Tumgik
#ama kaderim
belleepoque7 · 10 months
Text
Tumblr media Tumblr media
bu yaz gitmediğim köy kalmadı köyüne davet edecek olan varsa hemen gelirim eksik kalmasın onlar da
8 notes · View notes
uranusdeki-koala · 2 years
Text
daha demin bi mac girdim takimda garen var teemo var ashe var lucian var takimi ben annie olarak tasidim tabi ki annie cok da fazma tasiyamayacagi icin kaybettik
4 notes · View notes
mayoneziyerim · 1 year
Text
en yakin arkadasimin en yakin arkadasi degilmisim ve dahasi benim yerime bir suru insanla konusup cok yakin arkadas ediniyormis
0 notes
boslugundibindee · 2 years
Text
Sabahtan beri mesaj atsin diye bekleyip mesaj atınca ne yazacağımı bilememek
0 notes
vallakusurabakmanne · 2 years
Text
Tumblr media
simdi sana ne mesajlar geliyodur
1 note · View note
dumanlikafalar · 3 months
Text
"Çok hayalim vardı, hiç biri olmadı. Şansım mı yoksa kaderim mi kötü bilemedim ama artık hiç umudum kalmadı..."
68 notes · View notes
Text
Sevgilimin Amına Boşalırken Annesi Gördü! (1) (Ertunç 24 Y., İzmir)
Lisenin son senesinde sevgilimle güzel bir ilişkimiz vardı. Yaşına göre oldukça olgundu sevgilim, ben de öyle bir yapıya sahip olduğum için ilişkimiz çok güzel gidiyordu. Üniversite sınavları açıklandığında, sevgilim yaşadığımız şehirde kalmış, ben İzmir'in yolunu tutmuştum. Ailemle de tanışıyordu sevgilim, ama ailem bu şekilde bir ilişkiyi devam ettireceğimi düşünmüyordu.
Tek başıma ev tuttum İzmir'de. Üniversite hayatıma alışmaya çalışıyordum, ama çok tanıdığım yoktu. Üstelik yalnız yaşamaktan sıkılıyordum. Sevgilim geliyordu İzmir'e, bir gece bende kalıp ertesi gün dönüyordu geri. Bazen ben gidiyordum, görüşüyorduk sevgilimle. Ancak, uzun mesafe ilişkileri yürümez diyen ailem haklı çıkmıştı. Telefonda bitmek tükenmek bilmeyen kavgalarımız sonucu, bir gün sevgilimin yanına gittim. O gün ayrılık kararı almıştık, İzmir'e geri döndüm.
Günlerim derslere girmekle geçiyordu. Okul ve ev arasında gidip geliyordum. Gerçekten etkilemişti ayrılık beni. Bir süre sonra, yavaş yavaş ister istemez arkadaş edinmeye başladım. Davet edildiğim bir arkadaş ortamında Ekin'le tanıştım. Ekin'de sanki ayrıldığım sevgilimi buluyordum, inanılmaz derecede olan benzerliği yüzünden beni kendine çekmişti. Aynı esmer yüz, aynı boy, gören kardeş sanırdı Ekin'le eski sevgilimi. Ekin'le flört etmeye başladık, bir süre sonra artık el ele geziyorduk her yerde. Çıkma teklifine gerek bile kalmadan sevgili olduğumuzu bir arkadaş ortamında öpüştüğümüzde anlamıştım. O günün devamında Ekin bende kalmıştı. O gece çok ateşli bir seks yaptık, ama sanki seks yaptığım kız Ekin değil, eski sevgilimdi.
Okulum yaz tatiline girdiğinde ben İzmir'de kalmaya karar vermiştim. Psikolojik olarak kendimi Ekin'i sevmeye zorluyordum. Annemler her ne kadar çağırsa da, gitmek istemiyordum. Çünkü o şehir zaten küçüktü ve her yerde eski sevgilimle anılarımız vardı, o anılardan korkuyordum belki de. Ekin'le ilişkimiz (en azından onun açısından) gayet güzel gidiyordu. Yavaş yavaş Ekin'le vakit geçirmekten zevk almaya başlamıştım, ama bir şeyler halen eksik gibiydi. Ekin çocuksuydu, sanki halen olgunlaşamamıştı. Liseli kızlar gibi trip atıyordu, ama kendini affettirmeyi bir şekilde başarıyordu. O günlerde, eski sevgilimin yeni sevgilisi olduğu haberi beni iyice mahvetmişti. Artık Ekin'i sevmeye çalıştığımı anlıyordum, ama kendime bile söyleyemiyordum bunu. Her sorana, "Ekin'i seviyorum!" diyordum, sanki eski sevgilimden intikam alırcasına.
Evet Ekin'le iyi anlaşıyorduk, gülüyorduk, eğleniyorduk ve yatakta harika zamanlar geçiyorduk. Ekin'in, her erkeğin hastası olduğu fantazileri vardı. Benim fantazim ise anal seks, inanılmaz derecede tahrik edici buluyorum anal seksi. Hatta o kadar ki, ilk gittiğim orospuya vizitenin iki mislini verip, götünden sikmiştim. Orospu bile ilk başta anal seksi istememiş, ancak bir seanstan iki misli para kazanınca, sırf para için vermişti hiçbir müşterisine vermediği daracık götünü.
Ekin'den zevk almamın sebebi sanırım oydu, anal seksi çok severek ve isteyerek yapıyordu. Enteresan bir şekilde, anal seksle bağlanmıştım kıza. Benim evde bol bol götten sikiyordum Ekin'i. Ancak kiranın, öğrenci bütçemi sarsmasından dolayı, yanıma mecburen bir ev arkadaşı aldım. Ev arkadaşım evde olunca, Ekin'le çok sık seks yapamaz olduk. Ben rahatsız oluyordum ve Ekin de çekiniyordu. Sonuçta ne kadar rahat sikişebilirsiniz ki, yan odanızda ev arkadaşınız otururken?
Benim açımdan, Ekin'le birlikteliğimiz, tamamen seks partnerliğine dönüşmüştü. Ama Ekin benle ciddi düşünüyordu. Ben de artık eski sevgilimi asla unutamayacağımı düşünüyordum. Kaderime razı bir şekilde Ekin'le gün geçtikçe daha da ciddileşen bir ilişki yaşamaktaydım. İlişkimden ailemin haberi vardı. Annemler geldiğinde, Ekin'le tanıştılar. Annemler İzmir'den ayrılırken çok mutlulardı, Ekin'i gelinleri olarak görmeye başlamışlardı. Ben ise mutlu görünmeye çalışıyordum.
Hikayemin asıl ilginç tarafı, Ekin'in beni annesiyle tanıştırmasıyla başladı. Ev arkadaşım evde uzun süreler geçirmeye başladığından, Ekin beni evine davet ediyordu, annesi evde olmadığı zamanlarda doyasıya seks yapıyorduk. Bir gün, öğlen vakti, Ekin'in evinde buluştuk. Yaklaşık 3 saatlik seksimizden sonra, üzerimizi giyinmiş halde Televizyon izlerken, annesi gelmişti. Böylece annesiyle tanışmış oldum. Annesi Şennur Hanım, 40'lı yaşlarda bir kadındı. Ekin'e inanılmaz benziyordu, dolayısıyla eski sevgilime de. Çok hoş sohbet bir kadındı. O gün gece 23:00'e kadar oturduk, sohbet ettik. Eşinden boşanmıştı. O konulara fazla girmesek te, o gün çok güzel sohbet ettik. Eve gitmek istediğimde, annesi orda kalmamı teklif etti. Her ne kadar ben bunu istemesem de, o gece orda kalmama karar verildi.
Misafir odasına yattım, uyumaya çalışıyordum. Ekin de odasına gitmiş yatmıştı. İçerde annesi halen Televizyon izliyordu. Derken Televizyonun sesi kapandı, annesinin karşımdaki yatak odasına girdiğini gördüm. Yaklaşık 10 dakika sonra Ekin ayaklarının ucunda yürüyerek odama girdi. Çok şaşırmıştım, ama neden geldiği belliydi. Hemen kucağıma oturup, dudaklarıma yapıştı, yatakta hızlı bir sevişmeye başlamıştık. Boynunu öpüyor, sonra tekrar dudaklarına dönüyordum. Ekin'in iri göğüslerini emmeye başladığımda kısık sesle inlemeye başlamıştı bile. Sertleşen sikimi eşofmandan çıkardı, kendi eşofmanını ve külodunu indirdi ve bir hamlede yarağımı amının içine aldı. Yavaş yavaş zıplıyordu sikimin üstünde, çok kısık bir şekilde inleyerek. Hırkasını ve içindeki tişörtü iyice yukarı sıyırmıştı, göğüsleri sallanıyordu. Kafasını geriye atmış, amının içindeki sikin zevkini çıkarıyordu. Zıplamaları arttı Ekin'in, ben de oluruna bırakıp, gözlerimi kapatmış, sevişmeye başlamıştım.
