Tumgik
#Feniks dergi
Text
Tumblr media
Köyün birinde bir yaşlı adam varmış. Çok fakirmiş ama Kral bile onu kıskanırmış… Öyle dillere destan bir beyaz atı  varmış ki, Kral bu at için ihtiyara neredeyse hazinesinin  tamamını teklif etmiş ama adam satmaya yanaşmamış..
Tumblr media
“Bu at, bir at değil benim için; bir dost, insan  dostunu satar mı” dermiş hep. Bir sabah kalkmışlar ki,  at yok. Köylü ihtiyarın başına toplanmış: “Seni ihtiyar bunak,  bu atı sana bırakmayacakları, çalacakları belliydi. Krala  satsaydın, ömrünün sonuna kadar beyler gibi yaşardın.  Şimdi ne paran var, ne de atın” demişler…
Tumblr media
İhtiyar: “Karar vermek için acele etmeyin” demiş.  “Sadece at kayıp” deyin, “Çünkü gerçek bu. Ondan ötesi sizin yorumunuz ve verdiğiniz karar.  Atımın kaybolması, bir talihsizlik mi, yoksa bir şans mı?  Bunu henüz bilmiyoruz. Çünkü bu olay henüz bir başlangıç. Arkasının nasıl geleceğini kimse bilemez.”
Tumblr media
Köylüler ihtiyar bunağa kahkahalarla gülmüşler. Aradan 15 gün geçmeden at, bir gece ansızın dönmüş… Meğer çalınmamış, dağlara gitmiş kendi kendine. Dönerken de, vadideki 12 vahşi atı peşine takıp getirmiş.  Bunu gören köylüler toplanıp ihtiyardan özür dilemişler.  “Babalık” demişler, “Sen haklı çıktın. Atının  kaybolması bir talihsizlik değil adeta bir devlet kuşu oldu senin için, şimdi bir at sürün var..”
Tumblr media
“Karar vermek için gene acele ediyorsunuz”  demiş ihtiyar. “Sadece atın geri döndüğünü söyleyin.  Bilinen gerçek sadece bu. Ondan ötesinin ne getireceğini henüz bilmiyoruz. Bu daha başlangıç.  Birinci cümlenin birinci kelimesini okur okumaz  kitap hakkında nasıl fikir yürütebilirsiniz?”
Tumblr media
Köylüler bu defa açıkça ihtiyarla dalga geçmemişler  ama içlerinden “Bu herif sahiden aptal” diye geçirmişler…  Bir hafta geçmeden, vahşi atları terbiye etmeye çalışan ihtiyarın tek oğlu attan düşmüş ve ayağını kırmış.  Evin geçimini temin eden oğul şimdi uzun zaman  yatakta kalacakmış. Köylüler gene gelmişler ihtiyara. “Bir kez daha haklı çıktın” demişler.
Tumblr media
“Bu atlar yüzünden tek oğlun, bacağını uzun süre  kullanamayacak. Oysa sana bakacak başkası da yok. Şimdi eskisinden daha fakir, daha zavallı olacaksın” demişler. İhtiyar “Siz erken karar verme  hastalığına tutulmuşsunuz” diye cevap vermiş.
“O kadar acele etmeyin. Oğlum bacağını kırdı. Gerçek bu. Ötesi sizin verdiğiniz karar. Ama acaba ne kadar doğru. Hayat böyle küçük parçalar halinde gelir ve ondan sonra neler olacağı size asla bildirilmez.”
Tumblr media
Birkaç hafta sonra, düşmanlar kat kat büyük bir ordu ile saldırmış. Kral son bir ümitle eli silah tutan bütün gençleri askere çağırmış. Köye gelen görevliler, ihtiyarın kırık bacaklı oğlu dışında bütün gençleri askere almışlar. Köyü matem sarmış. Çünkü savaşın kazanılmasına imkân yokmuş, giden gençlerin ya öleceğini ya da esir düşeceğini herkes biliyormuş.
Tumblr media
Köylüler, gene ihtiyara gelmişler… “Gene haklı olduğun kanıtlandı” demişler. “Oğlunun bacağı kırık ama hiç değilse yanında. Oysa bizimkiler, belki asla köye dönemeyecekler. Oğlunun bacağının  kırılması, talihsizlik değil, şansmış meğer…”
Tumblr media
“Siz erken karar vermeye devam edin” demiş, ihtiyar. “Oysa ne olacağını kimseler bilemez. Bilinen bir tek gerçek var. Benim oğlum yanımda,  sizinkiler askerde… Ama bunların hangisinin talih,  hangisinin şanssızlık olduğunu kimse bilmiyor.”
