Tumgik
#ekonomi bitti iyice
ahbeazra · 9 months
Text
iyi aile yoktur diye bi kitap gördüm çok ilgimi çekti gidip almam lazım
1 note · View note
sevdimsectim · 9 months
Text
Seçim yapıldı, bitti ve kıl payı farkla kaybedildi. Muhalefette ortalık toz duman.
Millet ittifakı dağıldı, gitti. Oy oranı belli olmayan (belki de sıfıra yakın) 4 parti 39 milletvekilini bizim oylarımızla alıp kenara çekildiler. Meral hanım CHP sayesinde grup kurup ölü doğmuş partisini yaşattığını unuttu, oyunun azalmasını CHP’ye bağladı ve ittifaktan çekildi. Şubat ayında %14-15 olan İP oylarını “kumar masası” deyip 2 gün sonra tekrar aynı masaya oturarak %8’e nasıl düşürdüğünden ve bu yüzden CB seçimini de kaybettirdiğinden özeleştiri değil bahis bile yok. Adam Kazandı Muharrem zaten beklendiği gibi ellerini ovuşturarak kaostan ne çıkarırım peşinde koşuyor.
Parti içinde seçim gününe kadar hiçbir yanlışı dile getirmeyen, çalışmayanlar kazan kaldırıp “değişim” istemeye başladılar. Tek suçlu en fazla çabayı harcayan, yanlışları da olsa kazanmak için her şeyi yapmaya çalışan Kılıçdaroğlu oldu çıktı.
İmamoğlu zaten egosu şişmiş durumda idi, şimdi iyice tavan yaptı, liderlik peşinde anketler yapıyor. Kılıçdaroğlu’nun aday göstermesi ile ve Canan Kaftancıoğlu’nun çalışması ve kurduğu sistem ve ekip sayesinde dünyanın en büyük metropollerinden birine başkan seçildi, her şeyi kendi yapmış gibi Kaftancıoğlu ile bağı kopardı. Baştan itibaren CHP liderliği ve cumhurbaşkanlığını kendisine hedef koydu ve ciddiye almadığı belediye başkanlığı dışında her şeyle uğraştı. Mitingler yaptı, elçilerle görüştü, ona buna sataştı. Akşener’in üzerinden dayatılan CB yardımcılığı adaylığı zaten ekmeğine yağ sürdü. Şu anda seçime 9 ay kalmış, kendi işi ile uğraşıp bir yandan İstanbul’da halkın içine girip yaptığı çalışmaları ve iktidarın engellemelerini anlatmak, halkın belediye ile ilgili sorunlarını, eksik bıraktığı işleri halkla birlikte belirleyip kalan sürede gidermek yerine üstüne vazife olmayan işlerle uğraşıp İstanbul’u kaybetmeye çalışıyor.
Onun abartılmış hali Bolu belediye başkanı diye birisi var. Adalet yürüyüşünü taklit edip Ankara’ya yürüdü, parti önünde şovlar yaptı. Arkadaş sen kamu görevlisisin, Bolu halkı seni şehre hizmet edesin diye seçti, başkanlığı bırakıp başka her işle uğraşmaya hakkın var mı? Bugüne kadar yaptığın saçmalıklara, çocukça çıkışlarına, parti disiplini tanımamana bakıp kim seni partisine başkan seçer? Bolu’yu kaybettirmekten başka zerre faydan olamaz.
İnsanlar kazanmaya büyük umut bağlamış, olmayınca çökmüş durumda. Her kafadan bir ses çıkıyor. Seçmenimiz küsmeye zaten çok müsait. Şurada yerel yönetim seçimlerine 9 ay kalmış, 2018’de kazandığımız yerlerin hepsinde CB seçiminde öndeyiz, o yerleri koruyup hatta Balıkesir, Manisa gibi ilave edilecek bir sürü il-ilçe de var. Yerel yönetimde iktidar olma ve en azından oralarda çağdaşlığı, laikliği koruma şansımız var. Ekonomi gittikçe batıyor, her şey zamlandı, halk-emekli perişan, beka diye kandırılıp oy veren seçmene bunları anlatıp şimdiden seçime hazırlanmak yerine saçma sapan işlerle uğraşılıyor.