Yaklaşık 20 dakikadır kucağımda sikişiyorduk, artık zirveye geliyordum. Ben kendimi kaybetmiş bir şekilde alttan amına pompalarken, Ekin titremeye başlamıştı. İkimiz aynı anda boşalacaktık. Ekin, "Sakın içime boşalma ne olur!" diye inliyordu, ama ben boşalmaya başlamıştım. Kendimi durdurmaya çalışıyordum, ancak döllerimle çoktan Ekin'in amının içini doldurmuştum. Gözlerimi açtığımda, kapıda dikilen annesinin bakışlarıyla karşılaştım. Ekin'in sırtı kapıya dönük olduğundan farkında değildi. Annesi birşey demeden, gölge gibi sessizce uzaklaştı.
Ekin'e bu durumdan bahsetmedim. İçimde çok büyük bir korku oluşmuştu. Ekin'in titremeleri geçince, aceleyle üstümden kalktı, külodunu ve eşofmanını çekti, iri memelerini tişörtüne yerleştirdi ve yavaşça odamdan çıkıp, tuvalete girdi. Büyük bir ihtimalle içindeki döllerimi çıkartmaya gitti. İlk seksimizden beri hep korunuyorduk, ilk korunmasız ilişkimizde içine boşalmıştım Ekin'in. Ama her şeyden önemlisi, annesi beni Ekin'i sikerken görmüştü, "İçime boşalma!" diye inleyen Ekin'i de...
Utancımdan ve suçluluk duygusuyla, sabaha karşı, kimse uyanmadan sessizce çıktım evlerinden. Eve kadar yürüyerek gittim, yolda hep o anı düşündüm. Yaklaşık bir saat sonra evdeydim. Eve girince hemen elimi yüzümü yıkadım, yetmedi, duşa girdim. Duştan sonra bir sigara içip, yatağa uzandım. Olanları düşünürken uyuya kalmışım.
Uyandığımda öğlendi. Kalktım, birşeyler yedim. O sırada telefonum çaldı. Ekin evden arıyordu. İçimde büyük bir korkuyla açtım, ama telefondaki Şennur hanım'dı. Konuşurken sesim titreyerek çıkıyordu. Cüzdanımı orda unutmuşum. Eve yürüyerek geldiğim için cüzdandan da haberim yoktu tabii. Gidip almam gerekiyordu, yapacak birşeyim yoktu.
Evlerine gittiğimde, Şennur hanım kapıyı açtı, "Hoşgeldin canım, cüzdanını unutmuşsun!" deyip beni içeri davet etti. "Yok girmeyeyim, gitmem lazım..." gibi cümlelerim işe yaramadı tabii. Şennur hanım, yeni demlenmiş çayı olduğunu, bir bardak içip öyle gitmemde ısrar edince, mecburen içeri girdim, oturdum kanepeye. Ekin yoktu ortalarda, "Ekin uyuyor mu?" diye sordum. "Hayır canım, bir işi varmış arkadaşlarıyla, oraya gitti." dedi. O gün Ekin'in bir kampanya için okula gideceğini unutmuştum, "Hatırladım..." dedim. Şennur hanım birer bardak çay doldurup getirdi, karşılıklı oturup çaylarımızı içmeye koyulduk. Utancımdan sesim soluğum çıkmıyordu.
Sessizliği Şennur hanım bozdu, havadan sudan konuşmaya başlamıştık. Biraz gevşemiştim. Annesi o konuyu açmayınca, (Belki bizi görmedi, belki bana öyle geldi?) diye düşündüm bir an. Ama emindim, kadın resmen kapının aralığından bakıyordu bize ve tam Ekin'in içine boşaldığım anda görmüştü. Çayımı aceleyle içip, bardağımı mutfağa götürdüm ve gitmek için müsaade istedim. Kendisi de dışarı çıkacakmış, "Nereye gidiyorsan bırakayım! İki dakika bekle, hemen hazırlanırım!" dedi. Cevabımı beklemeden, hazırlanmak için içeri gitti.
10 dakikadır koridorda bekliyordum. Gelmeyince meraklanmıştım, "Şennur hanım?" diye seslendim. "Geliyorum, bir dakika!" diye cevap geldi, ama bir 5 dakika daha geçti. Odasına doğru yürüdüm, kapının önüne geldim, ses yoktu. İçimden kapı deliğinden bakmak geçti. Eğilip baktığımda, Şennur hanım yatağın kenarında oturuyordu. Ne yapıyor bu kadın diye düşündüm, çünkü üstünde sadece bir külotla öylece oturuyordu. Biraz sonra ayağa kalktı, külodunu çıkardı. Çırılçıpalktı şimdi. Uzun kıllarla kaplı bir amı vardı. Aynadan kalçalarına baktı, sıktı kalçlalarını. Gözlerime inanamıyordum, müthiş tahrik olmuştum, ama anlam veremiyordum tabii ki. Sonra gardrobun alt çekmecesinde bulunan külotlarından birini almak için domalınca, kısa bir süreliğine de olsa, göt deliğini de görmüş oldum. Çekmeceden pembe bir külot aldı, giydi. Sütyenini taktıktan sonra, üzerine elbisesini giyinirken, ben de ordan uzaklaşıp koridora gittim, önümdeki kabarıklığı indirmeye çalışarak.
Az sonra odadan çıktı, "Hazırım, çıkabiliriz!" dedi. Kadının gözlerine bakamıyordum. Birlikte evden çıktık. Arabasına atladık. Nereye gideceğimi sordu, adresi tarif etmemi istedi. Eve gideceğimi söyleyip, yolu tarif ettim. Eve dönerken aklımda tek bir soru vardı, neden yatakta öylece oturuyordu?
Beni evimin önünde indirdikten sonra, kendisi gideceği yere devam etti. Evde sürekli Şennur hanım'ı düşünüyordum, kadınla aramda enteresan bir çekim olmaya başlamıştı, üstelik tanışalı daha bir gün olmasına rağmen. Sevgilim dediğim bir kızın annesinin bu kadar özeline girmiş olmak beni utandırıyordu, aynı zamanda çok heyecanlandırıyordu. Ama anlamadığım tek bir şey vardı, kadın yatakta o kadar dakika oturup ne yapmıştı? Birşeylerle mi uğraşmıştı? Yoksa... Evet, beni beklediği ihtimalini de düşünüyordum, ama neden yapsın ki böyle bir şeyi? Sonuçta daha bir gün olmuştu tanışalı. Ama bu sürede, görülmemesi gereken herşeyi görmüştü.
Ekin'i merak etmiştim, evlerinden apar topar ayrılmıştım. Ekin'i aradım. "Efendim aşkım?" diye herzamanki ses tonuyla açtı. "Seni merak ettim canım..." dedim. "Ertesi gün hapı kullandım, sorun yok, ama bir dahakine dikkat et! Sen nerdesin, görüşelim!" dedi. "Evdeyim..." dedim, ama şu anda onu görmek istemiyordum nedense. "Hastayım..." diye bir bahane uydurdum, belki görüşmekten vazgeçer diye. Ama umduğum gibi olmadı ve akşam bana bakmaya geldi. Ekin'e biraz soğuk davranıyordum, aslında ondan da utanıyordum. Bana çorba yaptı. Biraz kaldıktan sonra evine gitti.
Görünüşe göre, Şennur hanım kızına o konudan bahsetmemişti...
