Tumgik
#nadir ali
prankvids · 3 months
Text
Gold Digger Prank | Karachi Pakistan
https://PrankVids.com gold,digger,prank,gold digger,gold digger nadir ali,gold digger p 4 pakao,gold digger shahmeer abbas,gold digger lahorified,lahorified,p 4 pakao,nadir ali,gold digger prank india,gold digger prank in india,pranks in india,pakistani prank,indian prank,prank in pakistan,chair pulling prank,chair pulling prank india,chair pulling prank pakistan,gold digger prank vitaly,
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
voiceuppakistan · 11 months
Text
0 notes
nadirali12 · 1 year
Text
Home - Nadir ali & co. - Nadir ali Musical Company India
Tumblr media
Nadir ali & co. - Nadir ali Musical Company India, drum, trumpet, musical Bugle by nadir ali company, Meerut, Uttar Pradesh, India.
1 note · View note
Text
ayda aguefort is abed nadir to me send tweet
8 notes · View notes
doriangray1789 · 4 months
Text
memur maaşlarına yüzde 50 zam gelecek diye neredeyse ta ağustos ayında açıklama yapıldı ve aylardır söyleniyor. hesap kitap hep ona göre yapıldı, tüik ‘de son iki üç aydır işi buraya bağlamak için uğraştı didindi sonunda oldu.. Ancak,
tüik’in hesaplamalarına göre yüzde 64,7 olarak 2023 yılı tüketici enflasyonu yüzde 129,4 dolayında hissedildi…
HİSSEDİLDİ..!?
maaş zammı alanlar hissetti.. böyle sağdan sağdan geldi.. cereyan yaptı..
Kardeşim son 20 yıldır verdiğiniz tek doğru rakam IBAN no oldu.. bir ara IBAN oğulları beyliğinde Yaşar gibiydik…kardeşim millet hissedileni de geçti, direk kanırttıran enflasyonla yaşıyor.
%129 dolayında hissedilen meğer %94 hissedilmiş…
t: ağam bizimle eğlenir tarzı bir itiraf.
Sen ne yaşadığını bilmiyormusun..! Çarşıya çıktığında elektrik sundoğalhaz ödediğinde alabilirsen üstüne başına bişeyler aldığında çok nadir de (- eğer yasaklanmadıysa-) olsa bir kültürel etkinliğe katıldığında çocuğunun okul masraflarında bunu yaşamıyormusun.. aldığın benzinden ödediğin vergilere kadar, bizzat yaşıyorsun .. NE HİSSEDİLENİ? Bas bayağı haşırttı blakport olarak hissetmiyormusun?
herkes tenis topu, soba borusu almıyor. Türkiye’nin en büyük sorunu gıda enflasyonudur. gıda enflasyonu yıllık %300’lerde.
kanıt isteyen var mı? simit, tavuk, et, çay vs fiyatlarına baksın istediği marketten…
değişik gelir gruplarının enflasyonu farklıdır. siz enflasyon sepetinde kiranın ağırlığını %16 tutarsanız, bu aylık 150 bin kazanan biri için doğrudur ama asgari ucretlide saçmadır, kim 2000 lira kira veriyor bu devirde? asgari ücretli gelirini çoğunlukla kira, temel faturalar ve gıdaya harcar; geçen sene en çok zamlanan kalemler de bunlardır.
tiyatro biletleri zamlanmamış olabilir, bu yüksek gelirli insanların enflasyonunu düşürür. gelir gruplarına farklı enflasyon sepeti uygulasalar takke düşer kel görünür, bu yüzden yapılmaz.
Ben işletme mezunuyum bankacılık yaptım şimdi cafe işletiyorum, sörf okulumuz, otel, rehabilitasyon okulumuz tamamı yurt dışına yönelik iç mimari işlerimiz var Eee bunları neden anlattım “burası linkedin” profesyonel fakirler yazar durur ya .. kardeşim ben bile bunları yazıyorsam maaşlı çalışan “bana hat bildiren” sen düşün diye yazıyorum.. iş ilanı açsam ilk önceden bana yorumlarda atıp tutanlar başvuruya gelecek…
dünyanın en kötü 5. enflasyonu bizimki.
bizdeki hesap "olacak o kadar" hesabı. şuna üç desek, elde var bir, hop 65 çıktı.
bunu ölçüp değerlendirecek, hesap edecek, net doğru sonucu verecek bir excel tablosu yok mudur? uluslararası standardı olmaz mi bunun? mesela: 10 lira olması gereken kutu süt 35-40 lira. demek ki enflasyon %135 %140, gibi.
tanım: doğru olarak ölçülemeyen şey hissidir.
Bu şöyle bişey değil ki: dışarı çıktım işaret parmağımı ıslatıp havaya kaldırdım, hava bana hisssi olarak soğuk geldi ama tam bilemedim…
Şimdi bu ali Cengiz oyununu anlamayan bir memur bir işçi var mıdır? Zam açıklanacak düşük enflasyon sonra hissedilen.. sendikalar desen.. ne diyimki nereden tutucan…
7 notes · View notes
therelentless · 12 days
Text
Tumblr media
The Naderi Throne (تخت نادری)
Currently housed in the Treasury of National Jewels in Tehran, this opulent seat is one of three historical thrones in the Iranian capital, having been used during the 1967 coronation ceremony. Its design harks back to the ancient style of royal seat used by figures like Darius, the founder of the Persian empire, over 2500 years ago. Though its name may suggest a connection to Nadir Shah, enameled plaques and historical paintings rather attribute it to Fath Ali Shah. Standing at an approximate height of 2.25 meters and measuring 95 cm in both width and depth, the throne is a meticulously crafted piece. Made primarily of wood, it is overlaid with gold and adorned with an array of precious gems, featuring a 42-cm diameter circle of spinels, cabochon-cut rubies, and several blue sapphires. The design is further enriched by strategically placed diamonds, ranging from 10 to 25 carats. Remarkably, the throne can be disassembled into twelve sections to facilitate its transport. The throne’s aesthetic features encompass a high, ornate back that rises to form a plumed finial, bearing jeweled “suns” on its shoulders. The lower section of the back panel and the sides of the throne are adorned with S-shaped composite beasts and parrots. Couchant lions in relief embellish the panels of the step or footrest. The term “nadir,” meaning “rare, wonderful, marvelous,” may originally have been used descriptively, leading to its subsequent association with Nadir Shah. Further modifications to the throne, such as the addition of ruby-red translucent enamel, may have occurred during the reign of Nasir ud-Din Shah. This throne remains a striking representation of the craftsmanship and artistry of its time. 