Ülkede neden AKP sürekli kazanıyor diye soruyoruz. İşte bu yüzden kazanıyor. AKP’nin hiçbir şey yapmasına gerek kalmadan belediyeleri de vereceğiz maalesef.
0 notes
kentdenizlicom-blog · 6 years
Photo
Tumblr media
KentDenizli.com sizler için yeni bir haber hazırladı: https://www.kentdenizli.com/basmaci-turkiyeyi-2-dakikada-ozetledi.html
Basmacı Türkiye’yi 2 Dakikada Özetledi
Basmacı; Tüm dünya her şeyi bıraktı, Türkiye’yi konuşuyor. Hani bir Türk dünyaya bedel mi? Sanmıyorum, böyle konuştuklarını. ‘İngilizleri tanrı sanırdık Mustafa Kemal Atatürk onları yenmeden önce’ diye mi? Sanmıyorum. Ya da ‘sanayi devriminde böyle giderlerse bizi geçerler’ diye mi? Sanmıyorum. Bütün dünya maalesef ‘Türkiye’de hangi bakan rüşvet yedi’, ‘hangi bürokrat onun önüne yattı’, ‘paralar Man’dan geldi mi Van’a mı gitti’, ‘Cibuti’ye niye liman kuruyoruz?’ bunu konuşuyor. Neyse, konumuz bütçe, ekonomi.
Dolaylı olarak yüzde 72 vergi alınan, dolaysız olarak direk bazılarına verilen bir vergi düzeninde olan ülkeyiz. Bakanlıkların bütçelerini vergiden düşersek acaba yük azalır mı?
Mesela Milli Eğitim Bakanlığı. Zaten müfredat berbat, çocuklar elementleri ‘GORA’ filminden, Osmanlıyı ‘Hürrem Sultan’ dizisinden, Türk tarihini ‘Diriliş’ dizisinden öğrenirlerse sıkıntı yok. Atanamayan öğretmenler hepsi iş buldu. Taşeron oldu, simitçi oldu. Onlar işini halletti. Zaten teknik olarak Milli Eğitim Bakanlığının bir yetkisi yok ki. Akşamdan sabaha TEOG falan değişebiliyor. Yani Milli Eğitim Bakanlığının bütçesini vergiden düşersek bir miktar işe yarar.
  KADINA ŞİDDET YÜZDE BİNDÖRTYÜZ, FUHUŞ YÜZDE YEDİYÜZ DOKSAN ARTMIŞ.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına bakalım. Kadına şiddet yüzde bin dört yüz artmış, fuhuş yüzde yedi yüz doksan. Zaten kadın istihdamı düşmüş. Kadın programları var sağlığı, yemeği falan oradan öğrenirler, evlenme programları var. Boşanmak kolay, bir SMS attın mı bitti. Ne gerek var bu bakanlığa bütçe ayırıyoruz?
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı. Saman, buğday, meyve, pamuk ithal. Samanı ithal edip bunu yedirecek hayvanımız olmadığı için onlar da elimizde kalıyor. Et de ithal. Bütçesini düşmeyelim vergi de kalsın, adını değiştirelim. Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı yerine İthalat Bakanlığı.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı. Çevre dediğiniz üç beş ağaç, bir göl. Ağaçları kesiyorsunuz, gölleri doldurdunuz çoktan beton oldu. Şehirciliğe hiç takılmayın bütün yetkilerini rantsal dönüşümden Belediyeye devrederiz. Belediyeye devrettik ya kolay. Canımız istemediğine kayyum atarız, beğenmediğimizi de istifa ettiririz. Çevre ve Şehircilik Bakanının bütçesini de vergiden düşelim ki insanlar rahat etsin.
