İran'da çöken 10 katlı binada ölü sayısı 22'ye yükseldi
İran’da çöken 10 katlı binada ölü sayısı 22’ye yükseldi
İran’ın güneybatısındaki Huzistan eyaletine bağlı Abadan kentinde 23 Mayıs’ta 10 katlı bir binanın çökmesi sonucu hayatını kaybedenlerin sayısı 22’ye yükselirken 48 kişi enkaz altından sağ kurtarıldı.
İran devlet televizyonuna göre, Abadan Valisi İhsan Abbaspur, kentte yapımı devam eden 10 katlı bir iş merkezinin çökmesi sonucunda hayatını kaybedenlerin sayısının 22’ye çıktığını…
Üzerime çöken kara bulutları bir secdenin meltemi ile dağıtmaya, anlam veremediğim şeyleri anlamak için çaba harcamaktansa susup geçmesi için beklemeye, zarar mıdır ziyan mıdır, kazanç mıdır bilemediğim şeylere sabrederek, arkasındaki hikmetleri görmek için perdesi aralanana kadar bişey yapmamaya niyet ettim...
Deprem Nedeniyle Arazilerde 2 Metreyi Bulan Çökmeler Çiftçileri Zorluyor
Kahramanmaraş merkezli depremlerde, Pazarcık ilçesine bağlı Kadıncık Mahallesi’nde tarım arazilerinde 2 metreye yakın yükselme ve çökme meydana geldi.
Kentte 6 Şubat’ta yaşanan 7,7 ve 7,6’lık depremler, can ve mal kaybına yol açarken, tarım arazilerine de zarar verdi. Kadıncık Mahallesi kırsalındaki arazilerde de çökme ve yükselmeler oluştu.
Tarım arazilerinin bazı bölgelerinde yaklaşık 200…
sen gittin ve herkes ölmeye başladı. önce saniye teyze öldü sonra dedem sonra babaannem sonra yengem sonra eniştem. sonra eniştemin ölüm haberini bana veren bakkalı bıçakladılar eniştemin yedisinin okunduğu akşam. sonra sedat amca öldü sonra babam sonra öbür dedem bir de büyük deprem. otuzuma basmadan otuz tabut kaldırdım musalladan. babamdan öncekileri babamla beraber kaldırdık. ama ilk ölen hep babammış gibi geldi bana yıllarca. sanki oydu bu ahret furyasını başlatan. öyle değilmiş yeni anladım.
sen gittin ve herkes ölmeye başladı.
zaten kim tam anlamıyla sağ kaldığını iddia edebilir ki bu kadar mevtanın ardından kim biraz zombileşmek istemez. daha kırılgan daha dikenli ve daha fukuyamacı olmaz. dedem ziraat mühendisiydi ama pek çok doktordan daha ilginç tıbbi hatıraları oldu.
sen gittin ve herkes ölmeye başladı.
yalnızlıktan kudurmuş bir çocuğun arabaların kaportasını anahtarla çizmesi gibi ruhumun kemirilişi de hep sinsiceydi. buna rağmen ansızın berraklaştığı oluyor bulanık günlerin hâlâ soğuk biralar oluyor güzel kızlar oluyor. yağmurdan sonra saçlarını havluyla kurulaman gibi olmuyor tabii o kalibrede sevda görmedim. öptüm ama içime çekmedim.
sen gittin ve herkes ölmeye başladı.
şimdi dilediğim sayfadan başlayabileceğim bir kitap öner bana. başsız sonsuz ve ortasız bir hikâye öner. bir üstat öner dergi kurmuş olmasın. ne çok utandık mazideki yaralardan her adımda ele geçirilme korkusundan. ismet özel mi metin altıok mu yoksa hiç mi ortak arkadaşımız kalmadı.
sen gittin ve herkes ölmeye başladı.
elinden bir şey gelmemenin acısını iniş takımları olmayan melekler bilir. bir arabanın farlarına kilitlenip kalmış sincaplar bilir. suyun dibine ağır ağır çöken taşlar bilir. matkapla göğsünün ortasına açılmış bir pencere düşün. perdeyi aralayıp kendi yarandan bakıyorsun dünyaya. eskisi gibi acımıyor ve de asıl bu acıtıyor.
sen gittin ve herkes ölmeye başladı.
love story tadında başlayan bir filmi potemkin zırhlısına çevirmeye ne hakkın var. çok şükür yaşıyoruz çok şükür yazıyoruz diyorum ama niye anlatıyorum bunları. belleğin unutuşa karşı mücadelesi mi sadece. ne münasebet bu benim senkronize yalnızlığım.
