Tumgik
#Kleopatra Havuzu
gezikent · 2 years
Text
Pamukkale Travertenleri | Pamukkale Gezilecek Yerler
Pamukkale Travertenleri | Pamukkale Gezilecek Yerler
PAMUKKALE TRAVERTENLERİ – DENİZLİ Pamukkale Travertenleri her görenin hayran kaldığı beyaz bir cennet aslında. Bu beyaz cenneti anne babamın dur, yapma, oraya gitme, dikkat et, şimdi düşeceksin diyerek peşimden koştuğu,  henüz çocuk yaşlarda keşfedenlerdenim.  O günlerden bu günlere ise Pamukkale travertenleri, sonsuz beyazlığa sahip kocaman bir pamuk tarlası olarak anımsadığım bir hatıra…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
kolaykaravan · 2 years
Photo
Tumblr media
İzmir'den 4 Günlük Karavan Rotası
İzmir’den Karavan Rotası
Kolay Karavan olarak sizler için İzmir’den çıkışlı en güzel karavan rotasını hazırladık. Yapmanız gereken sadece kendinize 4-5 gün ayırıp, bu eşsiz deneyimi yaşamak!
Karavan kiralamayı, doğaya ulaşan en kısa yol olarak görüyor, en kolay, en hızlı ve en güvenilir karavan kiralama deneyimini sunmak için çalışmalarımıza aralıksız devam ediyoruz.
Türkiye’deki karavan kamp alanları ile sizler için görüşmeler ve ziyaretler yapıyor, en doğru adresleri deneyimleyerek karavan kiralama yapan misafirlerimize hazırlıyoruz. Yakın dönemde bu alandaki çalışmalarımızın topluca sunulduğu alt yapılara da geçiş sağlayacağız.
Sizlerden en çok gelen sorulardan birisi olan “İzmir’den karavan kiralayarak nerelere gidilir?” sorusuna cevap bulmak için, Müşteri Başarı Uzmanlarımız'dan Eda, sizler için bu güzel yazıyı derledi.
Keyifli okumalar dileriz.
İzmir’den Başlayan Akdeniz Rotanız; İzmir- Aydın- Muğla- Antalya- Denizli
İzmir ilinden yola çıkarak Akdeniz turu yapmak sizlere iyi gelecek, özgürlüğü keşfedeceksiniz. İlk adresiniz Aydın’da bulunan tarihi yerleri ziyaret etmek olmalıdır. Tarihi antik kentlere veya kalelere gidebilir tarihin derin sularında gezinebilirsiniz. Aydın’a gitmişken mutlaka deniz koylarına uğrayın ve Kuşadası’nın yaz havasını soluyun. Geceyi Muğla’da geçirmeniz sizin için oldukça farklı olacaktır. Konaklamak için çam ağaçları arasında muhteşem deniz manzarasının keyfini çıkarmak istiyorsanız Datça Aktur Camping karavan kamp alanını tercih etmelisiniz. Masmavi koyları gözlerinizi kamaştıracak Hisarönü Körfezi'ne karşı kamp yapmak ve çam ormanıyla doğanın serüvenlerini deneyimlemek isterseniz Hisarönü Köyü Bozburun yolu üzerinde bulunan Evcan Camping konaklayacağınız yer olmalıdır.
Muğla’nın tarihi zenginlikler açısından en zengin ilçesi olan Milas’a gitmelisiniz. Helenistik dönem mimarileri ile dikkat çeken Herakleia Antik Kenti, etkileyici Zeus Tapınağı ile ünlü Euromos Antik Kenti, tarihi Erken Tunç Çağı’na kadar uzanan Labranda Antik Kenti gibi Milas’ta bulunan tarihi yerler keşfedilecek pek çok hazineye sahiptir. Doğa severlere unutulmaz bir deneyim sunan Uyku Vadisi, Saklıkent Kanyonu, Kelebekler Vadisi ve Saklı Göl doğanın içinde yorgunluğunuzu atabileceğiniz rahat bir nefes alabileceğiniz çok sevilen gezi alanlarındandır. Masmavi denizinin tadını çıkarabileceğiniz Ölüdeniz, Cennet Koyu ve Bodrum’un keşfedilmeyi bekleyen gizli koyları mutlaka uğramanızı önerdiğimiz yerler arasındadır.
Akdeniz turuna başlamışken ilk aklımıza gelen tatil şehrimize uğramadan olmaz. İnsana huzur veren denizi, doğa harikası olan şelaleleri ve eşsiz sahilleri ile sizleri karşılayacağından emin olabilirsiniz. Türkiye’nin en özel yerlerinden biri olan Düden Şelalesi etrafında özel mağara yapıları bulunmaktadır. Dev oyuklar bulunan bu şelalenin etrafında aynı zamanda da özel oturma alanları yer almaktadır. Düden Şelalesi’ne gitmeyi ihmal etmeyin. Antalya’da düzenlenen doğa gezileri ve rafting turlarının en popüler adreslerinden olan Manavgat Şelalesi Antalya Merkezinde bir saatte ulaşabileceğin bir tabiatı cenneti. Köprülü Kanyon, Tazı Kanyonu, Sapadere Kanyonu ve Göynük Kanyonu doğa güzellikleri ile ünlü Antalya’nın başka bir tabiat harikalarıdır. Antalya’nın sahillerini, antik kentlerini ve doğa harikalarını izlemek için Olympos Teleferik sizler için Akdeniz’in muhteşem kuş bakışı manzaralarını sunacaktır. Akdeniz’in doğa havası ile huzurlu bir gece geçirmeniz için Kaş Camping zeytin ağaçlarının gölgesinde, denize sıfır, hayallerinizin ötesinde bir doğa deneyimi yaşamanız sağlar. (https://www.instagram.com/kaskamping/)
Yeryüzünde benzersiz doğa harikası olan Pamukkale’yi görmek istemez misiniz? Denizli‘de yer alan Pamukkale, her yıl milyonlarca insanın ziyaret ettiği kar beyazı travertenleri, şifalı termal suları, büyüleyici Kleopatra Havuzu, Hierapolis Antik Kenti ve görkemli antik tiyatrosu sizlere farklı bir deneyim kazandırıyor olacaktır. Pamukkale’nin efsanevi hikayesini de öğrenmeyi ihmal etmeyin. Geniş ve rahat ahşap verandaların veya çimlerin üzerinde oturarak Denizli Ovasın'a hâkim konumdan kuşbakışı seyir keyfi yaşamanızı sağlayan Tepe Camping konaklamanız için ideal karavan kamp alanıdır. Doğa harikaları ile dolu keyifli tatilinize Aydın üzerinden geçerek İzmir’de sonlandırabileceksiniz.  
Karavan rotanıza karar vermek ve değiştirmek tamamen sizlere bağlı bir karardır. Görmek istediğiniz şehirlere neden karavanla gitmiyorsunuz? Tek yapmanız gereken karar vermek ve KolayKaravan'dan güvenilir şekilde bir karavan kiralamak. Sonrasında yola çıkmak için milyonlarca nedeniniz olacak...
Yeni deneyimler keşfetmek, kültürel zenginliklere yakından şahit olmak Kolay Karavan sayesinde çok kolay. Kolay Karavan ailesi olarak bizler seyahat rotanızda sizlere yardımcı oluyoruz.
0 notes
gozdehaber · 2 years
Text
Bülent Ersoy asansör sevdasından vazgeçmiyor! Çeşme'de evlenip...
Bülent Ersoy asansör sevdasından vazgeçmiyor! Çeşme’de evlenip…
Bülent Ersoy asansör sevdasından vazgeçmiyor! Çeşme’de evlenip… Sayısız gayrimenkul yatırımıyla isminden kelam ettiren Bülent Ersoy, bu kere rotasını Çeşme’ye çevirdi. Denize sıfır beş odadan oluşan bir taş konut satın alan Ersoy’un yeni meskenine Kleopatra havuzu ve asansör de yaptıracağı öğrenildi. Sayısız gayrimenkul yatırımıyla isminden kelam ettiren Bülent Ersoy, bu defa rotasını Çeşme’ye…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
gallipolidaytours · 2 years
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/pamuklara-sarilmis-gercek-bir-hazine.html
Pamuklara sarılmış gerçek bir hazine
Tumblr media Tumblr media
Aslında yeni bir kent Denizli. Büyük Menderes Nehri’nin bir kolu olan Aksu Çayı’nın dereleriyle desenlenmiş bir plato üzerine kurulu olsa da antik çağda kent, şimdiki yerinden 6-7 kilometre uzaktaymış. Yıllar geçmiş, Ege kıyılarından iç kesimlere sokulan doğal bir yol üzerinde olan şehre yeni yollar yapılmış, ulaşım kolaylaşmış, nüfus hızla artmış; tarımdan tekstile, sanayiden turizme ülkemizin en büyük 10 ekonomisi arasına girmiş. Denizlililer bununla birlikte doğa ve tarihi miraslarına da sahip çıkmışlar.
Tumblr media
Hürriyet Seyahat gezgini Serda Büyükkoyuncu Laodikya’da
En güzeli de bu. UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ndeki Pamukkale’nin ‘traverten’ denen beyaz pamuksu yüzeylerinin oluşum sebebi, yer altından yeryüzüyle buluşmaya çıkan termal suların içindeki minerallerin havadaki oksijenle karşılaşması…
Tumblr media
Kleopatra Havuzu’nun diğer adı Antik Havuz. Ekstra bilet alarak sıcak suda ve antik sütunların arasında yüzebiliyorsunuz
Bu esnada mineral etki kayboluyor, geriye kalsiyum karbonat kalıyor. Bu madde zamanla çöküp sertleşiyor ve bu sayede travertenler oluşuyor. Traverten bölgesinde 17 tane kaynak var; su sıcaklıkları 33 ila 100 derece arasında değişiyor.
Kleopatra burada da var
Balayını topraklarımızda yapmış olması sebebiyle pek çok yerde Mısır Kraliçesi Kleopatra’nın adıyla anılan kumsallar, kıyılar, hamamlar vardır; duymuşsunuzdur. İşte bunlar gibi bir Kleopatra Havuzu da Pamukkale’de var, diğer adıyla Antik Havuz. Belgelenemese de yüzyıllar önce bu havuzun, bölgede meydana gelen depremlerin yol açtığı çukura dolan şifalı sularla oluştuğu söyleniyor… Buradaki termal suların özellikle kalp-damar sertliğine, romatizmal, dermatolojik ve gözle ilgili hastalıklara da iyi geldiği söyleniyor. Bu arada yılda 2 milyon turist ağırlayan Pamukkale’ye günübirlik değil de konaklamalı, katma değerli turist çekebilmek ve farkındalık yaratmak için Denizli Genç İş İnsanları Derneği (DEGİAD) ‘Pamukkale’de Dönüşüm Seninle Başlıyor’ isimli bir yarışma düzenlemiş. Türkiye’nin her yerinden 51 proje başvurmuş. DEGİAD’ın mimar üyelerinden oluşan bir çalışma grubu, yarışmaya katılan fikirler arasından 44 bin metrekarelik Pamukkale Köyü’nü baştan aşağı yenileyecek tavsiye niteliğinde bir proje ortaya çıkarmış.
Paraşütü de deneyin
Bölgede uzun konaklamayı kalıcı olarak arttırmak için birkaç yıldır hayata geçirilen sıcak hava balonu ve yamaç paraşütü etkinlikleri de çok favori. Dantel gibi bembeyaz Pamukkale’nin üzerinden balonla da paraşütle de uçmak unutulmaz bir iz bırakıyor seyahatimizde.
Tumblr media
Her ne kadar çoğu kez bölgeye göz alıcı travertenleri görmek için gidilse de tepenin zirvesindeki Roma kaplıca kasabası Hierapolis’in kalıntıları bölgenin göz kamaştırıcı adresi. Özellikle geçen yıllarda tamamen gün ışığına çıkarılan ve İmparator Domitian’a adanan Sütunlu Cadde’nin devamında Roma hamamları var. Bugün müze olarak kullanılan bu hamamlar küçük ama eser varlığı açısından ilgi çekici. İçinde heykeller, kabartmalar, paralar ve lahitler bulunmuş. Genelde zenginlerin gömülmesi için yapılan lahitler, ayrıca işlemeleriyle de değer taşıyor. Bir ilginç bilgi: Lahitlerin diğer adı sarkofaj yani ‘et yiyen’.
Tumblr media
Cehennem Kapısı
Eskiden insanlar lahitlerin içine koydukları cansız bedenlerin birkaç yıl sonra sadece kemikten ibaret olduğunu görünce böyle bir adı uygun görmüşler. Bergama Kralı 2. Eumenes tarafından MÖ 2’nci yüzyılda kurulduğu düşünülen Hierapolis kenti, adını Amazonlar kraliçesi Hiera’dan almış. Aslında bir Helen kenti olarak günümüze ulaşabilirmiş. Ama MS 60’ta yaşanan büyük depremde neredeyse tamamı yıkılmış, sonrasında da sık sık depremlerden nasibini aldığı için ilk halinden pek eser kalmamış. Bugün gördüğümüz, depremlerden sonra yenilenen Hierapolis.
Hıristiyanlar için kutsal
Burası Roma kentlerinin tipik özelliklerini taşıyor ama esas önemi, Hıristiyanlık için kutsal kabul edilmesi. Çünkü Hıristiyanlığın kabul edildiği ilk yerler arasında. Ayasofya’yı inşa ettiren Bizans İmparatoru Jüstinyen, Hierapolis’teki herkesin pagan geleneklerini bırakması ve Hıristiyanlığı seçmesi için John isimli bir piskoposu görevlendirmiş. O da tam 80 bin kişinin Hıristiyanlığı kabul etmesini sağlayıp 98 kiliseyle 12 manastır inşa ettirmiş. İncil’de de Hierapolis’ten bahsediliyor. Ayrıca 12 Havari’den biri olan Aziz Philip’in Hierapolis’te yaşadığına ve 7 oğluyla birlikte öldürüldüğüne inanılıyor. Aziz Philip için yapılan mezarın kalıntıları da günümüze ulaşanlar arasında. Hierapolis’in mezarlığını dikkatli gözlerle gezmek gerek. Çünkü mezar taşlarında ilginç detaylar var. Bir tanesi, üzerinde yazan bedduayla insanı korkutuyor! Denmiş ki; “Mezarıma girmeye kalkan hırsız, yürüyecek toprak, seyredecek deniz bulamasın, çocuksuz ve mutsuz bir hayatın ardından öldüğünde tanrıların laneti üzerinde olsun.” Ölenlerin şahsi eşyalarıyla gömüldüğü bu mezarlar çok önemsenmiş. Aileler mezar bakımıyla çiçeklendirilmesi için ücret ödermiş… Tüm bunların yanında mitolojik bir öykü ve ‘Cehennem Kapısı’ denilen bir bölümle de dikkat çekiyor bu antik kent.
Kapının sahibi Hades…
Kapının hikâyesine geçmeden önce Hades’i tanımalıyız. Mitolojik bir tanrı; yeraltı ondan soruluyor. Kronos ve Rhea’nın 6 çocuğundan biri. Görünmez, vahşi, söz dinlemez, asabi, kindar, nefret dolu, katı yürekli bir tanrı Hades. Antik Yunan’da yeraltı dünyası mağaraları, nehirleri, tarlaları olan bir yer olarak düşü- nülüyor. Yeraltı deyip geçmeyin, tüm madenler ve yeraltı zenginlikleri orada ve hepsi Hades’in. Hatta tüm yeraltının hazineleri onun olduğu için Romalılar ‘varlıklı’ anlamına gelen Plüton demişler ona sonradan. Hades’in yanında ölüleri kayığıyla yeraltı dünyasına geçiren Kharoon ve bir de Kerberos isimli üç başlı köpeği varmış. Devasa zincirlere bağlı bu korkunç yaratığın görevi, ölülerin yeryüzüne çıkmasını engellemek. İşte 2013’te ortaya çıkarılan Cehennem Kapısı’nın önündeki beyaz heykel, ölüler tanrısı Hades ve köpeği Kerberos. Arazide gördüğümüz kazılardan çıkan heykel parçaları dikkate alınarak yapılmış üç boyutlu bir modelleme aslında. Cehennem Kapısı denen bir mağara gerçekten varmış. Yanına bir de tapınak yapmışlar; Apollon Tapınağı. İnanışa göre mağaradan geçilerek girilen yeraltı dünyasının tanrısı Hades’e kurbanlar veriliyor. İnsanlar kurban için tapınaktaki din adamlarına ödeme yapıyor. O da adak hayvanı tapınağın içine götürüyor ve ilahi bir müdahaleyle hayvan oracıkta ölüyor, din adamı dışarı çıkıyor… Hayvanı öldürenin ne olduğu bilinmiyor!