  KONUŞANI, DÜŞENİ, YAZANI HEPSİNİ OTOMATİK OLARAK HAPSE ATIYORUZ, OLMAYAN ADALETİN BAKANLIĞINA NE GEREK BÜTÇE.
Lüzumsuz bakanlığa gelelim Adalet Bakanlığı. Konuşanı, düşeni, yazanı hepsini otomatik olarak hapse atıyoruz. Mahkemeye falan ne gerek var. Boşuna bütçe harcıyoruz. Zaten adalet yok, mübaşirler kalır, gerisini vergiden düşeriz. Olmayan adaletin bakanlığına ne gerek bütçe.
Ekonomi Bakanlığı komple kalksın. Yumurta enflasyonu yüzde 43, kuru soğan yüzde 32, et yüzde 62, bakanlığın enflasyonu yüzde 12. Açlık sınırı, işsizlik hep rakam. Büyüme yüzde 12. Ararız direk TÜİK başkanını, onun da başkanı atanmadı ama sıkıntı yok hallederiz, sıralar rakamları.
Çalışma Bakanlığı, adına bak, baktığı konuya bak. Taşeron, SGK, yoksulluk sınırı olmuş asgari ücretin yarısı. Bakanlık, çalışmamaya devam ettiği için otomatik olarak onun da bütçesini vergiden düşelim.
Sağlık Bakanlığına el değdirmem. Orada biraz sıkıntılar var. Randevu alamıyorsun, randevu alsan doktoru bulamıyorsun, doktoru bulsan ya dayak yiyorsun ya dayak atıyorsun. Sağlık Bakanlığının bütçesi kalsın. Şehir hastaneleri yapıp, insanları hasta edip, hasta edemezseniz de parasını ödeyeceksiniz. O bakanlığa lafım yok.”
  ELMASTA ALTINDA PIRLANTADA VERGİ YOK EKMEKTE SUDA GAZOZDA VERGİ VAR BU VERGİLER BU BÜTÇE YA PADİŞAHA YA MEZARCIYA YARAR
“Bu vergileri azaltmak bu ülkede mümkün değil. Neden mi? Elmasta, pırlantada altında vergi yok. Serbest. Kefen de var. Lütfen ölenler pırlantaya sarılsın çünkü kefen de yüzde 18 KDV var. Ekmekte var, gazoz da var, su da var. O yüzden bu bütçe, bu vergi düzeni iki kişiye yarar.
BASMACI KONUŞMASINI BİR HİKAYE İLE ÖZETLEDİ
Zamanın birinde padişah tebdili kıyafet dolaşmaya çıkmış. Kahvenin birinde bir adam görmüş. Önünde börekler, çörekler.
‘Ya arkadaş sen iyi kazanıyorsun galiba’ demiş padişah.
‘Evet, çok iyi kazanıyorum. Padişahım sağ olsun.’
‘Allah Allah’, demiş. ‘Padişah vergileri arttırır, asgari ücreti iyice aşağı çekerse kaç kazanırsın?’
‘Of, beş kazanırım.’
‘Nasıl olur? Peki, vergileri biraz daha arttırır, enflasyonu yükseltir, kemerleri sıkarsa?’
‘O zaman 10 kazanırım.’ demiş adam.
‘Bire zındık sen benimle eğleniyor musun? Ne iş yapıyorsun sen?’
‘Efendim, ben mezarcıyım.’
İşte bu vergiler, bu bütçe ancak mezarcıya ya da padişaha yarar.”
