Tumgik
#esirgeyen gökyüzü
viskiyidir · 8 months
Text
"İnsanın ruhu vücudunun en bitkin parçası. Ne zaman öleceğimizi bilmediğimiz için hayat sonu olmayan bir yolmuş gibi geliyor bize"
3 notes · View notes
yinedemeliha · 2 years
Text
“Oysa acılar bütün insanlar arasında eşit paylaştırılmıştır; herkes aynı ölçüde acı çeker..."
12 notes · View notes
dramatik-buluntular · 5 years
Text
yok olma biçimleri
her yerde ve bazı yerlerde daha fazla; unutuşun, tankların ve mehter marşının.
eziktir merhamet sözü.
düzelticilerin, güçlülerin ve haksızların doluştuğu. arka ülkeler. üstünün erken büyümeyi alışkanlık hâline getiren esmer çocuklarla örtüldüğü. arka ülkeler.
insanın sırtındaki hançer. biçilmiş rollerdir. Orta Doğulu köpeklerin havlayışı göksel imparatorluk yürüyüşü selamet ordularının kılıçları ve kraliçe dolar kararmış ruhlara verilen tapınak rolü
çekiçle ezilmiştir merhamet sözcüğünün başı
de ki güneydoğu; tanrının küçük bir şakasıdır. kimsecikler. taşlar ve mermiler. orası; kırgınlığın adıdır.
koro mevsiminin açılışı kahkaha korosu, cinayet korosu, müthiş yalanlar korosu, inanç korosu, alkış korosu, mutlu asgari ücretliler korosu iyi oldu gebersinler korosu düş kırıklığına uğramış mahalleleri ev ev hayallerden temizleme korosu
hoş geldiniz ürpertici güzellik. evrensel susuzluğum. balonlarla süslenmiş hüzünler evi.
yüzüme doğru yola çıkmış kar maskeli ıslıklar vızıltısı kalbim ve belleğim tehdit altında annemin düşsel dudaklarına bakıyorum sakıncalı çiçekler uyanışı; neyin var oğul? yüzüm geçmişle yüklü anneciğim yaralı bilincimle el ele delilik ormanından dönüyorum kafamın içi; sonsuz olasılıklar odası anneciğim bazı sokaklar meleklerin ekmeği bazı kentler ayın hizmetkârlarıdır ve uykusuzluk taşıyan arabacıların gittiği o yer bebeğinden memesini esirgeyen anneler yurdudur
iyilik kaosu; ölen aslında kimdir? kime ateş edilirse edilsin, bir kulenin gökyüzüne davranışıdır ölen her zaman
bilginin yorgun atları haklılığın yorgun atları emekli bir kasabadan geçerken kurgunun çürüttüğü ve çiçeklerin diline kelime fırlatmak
ikna etme korosu, enkaz temizleme korosu, içinde insan olmayan bayrağa tapınma ve sınırları yılan delikleriyle dolu millî açlar korosu gülücük ticaretiyle uğraşanlar korosu, iyi bir şey anlat denildiğinde “babam kuşların soyundan geliyordu” diye söze başlayan ama göğsünden bir tane bile kuş havalanmayan çakılı hümanistler korosu ezilene karşı her devir egemenlerin yanında yer alan ülkeleri tefeci dükkânı vatansever (!) solcular korosu
hoş geldiniz, olgunlaşmış kin. normal insan. ses sis sanat. sahipsizlik hissi. ve zaman; uzaklaşmış kadınlar dönencesi.
suskunların gürültüsünden uyuyamıyor dünya kapı vuruluyor, gidip açıyorum, karşımda uuumut büyülü tren yolculuklarından gelmiş yeryüzünün sorunlu sözcüklerini de getirmiş yanında elinde harfler kulesi ve kamburlaşmış bir not: “onlar kendilerini en güçlü ve yıkılmaz zannettikleri bir zamanda yenilecekler”
sonsuz olasılıklar odasına dönüyorum yeniden perdenin arkasından gökyüzünü saymaya başlıyorum anneciğim, gökyüzü; bazı şehirlerin hissidir o şehirlere hep uzaktan bakılır işte bu yüzden ve her şeye rağmen anneciğim bahisleri yükseltip kalbimi umuda yatırıyorum
19 notes · View notes
ismetrzoglu · 6 years
Text
Esirgeyen gökyüzü paul bowles kitabına sahip olan birisi varsa mesaj atabilirse sevinirim :)
4 notes · View notes
uzunburakefendi · 2 years
Photo
Tumblr media
