Tumgik
themissimurg · 1 year
Text
Merhaba gençler,
 Nasılsınız? çok çok uzun zaman oldu görüşmeyeli...
9 notes · View notes
themissimurg · 4 years
Text
Tumblr media
İnstagram : @safakatlasi
Burası Rumkale, Gaziantep’te Halfeti ile sınırların kesiştiği nokta.. Rumkale’nin tarihi çok eskiye dayanıyor.. hatta Yuhanna’nın bu kalede İncili çoğalttığı ve Beyrut’a gittiği rivayet edilir.. karantinayı kampta geçiriyorum şu sıralar..
4 notes · View notes
themissimurg · 4 years
Text
Dile kolay beş yıl olmuş buraya uğramayalı..
2 notes · View notes
themissimurg · 7 years
Photo
Tumblr media Tumblr media
hiç imkansız birini sevdiniz mi?
siz sevdiğiniz kadının sigara izmaritlerini biriktirmek ne demektir, bilir misiniz!
28K notes · View notes
themissimurg · 8 years
Photo
Tumblr media
Bilinçaltıma etki eden iki isim, Sabahattin Ali ve Orhan Pamuk.. Bu iki adamın etkileri zihnimin o kadar derinlerinde bir yerlerdeki, bazen istemsiz bir roman karakteri gibi hissederim kendimi. Orhan Pamuk’un ilk elime aldığım kitabı Kar’ı okuduğumda ortaokul son sınıftaydım. Yazar Ka’yla beraber Kars’ın o soğuk ve yalnız sokaklarını beraber adımladığım hissine kapılırım hala. Herkesin vatan haini dediği bir dönemde ısrarla bu adamı okumak o çocukça dünyamda bir nevi anarşist bir eylemdi benim için. Halbuki bir okusalar, insana, insanın karanlık ve aciz tarafını nasıl yansıttığını bir görseler/görmek isteler anlarlar mıydı beni? Hiç sanmıyorum. İçe bakmak cesaret ister çünkü. Oysaki göz kendisini gör(e)mez. İşte tam da böyle bir roman “Kırmızı Saçlı Kadın”. İlk başta Pamuk’un yine bir aşk romanı yazmış olduğu, ve yine nasıl bir psikopatça bir aşk masalıyla karşı karşıya kalacağımı düşünürken, yanıldığımı anlamam uzun sürmedi. Başka bir yöne çevirmiş yazar bakışlarını. Baba ve oğul arasındaki insanoğlunun varoluşundan bu yana süren kavgaya. Bu defa Erkeğe. Erillik, güç, kuvvet, savaş ve iktidar.. Erkeğin doğası zayıflık götürmez. Hiç kimse zayıf bir erkeği umursamaz. Hele ki kadınlar.. Hiçbir kadın bir çiftçiyle evlenmek istemez mesela, bir avcı arar yanında. (Bu başka bir konunun mevzusu) Pamuk’un üslubunu bilen biri olarak ilk defa bu kadar sade ve vurucu bir romanıyla karşılaşmış olmanın şokunu yaşamadım değil. Gereksiz tek bir ayrıntının olmadığı, mitolojik ve salt insan doğasına ait çözümlemeler.. Sonuçta bağladığı o mitolojik efsane ve hakikat. Zihnimde yarattığı sarsıntı, sorular ve damağımda kalan o nefis tadı tarif edemem. Üstadın yazmış olduğu en iyi romanı diyebilirim. Zevkle okudum ve şiddetle tavsiye ederim.
7 notes · View notes
themissimurg · 8 years
Text
Sen hiç istemedin ki dostum!
“Çok istiyorum ama olmuyor” dedi delikanlı. “Ne yapsam olmuyor. İnanınız, elimden geleni yaptığım hâlde olmuyor.” “Sen istemek nedir hiç bilmiyorsun ki!” diye cevap verdi yaşlı adam, hafifçe sesini kısarak. “Gerçekten isteseydin olurdu. Evet, hiç boşuna yorma kendini! İsteseydin, eğer gerçekten isteseydin, olmak istediğin, olmasını istediğin olurdu. Olmadığına göre sen henüz istememişsin demektir.”
“İstemek, birşeyin olmasını istemek, gerçekten istemek nedir o hâlde?” diye saf saf sordu genç.
VE suâlinin cevabı hemen geldi:
— “İstemek, olmayı istediğin, olmasını istediğin şey için ölmeyi göze almak, ölecek kadar istemek, hatta olmak için, olması için ölmek demek.”
İstemek, birşeyin olmasını istemek, onu dilemek, onu arzulamak: tutkuyla, hırsla, ihtirasla onun olması için yanıp tutuşmak demek.