“Biz bunu hak etmiyoruz” diye AKP Milletvekillerine seslenen Basmacı, terörü bitiremediniz, KHK’larla insanları içeri attınız, etrafınızda ne kadar insan varsa ayrıştırdınız. Yakında teslim edeceğiniz hükümette son günlerinizi yaşıyorsunuz. Tek duam şudur, bu ülkeye daha fazla zarar vermeden, değerlerini yok etmeden gidersiniz. Artık makam için değil, vatan için çalışma zamanınız geldi. Eyy AKAPE vekilleri ilahi adaletin zaman aşımı yoktur. Bunu sakın unutmayın.” İfadelerine yer verdi.
0 notes
Text
-Dis politikada samar oglani olduk.( surekli toprak kaybediyoruz,teror iyice hortladi hergun sehitler geliyor ) -Ekonomi coktu iterek gidiyor yol bitmek uzere.( para zaten bitti,emlak balonu patlamak uzere ) -Egitim coktu. -Hukuk sistemi toptan coktu. -Ordu coktu,kitalari idare edecek komutan kalmadi ( fetoculari kim yerlestirdi oralara ? ) -4 milyon suriyeli burada ne yapiyor? bir kendinize sorun.. -Ahlak coktu fuhus %1200 uyusturucu %1700 artti ( bunu ben degil devletin istatistikleri soyluyor ) -Kadin cinayetleri ve diger cinayetlerdeki artis akil almaz duzeyde. -Tarim toptan coktu mercimegi bile ithal ediyoruz.( hatta saman bile bulgaristandan geliyor ) -Hayvancilik coktu taa Kolombiyalardan et getirtiyoruz onlarda genelde les ve hastalikli oluyor Dunyada en pahali eti yiyen memleketlerden biriyiz. -Cevre ve dogal guzellikler ortadan kayboldu. Sadece Karadenizde 3000 den fazla koy ve sahil tarumar oldu. Ormanlarimiz kalmadi,iklim degisti,su havzalari ortadan kalkiyor. TURKIYE CUMHURIYETI insanlik tarihinde esine az rastlanan bir barbarlik ve yok etme ic gudusuyle idare edildigini gormeyen ya gerizekalidir veya vatan hainidir bunun da bir ortasi yoktur Kopeklerin kardesligi aralarina kemik atilana kadardir.....
0 notes
hilalgulgazetesi · 7 years
Text
VARLIK FONU DEĞİL, DARLIK FONU
Tumblr media
CHP Milletvekili İlhan Kesici çok tartışılan Varlık Fonu’na devirleri yorumladı: Varlık Fonu değil, Darlık Fonu!
CHP İstanbul Milletvekili ve partinin ekonomi kurmaylarından İlhan Kesici, YURT Gazetesi’ne ekonomiye, siyasete ve son günlere damgasını vuran gelişmelere dair çok önemli açıklamalarda bulundu.
Varlık Fonu’nu ‘Darlık Fonu’ olarak niteleyen Kesici, “Önce paralel devlet, yarattılar; şimdi de paralel hazine yaratıyorlar” yorumunu yaptı. “Varlık Fonu, dış borç bulabilme fonudur” dedi.
*Türkiye ekonomisi oldukça çalkantılı günler geçiriyor. Dövizin kontrol altında tutulması için çalışmalar ve vergi indirimleri gündemdeyken son olarak da hükümetten Varlık Fonu hamlesi geldi.   Ziraat Bankası, PTT, Borsa İstanbul gibi Hazine bünyesinde bulunan bazı kamu sermayeli şirketler Varlık Fonu’na devredildi. Ekonomi sizin uzman olduğunuz bir alan. Varlık Fonu nedir? Neden oluşturuldu? Hepimizin kafası karışık açıkçası… Siz bu fonu nasıl tanımlarsınız?
