Tumgik
iinaniiel · 2 months
Text
ne hissettiğimi ne hissedeceğimi ne düşüneceğimi tarif bile edemiyorum. her şey o kadar karmaşık gelmeye başladı ki neresinden çözmeye başlasam hep daha da mahvediyorum. bazen hayatımı bi' kağıt gibi parçalayıp çöpe atmak geliyor içimden. sırf yeniden, en başından başlayabileyim diye. günlerce uyusam belki yaşamayı unutmam mümkün olur. uyandığımda yeniden öğrenmeyi denerim. aynı hataları defalarca kez tekrarlamamışım gibi bir kez daha tekrarlarım yaşamayı öğrenebilmek adına. ne de olsa hayat tekrar ettiğimiz hataların her seferinde daha ağır bedeller ödetmesinden ibaret olan bi süreç değil miydi? yazık, hepimize yazık. yaşayamıyorum ve yaşıyor rolü yapmaktan da çok yoruldum. ve eminim ki bu yorgunluk sadece bana değil, hepimize özel. evet farkındayım bütün herkes yaşayamadan ölmekten çok yorgun düştü. hâlimize ağlıyorum çünkü bu dünyada asla dinlenebileceğimiz bi' alan yaratamayacağız. bütün varoluşun sahteliğini ve bi' yanılsamadan ibaret olduğunu ben kendimden öğrendim. hissedebildiğim tek duygu, bedenimin her zerresine yayılmış olan acı. ve evet ben gerçekten de acıdan başka bir şey değilmişim. kendimi bildim bileli acılarıma dahil olan keşkelerle yaşayan biriydim. bunu birkaç kez daha tekrarlamak istiyorum, yükse sesle, bağırarak, hatta çığlıklarım ve çokca nefretimle;
keşke acıdan başka bir şey olmadığımı daha önce kabullenseydim.
keşke hayattan vazgeçebilecek güce sahip olmadığımı anlayıp bu kadar erken pes etmeseydim.
keşke hiçbir şeyin farkında olmamanın mutluluğunu tadabilseydim.
keşke küçükken annem beni hiç yalnız bırakmasaydı.
keşke kendimi bu kadar mahvetmeseydim.
keşke zihnimi bu dünyanın pisliklerinden koruyabilseydim
keşke, hayatımda keşke sözcüğünü bu kadar sık tekrar etmeseydim
keşke yazamadığım ve aklımda dönüp dolaşan keşkeler, pişmanlıklar beni benimle bırakıp defolup gitseydi...
önceden her şeye bağladığım umudumun ipini kaybettim. şimdi elinden uçurtması alınmış bi' çocuk gibi diğerlerinin eğlenmesini izliyorum. içimdeki acının gürültüsünü bastırmak için dışarıya sevinç dolu kahkahalar atıyorum. lütfen aldanın bana çünkü size başka bi' tercih sunamam.
3 notes · View notes
iinaniiel · 2 months
Text
"geç kaldım, her şeye biraz, kendime çok."
4 notes · View notes
iinaniiel · 2 months
Text
3 notes · View notes
iinaniiel · 2 months
Text
//////
ne sen dolup taşarsın, ne benden nuh olur. sevgilim, hala düzeltemedim kalbimi. her şey daha da kötüye gidiyor fakat mutlu rolünü çok iyi oynuyorum. hiç itirazım kalmadı hayata, dargın bile değilim. kendime bile aldırmıyorum artık. nelerden uzaklaşıyorum, nelerden uzaklaştık, neler uzak böyle. görsen nasıl, biz bile kendimize. kalbi kesip geçenin bıraktığı kesik kabuk bağlamaz, insan bir vakit sonra katılaşır acılara da ağlamaz. anlam arama bunda, dilersen hiç bakma inan umrumda değil. aklıma dolanma, karşıma çıkma, beni arama, şarjım yüzde bir. kanımda yürüyen öfke ordusu sen çarpı ikidir. tabii ki o mükemmel şiirlerden sonra bu sikik bir şiirdir. sen de öylesindir belki, ben fazla büyütmüşümdür gözümde seni. senin de gözünde fazla büyüttüğün başkaları gibi. sanki her şey naylondan iyiydi. sana kandığım için kendime öyle öfkeliyim ki, kurşunlara dizdireyim istiyorum yüreğimi. öyle hemen yerini arama, konu sen değilsin tabii ki. konu ne zaman senden geçerse oradan koşar adım kaçacağım. çünkü yakışıklı bu benim kaçmam. çünkü ben hep bir şeylerden yoksundum, şiirlerim bile kalmamıştı, ellerim bile yokluk içindeydi param yoktu, babam yoktu tüm