Ölümcül karbondioksit
Bu efsaneyi araştıran Hardy Pfanz isimli bir Alman biliminsanı olayı çözmüş… Kendisi volkan patlaması ve benzeri jeolojik süreçler sırasında açığa çıkan gazlar üzerinde çalışmalar yapan bir biyolog. Pfanz araştırmaya başladığında mağara girişinde düzinelerce ölü hayvan olduğunu görünce havayı test ediyor. Normal havada karbondioksit oranı yüzde 0.04 civarındayken burada yüzde 80’lere ulaşıyor. Ölümcül bir düzey. Bu aşırı karbondioksit seviyesi, bölgenin kaplıcalarını ve travertenlerini de ortaya çıkaran jeolojik sistemden kaynaklanıyor. Pamukkale, 35 kilometre uzunluğundaki aktif bir tektonik fay hattı bölgesinde. Bu hatlardan biri doğrudan şehir merkezinden geçerek Apollon Tapınağı’na uzanıyor. Ve ölümcül karbondioksit buradan sızıyor. Hayvanları öldüren gaz, din adamlarını neden öldürmüyor peki? Karbondioksit havadan daha ağır olduğu için, geceleri hava daha soğuk olduğunda zeminde birikiyor ve yer seviyesinde ölümcül bir gaz gölü oluşturuyor. Yani burunları yere daha yakın olan hayvanlar bu zehirli bulutta çabucak boğuluyor ama daha uzun boylu olan insanlar hayatta kalıyor. İşte tüm bunlardan dolayı bugün Cehennem Kapısı tuğlalarla örülmüş durumda. İçine girilmiyor ama öyküsü dinleyeni hayran bırakıyor.
Kraliçenin kenti depremlerle yıkılmış
Bir tarafınıza 2.571 metre yükseklikteki Honaz Dağı’nı diğer yanınıza da bembeyaz uzanıp giden Pamukkale’yi alın. Tam ortasında göreceğiniz yer, tarihi MÖ 3.000’e kadar ulaşan Laodikya olacak. Milattan Önce 261-245 yılları arasında, Suriye Kralı 2. Antiokhos tarafından kurulmuş; kente karısı Laodikeia’nin adını vermiş. ‘Laodike’nin kenti’ anlamına geliyor. MS 7’nci yüzyılda büyük bir depremle yıkılmış. Yenisini bugünkü Kaleiçi taraflarında inşa etmişler. Üzerinden çok uzun yıllar geçmiş Selçuklular ve Bizanslılar arasındaki savaşlar sonucu ciddi hasar görmüş Üstelik can damarları su yolları da kullanılamaz hale gelince zamanla terk edilmiş Laodikeia. Denizli’ye 6 kilometre uzaklıktaki bu kent, geçmişte yün ticaretiyle çok zengin olmuş. Yapılan kazılarda geç kalkolitik eski tunç çağına ait mimari, seramik ve çakmaktaşı buluntularına ulaşılmış. Sadece bu kadar değil, Laodikya’nın hazineleri araştırılıyor ve yeni keşifler yapılıyor. Bir açıdan daha Laodikya çok önemli. Aslında yabancı turistlerin antik kentin yolunu tutmasını sağlayan özelliği, İncil’de bahsedilmesi. 4 İncil yazarından biri Aziz Yuhanna’nın cemaatine mektup yazdığı 7 kiliseden biri Laodikya’da. Diğerleriyse Efes, İzmir, Sart, Akhisar, Alaşehir ve Bergama’da.
Ilık sular, ılık insanlar
Laodikya halkı başlarda Hıristiyanlığa geçiş için biraz isteksiz davranmış. Aziz Yuhanna da termal suları kullanarak yaptığı metaforla onlara inceden bir mesaj göndermiş. ‘Yaptıklarınızı biliyorum. Ne soğuk ne sıcaksınız, ılıksınız’ diyerek net olmalarını ya Hıristiyanlığı benimsemelerini ya da reddetmelerini; arada kalmış bir tavır sergilememelerini istemiş. Bu nazik uyarı işe de yaramış çünkü Bizans döneminin en önemli Hıristiyan şehirlerinden biri olacak kadar inançlı hale gelmişler. Hatta bir adım öteye geçmiş Laodikya ve piskoposluk merkezi olmuş. 350 metrelik ölçüsüyle Anadolu’daki en uzun stadyum Laodikya’daymış. Fakat taşları asırlarca başka yapıların inşaatlarında kullanılınca ne yazık ki geriye fazla bir şey kalmamış. Yaklaşık 5 kilometrekarelik alana yayılan Laodikya’nın günümüze ulaşan önemli yapıları arasında; iki tiyatro, dört hamam kompleksi, agora, çeşmeler, giriş kapısı, meclis binası, tapınaklar ve kiliseler var.
0 notes
turkeytraveltours · 2 years
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/pamuklara-sarilmis-gercek-bir-hazine.html
Pamuklara sarılmış gerçek bir hazine
Tumblr media Tumblr media
Aslında yeni bir kent Denizli. Büyük Menderes Nehri’nin bir kolu olan Aksu Çayı’nın dereleriyle desenlenmiş bir plato üzerine kurulu olsa da antik çağda kent, şimdiki yerinden 6-7 kilometre uzaktaymış. Yıllar geçmiş, Ege kıyılarından iç kesimlere sokulan doğal bir yol üzerinde olan şehre yeni yollar yapılmış, ulaşım kolaylaşmış, nüfus hızla artmış; tarımdan tekstile, sanayiden turizme ülkemizin en büyük 10 ekonomisi arasına girmiş. Denizlililer bununla birlikte doğa ve tarihi miraslarına da sahip çıkmışlar.
Tumblr media
Hürriyet Seyahat gezgini Serda Büyükkoyuncu Laodikya’da
En güzeli de bu. UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ndeki Pamukkale’nin ‘traverten’ denen beyaz pamuksu yüzeylerinin oluşum sebebi, yer altından yeryüzüyle buluşmaya çıkan termal suların içindeki minerallerin havadaki oksijenle karşılaşması…
Tumblr media
Kleopatra Havuzu’nun diğer adı Antik Havuz. Ekstra bilet alarak sıcak suda ve antik sütunların arasında yüzebiliyorsunuz
Bu esnada mineral etki kayboluyor, geriye kalsiyum karbonat kalıyor. Bu madde zamanla çöküp sertleşiyor ve bu sayede travertenler oluşuyor. Traverten bölgesinde 17 tane kaynak var; su sıcaklıkları 33 ila 100 derece arasında değişiyor.
Kleopatra burada da var
Balayını topraklarımızda yapmış olması sebebiyle pek çok yerde Mısır Kraliçesi Kleopatra’nın adıyla anılan kumsallar, kıyılar, hamamlar vardır; duymuşsunuzdur. İşte bunlar gibi bir Kleopatra Havuzu da Pamukkale’de var, diğer adıyla Antik Havuz. Belgelenemese de yüzyıllar önce bu havuzun, bölgede meydana gelen depremlerin yol açtığı çukura dolan şifalı sularla oluştuğu söyleniyor… Buradaki termal suların özellikle kalp-damar sertliğine, romatizmal, dermatolojik ve gözle ilgili hastalıklara da iyi geldiği söyleniyor. Bu arada yılda 2 milyon turist ağırlayan Pamukkale’ye günübirlik değil de konaklamalı, katma değerli turist çekebilmek ve farkındalık yaratmak için Denizli Genç İş İnsanları Derneği (DEGİAD) ‘Pamukkale’de Dönüşüm Seninle Başlıyor’ isimli bir yarışma düzenlemiş. Türkiye’nin her yerinden 51 proje başvurmuş. DEGİAD’ın mimar üyelerinden oluşan bir çalışma grubu, yarışmaya katılan fikirler arasından 44 bin metrekarelik Pamukkale Köyü’nü baştan aşağı yenileyecek tavsiye niteliğinde bir proje ortaya çıkarmış.
Paraşütü de deneyin
Bölgede uzun konaklamayı kalıcı olarak arttırmak için birkaç yıldır hayata geçirilen sıcak hava balonu ve yamaç paraşütü etkinlikleri de çok favori. Dantel gibi bembeyaz Pamukkale’nin üzerinden balonla da paraşütle de uçmak unutulmaz bir iz bırakıyor seyahatimizde.
Tumblr media
Her ne kadar çoğu kez bölgeye göz alıcı travertenleri görmek için gidilse de tepenin zirvesindeki Roma kaplıca kasabası Hierapolis’in kalıntıları bölgenin göz kamaştırıcı adresi. Özellikle geçen yıllarda tamamen gün ışığına çıkarılan ve İmparator Domitian’a adanan Sütunlu Cadde’nin devamında Roma hamamları var. Bugün müze olarak kullanılan bu hamamlar küçük ama eser varlığı açısından ilgi çekici. İçinde heykeller, kabartmalar, paralar ve lahitler bulunmuş. Genelde zenginlerin gömülmesi için yapılan lahitler, ayrıca işlemeleriyle de değer taşıyor. Bir ilginç bilgi: Lahitlerin diğer adı sarkofaj yani ‘et yiyen’.
Tumblr media
Cehennem Kapısı
Eskiden insanlar lahitlerin içine koydukları cansız bedenlerin birkaç yıl sonra sadece kemikten ibaret olduğunu görünce böyle bir adı uygun görmüşler. Bergama Kralı 2. Eumenes tarafından MÖ 2’nci yüzyılda kurulduğu düşünülen Hierapolis kenti, adını Amazonlar kraliçesi Hiera’dan almış. Aslında bir Helen kenti olarak günümüze ulaşabilirmiş. Ama MS 60’ta yaşanan büyük depremde neredeyse tamamı yıkılmış, sonrasında da sık sık depremlerden nasibini aldığı için ilk halinden pek eser kalmamış. Bugün gördüğümüz, depremlerden sonra yenilenen Hierapolis.
Hıristiyanlar için kutsal
Burası Roma kentlerinin tipik özelliklerini taşıyor ama esas önemi, Hıristiyanlık için kutsal kabul edilmesi. Çünkü Hıristiyanlığın kabul edildiği ilk yerler arasında. Ayasofya’yı inşa ettiren Bizans İmparatoru Jüstinyen, Hierapolis’teki herkesin pagan geleneklerini bırakması ve Hıristiyanlığı seçmesi için John isimli bir piskoposu görevlendirmiş. O da tam 80 bin kişinin Hıristiyanlığı kabul etmesini sağlayıp 98 kiliseyle 12 manastır inşa ettirmiş. İncil’de de Hierapolis’ten bahsediliyor. Ayrıca 12 Havari’den biri olan Aziz Philip’in Hierapolis’te yaşadığına ve 7 oğluyla birlikte öldürüldüğüne inanılıyor. Aziz Philip için yapılan mezarın kalıntıları da günümüze ulaşanlar arasında. Hierapolis’in mezarlığını dikkatli gözlerle gezmek gerek. Çünkü mezar taşlarında ilginç detaylar var. Bir tanesi, üzerinde yazan bedduayla insanı korkutuyor! Denmiş ki; “Mezarıma girmeye kalkan hırsız, yürüyecek toprak, seyredecek deniz bulamasın, çocuksuz ve mutsuz bir hayatın ardından öldüğünde tanrıların laneti üzerinde olsun.” Ölenlerin şahsi eşyalarıyla gömüldüğü bu mezarlar çok önemsenmiş. Aileler mezar bakımıyla çiçeklendirilmesi için ücret ödermiş… Tüm bunların yanında mitolojik bir öykü ve ‘Cehennem Kapısı’ denilen bir bölümle de dikkat çekiyor bu antik kent.
Kapının sahibi Hades…
Kapının hikâyesine geçmeden önce Hades’i tanımalıyız. Mitolojik bir tanrı; yeraltı ondan soruluyor. Kronos ve Rhea’nın 6 çocuğundan biri. Görünmez, vahşi, söz dinlemez, asabi, kindar, nefret dolu, katı yürekli bir tanrı Hades. Antik Yunan’da yeraltı dünyası mağaraları, nehirleri, tarlaları olan bir yer olarak düşü- nülüyor. Yeraltı deyip geçmeyin, tüm madenler ve yeraltı zenginlikleri orada ve hepsi Hades’in. Hatta tüm yeraltının hazineleri onun olduğu için Romalılar ‘varlıklı’ anlamına gelen Plüton demişler ona sonradan. Hades’in yanında ölüleri kayığıyla yeraltı dünyasına geçiren Kharoon ve bir de Kerberos isimli üç başlı köpeği varmış. Devasa zincirlere bağlı bu korkunç yaratığın görevi, ölülerin yeryüzüne çıkmasını engellemek. İşte 2013’te ortaya çıkarılan Cehennem Kapısı’nın önündeki beyaz heykel, ölüler tanrısı Hades ve köpeği Kerberos. Arazide gördüğümüz kazılardan çıkan heykel parçaları dikkate alınarak yapılmış üç boyutlu bir modelleme aslında. Cehennem Kapısı denen bir mağara gerçekten varmış. Yanına bir de tapınak yapmışlar; Apollon Tapınağı. İnanışa göre mağaradan geçilerek girilen yeraltı dünyasının tanrısı Hades’e kurbanlar veriliyor. İnsanlar kurban için tapınaktaki din adamlarına ödeme yapıyor. O da adak hayvanı tapınağın içine götürüyor ve ilahi bir müdahaleyle hayvan oracıkta ölüyor, din adamı dışarı çıkıyor… Hayvanı öldürenin ne olduğu bilinmiyor!
Ölümcül karbondioksit
Bu efsaneyi araştıran Hardy Pfanz isimli bir Alman biliminsanı olayı çözmüş… Kendisi volkan patlaması ve benzeri jeolojik süreçler sırasında açığa çıkan gazlar üzerinde çalışmalar yapan bir biyolog. Pfanz araştırmaya başladığında mağara girişinde düzinelerce ölü hayvan olduğunu görünce havayı test ediyor. Normal havada karbondioksit oranı yüzde 0.04 civarındayken burada yüzde 80’lere ulaşıyor. Ölümcül bir düzey. Bu aşırı karbondioksit seviyesi, bölgenin kaplıcalarını ve travertenlerini de ortaya çıkaran jeolojik sistemden kaynaklanıyor. Pamukkale, 35 kilometre uzunluğundaki aktif bir tektonik fay hattı bölgesinde. Bu hatlardan biri doğrudan şehir merkezinden geçerek Apollon Tapınağı’na uzanıyor. Ve ölümcül karbondioksit buradan sızıyor. Hayvanları öldüren gaz, din adamlarını neden öldürmüyor peki? Karbondioksit havadan daha ağır olduğu için, geceleri hava daha soğuk olduğunda zeminde birikiyor ve yer seviyesinde ölümcül bir gaz gölü oluşturuyor. Yani burunları yere daha yakın olan hayvanlar bu zehirli bulutta çabucak boğuluyor ama daha uzun boylu olan insanlar hayatta kalıyor. İşte tüm bunlardan dolayı bugün Cehennem Kapısı tuğlalarla örülmüş durumda. İçine girilmiyor ama öyküsü dinleyeni hayran bırakıyor.
