Tumgik
#kuşlar ölüyor
Text
- beni ne kadar seviyorsun miniğim?
+ nietzsche'nin deliliği sevdiği gibi. sergei'nin intiharları. ahmatova'nın kadehleri gibi. bukowski'nin mavi kuşu. küçük prens'in gezegenindeki gülü. zeze'nin şeker portakalı gibi. tutunamayanlar romanındaki efendi olric gibi de olabilir. beş yaşındayken sokakta ölü bulduğum kuşlar gibi. öyle. sevmek değil bu..
+ nietzsche delirerek öldü, sergey intihar etti, ahmatova zaten kadehlerde boğuldu, şeker portakalı ağacı kesildi, mavi kuş desen artık kafeste değil. ama sokaklarda hala kuşlar ölüyor ve ben seni hala seviyorum.
74 notes · View notes
etheromanie · 9 months
Text
"aklını sürekli kökünün nerede olduğunu bilmediğin o şeyin dallarına doladıkça içindeki karanlık büyüyor. sanıyorsun ki boş bir bank bulup denizin kıyısında tüm gün otursan mutlu olacaksın. huzuru aklını boş bıraktığın anlar zannediyorsun. oysa değil. zihin sandığın gibi kanepede oturup sürekli değişen ekrana bakmakla rahatlamıyor. konuşmaya devam ediyor. yapmasaydın, diyor. sen gittiğinde oldu bunlar, diyor. tam orada o lafı söylemeseydin, bu iş buraya gelmezdi, diyor. duvarları iki ton daha koyu renge boyamalıydın, bu kakülü bu kadar kısa kestirmemeliydin, o son dilim ekmeğe reçel sürüp yememeliydin. özür dilemeliydin, peşinden gitmeliydin, kapıları kilitlemeliydin. daha alımlı yürümeliydin, daha tutkulu öpmeli ve yalnızca gülümserken fotoğrafçılara poz vermeliydin. susup boyun eğiyorsun. içinde sen olmayan ama sana benzeyen biri konuşmaya devam ediyor. sen sessiz kaldıkça onun sesi yükseliyor. ürkek bir ceylan gibi göz göze gelmemek için biten dizi bölümünü hemen yenisiyle değiştiriyorsun. gün ölüyor. içine tohumlar atıp sulayacağına, çöpler atıp kirletiyorsun.
aynaya bakmıyorsun. kendini kurumuş bir dal, çatlamış bir kadeh, çürümüş bir elma gibi görmekten korkuyorsun. soyununca içine doğru açılmış bir delik fark edersen diye günlerdir yıkanmıyorsun. güneşli havalar yüzünü güldürmüyor. parkelerin üzerinde toz topakları döne döne yuvarlanıyor. saçlarının uçları kırık. dişlerin kamaşıyor. elinde bir türlü bitiremediğin kalın bir kitap. arada kafanı kaldırıp dışarıya bakıyorsun. sokakta tek bir hareket yok. yalnızca kuşlar. dönüp dönüp bir apartmanın yanındaki ağacın yeşillenen dallarına bir yolun karşısındaki evin bacasına konuyorlar. o kadar. canları sıkılmıyor. bir avuç canları var, sıkılmaya yetmiyor.
bugün günlerden neydi diye düşünüyorsun. bir günün daha üzerine basmadan diğerine atlıyorsun. ses yok evde. çıt çıkmıyor. mutsuzluğuna bir isim koyamıyorsun. uykulu gibisin. oysa yeni doğmuş bebeklerden birazcık daha az uyuyorsun. yüzünde yastık izleri. ayağında yün çoraplar. kapıdan çıkacak gibi sürekli koridora doğru yürüyorsun. kendine yapacak bir iş icat etmek istiyorsun. üzerinde eprimiş pijamalar. dışarıda oturulacak tüm sandalyeler kapılmış. yüzün incelmiş. bir gizli düğme var içinde saklanan. bulsan basıp açacaksın içinin kapağını. bulamıyorsun. bir avuç hevesin var, bulmaya yetmiyor."