Bu bir hayırsız evlat fonudur, mirasyedi evlat fonudur. Bu, Varlık Fonu değil, Darlık Fonu’dur. Mevcut varlıkları tüketme fonudur.  Türkiye’nin 2017 yılı içerisinde 200 milyar dolarlık bir borcu döndürmesi lazım. 30 milyar dolar civarında cari işlemler açığımız olacak; kamu sektörünün vadesi gelmiş bir yıl içerisinde ödenmesi gereken dış borç ve faizi var, bu rakam da 15 milyar dolar civarındadır. İkisi yaklaşık 50 milyar dolar eder. 130 milyar dolar civarında da özel sektörün bir yıl içerisinde ödemesi veya yeni kredi bulup döndürmesi gereken borcu var. Bu üçünü topladığınız zaman, neredeyse yaklaşık 200 milyar dolarlık bir para eder.
Varlık Fonu, dış borç bulabilme fonudur. Artık normal yollarla dış borç bulamıyorlar, sadece bu varlıkları karşılık göstermekle dış borç bulmaya çalışıyorlar. Varlık dönemi bitti, darlık dönemi başladı.  Önce paralel devlet yarattılar, Türkiye'nin  başını belaya soktular;  şimdi paralel hazine yaratıyorlar. Ayrıca Türkiye'nin başını ekonomik olarak belaya sokuyorlar. Devletin siyasi birliği dağıtılır gibi olmuştu, şimdi de mali birliğini dağıtıyorlar.  
Süzme Bal Ak Parti’si dönemi
*Sadece ekonomik değil, siyasi arenada da oldukça hareketli günler yaşıyoruz. Başkanlık sistemi tartışmalarının ardından şimdi bir referandum tarihi bekliyoruz. Bu siyasi tablo ekonomiye nasıl yansıyor?
Türkiye’nin önünde iki tane büyük mesele var; bir tanesi ekonomi ile ilgili, ikincisi de Anayasa’daki değişiklikle ilgili. Ekonomi ile ilgili durum çok ciddi ve en önce tespit etmemiz lazım gelen durum şudur: AK Parti’nin net 14 yıllık bir performansı var.  Bu 14 yılın, her yıl üst üste yıllık ortalama büyüme hızı yüzde 4,6’dır. Bu oran Türkiye normallerinin altındadır, hem de tek başına 14 sene iktidarda olmasına rağmen.  1946-2002 arasındaki 57 yılın ortalaması ise yüzde 5,1’dir.
Bu zaman dilimi içinde 2. Dünya Savaşı’nın olumsuz etkileri, üç tane ihtilal, bir-iki tane yarım ihtilal denemeleri vardır. İçinde, Kıbrıs Savaşı mahiyetinde Kıbrıs Barış Harekâtı var. Kıbrıs dolayısıyla Türkiye’ye kurulmuş olan ekonomik ve askeri ambargo var. Olumsuz ne kadar şart veya gelişme varsa bu 50 yıllık zaman diliminin içindedir. Ortalama her yıl üst üste büyüme hızı ise yüzde 5,1’dir. Bu Türkiye normali olarak alınabilecek bir şeydir ve dünya standartlarında da iyi diyebileceğimiz orandır. 57 yılın ortalaması yüzde 5,1; AK Parti’nin 14 yıllık ortalaması ise yüzde 4,6…
Durum çok vahim, kötü, zayıf ve başarısız!
Benim “Süzme Bal AK Parti’si” diye tabir ettiğim bir dönem var. Bu 2007’den sonraki AK Parti dönemidir, çünkü bu dönemden sonra cumhurbaşkanı da artık AK Partili… 2007’ye kadarki cumhurbaşkanı başka bir insandı, AK Parti’nin dışındaydı ve onlar “Devletin tamamı bizim elimizde değil ne yapalım? Elimiz- kolumuz bir anlamda bağlı” diye söylüyorlardı. 2007’den 2016’ya kadar tam 10 yıl var, bu 10 yılın ortalama büyüme hızı %3,3’tür. Bu durum çok vahim, çok kötü, çok zayıf ve çok başarısız…
İtiraz edecek babayiğit arıyorum!
*AKP’nin ekonomide başarısız olduğunu rakamları vererek belirtiyorsunuz, peki neden bu denli başarısız olarak algılanmıyor?
