Tumgik
#bunu sana hiç söylemedim
Text
Bunu sana hiç söylemedim, ama bazen orada oturuyorum ve tüm küçük senaryolarımızı kafamda hayal ediyorum. Film izlemek, sarılmak, gece geç saatlerde yemek koşusu yapmak, derin sohbetler yapmak ve rastgele yolculuklar yapmak gibi temel şeyler. Sadece seni özlüyorum ve seninle olmak istiyorum.
99 notes · View notes
no-463 · 10 months
Text
çok hızlı atlattım. doğum gününden üç gün geçmişti. zamanında senin için gözyaşı döktüğüm o yatağa uzandım ve yine seni düşünerek katılasıya güldüm o gün. senin için hissettiğim son yoğun duygumdu. "hiç mi özlemiyorsun onu?" diye soruyorlar bazen. "özlemiyorum" diyorum. biliyor musun, bu konuda hiç yalan söylemedim. hiç yalan söylemiyorum. zaman zaman bir yerlere dalıp farkında olmadan gülümsüyorum. mekânı soruyorlar, söylemiyorum. anılara dalıyorum. artık bizim bile demeyi midem almıyor, o anılara. ilginç, biliyorum. seni hiç özlemiyorum ama içinde senin de olduğun bazı anılar hafızamı yokladığında tebessüm etmekten alıkoyamıyorum kendimi. üzücü olan şey; bunu sen bile anlayamazsın. ikimizin de gittiği o hikâyenin "gitti" yaftası yapıştıran adamı olmana rağmen. açıklamam gerekirse sadece şunu söyleyebilirim. sevgimden değil, saygımdan. sana değil, bir dönem yaşamış olan duygularıma.
102 notes · View notes
iinaniiel · 2 months
Text
//////
meral, liseden arkadaşım. akıllı kızdı, ta o zamanlardan yalnızlığı överdi. hiç yakın arkadaşı yoktu. sevgilisi de yoktu. aşkı yererdi.
arada sırada, canı çekerse, bir tek bizim eve gelirdi. türk kahvesi severdi, biz o zamanlar hep kola içerdik. kocaman salonumuz varken benim minicik odamda oturmak isterdi. yatağın, peteğe yakın ucuna bağdaş kurar, pencereden dışarıya bakarak hayatından ne kadar memnuniyetsiz olduğunu, geleceğinden umutsuz olduğunu anlatırdı. elinde gitarı, arada bir tıngırdatırdı. hep kahve fincanını ters çevirir, falda hep aynı şeyi görürdü ‘’bak yüreğim kararmış’’
diğerleri bunalım meral adını takmıştı ona. o da bilirdi bu takma ismi ama ses etmezdi. içten içe severdi bu ismi. öyle görünmek hoşuna giderdi sanki. emin değilim, ben hep öyle hissettim. sormadım ona. ona soru sorulmazdı çünkü. kalın, siyah hırkasına iyice sarınır, ellerini, sadece parmak uçları görünecek şekilde içeri çeker, bir şey anlatmak ister gibi bakardı.
lise bitip de şehri terk ettiğimde, bana mektup yazmıştı meral. ilk yıl kazanamamıştı üniversiteyi. tam yedi mektup yazdı bana. hepsi karamsar, hepsi küskün… bir yandan yeni bir hayatım olduğu için sevinirken bir yandan suçluluk duyardım. gözden ırak gönülden de ırak olur ya, zamanla çıktı hayatımdan meral.
birkaç ay önce, sevgilim maça gittiği için evde sıkılıp, bir filme gittim. tek başıma filme gitmem pek, o gün öyle oldu. salona girip en yakınımdaki kişiyle iki koltuk boş bırakarak izledim filmi. ara verildiğinde ön, çaprazımda oturan birinin bana baktığını fark ettim. o’nun meral olduğunu fark ettiğimde ‘’allahım ben de mi böyle yaşlanmış görünüyorum’’ diye geçti içimden. bencilceydi belki ama ilk bunu düşündüm.
ağır ağır yanıma geldi, koltuğu açıp oturdu. sarılmak istedim ben, ama o eliyle şöyle bir yüzümü tuttu, uzun uzun baktı. sonra da’’hadi kalk bir şeyler içelim, film pek iyi değil zaten’’ dedi.
hemen topladım eşyalarımı, çıktık. heyecanla, istanbul’da ne işi olduğunu, ne zamandır burada olduğunu, neler yaptığını sordum ona. yine sessiz durdu bir süre, ‘’önce bir içki isteyelim de konuşuruz nasılsa’’ dedi.
içkiler gelene kadar masadaki peçeteleri, minik vazoyu, içindeki beş dal papatyayı evirip çevirdi. içkiden ilk yudumunu alınca ‘’hiç değişmemişsin’’ dedi ilk önce. içimde bir rahatlama hissettim önce, sonra kızdım ona. hakaret miydi bu iltifat mı anlayamadım. bu kız ne zaman dolambaçsız konuşacaktı.
ben hızla hayatımı özet geçerek, onunkini dinlemek istediğimi söyledim. ilk kez, beni uğraştırmadan, sanki odamdaki yatağın ucunda oturmuş da fal kapattığı fincanın soğumasını bekler gibi başladı anlatmaya
‘’bugün hastanedeydim. aslında bakarsan son bir buçuk aydır ordaydım. hani hep ölmekten bahsederdim ya, ölmek kolaymış be, ölümü beklemek zoruymuş.
dur olmadı böyle, sondan başlanmaz. başa döneyim, biliyorsun ankara’ya gittim üniversite için. tam bana göre bir şehirdi aslında. yalnız kalmak için dünyanın hangi şehri en idealdir deseler, ankara derim. öyle severim. ilk üç yıl aynı lisedeki gibiydim. tek eksiğim senin gibi biriydi. ilk kez seni sevdiğimi fark ettim biliyor musun, komik. ama söylemedim sana işte, bilirsin söyleyemem böyle şeyleri. o sıralarda serdar diye biriyle tanıştım. aşk kaltaktır derdim ya, kaltakmış. beni düşünsene bir adamın peşinden dünyayı dolaştım. okulu unuttum, kendimi unuttum, dünyayı unuttum. varsa yoksa serdar. kendime aynada bakmadım o zamanlar. aslında baktım, ruj bile sürdüm hatta. ama başka biriydim. hani sen ilk aşkını anlatırken klişeleri kullanıyorsun diye kızıyordum ya sana, klişenin dibine vurdum.
uzatmayayım daha fazla. sonunda istanbul’a geldik. zaten doğru düzgün paramız da yoktu. sokaklarda müzik çalarak kazanıyorduk paramızı. bazen de orda burada çıkıyorduk işte. tünelde bir ev tuttuk. bir oda bir teras. köpek bağlasan durmaz. ama güzeldi be. daha kötülerinde de kaldık. altı yıl aynı adamın yüzüne baktım. her bakışımda nasıl olur da daha önce fark etmem dediğim güzellikler gördüm.
neyse, yine aynı konulara girmeyeyim. bir akşam eve döndüm. kapıyı açtım, kapımız direkt terasa açılıyor. tırabzana oturmuş bana bakıyordu. gülümsedi, ellerini iki yana açtı, sen güzelsin hayat değil diyerek geriye bıraktı kendini. ‘’
meral öyle bir söyledi ki bunu, sanki ‘’eve girdim, sular kesikti’’ der gibi. göğsüm hızla inip çıkmaya başladı, ellerim titredi, nefes almakta zorlandım. böyle bir hastalığım vardır benim, meral de bilir. hemen su uzattı bana. hafifçe gülümsedi, saçımı gözümün önünden çekti. adamla ilgili hissettiklerini anlatırken ilk kez onun ağzından böyle şeyler duyduğum için zaten heyecanlanmıştım. aniden bunu söyleyince allak bullak oldum. sadece ‘’sonra?’’ diyebildim. sanki sonrasını anlamamışım gibi.