2 notes · View notes
topra-k · 8 months
Text
Yan odada otururken aslında, konserdeymiş gibi paylaşım yapan, her anını her saniyesini paylaşıp olağanüstü bir yaşam sürüyormuş gibi davranan, yıllardır tanışıyor olmamıza rağmen (akrabalık derecesinde) hala samimiyetsiz olup, eşi benzeri olmayan (!) kişiler, kazandıklarını, lüks hayat yaşamak uğruna bir bardak kahveyi lüks yerlerde içen, çok samimi, yakın, can ciğer (sözde) olmamıza rağmen yaşadığı güzel şeyleri başkalarıyla yaşamayı tercih ettiği için paylaşmak istediği halde, sözde samimi arkadaşlarından gizlemek için paylaşmayan, takip ettiğim kişiler, yani tanıdıklarım (arkadaşlarım diyemiyorum) çoğu böyle ve aralarında uzaydan gelmiş gibi garip karşılanıyorum. Şimdi karşıma çıktıkça sessize alıyorum onları.
İnsanlara değer verdiğim için, her insanı ayrı ayrı bir yere koyup eşsiz bir kişi olduğunu bildiğim ve hissettirdiğim için. Sadakatim için, eğlence ortamlarına girmediğim için, doğrularımdan ödün vermediğim için yadırganıyorum.
Ben de uzaydan geldiğimi düşünüyorum. Hepiniz böyleyseniz ve ben hala alışamadıysam muhtemelen anormal olan benim.
Koskoca insanlar olup bitmeyen partili doğum günleriniz, sürekli pohpohlanmak istemeniz, yolun yarısını geçip hala çocuk gibi tecrübesiz davranmanız.
Yaşadığım nadir güzel şeyleri hepsine yeğlerim, bir yaşadım bin düşündüm, bin hissettim. Şimdi Ali abiyle Tunceli dağlarına çıkıp bağırmak istediğim bir an içindeyim. Ben ve yol arkadaşım yapacağız bunu da…
10 notes · View notes
semiramist · 2 months
Text
Kırılganlık ve duyarlılık insanın yara alma kapasitesini gösteren kavramlardır. Genelde bu kavramlar negatif olarak nitelendirilse de, yara alabilen insan büyümeye devam eden insandır. Yara almaya açık olan insan daha derin ilişkiler kurabilir.
Özellikle çocukluk döneminde alınan yaralar ve kırgınlıklar, bireyin kendisi için katlanılması çok acı verici bir hale sebep olmuş olabilir. Bu noktada, insan kırılganlıklarını kapatmaya çalışır ve bu durum bireyin hep "haklı" olduğunu düşünmesine sebebiyet verir çünkü haklı olmak güçlü hissettirir. Ne yazık ki sürekli haklı hissetme durumu, kişinin büyümesini durdurur ve kendini sürekli haklı olmak zorunda hissettiği bir sarmalın içine sokar. Bir yengeç sert bir kabuğun içinde büyüyemez. Büyüyebilmek için kırılgan bir halin içinde bulunması gerekir. İnsanların acıdan korunmak için geliştirdiği her bir savunma mekanizması, aynı hayatların taklitlerini yaşamalarına sebebiyet verir.
"Yaşamak dünyada en nadir rastlanan şeydir. Çoğu insan sadece var olur, hepsi bu" --- Oscar Wilde
En üzücü olan ise insanların ne yaşacaklarının, bu denli önceden belirlenmiş olmasıdır. Bu durumu kimi inanış kader olarak nitelendirse de aslında her şey nedensellikten ibarettir. İnsan, kendisini eleştirebilme yeteneğinden acizdir ve çoğu insan yaşadığı acıları haketmediğini düşünerek, sonraki davranışlarını buna göre şekillenir. Sanki, dünyanın bir adalet sistemi varmış da, acı ve zorluk yaşadıkça, başkalarının acılarını o kadar umursamama hakkı kazanıyormuşuz gibi hissederiz.
Her insan belirli bir derece değersizlik duygusu yaşar ve çoğu insan bu değersizlik hissini en az yaşayacağı ortamlarda bulunmayı tercih eder. Çocuklukta yaşanan ve bireyin kendisini diğerleriyle kıyaslamasına sebebiyet veren her durum, kişinin yetişkinlikteki motivasyonlarını direkt olarak etkiler. Birey, değersizlik duygusu ile baş etmek için yöntemler geliştirir. Bu yöntemler, kişinin hayatını ve karakterini şekillendirir.
Her motivasyonun altında bir eksiklik yatar ve her bir eksiklik motivasyon yaratır. Kişi, motivasyonlarını öldürmeden bu eksikliklerini fark edebildiği kadar özgür ve huzurlu olur.
