüz.”
“Dinlesene beni! Senin gibi arkadaşsın gözünü sevdiğim!”
Hiç yanıt vermedim. Telefonu yüzüne kapattım.
Oscar önümde, benim gibi o da yavaş yavaş gidiyordu. Arada başını geriye doğru atıp bana bakıyordu. Her bakışı sanki bana acıyor gibiydi!
Kuzeyden gelen bulut kütlesi üzerimizden geçerken taşıdığı yağmuru serpti gitti. Oscar arada duvar diplerini koklaya koklaya ilerlerken telefonum çaldı.
Gecenin bu saatinde?
“Alo?”
“Neredesin?”
“Sahilde yürüyüş yapıyorum!”
“Sude intihar etmiş!”
“Şaka mı yapıyorsun oğlum sen?”
“Ne şakası? Manyak mısın sen? Kadın kendisini evin balkonundan aşağıya beyaz bir çarşafla asmış!”
Soluğum kesildi. Olağanüstü hayata bağlı, cıvıl cıvıl, oturduğu yerde bir türlü duramayan. Gülümseyen yüzüyle herkese omuz veren Sude… Olamaz böyle bir şey ya… Gerçekten olamaz!
İki hafta önce, ilk duruşmada boşanmışlardı… Sevinçli bir sesle beni aramıştı: “Özgürüm artık!” demişti. Akşam işten çıktıktan sonra seni gelip alacağım, senden sonra da Nilgün‘ü alırız. Kutlama yapalım canım arkadaşım… Masa benim ona göre. Rakılar, şampanya, mezeler, balık… Sarhoş olmak istiyorum. Hem de çoook! Kafam bir milyon olsun istiyorum. Sonra mı? Olanlardan ve olacaklardan ben sorumlu değilim! Bu gece için sana hiçbir konuda söz veremem… Dağılmak istemiyorum lan. Anlıyor musun beni? Bak, peşin peşin söylüyorum, tuvalet bahanesiyle masadan kalkıp gidip çaktırmadan hesabı ödersen Nilgün’le ikimiz sorarız sana hesabını vallahi…
On yıl lan bu on koca yıl… Offf be! Acayip derecede mutluyum. Ve bu gece olağanüstü bir kadın olacağım. Çok şık şeyler giyeceğim… Birazdan kuaför randevum var. Haydi, şimdilik hoşça kal, sende git şu sakallarını kestir artık!..
Atina
Anıl Güven
0 notes
cakarazi · 6 months
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
12 Kasım 2023
ver-yan-sın!
Gece boyu delindi gök, titredi ev, uyku nerelerde kaldı. Alarmlar düetiyle 7:30’da uyandık. Balkonda ilk nefes, kavakların tepesinde hafifcecik süzülen sis bulutları. Sobada odunların altını iyi beslemek lazımmış. Ver, yansın. Cemal’de zahterli kahvaltının ardından evin diplerine ve köşelerine giriştik. Her dolabın kapağı açık, ayıklanacak eşyalar, pencereler sineklerle kaplı. Veryansın! Her şey bir anda nasıl böyle ortalığa dökülüp, etrafa saçılıp sonra bir anda yerlerini bulabiliyor? Haydi hava kararmadan kısa bir yürüyüş! dikenli böğürtlen çalılarına takılmamak için fazla düşünerek hareket etmek yerine hızlıca, aldırmadan içlerinden geçip ilerlemek işe yarıyor bazen. Arazide şimdiden mantarları görmeye başladık. At kuyruğunun ne ilginç yaprak dizilimi. Belki şurada küçük mutlu bir stüdyo vardır.
Kaan araziye vardı, hemen kollarını sıvadı. Her şey evlerin altlarına yerleştirildi. Yemek saati oldu bile, Heh Melis ve Emre de geldi. Cemal, Reşit, Hüseyin, Kaan, Mihran, Emre, Melis, Nazlı arazide gece yürüyüşünden sonra sohbete kulübeye geçtik. Sular ayakları ıslattı, sular ısındı, sular çekildi, sular çıkarıldı, sular hasat edildi. İznik’te su olmak, Datça’da su bulmak derken yatma vakti. Yarın sabah Jilber ve ekibi bize katılıyor ve hep beraber ilk maceramız mantarlar. 11’de teker döner!