Kraliçenin kenti depremlerle yıkılmış
Bir tarafınıza 2.571 metre yükseklikteki Honaz Dağı’nı diğer yanınıza da bembeyaz uzanıp giden Pamukkale’yi alın. Tam ortasında göreceğiniz yer, tarihi MÖ 3.000’e kadar ulaşan Laodikya olacak. Milattan Önce 261-245 yılları arasında, Suriye Kralı 2. Antiokhos tarafından kurulmuş; kente karısı Laodikeia’nin adını vermiş. ‘Laodike’nin kenti’ anlamına geliyor. MS 7’nci yüzyılda büyük bir depremle yıkılmış. Yenisini bugünkü Kaleiçi taraflarında inşa etmişler. Üzerinden çok uzun yıllar geçmiş Selçuklular ve Bizanslılar arasındaki savaşlar sonucu ciddi hasar görmüş Üstelik can damarları su yolları da kullanılamaz hale gelince zamanla terk edilmiş Laodikeia. Denizli’ye 6 kilometre uzaklıktaki bu kent, geçmişte yün ticaretiyle çok zengin olmuş. Yapılan kazılarda geç kalkolitik eski tunç çağına ait mimari, seramik ve çakmaktaşı buluntularına ulaşılmış. Sadece bu kadar değil, Laodikya’nın hazineleri araştırılıyor ve yeni keşifler yapılıyor. Bir açıdan daha Laodikya çok önemli. Aslında yabancı turistlerin antik kentin yolunu tutmasını sağlayan özelliği, İncil’de bahsedilmesi. 4 İncil yazarından biri Aziz Yuhanna’nın cemaatine mektup yazdığı 7 kiliseden biri Laodikya’da. Diğerleriyse Efes, İzmir, Sart, Akhisar, Alaşehir ve Bergama’da.
Ilık sular, ılık insanlar
Laodikya halkı başlarda Hıristiyanlığa geçiş için biraz isteksiz davranmış. Aziz Yuhanna da termal suları kullanarak yaptığı metaforla onlara inceden bir mesaj göndermiş. ‘Yaptıklarınızı biliyorum. Ne soğuk ne sıcaksınız, ılıksınız’ diyerek net olmalarını ya Hıristiyanlığı benimsemelerini ya da reddetmelerini; arada kalmış bir tavır sergilememelerini istemiş. Bu nazik uyarı işe de yaramış çünkü Bizans döneminin en önemli Hıristiyan şehirlerinden biri olacak kadar inançlı hale gelmişler. Hatta bir adım öteye geçmiş Laodikya ve piskoposluk merkezi olmuş. 350 metrelik ölçüsüyle Anadolu’daki en uzun stadyum Laodikya’daymış. Fakat taşları asırlarca başka yapıların inşaatlarında kullanılınca ne yazık ki geriye fazla bir şey kalmamış. Yaklaşık 5 kilometrekarelik alana yayılan Laodikya’nın günümüze ulaşan önemli yapıları arasında; iki tiyatro, dört hamam kompleksi, agora, çeşmeler, giriş kapısı, meclis binası, tapınaklar ve kiliseler var.
0 notes
anzacdaygallipoli · 2 years
Text
Pamuklara sarılmış gerçek bir hazine - Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/pamuklara-sarilmis-gercek-bir-hazine.html
Pamuklara sarılmış gerçek bir hazine
Tumblr media Tumblr media
Aslında yeni bir kent Denizli. Büyük Menderes Nehri’nin bir kolu olan Aksu Çayı’nın dereleriyle desenlenmiş bir plato üzerine kurulu olsa da antik çağda kent, şimdiki yerinden 6-7 kilometre uzaktaymış. Yıllar geçmiş, Ege kıyılarından iç kesimlere sokulan doğal bir yol üzerinde olan şehre yeni yollar yapılmış, ulaşım kolaylaşmış, nüfus hızla artmış; tarımdan tekstile, sanayiden turizme ülkemizin en büyük 10 ekonomisi arasına girmiş. Denizlililer bununla birlikte doğa ve tarihi miraslarına da sahip çıkmışlar.
Tumblr media
Hürriyet Seyahat gezgini Serda Büyükkoyuncu Laodikya’da
En güzeli de bu. UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ndeki Pamukkale’nin ‘traverten’ denen beyaz pamuksu yüzeylerinin oluşum sebebi, yer altından yeryüzüyle buluşmaya çıkan termal suların içindeki minerallerin havadaki oksijenle karşılaşması…
Tumblr media
Kleopatra Havuzu’nun diğer adı Antik Havuz. Ekstra bilet alarak sıcak suda ve antik sütunların arasında yüzebiliyorsunuz
Bu esnada mineral etki kayboluyor, geriye kalsiyum karbonat kalıyor. Bu madde zamanla çöküp sertleşiyor ve bu sayede travertenler oluşuyor. Traverten bölgesinde 17 tane kaynak var; su sıcaklıkları 33 ila 100 derece arasında değişiyor.
Kleopatra burada da var
Balayını topraklarımızda yapmış olması sebebiyle pek çok yerde Mısır Kraliçesi Kleopatra’nın adıyla anılan kumsallar, kıyılar, hamamlar vardır; duymuşsunuzdur. İşte bunlar gibi bir Kleopatra Havuzu da Pamukkale’de var, diğer adıyla Antik Havuz. Belgelenemese de yüzyıllar önce bu havuzun, bölgede meydana gelen depremlerin yol açtığı çukura dolan şifalı sularla oluştuğu söyleniyor… Buradaki termal suların özellikle kalp-damar sertliğine, romatizmal, dermatolojik ve gözle ilgili hastalıklara da iyi geldiği söyleniyor. Bu arada yılda 2 milyon turist ağırlayan Pamukkale’ye günübirlik değil de konaklamalı, katma değerli turist çekebilmek ve farkındalık yaratmak için Denizli Genç İş İnsanları Derneği (DEGİAD) ‘Pamukkale’de Dönüşüm Seninle Başlıyor’ isimli bir yarışma düzenlemiş. Türkiye’nin her yerinden 51 proje başvurmuş. DEGİAD’ın mimar üyelerinden oluşan bir çalışma grubu, yarışmaya katılan fikirler arasından 44 bin metrekarelik Pamukkale Köyü’nü baştan aşağı yenileyecek tavsiye niteliğinde bir proje ortaya çıkarmış.
Paraşütü de deneyin
Bölgede uzun konaklamayı kalıcı olarak arttırmak için birkaç yıldır hayata geçirilen sıcak hava balonu ve yamaç paraşütü etkinlikleri de çok favori. Dantel gibi bembeyaz Pamukkale’nin üzerinden balonla da paraşütle de uçmak unutulmaz bir iz bırakıyor seyahatimizde.
Tumblr media
Her ne kadar çoğu kez bölgeye göz alıcı travertenleri görmek için gidilse de tepenin zirvesindeki Roma kaplıca kasabası Hierapolis’in kalıntıları bölgenin göz kamaştırıcı adresi. Özellikle geçen yıllarda tamamen gün ışığına çıkarılan ve İmparator Domitian’a adanan Sütunlu Cadde’nin devamında Roma hamamları var. Bugün müze olarak kullanılan bu hamamlar küçük ama eser varlığı açısından ilgi çekici. İçinde heykeller, kabartmalar, paralar ve lahitler bulunmuş. Genelde zenginlerin gömülmesi için yapılan lahitler, ayrıca işlemeleriyle de değer taşıyor. Bir ilginç bilgi: Lahitlerin diğer adı sarkofaj yani ‘et yiyen’.
Tumblr media
Cehennem Kapısı
Eskiden insanlar lahitlerin içine koydukları cansız bedenlerin birkaç yıl sonra sadece kemikten ibaret olduğunu görünce böyle bir adı uygun görmüşler. Bergama Kralı 2. Eumenes tarafından MÖ 2’nci yüzyılda kurulduğu düşünülen Hierapolis kenti, adını Amazonlar kraliçesi Hiera’dan almış. Aslında bir Helen kenti olarak günümüze ulaşabilirmiş. Ama MS 60’ta yaşanan büyük depremde neredeyse tamamı yıkılmış, sonrasında da sık sık depremlerden nasibini aldığı için ilk halinden pek eser kalmamış. Bugün gördüğümüz, depremlerden sonra yenilenen Hierapolis.
Hıristiyanlar için kutsal
Burası Roma kentlerinin tipik özelliklerini taşıyor ama esas önemi, Hıristiyanlık için kutsal kabul edilmesi. Çünkü Hıristiyanlığın kabul edildiği ilk yerler arasında. Ayasofya’yı inşa ettiren Bizans İmparatoru Jüstinyen, Hierapolis’teki herkesin pagan geleneklerini bırakması ve Hıristiyanlığı seçmesi için John isimli bir piskoposu görevlendirmiş. O da tam 80 bin kişinin Hıristiyanlığı kabul etmesini sağlayıp 98 kiliseyle 12 manastır inşa ettirmiş. İncil’de de Hierapolis’ten bahsediliyor. Ayrıca 12 Havari’den biri olan Aziz Philip’in Hierapolis’te yaşadığına ve 7 oğluyla birlikte öldürüldüğüne inanılıyor. Aziz Philip için yapılan mezarın kalıntıları da günümüze ulaşanlar arasında. Hierapolis’in mezarlığını dikkatli gözlerle gezmek gerek. Çünkü mezar taşlarında ilginç detaylar var. Bir tanesi, üzerinde yazan bedduayla insanı korkutuyor! Denmiş ki; “Mezarıma girmeye kalkan hırsız, yürüyecek toprak, seyredecek deniz bulamasın, çocuksuz ve mutsuz bir hayatın ardından öldüğünde tanrıların laneti üzerinde olsun.” Ölenlerin şahsi eşyalarıyla gömüldüğü bu mezarlar çok önemsenmiş. Aileler mezar bakımıyla çiçeklendirilmesi için ücret ödermiş… Tüm bunların yanında mitolojik bir öykü ve ‘Cehennem Kapısı’ denilen bir bölümle de dikkat çekiyor bu antik kent.
Kapının sahibi Hades…
Kapının hikâyesine geçmeden önce Hades’i tanımalıyız. Mitolojik bir tanrı; yeraltı ondan soruluyor. Kronos ve Rhea’nın 6 çocuğundan biri. Görünmez, vahşi, söz dinlemez, asabi, kindar, nefret dolu, katı yürekli bir tanrı Hades. Antik Yunan’da yeraltı dünyası mağaraları, nehirleri, tarlaları olan bir yer olarak düşü- nülüyor. Yeraltı deyip geçmeyin, tüm madenler ve yeraltı zenginlikleri orada ve hepsi Hades’in. Hatta tüm yeraltının hazineleri onun olduğu için Romalılar ‘varlıklı’ anlamına gelen Plüton demişler ona sonradan. Hades’in yanında ölüleri kayığıyla yeraltı dünyasına geçiren Kharoon ve bir de Kerberos isimli üç başlı köpeği varmış. Devasa zincirlere bağlı bu korkunç yaratığın görevi, ölülerin yeryüzüne çıkmasını engellemek. İşte 2013’te ortaya çıkarılan Cehennem Kapısı’nın önündeki beyaz heykel, ölüler tanrısı Hades ve köpeği Kerberos. Arazide gördüğümüz kazılardan çıkan heykel parçaları dikkate alınarak yapılmış üç boyutlu bir modelleme aslında. Cehennem Kapısı denen bir mağara gerçekten varmış. Yanına bir de tapınak yapmışlar; Apollon Tapınağı. İnanışa göre mağaradan geçilerek girilen yeraltı dünyasının tanrısı Hades’e kurbanlar veriliyor. İnsanlar kurban için tapınaktaki din adamlarına ödeme yapıyor. O da adak hayvanı tapınağın içine götürüyor ve ilahi bir müdahaleyle hayvan oracıkta ölüyor, din adamı dışarı çıkıyor… Hayvanı öldürenin ne olduğu bilinmiyor!
Ölümcül karbondioksit
Bu efsaneyi araştıran Hardy Pfanz isimli bir Alman biliminsanı olayı çözmüş… Kendisi volkan patlaması ve benzeri jeolojik süreçler sırasında açığa çıkan gazlar üzerinde çalışmalar yapan bir biyolog. Pfanz araştırmaya başladığında mağara girişinde düzinelerce ölü hayvan olduğunu görünce havayı test ediyor. Normal havada karbondioksit oranı yüzde 0.04 civarındayken burada yüzde 80’lere ulaşıyor. Ölümcül bir düzey. Bu aşırı karbondioksit seviyesi, bölgenin kaplıcalarını ve travertenlerini de ortaya çıkaran jeolojik sistemden kaynaklanıyor. Pamukkale, 35 kilometre uzunluğundaki aktif bir tektonik fay hattı bölgesinde. Bu hatlardan biri doğrudan şehir merkezinden geçerek Apollon Tapınağı’na uzanıyor. Ve ölümcül karbondioksit buradan sızıyor. Hayvanları öldüren gaz, din adamlarını neden öldürmüyor peki? Karbondioksit havadan daha ağır olduğu için, geceleri hava daha soğuk olduğunda zeminde birikiyor ve yer seviyesinde ölümcül bir gaz gölü oluşturuyor. Yani burunları yere daha yakın olan hayvanlar bu zehirli bulutta çabucak boğuluyor ama daha uzun boylu olan insanlar hayatta kalıyor. İşte tüm bunlardan dolayı bugün Cehennem Kapısı tuğlalarla örülmüş durumda. İçine girilmiyor ama öyküsü dinleyeni hayran bırakıyor.
Kraliçenin kenti depremlerle yıkılmış
Bir tarafınıza 2.571 metre yükseklikteki Honaz Dağı’nı diğer yanınıza da bembeyaz uzanıp giden Pamukkale’yi alın. Tam ortasında göreceğiniz yer, tarihi MÖ 3.000’e kadar ulaşan Laodikya olacak. Milattan Önce 261-245 yılları arasında, Suriye Kralı 2. Antiokhos tarafından kurulmuş; kente karısı Laodikeia’nin adını vermiş. ‘Laodike’nin kenti’ anlamına geliyor. MS 7’nci yüzyılda büyük bir depremle yıkılmış. Yenisini bugünkü Kaleiçi taraflarında inşa etmişler. Üzerinden çok uzun yıllar geçmiş Selçuklular ve Bizanslılar arasındaki savaşlar sonucu ciddi hasar görmüş Üstelik can damarları su yolları da kullanılamaz hale gelince zamanla terk edilmiş Laodikeia. Denizli’ye 6 kilometre uzaklıktaki bu kent, geçmişte yün ticaretiyle çok zengin olmuş. Yapılan kazılarda geç kalkolitik eski tunç çağına ait mimari, seramik ve çakmaktaşı buluntularına ulaşılmış. Sadece bu kadar değil, Laodikya’nın hazineleri araştırılıyor ve yeni keşifler yapılıyor. Bir açıdan daha Laodikya çok önemli. Aslında yabancı turistlerin antik kentin yolunu tutmasını sağlayan özelliği, İncil’de bahsedilmesi. 4 İncil yazarından biri Aziz Yuhanna’nın cemaatine mektup yazdığı 7 kiliseden biri Laodikya’da. Diğerleriyse Efes, İzmir, Sart, Akhisar, Alaşehir ve Bergama’da.
Ilık sular, ılık insanlar
Laodikya halkı başlarda Hıristiyanlığa geçiş için biraz isteksiz davranmış. Aziz Yuhanna da termal suları kullanarak yaptığı metaforla onlara inceden bir mesaj göndermiş. ‘Yaptıklarınızı biliyorum. Ne soğuk ne sıcaksınız, ılıksınız’ diyerek net olmalarını ya Hıristiyanlığı benimsemelerini ya da reddetmelerini; arada kalmış bir tavır sergilememelerini istemiş. Bu nazik uyarı işe de yaramış çünkü Bizans döneminin en önemli Hıristiyan şehirlerinden biri olacak kadar inançlı hale gelmişler. Hatta bir adım öteye geçmiş Laodikya ve piskoposluk merkezi olmuş. 350 metrelik ölçüsüyle Anadolu’daki en uzun stadyum Laodikya’daymış. Fakat taşları asırlarca başka yapıların inşaatlarında kullanılınca ne yazık ki geriye fazla bir şey kalmamış. Yaklaşık 5 kilometrekarelik alana yayılan Laodikya’nın günümüze ulaşan önemli yapıları arasında; iki tiyatro, dört hamam kompleksi, agora, çeşmeler, giriş kapısı, meclis binası, tapınaklar ve kiliseler var.
0 notes
gallipoliguide · 2 years
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/pamuklara-sarilmis-gercek-bir-hazine.html
Pamuklara sarılmış gerçek bir hazine
Tumblr media Tumblr media
Aslında yeni bir kent Denizli. Büyük Menderes Nehri’nin bir kolu olan Aksu Çayı’nın dereleriyle desenlenmiş bir plato üzerine kurulu olsa da antik çağda kent, şimdiki yerinden 6-7 kilometre uzaktaymış. Yıllar geçmiş, Ege kıyılarından iç kesimlere sokulan doğal bir yol üzerinde olan şehre yeni yollar yapılmış, ulaşım kolaylaşmış, nüfus hızla artmış; tarımdan tekstile, sanayiden turizme ülkemizin en büyük 10 ekonomisi arasına girmiş. Denizlililer bununla birlikte doğa ve tarihi miraslarına da sahip çıkmışlar.