Çünkü medyayı kontrol ediyorlar; bütün radyolar, televizyonlar, gazeteler, her şey kontrol altında olduğu için bunun söylenmesini çok aza indirgemiş oluyorlar. Diyelim ki ben bunu ayda yılda bir kere söyleyebiliyorum. Ama günde en az 20 tane televizyonda, en az 20 tane gazetede çok sayıda insan bunun tersi istikamette konuşuyorlar. Konuşulanın doğru ya da eğri olması çok da önemli değil kısacası. Yoksa rakam işte net, matematiğin yalan söylemesi söz konusu değil. TBMM’de bütün Bakanlar Kurulu’nun, 317 AK Parti milletvekilinin huzurunda, meydan okuyarak Meclis’in çatısına asıyorum ve Başbakan’a  “Buna itiraz edecek babayiğit arıyorum” diyorum.
*Belirttiğiniz bu orana hiç itiraz edilmedi mi?
Benim söylediğim bu rakamlara bir tane itiraz gelmiyor. İtiraz edilebilir rakamlar değil, devletin rakamlarından hesaplanmış durumda. 14 yılın ortalaması 4,6 ve Türkiye ortalamasının çok altında, son 10 yıllarının ortalaması ise 3,3… Süzme Bal AK Partisi dönemi, yani ustalıklarının dönemi.  “Ustalık dönemi başlıyor” demedi mi Sayın Cumhurbaşkanı? Aynı zamanda cumhurbaşkanı, başbakan, meclis başkanı, bütün bakanlar AK Partili… Bütün bürokrasi de tamamen onların elinde geçti. Son senesi de 2’nin altına doğru iniyor, burada deniz bitti. Ekonomide AK Parti’nin denizi bitmiş vaziyette.
AK Parti artık eskidi!
*İsim koymaktan imtina ediyorsunuz biliyorum ama Türkiye bir ekonomik krize doğru ilerliyor mu? Ya da bir ekonomik krizin tam merkezinde miyiz?
Deniz iki türlü bitti: 1- Akılları yani fikri şeyleri bitti. Türk ekonomisiyle ilgili söyleyecekleri laflar bitti. İlaveten de, eskidiler!  AK Parti artık eskidi. Eskidiler, pörsüdüler, yüzleri çürüdü, fikirleri eskidi… Yeni 5 kuruşluk bir fikir ortaya çıkarabiliyor, söyleyebiliyor değiller. Böyle olunca ne yapıyorlar? İflas eden tüccarlar eski defterleri karıştırırlarmış. 1930-1940-1950 defterlerine geri dönüyorlar. 2017 ve ötesine dair söyleyecek ekonomik lafları kalmamış olması münasebetiyle bunu yapıyorlar. Ekonomiyle ilgili söyledikleri bazı laflar var, bugün itibariyle ne söyleyeceklerini filan biliyor değiller ama onlar da derde deva olacak laflar değildir, çünkü kıymetli bir lafları kalmadı.
İktidarları, ekonomik performansları belirler
*2001 krizi bir iktidar değişime sebep oldu, AKP’yi ortaya çıkardı. Bu doğrultuda şimdi de bir krize doğru yol aldığımızı ya da içinde olduğumuzu düşünürsek, bu kriz bir iktidar değişimine sebep olabilir mi? Toplum dinamikleri açısından iktidar belirlemede ekonomi önemli bir unsur mudur?
Tabii iktidarları asıl belirleyen,  ekonomik performanslarıdır. Yani iktidara gelmiş olan bir parti, ekonomide iyi işler yapmış olursa bunun ölçüsü ekonomik büyüme, yıllık ekonomik büyüme hızıdır. Bütün dünya “Türk ekonomisi nasıl gidiyor?” diye bakmak istediğinde 50 tane parametreye bakmaz, 1 tanesine bakar: O parametre de yıllık ortalama büyüme hızıdır.