1 note · View note
teknolojik-urun · 1 year
Text
Garmin Fenix 6X Pro
Garmin Fenix 6X Pro, macera ve spor tutkunlarının vazgeçilmez tercihi! Bu şahane saat, sağlamlığı ve özellikleriyle adeta hayatınızın her anında size eşlik etmeye hazır. Şık tasarımı, güçlü batarya ömrü ve GPS özelliği sayesinde sizi asla yarı yolda bırakmaz. İster dağlarda yürüyüşe çıkın, ister şehirde koşuya; bu eşsiz saat, performansınızı takip etmek ve verimli bir antrenman yapmak için idealdir. Kalp atış hızınızı, adımlarınızı ve uyku kalitenizi ölçebilir, ayrıca müzik dinleme ve akıllı telefon bildirimlerini bile alabilirsiniz. Spor ve macera dünyasında bir efsane haline gelen bu harika saati keşfetmeye ne dersiniz? Siz de deneyimlerinizi sosyal medyada paylaşarak, bu mükemmel yol arkadaşınızın heyecanını ve enerjisini dostlarınızla paylaşabilirsiniz!
0 notes
fiyatinedir · 1 year
Text
Mini Kepçe Kiralama Fiyatları
Tumblr media
Mini Kepçe kiralama yapmak isteyen proje sahiplerinin işini kolaylaştırmak adına mini kepçe kiralama fiyatları listesini araştırdık. Sizlerde projeniz için en uygun kiralık mini kepçe arayışı içerisindeyseniz sitemiz bu konuda sizlere yardımcı olacaktır. Sitemizde yer alan kiralık mini kepçe fiyatları günceldir. Haftalık olarak ta güncellenecektir.
Tumblr media
Kiralık Mini Kepçe
Mini Kepçe Kiralama Fiyatları
Projelerde kullanmak üzere Kiralık Mini Kepçe arayışı olan tüketicilerin işini kolaylaştırmak üzere hazırladığımız mini kepçe kiralama fiyatları listesini sizler için paylaşıyoruz. Kiralanacak AraçKiralama SüresiFiyat AralığıYol BedeliMini Kepçe FiyatıSaatlik600 TL ile 850 TL450 TLKiralık Mini Kepçe FiyatıGünlük1.600 TL ile 3600 TL500 TLMini Kepçe Kiralama FiyatıAylık28.000 TL ile 51.000 TL-Mini Kepçe Kiralama Fiyatları Paylaştığımız mini kepçe kiralama tablosunda saatlik, günlük, aylık kiralık mini kepçe fiyatlarını ortalama rakamlarda görebilirsiniz. Kiralık mini kepçe Fiyatları, Kepçenin markasına, özelliğine ve kapasitesine göre değişkenlik gösterdiğinden dolayı paylaştığımız tabloda sadece fiyat aralığı verdik. Net fiyat almak isteyenler tahsincan.com.tr ile kiralık mini kepçe fiyatlarıyla ilgili görüşebilir veya yorumlar kısmından iletişime geçebilir.