“Acele karar vermeyin. Hayatın küçük bir dilimine bakıp tamamı hakkında karar vermekten kaçının. Karar; aklın durması halidir. Karar verdiniz mi, akıl düşünmeyi, dolayısı ile gelişmeyi durdurur. Buna rağmen akıl, insanı daima karara zorlar. Çünkü gelişme halinde olmak tehlikelidir ve insanı huzursuz yapar. Oysa gezi asla sona ermez. Bir yol biterken yenisi başlar. Bir kapı kapanırken, başkası açılır. Bir hedefe ulaşırsınız ve daha yüksek bir hedefin hemen oracıkta olduğunu görürsünüz.”
83 notes · View notes
radyo007 · 7 years
Text
“Gerçekleri Görebilmek Üzerine:” Haluk Levent - Kral Çıplak
youtube
2001 - Haluk Levent / Kral Çıplak
Gerçekler tek bir yönde ve herkes tarafından görülebilseydi, herkes aynı yöne bakardı. Farklı yollardan gitseler de bütün insanlık aynı yerde buluşurdu ve kimse birbirleri ile çatışmazdı. O zaman ne ezici rekabetin çarklarında sıkışır ne de bugün bizleri her gün tekrar tekrar üzen şiddetle, gafletle ve “komediler” ile karşılaşırdık. Gerçekten de öyledir, herkes gerçekleri aynı şekilde görmüyor, kendi gerçeğine göre görüyor.
Benim için gerçek; elde edilmiş bir saygınlık ise her şeyi öyle göreceğim. Ya da benim için tek gerçeklik maddesel ihtiyaçların tatmini ise bütün her şey bu gerçeğin etrafında dönecektir.
Tumblr media
O halde kaç tane gerçek vardır? İnsanlar kadar mı? Hayır. Ben size derim ki “Tek bir gerçek vardır ve bütün her şey eninde sonunda onda birleşir” Bu bahsettiğim çok önemli konuyu birçok kişi önemsemese de herkesin kalbinin derinliklerinde anladığını düşünmekteyim. Ne kadar da çok yanılsamalar, bizleri birçok gerçeğin var olduğu konusunda ikna etseler de; bütün yollar “bir” tek gerçeğe çıkar. Hatta bilim, sanat ve tüm inançlar tek bir gerçekte buluşurlar..
Eski bir Tibet metni olan Sessizliğin Sesi’nde geçen şu cümleler aklıma kazınmıştır: “Zihin gerçeğin büyük katledicisidir”. Elbette bahsettiği bu zihin, Tibetliler’in hep üzerinde çalıştıkları eğitilmemiş bir zihindir. Bu zihin iyi yönetilmediğinde çatlak bir ayna gibi imgeleri yanlış göstererek gerçekleri çarpıtır. Bu, hepimizin düştüğü ya da düşebileceği durumlara neden olur. Mesela sevdiğimiz kişinin kusurlarını görmemek gibi. Her zaman başkasının gözümüze kaçan saman çöpünü görüp, kendi gözlerimizin önünde bulunan tomruğu göremememiz gibi..
Tumblr media
Çok eski bir masal bize gerçeklerin ancak beklentilerinden ve korkularından arınmış bir akıl tarafından net görünebileceğini bilgece anlatır. Hikâyeyi hepimiz biliriz. Çok eski zamanlarda iki kurnaz tüccar krala ancak akıllıların görebileceği sözde güzel elbiseler satar. En sonunda kral ancak “akıllı” kişilerin görebildiği bu kıyafetlerle halkının karşısına çıkar. Ama hiç kimse korkularından ve beklentilerinden kurtulup kralın çıplak olduğunu söyleyemez. Ta ki saf bir bakışa sahip bir çocuk gerçekliği tüm çıplaklığı ile görüp ifade edene kadar...
Haluk Levent’in “Kral Çıplak!” şarkısı da yalın ve çok derinliği olan bu hikâyeyi gözlerimizin önüne serer. Gerçekten gerçekleri görebiliyor muyuz? Yoksa zamana, kişilere ve durumlara göre değişen kendi gerçeklerimizi mi görebiliyoruz? Sorun bu kadar açık ve yalındır.
Tekrar gerçekler ile yüz yüze gelebilmek için bu eski masalı hatırlamakta fayda vardır ve Helena Petrovna Blavatsky isimli eski bir filozofun eski bir metaforunda dediği gibi, “Hakikatten üstün hiçbir şey yoktur.”
Gerçekten gerçeği görebilmeye…
Tumblr media
Yazan: Nazım Özdemir
Yeni Yüksektepe Yayınları,
Feniks e-dergi Editörü
0 notes