Ah ne zordur istemek? İstek sahibi olmak… tutku sahibi olmak… tutmak için tutuşmak… tutmak uğruna tutuşmak… tutuşmak pahasına tutmak…. tutarken ve sırf tuttuğu için tutuşmak… yanmak yani… olmak için ölmek… ölmedikçe olmayacağına, olunamayacağına inanmak…
İstemek… birşeyin olmasını istemek… olmayı istemek…
Dücane Cündioğlu
13 notes · View notes
themissimurg · 8 years
Photo
Tumblr media
Çanakkale gelince aklıma, bir duanın uhreviyeti sarar beni .. Seyit onbaşının o bombayı kucaklayıp atarken ettiği dua. Nenesi onu askere gönderirken, “ne zaman başın sıkışırsa oğul bu duayı et, Allah'a sığın, o sana güç verir” demiş. O da nenesinin bu biricik duasıyla sığınmış Allah'a ve sallamış mermiyi. Oysa ne bilsin bu duanın Efendimizle (S.A.V) Eyüb el Ensari Hz. arasındaki bir kıssaya dayandığını ve ona bizzat efendimizin öğrettiğini. O zaman bu gece de biz okuyalım da bi inşirah yayılsın ruhumuza. Kim bilir, Tanrı bizimle de konuşur belki.. "Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil-aliyyil-azîm”
3 notes · View notes
themissimurg · 8 years
Photo
Tumblr media
Mimarlık gerçekte estetik olmaktan çok siyasi bir faaliyettir. Derinliği de ister istemez tâbi olduğu siyasetin derinliği kadardır, en az Ankara kadar! (En az Çamlıca Camii kadar!) #dücanecündioğlu #mimarlikvefelsefe #filozofia #felsefe #hikmet
5 notes · View notes
themissimurg · 8 years
Photo
Tumblr media
golgegezgin.blogspot.com
Ne erkek tek başına bir şey, ne dişi; asıl insan ikinin bir oluşu. Ne deniz tek başına güzel, ne kara. Uzun denize çıkın, karayı özlersiniz, uzun karada kalın, denize hasret çekersiniz. Tabiatın asıl güzelliği denizle karanın birleşmesinde: yarımlar o zaman tamam oluyor.
( İsmail Habib, Tuna’dan Batı’ya, 1935 )
.
.
.
.
.
[ KKTC, Girne, Karaağaç, 07.02.2016 ]
42 notes · View notes
themissimurg · 8 years
Photo
Tumblr media
Yeni bebeklerime merhaba deyin 😉
3 notes · View notes
themissimurg · 8 years
Photo
Tumblr media
İbn Rüşd ve Muvahhidler Dönemi Endülüs’ü: Al-Massir (Kader) 1997 / Youssef Chahine
İbn Rüşd: Sen yüce olmayı mı arzuluyorsun? Fakat nefretinden dolayı başkalarını küfürle itham etmek sapıklıktır.
Abdullah: Allah’in kelimelerini yaymak istiyorum.
İbn Rüşd: (hiddetlenir) Ben kiminkini yayıyorum? Şeytanınkini mi? Sen? Allah’in kelamını mı yayıyorsun? Çok iddialı. Bu kadar boş olursan başkalarının sana söylediklerini tekrar eder durursun. Bir kaç ayet ve şiir öğrenmekle kendini alim mi sanıyorsun? Tıp, astronomi, matematik, kimya hakkında ne biliyorsun? ya felsefe? aşk, doğruluk, adalet hakkında yeterince şey biliyor musun da, Allah’ın kelamını yayabileceğini iddia ediyorsun?
Filmden Bazı Replikler
“kalbini mutmain etmek için şarkını söyle, kalbini mutmain etmek için şarkını söyle ki biz de şarkı söyleyebilelim..” 
“Nerede olursak olalım, ilim ana vatanımızdır.. cehalet ise yabancı bir yerdir.” İbn-i Rüşd
“İlahi vahyin öznel tevilinin diğerlerinden sahih olduğu iddia edilirse ümmet parçalanır. Ve hepimiz bu parçalanmanın ve ayrılmanın sorumluluğunu taşırız.”
“Fikirlerin kanatları vardır, kimse insanlara ulaşmasına engel olamaz.”
“Cahil kişi Kuran’dan iki ayet öğrenip ilahi gerçeğin taciri gibi geçiniyor. Kelam, fıkıh, hadis, tefsir metinlerini doğru anlayabilmek için, yıllarca öğrenim görmek, araştırma yapmak ve tefekkür etmek gerekir. Biz kendilerinin dahi olduğunu iddia eden bu kişilere inanırsak şu ayeti göz ardı etmiş oluruz;“İnsanların bir kısmı herhangi bir ilmi delile dayanmadan Allah yolundan saptırmak ve sonra da onunla alay etmek için boş lafı satın alır. İşte onlar için rüsvay edici bir azap vardır.”  Lokman 6 (Ve minen nâsi men yeşterî lehvel hadîsi li yudılle an sebîlillâhi bi gayri ilmin ve yettehızehâ huzuvâ(huzuven), ulâike lehum azâbun muhîn(muhînun).
“Kimse tüm gerçeği bildiğini iddia edemez.”
10 notes · View notes
themissimurg · 8 years
Photo
Tumblr media
Hayalimdeki hatun!
2 notes · View notes
themissimurg · 8 years
Photo
Tumblr media
Roma'nın iki yüzlü tanrısı Janus. Bir yüzüyle geçmişi görürken diğer yüzüyle geleceği görür. Biri yaşlı digeri genç. Ocak ayının adı ondan geliyor January.Ocak ayının bir yüzü geçmiş yılı,diğer yüzü yeni yılı yansıttığı için.geçmiş ve gelecek...
40 notes · View notes
themissimurg · 8 years
Photo
Tumblr media
KİLİTTAŞI VE KADIN İLİŞKİSİ... ( Bu gördüğünüz mimari bir kemer. Bu fotoğrafta gördüğünüz bir kadın figürü bulunan taş var. Bu taşa mimaride KİLİT TAŞI denir. Türkçesi Kilit taşını alınca Bu kemer çöker. Örneğin Süleymaniye Camii, kubbesinin kilit taşını çektiniz mi. Cami kalmaz. Peki kilit taşı neden kadın figürü formunda yapılmıştır. Çünkü hayatımızdan kadınları çıkardığımızda yaşamımız çöker. kendimize gelemeyiz... uzun lafın kısası; Kilit taşı her şeydir.
22 notes · View notes
themissimurg · 8 years
Photo
Tumblr media
Hz. İnsan Kitap Yorumum;
Kapı yayınların dan çıkan Dücane Cündioğlu’nun kaleme aldığı deneme türünde ki Hz. İnsan eseri 124 sayfa ve kendi için de bölümlere ayrılarak, geneli soru cevap formatında yazılarak okuyucuya sunulmuş.
Tamamen insanın doğasını, yaradılışından bu yana geçirdiği evrimleşmeyi konu alan ve doğru bilinen yanlışları deşifre eden güzel bir eser.
Kitabın ince olması sizi aldatmasın sakın, derinliği hayli yoğun, malumunuz üzerine ki konusu insan!
Nuh ve Lut kavimlerin den başlıyor anlatmaya Cündioğlu, insanların inanma eksikliklerin den dem vuran şu sözleri altını çizdiklerim den “ Nuh, Varlık’ın birliğine değil, Tanrı’nın birliğine çağırdı; Tanrı’nın ne olduğunu söyleyenleri kınadı, ne olmadığını söyledi. “Teşbihi bırakın, tenzih edin O’nu!” dedi. Tanrı ve Varlıkı ayırdı. Putperestleri lanetledi. Ortakkoşucuları. Bir tarafta cem ehli, bir tarafta fark ehli. Cem ehli birleştirir, fark ehli ayırır. Ayırdılar. Ayrıldılar. Ayırmayanları, ayrılamayanları da gemiye almadılar.
Nuh gemisine almadı beni; tektim çünkü.
Elendim ve elenişin sırrını sulara gömdüm.
Sahilsizdim. Hakikat gibi.
Bir türlü göremedi dünya, ben bir hakikat idim.” (syf.8/9)
İnsan olmanın en temel yönlerini, farklılıklarını ve eğilimlerinin ardında ki hakikate dikkat çekmek isterken de bol bol Yunus Emre ve Platon’un sözlerin den faydalanmış; “İsteklerinizden vazgeçiniz -ki buna rıza ve teslimiyet denir- göreceksiniz ki acılarınızın en önemli kaynağı kuruyacaktır. Nitekim “Ne varlığına sevinirim, ne yokluğuna yerinirim” diyen Yunus’umuz, dikkatlerimizi bu hakikate çekmeye çalışır. Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşayanların, bu açıklamalardan sonra, niçin hiç yaşamamış gibi öleceklerini anlamak, umarım biraz olsun sarahat kazanmıştır. Kendisine ne tavsiye buyurduğu sorulduğunda, Platon şöyle demiş: Kimseye kendinizi sevdirmeye kalkmayın! Yapılması gereken tek şey, sadece kendinizi sevilmeye bırakmaktır. Önemli olan; hayatta, “en çok şey”e sahip olmak değil, “en az şey”e ihtiyaç duymaktır.” (syf.32/33)
Kitaba ismini veren bölümü özellikle okumanızı tavsiye ederim, insan olmanın sıfatlarını madde madde ele almış yazar ve insanlık mertebesinin önemine yine şu sözleriyle dikkat çekmek istemiş “ Bu nedenledir ki insan, ancak kendisine emek verdikçe, kendisine özendikçe insanlaşır, insanlaşabilir: kemâl-i sâni.” (syf.60)