. "Çok eskiden, hatta herkesten, her şeyden önceki zamanlarda, göklerdeki Allah'ımız, 'Ol!' demiş. Gökyüzü ve yeryüzü birbirinden ayrılıp olmuş. Ayrılmışlar ama kopmamışlar. Ne birbirlerine küsmüşler ne de sırtlarını dönmüşler. Yüz yüze bakakalmışlar. Ana ile evlat gibi. Birinin ayağına diken batsa öbürünün canı acır ya, öyle işte. Sonra bu gökler gelip yerin üzerine kapaklanması diye bir demir kazık dikmiş koca papuçlu Allah. İşte o yıldız budur. Göklerdeki direğimiz. Evin orta direği olmazsa ya da çadırın direği durmazsa ne olur?" "Ne olur ana?" "Yıkılır her şey. İşte bizi esirgeyen bunu da böyle akıl etmiş. Gece ormanda kaybolanlar, evinden uzak denizciler ona bakıp dönsün diye hep aynı yerinde çakılıp durur. Ya, işte böyle bu işler... Demir Kazık dedikleri aynı zamanda kapıdır. Allah'ın git dediği ruhlar o kapıdan geçer, dünyaya düşer. Çünkü gökyüzü ile yeryüzü arasında havanın olduğu ve bizim yaşadığımız kalık vardır. Yine de gökler daha iyidir yavrum. Öldüğümüzde ensemizdeki saçtan tutup kalıktan çekip alacaklar bizi, Demir Kazık'ın eşiğini açıp o çayırlara geri götürecekler." "Çayırlarda ne var ki?" demişti Osman uykuya dalarken. "Nenem her dondan atlar var derdi. Bizim kanatlarımızmış onlar evvelden. Sonra kolumuz kanadımız kırılmış. Ama Saruhan Hatun'u yutan erenler ona yeni bir don vermişler. Artık atlarımız yunus olmuş." syf.34 İnsanevladı açgözlü, daha çok kazanmak uğruna hayatın devamlılığı için caiz olan her şeyi yok etmeye haiz bir canavar adeta. Deli İbram Divanı'nda kıt kanaat geçinen bir balıkçı ailesinin bir açgözlüyle mücadelesini, yok oluşunu ve geriye kalan tek oğul Osman'ın hikâyesini okuyoruz. Deniz insanlarının anlatacağı doğaüstü ve doğaiçi hikâyeleri hep vardır. Ahmet Büke, masal dünyası ve yaşadığımız dünyanın ortasında hikâyelerle kaim olan bir roman yazmış. Bir yanda erenler, kutsal yunuslar, diğer yanda katiller ve o yunusları yağı için katledenler. Bu düzen böyle sürüp gidecek mi diye kafa yoran Deli İbram ve Osman'ın mücadelesi, cenazeleriyle bile sınıfsal ayrım yaşayan bir halk, üstümüze sinen deniz ve kan kokusu... Bu çok beğenerek okuduğum romanı okumanızı tavsiye ederim. #ahmetbüke #deliibramdivanı #canyayınları #kitap https://www.instagram.com/p/CXefTX3tGBJ/?utm_medium=tumblr
0 notes
keremulusoy · 5 years
Text
Elvedaların son noktası: Limanlar
Limanlar tarih boyunca elvedaların son noktası olmuştur hep. Gidenler ve kalanlar diye ikiye ayırmıştır insanları. Denizcilerin uçsuz bucaksız mavilere açılmadan önce son gördükleri kara parçaları, aylar boyu zihinlerinde kalacak son duraklardır. Bu haliyle şiirlere, şarkılara, edebiyata ve sinemaya romantik birer mekân olarak sızan limanlar teorik anlamda; gemilerin barınmalarına, yük alıp boşaltmalarına, yolcu indirip bindirmelerine yarayan doğal veya yapay sığınak olarak tanımlanır.
Limanların insanlık tarihinde kazandığı önem, deniz kültürünün ve deniz taşımacılığının hem ticari hem de turizm değeri açısından önem kazanmasıyla doğru orantılıdır. Dünya topoğrafyası düşünüldüğünde denizcilik kültürünü, en yoğun ve yakın biçimde yaşayan ticari ve ekonomik olarak denizden en çok faydalanan toplumların liman tarihi bakımından öncelikle anılması oldukça normaldir. Bu noktada Akdeniz Uygarlıkları’nın coğrafi ve stratejik konumu düşünüldüğünde dünya limanları tarihi bakımından kadim bir zenginlik gösterdiğini belirtmek gerekir. Deniz şehirlerinde doğal limanlardan faydalanılması, deniz taşımacılığı ve gemicilik faaliyetlerinin ticari ve ekonomik ihtiyaçlara cevap vermesiyle alakalıdır. Buna karşın denizcilik tarihi araştırmalarında suni limanların arkaik kökenleriyle ilgili kesin bilgiler bulunmamaktadır. Orta Asya, Mezopotamya ve Akdeniz Uygarlıkları’nın kültürel olarak temas halinde olduğu ve kadim geleneklerle çağının ilerisinde bir uygarlık seviyesine ulaşmış olan Eski Mısır’da basit mühendislik teknikleriyle çeşitli limanlar yapıldığı sanılmaktadır (MÖ 2000).  Gelin birlikte gemimizin dümenini dünyanın dört bucağından önemli liman şehirlerine kıralım. “Pruvamız neta, rüzgârımız kolayına olsun. Vira Bismillah!”