‘’o kapının önünde ne kadar kaldım bilmiyorum. demek ben hayata tutunmak için serdar’a yapışmışken o yavaş yavaş kopuyormuş. ve bana hiçbir şey söylememiş. çok kızdım ona. inip bakmadım bir süre. bir bağırış sesi, beni kendime getirdi. ağır ağır indim beş katı, apartman kapısı sıkışmıştı yine, zorlandım açarken. başında birileri vardı, ambülâns yolda dediler. ölmedi adam. tam kırk üç gün daha yaşadı. yaşamak denirse buna.
hiç ağlamadım, öfkemden sıra gelmedi kedere. ölmek kurtuluş da, intihar aşağılıkça be kızım. geride kalana yapılan bir zulüm, işkence. başka bir şey değil. geride kimse kalmadıysa yap tabi, çek fişi kurtul. ama ben vardım, ben varım sanıyordum.
diyeceğim o ki, gözyaşı dökmedim belki ama her yerim kanadı günler boyunca. her fotoğraf, her şarkı, her anı kanattı beni.
neyse, bir içki daha içer miyiz?’’
‘’şimdi ne yapacaksın, nerde kalıyorsun, bana gel, bir şeye ihtiyacın var mı’’ gibi şeyler söyledim. muhtemelen ben bunları söylerken onun kafasının içinden kamyonlar geçiyordu. ‘’yapılacak işlerim var, kalkalım’’ dedi. hesabı ödemek için uzandım, elime sertçe vurdu. cebinden buruş buruş olmuş paralar çıkardı. geriye beş lira ve birkaç bozukluk kaldı elinde. paraya baktım, bakarken yakaladı. gülümsedi. telefonunu istedim. verdi. benimki hala vardı onda. bir kere bile aramamıştı ama. söyledim bunu, güldü. ‘’sen de bir kere bile telefonunu değiştirmemişsin be kızım’’ dedi.
ayrılırken sarıldı bana. ‘’arayacağım seni, bir sonraki içkiler benden olacak’’ dedim. ‘’ara’’ dedi. anlattıklarında bazı boşluklar vardı. atlamış mıydı, unutmuş muydu bilmiyorum. uzun uzun sessiz kalıyordu anlatırken. yol boyu bunları düşündüm. tam apartmanın kapısını açarken bir cümle patladı kafamda
‘’ ölmek kurtuluş da, intihar aşağılıkça be kızım. geride kalana yapılan bir zulüm, işkence. başka bir şey değil. geride kimse kalmadıysa yap tabi, çek fişi kurtul’’
ellerim titreyerek telefona sarıldım. m harfi ne kadar uzaktaymış. buldum, aradım. bir kadın çıktı, ‘’meral’’ dedim. ‘’yanlış sanırım ben selin’’ dedi. sesi meral olamayacak kadar neşeliydi.
//////
32 notes · View notes
ayaasikbirii · 2 months
Text
Okuduğum ennn iyi kitaplardan biri. Mutlaka okuyun okutturun. Çok masum, tatlı, birbirinin yarasını saran iki genç aşığın hikayesi. Bitirmek üzereyim ve başından beri ayıla bayıla okuyorum. 💟
9 notes · View notes
girifit · 1 year
Text
şimdi karaladığım onlarca satırı siktir et. ben sana hiçbir zaman konuşmadım ve anlatmadım. oturmadık bir bank köşesine. ağlamadım. ağlayacaksın, dediler. hayır, ağlamayacağım dedim. kalabalık ortamda yapayalnız hissettim, yine de sana yazmadım. ben hep kaçtım. konuşmadım. hep sustum. gözlerime bakmalarına bile izin vermedim. üç beş nefes çektim sigaramdan, yoldan geçen arabaları izledim. titreyen ellerimde sigara düşmek üzereyken her şeye inat dudaklarım sigaraya sarıldı. ben hep benliğimi kaybettim. öyle çabaladım dediğime de bakma. hiç içimden gelerek çabalamadım ben. istemedim, yapmadım. girdiğim hastane odasında söylenen sözleri hiçbir zaman sana tüm doğruluğuyla anlatmadım. hep sakladım bir şeyleri. hep saklandım. durgunsun dediler, yüzüme bir gülüş kondurup şakalar yaptım. sen beni siktir et. bir çukurdayım ve çıkmıyorum. bak, çıkamıyorum değil çıkmıyorum. acıdan kıvranırken bedenim sana sarılmadım hiç. sarılmaktan korktum. şimdi gideceğim. ve son kez yazıyorum satırlarca. hep böyle olur, bilirsin. içimdeki sikik umut yok. öldürdüm kendimi. ellerimdeki sigara kendime zarar vermek için. sen pek bilmezsin aslında. bir sokakta kayboldum ben. girişi, çıkışı belli ama ben kayıbım. dudaklarım arasından çıkan dumanı izliyorum. sana yemin ederim, biliyorum. ben güçsüzün tekiyim. sikiğin biriyim. "şimdi yaşlarını sil ve ayağa kalk. ağlayanları kimse sevmez." komik, değil mi? bunlarla büyüdüm ben. ağlama ulan. siktir et işte. öl. geber. kimin umrunda. buz gibi soğukta otur saatlerce. ellerin uyuşsun. tenin kızarsın. teması kes. yazılarımı siktir et. saatlerce ağladım. siktiğimin lavabo köşelerinde çenemden süzülen kanı ağlayarak sildim. aynada bir yaratık gördüğüme yeminler ettim. ama sana söylemedim. biliyorum, sen anlamazsın. şimdi siktir et beni. ben yaşadım yıllarca bu şekilde. yine yaşarım. ama olay ne biliyor musun, yaşamak istemiyorum. düştüğüm çukurda her geçen gün ölürken sen bana anlat diyorsun. ama ben nasıl anlatılır bilmiyorum. nasıl veya nereden başlayarak anlatacağımı bilmiyorum. ve biliyorum, ben anlatırım sen ağlarsın. sonra kalkar gidersin. beni anlarsan eğer benden nefret edersin. ben bir tek bunu biliyorum. ben kendi nefretimi taşıyamazken omuzlarımda, senin nefretini nasıl taşıyayım. işte bunu bilmiyorum. biraz daha nefret öldürecek beni. anlatmadım ve anlatmayacağım. yeri gelecek görecekler yaşlara boğulduğumu. ben omuzlarına çarpıp gideceğim yanlarından. jilet izi gibi kalıcı bir gidişim var. ve olacak. sızısı geçse de izi kalacak. şimdi bana bak. akmış makyajıma, kanlanmış gözlerime. bana bak, kaçırma gözlerini. bu benim eserim. geçmişin acısını taşıyamadım. kaldıramadım hiçbir şeyi, kendimi bile. ilacın artan dozunu yuttum. her şeyimi kaybettim. ben kendimi kaybettim. şimdi. git.
86 notes · View notes
Note
45'den alıntı gelir mi Yekta dan 🥲
“Artık kendini kandırma. Sen beni hiç sevmedin. Ama ben öyle bir adamım ki bunu bile sana söylemedim hiç. Söyleyemedim. Ve hâlâ söyleyemiyorum.”
13 notes · View notes
estrelam · 10 months
Note
Özlüyorum onu, dünden bugüne ne değişti diye sorarsan hiçbir şey değişmedi, konu yine o, gece yine oydu aklımdaki, kalbimde ki ve bende ki ama her yol ona çıkıyor illah ki, çok görmezden gelmeye çalıştım onu, olmadı, olmamış yani gün geçtikçe anlıyorsun bunu, değişen bir şey varsa bile çok daha sevmen oluyor bunun sonu, hepsi onun suçu aslında otobüsteyken, değmeseydi o eli, elime, durakta beklerken, bakmasaydı gözleri bana, o değilmiydi beni ümitlendiren, uzun bir süre yüzüne bile bakmadım onun, bazen düşünüyorum geç kalan benmiydim acaba diye, ama cesaretsizin tekiyim dir ben, o gelmeden, gidemem ben ona, bu kadar bile tanıyamamış mı beni, ya da ben mi yetişemedim onun aşkına, bilmiyorum hiçbir şey ama bildiğim tek bir şey var, sevgili, arkadaş veya başka bir şey değil istediğim, onu istiyorum sadece yanımda, öpmiyim, koklamıyım, dokunmıyım, çok değil hayallerim, tek bir dileğim var işte o da oturup uzaktan bile olsa uzun uzun izleyebiliyim sonra hayal ediyim sesini, kokusunu, tenini herşeyi hayal edeyim sadece...
