Tumgik
#normalize etmeye çalışıyorum
tilk · 9 months
Text
bugün sarsılmış yuvamızda herkesin psikolojisi bi tık iyiydi. tartışmadan oturduk. ben gitme kararı almışken böyle anlar yaşamamalıyız. acı çekmemek için çok uğraştım.
2 notes · View notes
kadifecicegigibi · 4 months
Text
günlerce kafamı toparlamak için bir şeylerle meşgul oldum, düşünmemek için en sevdiğim türkü listemi açıp en sevdiğim hangisi acaba diye hepsini defalarca dinledim, yine acem kızı çıktı, yine severek defalarca dinledim, sabahları erken kalkmayı erteledim, bıraktım bir süre alarm kurmayı, ajandama yazdığım ne plan varsa erteledim, severek izlediğim diziyi yarım bıraktım, her gün elli sayfa okuma yapmadım ama yine de okumamazlık yapamadım, çay sayısını azaltmıştım, kansızlık yapıyormuş ya hani, boş verdim; gün boyu çay içtim, sıkılmadım, her gün gün batımının fotoğrafını çekmeyi bıraktım, gün batımlarının da bir özgürlüğe ihtiyacı var diye düşündüm, her gün aradığım insanları aramadım, her gün arayanları cevaplamadım, inanır mısınız depresyondayım dedim diye arkadaşlar gül alıp göndermişler, kim kalbini bu kadar kırdı senin diyorlar, kendim diyemedim, her gün masamı temizleyip stres atmadım, bütün bulaşıkları ben tek başıma yıkamak istiyorum diye diretmedim, devamsızlığı dert etmeyi bırakıp çarşıya indim, ilk gittiğim yer sahaf oldu, para harcamayıp çıktım, geri döndüm biraz daha bakındım, gözüme bir kitap takılsa alacaktım güya, elim hiçbir rafa uzanamadı, nedenini bilmiyorum, gün boyu gezdim sokak aralarında, baktım defalarca baktığım binalara, bazıları hâlâ gözüme yabancı geliyor, sanki oraya ait değil, yolumu kaybettim bir ara, kayboldum şu küçücük şehirde, hani desen girişi ve çıkışı bir, ben bir türlü bulamadım yolu, baktım olmayacak mecbur kaldım bir arkadaşı aradım, yol tarifi aldım sadece, geri döndüm, meğer iki sokak daha gitsem bulacakmışım kedili sokağı, geçen kadriye hoca ... burçlarının yön bulmakta iyi olmadığını söylemişti derste, doğru bilgi olduğuna kesin olarak inandım, sokakta her zaman sinirli bakan o tombik kediyi gördüm yine, bana o sinirli bakışlarından bahşetti, önceden onu sevmek için çabalardım, önceden, şimdi sadece uzaktan bakıyorum, o da bence uzaktan bakınca anlaşılıyor, gözlerindeki kızgınlık o sokağın bu kadar işlek olup onun rahatını bozması, ben buna sebep veriyorum, yersiz kalabalık beni de rahatsız ediyor, geçen gün bir söz okudum, tam olarak hatırlamıyorum ama o an okuduğumda benim için söylenmiş benim için yazılmıştı sanki, sözü hatırlamıyorum ama kimsenin senin varlığını rahatsız etmeye hakkı yok dedim kediye, bana baktı, hiçbir şey anlamadığı belliydi, sokaktan kütüphaneye uğradım, bakındım, benimle aynı havayı soluyan bir kitap aradım, bulamadım, normal ben bile anlamıyorum kendimi, gerçi bazen anlatmaya çalışıyorum, anlaşılıyor muyum, orası muamma, artık geç oldu dönüyorum, otobüste kulaklık takmadım, bu sefer dünyayı dinlemek istedim, herkes suskun ama, sanki inadına, ben de bir oyun indirdim, 2048, onu oynadım yol boyunca, uzun zamandır sosyal medyaya uğramıyorum, umursamıyorum da, annemle konuşuyorum geceleri ama o an 2048 oynuyorum, tâ ki yurdun önüne gelene kadar, odaya varınca yine mahpusa dönmüş gibi oldum, dayanamadım, aldım kupayı çay yaptım, sonra ödevin başına oturdum, derlediğim her şeyi yazdım, o hırsla bir oturuşta ödevi bitirdim ama bundan kimsenin haberi yok, söylemek istemedim, bir şey anladım, o günden beri böyleyim, o günden beri kendime herkesten daha çok değer vermeye başladım, kendimle baş başa kaldım, kendimi dinledim, beni unutmayan insanlarla konuştum, kitaplar okudum, ağladım, ben ağlarım, bana göre en iyi tedavi yöntemi ağlamak, gönlümü daraltan tüm sıkıntıdan arındım, kendimi bir balkonda gibi hissediyorum, öyle ferahladı ki yüreğim, sanırım bir nasihat bin musibetten daha iyiymiş, kendimi anladım ve beni anlamayanlar umurumda olmadı, kalktım bir çay daha yaptım, her şeyi kendime saklamayı da bıraktım, her şeyi anlattım, ne varsa bu süreçte yaşadığım anlattım ve kurtuldum bu yükten, şimdi daha iyiyim demiştim, şimdi kuş tüyü gibi hafifledim, gereğinden çok düşünmeden sadece anlık yaşamak, yarın ölürsem bu derde üzüldüğüm için mutsuz mu gideceğim öbür dünyaya diye düşünürken, bu kadar basit değil, bunu sana yapan insanlar değil bu tavizi veren sensin düşüncesinden kurtularak, geri döndüm, sanırım rahat bir nefes alarak temizlik yapabilirim,
15 notes · View notes
muhibbi · 2 years
Text
İnsanın hayatında kendiyle gurur duyacağı özellikleri olmalı. Kimisi Allah vergisi olan güzelliği ile gurur duyar, kimisi merhametli olmakla, kimisi zeki olmakla, yorulmamakla, sevmekle, koşmakla, konuşmakla…Hepimizin vardır kendimizde beğendiği ve “helal kız” sana dediği bir özelliği.Bense şununla gurur duyuyorum, mutlu oluyorum; Bir insanın iyi olduğunu düşünüyorsam onu hep iyi kabul ediyor, arkasından konuşmuyor, eski günahlarını bilsem de deşmiyor, yüzüne gülüyorsam arkasından da güzel şeyler söylüyorum… olumsuz bir şey duydumsa saklıyor aşikar etmiyorum. İnsanım, tüm insanlar gibi kızıyor, küsüyor, alınıyorum. Tüm insani faaliyetleri normal olarak yerine getiriyorum ama dediğim gibi işte bu özelliğimi seviyorum. Bu ego tatmini ya da kendini beğenmek değil. Hatta birçokları için böyle biri olmak kerizlik!