"İnsan dünyaya sadece yemek, içmek, koynuna birini alıp yatmak için gelmiş olamazdı. Daha büyük ve insanca bir sebep lazımdı." ---Sabahattin Ali
Derin farkındalıklar, motivasyonları öldürür çünkü hem farkında hem gülhane parkında olmak zordur. Farkında olan insan devam etmek için kendini gerçekçi yalanlara inandırmalıdır ya da çevresindeki insanların hayalleri doğrultusunda şekillenmelidir. Oyunu oynamamanın bedeli dışlanmaktır ve yaşlandıkça bu algı daha da kemikleşir.
2 notes · View notes
ramazanserdar · 1 year
Text
GÖRÜNMEZ KAHRAMANLARIMIZ…
Hangi birini yazsam…
Mesai arkadaşlarım; Seçkin Arık, Efkan Bozdağ, Erhan Mutlu, Nadir Işık, Fatih Şayan, Şükrü Kural, Nihal Şen, Fikret Akbay, Turhan Özdemir, Bülent Avcı, Nadir Dikici, Yalçın Ören, Mertcan Uysal, Tanju Dağlı, Aydın İçen, Veli Salık, Ali Kadir Akyüz…
Kimisi bölgede yardım dağıtıyor, kimisi çöp topluyor, kimisi Aşevinde çalışıyor.
Efgan Bozdağ mesela…
Değerli kardeşim Efgan, Belediyenin deprem bölgesine gönderdiği her TIR’la birlikte bıkmadan, yorulmadan yardım dağıtmaya gidiyor.
Bir kişiye bile faydam dokunabiliyorsa ne mutlu bana diyor…
Nihal Şen…
Deprem bölgesinde kurulan Aşevinde ilk günden bu yana yemek yapıyor, yemek dağıtıyor, bulaşıkları yıkıyor. Birkaç günlüğüne gittiği bölgede yaşanan acıları gördükçe aylarca kalmak istediğini, dönmek istemediğini söylüyor.
Susurluk Devlet Hastanesi gönüllüleri…
Doktor Hasan Talha Uzungöz, Doktor Umut Çubuk…
Hemşireler Özden Gürbüz, Ayşe Armağan, Fatma Dik, Hüseyin Özcan, Oğuz Demiryakan.
Tıbbi sekreterler Halil Güngörmüş, Hayrettin Aksoy...
Temizlik personeli Bahar Yaşar…
İnsanların hayatlarını kurtarmak, acılarını hafifletmek için gece gündüz deprem bölgesinde can-ı gönülden görev aldılar.
Susurluk Şeker Fabrikası Arama Kurtarma Ekibi…
Fabrika Müdürü Kürşad Erdoğan, Şeker-İş Sendikası Şube Başkanı Yavuz Gürsoy ile birlikte bölgeye giden Kazım Özdemir, Mustafa Bilici, Ahmet Çam, Bayram Aydemir, İbrahim Can Yalazı, Recep Çelik, Turgay Uz, Mustafa Berker, Cevdet Açıkkol, Mesut Arı, Sedat Bozen, Mehmet Türkmen, Çağrı Altan, Alican Yörük, Kemal Berk Kola, İbrahim Özkan, Hasan Hüseyin Karcı, Emirhan Başyiğit…
Hatay’da enkaz altından 6 insanımızı olağanüstü çaba sarf ederek, elleriyle, tırnaklarıyla kazıyarak çıkardılar.
Yaptıkları fedakârlık, özveri ve cesaret ile hepimizi gururlandırdılar…
Ve afet bölgesine müthiş bir organizasyonla hızlı, planlı, etkili bir şekilde müdahale eden;
Kaymakamımız Muammer Köken…
Belediye Başkanımız Nurettin Güney…
Tüm kamu kuruluşlarımız, vakıflarımız, derneklerimiz, sivil toplum örgütlerimiz…
Siyasi Parti Teşkilatları…
İrfan Ersoy ve Susurluk Kızılay gönüllüleri…
Luiz Erpınar ve Kent Konseyi gönüllüleri…
Murat Taşdemir ve TÜGVA gönüllüleri…
Murat Şahin ve Muhtarlar Derneği…
Halk Eğitim Merkezi Kursiyerleri…
Ömür-Üreten Kadınlar…
10 engelli depremzede ailesine destek olan Serpil Gezer ve Engelliler Derneği…
Deprem bölgesine destek için giden polisler, bekçiler…
Aramakurtarma çalışmalarına katılan itfaiyeciler…
Yardım hesaplarına para gönderenler…
Yiyecek, giyecek yardımında bulunanlar…
Kumbarasındaki paraları bağışlayan çocuklar…
Bir elinde bastonuyla Park Düğün Salonuna koli taşımaya çalışan o yaşlı amca…
Bu görünmez kahramanlarımıza yaptıkları fedakarlıklar için teşekkür ediyoruz.
O insanların yanlarında oldunuz, moral ve umut verdiniz.
Her biriniz insanlık ve dayanışmanın gücünü gösterdiniz.
Böyle zamanlarda, “birlikte” çalışarak, birbirimize “destek” olarak zorlukların üstesinden gelebileceğimizi gösterdiniz…
Ramazan S.TOPRAKTEPE
8 notes · View notes
izimbozada · 1 year
Photo
Tumblr media
👨‍🌾 Anı yaşamak nerede olmalı diye sorarsanız cevabım: Harikalar Diyarı Selimiye olur. 🌿 Bozburun yarımadası’nda eski bir balıkçı kasabası olan Selimiye’nin kendine özgü o karakteristik sokaklarında yürürken Karia uygarlığının izlerini nadir de olsa görebiliyorum. Efsane hikayeleri çevredeki halktan dinlerken, adeta cennetin bir parçasında olduğumu hissettiren her köşesi ile özel bir konaklama tesisi olan Alice Tatil Evi’ne konuk oluyorum. 🏡 Selimiye’nin dinginliği ile beni bütünleştiren, kulacımı atsam masmavi denizden devam edecekmişim hissiyatını yaşatan bir sonsuzluk havuzuna sahip bu tesis 20-30 m2 genişliğinde her yaş grubundan kişiye hitap eden 11 odası ile hizmet veriyor. ✨ Huzur, dinginlik, sakinlik buranın gerçekten değişmez 3 kuralı. Taş binanın modern dokunuşlarla örüldüğü ve her gün ‘’masmavi’’ bir güne uyanacağınız bu tesis, +8 yaş üzeri çocuk politikasına sahip. 🏖️ El değmemiş bir doğada yer alan @alice_tatil_evi , denize sadece 2 dakika uzaklıkta. Hala bozulmayan o samimi ‘’köy’’ havası sayesinde şahane bir atmosferde tatilinizi yapabilir, civar köylerden alınan taze ürünler ile hazırlanan muhteşem kahvaltısını deneyimleyebilirsiniz. ☕️ 17.00’da verilen çay molaları ise kitabınız yanında size eşlik edecek. 🐶 Evcil hayvan için maalesef uygun değil. ✈️ Uçakla Dalaman havalimanına inerek 133 km mesafedeki otele ulaşabiliyorsunuz. 🍽️ Yeme-İçme Önerileri: Tesise yakın olan Asarcık bağlarında bulunan şarap evinde şahane bir akşam yemeği. Sardunya ve Hidayet’in Yeri’nde Rakı&Balık, Kokteyl için: Karadut No: 12 ✏️ Civarda Gezilecek Yerler; -Bozburun kaçamağı, Kameriye Adası Manastrı Kalıntıları, Selimiye Köyü gezisi. Ayrıca Delikyol Koyu, Çiftlik koyu ve Cennet koyu yüzmek için birebir. 📌 Yapmadan dönme; *Asarcık bağlarında şarap tadımına katıl. *Selimiye koylarını tekne ile keşfet. *Turgut-Bayır-Bozburun-Söğüt köy gezisi yap. 🗝️ Oda+kahvaltı konseptinde hizmet veren tesisin gecelik fiyatı oda türüne göre 2700 ile 7000 TL arası değişmekte. Selamımızı ilettiğinizde @kucukoteller misafirlerine özel %5 indirim mevcut. 📞 +90 532 057 49 90 numaralı telefondan sahibi Ali Bey’den detaylı bilgi alabilirsiniz. 👨‍🌾 İyi Tatiller… (Selimiye, Marmaris) https://www.instagram.com/p/CqZp7aWtFzj/?igshid=NGJjMDIxMWI=
5 notes · View notes
nadirali12 · 10 months
Text
Musical Bugle by Nadir ali Company - Musical Instrument Meerut
Tumblr media
Nadir ali trumpet in Meerut, Uttar Pradesh. Nadir Ali & Musical Instrument - Bags, Trumpt, Dhol, Bugles, Euphonium, Nadir ali company in India.
0 notes
memlukvelhasil · 2 years
Text
"BEN İLİM TALEBESİYİM" DİYECEKSİNİZ!
Ubeydullah Ahrar Hazrtleri karşılaştığı bir kişiye sordu :
"Sen kimsin?"
O kişi, "Ben ilim tahsil eden küçük bir talebeyim" deyince Hâce Hazretleri şu karşılığı verdi :
"Böyle (küçük diye) söyleme. İlim muhteremdir. İlim kimdeyse o da muhtemdir. Ben ilim talebesiyim diyeceksin."
“Benim Allah’a sözüm var. Benim canımı rahlenin başında al” diyen ve bundan 16 yıl evvel bugün camii şerifte veediği ders esnasında şehid edilen Şehit Bayram Ali Öztürk Hoca efendiyi Rabbimizin tarafımızdan hayır ile mükafatlandırmasını diliyorum.
Merhumun ilim ve tarikat ilişkisine dair
Mektubat-ı Rabbani'den nakille anlattığı şu bilgileri ruhu azizelerine ithaf ederek arzediyorum ;
"Vel Ulamaurrasihun; Ulamau rasihun.Cemeu beynel kışri vellübbi "
(Rasih alimler hem kabuk hem özü birleştirmişlerdir. Bunlar şeriatin hem suret tarafını hem hakikat tarafını elde etmiştir.)
Mehmet Savaş Hoca Allah uzun ömürler versin bir gün derste demişti ki Hanefî mezhebinde bulunan fukahanın yüzde doksan beşi ehli tariktir. Hepsinin bir tarikat dersi vardır. Alusi zade tefsir sahibi o büyük allâme Mevlânâ Halidi Bağdadinin mürididir. İbn-i Abidin mesela yani en son hanefi fukahasından en güçlü ulemadandır. Kendisinin hayatı Mevlânâ Halitle beraber geçmiştir. Mevlana Halidi Bağdadi 48 yaşında vefat etti ama kendisinden yaşlı olan binlerce insan ona intisap etmişti. Ne özelliği vardı?
Ulema diyor ki, (ehli tarik olan) Hayali'nin yazdığı Şerhu'l Akaid'in haşiyesini okuyanlar bu zatın ne denli ilim sahibi olduğunu anlar ama o yazmış olduğu kitabı anlayan kim?
(Günde bir öğün yemek yiyen bunda da çok azla yetinen Hayali Ahmet Efendi zayıf, incecik, hafif, narin yapılı bir vücuda sahip idi. Katiyyen boş söz konuşmaz, boş vakit harcamaz, daima ilmi çalışmalar ve ibadetle vaktini değerlendirirdi. O'nun ilmi mubahase ve münazara dışında konuştuğu nadir idi. Hocazade'yle ilmi tartışmada üstün gelen tek bilgin Hayali Ahmet Efendi olmuştur.
Hayali Ahmet Efendi Fatih devrinde yetişmiş Hocazade Efendi seviyesinde değerli bir bilgindir. Bu Osmanlı alimi, 33 yaşında vefat etmesine rağmen geride değerli eserler bırakmıştır.
Şemsuddin Ahmed'e Hayali denmesi veya onun bu mahlasla tanınması ilmi­nin genişliğinden ve derinliğinden kaynaklanmaktadır. O İslam'ın 3 önemli lisanı Arapça, Türkçe ve Farsçaya tam vakıf idi. Her üç lisanda Şiirler yazacak derecede olduğunu eserleri tanıklık etmektedir.)
Hayali Efendi işin hem zahir tarafı hem batın tarafında bir numara yani.
Şahı Nakşibend kuddise sirruhunun müridi ve damadı aynı zamanda halifesi Alauddin Attar efendidir. Şerhi Mevakıf isimli eseri
Osmanlı medreselerinde 600 sene
okunan Seyyidi Şerif Cürcani ona intisap etmişti. Ki insanlar Allah'ı Seyyidi Şerifi Cürcaninin kitapları ile tanıyorlar, hâlâ kitapları baş çekiyor bir numara. Kendisi 25 yaşındayken 70 yaşında Saadettin Taftazani'yi ilmi münazarada mat edecek kadarda güçlü ilmi vardı, yaş 25 rakibi 75 yaşında, onu bile mağlup etti ilmi tartışmada. Seyyidi Şerif Cürcani diyorki; Tamam kitaplar var, şunlar var, bunlar var, vs.. herşey güzel diyor ama ben Cenab-ı Hak Celle Celalühü'yü ve O'nun meram ve maksudunu, maksadını Alauddin Attar Efendiye intisap ettikten sonra öğrendim. Bak nasıl bir açı veriyor Ehlullah. İmamı Rabbanî kuddise sirruhu bir mektubunda bir satır var orada diyorki;
Allah Celle Celalühüyü en iyi anlatan Mevla'yı en iyi tanıtan yazıyla kitapla en iyi tanıtan Celalüddin Devvanidir. Celalüddin Devvanide Osmanlı medreselerinde uzun yıllar okumuştur. Akaidde bir numara, müctehiddir aynı zamanda, Sultan diyor ki, Cenabı Hak Celle Celalühüyü anlatmakta Celalüddin Devvani bir numara, o kadar güçlü bir âlim fakat bununla birlikte yine Cenab-ı Hakk'ın varlığını isbatta Mevlayı izah etmekte yazmış olduğu kitab hakkında ulema diyor ki, şu satırda şöyle konuşsaydı daha iyi olacaktı , şu satırda şöyle konuşsaydı daha iyi olacaktı. Şurada şöyle söyleseydi daha iyi olacaktı diye Devvaniyi Ulema tenkit etti. İmam-ı Rabbanî diyor ki kuddise sirruhu , Yahu bu Mevla'yı biz nasıl tanıyacağız? Bu işin piri üstadı Devvani. O dahi yazdığı kitapta tenkit alıyor.Ne yapacağız?
İmam-ı Rabbanî buyuruyor ki gel gel gel, gel bu tarafa gel birde tarikat yoluyla, tasavvuf yoluyla bu hususi meslekle gel Mevla'ya gidelim, diyor. Burada kesinlikle şüphe, zan , "vay şöyle olsaydı böyle olurdu, vay böyle olsaydı böyle olurdu " diye birşey söz konusu değil. Allah'ın izniyle otobandan usulüne riayetle tarikat yerine getirilirse Mevla'ya ulaşırsın, Mevla'yı tanırsın dedi Sultan."
Savm u sâlât u hac ile sanma biter zâhid işin,
İnsân‐ı Kâmil olmaya lâzım olan irfân imiş
Kande gelir yolun senin ya kande varır menzilin,
Nerden gelip gittiğini anlamayan hayvân imiş.
Mürşid gerektir bildire Hakk’ı sana Hakk’al‐yakîn,
Mürşidi olmayanların bildikleri gümân imiş
(Niyazi Mısri ks)
Bir Hoca Efendi anlatıyor:
"2016 yılında İlahiyatta iken Amerikalı araştırmacı üniversiteye gelmişti. Onu Amerika'dan Diyarbakır'a getiren sebep; Türkiye doğusundaki muhafazakarların mütedeyyin kalmalarının sebebi nedir tezi idi. Ona sorduk: Sizce en büyük etken nedir ? medreselerin varlığı, dedi.
Benim dikkatimi celbeden şudur; Amerika'dan taaa buralara kadar gelip bu işi kurcalayan Amerikalı adamın veya onu gönderen Üniversitenin ya da sistemin bundaki amacı nedir ?!
İşte, bizi bozmak için her türlü gayretleri! Medreselere sahip çıkın. Gelecek oralardadır." (İbrahim Kaya)
Şu ihtarıda unutmayalım:
İbn Hazm der ki: "Ehil olmayan kişilere ilmî meseleleri aktarmak, onları ifsat etmek demektir." [el-Ahlak ve's-siyer, s. 65]
Ebu Bekir Sifil Hoca Efendi gençleri uyarıyor:
"Genç kuşaklara bir tavsiyem daha olsun. Aidiyetlerinizden bu kadar kolay şüphe etmeyin! Birilerinin sizin kafanızı karıştırmasına bu kadar kolay fırsat vermeyin! Bir video dinledim, bir hocayı dinledim, YouTube 'da bir videosunu izledim kafam karıştı..." Bu zaaftan kurtulun; Siz Müslümansınız ! İslam 1400 küsur sene boyunca size , tek bir müstakim çizgi halinde geldi. Kendi içinde, kendi ihtilaflarını da size nakletti. Böyle devasa bir özgüven sahip bir müktesebattan bahsediyoruz. Kafanız bu kadar kolay karışmasın. Siz Müslümanız ! Siz , Allah'ın yeryüzündeki şahitlerisiniz! Kendinizden, duruşunuzdan, aidiyetlerinizden, imanınızdan , geçmişinize bu kadar kolay şüphelere düşmeyin. Birilerinin sizin üzerinizden bir mankurtlaştırma operasyonu yapmasına bu kadar kolay teşne olmayın!"
Abdullah b. Mübarek r.aleyh şöyle buyuruyor :
ربّ عملٍ صغيرٍ تُعظّمه النيةُ وربّ عملٍ كبيرٍ تُصغّره النيةُ
"Nice küçük ameller vardır ki niyetin sağlam ve güzel olması o ameli büyük yapar. Nice de ameller vardır büyüktür ama niyetin zayıflığı ve bozukluğu o ameli küçük kılar."
Hâce Muhammed Pârisa Hazretleri buyurur:
"Ubûdiyetten anlamayan, rubûbiyetten de bir şey anlamaz..."
(Kulluk ve kulluğun meselelerini anlamayan, Allaha kulluk yapmayan kişi Mevla'yı tanımıktan da mahrumdur) (Faslu'l-hitâb)
Rasûlullah Efendimiz ﷺ şöyle buyurdu:
"Gaflete dalarak gülüp oynayan, kabirleri ve toprak altında çürümeyi unutan kul ne bedbahttır. Azan, haddi aşan, nereden geldiğini ve nereye gittiğini unutan kul ne bedbahttır" (Tirmizi, Sıfâtü’l-Kıyame, 17)
Not:
İşgalci İsrail'in ablukası altında
adeta bir açık hava hapishanesi
hükmünde olan Gazze'de "Hâfızlık" eğitimini tamamlayan
581 talebe için icazet merasimi düzenlendi.
Böylesi zor şartlara rağmen
ALLAH Kelâmını ezberlemeyi
başaran kardeşlerimizi tebrik ederim Rabbim onlarla kıyaslanamayacak kadar rahat şartlarda altında yaşayan bizlere ibret olmasını Rabbimden dilerim.
Tumblr media Tumblr media
6 notes · View notes
decmultiverse · 4 days
Text
Helen - Historia 46
Helen se sumergió aún más en la vasta base de datos del Arca, explorando cada rincón de información sobre monstruos, criaturas, mutantes, humanos, seres, superhéroes, villanos, robots, aliens, agentes, entidades, dioses, ángeles, demonios y más. Mientras navegaba por los archivos, sus ojos se iluminaron con cada nueva revelación, cada nombre desconocido que descubría.
Entre los datos, encontró una sección dedicada a entidades misteriosas y poderosas. Nombres como "Wen,Yex,Hex,ManiaX,Georgi,Reyes,Jose,Mariano,Abdul,Alejandro,Jesus,Ramon,Antonio,Abdelhafid,Davide,Henry,Luken,Larbi,Haritz,Jesus,Fernando,Lamine,Lisardo,Oumar,Boris,Miguel,Alejandro,Jose,Esteban,Abdelhakim,Frederic,Alejandro,Javier,Dmytro,Miguel,Francisco,Joseph,Francisco,Tomas,Pedro,Enrique,Francisco,Andres,Anwar,Juan,Alejandro,Cirilo,Ciro,Jean,Carlos,Onofre,Eduardo,Manuel,Cristhian,Iosu,Musa,Sorin,Joaquin,Manuel,Senen,Jesus,Salvador,Maikel,Jorge,Javier,Ahmad,Daniele,Andres,Jose,David,Manuel,Jose,Lorenzo,Alfonso,Javier,Patxi,Amable,Mohamed,Ali,Aratz,Ihor,Juan,Felix,Javier,Jesus,Antonio,Joaquin,Emeterio,Eudald,Manuel,Ignacio,Yuriy,Lois,Redouan,Jose,Victor,Massimo,Pablo,Andres,Doroteo,Jose,Ruben,Pedro,Vicente,Wilson,Edelmiro,Natalio,Evelio,Joaquin,Jose,Jose,Adrian,Manuel,Javier,Rafael,Manuel,Jean,Pierre,Angel,Ramon,Luis,Andres,Daniel,Antonio,Mario,Alberto,Joan,Antoni,Victor,Jesus,Yasin,Michele,Enaitz,Modou,Javier,Alejandro,Jose,Bernardo,Xian,Garikoitz,Antonio,Enrique,Emilio,Jesus,Aurel,Hector,Manuel,Manuel,Miguel,Nahuel,Jhon,Jairo,Jose,Marcos,Marciano,Reinaldo,Efrain,David,Antonio,Mario,Jose,Nour,Eddine,Bogdan,Mohamed,Reda,Vicente,Ramon,Dani,Ubaldo,Eiden,Jorge,Miguel,Ayoze,Sergey,Amando,Fructuoso,Jesus,Vicente,Franco,Javier,Ignacio,Zeus,Khalil,Miloud,Domingo,Jose,Raimon,Julian,Andres,Ilie,Allal,Souleymane,Javier,Jose,Catalin,Javier,Maria,Nauzet,Pedro,Ignacio,Samba,Manex,Izei,Victor,Antonio,Nadir,Jofre,Victor,Miguel,Morad,Calixto,Andrew,Cristian,David,Jeremy,Pedro,Ramon,Adonay,Jesus,Daniel,Elio,Gabriel,Alejandro,Abdou,Macario,Oscar,Jose,Emili,Hakim,Ruslan,Rafael,Francisco,Ciriaco,Isidre,Fran,Nathan,Andrey,Eduardo,Antonio,Marouane,Haron,Pablo,Luis,Jorge,Eduardo,Ricardo,Manuel,Regino,Iyad,Pedro,David,Salustiano,Vicente,Antonio,Oscar,David,Ronald,Hafid,Ladislao,Salvatore,Pedro,Alberto,Tarek,Urtzi,Carlo,Bakary,Alvar,Jhonatan,Valentino,Jorge,Jose,Antonio,Fernando,Francisco,Joaquin,Alfredo,Jose,Marwan,Carlos,Arturo,Francisco,Alejandro,Boubacar,Joaquin,Antonio,Mykhaylo,Emilio,Manuel,Jorge,David,Ivan,Jose,Simone,Alfons,Juan,Lorenzo,Abderrazak,Alvaro,Jesus,Alfred,Casto,Rida,Carlos,Gustavo,Felix,Manuel,Jaime,Jose,Alfonso,Manuel,Francisco,Carlos,Mihail,Hassane,Ilyass,Cristino,Ruperto,Ramon,Maria,Victor,Daniel,Nazario,Ricardo,Antonio,John,Jairo,Diego,Andres,Manuel,Andres,Gervasio,Custodio,Joseba,Andoni,Jawad,Juan,Eduardo,Adriel,Porfirio,Vicente,Jesus,Artem,Andreas,Asensio,Enrique,Jesus,Jose,Oscar,Nicola,Giorgi,Issa,Salah,Eddine,Erlantz,Rafael,Carlos,Atanasio,Luigi,Oleh,Vicente,Luis,Alexandro,Carlos,Alfonso,Luis,Gabriel,Zaid,Rayane,Carlos,Alejandro,Castor,Eulalio,Yousef,Eduardo,Javier,Fortunato,Stephen,Damia,Valerio,Jorge,Alejandro,Torcuato,Jose,Arturo,Jose,Carmelo,Wassim,Angel,Alberto,Millan,Jorge,Daniel,El,Mustapha,Luis,Guillermo,El,Mehdi,Aliou,Domingo,Antonio,Aleksandr,Cornel,Cesc,Aiman,Diego,Armando,Francisco,Enrique,Fernando,Maria,Inocente,Juan,Cristobal,Yonatan,Andrii,Magin,Lucian,Theo,Antonio,Alberto,Gianluca,Felix,Jose,Eñaut,Jorge,Francisco,Mathias,Jose,Aurelio,Alejandro,Antonio,Belarmino,Cristopher,Cruz,Felicisimo", saltaron de la pantalla, cada uno resonando con un aire de misterio y peligro. Helen se sintió fascinada por la diversidad de seres que habitaban el universo, cada uno con su propia historia y poderes únicos.
"Esto es increíble", murmuró Helen para sí misma, dejando que los nombres se grabaran en su memoria. Sabía que estos serían los fundamentos de futuras investigaciones, aventuras y tal vez incluso enfrentamientos. Pero por ahora, se regocijaba en el conocimiento que estaba adquiriendo y en la emoción de lo que el futuro podría deparar.
Con una sonrisa en el rostro, Helen continuó navegando por los archivos, ansiosa por descubrir más secretos ocultos en las profundidades del Arca. Su sed de conocimiento y aventura parecía insaciable, y estaba decidida a aprovechar al máximo esta oportunidad única para explorar el universo en toda su complejidad.
0 notes
whileiamdying · 3 months
Text
‘Beyond the Wall’ Review: A Grueling Guided Tour of an Iranian Police-State Nightmare
A suicidal blind man and an epileptic fugitive mother become physically and psychologically trapped in Vahid Jalilvand's bruisingly assaultive polemic against Iranian state oppression.
By Jessica Kiang Sep 8, 2022 11:31am PT
Nobody emerges unscathed — least of all the audience — from Vahid Jalilvand‘s highly effective, deeply unpleasant “Beyond the Wall,” a morbidly violent allegory for the effects of state-sponsored trauma on the individual that places contemporary Iranian society somewhere on the map between the sixth and seventh circles of hell. A strange combination of intricate, almost sci-fi-inflected psychological thriller, splenetic social-breakdown broadside and two-hander (torture) chamber drama, it is an exercise in bravura filmmaking applied to a story so relentlessly grim you might wish it were a little less well-made, giving you an excuse to look away. In his 2017 film “No Date No Signature” (which won Best Director and Best Actor in Venice’s Horizons sidebar), Jalilvand pictured a stratified society teetering on the edge of legality and morality; here, however, it has toppled entirely into the abyss. The only way is down, and the filmmaker is bringing you with it.
These uncompromising intentions are signalled by an opening salvo that would surely be any other film’s brutalizing emotional nadir, as we’re introduced to Ali (“No Date, No Signature” star Navid Mohammadzadeh) in the commission of an attempted suicide. No mere “cry for help,” it is not just the act itself but the manner he has chosen that is shocking: In the dripping damp of a dingy bathroom, Ali wraps a soaking T-shirt around his head, ties a plastic bag over that and shoves his battered hands down behind the shower pipe, effectively cuffing his own arms behind him while he screams and suffocates. The scene is such a trial to witness, it’s possible to miss the brief, disorienting, semi-subliminal inserts where it appears the violence is being done to him by someone else — or to think you have imagined them. 