Teşekkür ederim, içimde patlayan her şeyi açabiliyorum sana, dinlemiş gibi okuduğun için yazdıklarımı...
~melodi.
Ben öncelikle kusura bakma demek istiyorum gönderini şu an gördüm nasıl fark etmedim anlamadım ama cidden görmemişim tekrardan kusura bakma😒
Açıkçası yazdıklarına söyleyecek bir şey bulamıyorum ki çok güzel ve anlamlı bir şekilde anlatmışsın yine duygularını,hislerini ve sevgini biliyor musun hiç unutulmuyor bu hisler hayallerin her geçen günün aksine daha da artıyor hiç bir şey olmadığı halde daha fazlasını istediğini görüyorsun vazgeçme bence hiç bir şeyden ne kadar zamandır bunları yaşıyorsun bilmiyorum ama şimdi vazgeçmemeliymişsin gibi düşünüyorum ama elbetteki senin hayatın senin sevgin senin kalbin..
Söylemişsin Ya görmezden gelmeye çalışıyorum diye bu imkansız gibi bir şey İnan ki yaşadığım için söylüyorum bak😊
Ve birde bir şeyler için cesaretini kullanman gerekiyor bunu yapabilirsin ve yapmalısın sonrasında neden söylemedim diye değil de iyi ki söyledim ama böyle olmalıymış diye düşünürsün
Tekrardan özür dilerim senden yanlış bir anlaşılma olsun istemem yani🤭 ama iletiden yazarsan hatamı telafi etmek isterim
Kendine iyi bak ~melodi
8 notes · View notes
sevdambeyzamaait · 2 months
Text
Edit: ich hab hier vieles hinzugefügt, kısa bir mesajla kalamadım. Sorry.
Lütfen benim için dua et, çünkü kendimden geçiyorum, çok zorlanıyorum, kendimi tutamıyorum, aşırı acıyor. Senin dualar çok etkili. Bende senin için ediyoruum. Belki Mitleid için dediğimi sanıyorsun veya "Opferrolleye" girmek için, ama çocukluğumdan beri mutlu olamadığım için ve ondan beri sabr istemem bana çok kötü geliyor ve acayip bir şekilde acı veriyor. Ich kann einfach nicht mehr, yoruldum ve dayanmakta zorlanıyorum. Böyle bir acı yaşamadım. Hepsi alınıyor elimden. Babam alınıyor elimden, büyükbabam babaannemde çok yaşlı onlarda gidecek, halamlarim, amcam, tüm ailem alınıyor. Kedimde bile çok yaşlandı ve gidecek ve ne yapacağımı bilmiyorum. Şimdiden çok üzülüyorum. Annemde başka birisiyle olacak ve burdada yine ne yapacağımı bilmiyorum. Hiç kimse kalmıyor, hiç birşey yolunda gitmiyor. Ne yapacağımı bilmiyorum, ich bin so unglücklich und mit jedem Jahr wird es einfach schlimmer und schlimmer. Elhamdulillah. Ich wollte so sehr eine Person, mit der ich diese Schmerzen teilen kann. Aber jetzt sind diese Schmerzen einfach noch viel größer elhamdulillah. Ya belki abartiyorsun falan söylüyorsun bana, veya bilmem extra seni kötü hissetirmek için söylediğimi saniyorsun ama alakası yok. Ich bin einfach traumatisiert. Ya bunu sana hiç söylemedim ama zamanında annem intihar etmek istiyordu ya. Weißt du wie schlimm das ist, dass als Sohn zu wissen? Benim nasıl mutlu olmanı istiyorsun? Özellikle seni kaybettikten sonra... Ich dachte mit dir werde ich endlich heilen und glücklich. Und dann verliere ich dich jetzt auch noch. Çok ağrıyor, çok. Tekrarlıyorum, sana suç duygusu vermek için veya seni üzmek için bunları söylemiyorum. Opferrolle içinde söylemiyorum. Ich bin einfach am Ende. Yinede inşâallah her ikimiz mutlu oluruz... Her ne kadar acıyarak söylüyorsamda, çok severek evlen ve beni unut. Hiç istemesem bile... Senin soğumanı hiç istemiyorum, belki soğudun bile dünden sonra...
Es tut mir Leid für all die Trauer die du wegen mir erlitten hast. Und es tut mir Leid, dass ich uns nicht glücklich machen konnte. Ama inan elim kolu bağlı, lütfen sevgimden şüphe etme. Elimden geleni herşeyi yaptım, inan. Mesaafe konusunda elim kolum bağlı, çaresizim. Belki doğru dürüst sana anlatamadım, ama gerçekten elim kolum bağlı. Hiç birşey yapamıyorum ve bu beni mahvediyor. Bu çaresizlik beni mahvediyor. Maalesef de gelecek seneler benim için çok zor olacağını biliyorum, okadar sorun var ki anlatmadığımı, ama yanımda kimse olmayacak artık... Ve bende üzüldüğünde senin yanında olamıyorum... Allah sana mutluluk versin. Senin mutluluk kendi mutluluğumdan daha önemliydi. Hatırlarmısın son Ramazanda nasil saatlerce ve geceye kadar konuştuğumuzu? O günler hayatımın en güzel günlerdi. Bazen telefonumu kulağıma bastırarak üzerinden yatıyordum sen konuşurken, çünkü sesin bana ilaç gibi geliyordu. Du hast mir so gut getan. Bana ben aşk ilanımı yaptığımda sen hislerini pek gösteremediğini ve "kalpsiz" olduğunu söyledin. Ama inan, bana hiç öyle gelmedi. Herşeyini hissettim. Das war der schönste Moment meines Lebens... Çok güzel bir çift olurduk. Çok iyi bir anne olurdun. Çocuğumuz, Meryem çok şanslı olurdu. Ikizlerimiz "annemiz ve babamız bir birileri çok seviyorlar" söylerdiler, çünkü onların önünde hep sevgimi gösterirdim. Medine'de ki nikahımız çok güzel olurdu, bir rüya gibi olurdu. Sen hiç Kabe'ye dokunamadın, ama orda ben kendim seni Kabe'nin duvara kadar götürürdüm ve beraber dokunurduk. İkimiz beraber orda dua ederdik. Son Umrede gelecek eşlerimiz için dua ederken, gelecek Umrede beraber Kabe'nin önünde dua ederdik. Ve yuvamızda ki ilk günümüz, ne güzel olurdu... Hep detaylı anlattım. Çok severek anlattım, çünkü çocuk gibi o günü bekliyordum. Nasıl beraber namaz kıldığımızı, dua ettiğimizi... İlk kez sarılırdık, ben seni hiç bırakmazdım. Uzun uzun sarılırdım sana. Senin göz yaşları kendi ellerimle silerdim. Ve orda yeniden sana söz verirdim, seni mutlu etmek için elimden geleni herşeyi yapacağımı, sana hep sevgi göstereceğimi ve hiç bir zaman seni yanlız bırakmayacağımı diye. Ondan sonra ilk kez saçlarını görürdüm, ah ne merak ettim o saçlarını. Acayip iltifatlar yapardım, çok gülerdik. Ve sana orda bir hediye verirdim. Merkezde vermek istediğim hediye orda el ele verirdim. Çok duygusal bir an olurdu. "Bunca dert ve sıkıntı sonra başardık" söylerdik ve çok mutlu olurduk. Düşünsene bunca şey sonra başarıyoruz - ne mutlu olurduk. Bizden daha mutlu bir çift olmazdı... Sen gelinlikler sevmiyorsun ama ben seni gelinlikle çok görmek istedim. Çok güzel olurdun. Tam bir prenses olurdun. Zaten bu duruma, yani düğüne, gelmeden önce, ben hep sana prenses gibi baktım. Du warst meine wunderschöne und besondere Prinzessin. Bu kara dünyada ışık gösteren güneşdin benim için... Du warst das einzige was mich glücklich gemacht hat. Und jetzt habe ich mein Glück, meine Sonne verloren... Und die Schuld liegt nicht bei dir, sondern bei mir. Es ist meine Schuld, dass nichts in meinen Händen ist und ich nichts machen kann. Du kannst nichts dafür, dass ich in so einem schlechten Umfeld bin, dass ich so eine dumme Familie habe und ich keine Lösung für diesen Müll finde... Es ist meine Schuld, dass ich so schwach bin und nichts machen kann. Es ist rein meine Schuld... Pişmanlık yaşama. Ich wünschte, du könntest dich von meinen Augen betrachten. Dann würdest du erkennen, wie besonders du bist. Es tut mir so weh, ich bin so unglaublich traurig und brauche dich mehr denn je... Aber es geht nicht... Fedakarlık konuştun ya, evet içim çok doluydu, okadar şeyler söylemek istedim ve halendaha içimde kaldı. Ama ben kendi mutluluğum senin mutluluğun için feda ettim Beyza Nur. Inanmasan bile... Ehrlich gesagt wollte ich aber auch sehen, dass du auch traurig bist, dass es dir auch weh tut und ich dir viel bedeutet habe. Belki hislerini gösteremiyorsun, ama yinede görmek istedim... Ich weiß, sende üzülüyorsun tabiikide. Haksız şekilde bunu söylüyorum.
