Hayatın hep normal olduğunu sanardım, ying ve yang gibi…
Halbuki hayat tam bi komediymiş!
HAHAHHAHAHAHAHHAHAHAHHAHAHAHAHHAHAHA!
4 notes
·
View notes
Ben kimim?
Söyleyemem
Mevsimlerimi görüyorsun, günden güne değişiyorlar
Şair, rahip, suikastçı hırsız
Büyüm inançsızlığımı ortadan kaldırır mıydı ki?
Şayet.. Ben kimim?
Ben sadece bir sürü yalanım
Ben bir kart kulesiyim
Ben bir ozanın ipliğiyim
Ben bir aptalın şakasıyım
Işıltılı bir mücevher belki?
Ben sadece gökyüzündeki şeker kaplı bir kaleyim
Şayet...
Ama bu küçük benlik sadece bir meleğin hayaliydi.
Bu bir gökkuşağının gölgesi
O göz kırpışındaki parıltıdır
Her şeyi gören bir gözün
Şayet..
Yalancı putlarınızı yıkın
Ve gerçeğin serbest kalmasına izin ver lütfen
Aramayı bırakın ve bulun,
Dinlemeyi bırakın ve duyun,
Bakmayı bırakın ve sadece görün
Başka hiçbir şey yok
Kalabalığın içinde yalnız dolaş ve şarkılar söyle
Ve kitlelerinin alaylarından korkmayın
Çünkü felaket kapıyı çaldığında gülecek olan biz aptallar olacağız
Şayet...
Artık Noah ve ailesi mahallenin şakasıydı
Yağmur yağmaya başlayana ve setler kırılana kadar
Ama çok geç, kafirler yollarının hatasını gördüler
Bağlarının sonunda ve eski günlerin sonunda
Terör Titanic'e dönüştüğünde paniğe kapılmayın
Sadece durup dalganın kırılmasına bakmayın
Ne istersen yap
Ne gerekiyorsa
Şayet..
Lord Talih'i nereye götürürse götürsün takip edin
Ve şeytanlarınıza ihtiyaçlarınızı karşılamaları için ricada bulunun
Çıldır, çılgına dön, sarhoş ol, akıllı ol
Kabuslarından uyan
Yalanlarına inanmayı bırak
Aktif olun, radikal olun, gerçek olun ve büyülü olun
Yüksekleri arzulayın ve tüm alçaklarınızı kucaklayın
Arzuya teslim olun
Şehvet selinin akmasına izin verin
Şayet...
Yargılanmadan deneyimin üstün öğretmeniniz olmasına izin verin
Kral ve kraliçesinin mistik evliliğinde
Sonuç arzusundan doğan bağlılık için
Ve yılan elmanın çekirdeğini Güvercin'e verdi
Bu, aşkta birleşen Shakti ve Shiva'ydı.
Şayet..
Artık iyi ve kötü bilgisinin meyvesi zorunlu bir kötülüktü
Ama acı-tatlı bir hap
Ama sonsuz yaşam ağacının meyvesi ölümlü gücümüzü hafifletecek merhemdi
Kobranın öpücüğünü görün hem öldürür hem de iyileştirir
Ve tek savunma saf bir kalptir
Tapınağın kapısının menteşesini açmak bir ilaçtır
Ve aşkın kanun olduğu krallığın anahtarı
Şayet...
Günahın sözü kısıtlamadır
O halde kutsal bir bağımlılığa teslim olun
Işığın şarabıyla sarhoş olun
O kadar parlak ki ısırıp aklınızı kör edecek kadar yakıyordu
Şayet..
Kralın gelini olarak bedeni onurlandırın
Ve içindeki arzu kıvılcımını besleyin
Sağınız ve solunuz akıl ve tutku olsun
Gündüzün geceden daha fazla bölünmemesi
O halde sanatınızla, aklınızla ve kalbinizle birleşin
Çünkü sonsuzluğun başladığı yerde boşluk biter
Şayet...
Bırak gitsin, kopmasına izin ver artık
Bir gezintiye çık, bir yolculuğa çık
İşe git, yat
Bir hayat edinin, tutunun
Duygularınızı bırakın
Senin kurnaz iddiaların
Yataklarınızı toplayın ve savunmanızı yıkın
Ve baharın akışını kaynağına kadar takip edin
Şayet..
Ve akıldan önceki zaman, yalnızca Tanrı'nın bildiği yer
Cennet bahçesinde
Hayat ağacının büyüdüğü yerde.
William Blake'in "The Marriage of Heaven and Hell" (Cennet ile Cehennem'in Evliliği) eserinden
3 notes
·
View notes
Köşelerim
Karanlık diyarların ıssız sakinleri
Çığlık çığlığa ama sessizlik
Uzaklardan gelen bir uğultu
Yüreğimi tırmalarken kanatan
Zamansız pencere gıcırtıları
Fırtınalar koparken kafamda
An’lar kuyumdan bir kova çekerim
Seller götürürken düşlerimi
Uykusuz gecelerimi sularım
Huysuz bir vagon yolcusu
Gözlerinde gecenin perdesi
Ruhunu delerken bakışlarıyla
Hançerlerim şarkılar söylerler
Tekrarlanan puslu akşamlarım
Dünden kalma soğuk atıştırmalıklarım
Doyumsuz karabasanlar usanmazlar
Soğuk köşelerime çekiliyorum
Amansızca deliren benliklerim
Durmaksızın pınarlarımda çırpınırlar
Keskin safsatalar içerisinde
Soğuk köşelerime çekiliyorum
Issız vahalarda depreşen hatıralar dizisi
Yıkılan köprülerimle bir bir
Uçmayı öğrenen yavrucaklar
Hepsi bende. Soğuk huzursuz..
Köşelerime çekiliyorum.
3 notes
·
View notes
Bi anlık düşmeye bakar
Tam hatırlayamıyorum ancak üzerinden sadece bir gün geçti.. sanırım. Işığın yanmasını bekliyorum, sıkıla sıkıla etrafa bakınıyorum. Güneş tepeden vuruyor. Çözmem gereken problemleri; üstesinden gelmem gereken engelleri düşünüyordum. Bir yandan da gelip geçenleri baştan aşağıya süzüyordum. Koşturan, resmi giyimli bir kadın; iş görüşmesi veya toplantıya yetişmeye çalışır gibi. Şen şakrak kahkahalar atan bir grup türlü türlü öğrenci; bana öğrencilik zamanımı anımsatıyor, gülüyorum. Yanımda da en az benim kadar sıkkın ama dışa vurmasalar da bi savaş veren meslektaşlarım. O anlarda bir anlığına tam o anda.. düştüm. Diğer benliğimle konuşmaya düştüm. Onun da ittirmesiyle düşüncelerime mani olamayıp hayal kurmaya başladım. Sanki bir hikaye anlatıcısı gibi kulağıma fısıldadı. “N’olurdu sanki şuracıkta bir mucize olsa?” Dedi. “Ne gibi bi mucize? Nasıl yani?” Dedim. Mucize, hemde benim başıma gelecek öyle mi hahah.. Dedi ki; “Şu yönden hiç beklemiyorken sen, biri çıksa, bi kadın, ortalama senin yaşlarında..” duraksadı. Ben de bi durdum. Ne alaka dedim şimdi durup dururken içimden. Nerden çıktı şimdi aniden, diye düşündüm. “Eee?” Dedim. “Sonra?” Hayal etmeye başladım. O yöne kafamı çevirdim. “Kumral saçları, dosdoğru sana doğru koşarken savrulup dalgalanıyor, sanki uzun süredir görmediğine kavuşurmuş gibi koşturuyor sana. Trafiğin arasına dalıyor öylece.” O durdu ben hayale devam ettim. Yüzünde belli belirsiz bi gülümseme, üzerinde krem rengi bir palto; boynunda kırmızı beyaz siyah mavi yeşil kareli örgümsü kalın ve geniş bir atkı.. gözleri kahve kahve sanki sabah yarı uykuda içtiğim akşamdan kalma kahve gibi. Yüzünde yaşanmışlıkların bıraktığı izler. Yanağında bana bakarken fark ettiğim küçücük kırışıklık. Koşması son buldu. Ben motorda duruşumu değiştirmedim. Yalnızca kafamı çevirdim. Tanıyor muydum? Elleriyle kaskımı tuttu. Bir şeyler mırıldandı. Anlamadım. Anlamaya çalıştım. Olmadı. Gözlerimin içine içine bakıyordu. Sanki gerçek beni görür gibi. Perdelerin arkasındakini görür gibi. Ruhuma bakıyordu sanki. Sarıldı bana. Sıkı sıkı sarıldı. Beklemiyordum hiç. Öyle beklemiyordum ki gözyaşlarımı tutamadım. Ağlamaya başladım. En çok ihtiyacım olan şeydi. Gerçekten gözyaşlarım süzüldü gözlerimden aşağı. Ben de ona sarıldım. Sıkı sıkıya bağlandım ona. Hayal olmasına rağmen o kadar etkilendim ki. Oradan uzaklaşmak istedim. Elini tuttuğum gibi koştum. Onu kaçırdım tüm dünyadan. Hep benimle olmasını istedim. Motorumu oracıkta ışıklarda bırakmıştım. Evet motorum, ışıklarda bekliyordum! Korna sesleriyle gerçekliğe döndüm… Vitesi bire atar atmaz gaz açtım. Zaten kendimde değildim. Keşke hep hayalimde kalsaydım. O anda onunla koşmaya devam etseydim. Bi köşede daracıkta sonsuza kadar sarılsaydım. “Neden? Nerden geldi de aklıma böyle aniden hayalini kurdurdun bana?” Diye sordum. “Neden? Neden? Nedendi ki?” Diye sayıklamaya başladı o benliğim de. Gözyaşlarım birkaç dakikaya diner diye düşündüm. Dinmedi. Dinmedi. Sonra unuttum bile.. Bir tanesi daha geçti gitti. Bitti.
2 notes
·
View notes
I may look calm and cool at times; But in my mind
I’ve killed you 20 times,
In five minutes,
In ten different ways.
1 note
·
View note
Demir renkli okyanus üzerinde
Muhteşem bir koro ağladı
Peki bu deli çığlık kimin çığlığı
Cehennemi delirtiyormuş gibi
Sonra ölüm ve sessizlik yankıları
Kara bir duvar gibi yükseliyor
...Bazen, yakın, görülebilir
O yazgı ateşi sönmeyen kor
Perdeler kıpraşıyor
Pencerem göstermiyor
Çılgınlığın kulaklarımda
Kapansam kuytu köşelere de..
Ölen parçamın çığlıklarını duydum,
Parazitler harap ederken yapbozumu,
Ve farkına vardım...
Acı çekerken anladım, acılarımız aynıydı.
O, bu, şu ve ben. Hepimiz. Acılarımız. Biriz.
2 notes
·
View notes
Lament
Beni çağırıp duruyor
Ve ben Denizlerde uyanıyorum
Sessizlikle dost olmalıyım.
Bulutların kaçması gibi
Terk ediyorum sesleri.
Yağmurun devam etmesini bekliyorum.
Bütün gözyaşlarımın yüzümü yıkamasını umuyorum.
Ve şafağın kollarında uyanmayı diliyorum.
Beni çağırıyor.
Tarlalar boyunca,
Hatıralar boyunda,
İsmimi haykırıyor.
Sessizce yitip gitmeli.
Senin kanatlarınla yükselmeli.
Yağmurun devam etmesini bekliyorum.
Bütün gözyaşlarımın yüzümü öpmesini istiyorum.
Ve şafağın kollarında uyanmayı diliyorum.
Bana döndüğünde hazır olmalıyım.
Dweud a ddoi di eto n'ol
Cariad bach er cilio'n ffo
Dweud a ddoi di eto n'ol
Cariad bach er cilio'n ffo
Asit yağmurları yağıyor saçlarıma.
Gölgelerin kervanlarında simsiyah.
Bir zamanlar insandılar.
Güven ve empatiden yoksun.
Birbirlerinin yanından geçiyorlardı umarsızca.
Şimdi, kaldırılmış ellerle birlikte,
Gözyaşları içinde gökyüzüne sesleniyorlar.
Duyun, ah tanrılar, umutsuz çağrımı.
Aşkımı yanımda görmek.
Ölümlü denizin altına battılar.
Onun çapası gözlerime yük oluyor artık.
Tüm halatlar bedenimi sarsın.
Özgürce yelken açmak için
Yükselebilmek için.
Yapma, arkana bakma!
Görebileceklerimiz ışık kadar yakın.
Şüphelerim benden daha bilge olanların.
O kederli gölge asla usanmaz.
Sakin denizlerde
Rüzgar birası
Fırtına kapımızda
Biz batıyoruz zaten
Ama sen boğulma
Lament benim adım.
Durmadan ağıtlar yakarım.
Üzüntümden değil hiçbir gözyaşım.
Dünyalara, insanlaradır kızgınlığım.
6 notes
·
View notes
Aynı kişiyi iki kez bulamazsın, aynı kişide bile..
7 notes
·
View notes
Sometimes people are …
Not in looks.
Not in what they say.
Just in what they are..
9 notes
·
View notes
-Hepsi manyak bunların..
5 notes
·
View notes
“Can yaktığın kadar en az canın yanacak..”
Ne mimik oynattı ne gözyaşı akıttı.
3 notes
·
View notes
Bazen diyorum. Bazen keşke bunları da konuşsak. Hayır, konuşabilsek.. anlayabilsen.. bu gün tanıştığım o güzelden bahsetsem dinlesen.. izlediğim o filmin en çarpıcı sahnesini yorumlasak birbirimize.. mesela. . . mesela kitaptaki karakterin neden kalbinden değil de akciğerinden bıçaklandığını düşünsek.. çok yüzeysel değil miyiz şimdilerde? İyi misin? İyiyim. Tamam.
Bir başka 15 dakikada görüşürüz o halde. Hoşçakal..
4 notes
·
View notes
Hatırla.. unuttuğun, unutturulan, mutlu olduğun o küçük kırıntıları da, hatırla. Düşün.
3 notes
·
View notes
...but poetry, beauty, romance, love,
these are what we stay alive for...
11 notes
·
View notes
Your heart without your scars;
Would be like,
The sky without stars..
4 notes
·
View notes
We are writers, my love. We don’t cry. We bleed on paper.
4 notes
·
View notes
İlk ölen ben olacağım ve sonra da sıra sende, bunu biliyorum.
11 notes
·
View notes