sen gittin ve herkes ölmeye başladı.
birleşince kısa devre yapan parmak uçlarımız öldü önce. sonra yeşil öldü benim için sonra kahverengi. sonra ilk öpüştüğümüz yeri kalbinden bıçakladılar. on iki yıl geçti susmak ne kısaymış. sen böyle ne güzel sonsuza kadar susalım diyorsun. sonsuzluk bir gün herkesle konuşur sevgilim bunu da biliyorsun.
zihnim karmaşık ve yorgun. bu şey ne zaman geçecek bilmiyorum. omzum siktiri boktan yükler sayesinde çöktü, zihnim binbir düşünce yüzünden ağırlaşmaya başladı. vücudum hareket etmek istemiyor, sürekli uyumak yahut sigara ile beslenmek istiyor. çöken göz altlarım ise tüm bunlara eşlik ediyor.
Sen gittin ve herkes ölmeye başladı. Önce Saniye teyze öldü sonra dedem, sonra babaannem, sonra yengem, sonra eniştem... Sonra eniştemin ölüm haberini bana veren bakkalı bıçakladılar, eniştemin yedisinin okunduğu akşam. Sonra Sedat amca öldü, sonra babam, sonra öbür dedem bir de büyük deprem. Otuzuma basmadan otuz tabut kaldırdım musalladan. Babamdan öncekileri babamla beraber kaldırdık. Ama ilk ölen hep babammış gibi geldi bana yıllarca. Sanki oydu bu ahiret furyasını başlatan. Öyle değilmiş yeni anladım.
Sen gittin ve herkes ölmeye başladı. Zaten kim tam anlamıyla sağ kaldığını iddia edebilir ki bu kadar mevtanın ardından. Kim biraz zombileşmek istemez. Daha kırılgan, daha dikenli, ve daha fukuyamacı olmaz. Dedem ziraat mühendisiydi ama pek çok doktordan daha ilginç tıbbi hatıraları oldu.
Sen gittin ve herkes ölmeye başladı. Yalnızlıktan kudurmuş bir çocuğun arabaların kaportasını anahtarla çizmesi gibi ruhumun kemirilişi de hep sinsiceydi. Buna rağmen ansızın berraklaştığı oluyor bulanık günlerin. Hâlâ soğuk biralar oluyor, güzel kızlar oluyor. Yağmurdan sonra saçlarını havluyla kurulaman gibi olmuyor tabii. O kalibrede sevda görmedim. Öptüm ama içime çekmedim.
Sen gittin ve herkes ölmeye başladı. Şimdi dilediğim sayfadan başlayabileceğim bir kitap öner bana. Başsız sonsuz ve ortasız bir hikâye öner. Bir üstat öner dergi kurmuş olmasın. Ne çok utandık mazideki yaralardan, her adımda ele geçirilme korkusundan. İsmet Özel mi Metin Altıok mu yoksa hiç mi ortak arkadaşımız kalmadı.
Sen gittin ve herkes ölmeye başladı. Elinden bir şey gelmemenin acısını iniş takımları olmayan melekler bilir. Bir arabanın farlarına kilitlenip kalmış sincaplar bilir. Suyun dibine ağır ağır çöken taşlar bilir. Matkapla göğsünün ortasına açılmış bir pencere düşün. Perdeyi aralayıp kendi yarandan bakıyorsun dünyaya. Eskisi gibi acımıyor ve de asıl bu acıtıyor.
Sen gittin ve herkes ölmeye başladı. Love story tadında başlayan bir filmi Potemkin zırhlısına çevirmeye ne hakkın var. Çok şükür yaşıyoruz çok şükür yazıyoruz diyorum ama niye anlatıyorum bunları. Belleğin unutuşa karşı mücadelesi mi sadece? Ne münasebet bu benim senkronize yalnızlığım.
Sen gittin ve herkes ölmeye başladı. Birleşince kısa devre yapan parmak uçlarımız öldü önce. Sonra yeşil öldü benim için sonra kahverengi. Sonra ilk öpüştüğümüz yeri kalbinden bıçakladılar. On iki yıl geçti susmak ne kısaymış. Sen "Böyle ne güzel sonsuza kadar susalım." diyorsun. Sonsuzluk bir gün herkesle konuşur sevgilim bunu da biliyorsun.