Sorry, kendimden geçtim... Ich weiß, yazdıklarım faydası yok. Boş boş üzüntülü yazıyorum. Bazen'de düşünüyorum, bir erkek olarak çok mu duygusaldım? Belki o yüzden güven veremedim. Dert limanımı çok özliyecem. Ich hab das so gebraucht. Babamla o araba konusu olduğunda, sen bana çok büyük bir şekilde yardım ettin. Sensiz çok daha kötü olurdum. Ich werde das nie vergessen. Allah senden razı olsun ve bana verdiğin mutluluğu sana bin katını geri versin. Ich dachte damals, sie ist wirklich die Frau meines Lebens. Dieser Zeitpunkt hatte mir gezeigt, dass du alles bist was ich will und brauche. Ach, ne yapardım um dich zu bekommen. Benden fedakarlık görmediğini anlıyorum. Belki bu sözler sana boş geliyor. Ama ben Zehra başkanla bile sakince konuştum, suçu senden alıp hepsini kendime attım. Babana yazdım, onunla "tartıştım". Klar, das ist selbstverständlich und das mindeste. Ama inan, senin mutluluğun için ne fedakarlıklar yapardım. Bu mesaafe konusunda fedakarlık gösteremedim için, bana inanmıyorsun. Herşeyde aşk değil. Ama öyle bir aşk gösterirdim ki sana, eminim bu dünyada hiç kimse o aşkı gösteremezdi. Kendimden çok eminim bu konuda. Ama maalesef birşey yapamıyorum. Çözemiyorum bu mesaafeyi. Und es tut mir einfach so weh. Keşke aynı yerde yaşasaydık. Keşke. Du wirst mich vielleicht hassen dafür. Benden soğuğacaksin, beni unutacaksin. Bana suç atacaksın, und das zu Recht. "Boş boş konuşuyordu hep, ama sonuçta fedakarlık göstermedi". Ve haklısın. Ich kann einfach nichts machen. Böyle çaresiz olmaktan nefret ediyorum. Glaub mir, ich hatte mega großen Respekt vor deiner Opferbereitschaft. Ich hab dich so bewundert dafür. Ich hab mir selber immer gesagt, dieses Mädchen opfert soooooo viel für mich. Ich muss alles für sie machen, ich muss alles dafür tun, damit ich sie glücklich mache, ich muss unbedingt dafür sorgen, dass sie die glücklichste Frau der Welt ist. Yoksa vay halime. Yalan yok, ich hatte mich selber dafür auch mega besonders gefühlt. Benim için böyle büyük bir fedakarlık? Wow. Ich hab mich so geehrt gefühlt von dir. Ve yine kendime dedim, ich muss das alles ihr zurück geben. Ah, belki gelecekte Türkiye'de bile yaşardık. Güzel bir evimizde, denizin yanında. Tabii bunlar hepsi belkiler, ama ben bu belkilere çok inandım. Bir gün oraya gideceğimizi biliyordum. Hepde tatile giderken veya tatilden gelirken Linzde bir stop yapardık. Abduluda yanımıza alırdık. Onu yanımıza almayı bile hayal ettim. Abilik yapmayı çok istedim. Ve senin onunla olmayı çok istedim. Ich weiß, das wäre alles nicht das gleiche wie in Linz zu leben. Ich bin so wütend auf unsere Situation. Ich möchte einfach nur vor Wut schreien. Sen söyledin ya, burda mutsuz olurdun benide mutsuz ederdin ve bende bikardim. Hayır. Tabii bunu sadece Allah bilir, ama ben senden bikmazdim. Çünkü biliyorum, bu sinirin arkasında ne olduğunu biliyorum. Ve o sinire karşı herşey yapardım. Olurda ben gerçekten çok bikardim ve bende sinirli olurdum, yinede günün sonunda senin yanına gelip sana sarılırdım. Sinirim ve bıkmışlığım ne kadar büyük olsa olsun. Belki inanmiyabilirsin yine bu konuda, ama şuan ki durumuza bak. Son aylar okadar sinir doluyum ki ve gerçekten sabrimim sonuna geldim, ama yinede sana bir laf bile etmedim. Tam tersi, seni övdüm. Hiç bir kere sana laf ettiğimi hatırlıyormusun? Ettiysem tut es mir Leid. Aber ich erinnere mich nicht. Sana bir kere olsun yalan söylediğimide hatırlamıyorum. Ich habe immer versucht, dich nicht traurig zu machen. Auch wenn ich versagt habe. Tabii herşey bir sarılmakla bitmiyor. Ama seni her mutsuz gördüğümde hemen oraya yolculuk başlatırdım. Uçakla dahada kısa olurdu. Biliyorsun, ben dayanamıyorum senin üzülmenine. Sadece bu mesaafe konusunda fedakarlık gösteremedim... Boah, das regt mich so auf. Niye birşey yapamıyorum?? Ich werde wirklich verrückt. Alles was ich wollte war dich glücklich zu machen... Mehr wollte ich nicht. Dein Glück ist auch mein Glück. Und ich habe es nicht hinbekommen... Dayanamıyorum, üzülmekten bıktım. Belki bir sene sonra, beş sonra gider, ama çocukluğumdan beri üzülüyorum. Bir gün bile daha dayanamıyorum...
Sözümü ama artık tutuyorum. Benden daha hiç birşey duymayacaksın. Inşâallah bir gün birşey olurda, bu sözü tutmam gerekmiyecek...
Kendimde tutamıyorum, ben Nişanımızda sana özel bir Kur'an Meali hediye ederdim. Evlilik şartı olarak onu okumanı isterdim (eğer okumadıysan). Belki Nişanımız yok artık, ama yinede oku lütfen. Hep Allah yolunda kal. Allah zaten seni çok seviyordur. Kalbini Allah ile doldur. Bir gün çok üzülürsen, konu ne olursa olsun, unutma en sonunda cennet var ve herşey geçici. Bu hep bana böyle günlerde motive verdi. Her zaman güçlü kal. Ben seni çok sevdim ve seviyorum... Mutluluğun için her zaman dua edeceğim. Lütfen kendine dikkat et. Allah'a emanet ol.
2 notes · View notes
oguzatayinruhu · 3 months
Text
Adın neydi senin? Nereden geldin, nereye gidiyordun tam olarak? Ruhun haymatlos, evet. Peki ya bedenin? Sana anlatacaklarım vardı, sen gitmeden önce.
Geldiğin gün, kendime bir kaç beden büyük yorgunluk almış, deniyordum. İnsanın kendini hiç hissettiği, dağın taşın ortasında kimsesiz bir şehirde, yapayalnızdım. Ruhumun kokusunu alıp, beni kurtarmaya geldin. Biliyordum ki bu coğrafyada ölmek kolay, yaşamak yoktu. Bana muhabbetinden bir parça böldün sonra gülüşüne bandım o lokmayı ve umuda sarılan bir çocuk gibi sarıldım sesine. Tanımadığım kişilerle ortak kaderler yazmayı severim, huyumdur. Çağdaşlarımı ışıkta arayıp öylece yanıma alamam ki. Ortak hikayeleri yazıp yazıp hafızamıza atarak bu günlere gelmiş bedenlerimiz. Senin adımların benden bir kaç sene fazla ama benim de hikayelerimin sesi bu farkı kapattığına göre aynı frekansta buluşabildik.