Tumblr media
Hürriyet Seyahat gezgini Serda Büyükkoyuncu Laodikya’da
En güzeli de bu. UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ndeki Pamukkale’nin ‘traverten’ denen beyaz pamuksu yüzeylerinin oluşum sebebi, yer altından yeryüzüyle buluşmaya çıkan termal suların içindeki minerallerin havadaki oksijenle karşılaşması…
Tumblr media
Kleopatra Havuzu’nun diğer adı Antik Havuz. Ekstra bilet alarak sıcak suda ve antik sütunların arasında yüzebiliyorsunuz
Bu esnada mineral etki kayboluyor, geriye kalsiyum karbonat kalıyor. Bu madde zamanla çöküp sertleşiyor ve bu sayede travertenler oluşuyor. Traverten bölgesinde 17 tane kaynak var; su sıcaklıkları 33 ila 100 derece arasında değişiyor.
Kleopatra burada da var
Balayını topraklarımızda yapmış olması sebebiyle pek çok yerde Mısır Kraliçesi Kleopatra’nın adıyla anılan kumsallar, kıyılar, hamamlar vardır; duymuşsunuzdur. İşte bunlar gibi bir Kleopatra Havuzu da Pamukkale’de var, diğer adıyla Antik Havuz. Belgelenemese de yüzyıllar önce bu havuzun, bölgede meydana gelen depremlerin yol açtığı çukura dolan şifalı sularla oluştuğu söyleniyor… Buradaki termal suların özellikle kalp-damar sertliğine, romatizmal, dermatolojik ve gözle ilgili hastalıklara da iyi geldiği söyleniyor. Bu arada yılda 2 milyon turist ağırlayan Pamukkale’ye günübirlik değil de konaklamalı, katma değerli turist çekebilmek ve farkındalık yaratmak için Denizli Genç İş İnsanları Derneği (DEGİAD) ‘Pamukkale’de Dönüşüm Seninle Başlıyor’ isimli bir yarışma düzenlemiş. Türkiye’nin her yerinden 51 proje başvurmuş. DEGİAD’ın mimar üyelerinden oluşan bir çalışma grubu, yarışmaya katılan fikirler arasından 44 bin metrekarelik Pamukkale Köyü’nü baştan aşağı yenileyecek tavsiye niteliğinde bir proje ortaya çıkarmış.
Paraşütü de deneyin
Bölgede uzun konaklamayı kalıcı olarak arttırmak için birkaç yıldır hayata geçirilen sıcak hava balonu ve yamaç paraşütü etkinlikleri de çok favori. Dantel gibi bembeyaz Pamukkale’nin üzerinden balonla da paraşütle de uçmak unutulmaz bir iz bırakıyor seyahatimizde.
Tumblr media
Her ne kadar çoğu kez bölgeye göz alıcı travertenleri görmek için gidilse de tepenin zirvesindeki Roma kaplıca kasabası Hierapolis’in kalıntıları bölgenin göz kamaştırıcı adresi. Özellikle geçen yıllarda tamamen gün ışığına çıkarılan ve İmparator Domitian’a adanan Sütunlu Cadde’nin devamında Roma hamamları var. Bugün müze olarak kullanılan bu hamamlar küçük ama eser varlığı açısından ilgi çekici. İçinde heykeller, kabartmalar, paralar ve lahitler bulunmuş. Genelde zenginlerin gömülmesi için yapılan lahitler, ayrıca işlemeleriyle de değer taşıyor. Bir ilginç bilgi: Lahitlerin diğer adı sarkofaj yani ‘et yiyen’.
Tumblr media
Cehennem Kapısı
Eskiden insanlar lahitlerin içine koydukları cansız bedenlerin birkaç yıl sonra sadece kemikten ibaret olduğunu görünce böyle bir adı uygun görmüşler. Bergama Kralı 2. Eumenes tarafından MÖ 2’nci yüzyılda kurulduğu düşünülen Hierapolis kenti, adını Amazonlar kraliçesi Hiera’dan almış. Aslında bir Helen kenti olarak günümüze ulaşabilirmiş. Ama MS 60’ta yaşanan büyük depremde neredeyse tamamı yıkılmış, sonrasında da sık sık depremlerden nasibini aldığı için ilk halinden pek eser kalmamış. Bugün gördüğümüz, depremlerden sonra yenilenen Hierapolis.
Hıristiyanlar için kutsal
Burası Roma kentlerinin tipik özelliklerini taşıyor ama esas önemi, Hıristiyanlık için kutsal kabul edilmesi. Çünkü Hıristiyanlığın kabul edildiği ilk yerler arasında. Ayasofya’yı inşa ettiren Bizans İmparatoru Jüstinyen, Hierapolis’teki herkesin pagan geleneklerini bırakması ve Hıristiyanlığı seçmesi için John isimli bir piskoposu görevlendirmiş. O da tam 80 bin kişinin Hıristiyanlığı kabul etmesini sağlayıp 98 kiliseyle 12 manastır inşa ettirmiş. İncil’de de Hierapolis’ten bahsediliyor. Ayrıca 12 Havari’den biri olan Aziz Philip’in Hierapolis’te yaşadığına ve 7 oğluyla birlikte öldürüldüğüne inanılıyor. Aziz Philip için yapılan mezarın kalıntıları da günümüze ulaşanlar arasında. Hierapolis’in mezarlığını dikkatli gözlerle gezmek gerek. Çünkü mezar taşlarında ilginç detaylar var. Bir tanesi, üzerinde yazan bedduayla insanı korkutuyor! Denmiş ki; “Mezarıma girmeye kalkan hırsız, yürüyecek toprak, seyredecek deniz bulamasın, çocuksuz ve mutsuz bir hayatın ardından öldüğünde tanrıların laneti üzerinde olsun.” Ölenlerin şahsi eşyalarıyla gömüldüğü bu mezarlar çok önemsenmiş. Aileler mezar bakımıyla çiçeklendirilmesi için ücret ödermiş… Tüm bunların yanında mitolojik bir öykü ve ‘Cehennem Kapısı’ denilen bir bölümle de dikkat çekiyor bu antik kent.
Kapının sahibi Hades…
Kapının hikâyesine geçmeden önce Hades’i tanımalıyız. Mitolojik bir tanrı; yeraltı ondan soruluyor. Kronos ve Rhea’nın 6 çocuğundan biri. Görünmez, vahşi, söz dinlemez, asabi, kindar, nefret dolu, katı yürekli bir tanrı Hades. Antik Yunan’da yeraltı dünyası mağaraları, nehirleri, tarlaları olan bir yer olarak düşü- nülüyor. Yeraltı deyip geçmeyin, tüm madenler ve yeraltı zenginlikleri orada ve hepsi Hades’in. Hatta tüm yeraltının hazineleri onun olduğu için Romalılar ‘varlıklı’ anlamına gelen Plüton demişler ona sonradan. Hades’in yanında ölüleri kayığıyla yeraltı dünyasına geçiren Kharoon ve bir de Kerberos isimli üç başlı köpeği varmış. Devasa zincirlere bağlı bu korkunç yaratığın görevi, ölülerin yeryüzüne çıkmasını engellemek. İşte 2013’te ortaya çıkarılan Cehennem Kapısı’nın önündeki beyaz heykel, ölüler tanrısı Hades ve köpeği Kerberos. Arazide gördüğümüz kazılardan çıkan heykel parçaları dikkate alınarak yapılmış üç boyutlu bir modelleme aslında. Cehennem Kapısı denen bir mağara gerçekten varmış. Yanına bir de tapınak yapmışlar; Apollon Tapınağı. İnanışa göre mağaradan geçilerek girilen yeraltı dünyasının tanrısı Hades’e kurbanlar veriliyor. İnsanlar kurban için tapınaktaki din adamlarına ödeme yapıyor. O da adak hayvanı tapınağın içine götürüyor ve ilahi bir müdahaleyle hayvan oracıkta ölüyor, din adamı dışarı çıkıyor… Hayvanı öldürenin ne olduğu bilinmiyor!
Ölümcül karbondioksit
Bu efsaneyi araştıran Hardy Pfanz isimli bir Alman biliminsanı olayı çözmüş… Kendisi volkan patlaması ve benzeri jeolojik süreçler sırasında açığa çıkan gazlar üzerinde çalışmalar yapan bir biyolog. Pfanz araştırmaya başladığında mağara girişinde düzinelerce ölü hayvan olduğunu görünce havayı test ediyor. Normal havada karbondioksit oranı yüzde 0.04 civarındayken burada yüzde 80’lere ulaşıyor. Ölümcül bir düzey. Bu aşırı karbondioksit seviyesi, bölgenin kaplıcalarını ve travertenlerini de ortaya çıkaran jeolojik sistemden kaynaklanıyor. Pamukkale, 35 kilometre uzunluğundaki aktif bir tektonik fay hattı bölgesinde. Bu hatlardan biri doğrudan şehir merkezinden geçerek Apollon Tapınağı’na uzanıyor. Ve ölümcül karbondioksit buradan sızıyor. Hayvanları öldüren gaz, din adamlarını neden öldürmüyor peki? Karbondioksit havadan daha ağır olduğu için, geceleri hava daha soğuk olduğunda zeminde birikiyor ve yer seviyesinde ölümcül bir gaz gölü oluşturuyor. Yani burunları yere daha yakın olan hayvanlar bu zehirli bulutta çabucak boğuluyor ama daha uzun boylu olan insanlar hayatta kalıyor. İşte tüm bunlardan dolayı bugün Cehennem Kapısı tuğlalarla örülmüş durumda. İçine girilmiyor ama öyküsü dinleyeni hayran bırakıyor.
Kraliçenin kenti depremlerle yıkılmış
Bir tarafınıza 2.571 metre yükseklikteki Honaz Dağı’nı diğer yanınıza da bembeyaz uzanıp giden Pamukkale’yi alın. Tam ortasında göreceğiniz yer, tarihi MÖ 3.000’e kadar ulaşan Laodikya olacak. Milattan Önce 261-245 yılları arasında, Suriye Kralı 2. Antiokhos tarafından kurulmuş; kente karısı Laodikeia’nin adını vermiş. ‘Laodike’nin kenti’ anlamına geliyor. MS 7’nci yüzyılda büyük bir depremle yıkılmış. Yenisini bugünkü Kaleiçi taraflarında inşa etmişler. Üzerinden çok uzun yıllar geçmiş Selçuklular ve Bizanslılar arasındaki savaşlar sonucu ciddi hasar görmüş Üstelik can damarları su yolları da kullanılamaz hale gelince zamanla terk edilmiş Laodikeia. Denizli’ye 6 kilometre uzaklıktaki bu kent, geçmişte yün ticaretiyle çok zengin olmuş. Yapılan kazılarda geç kalkolitik eski tunç çağına ait mimari, seramik ve çakmaktaşı buluntularına ulaşılmış. Sadece bu kadar değil, Laodikya’nın hazineleri araştırılıyor ve yeni keşifler yapılıyor. Bir açıdan daha Laodikya çok önemli. Aslında yabancı turistlerin antik kentin yolunu tutmasını sağlayan özelliği, İncil’de bahsedilmesi. 4 İncil yazarından biri Aziz Yuhanna’nın cemaatine mektup yazdığı 7 kiliseden biri Laodikya’da. Diğerleriyse Efes, İzmir, Sart, Akhisar, Alaşehir ve Bergama’da.
Ilık sular, ılık insanlar
Laodikya halkı başlarda Hıristiyanlığa geçiş için biraz isteksiz davranmış. Aziz Yuhanna da termal suları kullanarak yaptığı metaforla onlara inceden bir mesaj göndermiş. ‘Yaptıklarınızı biliyorum. Ne soğuk ne sıcaksınız, ılıksınız’ diyerek net olmalarını ya Hıristiyanlığı benimsemelerini ya da reddetmelerini; arada kalmış bir tavır sergilememelerini istemiş. Bu nazik uyarı işe de yaramış çünkü Bizans döneminin en önemli Hıristiyan şehirlerinden biri olacak kadar inançlı hale gelmişler. Hatta bir adım öteye geçmiş Laodikya ve piskoposluk merkezi olmuş. 350 metrelik ölçüsüyle Anadolu’daki en uzun stadyum Laodikya’daymış. Fakat taşları asırlarca başka yapıların inşaatlarında kullanılınca ne yazık ki geriye fazla bir şey kalmamış. Yaklaşık 5 kilometrekarelik alana yayılan Laodikya’nın günümüze ulaşan önemli yapıları arasında; iki tiyatro, dört hamam kompleksi, agora, çeşmeler, giriş kapısı, meclis binası, tapınaklar ve kiliseler var.
0 notes
traveltourstrips · 2 years
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/pamuklara-sarilmis-gercek-bir-hazine.html
Pamuklara sarılmış gerçek bir hazine
Tumblr media Tumblr media
Aslında yeni bir kent Denizli. Büyük Menderes Nehri’nin bir kolu olan Aksu Çayı’nın dereleriyle desenlenmiş bir plato üzerine kurulu olsa da antik çağda kent, şimdiki yerinden 6-7 kilometre uzaktaymış. Yıllar geçmiş, Ege kıyılarından iç kesimlere sokulan doğal bir yol üzerinde olan şehre yeni yollar yapılmış, ulaşım kolaylaşmış, nüfus hızla artmış; tarımdan tekstile, sanayiden turizme ülkemizin en büyük 10 ekonomisi arasına girmiş. Denizlililer bununla birlikte doğa ve tarihi miraslarına da sahip çıkmışlar.
Tumblr media
Hürriyet Seyahat gezgini Serda Büyükkoyuncu Laodikya’da
En güzeli de bu. UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ndeki Pamukkale’nin ‘traverten’ denen beyaz pamuksu yüzeylerinin oluşum sebebi, yer altından yeryüzüyle buluşmaya çıkan termal suların içindeki minerallerin havadaki oksijenle karşılaşması…
Tumblr media
Kleopatra Havuzu’nun diğer adı Antik Havuz. Ekstra bilet alarak sıcak suda ve antik sütunların arasında yüzebiliyorsunuz
Bu esnada mineral etki kayboluyor, geriye kalsiyum karbonat kalıyor. Bu madde zamanla çöküp sertleşiyor ve bu sayede travertenler oluşuyor. Traverten bölgesinde 17 tane kaynak var; su sıcaklıkları 33 ila 100 derece arasında değişiyor.
Kleopatra burada da var
Balayını topraklarımızda yapmış olması sebebiyle pek çok yerde Mısır Kraliçesi Kleopatra’nın adıyla anılan kumsallar, kıyılar, hamamlar vardır; duymuşsunuzdur. İşte bunlar gibi bir Kleopatra Havuzu da Pamukkale’de var, diğer adıyla Antik Havuz. Belgelenemese de yüzyıllar önce bu havuzun, bölgede meydana gelen depremlerin yol açtığı çukura dolan şifalı sularla oluştuğu söyleniyor… Buradaki termal suların özellikle kalp-damar sertliğine, romatizmal, dermatolojik ve gözle ilgili hastalıklara da iyi geldiği söyleniyor. Bu arada yılda 2 milyon turist ağırlayan Pamukkale’ye günübirlik değil de konaklamalı, katma değerli turist çekebilmek ve farkındalık yaratmak için Denizli Genç İş İnsanları Derneği (DEGİAD) ‘Pamukkale’de Dönüşüm Seninle Başlıyor’ isimli bir yarışma düzenlemiş. Türkiye’nin her yerinden 51 proje başvurmuş. DEGİAD’ın mimar üyelerinden oluşan bir çalışma grubu, yarışmaya katılan fikirler arasından 44 bin metrekarelik Pamukkale Köyü’nü baştan aşağı yenileyecek tavsiye niteliğinde bir proje ortaya çıkarmış.
Paraşütü de deneyin
Bölgede uzun konaklamayı kalıcı olarak arttırmak için birkaç yıldır hayata geçirilen sıcak hava balonu ve yamaç paraşütü etkinlikleri de çok favori. Dantel gibi bembeyaz Pamukkale’nin üzerinden balonla da paraşütle de uçmak unutulmaz bir iz bırakıyor seyahatimizde.