Tumblr media
Mini Kepçe Kiralama
Kiralık Mini Ekskavatör Fiyatları 
2 tonluktan 20 tonluğa kadar, her türlü kepçe ve mini ekskavatör kiralama isteyenler için Kiralık Mini Ekskavatör Fiyatları: ZAMAN DİLİMİFİYAT ARALIĞIYol Bedeli (1 saatlik ücret üzerinden)Saatlik350 TL-750 TL450 TL-550 TLGünlük1.850 TL-2.600 TL450 TL -550 TLAylık34.000 TL-71.000 TLKiralık Mini Ekskavatör Fiyatları  Kiralık Ekskavatör Fiyatları Bu ücretlere ek olarak Yol Bedeli de tahsil edilecektir. Gidilecek km mesafesine göre yol bedeli kiralama ücreti üzerine eklenerek bu fiyatlar genellikle, bir saatlik çalışma bedeli kadar yani 450 TL-750 TL arasında olur. Mini Kepçe kiralama fiyatları ile ilgili sizlere güncel bilgileri sunduk. Kepçe çalışma saati nedir? Kepçe çalışma saatleri şu şekildedir; Sabah 08:00-17:00 arasında, Cumartesi günü 09:00-16:00 saatleri arasında çalışabilir. Pazar günleri ve resmi tatillere denk gelen günler ise ÇALIŞAMAZ. Mini Ekskavatör kaç ton? Mini Ekskavatör ya da Kompakt Ekskavatör olarak tanımlanan iş makinası kauçuk paletli ve çelik paletli yürüyüş aksamıyla hidrolik akışkan teknolojisi ile çalışan, tonajı 0.7 ile 8.5 ton arasında değişen değerlerde olur. Mini Ekskavatör kaç kilo? Mini Ekskavatörler ortalama 9 ton yani 9000 Kilodur. Mini Ekskavatörlerin En Sık Kullanıldığı Alanlar Bazı alanlarda çalışmak çok zahmetli olabildiği gibi iş Makinaları sokabilmekte mümkün olmayabilir. Özellikle inşaat ve tarım sektöründe bu gibi sorunlar ile sık sık karşılaşılmaktadır. Çok büyük ebatlara sahip olan iş Makinaları bu alanlara giremedikleri için işler aksamakta veya insan gücü ile çok yavaş ilerleyebilmektedir. Bu sorunun ortadan kalkmasını sağlamak için mini ekskavatör kullanımı kesin bir çözüm olabilir. Birçok farklı özelliğe sahip olan mini ekskavatörleri kullanmanın avantajları şu şekilde sıralanabilir; - Kauçuk ve çelik yürüme aksamları sayesinde her türlü alanda hareket edebilirler. - Pimli bağlantıları sayesinde kepçe uçlarında yer alan ekipmanlar kolayca değiştirilebilir. Bu sayede birçok farklı iş için kullanılabilir hale gelebilirler. - Küçük ebatları sebebi ile dar alanlarda rahat bir şekilde hareket edebilir ve dar girişlerden geçebilirler. - Her ne kadar mini boyutlar da olsalar da ciddi yüklerin kaldırılmasını ve taşınmasını sağlayabilirler. - Yakıt tüketimleri azdır ve kiralama bedelleri de düşüktür. - Dar alanlarda insan gücü ile uzun zaman tamamlanamayacak işlemlerin birkaç saat içinde tamamlanmasını sağlayabilirler. - Küçük oldukları için bir noktadan başka bir noktaya sevk edilmeleri için büyük nakliye araçlarına ve trafikte güvenlik konvoyuna ihtiyaç duymazlar. - Diğer iş Makinalarından farklı olarak ön veya arka tarafta yer alan dozer bıçakları sayesinde kar küreme veya zemin düzeltme gibi amaçlar ile de kullanılabilirler. Dikkatinizi Çekebilir: Ev Tadilat Fiyatları Read the full article
0 notes
psikologkonya · 1 year
Text
Konya Aile Danışmanı
Ara Tatilde Aile Bağlarını Sağlamlaştıracak Öneriler – Hep birlikte telefon, tablet ve TV’den uzaklaşarak oyun geceleri yapın. Ekiplere ayrılın ve yarışmalar düzenleyin. – Her akşam yemeğini birlikte hazırlamaya çalışın. Yemekten sonra yine birlikte yürüyüşe çıkın. – Herkesin hoşuna gidecek bir kitap seçerek her akşam 1 saat ailece okuma saati yapın. – Herkesin ortak aile anılarınızdan birini…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes