Tumgik
kilerguvesininrafi · 2 years
Text
Emil Michel Cioran”ÇÜRÜMENİN KİTABI”
Çevirmen:Haldun Bayrı
Uzak ilkbaharlar düşledim; sadece dalgaların köpüğünü ve doğumumun unutuluşunu aydınlatan bir güneş, toprağa ve her tarafta sadece başka yerde olma arzusu duyma derdine düşman olan bir güneş düşledim.
syf:100
"Konuşanların sırrı yoktur. Ve hepimiz konuşuruz. Kendimize ihanet eder, kalbimizi teşhir ederiz; her birimiz dile gelmezliğin celladıyızdır; her birimiz sırları, en başta da kendi sırlarımızı yok etmek için yırtınırız."
METİS YAYINLARI 10/10
2 notes · View notes
kilerguvesininrafi · 2 years
Text
Magda Szabo"IZA'NIN ŞARKISI"
Çeviri:Hakan TANSEL
Şimdiye kadar, gurur çektiği acıları itiraf etmesine mani olmuştu hep. Bugün bomboş evde yapayalnız kalınca dağılıvermişti, bütün yaralar yeniden açılıyordu, hepsi, iyice kapandığını sandıkları bile.
Syf: 186
______
Seni seviyordum, diye düşünüyordu Antal, seni hiç eleştirmeden, bir daha asla sevemeyecek, sevmek istemeyecek kadar sevdim. Ben sana aittim ama sen benim değildin; kollarımın arasındayken bile benden uzaksın. Bazı geceler seni sarsarak uyandırıp parolayı zorla ağzından almak, sana kavuşmak için nereye gitmem gerektiğini nihayet söyletmek gelirdi içimden. Senin bir bencilden başka bir şey olmadığını, kendini ancak işini aksatmayacak ölçüde verdiğini anladığımda umutsuzluğumun olanca gücüyle hıçkıra hıçkıra ağladım.Ama sen hıçkırıklarımı duymadın;duymuş olsaydın bile bunun bir düş olduğunu sanırdın.
Syf:220
1 note · View note
kilerguvesininrafi · 2 years
Text
"Dominique Fernandez KIZIL MEYDAN"
Ceviren: İsmail YERGÜZ
“Kesik bacaklı biri bacakların bedenin gereksiz organları olduğunu iddia edemez…”
syf:137
Çok uzaklardaki dost, Düşte de olsa ziyaretime gel! Günlerim ister karanlık ister aydınlık olsun, Yakında ölecek olsam da Ne önemi var! Bugünden biliyorum bunu: Mezara kadar bütün gücüm, Dostum,
bütün ateşim senin olacak.
syf:233
10/6
0 notes
kilerguvesininrafi · 2 years
Text
Carl Gustav Jung"KIRMIZI KİTAP"
çeviren: Okhan Gündüz
“Şu ana dek yaşanmamış kalanı yaşamak zorunda olmamak için kendinden kaçar gibisin. Oysa kendinden kaçamazsın. O hep seninle ve tamamlanmak istiyor. Bu isteğe karşı kör ve sağır taklidi yaparsan kendi kendine kör ve sağırmış gibi yapmış olursun. Bu şekilde yüreğin bilgisine hiçbir zaman ulaşamayacaksın.”
Syf:110
"Bazen kendini tanıyamıyorsun. Bunu aşmak istiyorsun ama o seni aşıyor."
10/10 kaktüs yayınları.
1 note · View note
kilerguvesininrafi · 2 years
Text
Federico Garcia Lorca" NE GARİP FEDERICO ADINDA OLMAK"
SU KIYISINDA İKİ GEMİCİ
I
Bir balık vardı kalbinde;
Çin denizlerinden getirmiş; Ufacık, gelir geçerdi bazen Gözlerinin içinden. Gemici idi ama unutmuştu Meyhaneleri, portakalları; Gözleri suda.
II
Ötekinin sabun vardı dilinde; Yıkadı sözlerini, sustu Dünya dümdüz, deniz dalga dalga; Yüzlerce yıldız ve gemisi; Çeşmeler görmüştü Roma'da Ve yanık yüzler Küba'da Gözleri suda.
Federico Garcia LORCA
Çeviri: Sabahattin EYUBOĞLU
1 note · View note
kilerguvesininrafi · 2 years
Text
Oscar Wilde" BENCİL DEV"
Bir kış sabahı giyinirken penceresinden dışarı baktı. Kıştan nefret etmiyordu artık, çünkü onun sadece İlkbahar’ın uykusu olduğunu, çiçeklerin dinlenmekte olduklarını biliyordu.
Birden şaşkınlıkla gözlerini ovuşturdu, iyice baktı. Gerçekten de mucize gibi bir şeydi. Bahçenin en uzak köşesinde baştan aşağı güzel, beyaz çiçeklerle donanmış bir ağaç vardı. Dalları altın rengiydi ve onlardan gümüş meyveler sarkıyordu. Ağacın altında çok sevdiği küçük çocuk duruyordu.
.
Dev büyük bir sevinç içinde aşağıya koştu, bahçeye çıktı. Otları hızlı adımlarla yararak çocuğun yanına geldi, iyice yakınına geldiğinde yüzü öfkeden kıpkırmızı oldu ve “Seni yaralamaya kim cüret etti?” dedi. Çünkü çocuğun avuçlarında iki çivi izi vardı, ayaklarında da.
“Seni yaralamaya kim cüret etti?” diye bağırdı Dev; “Söyle bana, koca kılıcımı alıp onu öldüreyim.”
“Hayır!” dedi çocuk; “Bunlar Sevgi’nin açtığı yaralar.”
10/7
1 note · View note
kilerguvesininrafi · 2 years
Text
Comte De Lautreamont"MALDOROR'UN ŞARKILARI"
Çeviri: Özdemir İnce
Yüreğini ıssız çöle çeviren düşünceleri bırak artık; ateşten daha yakıcıdır onlar.
Syf:64 imge yayınları
1 note · View note
kilerguvesininrafi · 2 years
Text
Pierre LOUYS" KRAL PAUSOLE'ÜN SERÜVENLERİ"
Çeviren: Nuriye YİGİTLER
Dostum,dedi kral; saraydaki öteki subayların yükümlülüklerini çiğnemeye kalkarsanız,anarşiye yol açarsınız. Hadi gidip başsakiye söyleyin, bu aksam içecegim şarabı benim adıma onun seçmesini rica ediyorum.
Syf:43 Gece Yayınları. 10/7
0 notes
kilerguvesininrafi · 2 years
Text
Carson McCullers "KÜSKÜN KAHVENİN TÜRKÜSÜ"
Çevirmen: İpek BALABAN
Her şeyden önce, sevgi iki kişi arasında ortak bir yaşantıdır. Ama ortak bir yaşantı olması, ikisi için de benzer bir yaşantı olduğu anlamına gelmez. Bir seven vardır, bir de sevilen. Ama bunlar başka başka diyarların insanlarıdır. Sevilen çoğu zaman sevenin içinde uzun zamandır saklı duran sevgi için yalnızca bir uyarıcıdır. Her nasılsa, seven de bilir bunu. Ruhunda sevgisini eşsiz bir duygu olarak algılar. Tuhaf, yeni bir yalnızlık duymaya başlar. Ona acı veren de bu duygudur işte. Bu yüzden, sevgisini elinden geldiğince içinde barındırmalı, kendisine yepyeni bir iç dünya yaratmalıdır. Kendisiyle bütünleşen, yoğun, tuhaf bir dünya... Şunu da ekleyelim: Söz ettiğimiz bu seven kişinin nişan yüzüğü almak için para biriktiren bir delikanlı olması gerekmez. Seven kişi erkek, kadın, çocuk ya da yeryüzünde yaşayan herhangi birisi olabilir. Sevilen de her türlü tanımlanabilir.
En olağandışı kişiler bile sevgi için bir uyarıcı olabilir. Eli ayağı tutmayan bir büyük-büyükbaba yirmi yıl önce bir gün öğleden sonra Cheehaw sokaklarında gördüğü tuhaf bir kızı hâlâ seviyor olabilir. Bir rahip, kötü yola düşmüş bir kadını sevebilir. Sevilen, düzenbaz, saçı başı pislik içinde, hatta kötü alışkanlıklar edinmiş birisi olabilir. Evet, seven de herkes kadar görebilir bunu; ama sevgisinin gelişimini zerre kadar etkilemez böyle olması. En sıradan birisi coşkun, ateşli ve bataklıktaki zehirli zambaklar kadar güzel bir sevginin nesnesi olabilir. İyi yürekli birisi gerek amansız gerek rezilce bir sevgiyi uyarabilir. Abuk sabuk konuşan bir deli, başkasının yüreğinde yalın, duygulu bir şiir yaratabilir. Demek ki, sevginin değerini, özgünlüğünü yalnızca seven belirler. İşte bunun içindir ki çoğumuz sevilmektense sevmeyi yeğleriz.
Hemen herkes seven durumunda olmayı ister. Derin bir gizeme dayanan acı gerçek ise sevilmenin çoğu kişi için katlanılmaz bir durum olduğudur. Sevilen korkar, nefret eder sevenden. Üstelik haklıdır da, çünkü seven sevdiğini durmadan çırılçıplak soymaya çalışır. Seven, sevdiğiyle ilişki kurmaya can atar, bu ilişki ona yalnızca acı bile verse.
Syf:42 iş bankası 10/9
1 note · View note
kilerguvesininrafi · 2 years
Text
Georges Bataille “İÇ DENEY”
Çeviri: Mehmet Mukadder YAKUPOĞLU
Blanchot bana soruyordu: Neden sanki son insanmışım gibi iç(sel) deneyimi yürütüyorum? Bir anlamda… Kendimi yığınların bir yansıması ve korkularının bir toplamı olarak görüyorum. Diğer taraftan, eğer son insan olsaydım, korku hayal edilebilen en büyük deliliğe ulaşırdı! - hiçbir şekilde kaçamazdım, sonsuz yok ediş karşısında kendimin içine atılmış olarak varlığımı sürdürürdüm veya hala: boş, kayıtsız.  Ama iç(sel) deney bir fetihtir, başkası içinde bu böyledir! “Deneyin içinde özne yolunu şaşırır, nesnenin içinde kaybolur, nesne de erir. Eğer yapısı değişime izin vermiyorsa nesne bu noktada erimez: özne deneyde herseye rağmen varlığını sürdürür..
Syf:85
Yaşamın ilkesinin ve amacının kurtuluş yokluğunda ve her umudu reddedişte olması…
İçsel deneyimin otorite olduğunu olumlamak ( her otorite bedelini öder)
Yaşamın kendinin bilgisizlik ve anlaşmazlık olması..
Syf:130
Yeterliliği aramak, varlığı herhangi bir noktaya kapatmakla yapılan yanlışla, aynıdır: Hiçbir şeyi kapatamayız, Sadece yetersizliği buluruz.Kendimizi Tanrın’nın varoluşunun içine koymaya çalışıyoruz. Ama içimizde yaşayan Tanrı aynı zamanda ölmemizi gerektiriyor, onu ancak öldürerek kavrıyoruz. (Yaşamak için aralıksız gerekli olan  kurban etme, ilk ve son olarak çarmıha gerdik ve buna rağmen her gün, yeniden çarmıha geriliyoruz. Tanrı’nın kendisini de çarmıha geriyor.”Tanrı” diyor Angele de Foligno, sevdiği oğluna. “Hiçbir zaman ona eşdeğer bir yoksulluğun olmayacağı ve hiç bir zaman olmadığı kadar bir yoksulluk verdi.
Syf: 114.  YKY Yayınları.  10/9
1 note · View note
kilerguvesininrafi · 2 years
Text
Henry Miller”UYKUSUZLUK”
Çeviri: Ahmet KARAGÖZ
…artık dans edelim. Eğlenelim! “Yarın ne yapıyorsun? Seni dört sularında ararım tamam mı? “,”tamam” 
Ama hiç bir zaman yarın yoktu. Hep dündü.. Dünden önceki gün ise başka bir hikayeydi. Bütün bunlar bir biçimde belleğin kasasında kilitli gibi gözüküyordu. Yalnızca bir dinamit çubuğu orayı açabilirdi. Ayrıca deşmek gerçekten önemli miydi? 
Syf:14 Büyülüdağ y. 10/5
0 notes
kilerguvesininrafi · 2 years
Text
Euripides”MEDEA”
Çeviri: Hasan Ali Yücel
İASON:-Senin de canın yanmıyor mu, paylaşmıyor musun acımı?
MEDEA:-Doğru, ama hafifliyor acım senin kahrolduğunu gördükçe.
İASON:-Çocuklarım, ne kadar acımasız bir anne çıktı kaderinizde.
MEDEA: -Çoçuklarım babanızın ihanetidir, sizi yok eden!
İASON:- Benim elimden ölmedi onlar.
MEDEA: - Saygısızlığın ve yakışıksız evliliğin yüzünden öldüler.
İASON: - Başkasıyla yatmam yeterli bir neden miydi bu kıyıma?
MEDEA: - Sence yenilir, yutulur birşey midir kadınlar için ihanet?
Syf:53 10/10  İş Bankası
1 note · View note
kilerguvesininrafi · 2 years
Text
Georges Duhamel “GECE YARISI İTİRAFI”
Çeviri: Suut KEMAL YETKİN. Sabahattin EYÜPOĞLU
(Varlığı hayatımda büyük yer kaplayan,kitaplarımdan)
Birçok defalar, Ümit eden bir adamın hareketlerini ve teşebbüslerini tekrarlıyordum.
İstenilen şeyi dosdoğru söylemek çok güçtür. Zihnin faaliyetimden bahsederken, hakikati hiç de ifade edemediğimi görüyorum. Kafamı çalıştırarak düşündüğümü söylemekle sizde; buna iradeyle başarı sağladığım kanısını uyandırmış olabilirim. Sakın böyle zanna düşmeyin! Hakikatte işin garip tarafı, hiç bir gayrette bulunmadan kendimi düşüncelerimin akışına bırakmış oluşumdu….. müteaddit düşünceler içimi yokluyor, dolaşıyor, sarsıyor, zorluyordu. Düşünüyorum diyebilir miydim?  Bu meziyeti kendime nasıl atfede bilirdim.  Ben daha ziyade aciz bir seyirci, bir esir değil miydim? Hayır, hakikatten düşünmüyordum, düşünmek için hiç bir şey yapmıyordum. Bende, benim içimde, bana rağmen düşünen biri vardı; zaptettikleri memlekette yerleşenler  kendilerini nasıl rahat hissederlerse, içimdeki de hiç rahatsız olmadan benim hesabıma düşünüyordu.
Şüphesiz bir konu üzerinde düşünmeye niyet eden ve dediklerini yapan bilgili, çok becerikli insanlar vardır; düşüncelerini kayalıklı bir denizde ilerleyen bir gemi gibi yönetebilen insanlar, gerçekten düşünen, yani istediklerini düşünen insanlar vardır. Ne mutlu onlara!
Bana gelince ben çok defa bir nehrin yatağıyım. İçimde uğultulu bir akışın yuvarlandığını hissederim. Ben onun mecrasından başka bir şey değilim! O kadar! O su, içimde daima rahat rahat akmaz, bazen taşar.
Syf:60.  Remzi yayınları.     10/10. 
0 notes
kilerguvesininrafi · 2 years
Text
Per Olov Enquist” DÜŞMÜŞ MELEK”
Çeviren:Süleyman BİLGİ
Eğer ne söylediğime kulak vermiş olsaydı, belki de anlamış olacaktı.”İnsan aşkı açıklayamaz!” Diye bağırdı, çığlık atarcasına.
Syf:13
O kötücül şarkı, içinde bir ağrıydı.
Pinon’un içine hapsolmuş olarak Maria bir şarkı söylüyor, ona acı veriyordu; niye acıtmak istiyordu ki onu? 
Öç almak mı istiyordu? Bu Pinon’a da anlaşılmaz geliyordu. Kavrayamıyor; incinmiş, bumburuşuk bir yüzle sessiz oturarak boşluğa bakıyor, dinliyordu. Pinon’a hapsolmuş olarak ona acı veren bir şarkı söylüyordu Maria, acaba birinin içine ebediyyen hapsolmuş olmanın güçlüğüne ilişkin bir şarkı mıydı? Pinon şarkıyı duyuyor ama tercüman olmayı reddediyordu. Böyleydi işte birbirlerine mahkum, mecburdular. 
Syf:60 iletişim yayınları. 10/10
0 notes
kilerguvesininrafi · 2 years
Text
Herman Melville “YAZICI BARTLEBY”
Çeviren: Murat BELGE
Hayatımda ilk kez olmak üzere, karşı konulamaz güçte, batan, sızlatan bir melankoli çöktü üstüme. Daha önceleri bazen acıklı düşüncelere kapıldığım olurdu ama bunların bir hoşluğu da vardır. Ama şimdi ortak bir insanlık bağı beni çaresizce bir kasvetin içine çekmekteydi. Kardeşçe bir melankoli. Çünkü Bartleby ile ben, ikimiz de Adem’in oğullarıydık.
Ogün gördüğüm parlak ipekliler, ışıldayan yüzler geldi aklıma, gala için giyinmiş gibi, Broadway’ın Mississippi’sinden aşağı kuğular gibi süzülüyorlardı. Solgun yazıcıyı koydum yanlarına, kendi kendime düşündüm, ahh ah, mutluluk ışığa gider, onun için dünyanın şen olduğunu sanırız; ama sefalet karanlıkta saklanır, onun için sanırız ki sefalet yoktur. Bu acı düşünceler - hastalıklı ve sersem beyninin ürettiği canavarlar, şüphesiz - başkalarına Bartleby’nin eksantrik halleriyle uçuşuyordu çevremde. Yazıcının solgun bedenini aldırışsız yabancılar arasında, uzanmış, çarşaflara sarılmış titrerken görür gibi oldum.
Syf:60.  İLETİŞİM YAYINLARI. 10/7
1 note · View note
kilerguvesininrafi · 2 years
Text
William E.Connolly “HAYATIN KIRILGANLIĞI”
Çeviri: Aydın ÇAVDAR
Bu dünyada karakter, araçsallık ve değerler iç içe geçmiştir. Çıkarınızı ve bunu gerçekleştirmek için gerekli araçları hesapladığınızda, alışkanlık unsurları, karakteriniz ve içinize işlenmiş gelenekler yaptığınız hesabın içine sızar. Fark ettirmeden sizi bazı yönlere sürükler. Ve bu durumda pratik mantığa dahil olan karakter unsurlarından bazıları enstrümantal mantığa da sızar, Kantçı felsefede hissettirilen keskin sınırlar yumuşamaya başlar. Kant’ın kendisi de böylesi bir bakış açısına yakın seyreder aslında, özellikle de ahlaki yasaların dikte ettiği kuralları bünyeye kabul edebilmek adına bedensel hassasiyeti artırmak içim jimnastik yapmanın ne kadar önemli olduğundan bahsetmeye başladığında. Ancak daha az net görmeye başladığı nokta ise bu niteliğin, kişi tarafından bir kez algılandığında, pratik mantığa olduğu kadar enstrümantal mantığa da dokunuyor oluşudur.
Syf:160. Ayrıntı yayınları
0 notes
kilerguvesininrafi · 2 years
Text
Jeanette Winterson”FENER BEKÇİSİ”
Çeviri: Zarife BİLİZ
Oturabilmek için önce karanlığı silkelemek yada kenara çekmek zorundaydık. Karanlık, iskemlelerin üzerine çökmüş, merdivenin üzerine bir perde gibi asılmıştı. Bazen istediğimiz şeyin şeklini alıyordu: tava, yatak, kitap. Bazen annemi görüyordum, karanlık ve sessiz, bana doğru düşüyordu.
Karanlık bir varlıktı. Onun içinde görmeyi öğrendim, karanlığı görmeyi öğrendim ve kendi karanlığımı görmeyi.
Pew konuşmuyordu. İyi yüreklimi yoksa gaddar mı bilmiyordum; ya da benimle ne yapmayı düşünüyordu? Bütün hayatı boyunca yalnız yaşamıştı.
İlk gece Pew sosileri karanlıkta pişirdi. Daha doğrusu Pew sosisleri Karanlıkta pişirdi. Tadabileceğimiz bir karanlıktı. Şunları yedik: Sosis ve Karanlık.
Üşümüştüm, yorgundum ve sırtım ağrıyordu. Uyumak ve bir daha hiç uyanmamak istiyordum. Aşina olduğum çok az şey vardı ve onları da kaybetmiştim, burası bir başkasına aitti. İçimdeki şey bana ait olsaydı belki her şey düzelirdi ama demir atabileceğim hiç bir yer yoktu.
syf:25-26. sel yayınları.  10/9
0 notes