Sen o sırada tanımadığım gökyüzünde uçurtmanı saklıyordun. Bir kez ipi kesilmiş güzel hayallerinin bu yüzden artık daha dikkatli bakıyorsun yıldızlara. Rüzgarların açlığına emanet etmiyorsun sanırım artık uçabilen gelecek planlarını. Ne güzel! Aynı ben.
Ayrıca aynı fabrikanın ürünü değil benim maviliğim. Kendi elleriyle dikti bunu bana Tanrım. Aykırı bir renge boyadım ben sözlerimi, dıştan aynı laflar, hatıralar hep ama içinde öznel gelecek dikişleri.
Seninle tanışmadan önce, Tanrı kıyameti kopardı. Başım belada. Dardayım. Dikkat et yazdıklarım meraklı meleklerce okunuyor olabilir. Ben seviyorum seni diye zarar gelebilir yüzüne diye tüm yalnızlık işkencelerinde sustum. Bağır bağır adına susadım, saatlerde sustum. Yazamadım sana sen uzaklarda güvende kal istedim.
Sana anlatacaklarımı sana sakladım. Hiç yalan söylemedim, sırları emanet ettim. Sen de kendini hiç fildişi nazlara saklamadın, camdan yüreğine kendimden bir kaç satırla taşındım. Kendimi senden sakındım.
Sonra sen gittin ya, aslında yoktun belki ama tanımadığın ben çok öldü. Uyanıp, delirip, sarhoş kalıp kapı kapı seni bilen bir yabancı aradı. Vatansız kaldım, senin gibi adımı haymatlos koydular, tanımadığım sen söyle kırıldın mı bana?
(muhtemelen Kasım15)
5 notes · View notes
yantekerlek · 3 months
Note
yante insan her şeyi kontrol edebileceğini zannediyor. necm suresinde de geçtiği gibi her istediğimizi elde edemeyeceğiz, buna iman ediyoruz ama neden zaman zaman unutuyoruz bunu? olayların akışı içinde boğulurken hatırlayamıyorum çoğu zaman
bir tavsiyen var mıdır?
bildiğimiz çok fazla şey var. elimizdeki verilerle ne yapacağımızı bilemiyoruz. dikkatimiz dağılıyor. dikkatimizi her zaman diri tutup elimizdeki verileri güzel yönetebileceğimiz bir ana sistem kuralım. odaklanmak için sadeliğe ihtiyacımız var. basit ama besleyici olacak ifadelere ihtiyacımız var. anneler okula giden çocuklarının fermuarını çekerken göğüs kısmından çeneye doğru gözlerini daha çok büyütüp, öğütlerini sade ve öz hale getirip çocuğun günün telaşesi içinde kendisinden çıkarım yapacağı vuruculukta söylerler. çene altında biter fermuar. vakit varsa söylenenenlerin iyiliği için olduğunu imleyecek bir öpücük. nefes almak için kullandığımız burnun ucuna olursa çok makbuldür.
temelde tek imtihanımız var asıl ve ebedî hayatın ahiret olduğunu unutmamak.
bu temel üzerinde hareket etmek için dilimizde bir zikir olmalı. dil hatırlatır. zikir fikir olur. işi kolaylaştırır. günlük vird o yüzden çok önemli. şu yukarıdaki temel fikri unutmamak için o temel fikri zihnimize güzel bir levha olarak çakmamız faydalı olur.
nedir senin günlük virdin? ne olsun. neyle çabucak ve net bir şekilde hatırlayacaksın ahireti? aklına yazdığın ayetlerle mi, kendine aldığın ve en büyük yoldaşın bir tesbihle saat, mekan fark etmeksizin tesbihinle çektiğin kelime-i tevhit mi, salavat mı, esma-ül hüsna'dan bir ism-i şerif mi? peygamberimizin, peygamberlerimizin dualarından biri mi? günlük olarak açıp baktığın necm suresi mi?
zengine de fakire de, alime de cahile de, mutluya da mutsuza da, her şeyim var diyene de hiçbir şeyim yok diyene de gelen en güzel ibret ölüm mü hatırlatacak ahireti, dünyanın bir an ve anlık olduğunu?
bol bol çektiğin elhamdülillah tesbihi mi hatırlatacak daha elindeki nimetlere bile şükrün yetmediğini. daha mızmızlanırken oyum yok buyum yok şuyum yok derken aldığımız ve verebildiğimiz nefesin ne büyük nimet olduğunu. o giydiğinin ne büyük nimet olduğunu, o yediğinin ne büyük saadet olduğunu sana ne hatırlatacak.
ümitsizliğe nasıl savaş açacaksın. zaten binbir hülyan ve isteğin var. ıssız bir adaya bırakılsan hiç nimet bilmesen bile kafanda keşke şundanım olsa diye bir sürü hayal oluşacak. insanın nefsi müthiş bir isteme potansiyeline sahipken onu nasıl sakinleştirebilirsin. onu nasıl kanaat ettirebilirsin.
instagramı varken mümin ümitli olamaz.
tumblrı varken mümin ümitli olamaz.
twitterı varken mümin ümitli olamaz.
yûtûb'u varken mümin ümitli olamaz.
pintereste bakarken mümin ümitli olamaz.
şuraya yazıyorum. müminliğimizi elimizden alan en büyük düşmanımız maalesef çokça fayda da elde ettiğimizi iddia ettiğimiz sosyal medya. öyle bir yoksunluk hissi veriyor ki, öyle bir körlük veriyor ki, ne şükür kalıyor ne zikir, elimizdeki nimete şükredemiyor kalbimiz gözümüzde başkasının parlattığı nimetleri varken. olmuyor ne şükredebiliyoruz hakkıyla, ne sabredebiliyoruz.
neden unutuyoruz? çünkü dünyamız bize ahireti unutturacak şeylerle döşeli, gözümüzü başkalarındaki nimete kendimizdeki eksikliklere dikebileceğimiz bir dekorasyonumuz var. unutmamak şaşırtıcı olurdu anonim. sistemimiz unutmak üzerine kurulu. şahsen ben şimdi instagramı açsam dünyanın en bedbaht genç kızı olurum.
sadece bugün instagrama hiç bakmasam sadece bugün bile zikrim, tefekkürüm artar. istediğim nimetler için ne yapmam gerektiğini sağ salim düşünebilirim, sadece bugün instagrama bakmasam sahip olmadığım nimetler için sabrım daha büyük ve asil olabilir. bunları bi düşünmek olur tavsiyem.
bunların hepsini müthiş başarabildiğimden söylemedim anonim. bunlar benim de hedefim. fikirler hoşunuza giderse oo çözmüş bu işi demeyin lütfen. imtihan çok çetin.
bunlar da tefekkür için. daha neler var kitabımızda neler.
Allah hepimize hidayet versin.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
5 notes · View notes
kafkaslordu · 1 year
Text
Bir cimrinin günlüğü
15 temmuz 2003
Oh be en sonunda ben de günlük tutmaya karar verdim. Bugün benim doğum günüm ve annem bana doğum günü hediyesi olarak bu günlüğü yani seni verdi günlük. Neymiş efendim cimrilik derdimi senin sayende aşacakmışım. Yahu bir kere benim cimrilik sorunum yok ki hiç kimseye anlatamıyorum. Sadece biraz tutumluyum hepsi bu. Ne yani paramı her şeye harcayınca daha mi iyi olacakmışım? Para harcanmadıkça güzeldir günlük bunu böyle bil. Bakınca ona yeşil yeşil oooff offf. Efkarlandım be günlük. Bak günlük bundan böyle bütün her şeyi sana anlatacağım böylece benim cimri olmadığıma sende karar vereceksin. Kimse inanmıyor zaten cimri olmadığıma, kimse dinlemiyor zati. Bulmuşum seni anlatayım da derdimi kurtulayım kederlerimden. Bu arada sana kendimi de tanıtayım günlük. Biliyorum saçmalıyorum sen cansızsın bir şey anlamazsın dediklerimden ama ben günlüklerdeki moda konuşmalara uyacağım ve konuşacağım. seninle her şeyi varmışsın gibi
1975 yılının 15 Temmuzunda doğmuşum be günlük. Tam 28 sene geçmiş hayatımdan. Ne zamanki parayı doğru
harcamayı öğrenmişim işte o zaman milletin dilinde olmuşum cimri. Kusura bakma cimri cimri deyip başını şişiriyorum ama gün boyu herkes bana böyle diyor ama başım şişmiyor çünkü zaten şişmiş durumda. Acım büyük be günlük ama bir gün gelecek cimri olmadığımı ispatlayacağım onlara. Bugünkü doğum günüm Allah'tan iyi geçti. Bayağı bir hediye aldım. Babam bana bir kutu kibrit almış ne kadar sevindiğimi anlatamam. Kardeşim de bir adet silgi almış hem de kokulu. Amcam da 5 adet dosya kâğıdı almış. Yaz yaz bitmez. Annem de seni almış günlük. Tamam, tamam biliyorum hediyeler gerçekten kötü. Sanki bana nispet yapıyorlarmış gibi geldi. Neyse günlük bu konuyu daha fazla açıp moralimiz bozmayalım dimi. Günlük; bu arada sana adımı söylemedim be. Adım Saffet bir kuyumcu dükkânım var anladığın zengin bir adamım ama tutumluyum. Malımı severim, paramı da.
Hediye olarak seni alınca oldukça şaşırmıştım “Bu ne” diye sorduğumda “Günlük” cevabını almış ve daha da şaşırmıştım. Sanki bilmiyordum senin bir günlük olduğunu. Aman işte; annem senin benim için oldukça önemli olacağını içimi dökmemde çok faydan olacağını söyledi. Bilmiyorum ama günlük sanki annem beni en fazla anlıyormuş, seviyormuş gibi geliyor. Zaten baksana tek doğru düzgün hediyeyi o verdi.
İlk başlarda seni yadırgamıştım ama sana daha şimdiden alışmaya başladım bile. Hatta sana günlük demek bile istemiyorum sana bir isim vereyim günlük. Bir karizman olur en azından. Hmm düşünmem lazım günlük acaba sana ne isim verebilirim. Aha buldum her baba çocuğuna kendi babasının ismini ya da dedesinin ismini verirmiş. Sana da öyle bir isim vereyim. Evet sana babamın ismini vereyim her ne kadar beni sevmiyor olsa da onu çok severim be günlük. Artık senin ismin Abdulrezzak olsun. Ne o beğenmedin mi ismini. Babam da kendi ismini beğenmemişti zaten. Babama da ismini büyükbabam koymuş evet o da kendi babasının ismini koymuş. Tamam küsme be günlük sana kısaca Abdül derim nasıl bu daha iyi değil mi. Tamam oldu bu iş artık sen benim için Abdülsün. Bu arada her ne kadar sen ve babam sevmese de adının anlamı güzel. Rezzak'ın kulu demek. Rezzak'da Allah'ın isimlerinden. Hadi şanslısın seni kerata. Kaptın güzel ismi.
Amma da konuştum be Adbül. Bugünlük bu kadar yeter zaten feci uykum geldi. Yarın bizim çırağı da kovacağım maaşından kısıntı yapınca işleri yavaşlattı salak. Altı üstü 0 kısıntı yaptım çok mu? Ama dur bakalım yarın gelsin bir hele, göstereceğim o hergeleye. Vay şiir gibi yazdım Abdül. Neyse sana iyi geceler Abdül yarın akşam görüşmek üzere. İyi uykular eğer uyuyabiliyorsan :) Tamam şaka yaptım:)
10 notes · View notes
heranin-kalbi · 7 months
Text
Yanımdaki varlığını benden alsan da kalbimdeki varlığına dokunamazsın sevgili kendine iyi bak dedin giderken bakamam ki sen gibi kendime ben ama sen kendime iyi bak hayır yanlış söylemedim kendine değil kendime çünkü benim sendeki aşkım ve sevgim bitmeyecek ve ben seni o kadar benimseyip sevdim ki seni kalbim yerine koydum insan kalbinden başkası gibi bahsedebilir mi bahsedemez o yüzden sen kendime iyi bak üzme kırma onu mutlu edecek şeyler yap çünkü sen yanımda olmasan da senin mutlu olduğunu bilmek beni de mutlu etmeye yeter evet bunlar hiç umrunda değil biliyorum soğumuş çünkü kalbim benden ama olsundu sana söyleyemediklerimi ben buraya yazıyorum göremeyeceğini bilerek yazıyorum ama yazmak iyi geliyor ve tekrardan kendime iyi bak ben seni çok seviyorum bunu da artık söyleme bana istemiyorum dedin ama ben beni artık sevmeyen birini çok seviyorum
2 notes · View notes
xyouareartxx · 9 months
Text
etinden kokumu kazıdım, üstünde tırnaklarımın izi, bi gün bi yerde bi an karşılaşmış biri kadar, üç adım yan yana yürümüşüz say, onu hatır bil nolur. allahı olmayan da benim ama bak, sana bunu hiç söylemedim; benim de canım var.
2 notes · View notes
judasizm1 · 1 year
Text
ULAN HAİNLER!..
Kobani kobani diye amerikan cia propagandasını ve algı yönetiminin kuklası olup Irak'taki pkk terörislerini ülkemizden Suriye'ye ellerine dürüm-döner vererek siz göndermediniz mi? O zamanlar pyd mi vardı? Yoktu! Siz amerikan bop eşbakanı ve etrafındaki devlet düşmanları yaptınız bunu!. Suriye'pkk terör örgütünü siz soktunuz. Onlar döndüler ülkemin askerini, polisini, öğretmenini, hemşiresini, mühendisini ve diğer vatandaşlarımızı şehit ettiler. Sizin yüzünüzden. Bu milleti aptal mı sandınız?
Siz değil miydiniz o dönemde "Her türlü milliyetçiliği ayaklarımız altına aldık" diyen! Ey Bahçeli, seni de mi ezdiler bu ihvancılar? Sen milliyetçi değilsin, "memur"sun. O yüzden eline verilen yazıyı okuyup esip gürlüyorsun. Tarih seni affetmeyecek..
Adam kazanamadı!
Herkese hakaret eden biri var ve aklı olan herkes o söylemleri aslında kendilerinin yaptığını biliyor. Hastalığından dolayı bir söylediği diğerini tutmuyor; bir de yaşlılık var.. Yakında ANAP gibi olurlar. Gemiyi ilk terkeden fareler zaten Avrupa yolunu tutmuş. Merak ettim; neden ümmetçilik sarıldıkları arap ülkelerine gitmiyorlar!?
Son olarak şunu söylemek istiyorum; 160 milyar DOLAR'dan fazla ödenecek borç var. Büyük kısmı özel sektöre ait (Devletimizin borcuda çok yüksek, bize vergiler-zamcıklar olarak dönecek, yine biz ödeyeceğiz). Kısacası işsiz kalmaya hazırlanın, iflaslar başlar yakında. Aslında başladı ama muhalefet dahi bunu söylemiyor)
Her şeyimizi kaybetmek üzereyiz; kalfalık dönemi sonuna kadar ekonomik istilayı yaşadık (satılan fabrikalarımızı ve kime satıldığını paylaşacağım), şimdi sığınmacılarla ve topraklarımızla fiili istila altındayız. Göz bebeğimiz ordumuzun topraklarını dahi satıyorlar! Tersaneler, limanları falan zaten daha önce sattılar...
Hipnotize olmuş koyun sürüsü, sıra sızde.. Sizide mezbahaya gönderecekler; "eti senin kemiği benim" diyecekler..