Mistik ve Güzel: Tanca Limanı-Fas “Çöle kıyısı olan kentlerin limanları sıkıcı olur / Kuş uçar gemi geçmez, kervan zaman içinde.” dizelerini ne zaman hatırlasam aklıma Fas’ın Tanca Limanı gelir. Belli ki bu tecahülüarifane sözler Tanca gibi Doğulu limanlar için söylenmiştir. Hani şairin bilip de bilmezlikten geldiği, bu mistik limanların vakur edaları, coğrafyanın kaderi olsa gerektir. Böyle kentlerde insan kendini hiç şüphesiz mahzun, her şeyden biraz daha uzakta hisseder. Sahnedeki temaşaya hayli gerilerden bakmanın verdiği garip bir melankoli hissi… Tanca, bu bakımdan dünyanın hem yanı başındaki hem de uzağındaki taşrası gibidir. Ünlü İtalyan yönetmen Bernardo Bertolucci’nin 1990’da çektiği Çölde Çay filmini sinemaseverler iyi bilir. Filmde Amerikalı üç turist, oryantalist heveslerle mistik Doğu’yu kolaçan etmeye gelirler. Gemileri Tanca Limanı’na yanaştığında görevli şaşkınlıkla sorar; “Savaştan sonra buraya gelen ilk Batılılar sizlersiniz, niçin geldiniz?”
Özellikle İkinci Dünya Savaşı’nın buhranından kaçan Batılı entelektüel, umutsuzca sığınacak bir liman arar; filmin adına göndermeyle “esirgeyen bir gökyüzü” bulmak ister (uyarlama Paul Bowles, “The Sheltering Sky”).
50’lerde bir avuç entelektüelin oluşturdukları bir akım olan Beat Kuşağı’nın derdi; ruhu kuşatan umut, heyecan, heves gibi taze duyguları derdest eden toplumsal depresyonun ilacını aramaktı. Paris’teki Beat Hotel’de yeşeren sanat akımı New York, Londra gibi Batılı metropollerin dışında Doğu’dan tek bir mekân seçmişti kendine. Tanca… Akımın Fas’a gelip yerleşen, ahir ömürlerinin büyük bölümünü Tanca’da geçiren Brion Gysin, Paul Bowles, William Burroughs, Allen Ginsberg gibi bohem temsilcileri o yıllarda “dünyadaki hiçbir yer” olarak nitelendirilen Tanca’yı çok severler.  Gelelim limana… Atlas Okyanusu ile Akdeniz’in birbirine karıştığı Cebelitarık Boğazı’nın güneyine kurulmuş olan Tanca Limanı, 14 kilometrelik boğazın Avrupa yakasına bağlandığı noktaya kurulmuş. Yaklaşık yarım ila bir saat süren feribot seferiyle İspanya’ya ulaşabilecek kadar yakın; tarihi, kültürü ve Doğu’ya has mistik atmosferi sayesinde bir o kadar uzak… Avrupa ile Kara Kıta Afrika arasında deniz taşımacılığı bakımından stratejik konumu sebebiyle oluşan ulaşım kolaylığı limanı her daim cazibeli bir hâle getirmiş. Casusluk ve kaçakçılık trafiğinin kavşağı olan liman, şimdilerde turizm destinasyonlarının uğrak noktası…
Güneyinde kalan Fas’ın önemli şehirleri Rabat, Kazablanka ve Marakeş’e gidenlerin uğramadan geçmemesi gereken bir Akdeniz limanı olan Tanca, aynı zamanda dünya tarihinin en önemli seyyahlarından kabul edilen İbn Battuta’nın da memleketidir. Cebelitarık’ın üzerinde uçan martıları; limandan şehrin içine doğru kıvrılan dar sokakları; Afrika, Endülüs, Fransız ve Berberi kültürlerinin oluşturduğu mistik karmaşayı sevenlerin bir vesileyle sık sık yollarını buraya düşürdükleri söylenir.
Sıcakkanlı Şehir: Rio De Janeiro-Brezilya Portekizli denizciler Lizbon’dan vira dediklerinde Kuzey Atlantik ve Atlas Okyanuslarını aşıp böylesine canlı bir doğayla karşılaşacaklarını muhtemelen ummuyorlardı. Şehrin keşfedildiği 1500’lü yılların başından itibaren kıtanın okyanusa açılan kapıları olan liman bölgesinin yüzyıllar içinde önemini katlayarak artıracağı daha o zamanlar öngörülmüş. Öyle ki tarih içinde birçok kolonist akım tarafından sürekli zapt edilmeye çalışılmış. Brezilya bakir dokusu sayesinde keşfinden günümüze değin ‘beyaz insanın’ ihtiyaçlarına çareler üretmiş, tropikal ikliminin bereketi ile habitatına özgü yetişen ürünlerini dünyanın pek çok yerine ulaştırabilme imkanına erişmiş. Beş yüz yıldan fazladır insan popülasyonu ile hemhal olan Rio de Janeiro, Brezilya’nın Batı’ya (ironik bir yön karmaşası olduğunu belirtip konumuna göre Doğu’ya demek daha doğru) açılan kapısı özelliğindedir.