Bense bahsettiğim bu şeylere çok önem veriyorum. Bu özelliğimi korumaya çalışıyorum. Yakın çevremde ya da uzak çevremde bu özelliği delip geçmem için çaba sarf edenler, sınırımı sonuna kadar zorlayanlar olmuyor mu? İnanın fazlasıyla oluyor. Ama İYİ İNSANLAR İYİLERİ BULURLAR. Çokça şükrediyorum çevremde hep iyiler var. Ben iyiyim demiyorum ama dostum dediğim insanları çok ama çok seviyorum. İyi dostlar Allah’ın bize bir hediyesi. Çevrenizdeki insanlar sizi nereye çekiyor bir bakın! Sizi dedikoduya, iftiraya, günahı aşikar etmeye mi sevk ediyorlar yoksa bir araya geldiğinizde güzel şeylerden mi bahsediyorlar? Hem Hadisi Şerif’te ne diyor
“Kişi dostunun dini üzeredir” 💖
28 notes · View notes
aanngeel · 1 year
Text
yanağının çok tatlı olduğuna ikna etmeye çalışıyorum bu normal öi @uzaydakibirisstuff
12 notes · View notes
philosophelli · 28 days
Text
4 Nisan 2024 ama temmuz sıcaklığında
okul için samsun'a gitmiştim şubat 28'den beri orada kaldım yaklaşık bir ay. m ankara'daydı. seçim için zaten gelecektim zaten fakat m rahatsızlandığı için daha erken geldim. bayram sonu döneceğim tekrar. samsun'u özlemişim; oradaki evimizi, mevsimini (iç anadolu'nun kuru havası beni mahvetti), denizi seviyorum. negatif yanı m'nin yanımda olmaması ve okul. bu arada okulu sevmiyorum. bölümümün eğitim müfredatını da sevmiyorum. geleceğe yönelik akademik hayallerimi bu okul bitirdi. felsefeye olan sevgimi bu okulun ukala felsefecileri bitirdi. kitap okuma, metin yazma alışkanlığımı elimden aldı. olumlu yanları; bu şehre geldim okul sayesinde, özgürlüğü tattım. kalıcı dostluklar arkadaşlıklar edinemedim belki ama çok şükür birini tanıdım. başka da kattığı bir şey yok. çok şey aldı benden. ilahiyat okuyorum bu arada. bu okulun Kur'an hocaları, asla yapıcı olmayan korkunç yönleriyle Kur'an okurken aklıma gelerek travmam oldu. ilk başladığım sene hocanın birinin sınavdaki tutumu yüzünden bir süre Kur'anı elime çekinerek aldığımı hatırlıyorum. ve şu an dönemimi uzattığım derslerin tamamı Kur'an derslerim ve gece gündüz kendimi motive etmeye çalışarak ezber yapıyorum. Kur'an kursu öğrencisi miyim, üniversite öğrencisi mi belli değil. kuru ezber yapıyoruz habire. Kur'an'ın ihtivası, okunma kaideleri, kuralları, manası bir kenara dursun bunlardan sınav olduğumuz yok. bir döneme sekiz dokuz ezber koyarak bunlardan sorumlu tutuyorlar bizi. derse gir bir sayfa oku sırayla, mahreç göster arada bitti gitti. yani bunlara bu kadar değindim abartıyor olabiirim ama yazmak istedim. içimi dökmek istedim. yani bu böyle mi olmak zorunda? ilahiyat fakültesinin bazı Kur'an hocalarının sert, yapıcı olmayan, eleştiriden ziyade neredeyse öğrenciyi aşağılamaya varan tutum tavırları normal bir şey mi? öğrenciler bir şey diyemiyor ben de dahil çünkü mimleniriz korkusuyla. neyse yüzdüm yüzdüm kuyruğuna geldim inşallah bu dönem hayırlısıyla sağlıcakla mezun olurum ve kurtulurum bu okuldan.
önceki yıllarda tumblrda çok takılırdım. yazardım, okurdum, sevdiğim nezih bir mekan gibi gelirdi bana. gerçi hala nezih çok şükür. her şeye üşenir oldum, her şeyi erteler... yazmayı, okumayı, dinlemeyi, izlemeyi ve bana keyif verecek ne varsa artık hepsini erteliyorum. mesela gıcır bir bilgisayarım veya telefonum olmadan önce bunları daha çok yapmaya çalışırdım. çok şükür yeni bir bilgisayarım var ama günlerce yüzüne bakmadığım oluyor. ankara'da yaşıyorum artık ama kendi başıma bir yerleri keşfetmeye çıkmıyorum halbuki yıllar önce yani ankara'da yaşama ihtimalim yokken burada yaşama hayalleri kurar ve hatta günü birlik seyahatlerim bile olurdu. evet evet işte o klasik sendrom. elde edince onunla ilgili geçmişi, yolculuğu unutma.
Proust serisinin Sodom ve Gomorra kitabını okumaya çalışıyorum yaklaşık bir aydır. buraya döndüğümden beri okuma hızımı artırdım 350lere ancak gelebildim. bu kitap bende çok yavaş akıyor. satır başı olmayan sayfaların beni yorduğunu, okuma iştahımı kestiğini de görmüş oldum. Proust'un hayata ve insanlara dair değindiği şeyler haricinde bahsettiği diğer şeyler pek ilgimi çekmese de okumayı seviyorum. Bir virginia woolf bir de proust; kalemleri bazen bana ağır gelse de en sevdiğim yazarlardan. anlamasam da, kendimi veremesem de okumak istiyorum.
bir de havaların mevsim normallerine göre aşırı aşırı ısınması, ankara'nın otuz dereceyi görmesi henüz nisan gelmezden önce.. ne yapacağuz bu durumu kankiler? geçen yazdan kararan yerlerim aklaşmadan hoop başa döndük. ekvator ülkesi gibi kıştan muaf tutulduk. yağmur denen şey yağmıyor bu gözünü sevdiğim anadolu'nun bağrına zaten..