Ey asgari ücretle çalışan kardeşim (asgari ücret alabililenlere, daha düşün ücret alanlara ne haliniz varsa görün diyorum çünkü hakkını aramıyor, aramak isteyipte biat edenlerdense verdiği oyu düşünsün!), iş verenin bir sığınmacı mı? Otur düşün şimdi; seni kendi ülkende sığınmacılara köle yaptılar. Ülkenin "yerli" diye bildğin şirketlerinin tamamına yakınını yabancılar aldı. Şimdi aklına bakan unakıyan gelsin; "Gecenin 3'ünde gelsinler, satarım" diyordu. Pezevenk, sanki babasının malı satıyor. Sattı da, kime? Yunan'a, Fransız'a, Alman'a, İngliz'e, Arap'a, Amerikan'a vs vs.. Peşkeh çektilar Ata'larımızın alın teriyle kurdukları, yaşattıkları fabrikalarımızı.. Bu zaata hakkımı helal etmedim, hem bu dünyada hem de varsa diğer dünyada yakasına yapışacağım. Hainliğin zaman aşımı olmaz!
Ülkemin güzel insanları, lütfen gece yastığa başınızı koyduğunuzda bir muhasebe yapın; son 21 yılı bir düşünün. Hatta daha da geri gidebilirsiniz. Size kim ihanet etmiş bir görün artık. Siz patronsunuz, güvenmeyin siyasilere. Baktınız sözlerini tutmuyor sandıkta gönderin..
Ve bu ülke Atatürk'ün Türkiye'sidir.. Grameri bozuk bilmem ne yüzyılı falan demeyin! Anayasa'mızı tanımayanları ben tanımıyorum.
Elinde tuttuğun o T.C. kimliği atalarının sayesindedir. Vatandaşlık görevlerinin en önemlilerinden biri seçme ve seçilme hakkıdır. Seçilmeyi anlarım; çok ürkek, çekingen, korkan insan var.. Ama seçmek de senin o kimliği taşırken görevin. O sandığa gidip oy kullanmak ZORUNDASIN! Kullanmayıp sikayet edersen sana siktir çekerler (Çalışma arkadaşlarımdan birine bunu yaptım; "Oy kullandın mı?" diye sordum. "Hayır" dedi. "Senin şikayet etmeye hakkın yok, siktir git" dedim. Sürekli şikayet eden biri ve hiçbir çabası yok; hiç sevmediğim tip.. Sizede birisi "siktir" çekmesin diyorsan, öncelikle sorumluluğunu yerine getir ve oyunu kullan..
Git oyunu kullan lütfen..
Not: Arapça ve diğer dillerde tabela asan işletmelerin resimlerini çekin ve girmeyin oralara.. Diyeceksiniz ki amerikan kahve, fast food vs şirketleri var; Eee size söylemedim mi ekonomik istila oldu diye! Gitmeyin, müşterisi olmayın! Milli ve yerl markalar varken neden Starbucks, McDonals, BurgerKing, Arabica gibi istilacıları güçlendiriyorsun? Sizi önce Allah ile aldattılar şimdi millilikle aldatıyorlar. Afrikalıları unutmayın; "geldiklerinde ellerinde bir kitap vardı bizimse topraklarımız-vatanımız, gittiklerinde bizim elimizde kitap onlarınsa bizim topraklarımız vardı"..
5 notes · View notes
benikimsepeksevmez · 1 year
Text
Anne iki gün önce kuzenim seni aradı yanımda sesin hoparlördeydi. Sesini duydum efendim halam dediğinde ağlamaya başladım zaten. Konuştun ettin. Şuan bir adam ile kaliyormussun sobalı öğrenci evinde. Beni söyledi sana kuzenim ve ne dedin biliyor musun yazdım aradım bakmadı eskiden şey yapıyordum da şuan o kadar kalmadı... Anne. Annem bunu nasıl söyledin. Nasıl yaptın bunu. Babam bir kızı olan kadınla yeniden barıştı galiba evlenecekler. Mahfolmuslugum bin katina çıkacak. Ağzından benim adımı duymayali bile o kadar oldu ki. Anne sana dönmek istiyorum senle konuşmak.Sana sarılmak istiyorum.Ama herşeyin sahte. Bana olan özlemin sevgin herşeyin sahte senin. Sen beni aramiyorsun ki. Sen beni umursamiyorsun ki. Ben ha varim ha yokum. Gün içinde aklına geliyor muyum mesela. Neler yapıyorum neler ediyorum merak ediyor musun. Nasilim psikolojim nasıl. Hastamıyim neredeyim. Merak ediyor musun anne. 2 yıldır bir kere bile merak ettin mi beni.Etmedin anne. Beni ortada bırakıp gittin sen. Beni 14 yasimda terk edip gittin sen anne. Beni doğurduğun kızını en ihtiyaç duydugum zamanda 14 yasimda gittin. Ondan önce de yoktun adam akıllı ama seni görmek bile iyi geliyormuş bana. Sen beni terk edince işte bende kendimi kapattım herkese. Hiç bişey söylemedim. Haykiramadim ben annemi özledim diye demedim hiç bişey bi köşede kendimi yiyip durdum. Ben canımdan çok sevdiğim yigenimi daha senin kucağında görmeden o kadının kucağında gördüm anne. Ne kadar agir bir durum neden bilmiyorsun. Neden sürekli bir adama gidip duruyosun başkası başkasi. Neden kızına gelmiyorsun. Neden beni sevmiyorsun niye başımı okşayıp kızım demiyorsun. Neredeyse her gün rüyamda görüyorum seni anne. Bu çok acı bir sey anne çok kötüyüm ben.niye terkettin beni. Anne niye gittin anne. Beni 14 yaşımdan neden vurdun anne çok küçüktüm.Ben çok küçüktüm anne. Sen gittin ve yaşamayı unuttum. Dışardan herkese rol yaptım iyiyim rolü ama içim kan ağlıyordu anne. Yokluğun öyle bir koydu ki bana. Yasayamadigim hayaller öyle koydu ki. Milletin içinde herkesin annesi yani başındayken senin olmaman o kadar kötü ki anne. Sana bunları anlatsam umrunda bile olmaz. Ben kendimi mahfederken senin umrunda olmaz. Anne biliyor musun ben o kadar acı çekiyorum ki. O kadar özlüyorum ki seni. 14 yaşındaki beni bile çok özlüyorum anne. Anne neden gittin niye gittin. Tek kalan yazmanı koklayıp uyuyorum. Ses kaydına aldığım sesini dinleyip uyuyorum. Anne ben seni bu kadar seviyorum işte ama sen beni gram sevmiyorsun. Ağzından adımı duyunca o kadar yabancı geldi ki anne yoldan geçen başka bir kadın dese bu kadar acımaz içim.yabancısın anne. Sen bana neden bu kadar yabancısın anne. Benim hakkım değil miydi anneme sarilmak. Ölürsem eğer arkamdan ağlamazsin. Yaşarken ölüyüm zaten ben. Anne düzene sokmaya çalışıyorum hayatımı bir seylere odaklanmak kendimi geliştirmek ama olmuyor. Eksikliğin bir bina büyüklüğündeki kayayı üstüme atıyor eziliyorum altında ben. Ezilip ölüyorum. Günde bin defa. Boşandiktan sonra girseydin ise kendi evini tutsaydin cagirsaydin beni sana yemin ederim koşa koşa gelirdim ama sen başka bir adama gittin evlendin oda yetmiyor gibi o adamla evliyken başka bir adamla kaçıp evinde yaşıyorsun. Anne yüreğim dayanmıyor benim midem kaldırmıyor. Artık anne diyince aklımda sen canlanmiyorsun unuttum ben seni. Unuttum her şeyini unuttum.yuzunu unuttum sesini unuttum anne tamamı ile unuttum seni. Tanımıyorum kaç yaşında olduğunu bilmiyorum. Doğum gününü bilmiyorum saçının rengini gözünün rengini hiç bişeyi hatırlamıyorum. Sende beni hatırlamıyorsun. Senin için komşunun çocuğuyum ben. Anne ben dayanamıyorum artık buna bir yigenim daha oldu doğdu şükür. İki yigenim var canımdan çok sevdiğim. İkisi için duruyorum anne. İkisi için yoksa yemin olsun kiymistim canıma. İyi değilim diyorum ama beni umursayan yok. Anne seni çok özlüyorum yigenimi çok öpüyorum çok sarılıyorum çünkü sen gittin o geldi hayatima. Yerini doldurdu o büyüttü beni o şevkat verdi gözleriyle. Onun gözüne her bakışımda sanki seni anımsıyorum. Onu çok seviyorum senin sevgini de katarak. Anne beni seni çok özledim anne.....
