Tumgik
zerotwob · 2 years
Text
Gitmesini istemese de gitme deme gibi bir seçeneği yoktu. “Bende geliyorum o zaman.” dedi sadece. Görevlerinde elinden geldiğince peşinden gidip destek yardımcı olmaya çalışıyordu. Öğrenmemesi gereken bir görevi olduğunda nerede durması gerektiğini de biliyordu. Hazırlanmak için yanından kalkarken elinden tuttu. “Teşekkür ederim.” dedi tekrardan. Yalnız kaldığında yeni ismini tekrar ederek hazırlanmaya başladı.
[rpsonu]
[New York]
Dharma’dan ayrılalı 3 hafta olmuştu. Percival’ın yanında kalmak kendini geliştirmesi açısından bir fırsat olmuştu. İnsanların arasına daha çok karışmış onların duygularını ifade ediş şekillerine alışmıştı. Gerçek bir gülümsemeyi öğrenmişti. Bir keresinde yolda geçen bir çocuğa gülümsediği için bir şeker bile kazanmıştı. Akşamları ise haftalar önce kaçırdığı vampir bebek ile ilgileniyordu. Üç haftada ortalama 5 yaşında bir çocuk gibi görünüyordu lakin hala yalnız kaldığında insanlara saldırma dürtüsünü durdurmakta zorlanıyordu. Ona o kadar alışmıştı ki sabah uyandığında yanında yoksa bilmediği bir paniğe kapılıyordu. Biraz daha büyüdüğünde vampir topluluklarına bırakması gerektiğinin farkındaydı Percival ile başta anlaşmaları bu şekildeydi. Onun bakımını üstlenirken bir insan çocuğuna bakar gibi bakmıştı. Ona bilmediği bir sevgi ve alaka vermişti. Bir gece öldürdüğü diğer bebeklerin yüzü gözünün önünde canlanınca gözünden bilmediği yaşlar dökülmüştü. Percival bunun vicdan olduğunu tekrar vurgulamıştı. Artıl vicdanın ne demek olduğunu biliyordu. Bazı zamanlar küçük vampir yanlarında olmadan göreve çıkıyorlardı. Tek yaptığı Percival’a yardım etmekti ve izlemekti. Son görevi New York dışında bir eyaletteydi. Yol dönüşü çok yorgun olduğu için araba sürmeyi teklif etmişti. Bazen yorgunluğu gözünden okunuyordu. Sınırlarını zorladığı zamanlar olduğunda durması için evindeki bütün sistemi çökertiyordu. Ancak o zaman durup dinlenmeye vakit buluyordu. Yol boyunca hiç ses çıkarmamaya öze göstermişti. Arabadaki tek Percival’ın nefes alıp verirken çıkardığı seslerdi. New York yakınlarında bir benzinciye girdi. Benzinleri bitmek üzereydi ve bir kahve molasına ihtiyacı vardı. Percival arabada uyumaya devam ederken benzinlikten içeri girdi ve buzluktan kendine soğuk kahve seçerken arkasındaki telaşlı konuşmaya kulak astı. Adamlar sessiz adımlarından dolayı oradaki varlığının farkında değillerdi. Kapüşonunu çekip yere çömeldi. Bir hırsızlık vakasının üzerine denk gelmişti. Çıkmadan arabayı Percival’ın üzerine kitlediği için şükretti. Adamların amacı kasiyeri vurup kasadaki ve bardaki değerli olan her şeyi kaçırmaktı. Bir kaç hafta önceki hali olsa bu durumu görmezden gelip kaçar giderdi lakin insan cinayetlerine artık sabrı yoktu. Rafların arkasından dolanıp hırsızların tam arkasına geçti. Ellerindeki silahı kasiyere silah doğrulttukları anda hızla arkalarından yaklaşıl kollarıyla ikisininde boynunu sıktı. Kollarındaki metaller yüzünden ikisinde çırpınıp kolunu yırtmasını hissedemiyordu. Kasiyer korkuyla yere çökmüştü. Taa ki adamların kollarında bayılıp yere devrilene kadar kalmadı. Kalktığınsa ise göz yaşları içinde teşekkürlerini sundu. “Size borcumu nasıl ödeyebilirim?” dedi kadın göz yaşlarını silerken. Parmağıyla tepesindeki kameraları gösterdi. “Görüntülerimi silerek. Biliyorum delile ihtiyacın var. Lakin zaten aranan zanlılar kameranın bozuk olduğunu söylesen bile tutuklayıp giderler” dedi kadına. Şirketi hâlâ peşindeydi ve şehirdeki çoğu kameraya ulaşabiliyorlardı. Bu yüzden arkasında iz bırakmadan yaşaması gerekiyordu. Kadın gözlerinin önünde bütün görüntüleri polisler gelene kadar silmişti. İki adamı bağlayıp kahvesiyle beraber benzinlikten çıktı. Arabaya binip kahvesinden bir yudum aldı. Percival hâlâ uyuyorken arabayı çalıştırıp stüdyosuna kadar sürmeye devam etti. Araba binanın önünde durduğunda güneş doğmak üzereydi. Uyandırmak için adama döndüğünde ne kadar huzurlu uyuduğunu fark etti. Koltukta yan dönüp bir süre onu izledi. Hikayesini tam olarak bilmiyordu ama kaybettiği birileri olduğunu anlamıştı. Düşmek üzere olan gözlüğü çekip çıkardı. Elinin tersiyle yanağını okşadı. Ateşi yoktu. İçi rahatlamıştı. Adam hafif gözlerini araladığında hâlâ elini çekmemişti. “Geldik ve güneş doğmak üzere. Seni taşımamı ister misin?”
@percivalderoloforfit
22 notes · View notes
zerotwob · 2 years
Text
“Ben üretilmiş bir insanım. Ama iltifatın için teşekkür ederim.” dedi. Gerçek bir insan olamazdı asla. Ailesi yoktu yaratıcıları vardı. Çocukluğu arkadaşlarıyla değil bir kapsül içinde geçmişti. Başını geriye yaslayıp yanındaki adamı izledi. Gerçekten insan gibi hissettiği nadir anlardan hep onun yanında geçiyordu. “Eli güzel. Beğendim.” dedi gülümseyerek. Ona bir isim bulması bile özel olduğunu hissettiriyordu.
[New York]
Dharma’dan ayrılalı 3 hafta olmuştu. Percival’ın yanında kalmak kendini geliştirmesi açısından bir fırsat olmuştu. İnsanların arasına daha çok karışmış onların duygularını ifade ediş şekillerine alışmıştı. Gerçek bir gülümsemeyi öğrenmişti. Bir keresinde yolda geçen bir çocuğa gülümsediği için bir şeker bile kazanmıştı. Akşamları ise haftalar önce kaçırdığı vampir bebek ile ilgileniyordu. Üç haftada ortalama 5 yaşında bir çocuk gibi görünüyordu lakin hala yalnız kaldığında insanlara saldırma dürtüsünü durdurmakta zorlanıyordu. Ona o kadar alışmıştı ki sabah uyandığında yanında yoksa bilmediği bir paniğe kapılıyordu. Biraz daha büyüdüğünde vampir topluluklarına bırakması gerektiğinin farkındaydı Percival ile başta anlaşmaları bu şekildeydi. Onun bakımını üstlenirken bir insan çocuğuna bakar gibi bakmıştı. Ona bilmediği bir sevgi ve alaka vermişti. Bir gece öldürdüğü diğer bebeklerin yüzü gözünün önünde canlanınca gözünden bilmediği yaşlar dökülmüştü. Percival bunun vicdan olduğunu tekrar vurgulamıştı. Artıl vicdanın ne demek olduğunu biliyordu. Bazı zamanlar küçük vampir yanlarında olmadan göreve çıkıyorlardı. Tek yaptığı Percival’a yardım etmekti ve izlemekti. Son görevi New York dışında bir eyaletteydi. Yol dönüşü çok yorgun olduğu için araba sürmeyi teklif etmişti. Bazen yorgunluğu gözünden okunuyordu. Sınırlarını zorladığı zamanlar olduğunda durması için evindeki bütün sistemi çökertiyordu. Ancak o zaman durup dinlenmeye vakit buluyordu. Yol boyunca hiç ses çıkarmamaya öze göstermişti. Arabadaki tek Percival’ın nefes alıp verirken çıkardığı seslerdi. New York yakınlarında bir benzinciye girdi. Benzinleri bitmek üzereydi ve bir kahve molasına ihtiyacı vardı. Percival arabada uyumaya devam ederken benzinlikten içeri girdi ve buzluktan kendine soğuk kahve seçerken arkasındaki telaşlı konuşmaya kulak astı. Adamlar sessiz adımlarından dolayı oradaki varlığının farkında değillerdi. Kapüşonunu çekip yere çömeldi. Bir hırsızlık vakasının üzerine denk gelmişti. Çıkmadan arabayı Percival’ın üzerine kitlediği için şükretti. Adamların amacı kasiyeri vurup kasadaki ve bardaki değerli olan her şeyi kaçırmaktı. Bir kaç hafta önceki hali olsa bu durumu görmezden gelip kaçar giderdi lakin insan cinayetlerine artık sabrı yoktu. Rafların arkasından dolanıp hırsızların tam arkasına geçti. Ellerindeki silahı kasiyere silah doğrulttukları anda hızla arkalarından yaklaşıl kollarıyla ikisininde boynunu sıktı. Kollarındaki metaller yüzünden ikisinde çırpınıp kolunu yırtmasını hissedemiyordu. Kasiyer korkuyla yere çökmüştü. Taa ki adamların kollarında bayılıp yere devrilene kadar kalmadı. Kalktığınsa ise göz yaşları içinde teşekkürlerini sundu. “Size borcumu nasıl ödeyebilirim?” dedi kadın göz yaşlarını silerken. Parmağıyla tepesindeki kameraları gösterdi. “Görüntülerimi silerek. Biliyorum delile ihtiyacın var. Lakin zaten aranan zanlılar kameranın bozuk olduğunu söylesen bile tutuklayıp giderler” dedi kadına. Şirketi hâlâ peşindeydi ve şehirdeki çoğu kameraya ulaşabiliyorlardı. Bu yüzden arkasında iz bırakmadan yaşaması gerekiyordu. Kadın gözlerinin önünde bütün görüntüleri polisler gelene kadar silmişti. İki adamı bağlayıp kahvesiyle beraber benzinlikten çıktı. Arabaya binip kahvesinden bir yudum aldı. Percival hâlâ uyuyorken arabayı çalıştırıp stüdyosuna kadar sürmeye devam etti. Araba binanın önünde durduğunda güneş doğmak üzereydi. Uyandırmak için adama döndüğünde ne kadar huzurlu uyuduğunu fark etti. Koltukta yan dönüp bir süre onu izledi. Hikayesini tam olarak bilmiyordu ama kaybettiği birileri olduğunu anlamıştı. Düşmek üzere olan gözlüğü çekip çıkardı. Elinin tersiyle yanağını okşadı. Ateşi yoktu. İçi rahatlamıştı. Adam hafif gözlerini araladığında hâlâ elini çekmemişti. “Geldik ve güneş doğmak üzere. Seni taşımamı ister misin?”
@percivalderoloforfit
22 notes · View notes
zerotwob · 2 years
Text
“Sen ve sövmek? Çok beklediğim bir tepki değil ama…” dedi gülerek koltuktan kalkarken. Siparişler gelmişti. Sıcak pizzaların parasını ödeyip içeriye geçti. Pizzaları Percival’ın önüne bırakıp yanına sokuldu ve battaniyesinin yarısı çekiştirdi. “Soğumadan yiyelim. Bende filmi başlatayım.” dedi ve tableti eline alıp filmi başlattı. Filmin ilk yarım saatini gülerek geçirmişti. Pizzaların iki kutusu daha ilk başta bitmişti ve ikisi de nasıl bittiğini anlamamıştı. İlk partı bitmeye yakın başını Percival’ın omzuna yaslamıştı. Filme ara verdiğinde hâlâ aynı konumdaydı. “Gerçek bir insan olsaydım bende böyle bir ilişki yaşar mıydım?” Tek sorunun insan olmamasından kaynaklı olduğunu düşünüyordu hâlâ.
[New York]
Dharma’dan ayrılalı 3 hafta olmuştu. Percival’ın yanında kalmak kendini geliştirmesi açısından bir fırsat olmuştu. İnsanların arasına daha çok karışmış onların duygularını ifade ediş şekillerine alışmıştı. Gerçek bir gülümsemeyi öğrenmişti. Bir keresinde yolda geçen bir çocuğa gülümsediği için bir şeker bile kazanmıştı. Akşamları ise haftalar önce kaçırdığı vampir bebek ile ilgileniyordu. Üç haftada ortalama 5 yaşında bir çocuk gibi görünüyordu lakin hala yalnız kaldığında insanlara saldırma dürtüsünü durdurmakta zorlanıyordu. Ona o kadar alışmıştı ki sabah uyandığında yanında yoksa bilmediği bir paniğe kapılıyordu. Biraz daha büyüdüğünde vampir topluluklarına bırakması gerektiğinin farkındaydı Percival ile başta anlaşmaları bu şekildeydi. Onun bakımını üstlenirken bir insan çocuğuna bakar gibi bakmıştı. Ona bilmediği bir sevgi ve alaka vermişti. Bir gece öldürdüğü diğer bebeklerin yüzü gözünün önünde canlanınca gözünden bilmediği yaşlar dökülmüştü. Percival bunun vicdan olduğunu tekrar vurgulamıştı. Artıl vicdanın ne demek olduğunu biliyordu. Bazı zamanlar küçük vampir yanlarında olmadan göreve çıkıyorlardı. Tek yaptığı Percival’a yardım etmekti ve izlemekti. Son görevi New York dışında bir eyaletteydi. Yol dönüşü çok yorgun olduğu için araba sürmeyi teklif etmişti. Bazen yorgunluğu gözünden okunuyordu. Sınırlarını zorladığı zamanlar olduğunda durması için evindeki bütün sistemi çökertiyordu. Ancak o zaman durup dinlenmeye vakit buluyordu. Yol boyunca hiç ses çıkarmamaya öze göstermişti. Arabadaki tek Percival’ın nefes alıp verirken çıkardığı seslerdi. New York yakınlarında bir benzinciye girdi. Benzinleri bitmek üzereydi ve bir kahve molasına ihtiyacı vardı. Percival arabada uyumaya devam ederken benzinlikten içeri girdi ve buzluktan kendine soğuk kahve seçerken arkasındaki telaşlı konuşmaya kulak astı. Adamlar sessiz adımlarından dolayı oradaki varlığının farkında değillerdi. Kapüşonunu çekip yere çömeldi. Bir hırsızlık vakasının üzerine denk gelmişti. Çıkmadan arabayı Percival’ın üzerine kitlediği için şükretti. Adamların amacı kasiyeri vurup kasadaki ve bardaki değerli olan her şeyi kaçırmaktı. Bir kaç hafta önceki hali olsa bu durumu görmezden gelip kaçar giderdi lakin insan cinayetlerine artık sabrı yoktu. Rafların arkasından dolanıp hırsızların tam arkasına geçti. Ellerindeki silahı kasiyere silah doğrulttukları anda hızla arkalarından yaklaşıl kollarıyla ikisininde boynunu sıktı. Kollarındaki metaller yüzünden ikisinde çırpınıp kolunu yırtmasını hissedemiyordu. Kasiyer korkuyla yere çökmüştü. Taa ki adamların kollarında bayılıp yere devrilene kadar kalmadı. Kalktığınsa ise göz yaşları içinde teşekkürlerini sundu. “Size borcumu nasıl ödeyebilirim?” dedi kadın göz yaşlarını silerken. Parmağıyla tepesindeki kameraları gösterdi. “Görüntülerimi silerek. Biliyorum delile ihtiyacın var. Lakin zaten aranan zanlılar kameranın bozuk olduğunu söylesen bile tutuklayıp giderler” dedi kadına. Şirketi hâlâ peşindeydi ve şehirdeki çoğu kameraya ulaşabiliyorlardı. Bu yüzden arkasında iz bırakmadan yaşaması gerekiyordu. Kadın gözlerinin önünde bütün görüntüleri polisler gelene kadar silmişti. İki adamı bağlayıp kahvesiyle beraber benzinlikten çıktı. Arabaya binip kahvesinden bir yudum aldı. Percival hâlâ uyuyorken arabayı çalıştırıp stüdyosuna kadar sürmeye devam etti. Araba binanın önünde durduğunda güneş doğmak üzereydi. Uyandırmak için adama döndüğünde ne kadar huzurlu uyuduğunu fark etti. Koltukta yan dönüp bir süre onu izledi. Hikayesini tam olarak bilmiyordu ama kaybettiği birileri olduğunu anlamıştı. Düşmek üzere olan gözlüğü çekip çıkardı. Elinin tersiyle yanağını okşadı. Ateşi yoktu. İçi rahatlamıştı. Adam hafif gözlerini araladığında hâlâ elini çekmemişti. “Geldik ve güneş doğmak üzere. Seni taşımamı ister misin?”
@percivalderoloforfit
22 notes · View notes
zerotwob · 2 years
Text
“365 Days?” Sorusu üzerine Pervical’ın verdiği tepki paha biçilemezdi. Gülerek “Şakaydı.” dedi. Önüne dönüp tableti kurcaladı. Üç çeşit pizza ve içecek siparişi verdi. Sonra izlemediği filmler listesini açıp kurcaladı. Önüne gelen ilk iki filmi ayırdı. “Emma’ya ne dersin? Yada Pride and Prejudice? Sence hangisi?”
[New York]
Dharma’dan ayrılalı 3 hafta olmuştu. Percival’ın yanında kalmak kendini geliştirmesi açısından bir fırsat olmuştu. İnsanların arasına daha çok karışmış onların duygularını ifade ediş şekillerine alışmıştı. Gerçek bir gülümsemeyi öğrenmişti. Bir keresinde yolda geçen bir çocuğa gülümsediği için bir şeker bile kazanmıştı. Akşamları ise haftalar önce kaçırdığı vampir bebek ile ilgileniyordu. Üç haftada ortalama 5 yaşında bir çocuk gibi görünüyordu lakin hala yalnız kaldığında insanlara saldırma dürtüsünü durdurmakta zorlanıyordu. Ona o kadar alışmıştı ki sabah uyandığında yanında yoksa bilmediği bir paniğe kapılıyordu. Biraz daha büyüdüğünde vampir topluluklarına bırakması gerektiğinin farkındaydı Percival ile başta anlaşmaları bu şekildeydi. Onun bakımını üstlenirken bir insan çocuğuna bakar gibi bakmıştı. Ona bilmediği bir sevgi ve alaka vermişti. Bir gece öldürdüğü diğer bebeklerin yüzü gözünün önünde canlanınca gözünden bilmediği yaşlar dökülmüştü. Percival bunun vicdan olduğunu tekrar vurgulamıştı. Artıl vicdanın ne demek olduğunu biliyordu. Bazı zamanlar küçük vampir yanlarında olmadan göreve çıkıyorlardı. Tek yaptığı Percival’a yardım etmekti ve izlemekti. Son görevi New York dışında bir eyaletteydi. Yol dönüşü çok yorgun olduğu için araba sürmeyi teklif etmişti. Bazen yorgunluğu gözünden okunuyordu. Sınırlarını zorladığı zamanlar olduğunda durması için evindeki bütün sistemi çökertiyordu. Ancak o zaman durup dinlenmeye vakit buluyordu. Yol boyunca hiç ses çıkarmamaya öze göstermişti. Arabadaki tek Percival’ın nefes alıp verirken çıkardığı seslerdi. New York yakınlarında bir benzinciye girdi. Benzinleri bitmek üzereydi ve bir kahve molasına ihtiyacı vardı. Percival arabada uyumaya devam ederken benzinlikten içeri girdi ve buzluktan kendine soğuk kahve seçerken arkasındaki telaşlı konuşmaya kulak astı. Adamlar sessiz adımlarından dolayı oradaki varlığının farkında değillerdi. Kapüşonunu çekip yere çömeldi. Bir hırsızlık vakasının üzerine denk gelmişti. Çıkmadan arabayı Percival’ın üzerine kitlediği için şükretti. Adamların amacı kasiyeri vurup kasadaki ve bardaki değerli olan her şeyi kaçırmaktı. Bir kaç hafta önceki hali olsa bu durumu görmezden gelip kaçar giderdi lakin insan cinayetlerine artık sabrı yoktu. Rafların arkasından dolanıp hırsızların tam arkasına geçti. Ellerindeki silahı kasiyere silah doğrulttukları anda hızla arkalarından yaklaşıl kollarıyla ikisininde boynunu sıktı. Kollarındaki metaller yüzünden ikisinde çırpınıp kolunu yırtmasını hissedemiyordu. Kasiyer korkuyla yere çökmüştü. Taa ki adamların kollarında bayılıp yere devrilene kadar kalmadı. Kalktığınsa ise göz yaşları içinde teşekkürlerini sundu. “Size borcumu nasıl ödeyebilirim?” dedi kadın göz yaşlarını silerken. Parmağıyla tepesindeki kameraları gösterdi. “Görüntülerimi silerek. Biliyorum delile ihtiyacın var. Lakin zaten aranan zanlılar kameranın bozuk olduğunu söylesen bile tutuklayıp giderler” dedi kadına. Şirketi hâlâ peşindeydi ve şehirdeki çoğu kameraya ulaşabiliyorlardı. Bu yüzden arkasında iz bırakmadan yaşaması gerekiyordu. Kadın gözlerinin önünde bütün görüntüleri polisler gelene kadar silmişti. İki adamı bağlayıp kahvesiyle beraber benzinlikten çıktı. Arabaya binip kahvesinden bir yudum aldı. Percival hâlâ uyuyorken arabayı çalıştırıp stüdyosuna kadar sürmeye devam etti. Araba binanın önünde durduğunda güneş doğmak üzereydi. Uyandırmak için adama döndüğünde ne kadar huzurlu uyuduğunu fark etti. Koltukta yan dönüp bir süre onu izledi. Hikayesini tam olarak bilmiyordu ama kaybettiği birileri olduğunu anlamıştı. Düşmek üzere olan gözlüğü çekip çıkardı. Elinin tersiyle yanağını okşadı. Ateşi yoktu. İçi rahatlamıştı. Adam hafif gözlerini araladığında hâlâ elini çekmemişti. “Geldik ve güneş doğmak üzere. Seni taşımamı ister misin?”
@percivalderoloforfit
22 notes · View notes
zerotwob · 2 years
Text
“Elbette isterim.” diyerek yerinden fırladı. Film izleme alışkanlığını Percival sayesinde edinmişti. Gerçek hayatta öğrendiklerinden çok farklı olsa da insanları anlamak için hızlı bir yöntem gibiydi. Bazen kendini filmin baş karakteri gibi hissediyordu. Kendini onun yerine koyup neler yapabileceğini düşünüyordu. Kendini büyük koltuklara atıp eline sehpa üzerindeki tableti aldı. “O zaman pizza söylüyorum.” Percival’a dönüp çenesini avuç içlerine yasladı. “Mısır da patlatır mıyız?” diye sordu.
[New York]
Dharma’dan ayrılalı 3 hafta olmuştu. Percival’ın yanında kalmak kendini geliştirmesi açısından bir fırsat olmuştu. İnsanların arasına daha çok karışmış onların duygularını ifade ediş şekillerine alışmıştı. Gerçek bir gülümsemeyi öğrenmişti. Bir keresinde yolda geçen bir çocuğa gülümsediği için bir şeker bile kazanmıştı. Akşamları ise haftalar önce kaçırdığı vampir bebek ile ilgileniyordu. Üç haftada ortalama 5 yaşında bir çocuk gibi görünüyordu lakin hala yalnız kaldığında insanlara saldırma dürtüsünü durdurmakta zorlanıyordu. Ona o kadar alışmıştı ki sabah uyandığında yanında yoksa bilmediği bir paniğe kapılıyordu. Biraz daha büyüdüğünde vampir topluluklarına bırakması gerektiğinin farkındaydı Percival ile başta anlaşmaları bu şekildeydi. Onun bakımını üstlenirken bir insan çocuğuna bakar gibi bakmıştı. Ona bilmediği bir sevgi ve alaka vermişti. Bir gece öldürdüğü diğer bebeklerin yüzü gözünün önünde canlanınca gözünden bilmediği yaşlar dökülmüştü. Percival bunun vicdan olduğunu tekrar vurgulamıştı. Artıl vicdanın ne demek olduğunu biliyordu. Bazı zamanlar küçük vampir yanlarında olmadan göreve çıkıyorlardı. Tek yaptığı Percival’a yardım etmekti ve izlemekti. Son görevi New York dışında bir eyaletteydi. Yol dönüşü çok yorgun olduğu için araba sürmeyi teklif etmişti. Bazen yorgunluğu gözünden okunuyordu. Sınırlarını zorladığı zamanlar olduğunda durması için evindeki bütün sistemi çökertiyordu. Ancak o zaman durup dinlenmeye vakit buluyordu. Yol boyunca hiç ses çıkarmamaya öze göstermişti. Arabadaki tek Percival’ın nefes alıp verirken çıkardığı seslerdi. New York yakınlarında bir benzinciye girdi. Benzinleri bitmek üzereydi ve bir kahve molasına ihtiyacı vardı. Percival arabada uyumaya devam ederken benzinlikten içeri girdi ve buzluktan kendine soğuk kahve seçerken arkasındaki telaşlı konuşmaya kulak astı. Adamlar sessiz adımlarından dolayı oradaki varlığının farkında değillerdi. Kapüşonunu çekip yere çömeldi. Bir hırsızlık vakasının üzerine denk gelmişti. Çıkmadan arabayı Percival’ın üzerine kitlediği için şükretti. Adamların amacı kasiyeri vurup kasadaki ve bardaki değerli olan her şeyi kaçırmaktı. Bir kaç hafta önceki hali olsa bu durumu görmezden gelip kaçar giderdi lakin insan cinayetlerine artık sabrı yoktu. Rafların arkasından dolanıp hırsızların tam arkasına geçti. Ellerindeki silahı kasiyere silah doğrulttukları anda hızla arkalarından yaklaşıl kollarıyla ikisininde boynunu sıktı. Kollarındaki metaller yüzünden ikisinde çırpınıp kolunu yırtmasını hissedemiyordu. Kasiyer korkuyla yere çökmüştü. Taa ki adamların kollarında bayılıp yere devrilene kadar kalmadı. Kalktığınsa ise göz yaşları içinde teşekkürlerini sundu. “Size borcumu nasıl ödeyebilirim?” dedi kadın göz yaşlarını silerken. Parmağıyla tepesindeki kameraları gösterdi. “Görüntülerimi silerek. Biliyorum delile ihtiyacın var. Lakin zaten aranan zanlılar kameranın bozuk olduğunu söylesen bile tutuklayıp giderler” dedi kadına. Şirketi hâlâ peşindeydi ve şehirdeki çoğu kameraya ulaşabiliyorlardı. Bu yüzden arkasında iz bırakmadan yaşaması gerekiyordu. Kadın gözlerinin önünde bütün görüntüleri polisler gelene kadar silmişti. İki adamı bağlayıp kahvesiyle beraber benzinlikten çıktı. Arabaya binip kahvesinden bir yudum aldı. Percival hâlâ uyuyorken arabayı çalıştırıp stüdyosuna kadar sürmeye devam etti. Araba binanın önünde durduğunda güneş doğmak üzereydi. Uyandırmak için adama döndüğünde ne kadar huzurlu uyuduğunu fark etti. Koltukta yan dönüp bir süre onu izledi. Hikayesini tam olarak bilmiyordu ama kaybettiği birileri olduğunu anlamıştı. Düşmek üzere olan gözlüğü çekip çıkardı. Elinin tersiyle yanağını okşadı. Ateşi yoktu. İçi rahatlamıştı. Adam hafif gözlerini araladığında hâlâ elini çekmemişti. “Geldik ve güneş doğmak üzere. Seni taşımamı ister misin?”
@percivalderoloforfit
22 notes · View notes
zerotwob · 2 years
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
1 note · View note
zerotwob · 2 years
Text
Tumblr media
0 notes
zerotwob · 2 years
Text
“Çok soru sorduğumun farkındayım ama merak ediyorum sadece.” Ateşi olmadığını sadece utandığı için kızardığını öğrenince rahatlamıştı. Kutuyu toparlayıp ayağa kalktı. Utanmanın ne demek olduğunu öğrenmişti artık. Sebebininse anlatamadığı duygular olduğunu düşünüyordu. Ama adamın o halini hafızasına kaydetmişti. Bazen nadir gördüğü hallerini hafızasına kaydediyordu. Bazen de hoşuna giden hallerini. Bu sefer ikisi için de kaydetmişti. “Açıklama için teşekkür ederim.” dedi masadaki yerine geçerken. “Bu akşam bir görevimiz var mı?”
[New York]
Dharma’dan ayrılalı 3 hafta olmuştu. Percival’ın yanında kalmak kendini geliştirmesi açısından bir fırsat olmuştu. İnsanların arasına daha çok karışmış onların duygularını ifade ediş şekillerine alışmıştı. Gerçek bir gülümsemeyi öğrenmişti. Bir keresinde yolda geçen bir çocuğa gülümsediği için bir şeker bile kazanmıştı. Akşamları ise haftalar önce kaçırdığı vampir bebek ile ilgileniyordu. Üç haftada ortalama 5 yaşında bir çocuk gibi görünüyordu lakin hala yalnız kaldığında insanlara saldırma dürtüsünü durdurmakta zorlanıyordu. Ona o kadar alışmıştı ki sabah uyandığında yanında yoksa bilmediği bir paniğe kapılıyordu. Biraz daha büyüdüğünde vampir topluluklarına bırakması gerektiğinin farkındaydı Percival ile başta anlaşmaları bu şekildeydi. Onun bakımını üstlenirken bir insan çocuğuna bakar gibi bakmıştı. Ona bilmediği bir sevgi ve alaka vermişti. Bir gece öldürdüğü diğer bebeklerin yüzü gözünün önünde canlanınca gözünden bilmediği yaşlar dökülmüştü. Percival bunun vicdan olduğunu tekrar vurgulamıştı. Artıl vicdanın ne demek olduğunu biliyordu. Bazı zamanlar küçük vampir yanlarında olmadan göreve çıkıyorlardı. Tek yaptığı Percival’a yardım etmekti ve izlemekti. Son görevi New York dışında bir eyaletteydi. Yol dönüşü çok yorgun olduğu için araba sürmeyi teklif etmişti. Bazen yorgunluğu gözünden okunuyordu. Sınırlarını zorladığı zamanlar olduğunda durması için evindeki bütün sistemi çökertiyordu. Ancak o zaman durup dinlenmeye vakit buluyordu. Yol boyunca hiç ses çıkarmamaya öze göstermişti. Arabadaki tek Percival’ın nefes alıp verirken çıkardığı seslerdi. New York yakınlarında bir benzinciye girdi. Benzinleri bitmek üzereydi ve bir kahve molasına ihtiyacı vardı. Percival arabada uyumaya devam ederken benzinlikten içeri girdi ve buzluktan kendine soğuk kahve seçerken arkasındaki telaşlı konuşmaya kulak astı. Adamlar sessiz adımlarından dolayı oradaki varlığının farkında değillerdi. Kapüşonunu çekip yere çömeldi. Bir hırsızlık vakasının üzerine denk gelmişti. Çıkmadan arabayı Percival’ın üzerine kitlediği için şükretti. Adamların amacı kasiyeri vurup kasadaki ve bardaki değerli olan her şeyi kaçırmaktı. Bir kaç hafta önceki hali olsa bu durumu görmezden gelip kaçar giderdi lakin insan cinayetlerine artık sabrı yoktu. Rafların arkasından dolanıp hırsızların tam arkasına geçti. Ellerindeki silahı kasiyere silah doğrulttukları anda hızla arkalarından yaklaşıl kollarıyla ikisininde boynunu sıktı. Kollarındaki metaller yüzünden ikisinde çırpınıp kolunu yırtmasını hissedemiyordu. Kasiyer korkuyla yere çökmüştü. Taa ki adamların kollarında bayılıp yere devrilene kadar kalmadı. Kalktığınsa ise göz yaşları içinde teşekkürlerini sundu. “Size borcumu nasıl ödeyebilirim?” dedi kadın göz yaşlarını silerken. Parmağıyla tepesindeki kameraları gösterdi. “Görüntülerimi silerek. Biliyorum delile ihtiyacın var. Lakin zaten aranan zanlılar kameranın bozuk olduğunu söylesen bile tutuklayıp giderler” dedi kadına. Şirketi hâlâ peşindeydi ve şehirdeki çoğu kameraya ulaşabiliyorlardı. Bu yüzden arkasında iz bırakmadan yaşaması gerekiyordu. Kadın gözlerinin önünde bütün görüntüleri polisler gelene kadar silmişti. İki adamı bağlayıp kahvesiyle beraber benzinlikten çıktı. Arabaya binip kahvesinden bir yudum aldı. Percival hâlâ uyuyorken arabayı çalıştırıp stüdyosuna kadar sürmeye devam etti. Araba binanın önünde durduğunda güneş doğmak üzereydi. Uyandırmak için adama döndüğünde ne kadar huzurlu uyuduğunu fark etti. Koltukta yan dönüp bir süre onu izledi. Hikayesini tam olarak bilmiyordu ama kaybettiği birileri olduğunu anlamıştı. Düşmek üzere olan gözlüğü çekip çıkardı. Elinin tersiyle yanağını okşadı. Ateşi yoktu. İçi rahatlamıştı. Adam hafif gözlerini araladığında hâlâ elini çekmemişti. “Geldik ve güneş doğmak üzere. Seni taşımamı ister misin?”
@percivalderoloforfit
22 notes · View notes
zerotwob · 2 years
Text
“Bu cevabın anlamama yardımcı olmadı.”Verdiği cevap yeterli değildi. Neden sebepsiz değer versin ki? diye düşündü. Kutuyu düşürünce masadan inip yardım etmek için eğildi. Anlamadığı bir sebepten ötürü stresli görünüyordu. Yanakları kızarmıştı. Elinin tersini alnına koyup ateşini ölçtü fakat emin olmak için daha önce gördüğü bir videoda annenin çocuğun ateşini ölçmek için alnını öptüğünü hatırladı. Aynı şekilde alnından öpünce emin oldu. “Ateşin var ve kırmızı görünüyorsun. Sana ilaç getirmeliyim.” Telaşla yere saçılmış kutuyu toplarken bir yandan ilaç aradı.
[New York]
Dharma’dan ayrılalı 3 hafta olmuştu. Percival’ın yanında kalmak kendini geliştirmesi açısından bir fırsat olmuştu. İnsanların arasına daha çok karışmış onların duygularını ifade ediş şekillerine alışmıştı. Gerçek bir gülümsemeyi öğrenmişti. Bir keresinde yolda geçen bir çocuğa gülümsediği için bir şeker bile kazanmıştı. Akşamları ise haftalar önce kaçırdığı vampir bebek ile ilgileniyordu. Üç haftada ortalama 5 yaşında bir çocuk gibi görünüyordu lakin hala yalnız kaldığında insanlara saldırma dürtüsünü durdurmakta zorlanıyordu. Ona o kadar alışmıştı ki sabah uyandığında yanında yoksa bilmediği bir paniğe kapılıyordu. Biraz daha büyüdüğünde vampir topluluklarına bırakması gerektiğinin farkındaydı Percival ile başta anlaşmaları bu şekildeydi. Onun bakımını üstlenirken bir insan çocuğuna bakar gibi bakmıştı. Ona bilmediği bir sevgi ve alaka vermişti. Bir gece öldürdüğü diğer bebeklerin yüzü gözünün önünde canlanınca gözünden bilmediği yaşlar dökülmüştü. Percival bunun vicdan olduğunu tekrar vurgulamıştı. Artıl vicdanın ne demek olduğunu biliyordu. Bazı zamanlar küçük vampir yanlarında olmadan göreve çıkıyorlardı. Tek yaptığı Percival’a yardım etmekti ve izlemekti. Son görevi New York dışında bir eyaletteydi. Yol dönüşü çok yorgun olduğu için araba sürmeyi teklif etmişti. Bazen yorgunluğu gözünden okunuyordu. Sınırlarını zorladığı zamanlar olduğunda durması için evindeki bütün sistemi çökertiyordu. Ancak o zaman durup dinlenmeye vakit buluyordu. Yol boyunca hiç ses çıkarmamaya öze göstermişti. Arabadaki tek Percival’ın nefes alıp verirken çıkardığı seslerdi. New York yakınlarında bir benzinciye girdi. Benzinleri bitmek üzereydi ve bir kahve molasına ihtiyacı vardı. Percival arabada uyumaya devam ederken benzinlikten içeri girdi ve buzluktan kendine soğuk kahve seçerken arkasındaki telaşlı konuşmaya kulak astı. Adamlar sessiz adımlarından dolayı oradaki varlığının farkında değillerdi. Kapüşonunu çekip yere çömeldi. Bir hırsızlık vakasının üzerine denk gelmişti. Çıkmadan arabayı Percival’ın üzerine kitlediği için şükretti. Adamların amacı kasiyeri vurup kasadaki ve bardaki değerli olan her şeyi kaçırmaktı. Bir kaç hafta önceki hali olsa bu durumu görmezden gelip kaçar giderdi lakin insan cinayetlerine artık sabrı yoktu. Rafların arkasından dolanıp hırsızların tam arkasına geçti. Ellerindeki silahı kasiyere silah doğrulttukları anda hızla arkalarından yaklaşıl kollarıyla ikisininde boynunu sıktı. Kollarındaki metaller yüzünden ikisinde çırpınıp kolunu yırtmasını hissedemiyordu. Kasiyer korkuyla yere çökmüştü. Taa ki adamların kollarında bayılıp yere devrilene kadar kalmadı. Kalktığınsa ise göz yaşları içinde teşekkürlerini sundu. “Size borcumu nasıl ödeyebilirim?” dedi kadın göz yaşlarını silerken. Parmağıyla tepesindeki kameraları gösterdi. “Görüntülerimi silerek. Biliyorum delile ihtiyacın var. Lakin zaten aranan zanlılar kameranın bozuk olduğunu söylesen bile tutuklayıp giderler” dedi kadına. Şirketi hâlâ peşindeydi ve şehirdeki çoğu kameraya ulaşabiliyorlardı. Bu yüzden arkasında iz bırakmadan yaşaması gerekiyordu. Kadın gözlerinin önünde bütün görüntüleri polisler gelene kadar silmişti. İki adamı bağlayıp kahvesiyle beraber benzinlikten çıktı. Arabaya binip kahvesinden bir yudum aldı. Percival hâlâ uyuyorken arabayı çalıştırıp stüdyosuna kadar sürmeye devam etti. Araba binanın önünde durduğunda güneş doğmak üzereydi. Uyandırmak için adama döndüğünde ne kadar huzurlu uyuduğunu fark etti. Koltukta yan dönüp bir süre onu izledi. Hikayesini tam olarak bilmiyordu ama kaybettiği birileri olduğunu anlamıştı. Düşmek üzere olan gözlüğü çekip çıkardı. Elinin tersiyle yanağını okşadı. Ateşi yoktu. İçi rahatlamıştı. Adam hafif gözlerini araladığında hâlâ elini çekmemişti. “Geldik ve güneş doğmak üzere. Seni taşımamı ister misin?”
@percivalderoloforfit
22 notes · View notes
zerotwob · 2 years
Text
Tek hissettiği Percival’ın dokunuşuydu. Daha önce yaralandığında da acıyı değil yine onun dokunuşunu hissetmişti. Kremi sürmeyi bitirince kollarına baktı. Biraz daha zorlasaymış adamları öldürebilirmiş. Hırkasını çıkarana kadar fark etmemişti. Percival yardım çantasını kaldırırken bir süre onu izledi. “Değer vermen hoşuma gidiyor. Ama neden değer veriyorsun? Bunu anlamıyorum.” diye sordu pat diye. Sorularını çok düşünmeden yada saklama gereği duymadan sorduğunda insanlar birden duraklıyordu. Percival her zaman sabırla cevap verse de onunda duraksadığını hissedebiliyordu.
[New York]
Dharma’dan ayrılalı 3 hafta olmuştu. Percival’ın yanında kalmak kendini geliştirmesi açısından bir fırsat olmuştu. İnsanların arasına daha çok karışmış onların duygularını ifade ediş şekillerine alışmıştı. Gerçek bir gülümsemeyi öğrenmişti. Bir keresinde yolda geçen bir çocuğa gülümsediği için bir şeker bile kazanmıştı. Akşamları ise haftalar önce kaçırdığı vampir bebek ile ilgileniyordu. Üç haftada ortalama 5 yaşında bir çocuk gibi görünüyordu lakin hala yalnız kaldığında insanlara saldırma dürtüsünü durdurmakta zorlanıyordu. Ona o kadar alışmıştı ki sabah uyandığında yanında yoksa bilmediği bir paniğe kapılıyordu. Biraz daha büyüdüğünde vampir topluluklarına bırakması gerektiğinin farkındaydı Percival ile başta anlaşmaları bu şekildeydi. Onun bakımını üstlenirken bir insan çocuğuna bakar gibi bakmıştı. Ona bilmediği bir sevgi ve alaka vermişti. Bir gece öldürdüğü diğer bebeklerin yüzü gözünün önünde canlanınca gözünden bilmediği yaşlar dökülmüştü. Percival bunun vicdan olduğunu tekrar vurgulamıştı. Artıl vicdanın ne demek olduğunu biliyordu. Bazı zamanlar küçük vampir yanlarında olmadan göreve çıkıyorlardı. Tek yaptığı Percival’a yardım etmekti ve izlemekti. Son görevi New York dışında bir eyaletteydi. Yol dönüşü çok yorgun olduğu için araba sürmeyi teklif etmişti. Bazen yorgunluğu gözünden okunuyordu. Sınırlarını zorladığı zamanlar olduğunda durması için evindeki bütün sistemi çökertiyordu. Ancak o zaman durup dinlenmeye vakit buluyordu. Yol boyunca hiç ses çıkarmamaya öze göstermişti. Arabadaki tek Percival’ın nefes alıp verirken çıkardığı seslerdi. New York yakınlarında bir benzinciye girdi. Benzinleri bitmek üzereydi ve bir kahve molasına ihtiyacı vardı. Percival arabada uyumaya devam ederken benzinlikten içeri girdi ve buzluktan kendine soğuk kahve seçerken arkasındaki telaşlı konuşmaya kulak astı. Adamlar sessiz adımlarından dolayı oradaki varlığının farkında değillerdi. Kapüşonunu çekip yere çömeldi. Bir hırsızlık vakasının üzerine denk gelmişti. Çıkmadan arabayı Percival’ın üzerine kitlediği için şükretti. Adamların amacı kasiyeri vurup kasadaki ve bardaki değerli olan her şeyi kaçırmaktı. Bir kaç hafta önceki hali olsa bu durumu görmezden gelip kaçar giderdi lakin insan cinayetlerine artık sabrı yoktu. Rafların arkasından dolanıp hırsızların tam arkasına geçti. Ellerindeki silahı kasiyere silah doğrulttukları anda hızla arkalarından yaklaşıl kollarıyla ikisininde boynunu sıktı. Kollarındaki metaller yüzünden ikisinde çırpınıp kolunu yırtmasını hissedemiyordu. Kasiyer korkuyla yere çökmüştü. Taa ki adamların kollarında bayılıp yere devrilene kadar kalmadı. Kalktığınsa ise göz yaşları içinde teşekkürlerini sundu. “Size borcumu nasıl ödeyebilirim?” dedi kadın göz yaşlarını silerken. Parmağıyla tepesindeki kameraları gösterdi. “Görüntülerimi silerek. Biliyorum delile ihtiyacın var. Lakin zaten aranan zanlılar kameranın bozuk olduğunu söylesen bile tutuklayıp giderler” dedi kadına. Şirketi hâlâ peşindeydi ve şehirdeki çoğu kameraya ulaşabiliyorlardı. Bu yüzden arkasında iz bırakmadan yaşaması gerekiyordu. Kadın gözlerinin önünde bütün görüntüleri polisler gelene kadar silmişti. İki adamı bağlayıp kahvesiyle beraber benzinlikten çıktı. Arabaya binip kahvesinden bir yudum aldı. Percival hâlâ uyuyorken arabayı çalıştırıp stüdyosuna kadar sürmeye devam etti. Araba binanın önünde durduğunda güneş doğmak üzereydi. Uyandırmak için adama döndüğünde ne kadar huzurlu uyuduğunu fark etti. Koltukta yan dönüp bir süre onu izledi. Hikayesini tam olarak bilmiyordu ama kaybettiği birileri olduğunu anlamıştı. Düşmek üzere olan gözlüğü çekip çıkardı. Elinin tersiyle yanağını okşadı. Ateşi yoktu. İçi rahatlamıştı. Adam hafif gözlerini araladığında hâlâ elini çekmemişti. “Geldik ve güneş doğmak üzere. Seni taşımamı ister misin?”
@percivalderoloforfit
22 notes · View notes
zerotwob · 2 years
Text
Başını salladı ve masada biraz daha kayıp tam önüne geldi. Üzerindeki hırkayı çıkarıp kollarını gösterdi. Farkında değildi lakin kolları sadece morarmıştı. “Ben iyiyim. Ama onların iyi olduğunu söylemem biraz güç.” Onu bu kadar düşünmesi ve ilgilenmesi hoşuna gidiyordu. Hiçbir sahibi başına gelenler veya gelecekler için endişe etmez sadece görevin sonucuna bakardı. Percival ise onu daha çok insan gibi hissetmesini sağlıyordu. Soğuk avucunu adamın sıcak yanağına koyup sakinleşmesi için okşadı. Böyle anlarda insan olarak doğmuş diliyordu. “Endişen için teşekkür ederim.” dedi gülümseyerek.
[New York]
Dharma’dan ayrılalı 3 hafta olmuştu. Percival’ın yanında kalmak kendini geliştirmesi açısından bir fırsat olmuştu. İnsanların arasına daha çok karışmış onların duygularını ifade ediş şekillerine alışmıştı. Gerçek bir gülümsemeyi öğrenmişti. Bir keresinde yolda geçen bir çocuğa gülümsediği için bir şeker bile kazanmıştı. Akşamları ise haftalar önce kaçırdığı vampir bebek ile ilgileniyordu. Üç haftada ortalama 5 yaşında bir çocuk gibi görünüyordu lakin hala yalnız kaldığında insanlara saldırma dürtüsünü durdurmakta zorlanıyordu. Ona o kadar alışmıştı ki sabah uyandığında yanında yoksa bilmediği bir paniğe kapılıyordu. Biraz daha büyüdüğünde vampir topluluklarına bırakması gerektiğinin farkındaydı Percival ile başta anlaşmaları bu şekildeydi. Onun bakımını üstlenirken bir insan çocuğuna bakar gibi bakmıştı. Ona bilmediği bir sevgi ve alaka vermişti. Bir gece öldürdüğü diğer bebeklerin yüzü gözünün önünde canlanınca gözünden bilmediği yaşlar dökülmüştü. Percival bunun vicdan olduğunu tekrar vurgulamıştı. Artıl vicdanın ne demek olduğunu biliyordu. Bazı zamanlar küçük vampir yanlarında olmadan göreve çıkıyorlardı. Tek yaptığı Percival’a yardım etmekti ve izlemekti. Son görevi New York dışında bir eyaletteydi. Yol dönüşü çok yorgun olduğu için araba sürmeyi teklif etmişti. Bazen yorgunluğu gözünden okunuyordu. Sınırlarını zorladığı zamanlar olduğunda durması için evindeki bütün sistemi çökertiyordu. Ancak o zaman durup dinlenmeye vakit buluyordu. Yol boyunca hiç ses çıkarmamaya öze göstermişti. Arabadaki tek Percival’ın nefes alıp verirken çıkardığı seslerdi. New York yakınlarında bir benzinciye girdi. Benzinleri bitmek üzereydi ve bir kahve molasına ihtiyacı vardı. Percival arabada uyumaya devam ederken benzinlikten içeri girdi ve buzluktan kendine soğuk kahve seçerken arkasındaki telaşlı konuşmaya kulak astı. Adamlar sessiz adımlarından dolayı oradaki varlığının farkında değillerdi. Kapüşonunu çekip yere çömeldi. Bir hırsızlık vakasının üzerine denk gelmişti. Çıkmadan arabayı Percival’ın üzerine kitlediği için şükretti. Adamların amacı kasiyeri vurup kasadaki ve bardaki değerli olan her şeyi kaçırmaktı. Bir kaç hafta önceki hali olsa bu durumu görmezden gelip kaçar giderdi lakin insan cinayetlerine artık sabrı yoktu. Rafların arkasından dolanıp hırsızların tam arkasına geçti. Ellerindeki silahı kasiyere silah doğrulttukları anda hızla arkalarından yaklaşıl kollarıyla ikisininde boynunu sıktı. Kollarındaki metaller yüzünden ikisinde çırpınıp kolunu yırtmasını hissedemiyordu. Kasiyer korkuyla yere çökmüştü. Taa ki adamların kollarında bayılıp yere devrilene kadar kalmadı. Kalktığınsa ise göz yaşları içinde teşekkürlerini sundu. “Size borcumu nasıl ödeyebilirim?” dedi kadın göz yaşlarını silerken. Parmağıyla tepesindeki kameraları gösterdi. “Görüntülerimi silerek. Biliyorum delile ihtiyacın var. Lakin zaten aranan zanlılar kameranın bozuk olduğunu söylesen bile tutuklayıp giderler” dedi kadına. Şirketi hâlâ peşindeydi ve şehirdeki çoğu kameraya ulaşabiliyorlardı. Bu yüzden arkasında iz bırakmadan yaşaması gerekiyordu. Kadın gözlerinin önünde bütün görüntüleri polisler gelene kadar silmişti. İki adamı bağlayıp kahvesiyle beraber benzinlikten çıktı. Arabaya binip kahvesinden bir yudum aldı. Percival hâlâ uyuyorken arabayı çalıştırıp stüdyosuna kadar sürmeye devam etti. Araba binanın önünde durduğunda güneş doğmak üzereydi. Uyandırmak için adama döndüğünde ne kadar huzurlu uyuduğunu fark etti. Koltukta yan dönüp bir süre onu izledi. Hikayesini tam olarak bilmiyordu ama kaybettiği birileri olduğunu anlamıştı. Düşmek üzere olan gözlüğü çekip çıkardı. Elinin tersiyle yanağını okşadı. Ateşi yoktu. İçi rahatlamıştı. Adam hafif gözlerini araladığında hâlâ elini çekmemişti. “Geldik ve güneş doğmak üzere. Seni taşımamı ister misin?”
@percivalderoloforfit
22 notes · View notes
zerotwob · 2 years
Text
“Yani senin evde olmadığın zamanlar bende seni özlüyor oluyor muyum?” Tarif ettiklerini daha önce kendisi de hissetmişti ama bunun özlem olduğunu bilmiyordu. Kahve makinesinden doldurduğu taze kahvelerden birini adamın önüne koydu. İşaret ettiği yere masanın üzerine oturdu. Onu her zaman böyle daha iyi görebildiği için masasına oturmak hoşuna gidiyordu. Ama dikkati sorduğu soru üzerine toparlanmıştı. Üzerindeki kokuyu bu kadar net alabileceğini düşünmemişti. “Benzinlikte… İki soyguncu geldi ve kasiyer kadını öldürüp para çalma planları kuruyorlardı. Kadının o şekilde ölmesini görmek istemedim ve ikisini bayıltana kadar nefessiz bıraktım. Ama görüntüleri sildi kadın. Söz verdiğim gibi kimse sana ulaşamayacak.” dedi ve kahvesinden bir yudum aldı.
[New York]
Dharma’dan ayrılalı 3 hafta olmuştu. Percival’ın yanında kalmak kendini geliştirmesi açısından bir fırsat olmuştu. İnsanların arasına daha çok karışmış onların duygularını ifade ediş şekillerine alışmıştı. Gerçek bir gülümsemeyi öğrenmişti. Bir keresinde yolda geçen bir çocuğa gülümsediği için bir şeker bile kazanmıştı. Akşamları ise haftalar önce kaçırdığı vampir bebek ile ilgileniyordu. Üç haftada ortalama 5 yaşında bir çocuk gibi görünüyordu lakin hala yalnız kaldığında insanlara saldırma dürtüsünü durdurmakta zorlanıyordu. Ona o kadar alışmıştı ki sabah uyandığında yanında yoksa bilmediği bir paniğe kapılıyordu. Biraz daha büyüdüğünde vampir topluluklarına bırakması gerektiğinin farkındaydı Percival ile başta anlaşmaları bu şekildeydi. Onun bakımını üstlenirken bir insan çocuğuna bakar gibi bakmıştı. Ona bilmediği bir sevgi ve alaka vermişti. Bir gece öldürdüğü diğer bebeklerin yüzü gözünün önünde canlanınca gözünden bilmediği yaşlar dökülmüştü. Percival bunun vicdan olduğunu tekrar vurgulamıştı. Artıl vicdanın ne demek olduğunu biliyordu. Bazı zamanlar küçük vampir yanlarında olmadan göreve çıkıyorlardı. Tek yaptığı Percival’a yardım etmekti ve izlemekti. Son görevi New York dışında bir eyaletteydi. Yol dönüşü çok yorgun olduğu için araba sürmeyi teklif etmişti. Bazen yorgunluğu gözünden okunuyordu. Sınırlarını zorladığı zamanlar olduğunda durması için evindeki bütün sistemi çökertiyordu. Ancak o zaman durup dinlenmeye vakit buluyordu. Yol boyunca hiç ses çıkarmamaya öze göstermişti. Arabadaki tek Percival’ın nefes alıp verirken çıkardığı seslerdi. New York yakınlarında bir benzinciye girdi. Benzinleri bitmek üzereydi ve bir kahve molasına ihtiyacı vardı. Percival arabada uyumaya devam ederken benzinlikten içeri girdi ve buzluktan kendine soğuk kahve seçerken arkasındaki telaşlı konuşmaya kulak astı. Adamlar sessiz adımlarından dolayı oradaki varlığının farkında değillerdi. Kapüşonunu çekip yere çömeldi. Bir hırsızlık vakasının üzerine denk gelmişti. Çıkmadan arabayı Percival’ın üzerine kitlediği için şükretti. Adamların amacı kasiyeri vurup kasadaki ve bardaki değerli olan her şeyi kaçırmaktı. Bir kaç hafta önceki hali olsa bu durumu görmezden gelip kaçar giderdi lakin insan cinayetlerine artık sabrı yoktu. Rafların arkasından dolanıp hırsızların tam arkasına geçti. Ellerindeki silahı kasiyere silah doğrulttukları anda hızla arkalarından yaklaşıl kollarıyla ikisininde boynunu sıktı. Kollarındaki metaller yüzünden ikisinde çırpınıp kolunu yırtmasını hissedemiyordu. Kasiyer korkuyla yere çökmüştü. Taa ki adamların kollarında bayılıp yere devrilene kadar kalmadı. Kalktığınsa ise göz yaşları içinde teşekkürlerini sundu. “Size borcumu nasıl ödeyebilirim?” dedi kadın göz yaşlarını silerken. Parmağıyla tepesindeki kameraları gösterdi. “Görüntülerimi silerek. Biliyorum delile ihtiyacın var. Lakin zaten aranan zanlılar kameranın bozuk olduğunu söylesen bile tutuklayıp giderler” dedi kadına. Şirketi hâlâ peşindeydi ve şehirdeki çoğu kameraya ulaşabiliyorlardı. Bu yüzden arkasında iz bırakmadan yaşaması gerekiyordu. Kadın gözlerinin önünde bütün görüntüleri polisler gelene kadar silmişti. İki adamı bağlayıp kahvesiyle beraber benzinlikten çıktı. Arabaya binip kahvesinden bir yudum aldı. Percival hâlâ uyuyorken arabayı çalıştırıp stüdyosuna kadar sürmeye devam etti. Araba binanın önünde durduğunda güneş doğmak üzereydi. Uyandırmak için adama döndüğünde ne kadar huzurlu uyuduğunu fark etti. Koltukta yan dönüp bir süre onu izledi. Hikayesini tam olarak bilmiyordu ama kaybettiği birileri olduğunu anlamıştı. Düşmek üzere olan gözlüğü çekip çıkardı. Elinin tersiyle yanağını okşadı. Ateşi yoktu. İçi rahatlamıştı. Adam hafif gözlerini araladığında hâlâ elini çekmemişti. “Geldik ve güneş doğmak üzere. Seni taşımamı ister misin?”
@percivalderoloforfit
22 notes · View notes
zerotwob · 2 years
Text
“Yola çıktıktan kısa bir süre sonra uyudun. Çok yorgun olduğun için uyandırmak istemedim.” Sesindeki boğuk ama o rahatlatıcı tınısı hoşuna gidiyordu. Bu yüzden sabah onu uyandırmayı kendine görev edinmişti. Elini çekip torpidoya kaldırdığı gözlüğünü çıkarıp taktı. “Dinlenebilmen için daha fazla vakit yaratmak isterdim.” dedi adamı izlerken. Anlam veremediği bir istek adama sürekli yardımcı olmasına yönlendiriyordu. Muhtemelen ona yardım edip evini açtığı içindi. Değilse bile nedenini zamanla öğrenecekti. Arabadan önce inen 02B olmuştu. Arkasından da Percival inmişti. Garajdan kan torbaları ve alet çantalarını bölüşüp stüdyoya çıktılar. Kapının kilidini açar açmaz vampir çocuk kucağına atlamıştı. Torbaları bırakıp çocuğa sıkıca sarıldı. Percival bir keresinde bu sarılmaya ihtiyaç duyduklarını söylemişti. Öyleydi. Ne zaman kötü bir şey yapmaya kalksa çocuk kendini kadının kollarına atıyordu. Akşam insan çocukların arasına bile saldırmamaya başlamıştı. Ama uyku saati gelmişti. Torbadan bir kan şişesi alıp çocuğa uzattı. Çocuğu yatağına yatırana kadar hepsini içmişti. Ona ayarladığı küçük oda güneş almıyordu ve perdeler siyahtı. Her sabah o uyuyana kadar başında beklerken onu öldürmek istediği anları düşünürdü. Yine her zamanki küçük kızın başında bekleyip saçını okşarken “Seni özledim 02B.” dedi. İlk defa birinden bu cümleyi duymuştu. Percival ona bu hissi öğretmemişti lakin duymak hoşuna gitmişti ki gülümsedi ve uykuya dalınca odasından çıktı. Percival masasının başına geçmiş dosyaları inceliyordu. “Bana beni özlediğini söyledi. Bu nasıl bir his?” diye sordu mutfağa geçerken. Filtre kahve makinasına kağıt yerleştirip su ve kahveyi koydu.
[New York]
Dharma’dan ayrılalı 3 hafta olmuştu. Percival’ın yanında kalmak kendini geliştirmesi açısından bir fırsat olmuştu. İnsanların arasına daha çok karışmış onların duygularını ifade ediş şekillerine alışmıştı. Gerçek bir gülümsemeyi öğrenmişti. Bir keresinde yolda geçen bir çocuğa gülümsediği için bir şeker bile kazanmıştı. Akşamları ise haftalar önce kaçırdığı vampir bebek ile ilgileniyordu. Üç haftada ortalama 5 yaşında bir çocuk gibi görünüyordu lakin hala yalnız kaldığında insanlara saldırma dürtüsünü durdurmakta zorlanıyordu. Ona o kadar alışmıştı ki sabah uyandığında yanında yoksa bilmediği bir paniğe kapılıyordu. Biraz daha büyüdüğünde vampir topluluklarına bırakması gerektiğinin farkındaydı Percival ile başta anlaşmaları bu şekildeydi. Onun bakımını üstlenirken bir insan çocuğuna bakar gibi bakmıştı. Ona bilmediği bir sevgi ve alaka vermişti. Bir gece öldürdüğü diğer bebeklerin yüzü gözünün önünde canlanınca gözünden bilmediği yaşlar dökülmüştü. Percival bunun vicdan olduğunu tekrar vurgulamıştı. Artıl vicdanın ne demek olduğunu biliyordu. Bazı zamanlar küçük vampir yanlarında olmadan göreve çıkıyorlardı. Tek yaptığı Percival’a yardım etmekti ve izlemekti. Son görevi New York dışında bir eyaletteydi. Yol dönüşü çok yorgun olduğu için araba sürmeyi teklif etmişti. Bazen yorgunluğu gözünden okunuyordu. Sınırlarını zorladığı zamanlar olduğunda durması için evindeki bütün sistemi çökertiyordu. Ancak o zaman durup dinlenmeye vakit buluyordu. Yol boyunca hiç ses çıkarmamaya öze göstermişti. Arabadaki tek Percival’ın nefes alıp verirken çıkardığı seslerdi. New York yakınlarında bir benzinciye girdi. Benzinleri bitmek üzereydi ve bir kahve molasına ihtiyacı vardı. Percival arabada uyumaya devam ederken benzinlikten içeri girdi ve buzluktan kendine soğuk kahve seçerken arkasındaki telaşlı konuşmaya kulak astı. Adamlar sessiz adımlarından dolayı oradaki varlığının farkında değillerdi. Kapüşonunu çekip yere çömeldi. Bir hırsızlık vakasının üzerine denk gelmişti. Çıkmadan arabayı Percival’ın üzerine kitlediği için şükretti. Adamların amacı kasiyeri vurup kasadaki ve bardaki değerli olan her şeyi kaçırmaktı. Bir kaç hafta önceki hali olsa bu durumu görmezden gelip kaçar giderdi lakin insan cinayetlerine artık sabrı yoktu. Rafların arkasından dolanıp hırsızların tam arkasına geçti. Ellerindeki silahı kasiyere silah doğrulttukları anda hızla arkalarından yaklaşıl kollarıyla ikisininde boynunu sıktı. Kollarındaki metaller yüzünden ikisinde çırpınıp kolunu yırtmasını hissedemiyordu. Kasiyer korkuyla yere çökmüştü. Taa ki adamların kollarında bayılıp yere devrilene kadar kalmadı. Kalktığınsa ise göz yaşları içinde teşekkürlerini sundu. “Size borcumu nasıl ödeyebilirim?” dedi kadın göz yaşlarını silerken. Parmağıyla tepesindeki kameraları gösterdi. “Görüntülerimi silerek. Biliyorum delile ihtiyacın var. Lakin zaten aranan zanlılar kameranın bozuk olduğunu söylesen bile tutuklayıp giderler” dedi kadına. Şirketi hâlâ peşindeydi ve şehirdeki çoğu kameraya ulaşabiliyorlardı. Bu yüzden arkasında iz bırakmadan yaşaması gerekiyordu. Kadın gözlerinin önünde bütün görüntüleri polisler gelene kadar silmişti. İki adamı bağlayıp kahvesiyle beraber benzinlikten çıktı. Arabaya binip kahvesinden bir yudum aldı. Percival hâlâ uyuyorken arabayı çalıştırıp stüdyosuna kadar sürmeye devam etti. Araba binanın önünde durduğunda güneş doğmak üzereydi. Uyandırmak için adama döndüğünde ne kadar huzurlu uyuduğunu fark etti. Koltukta yan dönüp bir süre onu izledi. Hikayesini tam olarak bilmiyordu ama kaybettiği birileri olduğunu anlamıştı. Düşmek üzere olan gözlüğü çekip çıkardı. Elinin tersiyle yanağını okşadı. Ateşi yoktu. İçi rahatlamıştı. Adam hafif gözlerini araladığında hâlâ elini çekmemişti. “Geldik ve güneş doğmak üzere. Seni taşımamı ister misin?”
@percivalderoloforfit
22 notes · View notes
zerotwob · 2 years
Text
[New York]
Dharma’dan ayrılalı 3 hafta olmuştu. Percival’ın yanında kalmak kendini geliştirmesi açısından bir fırsat olmuştu. İnsanların arasına daha çok karışmış onların duygularını ifade ediş şekillerine alışmıştı. Gerçek bir gülümsemeyi öğrenmişti. Bir keresinde yolda geçen bir çocuğa gülümsediği için bir şeker bile kazanmıştı. Akşamları ise haftalar önce kaçırdığı vampir bebek ile ilgileniyordu. Üç haftada ortalama 5 yaşında bir çocuk gibi görünüyordu lakin hala yalnız kaldığında insanlara saldırma dürtüsünü durdurmakta zorlanıyordu. Ona o kadar alışmıştı ki sabah uyandığında yanında yoksa bilmediği bir paniğe kapılıyordu. Biraz daha büyüdüğünde vampir topluluklarına bırakması gerektiğinin farkındaydı Percival ile başta anlaşmaları bu şekildeydi. Onun bakımını üstlenirken bir insan çocuğuna bakar gibi bakmıştı. Ona bilmediği bir sevgi ve alaka vermişti. Bir gece öldürdüğü diğer bebeklerin yüzü gözünün önünde canlanınca gözünden bilmediği yaşlar dökülmüştü. Percival bunun vicdan olduğunu tekrar vurgulamıştı. Artıl vicdanın ne demek olduğunu biliyordu. Bazı zamanlar küçük vampir yanlarında olmadan göreve çıkıyorlardı. Tek yaptığı Percival’a yardım etmekti ve izlemekti. Son görevi New York dışında bir eyaletteydi. Yol dönüşü çok yorgun olduğu için araba sürmeyi teklif etmişti. Bazen yorgunluğu gözünden okunuyordu. Sınırlarını zorladığı zamanlar olduğunda durması için evindeki bütün sistemi çökertiyordu. Ancak o zaman durup dinlenmeye vakit buluyordu. Yol boyunca hiç ses çıkarmamaya öze göstermişti. Arabadaki tek Percival’ın nefes alıp verirken çıkardığı seslerdi. New York yakınlarında bir benzinciye girdi. Benzinleri bitmek üzereydi ve bir kahve molasına ihtiyacı vardı. Percival arabada uyumaya devam ederken benzinlikten içeri girdi ve buzluktan kendine soğuk kahve seçerken arkasındaki telaşlı konuşmaya kulak astı. Adamlar sessiz adımlarından dolayı oradaki varlığının farkında değillerdi. Kapüşonunu çekip yere çömeldi. Bir hırsızlık vakasının üzerine denk gelmişti. Çıkmadan arabayı Percival’ın üzerine kitlediği için şükretti. Adamların amacı kasiyeri vurup kasadaki ve bardaki değerli olan her şeyi kaçırmaktı. Bir kaç hafta önceki hali olsa bu durumu görmezden gelip kaçar giderdi lakin insan cinayetlerine artık sabrı yoktu. Rafların arkasından dolanıp hırsızların tam arkasına geçti. Ellerindeki silahı kasiyere silah doğrulttukları anda hızla arkalarından yaklaşıl kollarıyla ikisininde boynunu sıktı. Kollarındaki metaller yüzünden ikisinde çırpınıp kolunu yırtmasını hissedemiyordu. Kasiyer korkuyla yere çökmüştü. Taa ki adamların kollarında bayılıp yere devrilene kadar kalmadı. Kalktığınsa ise göz yaşları içinde teşekkürlerini sundu. “Size borcumu nasıl ödeyebilirim?” dedi kadın göz yaşlarını silerken. Parmağıyla tepesindeki kameraları gösterdi. “Görüntülerimi silerek. Biliyorum delile ihtiyacın var. Lakin zaten aranan zanlılar kameranın bozuk olduğunu söylesen bile tutuklayıp giderler” dedi kadına. Şirketi hâlâ peşindeydi ve şehirdeki çoğu kameraya ulaşabiliyorlardı. Bu yüzden arkasında iz bırakmadan yaşaması gerekiyordu. Kadın gözlerinin önünde bütün görüntüleri polisler gelene kadar silmişti. İki adamı bağlayıp kahvesiyle beraber benzinlikten çıktı. Arabaya binip kahvesinden bir yudum aldı. Percival hâlâ uyuyorken arabayı çalıştırıp stüdyosuna kadar sürmeye devam etti. Araba binanın önünde durduğunda güneş doğmak üzereydi. Uyandırmak için adama döndüğünde ne kadar huzurlu uyuduğunu fark etti. Koltukta yan dönüp bir süre onu izledi. Hikayesini tam olarak bilmiyordu ama kaybettiği birileri olduğunu anlamıştı. Düşmek üzere olan gözlüğü çekip çıkardı. Elinin tersiyle yanağını okşadı. Ateşi yoktu. İçi rahatlamıştı. Adam hafif gözlerini araladığında hâlâ elini çekmemişti. “Geldik ve güneş doğmak üzere. Seni taşımamı ister misin?”
@percivalderoloforfit
22 notes · View notes
zerotwob · 2 years
Text
Tumblr media Tumblr media
0 notes
zerotwob · 2 years
Text
İsmini kişi profillerine anında kaydetmişti. “Uzun bir isim.” dedi sadece. Ayağa kalkıp sıcak elini tuttu. Soğuk cansız elleri onunki ile buluştuğunda irkilmemesi dikkatini çekmişti. “Bana nasıl seslediğin önemli değil sadece cevaplarıma yardımcı olduğun sürece istediğini söyleyebilirsin.” O an doğan güneş uzun camları olan atölyenin içine dolmuş, her yeri pembeye çevirmişti sanki. Ama adamın mavi gözleri hâlâ parlaktı. Ona ilk sahibi hatırlattığını fark etti. Birden adamın yüzünü ellerinin arasına aldı ve gözlüğünü çıkardı. Ezberlemek istiyor gibi hafızasına her ayrıntısını kaydediyordu.
[NEW YORK]
Percival yorgundu. Tüm avcıları aynı anda toparlamak ve onalara göz kulak olmak kendisini yoruyordu. Bu yüzden New York sokaklarında dolasmaya karar vermişti. Bir sigaranın kimseye zararı yoktu. Ara sokaklardan birine girince bir ses duydu. Tuhaf bir sestu. Mekanik gibiydi. Merakına yenik düşüp sesin geldiği yöne doğru yürüdü. Karşısındaki bir kızdı. Nedense bu onu şaşırtmıştı çünkü icinden bir ses ona güvenmemesi gerektiğini söylüyordu. Kıza doğru eğildi. "Siz.. İyi misiniz?"
25 notes · View notes
zerotwob · 2 years
Text
Başını olumlu anlamda salladı. İlk sahibi insanları tanıması gerektiği yaşamı öğrenmesini söylemişti. Ölümünden sonraki varisleri ise bunun tam tersini öğretmişti. Şimdi ise bu şans tekrar önüne çıkmış ve ona bir seçenek olarak sunulmuştu. Reddetmesinin imkanı yoktu. “Kabul ediyorum. Ama bazı sorularım olacak. Öncelikle nasıl bir iş için asistanlık yapacağım? Ve…” Atölyeye göz gezdirdi. “Burada mı saklanacağım? En önemlisi adınızı bile bilmiyorum.”
[NEW YORK]
Percival yorgundu. Tüm avcıları aynı anda toparlamak ve onalara göz kulak olmak kendisini yoruyordu. Bu yüzden New York sokaklarında dolasmaya karar vermişti. Bir sigaranın kimseye zararı yoktu. Ara sokaklardan birine girince bir ses duydu. Tuhaf bir sestu. Mekanik gibiydi. Merakına yenik düşüp sesin geldiği yöne doğru yürüdü. Karşısındaki bir kızdı. Nedense bu onu şaşırtmıştı çünkü icinden bir ses ona güvenmemesi gerektiğini söylüyordu. Kıza doğru eğildi. "Siz.. İyi misiniz?"
25 notes · View notes