14 notes · View notes
wehuzunngeldi · 1 year
Note
şiiri bulamadım her yerde kitap olan var kitabın içinde ise böyle bir şiir yok
Güzelliğin geçici olduğunu senden öğrendim
Emeğin aşktan büyük bir hazine olduğunu senden
Zaman, kâküllerinden doğar topuklarından batardı
Al yeşil soluğum, yarasına döndüğüm, sözümün sahibi
Sevmenin, dünyayı sevmek olduğunu senden öğrendim.
Kimi seviyorsan acısı sende kalıyor
İyi ki seninle yaşadım dünyayı…
İnsan acısından utanır mı
Döktüğüm yaşlarla zehirleniyorum
İki kişilik bir yalnızlığım fotoğraflarının önünde
Birisi alıp götürdüğün, öteki bırakıp gittiğin.
Sen evsiz yapamazsın
Alıp getiriyorum
Ben ölmeden sana ölüm yok, bunu unutma
Dünyanın bütün çiçekleriyle
Bütün şarkılarıyla, şiirleriyle
Murat damlası, acı salkımı çocuklarıyla
Burada tutacağım seni
Kalp, eşyadan daha hızlı soğuyormuş
Yüzüm bir gelecek atlası. Başım önde dönüyorum bütün yürüyüşlerden. Mavilik yitirdi hükmünü. İpi kopmuş bir boncuğum senden sonra. Bedeni olmayan bir zaman, odalarda.
Bir şey söylemeden gidenler
Bir şey söyleyip de unutanlar
Tanrı yalnızlığı senden yaratmış.
Gidelim diyorum. Gidelim diyorsun. Sermayemiz hayal.
Çengeli mezarına asılı
Bir soruyum dünyanın ortasında:
İnsan neden ölür Hatice
Ölüm neden vardır?
Seni unutacak ömrüm kalmadı
Bir soğuk zamanın akşamında
Dönüp yine sana başlıyorum…
İnsanlar ölümü çok yanlış biliyor
Arasalar seni, gelseler
Öyle çok şey var ki konuşacak.
Gözyaşımın sahibi
Ne zaman alnımı camlara dayasam
Kanatlarını canıma batıra batıra
Sana uçuyor bütün kuşlar.
İster ölüm olsun ister ayrılık
İnsan unutur mu var olduğu bedeni.
Dünya sözüm, can evim
Bir gün ağzından uzak gülerse ağzım
Tanrı gökyüzüyle boğsun beni.
Beni unutmaktan koru
Beni yalnızlıktan koru
İçimdeki merhamet soğumasın
Yüzünü çevirme acımdan
Beni taşa dönmekten koru.
Yeri değişen her şeyin
Seni biraz daha uzaklaştırdığını söyledim
Öylece baktılar yüzüme.
Ağzım yarım kalmış arzularından bir avaz
Tuttum şiirler yazdım unutma diye beni.
Boşluk kendine çevirdi beni. Her şey ağırlaşıyor. Her şey soğuyor. Belki de hiçlik bu. Sen orada yalnız kalma diye burada konuşup duruyorum. Canımın burcu. Kirpiksiz gülüm. Merhametine sığındığım kadın. Senden bir parmak yüksekte aldığım her soluk kalbimi kurutuyor.
Yastığını koklaya koklaya öğrendim
İnsan bir kere ölmüyormuş meğer…
Eşiksiz evim, penceresiz odam
Sevdiğim ne varsa bir bir geliyor ardından
Ölüm beni sana hazırlıyor…
Dudakların ağzımda gözyaşı mührü… Ömür Hanım, öyle bir acı ki, ölen yaşayanda her gün yeniden ölüyor, yaşayan ağlamadan kimseyi sevemiyor.
Ölüler yaşlanmazmış
Yalan
Sensin canımda çırpınan zaman.
Harfim, hecem, cümlem
Bütün hatıralarımızı toplayıp geleceğim
Ayrılık o zaman tamam olacak.
7 notes · View notes
Text
Ruhum bedenimden şırıngayla yavaş yavaş, can çekiştire çekiştire çekileli uzun yıllar oluyor.
Şırıngayı tutan parmaklarsa hiç yabancı değil,
Dönüp bakıyorum kendi yansımamı görüyorum.
Niye diyorum;
"Yaşamak için gerekli." Diyor bana.
Gerekli miydi cidden?
Yaşamak için illa ruhsuz, duygusuz, soğuk biri mi olmam lazımdı?
Peki ben neden hâlâ yaşıyor gibi hissetmiyordum?
Neden ruhen ölüyken bile, bedenen de ölmeyi diliyordum?
Olan oldu, ruhsuz bir şekilde dolaşmaya, nefes almaya devam ediyorum.
Önümde zaman akıp gidiyor, birileri doğuyor, birileri ölüyor fakat hiçbir şekilde tepki veremiyordum.
Soğumuştum her şeyden, daha fazla kendimden.
Aynada ki bu yansıma da kimdi?
Çok yabancı geliyordu bu ruhsuz beden.
Bakışlarında ki soğukluk ruhsuz bedenime bile tıpkı rüzgar yemişcesine titretirken, tepki vermeden izledi gözlerim yansımayı.
Uzandı elim aynaya, sanki dokunsam bir şeyler düzelecekmiş gibi.
Soğuk cama deydi parmaklarım, tepkisiz bir şekilde yansımanın kıvrımlarında dolaştı.
Sonra zihnimin tozlu, karanlık kapılarından bir ses yükseldi.
"Neden?" Diyordu minik beden, ruhsuz bakışlarımı ona yönelttim. O ise gözlerimde ki soğukluğu görmek istemezcesine yere dikmişti bakışlarını.
"Neden kalbin atmıyor?" Sorusu afallamam için yeterliydi.
"Ruhu olmayan kişilerin kalbi istese de atamaz." Diyebildim ama sesim kendimden beklenmeyecek bir şekilde güçsüzdü.
"Eskiden atardı, öyle bir atıyordu ki; kuşlar bu sese hayran kalır, çiçekler adeta parıldardı. Peki ya n'oldu?" Bir süre izledim öylece küçük bedeni.
"Dediğin gibi bi' ara. Geçmiş, geçmişte kaldı. Şimdi gelecekteyiz. Atardı kalbim belki de ama artık atmamalı, böyle bir yaşamda hayatta kalmak istiyorsan o atan kalbini, hâlâ nefes alan ruhunu parçalara ayırıp yoketmen lazım küçük. İleride anlayacaksın."
Sonra ise kendimi o kapıdan sıyırıp aynaya geri baktım.
Bir şey kıpırdadı içimde, fakat hissizliğin dibini sıyırmaktan bu kıpırtının ne olduğunu anlayamadım.
Yansımada ki yabancıya son bir bakış attıktan sonra aklımda tek bir soru dönüyordu; "neden?"
Ne için sorulduğu belli değildi, ucu bucaksız bir soruydu bu.
Hayatla benim aramda ki bir türlü cevabını bulamadığım bir soruydu bu.
Şayet bulursam, bu hayatla işim bittiği gün olacağını da çok iyi biliyordum.
2 notes · View notes
uuranustenkacann · 2 years
Text
Kafeste Doğan Kuşlar Bir Gün Uçmayı Hastalık Zannederler
“Kafeste doğan kuşlar bir gün uçmayı hastalık zannederler.”
Yukarıda yazılı cümleyi okuduğumda, aklıma gelen ilk şeyleri cümlelere dökecek isem şunları yazarım.