İktidarları ekonomi getirir, ekonomi götürür. Mesela bu ekonomik durum AK Parti’yi götürdü. Bir evvelki seçimde 49 almışlardı, 7 Haziran seçiminde 40 aldılar. Yüzde 10 olağanüstü büyük bir rakam… Bir iktidarın, 10 puan düşmesi demek dünya yıkıldı demektir. Normal şartlarda AK Parti, iktidarı kaybetmişti zaten değil mi? 14 senedir tek başına iktidar olan bir parti, tek başına iktidar olamaz bir parlamento rakamına indi.
*7 Haziran’dan sonra, tekrarlanan seçimlerde tekrar tek başlarına iktidar oldular. Ne değişti o kadar sürede?
Ondan sonraki süreçte bir şekilde muhalefet icap ettiği kadar organize olup iktidarı AK Parti’nin elinden alamadı. Sayın Cumhurbaşkanı da vermemek için direndi ayrıca, o da başka bir faktördür.  Normal olarak Ahmet Davutoğlu’ndan sonra, hükümeti kuramayacağı belli olduğu andan itibaren, ikinci en büyük partiye başbakanlık görevinin verilmesi lazımdı. Kemal Kılıçdaroğlu’na cumhurbaşkanının, başbakanlık görevini hükümeti kurmak üzere vermemesi bir anayasa ihlalidir.  Anayasa suçudur demiyorum ama anayasanın da icaplarını yerine getirmemek olarak nitelendirilebilir.
İktidarın bir numaralı adayı CHP’dir
*Ekonomi-siyaset bağlamında önümüzdeki süreci nasıl görüyorsunuz?
Katiyet ile ifade edeyim ki, ekonomik performansın böyle devam etmesi halinde, önümüze gelecek ilk seçimde AK Parti zannettiğinden çok daha fazla büyük yara alır. Burada Cumhuriyet Halk Partisi ve muhalefet olarak bizim yapmamız icap eden şey, AK Parti’den ekonomik durum münasebetiyle kaçacak olan oyların bize gelebilir olmasını temin etmektir.
*Nasıl?
Onun yolu şu: Adam bakacak diyecek ki “AK Parti artık ekonomiyi iyi yönetemiyor. Bak burada CHP var, CHP’nin de içinde bu işleri bildiğine inandığım, kendimi teslim edebileceğim insanlar var, bunlar beni bu badireden çeker çıkarırlar”.  Bizim işimiz halka bu istikamette güven vermek olmalıdır. Bu, “Sen bana güven gerisine karışma” demekle olacak bir şey değil. Televizyon programları, gazeteler, milletvekili faaliyetleri, parlamentoda yapılacak olan konuşmalar… ‘Ekonomik kadroyu temsil ediyor’ diye düşünülen insanların hem ayrı ayrı, hem toplu halde insanlara güven verecek bir resim vermelerine bağlı… Eğer biz bunu yaparsak hem CHP birinci parti olarak çıkar, hem AK Parti kendi umduklarından çok daha aşağıya düşer.
*İddialı bir söylem…
Elbette çok iddialı bir söylem bu, iddiasız söylemi de ben sevmem. Ekonomik resim, siyaset bölümündeki resim ile birbirini ahenkli ve uyumlu bir biçimde birleştirir ise AK Parti’ye iktidar yüzü yoktur, iktidarın bir numaralı namzedi bir numaralı adayı da CHP olur. Ama bunun bir tane şartı var; “Biz Cumhuriyet Halk Partisi’yiz gelin bizi iktidar edin” filan değil. “Bu parti ve bu insanlar Türkiye’yi daha iyi yönetirler, benim şimdi içinde bulunduğum ekonomik durumun ilacı bunlardadır” imajının iyice yerleştirilmiş olması lazım.
YURT Gazetesi-Röportaj: Ülkü ÇOBAN
0 notes