dünya üzerime geliyordu ama kahrolası gözlerim hala seni arıyordu. hani bilirsin, sevdiğin kişiyle asla karşı karşıya gelmek istemezsin. o değil de ona olan sevgin korkutur içini, öyle bir şey. ama tabii sen bunlardan anlamazsın. bu yazı instagramdan geçmez, senden de geçmez artık. çünkü öyle yazıyordu sokaklarda hoş günümüzü yalan sayana boş günümüzde harcarız, ne büyük laf ama! harcanan ve sürekli harcanan çocukların cevabı, bir cevap niteliğinde hayata. hiç unutmuyorum bir sokakta da "trilyon olsanız bir gecede harcarım" yazıyordu. kim bilir hangi para babası yaktı canını. alçak dağlarında yalandan yaşama öyle, sokaklar yalan söylemez. aslında sokaklar artık bir şey söylemiyor. tamam, ben de bir şey söylemek istemiyorum. tamam. şekilciliğine kandığımız dünyada, dertler bir şekilde hep derya. bu ekranlara yansımayacak ama, sandalımızda gözü kalmış hayat deryası ve ah. ama sevin, bir gün her şeyden vazgeçişimi seninle nasıl kutlayamadığımızın şiirini de yazacağım. kıyıya vuran gemilerden nasıl jilet yapıldığını, ş harfine tam olarak basamayan ağzımı, karanlığın dibini, ölülerin adını, türkülerin tadını, dibe bile vuramamanın ağrısını anlatacağım. konu yine senden geçmeyecek. sana neden olmaz diyemediğimi de anlatacağım, çünkü kavmime senden iyi bir felaket bulamam. fakat ne hikmetse sende bir efsunluk yokmuş, seni efsunlu gören, galiba kendi içimdi. inandığım sevgin, hiçbir şeyi iyi etmedi. son olarak lütfen bir bekleyiş içine girme. beni itilmiş bir köpek gibi hissettiren şey, beni iyi etti. sana olan her şeyimi tükettim, biraz da senin sayende bunun için teşekkür ederim. bu kaydı bir belge diye saklı tutuyorum, belki bir kanıt, bir yerlerde bir gün böyle hissetmiştim derim belki. sana gelince, hala bir şeyler beklediğini biliyorum. belki de bekleme listende adım geçmez bulursam iyi. seni şaşırtmak istemem ama büyük bir hayal kırıklığı olabilirim. bir müddet kendi yağımda kavrulmayı deneyeceğim. belki şiirleri de yanıma alırım, çok güzel dostlarım var birkaç gün onlarda kalırım. ama beklenilmenin ağırlığı altında ezilirim, yine sana eğmem yüreğimi. beni sana bekletmezler gerçi. doğru. dilediğin bir hayata, dilediğin arabaya, yanında olana, birlikte kafelerde dolandığına, ve Allah'a emanet ol. ekmek bölmeyi bilmeyen ellerini kendime dert etmekten caydığımı bir selam gibi iletirim. ben yanan aşkın renklerine kanacak adam değilim. her şeye rağmen hoşçakal...
//////
2 notes · View notes
iinaniiel · 2 months
Text
biliyorsun. hâlâ birine aşık olabilirim. sana hiç benzemeyen çocuklarım olur. adının hiç anılmadığı bir hayat kurarım. hayalimdeki yüzünü eskitir zaman...
biliyorsun. herkes bir yolunu bulup tamamlanır aslında. herkes unutur... babanın cüzdanından çaldığın paralar gibidir bazı şeyler, belli oluncaya kadar devam edilir...
biliyorsun. unutabilirim. zaten ben kimleri unuttum. onlardan biri olur, hayatımın en kullanılmayan yerine kaldırılır suretin. tozlanırsın. üzerin örtülür...
biliyorsun. seni sevdim. bir gün kör olsaydın da severdim. ellerin olmasaydı mesela. ellerin olmasaydı sen bile kendini sevmezdin oysa...
biliyorsun. kimsenin tek bir seçeneği yok bu hayatta. hâlâ seni bana unutturacak insanlar tanıyabilirim. başka bir ses kazınır kulaklarıma...
biliyorsun. herkesin kendini kurtaracak bir bahanesi var aslında. oysa, oysa ölene kadar sevebilirdim seni eğer biraz yardım etseydin bana...
1 note · View note
iinaniiel · 2 months
Text
3 notes · View notes
iinaniiel · 2 months
Text
bi' şiir bitmez asla,
her zaman terk edilir.
1 note · View note
iinaniiel · 2 months
Text
vakit nakitken hiç kimsenin saçlarını sevmek için zamanı yok, babanın dahi.
4 notes · View notes
iinaniiel · 2 months
Text
kendimle savaştayım, zaten herkes öyle, 'belki bir gün gelir kaybederim' düşüncesiyle.
0 notes
iinaniiel · 2 months
Text
"...sana baktım, sana geldim kapıyı açmayacak mısın?üşüdüğüme mi yanayım şimdi olmayan yağmura mı? Allah'ım kalbimde senden gelen bir yaşam var. Allah'ım beynim bu yaşamı darp ediyor durmadan. Allah'ım istemediğim her şey oldu sanki..."
0 notes
iinaniiel · 2 months
Text
Tumblr media
İyi ki doğdun Ferhan Şensoy!
Türk tiyatrosunun duayen oyuncularından, sinemada takdir edilen işlere imza atan, edebiyat alanında da eserler üretmiş büyük usta Ferhan Şensoy, 73 yıl evvel bugün dünyaya gelmişti.
158 notes · View notes
iinaniiel · 2 months
Text
beni itilmiş bi' köpek gibi hissettiren şey, beni iyi etti. acılarla yüzleştikçe kendime vardım. kendime geldim. ne de olsa ben, acıdan başka bir şey değildim. birilerinden gittikçe yaklaştım benliğime. bir gün öyle kaçtım ki herkesten, benimle karşı karşıya ve kimsesiz kaldım. söz verdim, yalnızlıktan geberene kadar yalnız başıma yalnızlıktan kaçacaktım. geberemedim ama sözümü de tutamadım. savaş meydanında tarafsız ve silahsız kaldım. geceleri rüya görmeyeyim diye uyumadım. beni ayakta tutmaya çabalayan zihnimin nefretle küfürlerine şahitlik ettim. en başta kendimden, en sonda yaşamdan olmak üzere tiksindim. yetmedi. tiksindirdim. bana acıyarak bakan gözleri kanatmak, kan ağlatmak istedim. içimdeki boşluğu, hiçbir yere ve hiçkimseye âit olamamanın kırgınlığını anlattım sessiz kalarak. kendime defalarca bir hiçliğin içimde yaşadığını ve bir hiçliğin içinde yaşadığımı tekrarladım.
2 notes · View notes
iinaniiel · 2 months
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
6 notes · View notes
iinaniiel · 2 months
Text
//////
meral, liseden arkadaşım. akıllı kızdı, ta o zamanlardan yalnızlığı överdi. hiç yakın arkadaşı yoktu. sevgilisi de yoktu. aşkı yererdi.
arada sırada, canı çekerse, bir tek bizim eve gelirdi. türk kahvesi severdi, biz o zamanlar hep kola içerdik. kocaman salonumuz varken benim minicik odamda oturmak isterdi. yatağın, peteğe yakın ucuna bağdaş kurar, pencereden dışarıya bakarak hayatından ne kadar memnuniyetsiz olduğunu, geleceğinden umutsuz olduğunu anlatırdı. elinde gitarı, arada bir tıngırdatırdı. hep kahve fincanını ters çevirir, falda hep aynı şeyi görürdü ‘’bak yüreğim kararmış’’
diğerleri bunalım meral adını takmıştı ona. o da bilirdi bu takma ismi ama ses etmezdi. içten içe severdi bu ismi. öyle görünmek hoşuna giderdi sanki. emin değilim, ben hep öyle hissettim. sormadım ona. ona soru sorulmazdı çünkü. kalın, siyah hırkasına iyice sarınır, ellerini, sadece parmak uçları görünecek şekilde içeri çeker, bir şey anlatmak ister gibi bakardı.
lise bitip de şehri terk ettiğimde, bana mektup yazmıştı meral. ilk yıl kazanamamıştı üniversiteyi. tam yedi mektup yazdı bana. hepsi karamsar, hepsi küskün… bir yandan yeni bir hayatım olduğu için sevinirken bir yandan suçluluk duyardım. gözden ırak gönülden de ırak olur ya, zamanla çıktı hayatımdan meral.
birkaç ay önce, sevgilim maça gittiği için evde sıkılıp, bir filme gittim. tek başıma filme gitmem pek, o gün öyle oldu. salona girip en yakınımdaki kişiyle iki koltuk boş bırakarak izledim filmi. ara verildiğinde ön, çaprazımda oturan birinin bana baktığını fark ettim. o’nun meral olduğunu fark ettiğimde ‘’allahım ben de mi böyle yaşlanmış görünüyorum’’ diye geçti içimden. bencilceydi belki ama ilk bunu düşündüm.
ağır ağır yanıma geldi, koltuğu açıp oturdu. sarılmak istedim ben, ama o eliyle şöyle bir yüzümü tuttu, uzun uzun baktı. sonra da’’hadi kalk bir şeyler içelim, film pek iyi değil zaten’’ dedi.
hemen topladım eşyalarımı, çıktık. heyecanla, istanbul’da ne işi olduğunu, ne zamandır burada olduğunu, neler yaptığını sordum ona. yine sessiz durdu bir süre, ‘’önce bir içki isteyelim de konuşuruz nasılsa’’ dedi.
içkiler gelene kadar masadaki peçeteleri, minik vazoyu, içindeki beş dal papatyayı evirip çevirdi. içkiden ilk yudumunu alınca ‘’hiç değişmemişsin’’ dedi ilk önce. içimde bir rahatlama hissettim önce, sonra kızdım ona. hakaret miydi bu iltifat mı anlayamadım. bu kız ne zaman dolambaçsız konuşacaktı.
ben hızla hayatımı özet geçerek, onunkini dinlemek istediğimi söyledim. ilk kez, beni uğraştırmadan, sanki odamdaki yatağın ucunda oturmuş da fal kapattığı fincanın soğumasını bekler gibi başladı anlatmaya
‘’bugün hastanedeydim. aslında bakarsan son bir buçuk aydır ordaydım. hani hep ölmekten bahsederdim ya, ölmek kolaymış be, ölümü beklemek zoruymuş.
dur olmadı böyle, sondan başlanmaz. başa döneyim, biliyorsun ankara’ya gittim üniversite için. tam bana göre bir şehirdi aslında. yalnız kalmak için dünyanın hangi şehri en idealdir deseler, ankara derim. öyle severim. ilk üç yıl aynı lisedeki gibiydim. tek eksiğim senin gibi biriydi. ilk kez seni sevdiğimi fark ettim biliyor musun, komik. ama söylemedim sana işte, bilirsin söyleyemem böyle şeyleri. o sıralarda serdar diye biriyle tanıştım. aşk kaltaktır derdim ya, kaltakmış. beni düşünsene bir adamın peşinden dünyayı dolaştım. okulu unuttum, kendimi unuttum, dünyayı unuttum. varsa yoksa serdar. kendime aynada bakmadım o zamanlar. aslında baktım, ruj bile sürdüm hatta. ama başka biriydim. hani sen ilk aşkını anlatırken klişeleri kullanıyorsun diye kızıyordum ya sana, klişenin dibine vurdum.
uzatmayayım daha fazla. sonunda istanbul’a geldik. zaten doğru düzgün paramız da yoktu. sokaklarda müzik çalarak kazanıyorduk paramızı. bazen de orda burada çıkıyorduk işte. tünelde bir ev tuttuk. bir oda bir teras. köpek bağlasan durmaz. ama güzeldi be. daha kötülerinde de kaldık. altı yıl aynı adamın yüzüne baktım. her bakışımda nasıl olur da daha önce fark etmem dediğim güzellikler gördüm.
neyse, yine aynı konulara girmeyeyim. bir akşam eve döndüm. kapıyı açtım, kapımız direkt terasa açılıyor. tırabzana oturmuş bana bakıyordu. gülümsedi, ellerini iki yana açtı, sen güzelsin hayat değil diyerek geriye bıraktı kendini. ‘’
meral öyle bir söyledi ki bunu, sanki ‘’eve girdim, sular kesikti’’ der gibi. göğsüm hızla inip çıkmaya başladı, ellerim titredi, nefes almakta zorlandım. böyle bir hastalığım vardır benim, meral de bilir. hemen su uzattı bana. hafifçe gülümsedi, saçımı gözümün önünden çekti. adamla ilgili hissettiklerini anlatırken ilk kez onun ağzından böyle şeyler duyduğum için zaten heyecanlanmıştım. aniden bunu söyleyince allak bullak oldum. sadece ‘’sonra?’’ diyebildim. sanki sonrasını anlamamışım gibi.
