"Ey zerreye güneş olma istidadı veren Yüce Allah'ımız" diye iltica ediyor Abdülkadir Geylani hazretleri duasında.
Alııpp götürüyor beni de bir yerlere... Zerre iken güneş olmuş kendisi..."istidadı verene inkıyad ile mümkün, zerre iken güneş olmak" diyor lisan-ı hali ile...İstidadı verene ınkıyad ile mümkün...
Bir damlasın ama gönlünde okyanusu taşıyorsun... Bir zerresin, güneş olacak kapasitedesin. Peki sen ne alemdesin? Gönlündeki okyasunu bulabildin mi? Güneş olup mahzun ve mazlum gönülleri ısıtabildin mi? Ama evvela kendini yakabildin mi?
Bir okyanus olsaydın, mülteci çocukların cesetleri kıyılara vururken buna mani olabilirdin dalgalarınla. Güneş olsan yakardın onca mazlumun ahını almış kahpe din ve ırz düşmanlarını...
Bir okyanus olsaydın, inci mercan çıkarırdın sinenden de Doğu Türkistanlı kardeşlerini bu zulme mahkum etmezdin. Güneş olsaydın eğer Aksa'nın üstüne de doğardın bir gün...
Gel ey gönül... Her adım bir niyetle başlar... Şu alemde zerreden de zerre olan benliğini, güneş olması için terbiye etmeye niyet et, şu yeni güneşin ışıkları arzı aydınlatmaya başlamışken...
Nasıl olacak ki diye düşünme. Niyet et ve adım at. Güneşi doğduran senden adım bekler muvaffakıyet değil!!! Adımı sağlam at ve sonra seyret...
Evladına da bu duayı öğret. "Güneş olmalısın, okyanus misali can ve kan olmalısın" de ümmete... Modern psikolojinin ve sosyolojinin yetişemeyeceği yerde en güzel şekliyle hitap et ve hedef göster emanetine...
Haydi gönül! güneş olmaya çalışmak kolay değil, kalk çok işimiz var" de her sabah kendine...
26 notes
·
View notes
Yerleşim yerlerinden uzak bir bölgede göğe baktığınızda göğün bir ucundan diğer ucuna uzanan Samanyolu Galaksisi’nin Orion kolunu göreceksiniz.
Bu çok doğal, çünkü Orion kolundayız. İçeriden galaksimize baktığımızda çevremizin sarılı olduğu yıldızları görüyoruz.
Hayatımda yalnızca bir defa Orion kolunu çıplak gözle görmüştüm. Çocukken ailemle şehirden uzak bir yerde, etrafın büyük tepeler ve tarlalarla çevrili olduğu bir tepede bir şenlik için bulunurken bizi alacak araç oldukça gecikmişti. Biz de tepeden aşağı doğru inmeye başladık. Zirvedeki binanın tepesindeki zayıf lamba dışında tek ışık kaynağı gökyüzüydü ve etrafın zifiri karanlık olmasını engelliyordu. Işık kaynağımız yoktu ve o dönemki telefonum olan Samsung E250′nin ekranıyla yolu aydınlatmaya çalışıyordum. Hatta dayıma kızmıştım “hadi sigarayı bırakıyorsun, çakmağı neden bıraktın” diye lksjdgds. Sonrasında kafamı bir an gökyüzüne çevirdim ve büyülendim diyebilirim. Aynı anda onlarca yıldız kayması görmüştüm. Bunun nedeni yazları sıklıkla gerçekleşen meteor yağmurlarından birine denk gelmemiz olabilir, öyle sanıyorum. Elbette esas önemli olan meteorlar değil, boydan boya uzanan Samanyolu Galaksisi’ydi. Bir daha onu görmem mümkün olmadı, en çok istediğim şeylerden biridir.
Elbette Dünya’nın dönüş hareketinden dolayı galaksinin her zaman aynı yerini, galaksi merkezi gibi önemli noktaları her zaman göremiyoruz. Şu videoda gözlemlenebileceği üzere: https://www.youtube.com/watch?v=1zJ9FnQXmJI
Şehirlerde ise galaksimizi göremememizin nedeni ışık kirliliği olduğu gibi aynı zamanda hava kirliliği. Pandemi döneminde sanayideki yavaşlamanın ve havayı kirleten diğer faktörlerin eve tıkılma sonucunda azalması neticesinde Bursa’daki Uludağ İstanbul’dan görülebilir hale gelmişti, hatırlarsınız.
Doğal olan da bu. Atmosferde ışığı izole eden çok fazla gaz bulunduğunda, ışık kaynakları da bu izolasyonu daha güçlü hale getirdiğinde ve skyglow adı verilen, Türkçeye de gökyüzü sisi gibi şekillerde çevrilen bir etki ortaya çıkıyor. Bu da bizim ufkumuzu olabildiğince daraltıyor. Bu yüzden aslında yapay ay gibi projelere karşı olmamız gerek. Gökyüzü en azından insanlığın mevcut çağında bizim evrene açılan yegane kapımız ve keşfedecek çok fazla şey var.