1 note · View note
sonbaharinilkayi · 2 years
Text
özel bir kadına...
Bana öyle bak olur mu? Yalnızca senin gözlerin baksın ve ben sadece senin gözlerine bakayım. Gözlerim sadece senin gözlerinle buluşsun,ellerim sadece senin ellerini tutsun. Dün bana bakarken kendimi çok iyi , çok değerli hissettim… Sana bakarken söyleyemediğim şeyleri toparlamaya çalıştım ama… Ben sana bakınca konuşamıyorum.Sana bakınca zaman duruyor , kelimeler tüm anlamını yitiriyor her şey sen oluyorsun… Sende yeni şeyler keşfetmeyi, seninle keşfetmeyi seviyorum.Şunu anladım ki ; seni göremeyeceğimi düşündüğüm 11 gün boyunca delirdiğimi düşündüm,evde durmak istemedim, dışardayken hiçbir şey yapmak istemedim.Nerede olursam olayım oraya ait hissetmedim, içimde hep bir sıkıntı, huzursuzluk vardı. Senin gözlerinle buluşmadıktan sonra gözler niye  var?
Bana baktığında,güldüğünde,ellerini tuttuğumda,sana dokunduğumda çok farklı hissediyorum.Sürekli gözümün önüne geliyorsun,seni düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum…Zaten bunu istemiyorum.Pek çok sözün kulaklarımda çınlıyor,sesinde ki buğu bütün benliğimi ele geçirdi.Bugün acayip mutlu ve keyifli uyandım,ağzımın tadı yerindeydi…Hani çizgi filmlerde olur ya siyah/beyaz başlar sonra bir anda renklenir.Senin gelişinle dünya yeniden renklerine kavuştu,kuşlar göç ederken de ötüyormuş, hem de aynı canlılıkla…Buna hiç dikkat etmemiştim,dün seninle yolculuk yaparken yokuşları çıkıp dağları aşarken her şeyi geride bırakabileceğimizi düşündüm.Bunları başarabiliriz,sen yanımdayken her şeyi yapabiliriz… Seninle her şey mümkün ve dün çok farklı bir deneyimdi.Söylediklerini düşünüp duruyorum…
“İki burç grubunun en delileriyiz,diğer tiplerden farklı olduğumuzu her davranışımızla ortaya koyuyoruz,onlara anormal gelen bize normal geliyor,kendimizi ifade ediş biçimlerimiz,duruşlarımız bile aynı.Ben sana kendimi öfkeyle değil sevgimle ifade etmek istiyorum…Diğer ifade edişi hiç sevmedim.çünkü seni sevdim…Mutlu olmak varken, sevdiğimi sana hissettirmek varken ne gerek var bütün bunlara?Sana söylediğim her şey kalbimden geliyor, bugüne kadar sana yalan söylemedim,sana güvendiğim kadar kimseye güvenmedim… Hiç kimseye bu kadar yoğun hissetmedim, kimseyi seni sevdiğim kadar sevmedim, kimse bakışlarıyla ruhumu ele geçirmedi,kimse senin  aşkın kadar sarsıcı değildi.Senin gidişinde babamın vefatında ki gibi bir acı hissettim.Sen bu hayatta karşıma çıkan en güzel şeysin… En güzel şeyler en beklenmedik anlarda olurmuş.
Beraber mezarlığa gitmemiz benim için çok değerliydi,böyle özel bir anda yanında olmama izin verdiğin için teşekkür ederim.İlk defa ağlamayı güçsüzlük saymıyorum senin yanında, olduğum gibiyim, olmak istediğim gibiyim.Beni çok iyi tanıyan birkaç dostum var ama kimse senin kadar tanımıyor…Dün bir tanesi aradı ve şöyle dedi… “Seni hiç böyle görmemiştim,çok özverilisin,çok uğraşıyorsun, ilk defa hatanı kabul ediyorsun, sen bu kızı çok seviyorsun” dedi… Herkese siktir git diyebilen birisi olarak senin gidişinden deli gibi korkuyorum.Dün sana sarıldığımda kalp atışlarını hissettim ve çok hoşuma gitti.Bunu sessiz bir alanda tekrarlayalım olur mu?  Keşke bir ölçüm cihazı olsa, sen bana öyle tatlı tatlı bakarken içimde ki hisleri,yoğunluğu ve hormonal değişimi ölçümleyebilse…Sen elini kolunu koyacak yer bulamıyorken ben ne yapacağımı şaşırıyorum.Bazen salak salak konuşursam buna yor olur mu? Şimdi seninle konuşurken seni düşünüyorum,seni düşünürken de seni nasıl düşünmeliyim diye düşünüyorum.Sonra hepsi birbirine karışıyor ne düşüneceğimi bilemiyorum sevdiğimi anlıyorum.Böyle garip bir hal içerisindeyim.Aslında sana söylemek istediğim bir sürü şey var ama kelimeleri bir araya getiremiyorum.Ve ilk defa konuşamayacak duruma gelmekten mutluyum.Bunu ancak sen yapabilirdin ve yaptın.
Seninle olan her buluşmam, her sana gelişim beni değiştiriyor,iyi yönde değiştiriyor.Bir ilişkinin her günü özel olur mu? Her yaşadığımız durum çok özel ve çok karmaşık duygularla dolu ve bu karmaşık duyguların içerisinde tek emin olduğum duygu “SENİ ÇOK AMA ÇOK SEVİYORUM”.Bazı şeyleri birbirimizde öğreniyoruz ve bunu seviyorum.Seni gördüğümde çok tuhaf hissediyorum…Böyle kızgın kumlardan serin sulara atlamak gibi bir ferahlık ama cehennem gibi yakıcı bir ateş…İki duyguyu da aynı anda yaşatıyorsun ve bu durum içimde kasırgalar meydana getiriyor.
Senin ateşinden başka bir ateşte yanmak istemiyorum,avuçlarını öptüğümde,saçlarına dokunduğumda,yüzün yüzüme değdiğinde nefesim kesiliyor,o anlarda dünyada her şey yok oluyor…Sadece sen kalıyorsun…Bütün yeryüzü şekilleri,dağlar,ovalar,denizler,buzullar,ormanlar,tüm doğa olayları olabilirliğini kaybediyor.Tek doğa olayı sen kalıyorsun, senin bakışların,gülüşün,gözlerin,sesin… Her şey senin yanında o kadar vasat ve sıradan ki , o kadar farklı ve çocuksu bir kadınsın ki beni etkilemediğin tek bir halin,durumun,sözün yok. Seninle olmaktan her şeyden fazla keyif alıyorum, sen yanımdayken  çok iyi hissediyorum.Senin iyi hissetmenden mutlu oluyorum…
Sen benim rüyalarımdaki kadınsın,bazen gerçek olamayacağını düşünüyorum.Sonra bana bakıyorsun ve gülüyorsun ya,sana dokunuyorum ya işte o zaman anlıyorum gerçek olduğunu.Seninle yaşadığım her an özel,daha özel anlarımız olmasını çok isterim.Çünkü sen gerçekten çok ama çok özel bir kadınsın.
Uzadıkça yazdıklarım tekrara düşüyor.Bu durumu sevmiyorum ve şunu çok iyi biliyorum.
��SENİ HERKESTEN, HER ŞEYDEN DAHA ÇOK SEVİYORUM.SANA AŞIĞIM VE GÖZLERİNDEKİ ANLAM BENİM İÇİN ÇOK ÖNEMLİ.GÜLDÜĞÜNDE GÖZLERİNİN İÇİ GÜLÜYOR.SANA HER BAKTIĞIMDA BİR KERE DAHA AŞIK OLUYORUM, HER BAKTIĞIMDA BİR KERE DAHA KALBİMİ SANA BIRAKIYORUM.
2 notes · View notes