Gibi dizisinin sıkı takipçisiyiz hane halkı olarak. Çıkar çıkmaz önce exxen'e ufak bir sövüyor sonrasında diziye dalıp gidiyoruz.
Dün akşamki bölüm 'Kahır' beni benden aldı. Hiç beklemediğim bir karakterin yaşadığı aşk acısı, o acıyı yaşayış şekli o kadar gerçek ve kimi kısımları o kadar trajikomikti ki.
Buralarda beni eskiden okuyanlar tanıyanlar varsa bu bölümde kendi gençliğimi gördüğümü çok iyi bilecekler. Diziyi izlerken izlemez eski dostlarıma mesaj attım. Gökhan diziyi izlemekten zevk alsa da asla benim kadar olayın içine giremedi. (Zira arabesk ruhlar bambaşka)
Ufak bir spoiler alıntısı yapmazsam içim rahat etmeyecek. Ruhumun arabesk yanı ile aşağıdaki cümle beni benden aldı.
'Bu gece bütün üzüntüleri sikiyoruz. Üzüntü bizi üzdüğünde pişman olana kadar üzülüyoruz.'
Bu bloğun varlığını bile unutmuşum ne ilginç bugün birinin kimseye okutmadigi yazilarini duyduğumda aklıma geldi benim bile unuttugum ama kimseye gostermedigim alanimin olduğunu. Kendimi unutmuş gibi hissettim bir yandan o kadar da herkesten gizleyecek kadar mı acim , derdim yoktu diye düşündüm. Paylaşmayı ogrenmisim veya o kadar da yalnız hissetmemisim bu son bir yılda onu anladım. Bu iyi geldi. Ama ya kendimden de sakladigim burada yüzleşmek istemediğim hala birtakim şeyler varsa ? Bunu da düşündürdü. Son yazım mesela o yazıdan tam 4 ay sonra o kişiyle hem o gözler hem de dudaklar buluştu. Gözyaşlarım bile buluştu. Ama sonuç değişmedi. Şöyle degisti o değişiyor bunu görmek iyi geldi ama o gözyaşlarını taşıyabilecek kadar omuz atamadigini kucak acamadigini görmek çok acı verdi. Hayatımda en en başarısız hissettiğim mesleğimi bile degistirebilecegimi düşündüğüm bir zamanda bir anda ona sığınmak istedim. Acımasız bir ebeveyn gibi beni başarılı olmaya itti. Başarısızlığını bir dahakine başarılı olmam üzerine kabul edebildi sadece. Kendimi hiç bu kadar yetersiz hissetmemiştim onun yanında. Her halimle kabul görmeyecektir cunku. Onun gercekliginde her zaman başarılı ve kariyerli biri olmaya mahkumdum. Ondaki eksiği hep bende görmek istiyordu çünkü belki bu yüzden seviliyordum. İnsan olarak basarisiz olmaya hakkım yok muydu benim? Bu etikete bir seferligine bile olsa sahip olmasam sevilmicek miydim kabul gormicek mıydım? Kendimi sabote etmenin temel sebebi bu challengedi bence. Tabii ki bu inat ugruna yıllarca emek verdiğim yüksek lisansim yanmadı ve bu cümleleri bir uzman olarak yazıyorum artık. Ne yazık ki yine tek başıma başarmış biri olarak:( bir trainerla spor yapmaya bu yüzden başladım. Biri bana inansın veya yapamıyor muyum bir harekete bana destek olsun zayıf halimi kabul etsin benim yanımda eslikci olsun diye. Guclendim bu sayede sadece fiziksel değil ruhen de taşıdım o ağırlıkları. Başkalarının tasiyamadigi agirliklarimi ben taşımayı öğrendim... Aşk olsun veya olmasın ben kendimi tasiyamadigimda kabul edemediğimde bunu benim için yapabilecek bir partnerim olmalı onu anladım. Suclayamiyorum yine de onu çünkü o da kendini tasiyamiyor. Beni nasıl taşısın. Senede bir gün buluşmamız gibi bir mevsim konusabilmemiz gibi sadece bir zaman taşıyabiliyor o kadar. Duygular yetmiyormuş iliiskilenmek icin beklentilerin uyması gerekiyormuş en temelde. Yanımda olmasıni istemek kadar basit bir isteğim vardı. Olmuyor. Olmayacak da. O puzzle parçasını onun yerine çöpe attım. Benim bir resmim yok şu an. Parçalarını aradığım bir resmim bile yok baskalarinin resimlerine parça oluyorum zaman zaman. Ama onun resmini sonsuza kadar yarım bıraktım boşluklu ve eksik. Çünkü bir parça daha oturamaz o parçanın yerine bir puzzle da. Belki de çekici gelen şey o resmi tamamlama istegiydi. O parçayı yerine oturtsa bile tam bastirmiyordu. Gitmesine veya itmeye yakın bırakıyordu eğri büğrü. Resim bittiğinde ne kalacaktı geriye onu tamamlama arzusu mu ? Yoksa o boşluğun anlamını düşünmesi mi? O parça eksikken o resim hala orada var olacaktı. Onun için hikayemiz hala çok canlı eksik ama tutkulu. Eğer resim tamamlanırsa bu zamana kadar hissettiği her şeyi sanki kaybedecekti. Ben terk ettim onu 4 yıllık olan ama ona göre 6 yıllık hikayenin sonunda ben vazgeçtim. Gözyaşlarıyla tek başına gittigim Oscar and the wolf konserinde müthiş eğlendim ve ozgurlestigmi o zaman hissettim. Bu hikayeye bir son verdiğimde. Yine de yasanamamis şeylerin yaşını tutmak çok acı. Özlem bitecek mi tamamen emin değilim ama özlediğim kişi zaten bana eşlik edecek biri değil . Dolayısıyla özlediğim şeyin hiçbir zaman varolmayacagini biliyorum artık. Güzel veda etsem de yazdıklarıma bir karşılık bulamamak hala buruk. O kapıyı her zaman mı açık tutmaya çalışacak bilmiyorum ama ben içerde değilim artık. Bu sefer olgunlaşmış hallerimizle birbirimizde bulusabiliriz sanmıştım. Artık bulusamayacagimizi bilerek yoluma devam etmem benim için daha iyi biliyorum. Ama kalbim bomboş hissediyorum. Aynı tutku ve heyecanla bulustugumda inanıyorum ki yeniden doğmuş hissedicem...
Sabah sabah dolmuşta kulaklık arama kurtarma ekibi kurup onursal başkanını da biz kulaklığı ararken tüm hayat hikayesini anlatan dolmuşçu abi ilan ettim
hiçbir şey olmamış gibi davranabiliyorum da hiçbir şey olmamış gibi hissedemiyorum gülüyorum eğleniyorum yeri geliyor ama kalbimin ruhumun bir yerlerinde hep yağmur yağıyor hep hüzün hep yarım kalmışlık ve hep aynı kahır