Napolyon’un Avrupa kıtasında yarattığı siyasi anafor ile Portekiz’i işgal etmesinin ardından krallığın soylu sınıfına mensup aileleri, soluğu Lizbon’dan kaçıp Rio de Janeiro’da almışlar. Kıtanın en önemli ihracat limanlarından biri olmasının yanında Corcovado Dağı üzerinde bulunan ve Dünyanın Yedi Harikası arasında anılan Kurtarıcı İsa heykeli, yaklaşık 4 kilometre uzunluğa sahip dünyanın en meşhur plajlarından olan Copacabana, Guanabara Körfezi ağzında yer alan ve Atlas Okyanusu’na doğru uzanan Sugar Loaf Dağı Güney Amerika’nın en önemli liman kentlerinden biri olan Rio de Janeiro’nun sahip olduğu ve güzelliğine güzellik katan değerlerden görülmeye değer olanları.
“Dünyanın Elmas Merkezi”: Antwerp (Anvers)-Belçika Kuzey ve Güney Avrupa transit deniz ulaşımının güzergâhı düşünüldüğünde Antwerp, Avrupa’nın en önemli limanlarından biri olarak öne çıkar. Anvers, beynelmilel adıyla Antwerp ya da özgün etimolojik adıyla Antwerpen ismini bir mitostan almış. Antigoon adıyla bilinen bir dev, şehrin bugün üstüne kurulduğu nehir olan Scheldt’ten geçen denizcilerden para alır, vermeyenlerin ellerini keserek nehre atarmış. Bu zorbalığa karşı duran Silvius Brabo adında bir kahraman, Antigoon’un denizcilere yaptığını ona yapar ve devin kesik elli gövdesini nehre atar. Efsaneye göre o günden sonra şehir bu mitosun kahramanı olan Antigoon’un adına telmihle Antwerpen olarak anılır. Liman bölgesinin kurulduğu tarihi merkezi, geleneksel Avrupa mimarisinin de en güzel örneklerine sahip. Antwerp Limanı’nın ulaşım ve ticaret ağının gelişmesi şehrin karayolu, deniz ve havayolu trafiğinin gelişmesine; dünyanın dört bir yanından kolay ulaşımın ticari hareketliliğe katkı sağlamasına yarıyor.  Limanın kurulu olduğu ve ek hizmetlerle günbegün büyümeye devam ettiği alan 13,057 hektar. Bunun Scheldt Körfezi’nin doğu yakasındaki kısmı 7,239; batı kıyısındaki ise 5,818 hektardır.
Tanca Limanı Fas
Tanca Limanı-Fas
Antwerp-Belçika
Hong Kong Limanı
Rotterdam Limanı-Hollanda
New York Limanı-ABD
“Güzel Kokulu” Liman: Hong Kong Çin Halk Cumhuriyeti’nin güneyinde yer alan Hong Kong, deniz taşımacılığı ve ticareti dendiğinde akla ilk gelenlerden. “Güzel Kokulu Liman” anlamına gelen bölge, Temmuz 1997’ye kadar Britanya Krallığı’nın sömürgesiyken bu tarihten sonra Çin Halk Cumhuriyeti’ne bağlı özel bir yönetim bölgesi olmuş. Hindular, Müslümanlar, Taoistler, Museviler, Hristiyanlar ve Konfüçyüsçüler kültürel formların ve inanç yelpazesinin bir hayli genişlemesine ve bölgenin “Asya’nın Dünya Şehri” olarak anılmasına vesile olmuş. Limanın zenginliği, kültürel melezleşmeye yaramış diyebiliriz.
Bölge, yüzyıllar boyu süren sömürge yönetim hakimiyetinden sonra gelen serbest liman olma özelliği sayesinde uluslararası deniz taşımacılığı merkezi, lojistik cazibe noktası ve küresel bir ticaret destinasyonuna doğru evrilmiş. Bugün Asya-Pasifik Kuşağı’na yön veren geniş hinterlandı sayesinde hızla büyüyen bir yapıya sahip. Hong Kong Limanı, sahip olduğu 300’ü aşkın vinci sayesinde yükleme ve boşaltma hızının maksimumda olduğu limanlar arasında sayılıyor.
Kuzey Denizi’nde Bir İnci: Rotterdam Limanı-Hollanda Dünya limanları denince ona değinmeden geçmek olmaz. Rotterdam… Kent belleği 13. yüzyıla kadar uzanan, sadece Avrupa’nın değil dünya lojistik sektörünün en önemli merkezlerinden biri. İkinci Dünya Savaşı’nın yıkıcı etkisi Rotterdam’ın kent dokusunu neredeyse tamamen tahrip etmiş ve şehir 1950’lerden sonra sil baştan inşa edilmiş. Orta ve Kuzey Avrupa şehirlerinin birçoğunda izlerini gördüğümüz Barok, Gotik veya Romanesk üsluplu yapılar Rotterdam kent mimarisinde bu yüzden gözümüze pek ilişmiyor. Modern stilin kıyısında köşesinde ancak meraklısına göz kırpmakla yetiniyor. Başkent Amsterdam’dan sonra nüfus olarak ülkenin 2. büyük şehri olan Rotterdam, aynı zamanda Avrupa’nın en büyük limanı olarak kabul edilmekte. Kuzey ve Güney Amerika, Asya, Afrika ve Avustralya gibi ana kara deniz ağlarının tümüne Avrupa’nın kuzeyinden açılan geniş bir kapı olarak anılıyor.
New York, New York: South Street Seaport-ABD New York… Ticaretin, ekonominin, kültür-sanatın, turizm ve eğlencenin merkezi… Dünyanın en kalabalık kentlerinden biri; sadece Amerika’nın değil dünyanın metropolü. Küresel bürokrasinin en önemli noktalarından biri olan kentin, Birleşmiş Milletler Genel Merkezi’ne ev sahipliği yaptığını söylemeden geçmeyelim. Wall Street gibi küresel ekonominin finans merkezi kabul edilen önemli bir bölgeyi de bünyesinde barındırıyor.  Sinema ve medya sektörü, reklamcılık, moda-tasarım, eğlence, bilgi-donanım-eğitim gibi pek çok alanda öncü kurumlara sahip olan New York’un, küresel ölçekte birçok sektörün büyük ağabeyi olduğu herkesin malumudur. Turizm faaliyetleri bakımından dünyanın bir numarası olan kentin ‘Dünya Başkenti’ olarak anılması insan odaklı hemen her sektörde söz sahibi olmasından ileri geliyor.
Gelelim New York’un doğal limanı South Street Seaport’a. Hudson Nehri ağzında yer alan liman, dünya doğal limanlarının en güzel örneklerden. 1600’lü yıllardan itibaren Amerikan deniz taşımacılığına hizmet etmeye başlayan South Street Seaport, bu dönemde ülke içi ticaret faaliyetlerinde kullanılmış. Günümüzde turistik potansiyelin öne çıkmasıyla ticari gücü segment değiştirerek ekonomik cazibesini turizm sektöründe aramaya başlamış; böylece popülaritesi de artmış. Artık liman bir turizm ve aktivite merkezi, alışveriş durağı, restoran ve eğlence cennetine dönüşmüş durumda; yaz aylarında düzenlenen kültür sanat etkinlikleriyle ticari bir yapıdan çok turistik bir merkeze evrilmiş. South Street Seaport’a gelirseniz, ‘Pioneer Tur’ olarak isimlendirilen yelkenli turu ile tarihi teknelere binerek Hudson Nehri üzerinden limana varabilir, buradaki müzeyi gezip, dünyaca ünlü mağaza ve restoranlarda alışveriş yaparak dünya mutfaklarına ait lezzetleri tadabilirsiniz.
İzmir Limanı
Seferihisar,Sığacı Limanı-İzmir
Sinop Limanı
Ülkemizden Limanlar İzmir Limanı Külebi, “Atatürk’e Ağıt” adlı şiirinde “İzmir’in denizi kız, kızı deniz/Sokakları hem kız hem deniz kokar.” demiş. Sanırım bir şehri bu kadar basit ve güzel anlatan başka bir söz daha bulmak zor. Ege’nin incisi, Millî Mücadele’de zafer türküleri söyleten şehir, İzmir… İzmir’in liman bölgesi şehrin Foça ve Karaburun arasını doğu-batı yönünde birleştiren hattın güneydoğusunda kalan iç alanı oluşturuyor. Ülkemizin en büyük ihracat limanlarından olan İzmir Limanı iç, orta ve dış liman olarak doğal bir bölümlenmeye ayrılmış.  Şehir, uygarlık tarihi boyunca çok önemli bir denizcilik merkezi olmuş; limanın modern dönemlerdeki gelişimi İzmir kentinin de önemini artırmış. Liman, hinterlandı olan iç bölgenin gelişimine büyük katkı sağlıyor.
Şehir planlaması kriterleri göz önüne alındığında İzmir Limanı’nın kenti belirli bir gelişim profilinde yönlendirdiği gözle görülür bir gerçek. Şehir, yerleşim alanları, deniz ve liman üçgeni arasında sağlıklı bir uyum içinde. Limanın stratejik konumu, Batı ve Güney Avrupa ile Kuzey Afrika arasında ve Karadeniz’e kıyısı olan ülkeler için geçiş güzergahında bulunması bakımından İzmir’i Ege’nin incisi yapıyor. Limanda dökme katı-sıvı yük yükleme ve boşaltma, altyapı, ekipman, karışık eşya, Ro-Ro ve yolcu hizmetleri verilmekte. İhracat limanı olarak aynı zamanda ülkemizin iç bölgelerindeki sanayi tesisleri için önemli bir lojistik nokta özelliğinde.