Başlangıçta da söylediğim gibi merak edilenleri sormuş yazar ve gerekçeleriyle cevaplamış kendince. Özellikle eski kelimelerin kökenlerini, hangi anlamdan türediklerini detaylandırarak anlatmış. Adem ve Havva dan bu yana insan olmanın deneyimlerini Hristiyan aleminden de örnekler vererek betimleme yapmış. Hakikatle ilgili şu sözleri ise bu konu da altını çizdiklerimden “ Hakikati bütünüyle bilmek demek, kendini bilmek demektir! Hakikat, insanda, insanın kendisinde saklıdır çünkü.”(syf.78)
Ve doğa da yeryüzünde insanla birlikte yaşayan diğer canlılar, bu konuya da oldukça farklı bir bakış açısıyla değinmiş ve her anlamda bu konuya geniş bir yer vermiş. Benim bu bölümde en sevdiğim ve altını çizdiğim şu sözleri sanırım sizi de benim gibi düşündürecektir “ Modern insana göre insan canlı değildir. Bizim nezdimizde ise otlar da, taşlar da canlıdır! Yeter ki biraz kulak veriniz, inanınız o zaman bu âlemde varolan her şeyin nefes alıp verdiğini duyabilirsiniz.” (syf.97)
Modern çağda da insanın, insan sıfatlarından her geçen gün daha da uzaklaştığını ve geri dönülemeyen bir yola girdiğini William Shakespeare’in dizelerinden alıntı yaparak okuyucuya özetlemeye çalışmış “ Kişinin insanlığını kaybetmesi, bilme isteğini kaybetmesiyle, bilme iradesini kullanmaktan vazgeçmesiyle, yani aşktan ümidini kesmesiyle birlikte gerçekleşir. Modern çağda insan kaybediyor, kayıp gidiyor, dahası kaybedip gidiyor. Dilerseniz, bu ezelî kaybediş öyküsünü bir de William Shakespeare’in dilinden dinleyelim: “Ah, ki ne ah! Kaybettim haysiyetimi! Ölümsüz olan yanımı kaybettim ve geriye bir tek hayvanî yanım kaldı.” Ah, ki ne ah! Hakikaten insan, insanlık itibarını kaybetti; çünkü Shakespeare’in deyişiyle “ölümsüz yanını”(immortal part), yani anlama/bilme/tanıma yetisini, insan olma kabiliyetini yitirdi insan, hem de yitirebileceği kadar! Elinde kalan ne var şimdi? Cevap verilmişti oysa. Bir tek hayvanî yanı, en canavar yanı kaldı insanın! Anlama, bilme, tanıma yetisi olduğu halde, bu yetilerini kullanmak istemeyen, anlamaktan, bilmekten, tanımaktan kaçınan, kaçınmak ne kelime, bizzat kaçan bir canlı. Sözün özü, modern insan insan olmaktan vazgeçti, hal böyle olunca sadece kendisini değil, aşkı da kaybetti. “ (syf.108)
Ve son olarak ne olursa olsun yaşamanın önemiyle ilgili insana umut tohumları eken şu sözlerini de sizlerle paylaşmadan geçemeyeceğim “ Oysa yaşam, ben tam da onu terk etmeye hazırlanmışken, sırıta sırıta karşıma geçip acımasızca benden o asırlık hüznümü almak istiyor; buna mukabil tayin etmekte ne denli beceriksizleştiğimi saklayamadığım belli belirsiz bir “yaşam sevinci” teklif ediyor bana.” (syf.123)
Cündioğlu’nun deneme şeklinde yazdığı bu eseri daha çok yazarın kendiyle konuşması gibi, insanın yaradılıştan bu yana kendini tanımasına, anlamasına yardımcı olmak istemiş adeta ve büyük ölçüde de faydalı olduğunu düşünüyorum nacizane kendi adıma.
Eğer sizin de insana dair hala aklınızda soru işaretleriniz varsa bu kitap tam size göre okumanızı tavsiye ederim. Benim de okumama vesile olan Muhammed’e kardeşcanıma teşekkürü borç bilirim.
Bir daha ki kitap incelemesinde görüşmek üzere sevgili kitapsever dostlar :)
13 notes · View notes
themissimurg · 8 years
Video
youtube
19 Ocak 2007 saat: 15.50 Hrant Dink 'in fikirleri yüzünden doğduğu topraklarda katledilişinin 9. yılı.
2 notes · View notes
themissimurg · 8 years
Photo
Tumblr media
vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan, ben vatan hainiyim. #nazımustayaselamolsun
5 notes · View notes