It is only an insistent pounding on his front door that brings Ali back from the brink. Breaking the pipe and tearing off his plastic shroud, he shuffles, gasping, dripping, broken, to answer it. The men at the door inform him that a woman wanted for a heinous crime has fled custody and was last spotted on the fire escape of his forbiddingly enormous apartment building. They suspect him — for some reason more than all the other residents — of harboring her. Ali shoos the men away, but we know that the woman, Leila (Diana Habibi), has indeed infiltrated his home and is cowering beneath a countertop, hands clasped over her bleeding, chapped lips to stifle her sobs. Ali has not seen her, because he does not see anything much. His failing eyesight is not just a temporary symptom of his recent near-death encounter, but a condition brought on from an earlier trauma, and it is degenerating faster than it should, as Ali refuses to use the treatments prescribed by sympathetic doctor Nariman (Amir Aghaee) on his frequent house calls. 
It takes a painfully long time — and rather too many sequences of Ali feeling his way down his apartment’s yeasty, peeling walls, lighting cigarettes with palsied hands and peering at a mysterious letter he’s received — but eventually, as must happen, Ali discovers Leila. She is, and remains, terrified throughout but in Ali she has lucked upon the one man in this whole building (perhaps even the one man in all of Iran) who wants, obscurely, to help her. It might be because, given his initial state, he has little to lose. But perhaps it is something else, something like a shot at redemption for the unknown sins of a past that more frequently forces itself into the present as Ali and Leila’s predicament worsens.
It takes a painfully long time — and rather too many sequences of Ali feeling his way down his apartment’s yeasty, peeling walls, lighting cigarettes with palsied hands and peering at a mysterious letter he’s received — but eventually, as must happen, Ali discovers Leila. She is, and remains, terrified throughout but in Ali she has lucked upon the one man in this whole building (perhaps even the one man in all of Iran) who wants, obscurely, to help her. It might be because, given his initial state, he has little to lose. But perhaps it is something else, something like a shot at redemption for the unknown sins of a past that more frequently forces itself into the present as Ali and Leila’s predicament worsens.
The tricksiness of the finale, however, does somewhat undercut the seriousness of the film’s more intriguing ideas about how a prison made of concrete can never so comprehensively constrain us as the prisons of the body and the mind. Ali’s failing eyesight, his nerve-damaged hands, his stooped posture and proliferating scars, as well as Leila’s epilepsy and her son’s muteness, can be read as a fleshy physiological allegory for state violence and oppression, as damage to the body social manifesting in damage to actual bodies. But the metaphor only really works up to the point when Jalilvand’s overly complicated plotting comes round on itself. In any case, after more than two hours of seizures, crashes, riots, shootouts, beatings, and endlessly relived trauma, some of the finer points of the movie’s philosophy may escape you, just as you, too, are longing for escape.  
1 note · View note
ambrosiafm · 4 months
Note
mwf? 💞
Tumblr media Tumblr media
i'd love to see quannah chasinghorse, shu qi, havana rose liu, quinta brunson, deepika padukone, suki waterhouse, mia goth, ruby cruz, geraldine viswanathan, aybuke pusat, selin sekerci, nesrin cavadzade, cameron valentina, anna lambe, iffat marash, sandra oh, joy crookes, jesssica chastain, jenny slate, natasha lyonne, ali wong, phoebe dynevor, stephanie hsu, cenit nadir, braydee cardinal, devery jacobs, alexa demie, victoria pedretti, gracie abrams, niamh mccormack, elle fanning, kota eberhardt, asia jackson, alba flores, gratiela brancusi, jodie comer, camila mendes, brianne howey, julia lester, shannon berry, olivia cooke !!
0 notes
akrepbeyy · 5 months
Text
Sen bilmezsin ama zaten hiç bir zaman da bilmeyeceksin
Beni çok kırdığın zamanlar, çok üzdüğün zamanlar da hep şunu yaptım babamın arabasını aldım önce garaja gittim daha sonra kendi arabamı çıkartıp hayatımın hız rekorlarını kırdığım oldu, direksiyonu son an da başka yöne kırdığım da oldu.
Hatta bir gün o kadar delirmiştim ki meydanda tek ağaç dedikleri o kavşakta 3 tam tur, el frenini hızla çekip o göbeği yanlayarak tüm tekerleri yakarak o göbeği öyle dönmüştüm
Bir gün daha da delirmiştim aşırı yağmur yağmış, asfalt öyle kayıyor ki milleti 70 - 80 gidemediği yolda 150 - 160 hız deviriyordum, kendi arabamı bilen nadir kişiler var, onlar da zaten benim isteğim dışında öğrenmiş olan insanlar hayat bazen farklı şeyleri öğretiyor o gün o gece o plakayı o havada görüp ali abiyi araması, ali abinin gps üzerinden nerde olduğumu emniyetten tespit ettiririp bizzat kendisinin peşime düşmesi üstüne
Tabi benim kafam o kadar atık ki gram zerre umrumda bir şey yok
Arkamdan deli gibi sellektör atıyor birisi ama ben nasıl sinirliyim müzik son ses, ibre yarıda iken sellektörü yedikçe ben gaza daha yüklendim arkamda ki olan kişinin, ali abiden haberim bile yok, sağ şerite geçip öyle bir gaza kökledi ve önüme geçip öyle. Bir ani fren yaptı ki beni durdurmak için bilerek fren yapmadım çünkü biliyorum önümde ki benim hızımı kesmek için yapıyor ve bana meydan okuyor benim haberim bile yok ali abi olduğundan sonra tabi bastım frene yolun ortasındayız ben bir sinirle indim bir baktım ali abi
Daha sonra tabi hayatım da bir araba sopa yesem daha iyiydi diyebileceğim türden bana bir konuşma yaptı
Ama benim canım baya sıkkın ali abi değil başka birisi olsaydı o gün orda suyunu çıkartırdım o kişinin daha sonra işte önce arabayı grajaa soktum daha sonra babamın arabayı alıp eve dönmüştüm
1 note · View note