Sinop Limanı Eski Yunan ve Roma uygarlıklarının gelişip yayıldığı Antik Çağ’dan bu yana Karadeniz’in en önemli liman kentlerini sayalım dendiğinde akla ilkin şüphesiz Sinop gelecektir. Şehir, MÖ 7. yüzyıl civarında Helen kolonisi olarak kurulmuş. Bir mitosa göre adını ilkel dönem kurucularından bir Amazon kraliçesinden (Sinope) almış. Sinop, kısmen bir iç deniz olan Karadeniz’in limanı olarak hem Antik dönemlerde hem de Anadolu Uygarlıkları sonrasında Bizans, Selçuklu, Candaroğulları Beyliği ve Osmanlı Devleti yönetimlerinde bu önemini her daim korumuş ve kadim bir liman şehri olmuş. Bugün bölgede dolaşırken antik ve modern dönemler arasına sıkışmış olan şirin bir liman şehrinde olduğunuzu her an hissediyorsunuz. Cumhuriyet dönemi yıllarında ticari ve lojistik ağının gelişimi ülkemizin diğer limanları kadar ilerlemese de bölgenin tek doğal limanı olması ve bölge halkı için balıkçılık ve deniz kültürünün ciddi bir geçim kaynağı oluşturuyor olması limanın halen canlı kalmasını sağlıyor.
Liman şehirleri; okyanuslara veya denizlere kıyısı olan kara parçalarının doğal veya suni olarak oluşturulmuş deniz barınakları sayesinde turizm ve deniz taşımacılığı sektöründe söz sahibi olmaları bakımından önem kazanıyor. Tabii bu tespit ticari ve ekonomik potansiyel göz önüne alındığında geçerli. Limanların dünya taşımacılık sektöründe söz sahibi olmaları için formlarının uygunluğu ve gelişime açık olmaları kadar iç bölgelerinin (hinterlant) ulaşımda devamlılık oluşturacak biçimde kara sevkiyatına uygun standartta olmaları da bekleniyor. “Dünya Limanları ve Liman Şehirleri” değerlendirmesi şüphesiz tarih, sosyoloji, coğrafya, ekonomi, ticaret gibi pek çok disiplinin prensiplerinden faydalanılarak ele alınması gereken devasa bir araştırma konusu. Doğal ya da suni olarak oluşturulmuş bir limanın arkabahçesinde (hinterlandında) yer alan yerleşime yani liman şehrine, tarihine ve sosyoekonomik kültürüne değinmeyi yeğledik. Antik Çağ’dan modern dönemlere kadar uzanan denizcilik kültüründe durak ve sevkiyat noktaları olarak önem kazanmış liman şehirlerinin denizden elde ettiği kazanımları sadece ekonomik ölçüde değerlendirmenin haksızlık olacağı aşikâr. Bir liman, ait olduğu şehrini kültürel, sosyal ve demografik açıdan da değiştirebilmekte. Yalnızca bazılarını ele alabildiğimiz liman şehirlerinde bu değişimi görebildik kanaatindeyiz. Hülasa; liman şehirleri, birer ticari ve lojistik merkez oldukları kadar mimari, kültürel ve turistik olarak da bulundukları coğrafyaya sundukları özel katkılarla dünya tarihi var oldukça değerlerini artıracaklardır diye düşünebiliriz.
Tarihi İskenderiye Limanı
Tanca Fas
Festivalin Adresi: Rio De Janeiro
Antwerp
Lantau Adası
Sandy Kasırgasından sonra
NOTLAR
Tarihi İskenderiye Limanı Tarih sayfalarını geriye doğru çevirdiğimizde, önemli bir anekdot olarak bilinen MÖ 32 yılında Büyük İskender tarafından kurulmuş dört İskender kentinden biri olan İskenderiye’de yapılmış bir limandan söz edilir. Bu anekdota göre Pharos Adası 1,5 kilometre uzunluğunda ve 180 metre genişliğinde bir dolgu yol ile karaya bağlanmış ve bu inşanın her iki yanına suni deniz barınakları oluşturmak kaydıyla ticari gemiler için limanlar yapılmıştır.
Tanca Nerededir? Cebelitarık Boğazı’nın güneyinde konumlanan Tanca, Fas’ın kıta Avrupa’sına en yakın şehridir. Karşı kıyıdaki Tarifa ile arasında 14 kilometre boyunca uzanan ve iki kıtayı birbirinden ayıran Cebelitarık yer almaktadır. Afrika-Avrupa arası karşılıklı düzenlenen feribot seferleriyle Kara Kıta’nın önemli bir arterini oluşturur.
Kadim Kültür Tarihi MÖ 5. yüzyılda hüküm sürmüş Kartacalılara kadar dayanan Tanca, Berberi ve Fenike melezi olan kadim bir kültüre sahiptir. Tarih içinde Romalılar, Vandallar, Moritanyalılar, Araplar, Fas Hanedanlıkları, İspanyollar, Portekizliler ve İngilizler bölgeyi kontrolüne almış ve bu coğrafyadaki kültürel katmanlaşmayı etkilemiştir.
Festivalin Adresi: Rio De Janeiro Dünyanın en sıcakkanlı şehri olan Rio de Janeiro’dan bahsedip de bu şehirde doğmuş ve dünyanın pek çok yerinden milyonlarca meraklısının festival döneminde Rio’ya akın etmesini sağlayan sambadan söz etmemek olmaz. Her yıl bu festivalin düzenlendiği özel alanlardan biri olan ve Rio’nun liman bölgesi Rivadavia Correa’daki Samba City, 114 bin metrekareden fazla bir alana sahip. Âdeta bir dini ritüele dönüşmüş olan Rio Festivali’nde şehirde bulunan dans okulları koreografilerle bu alanda geçit yaparak dünyanın dört bucağından gelen turistlere gösteriler düzenlemekteler.