[Ertunç]
133 notes · View notes
birsiyahsevdalisi · 16 days
Text
size yaşadığım bir olayı anlatmak isterim. normalde bu tarz konuların uluorta konuşulmasından pek hoşlanmam ama yalnız olmadığımı bunu illa ki içimizden bir çok hemcinsimin yaşadığını bildiğim için paylaşmak istedim. bir bayram ziyaretinde misafir olduğumuz evde bir aileyle tanıştık.bir tane hanımefendi var niyetini çok net zaten anladım en başından, bakışından tavrından her şeyinden. önce yavaş yavaş beni övmeye iltifat etmeye filan başladı nazik bir şekilde karşılık verdim. sonra bu sefer oğlundan bahsetmeye başladı. dünyanın en yakışıklı en mükemmel insanı olduğunu tüm kızların onun peşinden koştuğunu ne iş yaptığını ne kadar kazandığını filan anlatmaya başladı. benden iki yaş küçük olduğunu ama bunun ona göre hiçbir sorun teşkil etmediğini hatta doğrusunun ona göre böyle olması gerektiğini filan söyledi. ve konu sonra birden başına gelen adli olaylara karıştığı suçlara aşırılıklara uçarılıklara filan kadar geldi. ve hiçbiri hoş olmayan ve kabul edilemeyecek şeyler. ve sevgili hanımefendi de oğlunu eğitecek dinginleyebilecek birini aradığını söyledi. ve ciddi bir ısrar ve ikna çabası içerisine girdi. akıl alabilecek şeyler değil gerçekten. sevgili anneler hiçbir müslüman hanım kız ciddi manada hiçbirimiz sizin senelerce eğitemediğiniz evlatlarınızı eğitmek, ömrünün en genç en körpe en acemi yaşında böyle bir imtihanın böyle bir sorumluluğun altına girmek zorunda değil, değiliz. evlilik tabi ki nasip işidir kaderinizde kim yazıldı bilemezsiniz. ya da yola çıktığınız insanın yolun ortalarına ya da sonlarına doğru nasıl bir imtihan yaşayacağını nasıl değişeceğinide. hatta Allah korusun kimse kendinin bile ne olacağını bilemez. ama en başından her şey ayan beyan ortadayken böyle bir şeyi kabul etmek gerçekten akıl kârı değil. kimsenin sizin hayatınıza müdahale etmesine söz sahibi olmasına sizin yerinize hakikat bildiği şeyleri dayatmasına göz yummayın. Allah korusun bunların hiçbiri büyük konuşmak kınamak değil Allahtan korkar yine Allah’a sığınırım. hepimizin salihane ettiği dualar var elhamdülillah rabbimize güveniyoruz tüm kalbimizle. kaderimize güzellikler göz aydınlıkları yazsın. çok kalmaz silerim. sadece bi minik içimi dökmek istedim beni birazcık üzdüğü için. selametle.
52 notes · View notes
lara-quilla · 2 months
Text
Çünkü yeryüzünde hiçbir şey, karanlıktan gelen bir çocuğun fark edilmeyen sevgisine benzeyemez, çünkü o, öylesine umutsuz, öylesine teslim olmuş, öylesine adanmış, öylesine pusuda bekleyen ve tutkuludur ki, yetişkin bir kadının arzulu ama bilinçaltında hep beklentide olan aşkı ile karşılaştırılamaz. Sadece yalnızlık çeken çocuklar tutkularını bağlı kalabilirler; başkaları ise, duygularını herkesin ortasında çene çalarak heba ederler, güvendikleriyle köreltirler, onlar aşk hakkında çok şey duymuş ve okumuşlardır ve aşkın paylaşılan bir kader olduğunu bilirler. Aşkla bir oyuncakmış gibi oynarlar, ilk sigaralarını içen delikanlılar gibi, onunla havalarını atarlar. Ya ben, benim güvenebileceğim kimsem yoktu, kimse bana bir şey öğretmemiş ve beni uyarmamıştı, deneyimsiz ve bilgisizdim; bir uçuruma atlarcasına kaderime teslim olmuştum.
29 notes · View notes
ysfogzdgrz51 · 9 months
Text
Sana diyecek hiç bir şeyim yok artık. Ne kadar saçma değil mi? Oysa ben seni anlatacak kelime bulamazken şimdi ağzımı açıp hiç bir şey diyemiyorum. Sanki sana satırlar yazan, her bir satını gözyaşlarıyla silen ben değilmişim gibi. Eskiden seni görünce hissederdim bir kalbim olduğunu. Şimdi görsem kilim kıpırdamayacak haldeyim. Bir insanı kendinden nefret ettirmek nasıl bir duygu? Peki seni seven insanı kendinden nefret ettirecek kadar kötü olmak. Ya ben sana ölürüm derken şaka yapmıyordum. Ama şimdi karşımda can versen arkama bakmadan giderim. Öyle bitirmişim bendeki seni. Öyle soğumuş bir zamanlar bahar çiçekleri açan kalbim. Kendini berbat hissediyorsun değil mi? Yaktı mı canını sözlerim? Dokundu mu olmayan kalbine? Bir ürperti geldi mi içine? Dedin mi "Ben ne yaptım?" diye. Olmadı mı? Şaşırmadım senin kadar kalpsiz birinden başka ne beklenir ki? Gülüp arkanı döndün, gidiyorsun bir gün sana gelmek için adım saydığım yollardan. Ah kalpsiz kadın Bir kere ciğerin yansın. Bir kere kahrol sende benim gibi. Yüzüme bakacak yüzün olmasın. Sana beddua etmeyeceğim, sen onu bile hak etmiyorsun artık. Ne garip ya bir zamanlar her gece dua ederdim Rabbim seni kaderime yazsın diye. Demek ki vazgeçmek böyle bir şeymiş, insan dualarını bile tövbe ederek hatırlıyormuş. Sitemim sana da değil yanlış anlama. Sitemim taş kalbine ama en çok ta kendime. Ben fazla aşık olmuşum sana, Fazlaca katmışım kendime. Sen oluşuma lanet ediyorum bu gün. Taş kalbinin içinde bir yerlerde olmak için çabaladığım günlere lanet ediyorum. Şu son 7 seneye tanet ediyorum. işte şimdi git kalbim. Seni azad ediyorum..😢😢😢
Tumblr media
61 notes · View notes
kimsesizbirisblog · 11 days
Text
Bu satırlardan elemeye çalıştım ama eleyemedim.
Adresim aynı, kaderim aynı
Günlerim aynı, geceler aynı
Sarı saçlım hasretimsin sen
Kara dantel sokağında ben
Kapımda akşam gülleri
Mateminle tutuşurken
Dumanım aynı, ateşim aynı
Bulutlar aynı, gözyaşım aynı
Sarı saçlım hasretimsin sen
Kara dantel sokağında ben
Kapımda akşam gülleri
Mateminle tutuşurken
Kan kırmızı gözlerimden
Sancıların gelip geçer
Kim üzülür, kim bekler seni
Ben tabii ki, ben bir tanem
Ter içinde içim bileylenir
Kan kırmızı gözlerimden
Sancıların gelip geçer
Kim üşütür, kim yakar beni
Sen tabii ki, sen bir tanem
Ter içinde içim bileylenir
Bu kaçıncı çalınışı kapımın
Bu kaçıncı sen değilsin başkası
Peşimde mazinin ayak sesleri
Nelerden vazgeçiyoruz bir düşünsene
Kırık kalpler üstüne kuruyoruz bir şey
Bu kalleşlik belki bana yakışmıyor ama
Sarı saçlarından sen suçlusun...
13 notes · View notes
icselsesler · 4 months
Text
İÇSEL SESLER
Bu belki de başlangıç cümlesini yirminci defa yazıp silişimdir. Yazıya nasıl başlayacağımı içimden geçenleri nasıl dökeceğimi hiç beceremeyen birisiyim.
Uzun zamandır belki de hiçbir zaman kendimi dinlemediğimi, kendimle dertleşmediğimi fark ettim. İçimde hayata karşı, insanlara karşı, her şeye karşı o kadar büyük bir acı, büyük bir isyanım var ki belki de bunu dışarı vurmaktan korkmuşumdur. Belki de en korktuğum şey aslında kendi iç sesimdir. Bana karşı her zaman doğruyu söyleyen o sesi dinlemekten korkmuşumdur. Bugün dinlemeye karar verdim onu.
İnsanlar için en büyük acı her zaman kendi yaşadığı acıdır. Başkasının acıları kendi acıları karşısında önemsiz hale gelir. Ben acı hissetmiyorum galiba artık. Her şeye karşı çok fazla boş vermişliğim birikti içimde.
Hayatta ben hep saf olan taraftım. Karşımdaki insan için, sevdiğim insan için çok fazla kendimden feragat ettim. Hiçbir zaman sevdiğim kadar sevilmediğimi fark ettim. Belki de doğanın kanunu böyledir belki de benim kaderim böyledir.
Etrafımda çok insan var ama içimde de bir o kadar büyük bir yalnızlık. Geceleri kafamı yastığa koyduğumda beynimde dönen o düşünceler içimi yakan o hissizlik uykularımın kaçmasına çok defa sebep oldu.
Küçük yaştan beri aileden uzak olunca tek başına olunca insan çok çabuk olgunlaşmak zorunda kalıyor. Ayaklarının üstünde durmak zorunda kalıyor. Sorumluluk sahibi olmak zorunda kalıyor. Üstüne bir de yaşadığı şeyler eklenince çocukluğunu yaşayamamak zorunda kalıyor. En üzücü olan da bu aslında. Ben hiçbir zaman çocukluğumu yaşayamadım. Hep bir koşuşturmaca hep bir acı hep bir hüzün. Gözlerimi kapayıp düşündüğümde mutlu olduğum anlardan çok canımın yandığı anları hatırlamam normal mi? Yoksa ben mi böyleyim?
Beni dışardan gören insanlar hep diyor ne kadar enerjiksin ne kadar mutlusun hayat sana güzel… Hayat bana aslında hiç güzel değil. Duygusal olarak tükenmiş bir insanın hayatının ne kadar güzel olmasını bekleyebilirsin ki?
Geçenlerde bir dizide bir sahneye denk geldim. O kadar güzel bir sözdü ki içime işledi resmen. “Ben bir defterin iki sayfası arasında değil milyonlarca insanın arasında kurutulmuş bir çiçeğim”. Sevmeyi denedim olmadı, güvenmeyi denedim olmadı, iyi olmayı denedim olmadı. Hep bir şekilde benden faydalandılar. Kötüyken geldiler iyi oldular gittiler. Çok fazla kurutuldum. Bir süre sonra mutlu olamayacağımı düşündüm.
Düşünüyorum çok düşünüyorum ben niye yaşıyorum diye. Bu enteresan dünyada olmamdaki görev ne diye. Sırf bu yüzden yaşıyorum belki de. Hüzünlü ve yorucu bir filmin sonunu görmek için. Sonunda belki mutluluk vardır belki hüzün.
Her şeye rağmen umutlu olmak yoruyor ama bir o kadar da olmak zorundayım. Yoksa çekilir mi bu hayat?
Günün kaçıncı sigarasını içiyorum sayamadım şu anda. Kafamın içindeki sesler çok fazla. Hiç birisine odaklanamıyorum. Sürekli bir şeyler söylüyor sürekli bir şeyler istiyor. Susturma butonu olsa keşke. Bir sustursam bir süre kafamı dinlesem. Hiçbir şeyi düşünmesem. Hiçbir şeyi düşünmeden hareket etsem ama olmuyor hep konuşuyor hep bir ses hep bir çığlık hep bir gürültü.
Diyorum ki boş ver yat uyu böyle geçsin zamanların. İnsanların kötü yanlarını görme. Ne kadar yalnız olduğunu görme hissetme. Rüyandaki kabuslar bile uyanık olduğunda gördüğün kabuslardan daha hafiftir diye ama olmuyor. Uyandım artık biliyorum açıldı gözlerim ama insan en kötü kabuslarını uyanıkken görüyormuş.
Söylemek istediğim haykırmak istediğim içimde dökmek istediğim çok şey var. İçsel seslerim şimdilik bu kadar söylüyor. Belki de bu ayık olduğum içindir. Şimdilik veda vakti…#
12 notes · View notes
mrmutlum · 20 days
Text
Anlamsız geliyor her şey unutmak istiyorum ama unutmak istemiyorum gelgitler arasında gemi misali bir sağa yatıp bir de sola yatıyor hayatım unutmak elde değil bir yerde öylece duruyor sen unuttun sanıyorsun ama öyle değil unutmadın şarkılara sığınmadıkmı gecelere anlatmadın mı artık kaderime razı geldim acı sadece acı ve hüzün.
Good night.
Kimse sormasın zaten anlatmam da
Mutluluk dedikleri uçucu madde.
19 notes · View notes
nur-u-ayn · 25 days
Text
Kaderim sana aşıktı, ama nasibim değildin
Bin doğrumu bir yanlışta kaybettim..
Bir şeyi çok isteme ya acın olur ya da
Susarak Özlediğin...
____________🖤❤️
13 notes · View notes
pecelidiyebiri · 2 months
Note
Merhaba. Paylaşımlarınız çok güzel. Ben birkaç yıl önce hiç istemediğim bir durumun içinde tesadüfen bulundum. O sırada bana doğru gelen ama sonrasında yanlış olduğunu anladığım kararlar vardım ve uyguladım. Birileri zarar gördü ve dolaylı da olsa belki de ben de etkide bulunmuş olabileceğim için çok üzgünüm. Allah'ım neden o gün o yerdeydim diye çok sordum,kaderim mi belam mi, imtihanım mi bir türlü anlayamadım. Belirsizlik var şimdi o durumla ilgili ve çok endişeliyim. Herşey o kadar kontrolüm dışında gelişti ki ve hala da gelişiyor. Kendimi koruyamamaktan endişe duyuyorum ve hep keşke geçmişe dönsem de o hataları telafi etsem diye düşünüyorum.Allah beni affetsin
Merhaba teşekkür ederim 🥰
Öncelikle mesele sizin özelinizde olduğu için nasıl bir durum olduğunu tarafların nasıl olduğunu nasıl davrandığınızı bilmiyorum fakat sözlerinizden belli ki bu durumdan şuanda rahatsızsınız o an belki o durumun vahametiyle doğru karar veremediniz ve yanlış davrandınız bunu bilin ki bu gayet olası ve normal bir şey şuanda kalbinizin bu vermiş olduğunuz karardan rahatsızlık duyması, pişman olmanız bile sizin için bir tevbedir, şöyle düşünelim ya hiç pişman olamayacak ya hiç üzülemeyecek kadar kararmış bir kalbiniz olsa ne yapardınız? Allah kalbinize bunun pişmanlığını vermiş O da sizin affedilmenizi istemiş ki düzeltmenin ve sakınmanın çarelerini size gösteriyor. Her şey bizim için bizler günahtan uzak ve kurtulmuş değiliz son ana kadar elbette yanlışlarımız ve günahlarımız olacaktır, eğer o durumun veya kişilerin bulunduğu yerden uzaklaşabiliyorsanız bunu yapın o anın o ahvalin içinde veya kıyısında olmak size hep onu hatırlatacak meyletmemeniz daha zor olacaktır, hele ki şuan bunu başarabilmek bu mübarek ayda daha önemli ve daha kolaylaştırılmış bir vaziyette.
Geçmişi değiştiremeyiz ama gelecek henüz gelmedi, yaşadığınız şey size ne öğretti ne ders çıkardınız neyi yapmamaya karar verdiniz bunu düşünün,
Biri, Hz. Ali'ye sordu
Başımıza gelen sıkıntılar, imtihan mıdır yoksa ceza mı?
Hz. Ali dedi ki;
Eğer bizi Allah'a yaklaştırıyorsa imtihandır. Uzaklaştırıyorsa cezadır... insanı Allah’a yakınlaştırıyorsa o sizin için bir imtihandır eğer ki sizi Allahtan uzaklaştırıyorsa cezâdır şimdi dönün ve bakın yakınlaşıyor musunuz yoksa uzaklaşıyor musunuz?
Elinizde olan ve mümkün olan şeyler vardır her ne kadar nefsimiz olsada bize bahsedilmiş bir irade ve aklımız var onu neyle beslersek oraya yönelir, Rabbim cümlemizi affetsin..
(Bu kadar geç dönüş yapabildiğim için lütfen kusuruma bakmayın)
🌸🌸
7 notes · View notes
Text
İnsan doğar, büyür, yaşar, ölür ve sınanır yaşadıklarından. Peki ben ne üzerine hesaba tutulacağım eğer bu hayatı yaşayamayacaksam? Bana yüklenen mecburiyet sınavım mı kaderim mi bilemem. Sınav yaşadığımdan mı gelir, yaşattığımdan mı seçemem. Insanım, çizmezsem şayet düz bile yürüyemem. Yol gösterenim şeytan olursa şüphesiz ki cennete giremem ama melekler de değil yana benden. Tanrımdan dilerim pusulamı, belki yazar kaderime en iyisinden. Insan, Tanrısından başka, kime sığınır ölümün beterinden? Zaman değil dostum, arkasında kalayım diye atar adımlarını durmadan. Tanrıdan dilerim, şeytanlarım ölmesin yaşadıklarımı yaşamadan.
7 notes · View notes