Galaksi’ye dönecek olursak, bugünkü fizik bilgimize göre hiçbir zaman göremeyeceğimiz galaktik bir kör nokta bulunuyor. İçinde aynı zamanda devasa kütleli bir karadelik bulunduğu düşünülen galaksi merkezinin bulunduğu bölgeye baktığımızda arka tarafını asla göremeyeceğiz. Çünkü önünde çok fazla ve yoğun olarak toplanmış yıldız ve kozmik toz bulunuyor. Bunlar bizi resmen o bölgeye karşı kör ediyor.
Samanyolu Galaksisi çeşitli kültürler tarafından farklı şekillerde yorumlanmış ve buna göre isimlendirilmiş. Örneğin biz saman yolu diyoruz, Ortadoğu’da yer alan birçok kültürde bu aslında “saman hırsızının yolu”. Bu bölgede yer alan mitolojilerde saman çalan bir hırsızın arabasından dökülen samanlar şekilde düşünülmüş. Biz muhtemelen bunu Perslerden aldık.
Türk ve Altay halklarında ise buna Gökyolu, Kökzol, Gökcol, Orduyolu ve Kuşyolu deniyor. Türk mitolojisinde yer alan kahramanların bu yoldan geçtiği düşünülüyordu. Orduyolu, bu mitolojik karakterlerin ordularının bu yoldan geçtiği düşünüldüğü için konmuş bir isim. Asker olan bir millet için oldukça anlamlı.
Bugün ise önerilen Türkçe kullanım gökada şeklinde ki aslında oldukça doğru bir tabir.
İngilizcedeki Milky Way ismi ise Yunan mitolojisinden geliyor. Zamparalıklarıyla, ırz düşmanlığıyla meşhur tanrı Zeus yine bir gece gidiyor ve ölümlü bir kadından çocuk yapıyor. Yanında çocukla birlikte eve gelen hayırsız aile babası Zeus, çocuk emsin diye uyumakta olan eşi Hera’nın göğsüne koyuyor. İsmi Herakles olan bu çocuk meme emerken Hera uyandığında “n’oluyo’ lan” diye Heraklesi fırlatıyor ve memesinden fışkıran süt de gökyüzündeki bu izi oluşturuyor. Hadi eyvallah.
Zaten Galaksi kelimesinin kökü olan gala (γαλα) süt demek. Sütün içinde bulunan şekerlerden biri olan galaktozun ismi de buradan geliyor. O dönemler tek galaksinin bizimki olduğu sanılıyordu. Daha doğrusu galaksi terimi tek bir varlık için icat edilmişti. Latincede de lac- kökü süt anlamına gelir. Laktoz da buradan geliyor fakat Galaktoz ve laktoz çok kafiyeli dursa da aralarında etimoljoik bir bağlantı yok. Monosakkaritlere gelen eklerden dolayı isimleri benzer duruyor.
Devam edelim, Azerbaycanlılar Süd Yolu diyor. Onlara Ruslardan geldiğini düşünüyorum. Şöyle açıklamışlar:
“Qədim yunanlar bu işıqlı zolağı Süd yolu, "gaxies" adını vermişlər. Azərbaycanda buna Ağ yol, Süd yolu, Məkkə yolu adlandırmışlar. Türk qardaşlarımız Saman yolu, ingilislər "Milky Way" və ruslar "Mleçnıy put" adlandırırlar. İndi bütün dünyada qəbul olunmuş və astronomya elmində əsas termin kimi işlədilən qalaktika ifadəsi də həmin "gaxies" sözündən götürülmüşdür.“
Wikipedia’da madde yazarken bile qardaşlarımız diyorlar, çok tatlı.
Maddenin başka bir yerinde de şöyle diyor:
“Ağ Yol isə dünyanın şimal qütbündən cənub qütbünə doğru yönəldiyindən, insanlar gecə vaxtı yolu azmasınlar deyə həmin istiqaməti tutub müqəddəs həcc ziyarətinə gedərmişlər. Məkkə Yolu ifadəsi bu anlamın nəticəsində yaranmışdır. Bu həmdə Məkkəni göstərən yol anlamına gəlir.”
Beyaz yol kuzeyden güneye doğru yöneldiğinden hacca giden müslümanlar gece vakti kaybolmamak için bu Orion kolunu takip ediyorlarmış. Azerbaycanca hoş bir dil. Azerbaycanlıların Türkçeye hakim olması gibi Türklerin de Azerbaycan diline hakim olmasını isterim açıkçası. Ondan dolayı bu kısımları yalnızca aktarmak yerine ekleyeyim dedim.