Antwerp Antwerp, Orta Çağ’dan kalma Barok ve Gotik tarzdaki mimari eserleri, birçok alanda faaliyet gösteren müze ve sanat merkezleriyle Avrupa kültür ve tarih turizminin de önemli bir noktasını oluşturuyor. Antwerp’in belediye sarayı olarak bilinen Stadhuis (Antwerp City Hall), Grote Markt (Büyük Çarşı Meydanı), Mayer van den Bergh Müzesi, Our Lady Katedrali (Cathedral of Our Lady), Vleeshuis Müzesi, Rubenshuis (Ressam Peter Paul Ruben’in Evi), Aziz James Kilisesi (St. James Church), Antwerp Merkez Tren İstasyonu kentin dokusuna katkı sağlayan başlıca değerler olarak göz dolduruyor.
Lantau Adası Hong Kong’un önemli yerleşim alanlarından olan Lantau Adası, Budizm’in sembollerinden olan Buda heykeliyle meşhur. Masif bronz tasarım, tam 220 ton ağırlığında; bu özelliğiyle dünyanın en büyük Buda heykellerinden birisi olarak kayıtlanıyor. Dünyanın dört bir yanından gelen turistler heykelin bulunduğu devasa kaideye 268 basamakla çıkabiliyor.
Avrupa’nın En Büyük Limanı Ticari güç bakımından öne çıkan diğer Avrupa ülkelerine rağmen en büyük liman unvanını Rotterdam taşıyor. Rotterdam Limanı, yılda 40 bin civarı gemi sirkülasyonuna ulaşan kapasitesi ile Hollanda ekonomisinin göz bebeği. Bu hacim, ekonomilerine yılda 500 milyar avrodan fazla bir ticari girdi olarak yansırken bize Rotterdam’ın neden ülkenin finans merkezi olarak görüldüğünü de kanıtlıyor.
New York Limanının Ticari Potansiyeli Yaz sezonu boyunca akşam saatlerinde başlayan organizasyonlar South Street Seaport’u bir tür gösteri sanatları etkinlik alanına çevirmekte. Açık hava sinema gösterileri, caz konserleri, festival etkinlikleri, müzik ve dans performansları limanın ticari potansiyelini turizm sektörüne yönlendirdiğini kanıtlıyor.
Sandy Kasırgası’ndan Sonra 2012’de Atlantik Okyanusu’nda oluşmuş ve kayıtlara göre en büyük kasırgalar arasında anılan Sandy Kasırgası, New York’u ve limanı oldukça kötü etkilemiş. Doğal felaket neticesinde South Street Seaport’un bazı bölümleri kullanılamaz duruma gelmiş. Zaman içerisinde çeşitli düzenlemeler ve kuvvetlendirme çalışmaları ve yenileme projeleriyle limana can verilmiş.
Bölgenin Tek Doğal Limanı Sinop Limanı Karadeniz’in fırtınalı ikliminde lojistik gemileri için her daim sığınacak güvenli bir alan oluşturuyor. Yarımadanın güney istikametindeki iç liman, fırtına ve rüzgârlara tamamen kapalı yapısı sayesinde denizcilik literatüründe “Akdeniz” ismiyle anılır.
Diğer Önemli Liman Şehirleri Dünyada pek çok önemli liman şehri bulunmaktadır. Bu çalışmamızda değinemediğimiz, Hamburg-Almanya, Marsilya-Fransa, Porto-Portekiz, Valensiya-İspanya, Valletta-Malta bunlardan sadece bazılarıdır.
Yazan: Necati Bulut
*Bu yazı Marmara Life 2019 / Temmuz-Ağustos sayısında yayımlanmıştır.
Dünya Limanları ve Şehirler Elvedaların son noktası: Limanlar Limanlar tarih boyunca elvedaların son noktası olmuştur hep. Gidenler ve kalanlar diye ikiye ayırmıştır insanları.
0 notes
sizekitap · 5 years
Text
Esirgeyen Gökyüzü
Esirgeyen Gökyüzü Paul Bowles Can Yayınları
Kit ve Port Moresby, New York’un aydın çevresinden kaçmak ve sorunlu evliliklerini yoluna koymak için soluğu Kuzey Afrika’da almış Amerikalı bir çifttir. Başta görkemli coğrafya onları etkisi altına alsa da, bu bilinmez dünyanın tehlikeleri çok geçmeden peşlerine düşecektir. Bu iki insan, aralarındaki uçurum genişledikçe değerlerinden ve inançlarından uzaklaştıklarının farkına varır; dahası, yalnız birbirlerini değil, hayatlarını da kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyadırlar. Modernizmin aykırı ustalarından Paul Bowles’un ilk romanı olan Esirgeyen Gökyüzü, sömürgecilik sonrası Afrika gerçeğiyle Batılı okuru ilk defa yüzleştirmiştir. Medeniyetin tekinsiz ve kaçınılmaz sonuçlarının uçsuz bucaksız bir çöle gölgesini düşürdüğü bu trajik yol hikâyesi, yazıldığı zamanki yalınlığı ve şiddeti hâlâ koruyan bir modern klasik.