Alışkanlık, alışkanlık insanın doğasında olan bir şeyi bile zarar diye gösterir insana. Tamda anne karnından çıkıp, ilk nefeslerimizi aldığımızda başlar özgürlüğümüz. İlk adımlarımızı attığımızda özgür bir bireyizdir. Ne yazık ki her insan, hayvan yada  nefes alan başka bir canlı, aslında ona ilk nefesinde verilen bu özgürlük hakkını kullanamıyor. Bu cümleden örnek verecek olursam; kafeste doğan bir kuş, o gördüğü ama bir türlü oraya uçamadığı yerlere hiç gitmediği için sadece kafes ortamına alışkın olduğu, orayı tanıdığı için dışarıyı bir tehlikeden ibaret olarak görür. Aslında hepimiz bu duyguyu yaşamışızdır. Kendimden örnek verecek olursam şunu söylerim. Okul değiştirdiğimde, eski sınıfımda olan rahatlığı hissetmemiştim ama daha sonra oraya alıştıkça eski sınıfımdan bir farkı kalmamıştı benim için. Bence o kuş özgürlüğün tadını aldığında, kafesi bir hastalık olarak görür. O kadar çok bu konuyu anlatan film, dizi, kitap var ki. Aslında bakarsanız bu film, dizi veya kitaplarının başında genellikle “GERÇEK OLAYDAN ESİNLENEREK YAZILMIŞTIR!” cümlesini görürsünüz. Aynı zamanda haberlerde de bu olaylarla fazlasıyla karşılaşıyoruz. Peki bu olayları gördüğümüzde ki tepkilerimiz neler? Bence sadece göz yummak! Bilmiyorum bana mı öyle geliyor ama ben özgürlüğe aç insanların gözünün içine bakmaktan başka bir şeyler yaptığımızı düşünmüyorum. Bana bunu düşündüren şey ise o insanların, hayvanların  özgürlüğünü alan kişiler. Geceleri  tek başına sokağa çıkmaya korkan kadınların, insanlar ona yaklaşınca korkan hayvanların, “eğer bunu öğrenirlerse bana şiddet  uygularlar.” diyen gençlerin hepsinin özgürlüğü alınmıştır. Peki bu canlılara bunu yaşatan o kişiler bunu düşünmeyecek kadar aciz mi? Suç işleyen insanlardan bahsedelim. Neden bir suç işledikten sonra yakalanma korkusu içine giriyorlar? Çünkü yakalanırlarsa özgürlükleri ellerinden alınacak. Özgür bir ortamda, özgürce davranmayan insanların, hayvanların hepsine büyük bir özür borcumuz var. Bence çoğu insanın vardır, sevmek için elini kaldırdığı ama onun bana şiddet gösterecek düşüncesiyle kaçtığı bir sokak hayvanı. O hayvanın bunu yaşamasına gerek var mı? Bence o da sevilmek ister.  Aslına bakarsanız bir hayvana, bir canlıya bu şiddet  neden bu yapılır? Bu hayvan benim evimin, apartmanımın önünde yemek yediği için onu öldürdüm. Bu cümle gerçek. Haberlerde o kadar çok buna benzer örnek var ki. Bizim apartmanımızın önünde fazlasıyla kedi var ve apartman sakinlerimizin bazıları bundan şikayetçi olduklarını duymuştum.  Oysaki o kedilerin bizden sadece bir kap mama ve bir kap su beklediğinden fazlasıyla eminim. Bir keresinde yine bir internet sayfasında gördüğüm bir haberden bahsetmek istiyorum. Bir insan(!) hayvanlara yardımda bulunuyor. Her gün onlara mama veriyor, su veriyor. Gören insanlar ise düşünüyor “Hala iyi insanlar var.” Daha sonra fark ediyorlar ki her hafta başka bir hayvan zehirlenerek ölüyor. Meğersem o insan(!) hayvanlara tarihi geçmiş, bozulmuş yemekleri veriyormuş . Daha sonra “Neden yaptın?” dediklerinde “Bir nedeni yoktu.” cevabını almak ise insanda farklı bir duyguya neden oluyor. Şimdi ise bu konuyla ilgili  bir kaç kitap alıntısı vermek istiyorum.
  "İster avuç dolusu altın, ister yürek dolusu sevda olsun; sonuç özgürlük ise bedelin ne olduğunun, kime ve nasıl  ödendiğinin artık hiçbir önemi yoktu."-Şu Dağın Ardı İran, Meltem Vural
 “Özgürlük neye yarar, yaşarsa bir arada özgürler ile tutsaklar.” -Bertolt Brecht
“Özgürlük özgürlüktür, eşitlik ya da tarafsızlık ya da adalet ya da insan mutluluğa ya da vicdanlılık değildir.” -Isaiah Berlin
Hayvanat bahçelerinden de bahsetmek istiyorum. Sırf insanlar o kafesin içindeki hayvanlar onlara maskaralık yapsın diye kafeste esir tutulmak zorunda değiller. Bilmem farkında mısınız? İnanlar bunun için para ödüyor. Hayvanat bahçesi kendine ait olan insanlar ise sırf para kazanmak için hayvanların özgürlüklerine el koymaya devam ediyor. Yabancı ülkelerin bir uygulamasını görmüştüm. Eminim çoğu kişi de bu uygulamayı sosyal medya üzerinden görmüştür. İnsanlar o hayvanat bahçesine geldikten sonra bir araca biniyorlar ve bu araç kafes şeklinde. İnsanların görmek istediği hayvanlar ise dışarıda özgür bir şekilde geziyor. Bence olması gerekende bu. Sonuçta bu hayvanlar bizi görmek istemiyor. Biz o hayvanları görmek istiyoruz.Bence  bu uygulama ve buna benzer uygulamalar bizim ve bu uygulamaya sahip olmayan diğer ülkelere de getirilmeli. Eminim bizlerden çok hayvanlar bu duruma sevinecektir:) 
Mustafa Kemal Atatürk’ün bizlere özgürce gezebilmemiz için , özgürce bu ülke için çalışmamız için verdiği bu güzel ülkede, özgürce dolaşamayan her insan, her hayvan ve nefes alan her canlıdan tekrar özür diliyoruz. Özgürlüğü kısıtlanan kişileri gördüğümüzde sessiz kalmazsak, sesimizi duyurursak bence her şey daha güzel olabilir. 
Birde şiir örneği vermek istiyorum.
ÖZGÜRLÜK
Bir uygarlık yolundayız,
Tek kozumuz Cumhuriyet
Amacımız özgürlük
İlelebet, sonsuza dek.
Sadece umut var gözlerimizde
Birazda endişe,
Vatan aşkı ile süslenmiş
Ağzımızdan çıkan tek hece.
Bir bütün gibiyiz
Bitmez bir bütün
Sadece tek bir şey var
Bitmez tükenmez özgürlük.
-Tuğçe Gucuk
Bu yazıyı yazarken özgürlüğün önemi olduğunu daha da anladım. Aslında özgürlük insan için ne kadar da önemli bir şey. Özgürlük olmasaydı, ,insanlar nasıl yaşardı? Bize özgür bir şekilde yaşayabilmemiz için bu vatanı bırakan Mustafa Kemal Atatürk’e ne kadar teşekkür etsek az, her ne kadar özgür yaşayamasakta. Özgürlük sadece kelimelerden ibaret değildir. Bunun önemini bir kez daha anladım. Özgürlüğün kısıtlanması sadece fiziksel yollardan yapılan bir durum değildir. Aynı zamanda psikolojik baskıda insanın özgürlüğünü elinden alır. Hatta sanırım insanlarda en etki bırakan da psikolojik baskı. Psikolojik baskının en çok gençlerde ve çocuklarda etki bıraktığı da bence doğru. Çünkü küçük yaşta bu durumdan etkilenen birey, büyüdükçe bu etkiden kurtulmak yerine, geçmişteki izlerin şuan ki yaşamına yansıması oldukça doğru. Bu durumdan kurtulmak isteyen birey, psikoloji tedavi görerek bu durumu atlatabilir. 
Bu yazığı yazdığım gün 4 Ekim yani 4 Ekim Hayvanları Koruma Günü. Hayvanları özgürlüklerinden almak yerine onlara şefkat gösterelim, merhamet gösterelim, yardım edelim, sevelim, koruyalım. Aslında bunları yaparsak kendimizde bile değişim görebiliriz. Daha şefkatli oluruz, daha merhametli oluruz, daha sevecen oluruz. Bu değişimi gözlemlediğimizde, kendimizdeki farkı fark edebileceğimize çok eminim.
Her şeyin farkında olduğumuz bu toplumda, görmezden gelip,özgürlüğünün kısıtlanmasına birde bizim katkımız olan bu toplumun gelişmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu toplum için, özgürlüğü elinden alınan her canlı için , onlara daha iyi imkan sunmak için çalışıp, gelecekte o kişilere yardım edecek kişilerden biri olacağım.Eminim çoğu insanda bunun için çabalayacak. 
“Bizden sonra gelecek olan doğmamış nesillere karşı sorumluluğumuza bakarsak, barış ve özgürlüğün birbirine kopmaz bir bağ ile bağlı olduğu ve birine karşı olan tehdidin her ikisini de tehdit edeceğini farkına varmakta nasıl başarısız olabiliriz?”
“Eğer çoğunluk ezmek isterse, demokrasinin gelmesi azınlık için özgürlüğün başlangıcı değil kalıcı olarak kaybedilmesi demek olacaktır. Özgür bir toplumda devlet, insanların işini yönetmez. Kendi işlerini yöneten insanlar arasında adaleti yönetir.”
Müge Aykut
2 notes · View notes
hicliktanrisi · 1 year
Text
Tumblr media
Hayat kısa, kuşlar ölüyor.
0 notes
penceresiz-kiz · 2 years
Text
Hayat kısa, kuşlar ölüyor
0 notes
sukulentt · 4 years
Text
Tumblr media
57 notes · View notes
mutlubirnota · 3 years
Text
Hayat uzun kuşlar ölüyor, sen uç bari, ne olursun..
4 notes · View notes
muptezheel · 2 years
Text
Hayat uzun kuşlar ölüyor
24 notes · View notes
gitmezdin · 3 years
Text
içimdeki kırık kanatlı kuşlar ölüyor.
52 notes · View notes
doriangray1789 · 2 years
Text
-----ŞAİRLERDEN------
''Öyle güzelsin ki kuş koysunlar yoluna.” Nilgün Marmara “Bu dünya, yoruldu mu kuşlar konsun diyedir.” Can Yücel “Kuş ölür, sen uçuşu hatırla.” Furuğ Ferruhzad “Bir durgun sudayız, konuşsak da / Kuş uçmuyor içimizdeki ormandan.” Şükrü Erbaş “Seni her özlediğimde bir tanem / Kuşlara bakıyorum.” Behçet Necatigil “Seni hep gökyüzünün önünde düşünüyorum.” Süreyya Berfe “Hayat kısa, kuşlar uçuyor.” Cemal Süreya “En geveze kuş ümittir. Kalbimizde hiç susmaz.” Cenap Şahabeddiin “Ve kuşlarda kaderle uçar.” Cahit Zarifoğlu ‘‘Bir yastık arıyorum kuş seslerinden.“ İbrahim Tenekeci ’'Bir kuş kadar olamadım, iki kanat bulamadım.” Haydar Ergülen “Kuş yemi kadar yalnızdı.” Turgut Uyar “Kuşlar toplanmış göçüyorlar Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.” Cemal Süreya “Bir kadın değilsin, bir kişi bile değilsin. Bir kuş olsa mavilik derdi buna.” Edip Cansever “Ben ona dedim ki, bütün kuşlar tünedi. Göğsümdeki tek kanatsın.” Şükrü Erbaş “Kuşlar ölürse yere düşerler, yere düşerler ve onları hep Zehra toplar.” Ah Muhsin Ünlü “Sen hep gülerdin oysa, gülüverirdin. Bir bakardım eğilmiş su içiyor gamzelerinden kuşlar.” Didem Madak “Gider kim sular fesleğenleri? Kuşlar nereye sığınır akşam olunca?” Ahmet Telli “Soluğuma bir küçük kuş tünemiş. Seninse gölgen yıldız dolu gökyüzünden biçilmiş.” Metin Altıok “Bir fırtına kuşunu sevmeliydim, seveceğime seni.” Sylvia Plath “Çok canım sıkılıyor. Kuş vuralım istersen? Ülkü Tamer ’'Ah beni vursalar bir kuş yerine.” Sezai Karakoç “Bir mavi vardı aklımda Koşup yakalayamadığım Aklım artık kuş aklı Mavi bana çok uzak.” Ali Lidar “Kafesin biri, bir kuş aramaya çıktı.” Franz Kafka “Yüreğinden beyaz kuşlar uçardı yüreğime.” Haydar Ergülen “Kuşlar gibi cıvıldar, tattırdığın acılar.” Cemal Süreya “Kuş olsun, insan olsun. Yalnızlık sevmeyi bilmeyenlerin icadı.” Edip Cansever “Kuşlarını alıp gidiyor gök.” İlhan Berk “Seneler var ki, kuşlar gelmiyor.” Sait Faik Abasıyanıık “Bir kıyısız zamana kanat vuruyor. Üzerimde uçan bütün kuşlar.” Şükrü Erbaş “Hiçbir zaman dertsiz kalmadı gönlüm. Bir çift gözden, bir yapraktan, bir kuştan.” Turgut Uyar “Uçan kuşlar konsun senin göğüne.” Murathan Mungan “Kuşlarımı koymak için, bir gök resmi bulamadım.” Hilmi Yavuz “Kuş sürülerinden oluşmuş bir duvar Hangi kuşu çeksem ölüyor avucumda.” Edip Cansever “Bir kuş uyandı, derinliklerinde kalbimin.” Halil Cibran “Keşke susmanın muhabbet kuşu olsaydım.” Didem Madak
9 notes · View notes
Text
"Doğum günün kutlu olsun yüreğim. Tam dört yıl oldu sen geleli ben gideli. Büyük ihtimalle hiç affetmedin beni. Biliyorum, üzgünüm. Fark etmez belki ama, neyse seviyorum seni. Mutlu ol, hayat kısa kuşlar ölüyor."
6 notes · View notes
ruhumasonvedam · 3 years
Text
"Kendi sensizliğimde boğuluyorum kendi sesime tahammül edemiyorum duymak istediğim sadece kuşlar onlarda ölüyor, öldürülüyor..."
🕊
94 notes · View notes
birdusunbakalim · 3 years
Text
Dünkü 29 Ekim kutlamalarından. Sanki gök taşı düşüyor da ona çığlık atıyorlar gibi, insanlar ne anlıyor havai fişek gösterilerinden hiç anlamış değilim.
Not: Havaifişek gösterilerine karşıyım. Köpekler/kediler bu seslerden çok korkuyorlar, tasmasını koparıp kaçıp gidenleri çok gördüm. Kuşlar kalp krizi geçirip ölüyorlar. Yarattığı hava kirliliği kanserojen maddeler içeriyor. Yeri geliyor yangınlara, orman yangınlarına sebep oluyor. Gerek üretirken, gerek kullanırken birçok insan ölüyor, yaralanıyor. Tamamen zarardan ibaret bir şeyi sırf güzel görünüyor diye kullanmaya gerek yok.
3 notes · View notes
belkiunutmaklazim · 4 years
Text
“sen cemal süreyaya bile her zaman inanma hayat kısa, kuşlar ölüyor yaşamaya pek vakit bulunmaz buralarda” -bubisanat
352 notes · View notes