0 notes
Note
Evet yazmayacağım demiştim ama yazacağım. Okursan sevinirimm hani sey demiştin 'o an hiçbir şey olmamış gibi yaptım ama içime attım' bu tarz bir şey demiştin. Bir olay oldu. Ben o an, sadece birkaç saatliğine içime attım sonra tutamadım kendimi sıcak suyun altında belki de bir saat boyunca ağladım hatta o kadar çok ağlamışım ki gözlerim mahvolmuştu. Normalde ağladıktan birkaç dakika sonra normale dönen gözlerim o olaydan sonra her ağladığımda kızardı şişti, düzelmesi için baya zaman gerekti. O gün duşta ağladım, çıktım kitap okurken ağladım, arabada ağladım, ertesi gün ağladım, kabus gördüm ağladım, sürekli ağladım, ağlıyorum... Başta aglamadigim birkaç saat için ben hala ağlıyorum. O yüzden seni teselli etmeye çalışıyorum uzun uzun paragraflar yazıyorum🥹 sonra ömrün boyunca ağlamak yerine şimdi saatlerce ağla yani((:
Senin bu uzun yazılarını çok seviyorum çünkü iyi geliyor... Başkası böyle birşey yazsa okumam yani açıkça söyleyeyim.
1 note · View note
ravcelty · 3 months
Text
raven ben, bazı sevdiklerim ada der, bazıları için fark etmezin tekiyim. saçmalarım çoğunlukla. yalnız ağlarım ve dertlerimi hep küçümserim. çok içerim, çok bencilim, babam kahramanımdı, ondan nefret ettim, şimdi en çok ona benziyorum. tüm iddialarımla karşılaştım ve kaderim oldular. akıllanmam mesela. kitapları severim, sarhoşken hep ağlarım sessizce. uzaklara dalar hayatı düşünürüm. soğuğu severim ama ankara ayazına dışarda kaldığım her gece küfrediyorum. sigarayı bırakamadım, halbuki ondan da nefret ediyordum geçmişte. ailemi de sevmem örneğin. normal birinin değerli bulduğu her şey gözümde anlamsız. tanrıyla pek anlaşamıyoruz ama bazen yüzsüzlükle gidip ona yalvarırken buluyorum kendimi. şarkılar karalıyorum, resimlerimle anlatmaya çalışıyorum derdimi. yeteneklerim ifade etmeye yeterli gelmiyor vazgeçiyorum. dostlarımı çok seviyorum ama onlara bunu hiç gösteremiyorum haliyle gidiyorlar. sevince, sevilince sadaketin adresi benim ama yalnızken güvensizlik oluyorum. biri bana yaklaşınca yoluna dikenler koyuyorum ki uzak dursun. kırılmayı tercih eden birinden kırmayı tercih edene evrildim. annemi bu günlerde hem çok özledim hem ondan çok nefret ettim, bunu hangi gün okuduğunuzun bir önemi yok. oğuz atayla husumetimiz var, selimi yazdığı için ondan nefret ediyorum. ismet özelden kurtulamıyorum. çok düşünüyorum ve anlamı olmayan duygulara anlam yüklüyorum. biraz aptalım, her şeyin farkında olacak kadar da zeki. tonla planım var. a b c d planları. ayrıca kendimle aram da pek iyi değil ama kediler onları sevmeme izin verince iyi biri gibi hissediyorum. hayatın kurallarına uyamıyorum hayat da bana cezamı veriyor. biraz deli cesareti var içimde. beş dakika önce tanıdığım birine güvenebilirim mesela, beş yıllık insanlara güvenemezken. sevilesi değilim, kendim için de bir fark etmezim.
1 note · View note
alasestrellas · 7 months
Text
Göz ardı etmeye çalıştıkça sürekli iki nefes sesi duymaya/takip etmeye çalıştığımı fark ediyorum. Bir gözüm hep o nefeslerin kesilme korkusuyla üstlerinde. Düşünmemeye çalışıyorum, bakmamaya, normalize etmeye. Bunları yapmak çoğu zaman işe yarasa da öyle bir an geliyor ki bir bakış, bir his. Tüm karanlık çöküyor sanki üstüme. Ağır geliyor tüm olanlar. Kaldıramadığımı hissediyorum. Biraz daha diyorum içimden lütfen biraz daha. Olmamalı aklıma gelen tüm olumsuz senaryolar. Düşüncesini bile zihnim bir yerden sonra kapatıp korumaya alırken kendini, olma durumunda nefesi kesilenlerden birinin ben olmamasından korkuyorum.
1 note · View note
kmszbr · 10 months
Text
Bu bayram erkeklere bayram bizlere bayram falan değil erkekler anca servis ediyor,topluyor vs gerisi hep biz de tüm gün karın ağrımla mutfakta hizmet etmeye çalışıyorum yok böyle bir şey yaa gerçekten zor yaa daha şimdi uzanıpta dinlenebileceğim... Şu bayramlarda gelipte saatlerce oturan insanı da anlayamıyorum arkadaş bayramlaşmaya geliyorsun kısa oturursun bir kahve veya çay içersin sonra gidersin normal ev oturmasına gelmiyorsun ki uzun uzun oturasın hani gerçekten ben bizim milleti anlamıyorum hiç düşünmüyorlar ya hiç.Ben birisine bayramlaşmaya gittiğimde en fazla yarım saat oturur kalkarım yani ve hiçbir şeyde içmem o şekilde gidip gelirim ev halkına zorluk olmasın diye zaten tüm gün insanlar gidip geliyor yeterince yoruluyor belki hasta da olabilir yani niye insanlara zorluk vereyim ki.Normal zamanda bile birisine gitmek istediğimde 2 3 gün öncesinden o ev halkına sorarım müsaitseler öyle giderim kendini yorma vs diye tembihlerim yani bizim insanımız gerçekten bu misafirlik konusunda anlayışsızlar net.
0 notes
anlatmakistedim · 11 months
Text
Bugün şerefsiz adi bi herifin teki kasaya geldi. Ben de beklemesin diye kendi kasama çağırdım o da oyuncak ettiniz diye söylenmeye başladı. C ablayla ben de sizi düşündüğümüz için dedik adam sus dedi bağırmaya başladı. Normal bir ses asla değil o sırada ben diğer müşteriyi aldım ve pislik herif diğer müşteriye de laf yetiştirmeye devam etti. Kendimi savunamadım bile bana bağıramazsınız desem de nafile. Diğerleri de dedi sen kimsin kıza o şekilde bağırıyorsun anan değil bacın değil dedi. Ben arkaya geçtim almadım o müşteriyi derin derin nefesler alıyorum boğulacak gibi oldum. C abla da herifi kasaya çağırdı o almaz seni gitti gel dedi. Ben de hasta adam hasta diye kendimi teskin etmeye çalışıyorum. Ne hastası olacak gerçi ruh hastası. Adam gitti kasama geçtim C abla yanıma geldi o adamla iyi ki atışmadın dedi. Adamın gelini iki kızını da kesti kendi de intihar etti bunlar yüzünden dedi.Bend de dedim bu adamı öldürseymiş keşke diye. C abla da çocuklarını bu canilere bırakmak istememiş belli ki dedi :((( 
 Adam zaten daha önce bikaç kez geliyodu yine sesini yükseltmişti diğer elemanlara. Okan da diyo abla işten kovulmayacağımı bilsem döverdim o şerefsizi diyo. Boşver dedim pisliği kendimize bulaştırmayalım. Gün boyu adama beddua ettim can veremesin o pislik. Gelini ve torunlarının ahı üzerinde can çekişsin can veremesin.  
O adamı hiçbir dükkan almıyormuş bir ara burası da almıyormuş ama niye artık alıyorlarsa. Bence kimse onunla muhattap olmamalı. Yalnızlıktan kafayı yemeli şerefsiz. 
Haberlere baktım çok merak ettim bu olayı ama bulamadım. Benzer bir olay buldum onda da anne kızlarını öldürüp teslim olmuş. Gerekçesi kaynanası ve kayınbabasının onu ezmesi küçümsemesi kendi ailesiyle görüştürmemesi, aynı binada olmaları, sürekli yan yana olmaları, hatta evinin anahtarının bile kaynanasında olmasıymış, Kadın boşanmak istemiş kocası çocukları alırsan kan çıkarırım demiş o da kızlarına kıymış. Of ne acı değil mi. Kendi canından bir parcanla cezalandırıyorsun. Çok çok yazık. Ne hayatlar var. 
Ama öfkem bedenimi aştı adamı dövmek öldürmek istedim biliyor musun. Hayalimde gün içinde sürekli tekrarladı sahneler. Yalvarta yalvarta dövmek lazım o pisliği. Bunu vereceksin benim amcaoğulları yer misin yemez misin bir temiz dövecekler. O dilini de kesip eşeklerin önüne atacaklar bak bakalım bağırabillyor mu haysiyetsiz namussuz. Kim bilir gelinine ne yaptı tecavüz mü etti ne etti onu da bilemeyiz ama sistematik bir şekilde psikolojisini bozdukları kesin. Allahın belası puşt. 
0 notes
yearsofsiilence · 1 year
Text
Biri var geçmişten tanıdığım uzun zaman sonra konuşmaya başladık, önceleri ona karşı duygularım olduğu için çok zorlanıyordum onunla iletişim kurarken, bunun bana zarar verdiğini ve umutsuz bir çaba içerisinde olduğumu fark ettiğimde ondan uzaklaştım. Böylesinin daha iyi olduğunu düşündüm çünkü.Pek sağlıklı duygular değildi. Ama onu düşüncemden atamadım bir türlü. Hep aklımın bir köşesinde kaldı. Olduğum halimle o şekilde onunla temas etmek her seferinde bile bile elimi ateşe koymak gibiydi. Yakıyordu. Ama vazgeçemiyordum. En sonunda vazgeçmeyi öğrendim yavaş yavaş. Ve onunla temas etmeyi kestim. İlerleyemiyordum çünkü. En sonunda kendimi kötü hissediyordum, fazla hassastım. Sonra değiştim bu süre zarfı içinde. Birçok şey değişti bende. Tam gerçekten geri de bırakıp devam etmeye çalışırken o benimle iletişim kurdu. Onu normalleştirebileceğimi düşündüm. Normal bir arkadaş gibi. Öyle de yapmaya çalışıyorum. Yine başlangıçta çok zorlandım. Eski duygularımın kalıntıları hala vardı çünkü. Sonraları geçti çoğu his. Yanmamayı öğrendim sanırım. Ya da yansam bile bunu nasıl iyileştireceğimi. Ama hala tam anlamıyla rahat olamadığım şeyler var sanki. Bunu yıllar sonra ilk defa konuşmamıza, ilk defa gerçekten birbirimizi tanıma çabasına verdim. Ama devamında nasıl olur bilmiyorum. Duygularımı anlayamıyorum. Karışık hissediyorum. Ondan bir şey beklemediğimi söyleyip duruyorum içten içe. Ama ne kadarı doğru? Onu benim için diğerlerinden farklı kılan ne? Hayranlık saçmalığını geride bıraktım. Kimseye hayran değilim, olmakta istemiyorum. Benim için yok edici bir duygu. Daha sağlıklı bir zemin üzerinde, daha iyi duygular yeşertmeye çalışıyorum. Zorlanıyorum bazen evet. Ona duygularımı göstermekten korkuyorum. Hatta bu duygularımı kendime bile göstermekten korkuyorum. Arkadaş, arkadaş, arkadaş diyorum. Ama bir yandan yine yanmaktan korkuyorum. Buna rağmen bazen ateşe yürüyormuş gibi hissediyorum. Burada onu suçlamıyorum. Onu da anlamaya çalışıyorum. Yine de onu eleştirdiğim konular da var. Böyle devam edersek bir anlamı kalmayacak bir şeyin sanki. En fazla yanılmış olacağız, belki de birbirimizi tanıma isteği, uğraşı sonucunda pişman olacağız. Bu da düşündürüyor beni. Tamamen bırakmaya çalışıyorum. Yapabiliyorum da bunu. Ama onunla temas ettiğimde bir şeyler oluyor. Anlam veremiyorum. Bu durumdan da yoruldum. Ne yapabileceğimi bilmiyorum.
1 note · View note
tekodali · 2 years
Text
Normal biri oluyorum sanırım diye düşündüğüm o mutlu minik saniyenin sonunda, her özgüvensiz dakikam, kendimi sevmediğim her anım aklıma geliyor. Bağışıklığın düşünce nükseden o allahın belası uçuk ve düğümlenen boğaz gibi.
Giden hiçbir şey yok.
Hayal kırıklıkları, yetersizlik ve gerçekleştiremediğimi düşündüğüm (çünkü bu yine bir algı meselesi de olabilir, zihnim oyunlar oynamayı seviyor..) potansiyelimden oluşan koca bir çöplüğün üstünde yaşamaya çalışıyorum. Bazen rüzgar tersten esince, çürüyen geçmişin kokusu hasta edebiliyor. Bazen de her şeye rağmen bir saniye de olsa altımdakileri unutup gök yüzüne, güneşe, güzel bir yüze ya da yavru kuşlara bakabiliyorum.
Rüzgarı önceden kestirebiliyorum.
Ama elimden hiçbir şey gelmiyor.
Bunca yılın sonunda öğrenebileceğini düşünürsün ama bir şeyler yapmak için ihtiyacın olan tüm enerji var gücüyle evrenini tepetaklak etmeye çalışırken, takdir edersiniz ki kolay olmuyor. Halbuki yalnızca her şeyi olduğu gibi kabul etmek ve iyi şeylerin de olabileceğine inanmak (Çünkü yine dediğim gibi, zihnim benimle oyun oynamayı seviyor.) yeterli.
Her şey her zaman kötü bitmek zorunda değil.
Her şey her zaman mükemmel olmak zorunda değil. Sen de, ben de.
Her şey her zaman mükemmel olmak zorunda değil.
Sen de, ben de.
0 notes
kimmkitsuragi · 3 years
Text
btw türkçe rant etmeyi çok sevdim bi de şunu diycem dışardan biriyle bu bölümde yaşadığım korku hikayeleri hakkında konuşurken o kadar çok validate olmuş gibi hissediyorum ki yani bölümde okuyan veya öğreten herkes mental olarak fucked bence o yüzden onlarla konuştukça daha kötü oluyorum gibi geliyor ama bir başkasıyla konuşurken diyorum ki oha this shit really isn't normal
#geçen şey demiştim bi arkadaşa lol final jüri için uyumuyorum çok fazla uyanık olduğumda da hep masa başındayım#yemek bile yiyesim gelmiyor herhalde günde 13 15 saat falan juriye çalışıyorum ama#her gün max 3 saat uyuduğum düşünlürse aslında daha fazla çalışmam gerekir lol o zaman daha düzgün yetişirdi belki falsn#kız dedi ki oha ???????#ki evet haklı bence de ????? oha??????#bu cidden normal olmamalı ama var ya bunun gibi bi şeyi hocaya veya allah korusun asistana söylesem#verdikleri cevap hep şey oluyor buna almış olman gerekiyor hep böyle ve daha kötü olacak lol neden mızmızlanıyorsun#geçen jüriden (warm up jürisi ama valla çok zor proje verip 1 hafta zaman verdiler) hemen sonraki güne#1 değil 2 tane submission (hatta biri grup ödevi....) isteyen hocaya hocam bari 1 gün sadece birini ileri atsak sadece 1ini ya falan#diye yalvarırken bize ne dedi .... düşündükçe sinirden ağlıyorum gerçekten#'hayır deadline i ileri atamam acaba her ödevi son güne bırakmasak mi :)))'#gülücük ile. evet.#gerçekten bu bölümü ben mi bitiricem yoksa bölüm mü beni bitirecek: a tragicomedy by me#keşke en azından insan muamelesi görsek ya. zaten okulun kendisi de zor. bölüm de zor.#ikisi bir araya gelince voltronu oluşturuyorlar :^)#neyse... bugün biraz rahatlayalım zaten yakında yine ağzımıza etmeye başlayacaklar bari bugün sinirden ağlamayalım....#geçen dönem sonlara doğru her gün (eğer o gün uyuyorsam lol) yatmadan önce ağlayıp uyuyordum allahım bu yaşamak mı#bi de böyle söylenince kendimi cidden kötü hissediyorum o kadar da zor değil ben abartıyorum gibi geliyor#my brain: successfully washed sanırım lmao#gerçekten hayatım boyunca böyle yaşadığımı düşünemiyorum#dün site analiz arkadaşlarla buluştuğumuzda bunun hakkında konuştuk dedim ya#kız bölüm birincisi diyo ki ben mezun olduktan sonra başka bölüm mü okusam diye düşünüyorum JAJSJNSJDH#ben de 2.yim yani düşünmedim değil lmao#ama gelecek hakkında düşünmeyi sevmiyorum lets change the subject#me: i cant imagine living like this#also me: yüksek lisans düşünüyorum.....#neyse çok boş attım ne dedim onu bile bilmiyorum şu an ama konunun özeti ben cidden bıktım#bunu diyince kendimi kötü hissediyorum derdine bak en büyük derdin okul ne kadar da... çocukça? zayıf? saçma? bir dert#insanlar neler yaşıyor ben daha bunu bile kaldıramıyorum lol ama fr mental ve fiziksel sağlığım çökecek yakında diye korkuyorum... neyse bye#neg
0 notes
pikkapikaa · 2 years
Text
aşk
uzun bir aradan sonra geri dönüş ancak bununla olabilirdi.
aşk. dünyadaki en güzel duygu. sevginin ötesinde bir şey. sevgi ile aşk ayrımında kalıyorsan o sevgidir. aşk ikilimde bırakmaz. bazı kişiler aşkı tehlikeli bulur hatta hastalıklı bir duygu olarak görür. bence dünyada ki yegane hislerden biri aşk.
aşka en yakın duygu nefret. bu iki duyguda insan beynini bulanıklaştırıyor. hata yapılmasını sağlıyor.
peki  gerçek aşk nedir?? bir insan bir kere mi aşık olur sadece?? inanın bunu bende bilmiyorum...
bugünün yorgunluğunu da hesaba katarak bildiklerim üzerinden gidersem, ben çok aşığım ve her şeyi unutturacak kadar büyük bir hisse sahibim. hissettiklerim paha biçilmez ve çok gerçek ve benim için çok değerli. 
ilk aşk ortanca aşk son aşk. katagorize etmeyi seviyoruz her şeyi. eğer birden fazla kez aşık olabiliyorsak hepsinin özel bir yeri vardır elbette ama son aşk çok başka. ilizyon gibi bir şey. tam artık her şey yerine oturmuş, normal bir adam olacam deyip her şeyi rutine aldığım zamanlarda bir anda beni yeniden değiştiren o muhteşem duygu. onun gözlerini düşünürken bile kalbimin deli gibi atması, sadece onu düşünmek, kulaklığı takıp onun hayalini kurmak.
mesela bugün hayatım olumsuz anlamda köklü değişebilecek bir durum ile karşı karşıya kalmışken sadece onun varlığının bana güç vermesi.. bu paha biçilmez. belki onun haberi bile yok yaşadığım hayattan, o an kafamda olan şeylerden çok uzak kendi dünyasında yaşıyor. ama varlığının bunları sağlaması beni genç ve canlı hissettirmesi teşekkür edilesi bir durum. bazen avuçlarından öpüp teşekkür etmeye ihtiyaç duyuyorum.
ben hayatım boyunca her zaman içimde bir boşluk hissettim. huzursuzluk yaratan beni amaçsız bırakan bir boşluk. neden bu dünyada olduğumu sorguladım cevap bulamadım. etrafa sataştım olmaz işlere girdim, olur işleri yaptım. dünya işlerine kafa yordum. olmadı. manevi olarak kendimi ittim uhrevi bir hayata ama o boşluk hep benimle devam etti. onu görene kadar. hayatımda ilk defa bir insana kendimi açtım.ilk defa çok aşığım dedim birine. belki çok azımı biliyor hala hatta hiç öğrenemeyeceği şeylerde olacak hayatım ile ilgili ama gözlerine bakınca bütün sırlarımı önüne dökesim geliyor. 
şimdi böyle bir insan karşında ve bu aşk karşılık bulsun istiyorsun. asıl mucize bu. aslında beni mucizelere inandıran da o. onunla ilgili hayaller bana imkansızı yenme duygusu veriyor. sırf o yaşadığı için her şeyi ümitli hissediyorum. onun bunlardan haberi yokken bile. 
bir insana bu kadar anlam yüklemek başta çok korkutucu geldi. ama beni olumlu anlamda değiştirdiği için bu duyguların korkutuculuğu kalmıyor. hatta onun için yaşayabileceğim kötü şeyler bile güzel geliyor. genel olarak kafamı eseni yapmıyorum artık. hayatımı mahvedecek işlerden uzak duruyorum. durmaya çalışıyorum. belki haberimiz yok ama bir gün karşılıklı olarak gidecez. her sabah sesini duymamak benim için rutin bir hal alacak. ama yine de aşık olmak güzel. yeniden doğmak gibi. hücrelerimin yenilendiğini hissediyorum her sabah sesini duymak ümidiyle uyanınca. iyi ki var.
17 notes · View notes
alikum · 2 years
Text
Yine daralmalar vurdu, o yüzden ben de çeneye vuracağım.
Bombok bir döngüye girdim. Fiziksel olarak hareketsizlik, kötü uyku düzeni, bombok yeme alışkanlıkları, sosyal hayatın 0 olması vs vs vs birikiyor birikiyor birikiyor ve her seferinde belamı sikiyor.
Öncelikle sosyal hayatı direkt eleyelim, çünkü 1 insan var izmit'te görüşebileceğim, onda da ya mesailer uygun olmadığından patlıyoruz. DARLANDIM.
Geri kalanlar benim öküzlüğüm, her seferinde fiziksel olarak sağlığımı daha iyi hale getirecek şeylere girişip 1 hafta devam edemeden bırakıp gidiyorum. O yüzden en büyük sövme hakkını kendime saklıyorum.
Ama hep bir şey çıkıyor, hep bir şey. Ya uykum kaçıyor, ki ortaokuldan beri çektiğim bi sıkıntı bu, 2 saat uykuyla mesaiye kalkacak kadar mal değilim yoksa. Ya da genel düzenimi bozacak bir etkinlik, bir mesai vs vs illa bir şey var.
Ben ayaklarımı yere basmaya çalıştıkça sürekli yer kayıp gidiyor sanki. Ben bu hissi böyle yazıyorum ama tam olarak bu da değil, yetmiyor çünkü.
Bir şeyler üretmeyi, ortaya çıkarmayı, olaylara etkim olmasını o kadar seviyorum ki halbuki. Ama ne üretirsem üreteyim, değersizleşecek ve yok edilecek gibi hissediyorum. Ne olursa olsun.
Geleceğe dair umutsuzluğumun bu kadar uzun sürdüğü başka bir dönem hatırlamıyorum. Çünkü her şey adım adım yok ediliyor, bunu yıllardır görüyorum. Ama dayanacak gücüm kalmamış gibi. Sanırım yok edilecek şeylerin sayısı iyice azaldığından dolayı bu. Emin değilim.
İçerik üretiyorum misal, önemsizleşecek, değer görmeyecek, geride kalacak ve işine yarayan kişiler bulamayacak. Çalışıyorum, para kazanıyorum. Ağzına sıçtıklarım öyle hale getirdi ki olayı, çok severek yaptığım ve maaşı bana her türlü yeter dediğim iş bana hiçbir şey getirmemeye başladı bir iki ayda. Neyse ki sevdiğim iş yine.
En çok da, azıcık da olsa yüzüne gülümseme kondurabildiğim, sevdiğim, değer verdiğim insanların yarını bırak, belki 10 dakika sonra bu toplumu sömüren, toplumu yıkıp yok etmeye adeta and içmiş varlıklar tarafından mutsuzlaştırılacağını biliyorum. Yüzümüzde gülümseme kalamıyor artık.
Böyle bir kitle var, kitleler var daha doğrusu. Bizi yemekten gocunmadıkları gibi yeri geldiğidne birbirini yemekten de gocunmuyorlar. Hep ye hep sıç, bitir yok et her şeyi. Beyinleri asla başka bir şeye basmıyor.
2 haftadır aklımda bu var, başka bir şey düşünemiyorum neredeyse. Kanımız emiliyor, kanım emiliyor. Ve kimsenin hiçbir şey yaptığı yok, yapacağı yok hissi de zaten 2 haftadır belamı sikti.
Ben neye uğraşıyorum, gelecekte nelerle uğraşmam gerekecek, temel ihtiyaçları karşılayabilecek miyim ya da hayatta kalabilecek miyim? Ya ailem, sevdiğim insanlar, onlar nelerle mücadele edecek? Bu ülkenin vatandaşları daha nelerle mücadele edecek, cahilliğin, vicdansızlığın ve açgözlülüğün karşısında savaşmaktan gocunulmaz, ama insanın elinin kolunun bağlanması nedir ya, nedir?
Ben ne yapabilirim diye düşünüyorum. İnsanları da anlıyorum. Ben kendi düzenimi daha kuramadım şu yaşa gelip. Çok uç şeyler yapmadan yaşayabilmek, üretebilmek, hayatımı temel düzeyde yaşamak istiyorum, hepimiz böyle yaşayabilelim istiyorum. O yüzden dalyarak dalyarak girişim öyküleri sunanlara kafayı gömmeden duramam şu saatten sonra.
Ben 1000x bir şey istemiyorum, daha doğrusu normal bir hayat için 1000x gelire ihtiyacım olmamam lazım. Tembelliğe sövülüp durulur ama işe yarar, bir şey üretmeyen, üretimi bu topraktaki insanlara fayda etmeyen şeyleri kurulduğu, girişiminin yapıldığı şeyler tembellikten daha beter benim gözümde zaten. Üretmiyoruz, üretmiyoruz.
Hem o girişimin yapılabilmesi için ya bababank olacak ya da girişim destekleri ayağına girdiğin bürokrasi de miden bulanmadan durman gerekecek. Farklı girişim başlangıçlarında özellikle devlet destekli tarafta neler olduğunu da biliyorum.
Temelde toplum içinde yaşıyoruz, toplum olarak hareket etmemiz lazım ki, toplum olarak hayatta kalabilelim. Ufak kabilelere gömülüp arada iş birliği yapıp arada birbirini yemekle olduğumuz yerde bile saymadan geri doğru koşar adım gideriz. Ki gidiyoruz zaten. Kendi küçük dünyasında belki altından şamdan takınca çok mutlu olan gerizekalılar yüzünden, kendi küçük dünyasında aşırı güçlü olduğunu düşünen ve bu yüzden bu düzeni destekleyenler yüzünden. O altınlar da girsin bi tarafınıza ne diyeyim ki.
Sosyal etkileşimlerin temeline de sıçayım bu yüzden. İnsan bir yere ait hissetmek ister kendini, bi topluluğa. Tamam eyvallah. Ama bu topluluklar öyle canavarlara dönüşmüş halde ki, 50 yaşına gelmiş çocuğunun götünü temizleme görevi görüyor hâlâ. Vicdansız, kör bir halde yapıyor bunu. Bazen çocuğunu tanımıyor, zaten diğer çocukların etlerini koparıp yediriyor kendi çocuklarına.
Ben böyle düzene sıçayım. Yazıyorum yazıyorum ama hâlâ içimde bir öküz oturmuş halde. Zaten burnum tıkalı alerji bokundan dolayı. Fiziksel olarak bunu niye hissediyorum ben ya. Niye lan.
Allah belanızı versin.
6 notes · View notes
kendimeozlem · 2 years
Text
En son sizde kalan, en son sizinleyken hangi bendim hatırlamıyorum. Değişimim çok hızlı oluyor ve ben de yakalayamıyorum. Sizin hatırladığınız halim ile şu andaki benim hayattan beklentileri çok farklıdır sanıyorum ki. Bir yıl önceki halim şu anki halimi kabullenemez belki ama şu anki halim önceki tüm benleri henüz başaramasa da kabullenmeye çalışıyor. Aslında herkesten beklentim şu anda artık hiçbir şekilde benim meselem olmayan meselelerde beni taraf olmaya zorlamamaları. Benim için o defterler çoktan kapandı, ben senin hatırladığın kişi bile değilim. Tabii ki temelde aynı kalan çok şey var ama büyüyorum. Sert köşelerim törpüleniyor. Bir yandan da hatalarım da olsa geçmişte, kimse ile oturup geride bıraktığım versiyonlarımı kötülememeye çalışıyorum. Ben bende olan bir şeyleri değiştirmeye, iyileştirmeye ve düzeltmeye çalışıyorum. Bunu tek başıma yürütmeye çalıştığım için iki olayın benzeri bir durumda kendimi buluyorum. Birisi Tyler Down iyileştirici bir programa katılıp okula dönüyor, öfkesini kontrol altına almış ve sorunları konuşarak çözmeye çalışıyorken karşısında şiddet bulduğunda bu yolun işe yaramadığını, tek başına iyileşmenin sürdürülmesinin zor olmasını acı bir şekilde görüyor ve akşamına baloya silahlarla gidiyor. Diğeri ise gerçek bir olay, bir hocam anlatmıştı. Psikoeğitim grubu düzenlemiş öfke yönetimi ile ilgili. Bu gruptaki bir öğrenci öğrendiği becerileri uygulamaya çalışmış bir problem durumunda, sanırım erkek öğrenci. Problem yaşadığı kız arkadaşını konuşmak için boş bir sınıfa çağırmış, buradan sonrasını net hatırlamıyorum ama sanırım bir kız, bir erkek boş sınıfta ne yapıyorsunuz diye söylentiler çıkmış. Anlatmak istediğim fikre dönüyorum, tek başına iyileşerek çok şeyi değiştirebilirsin elbette ama aynı anda silahlarını, zırhlarını indirmişken karşı taraf ateş etmeye devam edebilir. Bunu durduramazsın. Dün ateş hattında kaldım. Kendi içimde zaten problem olduğunu bildiğim ve çözümüne erişemediğim için yeterince canım sıkkın olan meselelerle ilgili suçlayıcı bir tavırla, üstten bir bakışla bana yaklaşılınca kendimi çok güçsüz ve yalnız hissettim. Özakkaş’ın bir cümlesi vardı, değişim için terapinin alternatifi kabullenci bir kişilerarası ilişkidir ana fikrini taşıyan. Ben bunun tam zıttı bir durum yaşadım. Biliyorum ve kabul ediyorum, zamanında bunu ben de yaptım ama artık değiştirmek için gerekli olan çabayı vermeye çalışıyorum, bu çabam örselendi. 
Önceliğim mesleğimdi, mesleğime dair sorumluluklarımdı, çalışkan olmaktı ama köprünün altından o kadar çok su aktı ki... Şimdi sadece iyi hissedeceğim bir hayat istiyorum. Ne şekilde olursa olsun. İçten gele gele, heves ede ede ne yapacaksam yapmak istiyorum. Kimseye inat olsun diye değil, kimseye bir şey kanıtlamak için değil, sadece yapmak istediğim için. Kimseyle yarışmak istemiyorum. Bunların hepsini daha önce yaptım ve elimde hiçbir şey kalmadı. Mesela hiçbir müzik bilgim yok ama gitar çalmayı öğrenmek istiyorum, buna heves ediyorum. Yüksek lisans yapmak istiyordum, bir şeyler öğrenmeyi seviyorum ama tamamen kendim için yapacağım bir şey olmadığını seziyordum ve ben sürekli koşmaktan o kadar yoruldum ki inanamazsınız. Tek seferde tek engeli geçmeye çalışacağım, uzun vadeli geleceğe dair kararlar almaktan da vazgeçtim. Zamanı gelince eğer ki gönlüm arzu ederse o zaman da zorluğu ne olursa olsun peşinden giderim. Sakinlik ve huzur istiyorum. 
Bazen diyorum ki ben kafamda mı kuruyorum. Aslında bunlar normal davranışlar da ben mi saldırı gibi değerlendiriyorum. Ya her şeyi çok iyi anlıyorum ya da hiçbir şeyi anlamıyorum. Ön yargılı, bağımlı, kendini beğenmiş ve kibirli olduğuma dair imaları da anlıyorumdur herhalde, ne bileyim. Reddetmiyorum, bunlardan biri ya da birkaçı olabilirim. Burada benim sinirlerimi zıplatan bir iyi bir şey söylüyormuş gibi yapmak ya da açıkça söylemek yerine sürekli satır aralarında, bakışlarda kendini ortaya çıkarması. Daha önce şaka adı altında bencil olduğumu da duymuştum. Söylenme şekli de çok önemli, iyiliğim düşünülerek söylenmiş gibi hissetmiyorum. Oysa ben en son hatırladığın benden ne kadar farklılaşmıştım. Galiba seninle ben hiçbir zaman hayata bakış olarak aynı yerde olamayacağız. Şunu söylemek isterdim bu kadar savunmacı biri olmasaydım sana, sen beni karşı konuma alarak bana yüklenince ben tam olarak o kümeye ait olmasam bile senin sandığın kendimi savunmak için oraları sahipleniyorum. Bunu da nasıl bırakırım bilmiyorum. Son olarak seninle benim dünden bugüne yaşadığımız her şeyi kısaca özetleyeceğim: patolojilerin uyumu. 
Her yeni başlangıçta bazı kararlar alınır ya, o kararları almama rağmen de her seferinde kendimi aynı yerde buluyorum. Yine de keskin ifadelerden kaçınmayı öğrenmeye çalışıyorum. Yumuşamaya çalışıyorum. Değişmemin ve dönüşmemin normal olduğunu önce kendime, sonra herkese kabullendirmek istiyorum. Benim söylediklerim hafızamda, onlar beni takip ediyor. Şaka değil, on yaşında yaptığım herhangi bir şeyin bile acısını bugün yapmışım gibi çekmeye devam edebiliyorum. Büyüdüğümü hissediyorum ama onları yapanın bir çocuk olduğunu kabul edemiyorum, kendimi affedemiyorum. Bunun üzerinde bir süredir bilinçli bir şekilde başlamasa da çalıştığımı seziyorum. Bu  kendiliğinden oluşmaya başladı. Ne yaptıysam bana ait. Hiçbirini koparıp atamam ve hepsinin rayihası benim hamurumda var. Ne kadar kabul etmek istemesem de, inkar da etsem kurcalayınca kişiliğime şekil verdiklerini görüyorum. Artık onlarla kavga etmeyi bıraktım, zaten konunun öznesi onlar bile değilmiş. Benim onlara yaklaşım biçimimi sevmiyormuşum ve bana onlar bunu hatırlattığı için kolay yoldan onlara suçu bulmuşum. Oysa ne kadar kıymetlilermiş benim için, bana bana dair ne kadar çok söyleyecekleri şey varmış. Hep daha çok genç ve yolun başında olduğumu unutuyorum. Giderek büyüyorum ve büyümemi hatalarım sağlıyor. Bir yandan çocukluğuma dair çok fazla şey aramaya başladığımı da fark ettim. O zamanlar yaptığım şeyleri yaparsam o zamanki huzurumu da bulurum sandım. Şunu atladığımı bildiğimi de itiraf edeyim, hiçbir zaman sek huzur yaşamadım. Bunu uzun vadede kimse yaşayamaz, benim sihirli gücüm geçmişe dair olumsuz detayları silip iyilerini bırakmak ve böylece hiçbir zaman yaşanamayacak bir ütopya bırakıyorum arkamda. Hiçbir zaman o kadar güzel olmadı ve hiçbir zaman o kadar da güzel olmayacak. Hayat bu. 
Geçenlerde yazılarım arasında bir şeylere bakınıyordum. O gün hiç güç bulamadığım bir şeye geçmişte nasıl bir çözüm ürettiğimi ve bu konuda ne kadar güçlü olduğumu görünce şaşırdım. Aslında bu bana bu güçlüğü aşmamda bir çözüm yolu da sundu. Günlerdir üstünden gelemediğim bir sorunu geçmişten gelen bir yardımla çözdüm. Hayatım doğrusal değil, büyüdüğümü hissediyorum diyorum ya bazen de küçücük oluyorum. Şu an geçmişe nazaran birçok konuda iyi olabilirim, aynı zamanda şu anda geçmişe nazaran birçok konuda daha kötü olabilirim. Yazı yazmaktan çok uzaklaşmıştım ama bu yaşantımı unutmamak için ve bu zinciri devam ettirmek istediğim için, aynı zamanda da gerçekten çok dolduğum için bu yazıyı yazmaya ihtiyaç duydum. 
Düne dair bahsettiklerimi düşünürken uyuyamadım bi süre, youtubeda geziniyordum. ‘’İz bırakanlar unutulmaz’’ın bu versiyonun daha önce hiç dinlememiştim. Gecenin etkisiyle sanırım o an dünyada bugüne kadar dinlediğim en güzel şeymiş gibi hissettim, mest oldum resmen. Sabah dinlediğimde büyüleyici etkisini bir daha bulamadım ama yine de sabahtan beri tekrar tekrar, üst üste dinledim. Bu yüzden bence tam olarak buraya ait. 
İz bırakanların unutulmadığını çok içten bir şekilde hatırladığım ve hissettiğim bu dönemde iz bırakanlara kendimce bir saygı duruşu:
https://www.youtube.com/watch?v=zAWJpP0rceY&list=RDzAWJpP0rceY&start_radio=1
15.04
26.01.2022
1 note · View note