Yazarı Sizekitap’da Ara Yazarı Twitter’da Ara Kitabı Twitter’da Ara Yazarı Facebook’ta Ara Kitabı Facebook’ta Ara devamı burada => https://is.gd/LxRtRu
0 notes
vinceverbatim · 11 years
Text
''
Yalnızdı, terk edilmiş, yokluğa savrulmuş, umutsuz.. Üstelik de üşüyordu; içinden gelen derin bir soğuktu bu. Onu hiçbir şey değiştiremezdi. Bu buz gibi ölüm hali onun mutsuzluğunun temeliydi ama yine de o duyguya her zaman sarılacaktı, çünkü varlığının çekirdeği oydu; tüm benliğini onun çevresine kurmuştu.
- Paul Bowles, Esirgeyen Gökyüzü
4 notes · View notes
sizekitap · 6 years
Text
Yağsın Yağmur
Yağsın Yağmur Paul Bowles Can Yayınları
Paul Bowles Yükseklerde ve Esirgeyen Gökyüzü adlı yapıtlarında olduğu gibi, bu romanında da zengin, gelişmiş bir Batı ülkesi vatandaşının hiçbir özelliğine aşina olmadığı yabancı bir ülkeye yaptığı geziyi ve deneyimlerini işliyor.
Nelson Dyar Amerika’daki tekdüze yaşamını geride bırakarak eski bir tanıdığının turizm bürosunda çalışmak niyetiyle Tanca’ya gelir ve şehre ayak bastığı andan başlayarak Tanca’nın yeraltı dünyasıyla tanışır: Barlar ve genelevler, erotik film seansları ve yasadışı parasal işlemler, şehrin aristokrat çevresinde yaşayanlar ve şehrin fahişeleri. Bunlar yetmiyormuş gibi bu tarihten kalma âlemin uyuşturucularıyla da tanışır ve yeni yaşamında heyecanlı bir şeyler olması adına olmadık işlere kalkışır.
Bowles, okurlarını bir solukta okunacak akıcı bir serüvenin içine çekiyor. 
Yazarı Sizekitap’da Ara Yazarı Twitter’da Ara Kitabı Twitter’da Ara Yazarı Facebook’ta Ara Kitabı Facebook’ta Ara
devamı burada => https://goo.gl/X98W2X
0 notes
vinceverbatim · 11 years
Text
''
Kit elbisesini çekip kalçaları üzerine gelen yeri düzeltti, " Ben gençken..." diye söze başladı.
" Ne kadar gençken?"
" Yirmi yaşımdan küçükken demek istiyorum. Hayatı sürekli hızlanan, hızını arttıran bir şey sanırdım; her yılla birlikte daha zenginleşecek, daha derinleşecek bir şey. İnsan giderek daha çok şey öğrenir, daha olgunlaşır, daha derin görüşler kazanır, hakikatin içine daha çok girer..." Sesine bir kararsızlık geldi.
Port birdenbire güldü. " Ve şimdi anlıyorsun ki hiç de öyle değilmiş, ha? Daha çok, sigara içmeye benziyormuş. İlk birkaç nefesin tadı harika. Sonuna doğru eskiyeceği, kötüleşeceği insanın aklına bile gelmez. Sonra onu olağan kabul etmeye başlarsın. Birdenbire bakarsın ki, neredeyse filtresine kadar gelmişsin. İşte acılığını o zaman hissedersin."
" Ama ben sonun yaklaşmasındaki o kötü tadın her zaman farkındayımdır" dedi Kit.
" Öyleyse sigarayı bırakman gerek."
" Ne kadar adisin!" diye bağırdı Kit.
Port, " Adi değilim!" diye karşı çıktı. İçkisini içmek için dirseği üzerinde doğrulurken neredeyse bardağını düşürüyordu. " Mantıklı geliyor, öyle değil mi? Ya da... bence yaşamak da sigara içmek gibi bir alışkanlık. Hep vazgeçeceğim diyorsun ama sürdürüp gidiyorsun."
" Sen bırakmak niyetinde değilsin gördüğüm kadarıyla."
" Neden olayım? Ben sürdürmek istiyorum."
" Ama her zaman öyle çok yakınıyorsun ki!"
" Yo, hayattan değil; yalnızca insanlardan."
" İkisi birbirinden ayrılamaz."
" Ayrılır bal gibi. Biraz çaba yeterli. Çaba, çaba! Neden hiç kimse çaba göstermiyor? ben bambaşka bir dünya hayal edebiliyorum. Yalnızca birkaç vurgunun yeri yanlış."
  - Paul Bowles, Esirgeyen Gökyüzü
+ Bonus video/belgesel
4 notes · View notes