‘’o kapının önünde ne kadar kaldım bilmiyorum. demek ben hayata tutunmak için serdar’a yapışmışken o yavaş yavaş kopuyormuş. ve bana hiçbir şey söylememiş. çok kızdım ona. inip bakmadım bir süre. bir bağırış sesi, beni kendime getirdi. ağır ağır indim beş katı, apartman kapısı sıkışmıştı yine, zorlandım açarken. başında birileri vardı, ambülâns yolda dediler. ölmedi adam. tam kırk üç gün daha yaşadı. yaşamak denirse buna.
hiç ağlamadım, öfkemden sıra gelmedi kedere. ölmek kurtuluş da, intihar aşağılıkça be kızım. geride kalana yapılan bir zulüm, işkence. başka bir şey değil. geride kimse kalmadıysa yap tabi, çek fişi kurtul. ama ben vardım, ben varım sanıyordum.
diyeceğim o ki, gözyaşı dökmedim belki ama her yerim kanadı günler boyunca. her fotoğraf, her şarkı, her anı kanattı beni.
neyse, bir içki daha içer miyiz?’’
‘’şimdi ne yapacaksın, nerde kalıyorsun, bana gel, bir şeye ihtiyacın var mı’’ gibi şeyler söyledim. muhtemelen ben bunları söylerken onun kafasının içinden kamyonlar geçiyordu. ‘’yapılacak işlerim var, kalkalım’’ dedi. hesabı ödemek için uzandım, elime sertçe vurdu. cebinden buruş buruş olmuş paralar çıkardı. geriye beş lira ve birkaç bozukluk kaldı elinde. paraya baktım, bakarken yakaladı. gülümsedi. telefonunu istedim. verdi. benimki hala vardı onda. bir kere bile aramamıştı ama. söyledim bunu, güldü. ‘’sen de bir kere bile telefonunu değiştirmemişsin be kızım’’ dedi.
ayrılırken sarıldı bana. ‘’arayacağım seni, bir sonraki içkiler benden olacak’’ dedim. ‘’ara’’ dedi. anlattıklarında bazı boşluklar vardı. atlamış mıydı, unutmuş muydu bilmiyorum. uzun uzun sessiz kalıyordu anlatırken. yol boyu bunları düşündüm. tam apartmanın kapısını açarken bir cümle patladı kafamda
‘’ ölmek kurtuluş da, intihar aşağılıkça be kızım. geride kalana yapılan bir zulüm, işkence. başka bir şey değil. geride kimse kalmadıysa yap tabi, çek fişi kurtul’’
ellerim titreyerek telefona sarıldım. m harfi ne kadar uzaktaymış. buldum, aradım. bir kadın çıktı, ‘’meral’’ dedim. ‘’yanlış sanırım ben selin’’ dedi. sesi meral olamayacak kadar neşeliydi.
//////
32 notes · View notes
iinaniiel · 2 months
Text
"sanki yedi yaşındayım. balkonun demirlerinden ayaklarımı sarkıtmışım. suratımda bir tokat izi. o kadar küsüm ki, kendimle bile konuşmuyorum."
414 notes · View notes
iinaniiel · 2 months
Text
Hâlbuki bilmezler her insan elbet bir kere intihar eder. Kimi hayatından vazgeçip de hayallerinde, kimi de hayallerinden vazgeçip hayatın orta yerinde.
3 notes · View notes
iinaniiel · 2 months
Text
Sen de anla artık başka yolu yok bunun. Yazıkmış, kılmış, tüymüş hepsi hesap edildi bunların ya. Her şeye hazırım diyorum sana. De ki iyilik ediyorsun, de ki sevap işliyorsun. Herkesin inandığı bir şey vardır bu amına kodumunun hayatında. Benimkisi de sensin, ne yapayım. Geçen gece çocuk hastaydı. İlacı bitmiş, almak için dışarı çıktım. Sağa sola saldırıp nöbetçi eczane arıyoruz. Birden durup dururken içim cız etti. Bi' baktım gene aynı karın ağrısı. Öyle özlemişim ki seni, dönerken bir meyhane gördüm. Bi' tek içeri girdiğimi hatırlıyorum, bir de rakıya yumulduğumu. Arkasından en az dört cigaralık. Sonra gözümü bir açtım karşıdan karlı dağlar geçiyor, bir daha açtım. başımda bir çocuk, kalk abi diyor Kars’a geldik. Otobüsten indim yürümeye başladım. Dedim Allahım, nerdeyim ben, burası neresi. Sonra güç bela burayı buldum, kapının önünde durup düşündüm. Dedim Bekir, bu kapı ahiret kapısı burası Sırat köprüsü. Bu sefer de geçersen bir daha geri dönemezsin, iyi düşün dedim. Düşündüm, düşündüm ama olmadı. Dönemedim. Sonra bak oğlum dedim kendi kendime, yolu yok çekeceksin, isyan etmenin faydası yok, kaderin böyle. Yol belli, eğ başını, usul usul yürü şimdi.
3 notes · View notes