Tumblr media
Her ne kadar çoğu kez bölgeye göz alıcı travertenleri görmek için gidilse de tepenin zirvesindeki Roma kaplıca kasabası Hierapolis’in kalıntıları bölgenin göz kamaştırıcı adresi. Özellikle geçen yıllarda tamamen gün ışığına çıkarılan ve İmparator Domitian’a adanan Sütunlu Cadde’nin devamında Roma hamamları var. Bugün müze olarak kullanılan bu hamamlar küçük ama eser varlığı açısından ilgi çekici. İçinde heykeller, kabartmalar, paralar ve lahitler bulunmuş. Genelde zenginlerin gömülmesi için yapılan lahitler, ayrıca işlemeleriyle de değer taşıyor. Bir ilginç bilgi: Lahitlerin diğer adı sarkofaj yani ‘et yiyen’.
Tumblr media
Cehennem Kapısı
Eskiden insanlar lahitlerin içine koydukları cansız bedenlerin birkaç yıl sonra sadece kemikten ibaret olduğunu görünce böyle bir adı uygun görmüşler. Bergama Kralı 2. Eumenes tarafından MÖ 2’nci yüzyılda kurulduğu düşünülen Hierapolis kenti, adını Amazonlar kraliçesi Hiera’dan almış. Aslında bir Helen kenti olarak günümüze ulaşabilirmiş. Ama MS 60’ta yaşanan büyük depremde neredeyse tamamı yıkılmış, sonrasında da sık sık depremlerden nasibini aldığı için ilk halinden pek eser kalmamış. Bugün gördüğümüz, depremlerden sonra yenilenen Hierapolis.
Hıristiyanlar için kutsal
Burası Roma kentlerinin tipik özelliklerini taşıyor ama esas önemi, Hıristiyanlık için kutsal kabul edilmesi. Çünkü Hıristiyanlığın kabul edildiği ilk yerler arasında. Ayasofya’yı inşa ettiren Bizans İmparatoru Jüstinyen, Hierapolis’teki herkesin pagan geleneklerini bırakması ve Hıristiyanlığı seçmesi için John isimli bir piskoposu görevlendirmiş. O da tam 80 bin kişinin Hıristiyanlığı kabul etmesini sağlayıp 98 kiliseyle 12 manastır inşa ettirmiş. İncil’de de Hierapolis’ten bahsediliyor. Ayrıca 12 Havari’den biri olan Aziz Philip’in Hierapolis’te yaşadığına ve 7 oğluyla birlikte öldürüldüğüne inanılıyor. Aziz Philip için yapılan mezarın kalıntıları da günümüze ulaşanlar arasında. Hierapolis’in mezarlığını dikkatli gözlerle gezmek gerek. Çünkü mezar taşlarında ilginç detaylar var. Bir tanesi, üzerinde yazan bedduayla insanı korkutuyor! Denmiş ki; “Mezarıma girmeye kalkan hırsız, yürüyecek toprak, seyredecek deniz bulamasın, çocuksuz ve mutsuz bir hayatın ardından öldüğünde tanrıların laneti üzerinde olsun.” Ölenlerin şahsi eşyalarıyla gömüldüğü bu mezarlar çok önemsenmiş. Aileler mezar bakımıyla çiçeklendirilmesi için ücret ödermiş… Tüm bunların yanında mitolojik bir öykü ve ‘Cehennem Kapısı’ denilen bir bölümle de dikkat çekiyor bu antik kent.
Kapının sahibi Hades…
Kapının hikâyesine geçmeden önce Hades’i tanımalıyız. Mitolojik bir tanrı; yeraltı ondan soruluyor. Kronos ve Rhea’nın 6 çocuğundan biri. Görünmez, vahşi, söz dinlemez, asabi, kindar, nefret dolu, katı yürekli bir tanrı Hades. Antik Yunan’da yeraltı dünyası mağaraları, nehirleri, tarlaları olan bir yer olarak düşü- nülüyor. Yeraltı deyip geçmeyin, tüm madenler ve yeraltı zenginlikleri orada ve hepsi Hades’in. Hatta tüm yeraltının hazineleri onun olduğu için Romalılar ‘varlıklı’ anlamına gelen Plüton demişler ona sonradan. Hades’in yanında ölüleri kayığıyla yeraltı dünyasına geçiren Kharoon ve bir de Kerberos isimli üç başlı köpeği varmış. Devasa zincirlere bağlı bu korkunç yaratığın görevi, ölülerin yeryüzüne çıkmasını engellemek. İşte 2013’te ortaya çıkarılan Cehennem Kapısı’nın önündeki beyaz heykel, ölüler tanrısı Hades ve köpeği Kerberos. Arazide gördüğümüz kazılardan çıkan heykel parçaları dikkate alınarak yapılmış üç boyutlu bir modelleme aslında. Cehennem Kapısı denen bir mağara gerçekten varmış. Yanına bir de tapınak yapmışlar; Apollon Tapınağı. İnanışa göre mağaradan geçilerek girilen yeraltı dünyasının tanrısı Hades’e kurbanlar veriliyor. İnsanlar kurban için tapınaktaki din adamlarına ödeme yapıyor. O da adak hayvanı tapınağın içine götürüyor ve ilahi bir müdahaleyle hayvan oracıkta ölüyor, din adamı dışarı çıkıyor… Hayvanı öldürenin ne olduğu bilinmiyor!
Ölümcül karbondioksit
Bu efsaneyi araştıran Hardy Pfanz isimli bir Alman biliminsanı olayı çözmüş… Kendisi volkan patlaması ve benzeri jeolojik süreçler sırasında açığa çıkan gazlar üzerinde çalışmalar yapan bir biyolog. Pfanz araştırmaya başladığında mağara girişinde düzinelerce ölü hayvan olduğunu görünce havayı test ediyor. Normal havada karbondioksit oranı yüzde 0.04 civarındayken burada yüzde 80’lere ulaşıyor. Ölümcül bir düzey. Bu aşırı karbondioksit seviyesi, bölgenin kaplıcalarını ve travertenlerini de ortaya çıkaran jeolojik sistemden kaynaklanıyor. Pamukkale, 35 kilometre uzunluğundaki aktif bir tektonik fay hattı bölgesinde. Bu hatlardan biri doğrudan şehir merkezinden geçerek Apollon Tapınağı’na uzanıyor. Ve ölümcül karbondioksit buradan sızıyor. Hayvanları öldüren gaz, din adamlarını neden öldürmüyor peki? Karbondioksit havadan daha ağır olduğu için, geceleri hava daha soğuk olduğunda zeminde birikiyor ve yer seviyesinde ölümcül bir gaz gölü oluşturuyor. Yani burunları yere daha yakın olan hayvanlar bu zehirli bulutta çabucak boğuluyor ama daha uzun boylu olan insanlar hayatta kalıyor. İşte tüm bunlardan dolayı bugün Cehennem Kapısı tuğlalarla örülmüş durumda. İçine girilmiyor ama öyküsü dinleyeni hayran bırakıyor.
Kraliçenin kenti depremlerle yıkılmış
Bir tarafınıza 2.571 metre yükseklikteki Honaz Dağı’nı diğer yanınıza da bembeyaz uzanıp giden Pamukkale’yi alın. Tam ortasında göreceğiniz yer, tarihi MÖ 3.000’e kadar ulaşan Laodikya olacak. Milattan Önce 261-245 yılları arasında, Suriye Kralı 2. Antiokhos tarafından kurulmuş; kente karısı Laodikeia’nin adını vermiş. ‘Laodike’nin kenti’ anlamına geliyor. MS 7’nci yüzyılda büyük bir depremle yıkılmış. Yenisini bugünkü Kaleiçi taraflarında inşa etmişler. Üzerinden çok uzun yıllar geçmiş Selçuklular ve Bizanslılar arasındaki savaşlar sonucu ciddi hasar görmüş Üstelik can damarları su yolları da kullanılamaz hale gelince zamanla terk edilmiş Laodikeia. Denizli’ye 6 kilometre uzaklıktaki bu kent, geçmişte yün ticaretiyle çok zengin olmuş. Yapılan kazılarda geç kalkolitik eski tunç çağına ait mimari, seramik ve çakmaktaşı buluntularına ulaşılmış. Sadece bu kadar değil, Laodikya’nın hazineleri araştırılıyor ve yeni keşifler yapılıyor. Bir açıdan daha Laodikya çok önemli. Aslında yabancı turistlerin antik kentin yolunu tutmasını sağlayan özelliği, İncil’de bahsedilmesi. 4 İncil yazarından biri Aziz Yuhanna’nın cemaatine mektup yazdığı 7 kiliseden biri Laodikya’da. Diğerleriyse Efes, İzmir, Sart, Akhisar, Alaşehir ve Bergama’da.
Ilık sular, ılık insanlar
Laodikya halkı başlarda Hıristiyanlığa geçiş için biraz isteksiz davranmış. Aziz Yuhanna da termal suları kullanarak yaptığı metaforla onlara inceden bir mesaj göndermiş. ‘Yaptıklarınızı biliyorum. Ne soğuk ne sıcaksınız, ılıksınız’ diyerek net olmalarını ya Hıristiyanlığı benimsemelerini ya da reddetmelerini; arada kalmış bir tavır sergilememelerini istemiş. Bu nazik uyarı işe de yaramış çünkü Bizans döneminin en önemli Hıristiyan şehirlerinden biri olacak kadar inançlı hale gelmişler. Hatta bir adım öteye geçmiş Laodikya ve piskoposluk merkezi olmuş. 350 metrelik ölçüsüyle Anadolu’daki en uzun stadyum Laodikya’daymış. Fakat taşları asırlarca başka yapıların inşaatlarında kullanılınca ne yazık ki geriye fazla bir şey kalmamış. Yaklaşık 5 kilometrekarelik alana yayılan Laodikya’nın günümüze ulaşan önemli yapıları arasında; iki tiyatro, dört hamam kompleksi, agora, çeşmeler, giriş kapısı, meclis binası, tapınaklar ve kiliseler var.
0 notes
berabergezsek · 5 years
Text
PAMUKKALE & SALDA GÖLÜ & LAVANTA TARLALARI TURU
Türkiye’mizin beyaz cenneti ve Harikalar diyarı Pamukkale,  Bembeyaz kumuyla Türkiye'nin Maldivleri olarak adlandırılan Salda gölü ve Lavanta kokusuyla huzur dolu Kuyucak Köyünün güzelliklerini keşfe gidiyoruz.
Gezi Planı:
1. Gün 13.07.2019 Cumartesi Günü
HİERAPOLİS ANTİK KENT
PAMUKKALE TRAVERTENLER
LAODİKEİA ANTİK KENT
ÖĞLEN YEMEK MOLASI-GÜL TOST-YEŞİLOVA
SALDA GÖLÜ- GÖL ETRAFINDA TAM TUR-YÜZME MOLASI
LİSİNA DOĞAL YAŞAM KÖYÜ
BURDUR AKŞAM YEMEĞİ-TOROS-ŞİŞ KÖFTE
2. Gün 14.07.2019 Pazar Günü
BURDUR ARKEOLOJİ MÜZESİ
SAAT KULESİ
ULU CAMİ
BURDUR DOĞA TARİHİ MÜZESİ
İNSUYU MAĞARASI
SAGALASSOS ANTİK KENTİ
BURDUR GÖLÜ
KUYUCAK KÖYÜ LAVANTA TARLALARI
 Hierapolis Antik Kenti
Tumblr media
Derman Aranılan Şehirdir.
Pamukkale Travertenleri’nin hemen arka tarafında bulunan antik bir Frigya kenti. Tam kuruluş tarihi belirsiz olsa da MÖ 2. yüzyılda Bergama Krallığı zamanında 2. Eumenes tarafından kurulduğu, ismininse Yunan Mitolojisi’ne göre Bergama’nın kurucusu sayılan Telephos’un karısı Amazonlar Kraliçesi Hiera’dan geldiği tahmin ediliyor.
Hiera”. “Polis” ise bilindiği üzere şehir demek. Yani Hierapolis: Hiera’nın şehri. Rivayete göre Hiera bir Amazon, yani savaşçı bir kadın. Truva Savaşı esnasında Yunanlı bir savaşçı tarafından öldürülüyor ve eşi Telephus, Hiera’nın ölümüne o kadar kederleniyor ki savaşa devam etmeden önce eşinin cenazesini kaldırmak için ateşkes ilan ediyor ve Hiera’yı unutulmaz kılmak için şehre ismini veriyor.
Hierapolis antik kentinin Arkeoloji literatüründe “Holy City” yani Kutsal Kent olarak adlandırılması, kentte bilinen bir çok tapınak ve diğer dinsel yapının varlığından kaynaklanmaktadır.
Hierapolis Antik Kenti, Büyük Konstantin döneminde Frigya bölgesinin başkentliğini yapmış, Bizans döneminde Piskoposluk merkezi olmuş. MÖ 133 ve MS 60’ta meydana gelen korkunç depremler, şehri yıkarak Helenistik dokusunu kaybettirse de sonrasında Romalılar tarafından yeniden inşa edilmiş. Pamukkale, Antik dönemde hem şifalı suları hem de Aziz Philip’ten derman arayanların akınına uğruyormuş. O dönemin zenginleri yaşamlarının sonlarına doğru gelip buraya yerleşmiş ve burada ölmüş. Şehrin nekropolü bu yüzden oldukça görkemli anıt mezarlarla dolu.
Hierapolis, Hıristiyanlık inancı için de önemli bir merkez sayılmaktadır. İsa peygamberin havarilerinden olan Aziz Philip, bu şehirde Hz. İsa’ya benzer bir şekilde çarmıha gerilerek öldürülmüştür. Daha sonraları pagan inancı terk edilip Hıristiyanlığın resmi din olarak kabul edilmesiyle burada Aziz Philip için kutsal bir alan ve ortasına da bir mezar yaptırılmıştır.  Bu olaydan sonra şehir Hıristiyanların ziyaret etme yarışına girdikleri yerlerden biri olmuştur.
Tüm şehir 1988 yılından beri UNESCO Dünya Miras Listesi’ne alınmış.
Hierapolis Bizans Kilisesi
Hierapolis Bizans Kilisesi antik kentin ana caddelerinden olan Sütunlu Cadde ve Erken Bizans Sur Duvarının kuzeyinde yer alıyor.
İlk inşası MS 5. ve 6. yüzyıla ait olan kilise, çeşitli düzenlemelerle MS 10. yüzyıla kadar kullanılmış. Kuzey duvarı üzerinde iki azizin betimlendiği bir fresk var. Azizlerin, sağ elleri göğüslerinde duruyor, baş kısımları korunamamış.
Cehennem Kapısı
Tumblr media
Cehennem Kapısı “Pluto’s Gate” veya “Ploutonion” adıyla tanınan mağara Hierapolis’te yer alıyor. Burası Tanrı Plouton ve eşi Persophone’nin hüküm sürdüğü yeraltı dünyasının giriş kapısı olarak kabul ediliyordu. Mağaradan sızan karbondioksit gazıyla boğulan hayvanlar rahipler tarafından kurban ediliyordu. İçeri girenlerin kısa sürede ölümüne yol açacak kadar yoğun olan bu gazdan korunmak için bu kapı günümüzde kapalı tutulmaktadır.
Rivayetlere göre Hades’in bu ölüm kapısından geçip sağ çıkanların suçlarının affolduğu anlatılıyor.
Apollon Tapınağı
Tumblr media Tumblr media
Cehennem Kapısı Plutonium’un yanında büyük bir kutsal alandır. Tapınak, eski ve dini mağara olarak bilinen Plutonion üzerinde kurulmuş. Mitolojik hikayelerede Apollon’un bölgenin ana Tanrıçası Kybele ile tapınakta buluştuğu geçiyor. Eski kaynaklar, Ana Tanrıca Kybele rahibinin bu mağaraya indiğini ve zehirli gazdan etkilenmediğini bildiriyor.
Mermer giriş basamaklarından tanınan 70 metre uzunluğundaki Tapınak, temenos duvarı ile çevrili kutsal alan içinde yer alıyor. Tapınağın arkasındaki merdivende, Apollon Tapınağından alınan parçalar, sütun gövdeleri, başlıklar, kaideler ile doldurulan bir alan var. Apollon Tapınağı’nda restorasyon çalışmasını sürdüren İtalyan kazı heyeti, tapınaktaki sütunları yerleştirerek tekrar tapınağı ayağa kaldırmayı planlıyor.
Hierapolis Anfitiyatro
Tumblr media
MS 60 yılında meydana gelen büyük depremden sonra MS 62 yılında yapımına başlanan tiyatronun inşası MS 206 yılında tamamlanmış.
Hierapolis Antik Tiyatro’da bulunan sütunların arasında dönemin estetiğini yansıtan heykeller var. Kentin antik tiyatrosunun sahnesinin önemli kısmı hâlâ ayakta. Tiyatro sahnesinde ve çevresinde bulunan kabartma frizlerde ise Apollon ve Artemis’in doğuşundan tutun, tanrılar ve devler arasındaki savaşlara kadar bir çok mitolojik olayın tasviri yer alıyor.
Kleopatra Havuzu
Tumblr media
Romalı komutan Marcus Antonius’un Mısır Kraliçesi Kleopatra için yaptırdığı iddia edilen Kleopatra Havuzu 7. yüzyılda yaşanan depremle harabe haline gelmiş. Deprem sonrası oluşan ve içinde tarihi sütun başlıkları ve mermer parçalarıyla inanılmaz etkileyici bir görünüme sahip. Havuzun içinde yer alan 2 bin yıllık tarihi eserlerin arasında yüzüyorsunuz. Günde yaklaşık 2 bin kişinin girdiği antik havuzun suyu her mevsim 36 derece.
Antik Havuz, suyun sıcaklığı nedeni ile rahatlatıcı bir etkiye sahip, birçok hastalığın tedavisi konusunda da faydalı olduğu söyleniyor. Havuz girişi 50 tl
Hierapolis Antik Kenti’nin Bölümleri
Frontinus Caddesi: Mimari özelliklerinden dolayı, kapı ile birlikte yapıldığı düşünülen 14 metre genişliğindeki bu cadde (plateia), kentin ana caddesini oluşturmaktadır.
Agora: MS 60 yılında meydana gelen depremden sonra Frontinus Caddesi, ile doğudaki tepenin yamaçları arasında geniş bir alanda değişim sonucu Hierapolis Ticaret Agorası olarak düzenlenmiştir.
Kuzey Bizans Kapısı: Hierapolis kentinde yapılan sur sistemine dahil olan Kuzey kapı MS IV. yüzyıl sonuna tarihlenmektedir. Kuzey Kapı, Güney Kapı’ya simetrik olarak Bizans Dönemi’nde kentin anıtsal girişini oluşturur.Devşirme malzeme ile inşa edilen kapı, kare planlı iki kule ile desteklenmiştir.
Güney Bizans Kapısı: MS IV. yy' da inşa edilmiştir. Traverten bloklar ve içinde mermerinde bulunduğu devşirme malzeme ile yapılmıştır.
Gymnasium: Sütun dizisi üzerinde yapının gymnasium olduğuna işaret eden yazıtlı bir arşitrav parçası dikkat çeker.
Tritonlu Çeşme Binası: Tritonlu Çeşme Binası, Apollon Tapınağı'nın yakınlarındaki çeşme binasıyla beraber şehirdeki iki büyük anıtsal binadan biridir.
İon Sütun Başlıklı Ev: Ev Tiyatro'ya giden ikincil uzun bir yol üzerinde bulunmaktadır. Orijinal yapı MS II. yüzyıl olarak tarihlenmektedir.
Latrina: Deprem de yıkılmış olan bu yapı yıkıntı halinde tüm parçaları ile günümüze ulaşmıştır. Uzun mekânın tabanında lağım sularını caddedeki kanalizasyona taşıyan kanal bulunmaktadır. İç duvar boyunca oturmak için yapılmış, üzerinde delikler bulunan bir seki yer alır, pis suları taşıyan kanalın önüne sıhhi ihtiyaçlar için bir temiz su kanalı yapılmıştır.
Apollon Kutsal Alanı: Anıtsal yapı Hierapolis'in en önemli tanrısına adanmıştır. Podium da işaret edilen iç kısımdaki yapı daha önce tapınak şeklinde tanımlanmıştı ancak daha sonra yapılan çalışmalar neticesinde kehanet merkezi olduğu anlaşılmıştır.
Su Kanalları ve Nympheumlar: Çevredeki tepelere inşa edilmiş kanallardan oluşan iki aquadükt kente içme suyunu sağlamaktadır.
Plutonium: Plutonium'un girişi, tapınağın sağ tarafındadır. Hierapolis Antik Kenti içerisinde gerçekleştirilen arkeolojik kazılarda Ploutonium Kutsal Alanı (Cehennem Kapısı) ve antik dünyada“ölüler ülkesine geçiş kapısı” olarak kabul edilen mağaranın girişi gün yüzüne çıkarılmıştır.
Surlar: MS V. yüzyılda, Roma İmparatorluğu'nun diğer kentlerinde de olduğu gibi, Hierapolis de MS. 396'da çıkarılan bir kanuna göre kuzey, güney ve doğu yönlerinde surlarla çevrilmiştir. Büyük kısmı bugün yıkılmış halde olan surlara, 24 adet kare planlı kule yerleştirilmiştir. İki anıtsal kapı ve iki küçük kapı olmak üzere 4 girişi vardır.
Pamukkale Travertenleri
Tumblr media
Türkiye’nin beyaz cenneti
Pamukkale Travertenleri, kaynak sulardan ve traverten teraslı tepelerden meydana geliyor. Çökelez Dağının eteklerinde yer alan ve ovadan 100–150 m. yükseklikte uzanan bu terasta yaklaşık 6 km. uzaklıkta Pamukkale’yi var eden, travertenlerin oluşumunu sağlayan termal kaynaklar yer alıyor.
Travertenler Kadı Deresi yakınındaki Domuzçukuru adı verilen alandan başlayarak kuzeydeki Nekropol’ün son mezarının yanından akan Çaltık Deresine kadar uzanıyor. 50 metre yüksekliğinde yaklaşık 3 km uzunluğunda ve 250–600 metre genişliğindeki bu travertenlerin oluşumunu termal sular sağlıyor.
Travertenler çeşitli kimyasal reaksiyonların çökelmesi sonucunda oluşuyor. Aslında bir çeşit kayadır. Pamukkale bölgesinde travertenlerin olduğu alanda 17 adet sıcaklığı 35-100 derece arasında değişin sıcak su kaynağı bulunuyor. Bu termal su kaynağından çıktıktan sonra travertenlerin başına geliyor ve travertenlerin katlarında çökelmeye başlıyor. Termal su kaynağından çıkarken 35 derece civarında oluyor. Suyun içerisinde bol miktarda Kalsiyum Hidrokarbonat bulunuyor. Kaynaktan çıktıktan sonra oksijen ile temas ettiğinde Karbondioksit ve Karbon Monoksit uçuyor. Geriye de Kalsiyum Karbonat kalıp çökelmeye başlıyor. Aslında ilk olarak jel halinde oluşuyor. Zaman içinde sertleşerek kaya formuna giriyor.
Kaplıcalar ve mineralli kaynak sularınca zengin olan bölgenin en ikonik doğal oluşumu, UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ndeki Pamukkale Travertenleri geliyor. 
Açılış-Kapanış Saati: 06:30-19:00
Giriş: 50 tl-Müze kartı geçiyor.
Laodıkeıa Antik Kenti
Tumblr media Tumblr media
MÖ 3. yüzyılın ortalarında Seleukos Kralı II. Antiokhos tarafından karısı Laodike adına kuruldu. Helenistik kent, MÖ. 130’da ise bölge tamamen Roma’ya bağlanan ve Hristiyanlığın ilk 7 kilisesinden birine sahip olan kent, Erken Bizans Dönemi’nde metropollük seviyesinde dini bir merkez haline geldi.
UNESCO Dünya Doğal ve Kültürel Mirası Geçici Listesinde yer almaktadır.
Anadolu’nun en büyük stadyumu, 2 tiyatrosu, 4 hamam kompleksi, 5 agorası, 5 nymphaeumu, 2 anıtsal giriş kapısı, Bouleuterionu, tapınakları, Peristylli Evleri, Latrina, kiliseleri ve anıtsal caddeleri yer alıyor. Kentin dört tarafını ise nekropol alanları çeviriyor.
Tel: 0258 265 54 48
Açılış-Kapanış Saati: 08:00-19:00
Giriş: 15 tl-Müze kartı geçiyor.
Yeşilova
Yeşilova’da zaman 1980’lerde durmuş. Hem görsel olarak, hem de insanlık olarak bir zaman kapsülüne girmiş gibi. 80’lerin grafik anlayışının devam ettiği tabelalar, ters çevrilmiş su bardaklarının içine konan kese kağıtları, keza kese kağıdına sarılarak yenen burma kadayıf, üzerine kilim örtülmüş eski tip motorsikletleri ve eski zamanlardaki gibi misafirleri el üstünde tutan sıcakkanlılıkları ile kimilerine göre geri kalmış, kimilerine göre nostaljik bir yer.      
Gül Tost
Süleyman bey-Fadime  Hanım
0248 618 25 85
sade tost 5 tl, yumurtalı  kıymalı 7 tl, yumurtalı kıymalı kaşarlı 8 tl, ayran, gazoz 1,5 tl
Salda Gölü
Tumblr media Tumblr media
Türkiye’ nin Maldivleri
SALDA GÖLÜ’NÜN ÖZELLİKLERİ
Salda Gölü, Burdur’un Yeşilova İlçesi’nde 1.180 metrede bir krater gölü. Kar beyaz kumu, cam gibi turkuaz suyu ile Türkiye’nin Maldivler’i olarak biliniyor. İşte Salda’yı Salda yapan özellikleri:
✔ Öncelikle Salda, Türkiye’nin en temiz dünyanın beşinci en temiz gölü! Suyu o kadar berrak ki rengi Maldivler ile  yarışır turkuazlıkta.
✔ Hatta 184 metreye varan derinliğiyle Türkiye’nin en derin tatlı su gölü.
✔ Kumu da rengi gibi Maldivlerle yarışır beyazlıkta. Zaten burayı böylesine cennet bir yer yapan da aslında bu talk pudrası kıyıları. Ona bu beyaz rengi veren de magnezyum minerali. Hatta gölde uzun süre bir şey bırakıldığında zaman geçtikçe beyaz bir tabaka oluşuyormuş. Bu da gölün hala magnezit ürettiğini gösteriyormuş.
✔ Çevresindeki alan sadece Salda Gölü’ne özgü endemik bitki ve hayvan türlerine sahip. Göl içinde 3 endemik tatlı su balığı, göl çevresinde ise yaban domuzu, tilki, kaplumbağaların değişik cinsleri var. Burası, kışın da soyu tükenmekte olan dikkuyruk ördeklerinin yaşam alanı oluyor.
✔ Sit alanı olduğundan çevresi imara açık değil. Bu nedenle de henüz (!) el değmemiş güzellikte
✔ Tektonik bir krater gölü olduğundan Salda’nın suyu soda, magnezyum açısından oldukça zengin. Zaten o eşsiz beyaz kumsalının sırrı da yine magnezyum. Hepsi cilde saça iyi gelen şeyler.
✔ Kumu da killi yapıda olduğundan cilde çok iyi gelen çamur banyosuna çok müsait.
Salda Gölünün Oluşumu
Salda, aslında volkanik etkilerle oluşan bir krater gölü. Aynı zamanda, suyla buluşan kalkerli (yani kireçtaşlı) doğal yapısı ve oluşumundaki tektonik özellikler nedeniyle karstik göllerin ülkemizdeki bir örneği olarak kabul ediliyor. Salda’nın binlerce yıl önce jeolojik bir çökme sonucu meydana geldiği düşünülüyor; ancak gölün içindeki hareketlenmeler halen durmuş değil. Dip kısmında çökmeler olduğu ve bu çökmelerin devam ettiği söyleniyor.
Salda Gölü Neden Beyaz Salda, son yıllarda Türkiye’nin Maldivleri olarak ünlenmiş durumda. Nedeni ise Salda’nın göllerde pek rastlanmayan özellikteki cam göbeği ve turkuaz tonlarda giden rengi ve şaşırtıcı derecede beyaz olan kumsalı. Kumsalın bu beyaz rengi içindeki tatlı soda suyunda yer alan magnezyumun gölde yaşayan bakteriler tarafından minerale çevrilmesiyle oluşuyormuş.
Mars’ı Görmenin En Kısa Yolu Salda
Mars’ı merak edenin gitmesi gereken yerlerden biri Salda. Yüzey oluşumlarının benzerliği nedeniyle ‘Mars’ta Yaşam’ sorularının cevaplarını arayan bilim adamları için Salda, dünya üzerinde doğal laboratuvar olarak kullanılan iki yerden biri olma özelliği de taşıyor. Diğer yer ise Kanadadır.
Lisinia Doğal Yaşam Köyü
Tumblr media Tumblr media
Burdur gölünün batı sahilinde, Karakent köyü sınırları içinde bulunuyor, Lisinia Doğal Yaşam Köyü. Kurulması ve yaşatılması epey zorluklarla geçmiş. Bir veteriner hekim olan Öztürk Sarıca, kendisine ait bu arazide mesleği ile ilgili olarak, bir yaban hayatı rehabilitasyon merkezi kurmuş. Burdur gölü çevresi RAMSAR uluslararası sözleşmesi kapsamında olduğu için, yapılaşma izni verilmemiş. Daha sonra uygulamaya konulan projelerle, hem Burdur halkının desteğini kazanmış, hem de kamunun Lisinia Doğal Yaşam Köyüne bakışı yavaş yavaş değişmeye başlamış.
Uygulama Yaban Hayatı Rehabilitasyon Projesi. Hasta, sakat, yaralı yaban hayvanlarının tedavisi, Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi işbirliği ile yapıldıktan sonra, doğaya salınıyor.
Lisinia; Pisidia döneminde yöredeki antik kentin adı. Anlamı da, ”Doğan ve Batan Güneşin Ay ışığı misali pırıltısı” demekmiş. Antik Lisinia kentinden pek bir şey kalmamış ama, Lisinia Doğal Yaşam Köyü aracılığıyla Lisinia adı yaşatılmaya çalışılıyor.
Lisinia’nın içindeki yaban hayat rehabilitasyon merkezinde, ücretsiz doğa kampları, lavanta bahçeleri, ekolojik tarlalar yer alıyor. Burada doğal ürünler satınalabilirsiniz.
Tel: 0533 359 33 93 Öztürk Sarıca
Açılış-Kapanış Saati: 09:00-20:00
Giriş Ücretsiz
Burdur Arkeoloji Müzesi
Tumblr media Tumblr media
Bu müzede, Burdur ve çevresinde gerçekleştirilen kazılar ve antik kentlerden çıkan kalıntılar sergileniyor. En az 60 bin parçalık bir koleksiyona sahip. Burası Anadolu’nun en gezilmeye değer arkeoloji müzelerinden biri. Müze binası da bir o kadar tarihi. 1956’de, 18. yy’dan kalma bir Osmanlı yapısı olan Bulguroğlu (Pirkulzade) Medresesi’nin sağ kalan tek bölümü olan kütüphane binasının müzeye dönüştürülmesiyle oluşturulmuş ama müzenin halka açılması 1969 yılını bulmuş. Daha sonra müzeye yeni ek binalar da yapılmış. Başta Pisidia Bölgesi olmak üzere, müzedeki koleksiyon M.Ö. 7000’lerden günümüze kadar bir zamanın kültür varlıklarını kapsıyor. 
Tel: 0248 233 10 42
Açılış-Kapanış Saati: 08:30-19:00
Giriş: 6 tl Müze kartı geçiyor
Burdur Saat Kulesi
Tumblr media
Burdur’un orjinal saat kulesi, 19. yüzyılda, aslen Burdurlu olan Konya Valisi Tevfik Paşa tarafından yaptırılmış ama bu kule, 1914 depreminde yerle bir olmuş. 25 metre yüksekliğindeymiş ve üzerinde saat başı çalan analog bir saati varmış. Daha sonra 1936’da tam yerine olmasa da asıl yerine 20 metre mesafede yeniden inşa edilmiş.
