Ben de öyle çaresizce dışa dönük, dağınık, hiçbir şeyi itip geri çevirmeden yaşamaktayım; duyularım bana hiç danışmadan, hep rahatsız edici şeylere yönelik...
Ama kim kendisini, önce paramparça etmeden yenileyebilmiştir!"
-Rainer Maria Rilke, Lou Andreas -Salome'ye, Paris
"Hiçbir zaman sandığım gibi degilim. Kendim sandığım varlık bile durmadan degişiyor. Öyle ki çogu zaman ben birleştirmesem sabahki varlığım, akşamki varlığımı tanımayacak.."
Hayatta, giderek eşiği azalan bir duygu olarak görüyorum tahammülü. Eyleme geçirmekten hoşlanmadığımız uğraşlar hatta eskiden yapmaktan sıkılmadığımız meşgalelere bile örneğin film/dizi izlemek, kitap okumak, oyun oynamak yada bir etkinliğe dahil olmak.. Gün geçtikçe tahammülümüzün azaldığı için bu zaman ve emek isteyen işlere daha az vakit ayırır olduk. Bunun sebeplerinden stres, kaygı, belirsizlik ve plansızlık olduğunu varsayabiliriz. Yahut önceden yaptığımız bu tip uğraşlar artık haz veremediğinden belkide yenilik arayan kişiliğimizden de kaynaklanıyor olabilir. Halil Cibran -Kum Ve Köpük- kitabında şöyle bahsediyor “Bilge insanın iki kalbi vardır; biri kanarken diğeri tahammül eder.” Yani geniş bir skala tutarsak eğer bir tarafamız yaşananlara,hatıralara, insanlara ve düşüncelere yoğunlaşırken aslında bir yandan da bunlara tahammül ederiz. Belki birkaç tipleme unsurla bu eşiği genişletebiliriz. Yeni birkaç hobi edinerek, gün içi planlamayı ideal şekilde sağlayarak ve ufak hedeflerle hayatımızı şekillendirerek bu duyguya katkı sağlayabiliriz.
"We are travelers on a cosmic journey, stardust, swirling and dancing in the eddies and whirlpools of infinity. Life is eternal. We have stopped for a moment to encounter each other, to meet, to love, to share. This is a precious moment. It is a little parenthesis in eternity!
"Yaşarken hakikatini kavrayamazsan o zaman öldügünde nasıl sırra erişeceksin ki? Ne kendinde iken hakikatten haberdarsın ne de öldüğün de geriye bıraktığın bir eserin var. Yaşarken hakikat sırrını kavrayamamışsın, ölünce de yok olup gitmişsin. Doğduğunda mertmişsin ama öldügünde namert olmuşsun.
Dervişin hakikati görmesine engel olan yüz binlerce perde varken, kendini nasil bulabilir ki?"
"The meaning of life is just to be alive. It is so plain and so obvious and so simple. And yet, everybody rushes around in a great panic as if it were necessary to achieve something beyond themselves."
-Alan Wilson Watts, The Culture of Counter-Culture