Japonlar 天の川 (ama no gawa) diyor, Cennet Nehri anlamında. 天 kanjisi gök ve cennet anlamlarına gelirken 川 kanjisi nehir anlamına geliyor. Aradaki の (no) ifadesi ise bir edat, İngilizcedeki “of” edatı (tabii kelimelerin yeri değişmeli) veya Türkçedeki “-nın/-nin” eki gibi düşünebilirsiniz. Japoncada üçüncü alfabe olarak kabul edilen Kanji ifadelerinin her birini farklı bir kelime, farklı bir anlam olarak düşünmek gerek. Okunuşları da duruma göre değişiklik gösteriyor. Onyomi ve kunyomi şeklinde iki tür okunma şekilleri var ve bunlar birbirlerinden oldukça farklı. Kanji Çin’den Japoncaya geçen bir alfabe olduğundan dolayı (bir sistemi bulunmadığından yazı sistemi demek istemiyorum) onyomi isimli telaffuz yapısı da Çin kökenli telaffuzları içeriyor ve Japoncada oldukça yoğun bir şekilde kullanılıyor. Kanjilerin kimileri aslında görselleştirmelere dayanıyor.
Kürtler direkt saman hırsızı anlamında kadiz demişler.
Çinliler gümüş nehir anlamında 銀河 (Yínhé) demişler. Ayrıca nehir kökenli başka isimler takmışlar.
Koreliler Çinlilerden aldıkları gümüş nehir ifadesini 은하수 (eunhasu) olarak çevirip kullanmışlar. Aynı şekilde ejder nehri anlamında 미리내 (mirinae) ve “galaksimiz” anlamında 우리은하 (uri eunha) ifadelerini kullanmışlar.
İspanyolca konuşanlar yine süt yolu anlamında Via láctea, aynı zamanda yıldız alanı anlamında Compostela ve Santiago’ya giden yol anlamında Camino de Santiago demişler.
Bu böyle gidiyor. Daha fazlasına bakmak isterseniz şu adresi bırakıyorum: https://en.wikipedia.org/wiki/List_of_names_for_the_Milky_Way
Anlattığım anıda rakım olarak yüksek bir yerde bulunduğumuzu yazmıştım. Astronomi gözlem yaparken bu da önemli aslına bakarsanız. Tabii kim siker oranın yüksekliğini ama Hawaii’de bulunan Mauna Kea gibi gözlemevleri oldukça yüksek bir yerde bulunarak en ideal gözlemleri yapmayı sağlıyor. Gözlemi engelleyen ağır gazların üstünde, kapalı gökyüzünün üstünde yer alan sönmüş bir volkanın tepesindeki teleskoplar.
Bu arada benim en anlamadığım şeylerden biri, hava ve ışık kirliliğinin olmadığı yerlerde yaşayan insanların neden bu Samanyolu Galaksisini anlattığını duymuyoruz. Göğe baktığında yaylada yaşayan biri şehirde yaşayan birinden oldukça farklı şeyler görüyor ve öyle böyle farklı değil.
Tabii şu da var. İnsan gözünün algılayacağı ışık belli. Ancak yine de bana yetmişti tabii görebildiğim kadarı. İnternette yer alan bu astrofotoğraflar uzun pozlamalar ile çekiliyor. Lens çok fazla ışık toplayabiliyor böylece.
Son olarak, Dünya’dan yakalanan ışık ve elektromanyetik spektrumda yer alan diğer dalgalarla çekilmiş olan, Samanyolu Galaksisi’nin çeşitli dalga boylarında görülebildiği bir web adresi bırakıyorum. Burada ilgili kaydırma çubuğuyla oynayarak farklı dalga boylarında Samanyolu’nun görüntüsünü kıyaslayabilirsiniz: http://www.chromoscope.net/
Belki ileride elektromanyetik spektrum ve o sitede de yer alan diğer gözlem yöntemleriyle ilgili de bir şeyler yazarım. Gittim
20 notes
·
View notes
Ben seni genç saniyodum milf ciktin
Agshshshsh nerden baksan falso bir mesaj milf i küçümsemek için söylüyorsan da falso yüceltmek için söylüyorsan da falso beybi
Amk ergenleri her orta yaş milf olmuyor yaşıtlarına göre genç ve dinamik vücudu hala taş gibi olan ablalara milf diyoruz yani öyle her otuzuna gelen milf değil şöyle bir kaldır kafanı etrafına bak otuz otuzbes hatta kırk ablalar hep aynı bu devirde elli sonrasına bakacaksın mihrap sağlamsa yapistiracaksin milf diye
Gelmiş onsekizine yirmibes üstü herkes milf he amk milf biraz su kaliplarin içini bosaltmayin ya milf demek mother i would like to fuck demek anan yaşında miyim ben sanmam (baban ırz düşmanı bir sübyancı değilse değilimdir diye düşünüyorum)
4 notes
·
View notes