Burdur Ulu Cami
Tumblr media
Pazar Mahallesinde bulunan Burdur Ulu Camisi, vakıf kayıtlarına göre Hamitoğullarından Dündar Bey tarafından 1300 yılında yaptırılmıştır. Sonraki yıllarda harap olan bu camiyi Çelik Mehmet Paşa 1749 yılında ikinci kez yaptırmıştır. Ancak bir deprem sonucu yıkılan cami l935 yılında Neo-Klasik üslupta yeniden yapılmıştır.
Burdur Doğa Tarihi Müzesi
Tumblr media Tumblr media
İlimiz Zafer Mahallesi’nde bulunan Rum Ortodoks Kilisesi 19. yüzyılın başlarında inşa edilmiştir. Kilisenin dar cepheleri doğu ve batı cephesidir. Doğu cephesinde,  ortasında büyük yanlarda birbirinin aynı iki küçük yarım oval üç apsis vardır. İç kısmı altılı iki sıra ağaç sütun dizisi ile üç nefe bölünmüştür. Orta nef daha geniştir.  Altışar adet ve iki sıra sıva ile kaplı sütunların kaideleri silindirik yivli taştır.
Kilise, restore edilerek Doğa Tarihi Müzesi olarak ziyarete açılmıştır.
Güney Fili (Mammuthus Meridionalis)
Dünyada nadir bulunan, 10 milyon yıllık bir dev Güney filinin 3.30 metre uzunluğundaki savunma dişi ve kürek kemikleri Kemer ilçesi Elmacık köyünde gün yüzüne çıkarılmıştır. Doğa Tarihi Müzesi'nde sergilenmektedir. 
Tel: (0248) 234 22 21
Açılış-Kapanış Saati: 08:30-17:30
Giriş: 6 tl Müze kartı geçiyor.
İnsuyu Mağarası
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Torosların arasında kalan içerisinde küçük gölcüklerin yer aldığı bir mağaradır. İnsuyu, ülkemizde turizme açılan ilk mağara olma özelliğinin yanı sıra şeker ve mide rahatsızlıkları olanlar için ziyaret etmeleri gereken bir yer olarak tavsiye edilmektedir. Burdur’un gerekli su ihtiyacını karşılamak açısından içerisinden su çekilmiş, etraftaki patates tarlalarını sulamak için bilinçsizce artezyen kuyuları açılmıştır. Bu iki sebep yüzünden mağara içerisindeki 9 adet göl zamanla kurumuştur; fakat ne hikmettir ki yağan aşırı yağmur sonucunda mağara içinde tekrar sular birikmiştir.
Mağaranın İçerisinde sarkık ve dikitler mevcuttur. Bunlar karstik arazi şekillerinden dolayı damlataş oluşumu şeklindedir. Oluşumları belki 10.000 belki 15.000 yılı almıştır.
597 metre uzunluğunda olan mağara yaz ve kış mevsimlerinde 14 santigrat derecede kendini sabitler. İçinde serin bir hava akımı vardır.
Tel: 0248 232 22 10
Açılış-Kapanış Saati: 08:30-17:30
Giriş: Tam 5 tl Öğr.3 tl Müze kartı GEÇMİYOR
Sagalassos Antik Kenti
Tumblr media Tumblr media
Aşkların ve imparatorların şehri
Sagalassos Antik Kenti, antik dönemde Pisidia olarak bilinen bölgede yer almaktadır. Dağlık bir alanın bitişiğinde yer alan kentte ilk yerleşim izleri günümüzden 12.000 yıl öncesine kadar uzanmaktadır. Sagalassos Antik Kenti, orijinal yapı taşlarının neredeyse tamamının bulunabildiği anıtsal yapıları ile son derece iyi korunmuş durumdadır. Diğer yandan, kentin planı, üzerinde kurulmuş olduğu teraslı yapı düşünüldüğünde oldukça çarpıcıdır ve bu yapı ile uyumlu ve etkileyici bir anıtsal merkez yaratılmıştır. Ayrıca, en az bin yıllık seramik üretimi ile Sagalassos antik dönemlerdeki en uzun seramik üretimi merkezi olarak biliniyor.
·         Büyük İskender'in almakla zorlandığı önemli kentlerden biri olarak bilinen Sagalassos, Roma dönemi mimarisinin en iyi örneklerini yansıtıyor.
Döneminin 5 büyük seramik üretim merkezinden biri oluşuyla da öne çıkan antik kentteki kazı çalışmaları, Leuven Katolik Üniversitesinden Belçikalı Prof. Dr. Marc Waelkens başkanlığında 1989 yılında başladı.
UNESCO Dünya Miras Geçici Listesi'ne 2009'da girmiştir.
Tel: 0248 233 10 42
Açılış-Kapanış Saati: 08:30-19:00
Giriş: 12 tl Müze kartı geçiyor
Burdur Gölü
Tumblr media
Burdur Gölü Söğüt Dağı ile Sulu dere Yayla dağ kütleleri arasında kuzeydoğu-güneybatı doğrultusunda uzanan oluk şeklindeki tektonik çöküntünün sularla dolması ile oluşmu��tur. Gölün batı kesimi boyunca uzanan fay hattı nedeniyle bu kısımda kıyı çizgisi çok dardır. Bu dar bölgelerde göl birden derinleşir. Gölün güney ve kuzeyinde ise alüvyonların birikmesi ile sazlarla kaplı ve delta oluşumu başlamıştır. Kapalı bir havzada yer alan gölün akıntısı yoktur. Göl suyu oldukça tuzlu olup ülkemizin en derin göllerinden birisidir. Derinlik bazı bölgelerde 100 metreyi bulur. Göl su seviyesinin son yıllardaki aşırı düşüşüne gölü besleyen dere ve çaylar üzerinde yapılan barajlar ve son yıllardaki bölgede yaşanan aşırı kuraklığın neden olduğu sanılmaktadır. Göl üzerinde yapılan araştırmalara göre besin maddeleri yönünden çok zengin olmadığı belirtilmektedir. Buna karşılık gölün yüze yakın kuş türüne ve yaklaşık olarak 300 bine yakın su kuşuna ve özellikle Dünyada nesli tükenmekte olan "dikkuyruk" ördeklerinin % 70'ine ev sahipliği yapmaktadır. Endemik kuş türlerinin barınma alanı olan Burdur Gölü uluslararası öneme sahip bir sulak alandır. 85 kuş türü yaşamaktadır.
Kuyucak Köyü-Lavanta Tarlaları
Tumblr media Tumblr media
Türkiye’nin Mor Cenneti Lavanta Diyarı
Temmuz’da Mor Rüya: Lavanta Kokulu Köy
Lavanta tarlaları. Isparta’nın Keçiborlu ilçesine bağlı Kuyucak Köyü, her sene Temmuz ayındaki hasat öncesi adeta kozasından çıkan bir kelebek misali morlara bürünüyor ve mis kokulu bir yere dönüşüyor. LAVANTA’NIN HİKAYESİ Isparta’da gül ticaretiyle uğraşan Zeki Konur, 1975 yılında Fransa’nın Provence bölgesine bir ziyaret düzenlemiş ve ziyaret sonrasında bölgeye lavantalar getirilmiş. Lavanta ilk olarak 1975 yılında Kuyucak Köyü’ne getirilmiş ve 30 aileye 15’er kök dağıtılarak üretime başlanmıştır. İlk olarak gül bahçelerinin yanına ve evlerin bahçelerine dikilen lavantalar 1990’dan sonra ticari olarak üretilmeye başlamış ve günümüzde Isparta Keçiborlu ilçesinin Kuyucak Köyü başta olmak üzere birçok köyde lavanta üretimi yapılıyor.  
Kuyucak Köyünde Ne Yapmadan Dönme?
Lavanta Kokulu Köyde lavanta yağı almadan dönme.
Lavanta Dondurmasının tadına bakmadan dönme
Lavantalı Türk Kahvesi içmeden dönme.
Lavantalı Çayı içmeden dönme. 
Lavanta Yastığı almadan dönme… 
Lavantalı Lokum almadan dönme…  
Lavanta parfümü almadan dönme… 
Lavantalar arasında fotoğraf çekmeden dönme…
Ne Yenir?
Şiş Köfte, Ceviz ezmesi, Gölhisar’ın kavurması, Yeşilova’nın kıymalı tostu meşhur!!!
2 notes · View notes
denizliaktuel · 3 years
Text
‘Beyaz Cennet’ Pamukkale Doldu Taştı!
UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi'nde yer alan, termal suları ve tarihi zenginliğiyle dikkati çeken Pamukkale'de yabancı turistler sonbahar da yoğunluk oluşturdu.
https://www.denizliaktuel.com/kultur-sanat/beyaz-cennet-pamukkale-doldu-tasti-h27790.html
Tumblr media
0 notes
omer-onganer-market · 3 years
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Alanya'da Şehir Merkezinde Denize 200 metre mesafede Satılık Retro Kleopatra Alanya Konutları
Şehir merkezinde daire sahibi olmak isteyenler için büyük bir fırsattır.
Yepyeni dairenin en iyi yanı konumu. Daire şehrin merkezinde. Atatürk anıtına, limana, Keykubat plajına oldukça yakındır. Dairemiz ayrıca Kleopatra Plajına yürüme mesafesindedir. Atatürk bulvarının hemen yanındadır.
Yüzme havuzu
Fitness
Sauna
Denize 200 metre
Daireler Teslim Edilecek Durumdadır
Bir Bakışta Alanya Şehir Merkezi
Ev alıcılarından bazıları Alanya merkezde bir daire satın almayı tercih ediyor. Çünkü Alanya şehir merkezindeki daireler, tüm yıl boyunca Alanya'da yaşamak isteyenler için idealdir. Hastaneye ve deniz kenarına kolayca ulaşabilirler. Alanya şehir merkezi tüm yıl boyunca hareketli ve canlıdır. Yerel halk ve iki üniversite yüzünden. Appr var. Alanya'da 15.000 üniversite öğrencisi. Alanya merkezde 100 binden fazla insan yaşıyor. Alanya'nın toplam nüfusu 330 bin. Alanya yaz aylarında yaklaşık 1 milyon turist kabul eder. Her yıl Alanya 4 milyondan fazla turist kabul etmektedir.
Alanya Merkezde Retro Kleopatra için en iyisi nedir?
Süper konum
İyi fiyat
Büyük kira getirisi fırsatı.
Bizimle irtibata geçmekten çekinmeyin WhatsApp veya Arama üzerinden 0543 339 90 08 ya da posta ile [email protected] adresinden iletişime geçebilirsiniz.
Mülkiyet adı :Alanya MT Satılık Retro Kleopatra
Emlak Tipi    :Daireler ve Dubleksler
Durum          :Yeni 
Kuruluş yılı    :2021
Ülke              :Türkiye
Kent              :Alanya
Alan              :Merkez
Sahile Uzaklık:200 m
Şehre Uzaklık:50 m
Havaalanına Uzaklık:32 Km
Alışverişe UzaklıkB50 m
Kat planları:1 + 1, 3 + 1
Boyutlar (m²)48 m²
Boyutlar (m²)105 m²
Başlangıç Fiyatı: 82.000 Euro
1 note · View note
gezginturtle · 5 years
Photo
Tumblr media
Burası m.ö. 2. yüzyıldan kalan Hierapolis kentindeki Antik Havuz, diğer adıyla Kleopatra Havuzu. Fotoğraf ise 2016 yılı yazından. #tbt 💧UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ndeki Hierapolis Antik Kenti içinde, Pamukkale Travertenleri’nin hemen yukarısındaki alanda yer alıyor. Ölmeden önce yapılacak listesinde yer alınması gerekenlerden. 💧Kleopatra’nın bile bu havuza girdiği iddia ediliyor. Havuzu termal sular beslediği için yaz kış sıcaklığı 36 derece. 💃🏻 Antik Havuz’un girebilmek için öncelikle Hierapolis Antik Kenti’ne giriş yapmanız gerekiyor. Havuza girmek isterseniz tekrar bilet almak zorundasınız ve burada Müzekart geçmiyor. Şu an ücret kişi başı 50 TL. . . #hierapolis #pamukkale #antique #pool #antiquepool #travel #travelgram #wanderlust #denizli #turkey #throwbackthursday (at Pamukkale Antik Havuz) https://www.instagram.com/p/Bsd1ld5AU_s/?utm_source=ig_tumblr_share&igshid=jajsj5ggarfm
2 notes · View notes
efulimturizm · 2 years
Photo
Tumblr media
➡️ BÜYÜK EGE TURU 🔷 4 GECE 5 GÜN 🟡 Kaliteli Hizmet 2100₺ 🔴 Her Pazartesi Akşamı Çıkış Cumartesi Sabah Dönüş ☎️ TEL KAYIT / WHATSAPP: 0543 443 28 29 🟢 Ayvalık - Cunda Adası - Bergama - Şeytan Sofrası Dahil 📸@emre__41 📍 Cunda Adası 📆 TUR TARİHLERİ: ➖ 1.Tur 23-28 Mayıs ➖ 2.Tur 30 Mayıs 04 Haziran ➖ 3.Tur 06-11 Haziran ◾️ KAYIT ŞEKLİ : 500 TL KAPORA Ücretin Kalanı Gezi Günü Acentede Alınacaktır ☑️ TUR PROGRAMI 🟢 1.GÜN Değerli Misafirlerimiz 17:30 Da Ofisimiz Önünden Hareketle Ege Yolculuğumuz Başlıyor 🟢 2.GÜN ► PAMUKKALE & EFES & KUŞADASI 📍 Hierapolis Antik Kenti 📍 Apollon Tapınağı 📍 Pamukkale Antik Tiyatro 📍 Cin Deliği 📍 Kleopatra Havuzu 📍 Pamukkale Travertenler 📍 Artemis Tapınağı 📍 Efes Antik Kenti 📍 Celsius Kitaplığı 📍 Meryem Ana Manastırı 📍 Güvercin Adası ( KUŞADASI ) 🏛 Kuşadası’nda 4* EFULİM TURİZME Özel Deniz Manzaralı Otelimizde Konaklama 🟢 3.GÜN ► GÜN BOYU TEKNE TURU & ŞİRİNCE ➖ŞİRİNCE KÖYÜ ➖ŞARAP FABRİKASI 📍HER KOYDA YÜZME MOLALARI 📍YUNAN ADALARINA KARŞI TEKNE TURU GÜN BOYU SÜREN KOY MOLALI ÖĞLE YEMEĞİ VE YEMEK SIRASINDA İÇİCEKLER DAHİL ( EKSTRA ) 🏛 İzmir’de ki EFULİM TURİZME Özel 4* Veya 5* Otelimizde Konaklama 🟢 4.GÜN ► İZMİR & ALAÇATI & ÇEŞME 📍Kemeraltı Çarşısı 📍İzmir Saat Kulesi 📍Tarihi Hükümet Konağı Binası 📍İzmir Konak 📍Hasan Tahsin Anıtı 📍Alaçatı Evleri 📍Alaçatı Yel Değirmeni 📍Çeşme Marina 📍Çeşme Kalesi — 🏛 İzmir’de ki EFULİM TURİZME Özel 4* Veya 5* Otelimizde Konaklama 🟢 5.GÜN ► İZMİR & BALIKESİR 📍Bergama 📍Ayvalık 📍Cunda Island 📍Kordon Gezisi 📍Sarımsaklı Plajı 📍Taş Kahve 📍Şeytan Sofrası 🔴 ÜCRETE DAHİL OLANLAR 🔸 Efulim Turizm Otobüsü İle Ulaşım 🔸 Efulim Turizme Özel Bölgede İndirimler 🔸 3 Gece 4* Veya 5* Efulim Turizme Özel Otel Konaklama 🔸 Efulim Turizm Güvencesi 🔸 3 Açık Büfe Kahvaltı ( Otelde ) 🔸 3 Açık Büfe Akşam Yemeği ( Otelde ) 🔸 Zorunlu Koltuk ve Seyahat Sigortası 🔸 Ege Profesyonel Tur Rehberi (Cunda Adası) https://www.instagram.com/p/Cd0l39gqy7S/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes
gallipolidaytours · 2 years
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/pamuklara-sarilmis-gercek-bir-hazine.html
Pamuklara sarılmış gerçek bir hazine
Tumblr media Tumblr media
Aslında yeni bir kent Denizli. Büyük Menderes Nehri’nin bir kolu olan Aksu Çayı’nın dereleriyle desenlenmiş bir plato üzerine kurulu olsa da antik çağda kent, şimdiki yerinden 6-7 kilometre uzaktaymış. Yıllar geçmiş, Ege kıyılarından iç kesimlere sokulan doğal bir yol üzerinde olan şehre yeni yollar yapılmış, ulaşım kolaylaşmış, nüfus hızla artmış; tarımdan tekstile, sanayiden turizme ülkemizin en büyük 10 ekonomisi arasına girmiş. Denizlililer bununla birlikte doğa ve tarihi miraslarına da sahip çıkmışlar.
Tumblr media
Hürriyet Seyahat gezgini Serda Büyükkoyuncu Laodikya’da
En güzeli de bu. UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ndeki Pamukkale’nin ‘traverten’ denen beyaz pamuksu yüzeylerinin oluşum sebebi, yer altından yeryüzüyle buluşmaya çıkan termal suların içindeki minerallerin havadaki oksijenle karşılaşması…
Tumblr media
Kleopatra Havuzu’nun diğer adı Antik Havuz. Ekstra bilet alarak sıcak suda ve antik sütunların arasında yüzebiliyorsunuz
Bu esnada mineral etki kayboluyor, geriye kalsiyum karbonat kalıyor. Bu madde zamanla çöküp sertleşiyor ve bu sayede travertenler oluşuyor. Traverten bölgesinde 17 tane kaynak var; su sıcaklıkları 33 ila 100 derece arasında değişiyor.
Kleopatra burada da var
Balayını topraklarımızda yapmış olması sebebiyle pek çok yerde Mısır Kraliçesi Kleopatra’nın adıyla anılan kumsallar, kıyılar, hamamlar vardır; duymuşsunuzdur. İşte bunlar gibi bir Kleopatra Havuzu da Pamukkale’de var, diğer adıyla Antik Havuz. Belgelenemese de yüzyıllar önce bu havuzun, bölgede meydana gelen depremlerin yol açtığı çukura dolan şifalı sularla oluştuğu söyleniyor… Buradaki termal suların özellikle kalp-damar sertliğine, romatizmal, dermatolojik ve gözle ilgili hastalıklara da iyi geldiği söyleniyor. Bu arada yılda 2 milyon turist ağırlayan Pamukkale’ye günübirlik değil de konaklamalı, katma değerli turist çekebilmek ve farkındalık yaratmak için Denizli Genç İş İnsanları Derneği (DEGİAD) ‘Pamukkale’de Dönüşüm Seninle Başlıyor’ isimli bir yarışma düzenlemiş. Türkiye’nin her yerinden 51 proje başvurmuş. DEGİAD’ın mimar üyelerinden oluşan bir çalışma grubu, yarışmaya katılan fikirler arasından 44 bin metrekarelik Pamukkale Köyü’nü baştan aşağı yenileyecek tavsiye niteliğinde bir proje ortaya çıkarmış.
Paraşütü de deneyin
Bölgede uzun konaklamayı kalıcı olarak arttırmak için birkaç yıldır hayata geçirilen sıcak hava balonu ve yamaç paraşütü etkinlikleri de çok favori. Dantel gibi bembeyaz Pamukkale’nin üzerinden balonla da paraşütle de uçmak unutulmaz bir iz bırakıyor seyahatimizde.
Tumblr media
Her ne kadar çoğu kez bölgeye göz alıcı travertenleri görmek için gidilse de tepenin zirvesindeki Roma kaplıca kasabası Hierapolis’in kalıntıları bölgenin göz kamaştırıcı adresi. Özellikle geçen yıllarda tamamen gün ışığına çıkarılan ve İmparator Domitian’a adanan Sütunlu Cadde’nin devamında Roma hamamları var. Bugün müze olarak kullanılan bu hamamlar küçük ama eser varlığı açısından ilgi çekici. İçinde heykeller, kabartmalar, paralar ve lahitler bulunmuş. Genelde zenginlerin gömülmesi için yapılan lahitler, ayrıca işlemeleriyle de değer taşıyor. Bir ilginç bilgi: Lahitlerin diğer adı sarkofaj yani ‘et yiyen’.
Tumblr media
Cehennem Kapısı
Eskiden insanlar lahitlerin içine koydukları cansız bedenlerin birkaç yıl sonra sadece kemikten ibaret olduğunu görünce böyle bir adı uygun görmüşler. Bergama Kralı 2. Eumenes tarafından MÖ 2’nci yüzyılda kurulduğu düşünülen Hierapolis kenti, adını Amazonlar kraliçesi Hiera’dan almış. Aslında bir Helen kenti olarak günümüze ulaşabilirmiş. Ama MS 60’ta yaşanan büyük depremde neredeyse tamamı yıkılmış, sonrasında da sık sık depremlerden nasibini aldığı için ilk halinden pek eser kalmamış. Bugün gördüğümüz, depremlerden sonra yenilenen Hierapolis.
Hıristiyanlar için kutsal
Burası Roma kentlerinin tipik özelliklerini taşıyor ama esas önemi, Hıristiyanlık için kutsal kabul edilmesi. Çünkü Hıristiyanlığın kabul edildiği ilk yerler arasında. Ayasofya’yı inşa ettiren Bizans İmparatoru Jüstinyen, Hierapolis’teki herkesin pagan geleneklerini bırakması ve Hıristiyanlığı seçmesi için John isimli bir piskoposu görevlendirmiş. O da tam 80 bin kişinin Hıristiyanlığı kabul etmesini sağlayıp 98 kiliseyle 12 manastır inşa ettirmiş. İncil’de de Hierapolis’ten bahsediliyor. Ayrıca 12 Havari’den biri olan Aziz Philip’in Hierapolis’te yaşadığına ve 7 oğluyla birlikte öldürüldüğüne inanılıyor. Aziz Philip için yapılan mezarın kalıntıları da günümüze ulaşanlar arasında. Hierapolis’in mezarlığını dikkatli gözlerle gezmek gerek. Çünkü mezar taşlarında ilginç detaylar var. Bir tanesi, üzerinde yazan bedduayla insanı korkutuyor! Denmiş ki; “Mezarıma girmeye kalkan hırsız, yürüyecek toprak, seyredecek deniz bulamasın, çocuksuz ve mutsuz bir hayatın ardından öldüğünde tanrıların laneti üzerinde olsun.” Ölenlerin şahsi eşyalarıyla gömüldüğü bu mezarlar çok önemsenmiş. Aileler mezar bakımıyla çiçeklendirilmesi için ücret ödermiş… Tüm bunların yanında mitolojik bir öykü ve ‘Cehennem Kapısı’ denilen bir bölümle de dikkat çekiyor bu antik kent.
Kapının sahibi Hades…
Kapının hikâyesine geçmeden önce Hades’i tanımalıyız. Mitolojik bir tanrı; yeraltı ondan soruluyor. Kronos ve Rhea’nın 6 çocuğundan biri. Görünmez, vahşi, söz dinlemez, asabi, kindar, nefret dolu, katı yürekli bir tanrı Hades. Antik Yunan’da yeraltı dünyası mağaraları, nehirleri, tarlaları olan bir yer olarak düşü- nülüyor. Yeraltı deyip geçmeyin, tüm madenler ve yeraltı zenginlikleri orada ve hepsi Hades’in. Hatta tüm yeraltının hazineleri onun olduğu için Romalılar ‘varlıklı’ anlamına gelen Plüton demişler ona sonradan. Hades’in yanında ölüleri kayığıyla yeraltı dünyasına geçiren Kharoon ve bir de Kerberos isimli üç başlı köpeği varmış. Devasa zincirlere bağlı bu korkunç yaratığın görevi, ölülerin yeryüzüne çıkmasını engellemek. İşte 2013’te ortaya çıkarılan Cehennem Kapısı’nın önündeki beyaz heykel, ölüler tanrısı Hades ve köpeği Kerberos. Arazide gördüğümüz kazılardan çıkan heykel parçaları dikkate alınarak yapılmış üç boyutlu bir modelleme aslında. Cehennem Kapısı denen bir mağara gerçekten varmış. Yanına bir de tapınak yapmışlar; Apollon Tapınağı. İnanışa göre mağaradan geçilerek girilen yeraltı dünyasının tanrısı Hades’e kurbanlar veriliyor. İnsanlar kurban için tapınaktaki din adamlarına ödeme yapıyor. O da adak hayvanı tapınağın içine götürüyor ve ilahi bir müdahaleyle hayvan oracıkta ölüyor, din adamı dışarı çıkıyor… Hayvanı öldürenin ne olduğu bilinmiyor!
Ölümcül karbondioksit
Bu efsaneyi araştıran Hardy Pfanz isimli bir Alman biliminsanı olayı çözmüş… Kendisi volkan patlaması ve benzeri jeolojik süreçler sırasında açığa çıkan gazlar üzerinde çalışmalar yapan bir biyolog. Pfanz araştırmaya başladığında mağara girişinde düzinelerce ölü hayvan olduğunu görünce havayı test ediyor. Normal havada karbondioksit oranı yüzde 0.04 civarındayken burada yüzde 80’lere ulaşıyor. Ölümcül bir düzey. Bu aşırı karbondioksit seviyesi, bölgenin kaplıcalarını ve travertenlerini de ortaya çıkaran jeolojik sistemden kaynaklanıyor. Pamukkale, 35 kilometre uzunluğundaki aktif bir tektonik fay hattı bölgesinde. Bu hatlardan biri doğrudan şehir merkezinden geçerek Apollon Tapınağı’na uzanıyor. Ve ölümcül karbondioksit buradan sızıyor. Hayvanları öldüren gaz, din adamlarını neden öldürmüyor peki? Karbondioksit havadan daha ağır olduğu için, geceleri hava daha soğuk olduğunda zeminde birikiyor ve yer seviyesinde ölümcül bir gaz gölü oluşturuyor. Yani burunları yere daha yakın olan hayvanlar bu zehirli bulutta çabucak boğuluyor ama daha uzun boylu olan insanlar hayatta kalıyor. İşte tüm bunlardan dolayı bugün Cehennem Kapısı tuğlalarla örülmüş durumda. İçine girilmiyor ama öyküsü dinleyeni hayran bırakıyor.
Kraliçenin kenti depremlerle yıkılmış
Bir tarafınıza 2.571 metre yükseklikteki Honaz Dağı’nı diğer yanınıza da bembeyaz uzanıp giden Pamukkale’yi alın. Tam ortasında göreceğiniz yer, tarihi MÖ 3.000’e kadar ulaşan Laodikya olacak. Milattan Önce 261-245 yılları arasında, Suriye Kralı 2. Antiokhos tarafından kurulmuş; kente karısı Laodikeia’nin adını vermiş. ‘Laodike’nin kenti’ anlamına geliyor. MS 7’nci yüzyılda büyük bir depremle yıkılmış. Yenisini bugünkü Kaleiçi taraflarında inşa etmişler. Üzerinden çok uzun yıllar geçmiş Selçuklular ve Bizanslılar arasındaki savaşlar sonucu ciddi hasar görmüş Üstelik can damarları su yolları da kullanılamaz hale gelince zamanla terk edilmiş Laodikeia. Denizli’ye 6 kilometre uzaklıktaki bu kent, geçmişte yün ticaretiyle çok zengin olmuş. Yapılan kazılarda geç kalkolitik eski tunç çağına ait mimari, seramik ve çakmaktaşı buluntularına ulaşılmış. Sadece bu kadar değil, Laodikya’nın hazineleri araştırılıyor ve yeni keşifler yapılıyor. Bir açıdan daha Laodikya çok önemli. Aslında yabancı turistlerin antik kentin yolunu tutmasını sağlayan özelliği, İncil’de bahsedilmesi. 4 İncil yazarından biri Aziz Yuhanna’nın cemaatine mektup yazdığı 7 kiliseden biri Laodikya’da. Diğerleriyse Efes, İzmir, Sart, Akhisar, Alaşehir ve Bergama’da.
Ilık sular, ılık insanlar
Laodikya halkı başlarda Hıristiyanlığa geçiş için biraz isteksiz davranmış. Aziz Yuhanna da termal suları kullanarak yaptığı metaforla onlara inceden bir mesaj göndermiş. ‘Yaptıklarınızı biliyorum. Ne soğuk ne sıcaksınız, ılıksınız’ diyerek net olmalarını ya Hıristiyanlığı benimsemelerini ya da reddetmelerini; arada kalmış bir tavır sergilememelerini istemiş. Bu nazik uyarı işe de yaramış çünkü Bizans döneminin en önemli Hıristiyan şehirlerinden biri olacak kadar inançlı hale gelmişler. Hatta bir adım öteye geçmiş Laodikya ve piskoposluk merkezi olmuş. 350 metrelik ölçüsüyle Anadolu’daki en uzun stadyum Laodikya’daymış. Fakat taşları asırlarca başka yapıların inşaatlarında kullanılınca ne yazık ki geriye fazla bir şey kalmamış. Yaklaşık 5 kilometrekarelik alana yayılan Laodikya’nın günümüze ulaşan önemli yapıları arasında; iki tiyatro, dört hamam kompleksi, agora, çeşmeler, giriş kapısı, meclis binası, tapınaklar ve kiliseler var.
0 notes
bahcehavuz · 2 years
Text
Pamukkale Antik Havuz Detaylı Rehber
Pamukkale Antik Havuz Detaylı Rehber
Pamukkale antik havuz olarak da bilinen Kleopatra havuzu, ikinci yüzyıldan kalma UNESCO tarafından koruma altına alınmış bir mirastır. Türkiye’nin en önemli turizm merkezlerinden birisi olan ve Pamukkale’de yer alan 2.800 yıllık antik havuz, şifa bulmak isteyenlerin uğrak noktalarından birisi oldu. Beyaz Cennet ya da Kleopatra havuzu olarak da bilinen Pamukkale antik havuz, termal tedavi merkezi…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
tatilmil · 2 years
Photo
Tumblr media
🔵Salda Gölü Pamukkale Çeşme Alaçatı Turu 29 Nisan / 02 Mayıs / 06 Mayıs Hareket —————————————— 🌗 2 gece 3 gün (1 Gece Yarım Pansiyon) 💰 Çift Kişilik Odada Kişi Başı 950₺ / Tek Kişilik Oda 1.150₺ 👶 0-2 Yaş Ücretsiz / 3-6 Yaş 750₺ / 7-12 Yaş 850₺ 🏢 Napa Otel vb. —————————————— Bilgi ve rezervasyon 📱 0532 660 7618 (Whatsapp) ☎ 0850 474 1884 💻 www.tatilmil.com —————————————— Araç Kalkış Noktaları: ⏰22:00 İncirli Dİlek Pastahanesi Önü (İncirli Metrobüs Durağı Topkapı Yönü) ⏰22:30 Mecidiyeköy Torun Center Önü ⏰23:00 Kadıköy Evlendirme Dairesi Otoparkı Önü ⏰23:15 Kartal Köprüsü Ankara Yönü ( Metro Çıkışı Otobüs Durakları Önü ) ⏰23:30 Çayırova Mc Donald’s ⏰23:45 Gebze Center Önü (Kocaeli'nden tura katılan misafirlerimiz dönüşte Gebze'de bırakılacaktır —————————————— Gezilecek Görülecek Yerler 📍Salda Gölü 📍Pamukkale Travertenleri 📍Hierapolis Antik Kenti 📍Hierapolis Antik Tiyatro 📍Kleopatra Havuzu 📍Laodikya Antik Kenti 📍Çeşme 📍Ilıca Plajı (Yüzme Molası) 📍Alaçatı ——————————————— Fiyata Dahil Olan Hizmetler ✅1 gece Napa Otel Denizli vb. konaklama ✅Otelde 1 sabah kahvaltısı ✅Otelde 1 akşam yemeği ✅Gidiş - Dönüş ulaşım ✅Profesyonel rehberlik hizmeti ✅Araç içi su ikramı ✅1618 nolu Turizm Kanununa göre zorunlu seyahat sigortası ——————————————— Fiyata Dahil Olmayan Hizmetler ❌Tüm öğle yemekleri ❌İçecekler ❌Gece turları ❌Ekstra turlar ❌Pamukkale Balon Turu ❌Yamaç Paraşütü ❌Kişisel harcamalar ❌Müze ve ören yeri girişleri https://www.instagram.com/p/CcOCm1HqojX/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes