Tumgik
#Mimari Eserler
projeyardim · 2 months
Text
Dubai – Palmiye Adaları İnşaat Yapım Süreci (Belgesel)
Bugün izlediğim Mega Yapılar serisinde yer alan Palmiye Adaları yapım aşamalarını ve 2000 Yılında yapımına başlanılan benzeri diğer 3 ada hakkında çıkan "Palmiye Adaları Denize mi Gömülüyor?" sorularına yanıt alacağız.
0 notes
panoptik · 2 years
Text
Rönesans Üzerine
Rönesans, kelime anlamıyla “yeniden doğuş” demektir. Avrupa'da Orta Çağ sonrasında; siyasi, kültürel, politik, bilim, sanat, mimari ve eğitim alanlarında bir yenilenmeye gidilmiştir. 14. yüzyıl ile 17. yüzyılı kapsayan bu yenilenme süreci de Rönesans dönemi olarak isimlendirilmiştir. Rönesans kelimesi Türkçe 'de "1. yeniden doğuş, 2. Avrupa'da 15. yy'de başlayan bilim ve sanatta yenilenme dönemi" anlamına gelir.
Ortaçağ döneminin ardından gelen ve “Aydınlanma Çağı” olarak da bilinen Rönesans döneminde yapılan resimlerin çoğu devrimsel özellikler taşır, sanatçılar altın oranı bu dönemde kullanmaya başlar. Eserlerde kusursuz güzelliğe, ölçülerde uyuma ve matematik gibi unsurlara önem verilmiştir.
Özellikle hümanizmin bu dönemde güçlenmesiyle günlük yaşama ait konu ve kişiler de resimlerde yer bulmuştur. Dini figürler kutsallıktan biraz olsun uzaklaştırılıp insani yönleri ön plana çıkartılarak resmedilmiştir. Bu dönemde dini figürler daha çok antik figürlere benzer hatta bu etki sadece figürlerde değil, genel kompozisyonda görülür. Resim içerisinde antik yapıların iç ve dış görünümlerine de yer verilir ya da antik dönemde görülen lahit ve diğer taş eserler kompozisyon içinde süsleme unsuru olarak yer alır.
---------------------------------------------------
*Örneğin Leonardo da Vinci’nin “Son Akşam Yemeği” eserindeki İsa ve havarileri, dini kişiliklerden çok Antik Yunan filozoflarına benzemektedir.
Tumblr media
Leonardo da Vinci. Son Akşam Yemeği (Last Supper) Santa Maria Delle Grazie. Yemekhane Duvarı. Fresko. 1498.
*Bu tablo Lodovico Sforza tarafından Milano’daki Santa Maria delle Grazie yemekhanesi için ısmarlanmıştır. Leonardo’nun tabloya yorumu daha öncekilerden farklıdır, geleneksel olarak bu sahne Komünyon ayinini vurgulamakta ve İsa’yı ihbar eden Yahuda’yı işaret etmektedir. Leonardo’nun çalışması ise öykünün öncesine gönderme yaparak İsa’nın birinin kendisini ihbar ettiğini bildirmesini betimlemektedir. Daha dramatik bu sahnenin seçilmesindeki amaç kilise ve kurumlarının tehdit altında olduğu bir zamanda Hristiyanlık iletisinin aktarımını güçlendirmektedir. 
Leonardo, havarileri yaptıkları hareketlere göre üçe ayırmıştır. Yapının kötü adamı Yahuda(Judas), dirseği masada tartışmaların dışında kaldığı görülmektedir. İsa'ya şaşkınlıkla bakan Judas'a baktığınızda sağ elinde tuttuğu para kesesini görebilirsiniz. İşte bu da tablodaki ipuçlarından biridir. Romalılar, ona bu para kesesini ihanet etmesi için vermiş olabilir çünkü ihanetin bir başka göstergesi daha var ki o da; İsa sağ eliyle içeceğine ya da kaseye uzanmaya çalışırken, aynı zamanda Judas'ında uzanmaya çalıştığını görebilirsiniz.
Lahit ve diğer taş eserler kompozisyon içinde süsleme unsuru olarak kullanılmasına ilişkin bir örnek ise  Raffaello Sanzio tarafından 1511’de yapılmış, Atina Okulu’dur.
Tumblr media
Atina Okulu Raffaello Sanzio tarafından 1511’de yapılmış, Vatikan’daki Apostolik Sarayı’nın duvarlarındaki dört ana freskten biridir. Dört fresk, felsefe, şiir, ilahiyat ve hukuku simgelemektedir. Resim felsefeyi sembolize eder çünkü resmin merkezinde Aristoteles ve Platon bulunur. Yunan Felsefesinin en güzel döneminin bir temsili olan bu resim, Rönesans’ın klasik ruhunu da mükemmel bir şekilde yakalar. 
---------------------------------------------------
Rönesans klasik dönem heykellerinden de etkilendiği için figürlerin çoğunda o dönemin heykellerinde görülen kontrapost duruş gözlemlenir.
Kontrapost duruş; statik duran figürlerde hareket etkisini arttırmak amacıyla bir ayağın adım atar gibi önde resmedilmesidir. 
Sanatçılar bu dönemde anatomiye önem verir ve insanlar kalın, kıvrımlı kıyafetler içinde bile olsalar figürlerin vücut hatlarını vermeye çalışırlar. 
---------------------------------------------------
Kontrapost duruşa bir örnek olarak: 
Tumblr media
(1482-86). Sandro Botticelli's Birth of Venus -contrapposto pose. 
Venüs’ün yani bir başka deyişle Aphrodite’nin doğuşunu ileride dönem karşılaştırması için daha detaylı ele alacağım.  Burada net bir kontrapost duruş örneği gözüküyor.
*Ayrıca bu konuda Andrea Mantegna’nın St. Sebastian resmi de güzel bir örnekmiş.
---------------------------------------------------
Bu dönemin figürlerindeki önemli bir diğer unsur ise görüldüğü üzere harekettir. Rönesans sanatçısı dini bir olayın en can alıcı anını betimlemek istediğinden teatral ifadelere başvurur. 
---------------------------------------------------
Mesela yine Botticelli’nin Meryem’e Müjde tablosu buna güzel bir örnektir. 
Tumblr media
“Hristiyanlık’ın önemli konularından biri olan Beşaret, İsa’nın doğumunun Meryem’e müjdelenmesini anlatır.  Eser, ismini de aldığı Floransa’nın Cestello manastırı tarafından sipariş edilmiş olduğu için Cestello Beşareti olarak diğer beşaret resimlerinden ayrılır. Eserde Cebrail’in havadan süzülerek yere, Meryem’in yanına indiği an görülmektedir. Cebrail’in elinde Meryem’in bekareti ve saflığının simgesi olan bir beyaz zambak dalı görünür. Beşaret eserlerinin tipik simgesi olan bu zambağın yanı sıra, Meryem’in önünde açılmış duran kitap (Tevrat) da hikâyeyi açıklayıcı simgelerdendir. Özellikle Beşaret eserlerinde bunlara benzer temel simgeler yoğun biçimde kullanılır (bknz. Beşaret “The Annunciation” – Leonardo da Vinci ve Beşaret “The Annunciation” – Lotto)
Rönesans’ın en tipik özelliklerinden olan başarılı perspektif kullanımı ressamın seyirciye kademeli olarak sunduğu derinlik görünümü ile verilir. Odanın zeminindeki kırmızı karolar resmin içine doğru gittikçe daralarak seyirciye odanın derinliğini kavratırken, odanın dışına çıkan balkon bir kademe daha ileriye derinlik sağlar. Dışarıda görünen manzaradaki nehir çok uzaktaki dağlara kadar eserde çok daha geniş bir perspektif ve derinlik algısı oluşmasına yardımcı olur. Geri planda görülen tek ağaç, Adem ve Havva’nın işlediği İlk Günah’a “Original Sin” bir göndermedir“
13.05.2022 02:33, İzmir
-Hollingsworth, M., Küçükerdoğan, R., & Ergüder, B. (2009). Dünya sanat tarihi. İnkılap Kitabevi
-Sadık, C. (2022).Uygarlığın ayak izleri batı resim sanatında mitoloji. Epsilon.
-“Cestello Beşareti via Sanatabasla.com
-“Kontrapost” via dailyartmagazine.com
- Raffaello Sanzio Atina okulu via 
17 notes · View notes
tripuck · 25 days
Link
0 notes
haytaogluyunus · 1 month
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
ANMA
BUGÜN 29 MART (1966)
TÜRK TARHİNİN ROMANCISI
ABDULLAH ZİYA KOZANOĞLU’NUN VEFATININ YIL DÖNÜMÜ. RAHMETLE ANIYORUM
HAYATI:
Abdullah Ziya Kozanoğlu
(d. 16 Ocak 1906 / ö. 29 Mart 1966)
Yazar, Mimar, Müteahhit, Ressam, Gazeteci
İstanbul’un Beşiktaş semtinde dünyaya geldi. İlköğrenimini 1916'da Nişantaşı İttihat ve Terakki Mektebi'nde, ortaöğrenimini ise 1919’da Beşiktaş Genç Osman Paşa Ortaokulu'nda tamamladı. 1922'de Kabataş Lisesi'nden mezun olan yazar, daha sonra Yüksek Mühendis Mektebi'ne (Mühendis Mekteb-i Âlisi) girdi; ancak buradan mezun olamadan ayrılmak zorunda kaldı (Angın 2017). Mühendis Mekteb-i Âlisi'nden mezun olamadan ayrılma gerekçesi, burada öğrenimine devam ederken meydana gelen bir öğrenci ayaklanmasıdır. Abdullah Ziya Kozanoğlu, yükseköğrenimi sırasında yüksekokullar talebe birliğinin kurulması için mücadele etti. Bu mücadele esnasında gelişen bir vapur kaçırma olayı dolayısıyla okulundan ayrılmak zorunda kaldı. Mühendis Mektebi'nden ayrılmasının ardından Güzel Sanatlar Akademisi Mimarlık Bölümü'ne kaydoldu. Bu okulu başarı ile bitirerek 1929'da mezun oldu ükseköğrenimini kısa bir sürede başarıyla tamamlayan Kozanoğlu, Avrupa’ya giderek eğitimine burada devam etmek istedi. Ancak bu isteğini gerçekleştiremedi. Çeşitli gazetelerde yazılar yazdı. Adana Belediyesi Fen İşlerinde müdürlük, Maarif Vekâletinde kontrol şefliği görevlerinde bulundu.
Spora ve sanata ilgili olan Kozanoğlu, 1942-1950 ve 1952-1955 yılları arasında Beşiktaş Jimnastik Kulübünün başkanlığını yaptı. Ardından bir arkadaşının tavsiyesi ile Arena Tiyatrosunun kurulmasını sağladı (Kaya 2010). Güzel Sanatlar Akademisi'nde öğrenci iken dünyaca ünlü İsveç asıllı mimar Arnold Ernst Egli’den ders aldı. Sonraki yıllarda bu kişiden saygıyla bahsetti. Kozanoğlu, ayrıca bitirme projesi olarak Güzel Sanatlar Akademisi binasını tasarladı.
Kozanoğlu’nun Adana’da görev yaptığı dönemde verdiği mimari eserler arasında Adana Gazi Anıtı; Salihli, Manisa, Akhisar yatı mektepleri ile Akhisar Ortaokulu gibi çalışmalar yer alır (Angın 2017). Diğer önemli eserleri arasında Adana’da Kimyager Ali Rıza Bey Evi, Adana’da Foto Coşkun fotoğrafhanesi iç mekân düzenlemesi, Adana Şehir Stadyumu, Ziraat Haşarat Laboratuvarı, Adana Çınarlı İlkokulu sınıf ilavesi, Adana’da kira evi, İstanbul’da Son Posta Matbaası binası, Adana Erkek Muallim Mektebi tadil inşaatı ve cephe tasarımı, Adana Gazi Abidesi, Moda’da villa projesi sayılabilir. Taslak hâlinde olup yapılmamış projeleri de bulunan Kozanoğlu, bir süre sonra mimarlığı bırakıp müteahhitliğe yönelir. Mimari alanda ileri sürdüğü en önemli fikir, "Cumhuriyet Konutu" projesidir Kozanoğlu edebiyat dünyasına on dört yaşında iken Bizim Mecmua adlı dergide yayımlanan "Şairle Ekmekçi" adlı şiirle girdi. Mühendis Mekteb-i Âlisi'ndeki öğrencilik yıllarında Resimli Mecmua adı dergide dergi ressamı olarak çalıştığı dönemlerde ilk tarihî romanı olan Kızıl Tuğ’u kaleme aldı (Kaya 2010). Kozanoğlu’nun yazdığı tarihî romanlar çocukluk ve ilk gençlik dönemlerinin en fazla okunan ve aynı zamanda en fazla basılan eserleri arasındadır. Abdullah Ziya Kozanoğlu, yazdığı romanların sinemaya ve çizgi romana aktarılması için de gayret gösterdi. Senaryoları ve uyarlamaları bizzat kendisi yaptı. Bu yönüyle Türkiye’nin ilk çizgi roman yazarları arasında yer aldı.
Türk sinema tarihinde Cüneyt Arkın ile birlikte birer kült hâline gelen Malkoçoğlu ve Battal Gazi sinema filmleri, Kozanoğlu’nun eserlerinden ilham alınarak hazırlandı (Tolu 2011). Pek çok çalışmaya imza atan, farklı mecralarda ürün veren yazar, ardında gerek edebî gerekse mimari pek çok eser bıraktı.
Abdullah Ziya Kozanoğlu, tarihî roman yazarlığı ile öne çıkar. Roman, Abdullah Ziya için bir araç olup, yazarın esas amacı, eserleriyle Türk insanına millî şuuru aşılamaktır. Yazarın roman kahramanları, bu nedenle millî özellikler ile doludur. Kendi millî kimliklerini her şeyin üzerinde tutan kahramanlar, güzel vasıflarla ve doğruluk, yardımseverlik, dürüstlük vb. gibi erdemlerle donatılmışlar, halka hizmet etmek için çalışmaktadırlar, bir diğer deyişle âdeta hayatlarını millete hizmete vakfetmişlerdir (Metin 2007). Ulusalcı bir yazar olan Kozanoğlu, 1930’larda oluşturulan ve Türklerin Osmanlı ve Selçuklu’dan önceki Orta Asya kökenine işaret eden Türk Tarih Tezi gündeme henüz gelmeden önce, Orta Asya’dan Avrupa’ya uzanan bir tarih hayalini popüler roman diliyle canlandırmıştır. Bu anlayışın, yazarın eserlerindeki mekân ve kahramanları olduğu kadar konu seçimini de etkilediği görülmektedir. Kozanoğlu, Cumhuriyet’in ve inkılâpların iyi bir savunucusu olmakla birlikte, ümmet anlayışından millet anlayışına geçmeye çalışan topluma eserleri ile millet olma şuurunu aşılamaya çalışmaktadır (Angın 2017). Eserlerinden hareketle Osmanlı Devleti'ni ve onun mirasını reddeden Kozanoğlu, bazı tarihsel gerçekleri çarpıtması ya da olduğundan farklı göstermeye çalışmasından ötürü edebiyat ve sanat camiasından çok eleştiri toplamıştır.
Kozanoğlu’nun, rejimin âdeta bir misyoneri olarak benimsediği ulusçu yaklaşım, laiklik ilkesi ve Osmanlı’yı redd-i miras anlayışı, romanlarını olduğu gibi mimarlık yazılarını da şekillendirmektedir (Angın 2017). Kozanoğlu’nun, eserlerinde inkılapları benimsediği ve bunları halka da aşılamaya çalıştığı görülür. Ümmet anlayışının yaygın olduğu topluma millet bilincinin aşılanması için kendi ırkının üstünlüğünü özellikle vurgular. Kozanoğlu için Türklük ve Türk kültürü yüce bir değerdir. Türk birliği ve Türk'ün yüceltilmesi için çalışılmalıdır. Romanları konu, kahramanlar, dil ve anlatım bakımından hep Türk kültürü ve tarihi ile ilişkilidir. Birçok romanında özellikle de Kızıl Tuğ’da Türklüğü övmek adına Arapların yerildiği ve aynı eserin bazı yerlerde de İslam’a “Arapların dini'” gözüyle bakıldığı görülür. Kahramanları sonradan Müslüman olmuş tipler ise Türklüğünü unuttuğu için kötü olarak kabul edilir (Kaya 2010). Kozanoğlu’nun romanları pek çok araştırmacıya göre estetik kaygıdan uzak, popüler eserlerdir. Özellikle şahsi ideolojisinin ön planda olması, bu anlayışı doğrular niteliktedir. Eserlerinde sık sık tarihî şahsiyetlerin isimlerinin geçtiği, hatta bazılarında kahramanların gerçek birer tarihî şahsiyet olduğu görülür. Dolayısıyla Kozanoğlu’nun eserlerinde kahramanlar, gerçek ve kurmaca olmak üzere ikiye ayrılabilir. Benzer şekilde konu seçiminde de yazarın bazı eserlerinde gerçek olaylardan esinlendiği anlaşılmaktadır.
Kozanoğlu’nun Patronalılar adlı eseri, konusunu tarihteki Patrona Halil İsyanından alır. Yazar, bu eseri ile Lale Devrindeki Osmanlı Devletinin -yönetici ve halk boyutuyla- bir portresini çizmeye çalışır. Fatih Feneri'nde; bir korsanın, Bizans tarafından öldürülen babasının kılığına girerek, İstanbul’un fethi için mücadele etmesi anlatılır. Hilal ve Haç, konusunu tarihten -Üçüncü Haçlı Seferinden- alan bir başka tarihî romandır. Kızıl Kadırga'da, Osmanlı donanmasının kontrolündeki Akdeniz’de hüküm sürmeye çalışan Kızıl Kadırga adlı korsan gemisinin yok edilmesi ve Kıbrıs’ın fethi, İnebahtı Deniz Savaşı gibi tarihî hadiseler anlatılmaktadır. Arena Kraliçesi'nin konusu Orta Asya'da yaşanan maceralara dayanır. Yazarın radyofonik olarak yazılan romanı Kubilay Han'ın Gelini, Kubilay Han ile Timur Barak Han arasında geçen olaylardan oluşur.
Yazarın, en fazla okunan eserlerinden biri olan Kızıl Tuğ adlı romanını, Resimli Mecmua'da yayımlanan bir resmi ile alay eden yazarlara kızarak kaleme aldığı, daha sonra yazma serüvenine devam ettiği bilinmektedir. Bu eser kendisinden sonra yazılan eserlere ilham vermiştir. "Mesela, Suat Yalaz’ın 'Karaoğlan'ı, Kızıl Tuğ’daki Otsukarcı tiplemesinin bir uyarlamasıdır" (Türkmen 2008). Yazarın romanlarının yanı sıra konusunu tarihten alan çizgi romanları (Cengiz Han’ın Hazineleri, Tibet Canavarı, Altın Saçlı Kız, Kız Kulesi Kahramanı, Hülâgu’nun Gözdesi, Agahan’ın Yüzüğü vb.) ve tiyatro eserleri (Kozanoğlu, Tavşan Başı vb.) de mevcuttur.
Romanlarının dili süslü anlatımdan uzak ve yalındır; ancak zaman zaman özellikle Türklüğü vurgulamak ve yüceltmek amacıyla eski Türkçe kelimelere yer verildiği de görülür. Eserleri millî şuurun oluşmasında ve gençler arasında okuma kültürünün yaygınlaşmasında etkili olsa da kahramanların ve bazı noktaların tarihsel gerçeklikle uyuşmaması, Kozanoğlu’nun sıkça eleştirilmesine neden olur.
Başlıca Romanları
• Kızıltuğ (1927)
• Seyyid Battal (1929)
• Boğaç Han (Tahsin Demiray ile birlikte, 1929)
• Kaniıoğlu Kanturalı (1929)
• Boz Aygırlı (1929)
• Kara Çoban (1929)
• Küçük Korsan (1930)
• Kurtlar (1935)
• Küçük Kahraman (1935)
• Gültekin, Orhun Barkı Kahra¬manı (1936)
• Küçük Uçman (T. Demiray iie birlikte 1936)
• Kuduzlar Kraliçesi (T. Demiray ile birlikte, 1938)
• Kuş Adamın Maceraları (T. Demiray ile birlikte, 1938)
• Atlı Han (1942)
• Kozanoğlu (1943)
• Lâle Devrinde Patronalılar Saltanatı (1943)
• Malkoçoğlu (1943)
• Savcı Bey (1944)
• Kolsuz Kahraman (1945)
• Battal Gazi (1946)
• Türk Korsanları (1948)
• Şeydi Ali Reis (1951)
• Dağlar Delisi (1952)
• Fâtih Feneri (1952)
• Sencivanoğlu (1957)
• Hilâl ve Salip (1961)
• Algaya’nm Ölümü (1962)
• Altın Saçlı Kız (1962)
• Cengiz Han’ın Hazineleri (1962)
• Hülâgû’nun Gözdesi (1962)
• Kız Kulesi Kahra¬manı (1962)
• Tibet Canavarı (1962)
• Ağahan’m Yüzüğü (1963)
• Altın Hançer (1963)
• Boz kurt’un İntikamı (1963)
• Kızıl Kadırga (1963
• Arena Kraliçesi (1964)
• Sarı Benizli Adam (1964)
• Kubllay Han’ın Gelini (1965)
+20
İstatistikleri ve reklamları gör
Gönderiyi Öne Çıkar
0 notes
turkeytraveltours · 2 months
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/iznik-roma-tiyatrosu.html
İznik Roma Tiyatrosu
Tumblr media
BURSA (İGFA) – Makedonya Kralı Büyük İskender‘in kumandanlarından Antigonius Monophthalmos tarafından M.Ö. 316’da kurulan, Bithynia, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı medeniyetinin izlerini bugün bile hala belirgin olarak taşıyan Bursa’nın İznik ilçesinin her köşesinden tarih fışkırıyor.
2015 yılından bu yana Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin sponsorluğunda kazı çalışmalarının sürdüğü İznik tiyatrosu da Roma dönemine ait Anadolu’nun ayakta kalan en görkemli eserlerinden biri konumunda. Düz bir alana inşa edilerek tonozlarla yükseltilmesi sebebiyle mimari açıdan Türkiye’deki tek örnek olan tiyatro, MS. 2’nci yüzyılda Roma İmparatoru Trajan tarafından Bithynia Valisi olan tarihçi ve yazar Plinius’a yaptırıldı. Bir dönem gladyatör dövüşlerine ev sahipliği yapan tiyatro, Hristiyanlığın ardından tiyatronun yasaklanmasıyla birlikte dini alan olarak kullanıldı. 358, 362 ve 368 yıllarındaki büyük depremlerde zarar görüp onar��lan tiyatro, İznik’in savunulması için feda edilirken, tiyatrodan sökülen parçalar surların güçlendirilmesinde kullanıldı. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izniyle ilk olarak 1980 yılında kazı çalışmalarının başladığı Roma Tiyatrosu’ndaki kazılar, Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin devreye girmesiyle 2015 yılından itibaren Dokuz Eylül Üniversitesi Arkeoloji Bölümü’nün başkanlığındaki bir ekip tarafından sürdürülüyor.
Tumblr media
Öte yandan İznik‘te yapımına Bitinya döneminde M.Ö. 4’üncü yüzyılda başlanan ve antik yazarlardan Strabon‘un verdiği bilgiye göre 2,5 kilometre uzunluğunda olan İznik Surları, Kuzey Avrupa’da yaşayan barbar kavimlerden Gotların 258 yılındaki saldırıları sonrasında güçlendirilip, uzatılarak bugünkü hali olan 4 ana ve 12 tali kapı ile 4970 metre uzunluğa ulaşmış. Tarih boyunca yaşanan kuşatmalar ve büyük depremlere rağmen günümüze kadar ulaşmayı başaran tarihi surlar ile İstanbul Kapı ve Yenişehir Kapı, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izni ile İznik Müzesi Başkanlığında Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından restore ediliyor.
Tumblr media
Tarihi bölgedeki restorasyon çalışmalarının tamamlanmasının ardından İznik Roma Tiyatrosu, İstanbul Kapı ve Yenişehir Kapı, düzenlenen törenle tekrar ziyarete açıldı. Tören öncesinde Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdülkadir Uraloğlu, Bursa Milletvekilleri Mustafa Varank ve Refik Özen, Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, AK Parti İl Başkanı Davut Gürkan, İl Kültür Turizm Müdürü Kamil Özer, İznik Belediye Başkanı Kağan Mehmet Usta tarihi Roma Tiyatrosu’nu gezdi. İznik Müze Müdürlüğü başkanlığında yapılan kazılara başkanlık eden Dokuz Eylül Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Aygün Ekin Meriç tarafından çalışmalar hakkında bilgilendirilen protokol üyeleri, tarihi yapıyı yakından inceledi.
“GÜZEL ORGANİZASYONLARA EV SAHİPLİĞİ YAPACAĞIZ”
Törende konuşan Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, tarihimize ışık tutan önemli eserlerin restorasyon çalışmalarının tamamlanmasıyla tekrar ziyarete açıldığını söyledi. İznik’in tarihî dokusu, doğal güzelliklerinin yanında Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı dönemini yansıtan eserleriyle göz kamaştıran bir zenginliğe sahip olduğunu belirten Başkan Aktaş, geçmişe açılan camiler, göz kamaştırıcı mozaiklerle süslü kiliseler, muhteşem tarihî eserler ve sur duvarlarıyla çevrili antik şehrin her bir taşının altında binlerce senenin hikâyesinin yattığını ifade etti. Sokakları dolaşırken atılan adımların tarihin izleriyle birleştiğini dile getiren Başkan Aktaş, “Selçuklu başkenti İznik ilçemiz sadece Bursa için değil, ülkemiz hatta dünya için de önemli yerlerden biridir. Maalesef özellikleri çok fazla ortaya çıkaramıyordu. İlçemiz, Kültür ve Turizm Bakanlığı’mızın çalışmalarıyla 2014 yılında Dünya Mirası Geçici Listesi’nde yerini aldı. 80’lerden beri bölgede çalışmalar yapılıyordu ama işin yüzde 5’ini tutmayacak çalışmalardı. 2017’ten itibaren Bursa Büyükşehir Belediyesi olarak çalışmaları daha ciddi noktalara getirdik. Bugün de İznik’in Unesco Dünya Mirası Listesi’ne girmesi için yaptığımız önemli çalışmaları görüyoruz ve bunun gururunu yaşıyoruz. Bahar aylarından itibaren buralarda çok güzel organizasyonlara ev sahipliği yapacağız. Yabancı sanatçıları getirerek farklı programlar düzenleyerek burayı tanıtmak istiyoruz. Bu da İznik’in her bir köşesine yansıyan unsur haline dönüşecek. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı da güzel bir Çevre yolu yapıyor. Hızlı tren çalışmaları da yakın zamanda bitecek. Ulaşım, bu işin önemli kısmıdır. Başka kazı ekibine ve emeği geçenlere teşekkür ediyorum. Tarihi yapıların açılışları hayırlı olsun” dedi.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdülkadir Uraloğlu, Türkiye’yi tarif ederken en değerli arazi yapısı olarak Bursa’yı gösterdiğini belirtti.
Tumblr media
İpek Yolu’ndan modern ulaşım yollarına kadar tüm ulaşım koridorlarının geçtiği merkez olarak tanımlayan Bakan Uraloğlu, “Bu tarihi yapılar da bu kıymetin yapı taşlarıdır. Tarihi tiyatroyu yakından görme fırsatı bulduğum için çok mutlu oldum. Tarihi bölgelerde emek harcayan başta kazı ekibi olmak üzere herkesi tebrik ediyorum. İnşaat mühendisi olarak bu tür yapıları fırsat buldukça geziyorum. Buradaki iç içe giren kemerlerin nasıl kesiştiğini ve düz bir arazide nasıl tonozlarla bir yapının yükseltildiğini gördüm. Çok mutlu oldum. Bu eser bir gayretin neticesinde ortaya çıkarıldı. Biz ülkemizin tarihine sahip çıkıyoruz. Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, 2017’den bu yana sadece insana dokunmamış, tarihe de dokunmuş. Bu eserin gün yüzüne çıkmasına büyük katkı sunduğu için Başkanımız Alinur Aktaş’a da teşekkür ediyorum. Bunlar insanlık tarihinin eseridir. Korumak da bize yakışır. Cumhurbaşkanımız da bu tür çalışmalara önem veriyor. Bizler de bu şiarla çalışıyoruz. Hayırlı uğurlu olsun” diye konuştu.
0 notes
gallipolidaytours · 2 months
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/iznik-roma-tiyatrosu.html
İznik Roma Tiyatrosu
Tumblr media
BURSA (İGFA) – Makedonya Kralı Büyük İskender‘in kumandanlarından Antigonius Monophthalmos tarafından M.Ö. 316’da kurulan, Bithynia, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı medeniyetinin izlerini bugün bile hala belirgin olarak taşıyan Bursa’nın İznik ilçesinin her köşesinden tarih fışkırıyor.
2015 yılından bu yana Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin sponsorluğunda kazı çalışmalarının sürdüğü İznik tiyatrosu da Roma dönemine ait Anadolu’nun ayakta kalan en görkemli eserlerinden biri konumunda. Düz bir alana inşa edilerek tonozlarla yükseltilmesi sebebiyle mimari açıdan Türkiye’deki tek örnek olan tiyatro, MS. 2’nci yüzyılda Roma İmparatoru Trajan tarafından Bithynia Valisi olan tarihçi ve yazar Plinius’a yaptırıldı. Bir dönem gladyatör dövüşlerine ev sahipliği yapan tiyatro, Hristiyanlığın ardından tiyatronun yasaklanmasıyla birlikte dini alan olarak kullanıldı. 358, 362 ve 368 yıllarındaki büyük depremlerde zarar görüp onarılan tiyatro, İznik’in savunulması için feda edilirken, tiyatrodan sökülen parçalar surların güçlendirilmesinde kullanıldı. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izniyle ilk olarak 1980 yılında kazı çalışmalarının başladığı Roma Tiyatrosu’ndaki kazılar, Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin devreye girmesiyle 2015 yılından itibaren Dokuz Eylül Üniversitesi Arkeoloji Bölümü’nün başkanlığındaki bir ekip tarafından sürdürülüyor.
Tumblr media
Öte yandan İznik‘te yapımına Bitinya döneminde M.Ö. 4’üncü yüzyılda başlanan ve antik yazarlardan Strabon‘un verdiği bilgiye göre 2,5 kilometre uzunluğunda olan İznik Surları, Kuzey Avrupa’da yaşayan barbar kavimlerden Gotların 258 yılındaki saldırıları sonrasında güçlendirilip, uzatılarak bugünkü hali olan 4 ana ve 12 tali kapı ile 4970 metre uzunluğa ulaşmış. Tarih boyunca yaşanan kuşatmalar ve büyük depremlere rağmen günümüze kadar ulaşmayı başaran tarihi surlar ile İstanbul Kapı ve Yenişehir Kapı, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izni ile İznik Müzesi Başkanlığında Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından restore ediliyor.
Tumblr media
Tarihi bölgedeki restorasyon çalışmalarının tamamlanmasının ardından İznik Roma Tiyatrosu, İstanbul Kapı ve Yenişehir Kapı, düzenlenen törenle tekrar ziyarete açıldı. Tören öncesinde Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdülkadir Uraloğlu, Bursa Milletvekilleri Mustafa Varank ve Refik Özen, Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, AK Parti İl Başkanı Davut Gürkan, İl Kültür Turizm Müdürü Kamil Özer, İznik Belediye Başkanı Kağan Mehmet Usta tarihi Roma Tiyatrosu’nu gezdi. İznik Müze Müdürlüğü başkanlığında yapılan kazılara başkanlık eden Dokuz Eylül Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Aygün Ekin Meriç tarafından çalışmalar hakkında bilgilendirilen protokol üyeleri, tarihi yapıyı yakından inceledi.
“GÜZEL ORGANİZASYONLARA EV SAHİPLİĞİ YAPACAĞIZ”
Törende konuşan Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, tarihimize ışık tutan önemli eserlerin restorasyon çalışmalarının tamamlanmasıyla tekrar ziyarete açıldığını söyledi. İznik’in tarihî dokusu, doğal güzelliklerinin yanında Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı dönemini yansıtan eserleriyle göz kamaştıran bir zenginliğe sahip olduğunu belirten Başkan Aktaş, geçmişe açılan camiler, göz kamaştırıcı mozaiklerle süslü kiliseler, muhteşem tarihî eserler ve sur duvarlarıyla çevrili antik şehrin her bir taşının altında binlerce senenin hikâyesinin yattığını ifade etti. Sokakları dolaşırken atılan adımların tarihin izleriyle birleştiğini dile getiren Başkan Aktaş, “Selçuklu başkenti İznik ilçemiz sadece Bursa için değil, ülkemiz hatta dünya için de önemli yerlerden biridir. Maalesef özellikleri çok fazla ortaya çıkaramıyordu. İlçemiz, Kültür ve Turizm Bakanlığı’mızın çalışmalarıyla 2014 yılında Dünya Mirası Geçici Listesi’nde yerini aldı. 80’lerden beri bölgede çalışmalar yapılıyordu ama işin yüzde 5’ini tutmayacak çalışmalardı. 2017’ten itibaren Bursa Büyükşehir Belediyesi olarak çalışmaları daha ciddi noktalara getirdik. Bugün de İznik’in Unesco Dünya Mirası Listesi’ne girmesi için yaptığımız önemli çalışmaları görüyoruz ve bunun gururunu yaşıyoruz. Bahar aylarından itibaren buralarda çok güzel organizasyonlara ev sahipliği yapacağız. Yabancı sanatçıları getirerek farklı programlar düzenleyerek burayı tanıtmak istiyoruz. Bu da İznik’in her bir köşesine yansıyan unsur haline dönüşecek. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı da güzel bir Çevre yolu yapıyor. Hızlı tren çalışmaları da yakın zamanda bitecek. Ulaşım, bu işin önemli kısmıdır. Başka kazı ekibine ve emeği geçenlere teşekkür ediyorum. Tarihi yapıların açılışları hayırlı olsun” dedi.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdülkadir Uraloğlu, Türkiye’yi tarif ederken en değerli arazi yapısı olarak Bursa’yı gösterdiğini belirtti.
Tumblr media
İpek Yolu’ndan modern ulaşım yollarına kadar tüm ulaşım koridorlarının geçtiği merkez olarak tanımlayan Bakan Uraloğlu, “Bu tarihi yapılar da bu kıymetin yapı taşlarıdır. Tarihi tiyatroyu yakından görme fırsatı bulduğum için çok mutlu oldum. Tarihi bölgelerde emek harcayan başta kazı ekibi olmak üzere herkesi tebrik ediyorum. İnşaat mühendisi olarak bu tür yapıları fırsat buldukça geziyorum. Buradaki iç içe giren kemerlerin nasıl kesiştiğini ve düz bir arazide nasıl tonozlarla bir yapının yükseltildiğini gördüm. Çok mutlu oldum. Bu eser bir gayretin neticesinde ortaya çıkarıldı. Biz ülkemizin tarihine sahip çıkıyoruz. Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, 2017’den bu yana sadece insana dokunmamış, tarihe de dokunmuş. Bu eserin gün yüzüne çıkmasına büyük katkı sunduğu için Başkanımız Alinur Aktaş’a da teşekkür ediyorum. Bunlar insanlık tarihinin eseridir. Korumak da bize yakışır. Cumhurbaşkanımız da bu tür çalışmalara önem veriyor. Bizler de bu şiarla çalışıyoruz. Hayırlı uğurlu olsun” diye konuştu.
0 notes
anzacdaygallipoli · 2 months
Text
İznik Roma Tiyatrosu - Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/iznik-roma-tiyatrosu.html
İznik Roma Tiyatrosu
Tumblr media
BURSA (İGFA) – Makedonya Kralı Büyük İskender‘in kumandanlarından Antigonius Monophthalmos tarafından M.Ö. 316’da kurulan, Bithynia, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı medeniyetinin izlerini bugün bile hala belirgin olarak taşıyan Bursa’nın İznik ilçesinin her köşesinden tarih fışkırıyor.
2015 yılından bu yana Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin sponsorluğunda kazı çalışmalarının sürdüğü İznik tiyatrosu da Roma dönemine ait Anadolu’nun ayakta kalan en görkemli eserlerinden biri konumunda. Düz bir alana inşa edilerek tonozlarla yükseltilmesi sebebiyle mimari açıdan Türkiye’deki tek örnek olan tiyatro, MS. 2’nci yüzyılda Roma İmparatoru Trajan tarafından Bithynia Valisi olan tarihçi ve yazar Plinius’a yaptırıldı. Bir dönem gladyatör dövüşlerine ev sahipliği yapan tiyatro, Hristiyanlığın ardından tiyatronun yasaklanmasıyla birlikte dini alan olarak kullanıldı. 358, 362 ve 368 yıllarındaki büyük depremlerde zarar görüp onarılan tiyatro, İznik’in savunulması için feda edilirken, tiyatrodan sökülen parçalar surların güçlendirilmesinde kullanıldı. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izniyle ilk olarak 1980 yılında kazı çalışmalarının başladığı Roma Tiyatrosu’ndaki kazılar, Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin devreye girmesiyle 2015 yılından itibaren Dokuz Eylül Üniversitesi Arkeoloji Bölümü’nün başkanlığındaki bir ekip tarafından sürdürülüyor.
Tumblr media
Öte yandan İznik‘te yapımına Bitinya döneminde M.Ö. 4’üncü yüzyılda başlanan ve antik yazarlardan Strabon‘un verdiği bilgiye göre 2,5 kilometre uzunluğunda olan İznik Surları, Kuzey Avrupa’da yaşayan barbar kavimlerden Gotların 258 yılındaki saldırıları sonrasında güçlendirilip, uzatılarak bugünkü hali olan 4 ana ve 12 tali kapı ile 4970 metre uzunluğa ulaşmış. Tarih boyunca yaşanan kuşatmalar ve büyük depremlere rağmen günümüze kadar ulaşmayı başaran tarihi surlar ile İstanbul Kapı ve Yenişehir Kapı, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izni ile İznik Müzesi Başkanlığında Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından restore ediliyor.
Tumblr media
Tarihi bölgedeki restorasyon çalışmalarının tamamlanmasının ardından İznik Roma Tiyatrosu, İstanbul Kapı ve Yenişehir Kapı, düzenlenen törenle tekrar ziyarete açıldı. Tören öncesinde Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdülkadir Uraloğlu, Bursa Milletvekilleri Mustafa Varank ve Refik Özen, Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, AK Parti İl Başkanı Davut Gürkan, İl Kültür Turizm Müdürü Kamil Özer, İznik Belediye Başkanı Kağan Mehmet Usta tarihi Roma Tiyatrosu’nu gezdi. İznik Müze Müdürlüğü başkanlığında yapılan kazılara başkanlık eden Dokuz Eylül Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Aygün Ekin Meriç tarafından çalışmalar hakkında bilgilendirilen protokol üyeleri, tarihi yapıyı yakından inceledi.
“GÜZEL ORGANİZASYONLARA EV SAHİPLİĞİ YAPACAĞIZ”
Törende konuşan Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, tarihimize ışık tutan önemli eserlerin restorasyon çalışmalarının tamamlanmasıyla tekrar ziyarete açıldığını söyledi. İznik’in tarihî dokusu, doğal güzelliklerinin yanında Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı dönemini yansıtan eserleriyle göz kamaştıran bir zenginliğe sahip olduğunu belirten Başkan Aktaş, geçmişe açılan camiler, göz kamaştırıcı mozaiklerle süslü kiliseler, muhteşem tarihî eserler ve sur duvarlarıyla çevrili antik şehrin her bir taşının altında binlerce senenin hikâyesinin yattığını ifade etti. Sokakları dolaşırken atılan adımların tarihin izleriyle birleştiğini dile getiren Başkan Aktaş, “Selçuklu başkenti İznik ilçemiz sadece Bursa için değil, ülkemiz hatta dünya için de önemli yerlerden biridir. Maalesef özellikleri çok fazla ortaya çıkaramıyordu. İlçemiz, Kültür ve Turizm Bakanlığı’mızın çalışmalarıyla 2014 yılında Dünya Mirası Geçici Listesi’nde yerini aldı. 80’lerden beri bölgede çalışmalar yapılıyordu ama işin yüzde 5’ini tutmayacak çalışmalardı. 2017’ten itibaren Bursa Büyükşehir Belediyesi olarak çalışmaları daha ciddi noktalara getirdik. Bugün de İznik’in Unesco Dünya Mirası Listesi’ne girmesi için yaptığımız önemli çalışmaları görüyoruz ve bunun gururunu yaşıyoruz. Bahar aylarından itibaren buralarda çok güzel organizasyonlara ev sahipliği yapacağız. Yabancı sanatçıları getirerek farklı programlar düzenleyerek burayı tanıtmak istiyoruz. Bu da İznik’in her bir köşesine yansıyan unsur haline dönüşecek. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı da güzel bir Çevre yolu yapıyor. Hızlı tren çalışmaları da yakın zamanda bitecek. Ulaşım, bu işin önemli kısmıdır. Başka kazı ekibine ve emeği geçenlere teşekkür ediyorum. Tarihi yapıların açılışları hayırlı olsun” dedi.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdülkadir Uraloğlu, Türkiye’yi tarif ederken en değerli arazi yapısı olarak Bursa’yı gösterdiğini belirtti.
Tumblr media
İpek Yolu’ndan modern ulaşım yollarına kadar tüm ulaşım koridorlarının geçtiği merkez olarak tanımlayan Bakan Uraloğlu, “Bu tarihi yapılar da bu kıymetin yapı taşlarıdır. Tarihi tiyatroyu yakından görme fırsatı bulduğum için çok mutlu oldum. Tarihi bölgelerde emek harcayan başta kazı ekibi olmak üzere herkesi tebrik ediyorum. İnşaat mühendisi olarak bu tür yapıları fırsat buldukça geziyorum. Buradaki iç içe giren kemerlerin nasıl kesiştiğini ve düz bir arazide nasıl tonozlarla bir yapının yükseltildiğini gördüm. Çok mutlu oldum. Bu eser bir gayretin neticesinde ortaya çıkarıldı. Biz ülkemizin tarihine sahip çıkıyoruz. Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, 2017’den bu yana sadece insana dokunmamış, tarihe de dokunmuş. Bu eserin gün yüzüne çıkmasına büyük katkı sunduğu için Başkanımız Alinur Aktaş’a da teşekkür ediyorum. Bunlar insanlık tarihinin eseridir. Korumak da bize yakışır. Cumhurbaşkanımız da bu tür çalışmalara önem veriyor. Bizler de bu şiarla çalışıyoruz. Hayırlı uğurlu olsun” diye konuştu.
0 notes
traveltourstrips · 2 months
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/iznik-roma-tiyatrosu.html
İznik Roma Tiyatrosu
Tumblr media
BURSA (İGFA) – Makedonya Kralı Büyük İskender‘in kumandanlarından Antigonius Monophthalmos tarafından M.Ö. 316’da kurulan, Bithynia, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı medeniyetinin izlerini bugün bile hala belirgin olarak taşıyan Bursa’nın İznik ilçesinin her köşesinden tarih fışkırıyor.
2015 yılından bu yana Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin sponsorluğunda kazı çalışmalarının sürdüğü İznik tiyatrosu da Roma dönemine ait Anadolu’nun ayakta kalan en görkemli eserlerinden biri konumunda. Düz bir alana inşa edilerek tonozlarla yükseltilmesi sebebiyle mimari açıdan Türkiye’deki tek örnek olan tiyatro, MS. 2’nci yüzyılda Roma İmparatoru Trajan tarafından Bithynia Valisi olan tarihçi ve yazar Plinius’a yaptırıldı. Bir dönem gladyatör dövüşlerine ev sahipliği yapan tiyatro, Hristiyanlığın ardından tiyatronun yasaklanmasıyla birlikte dini alan olarak kullanıldı. 358, 362 ve 368 yıllarındaki büyük depremlerde zarar görüp onarılan tiyatro, İznik’in savunulması için feda edilirken, tiyatrodan sökülen parçalar surların güçlendirilmesinde kullanıldı. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izniyle ilk olarak 1980 yılında kazı çalışmalarının başladığı Roma Tiyatrosu’ndaki kazılar, Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin devreye girmesiyle 2015 yılından itibaren Dokuz Eylül Üniversitesi Arkeoloji Bölümü’nün başkanlığındaki bir ekip tarafından sürdürülüyor.
Tumblr media
Öte yandan İznik‘te yapımına Bitinya döneminde M.Ö. 4’üncü yüzyılda başlanan ve antik yazarlardan Strabon‘un verdiği bilgiye göre 2,5 kilometre uzunluğunda olan İznik Surları, Kuzey Avrupa’da yaşayan barbar kavimlerden Gotların 258 yılındaki saldırıları sonrasında güçlendirilip, uzatılarak bugünkü hali olan 4 ana ve 12 tali kapı ile 4970 metre uzunluğa ulaşmış. Tarih boyunca yaşanan kuşatmalar ve büyük depremlere rağmen günümüze kadar ulaşmayı başaran tarihi surlar ile İstanbul Kapı ve Yenişehir Kapı, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izni ile İznik Müzesi Başkanlığında Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından restore ediliyor.
Tumblr media
Tarihi bölgedeki restorasyon çalışmalarının tamamlanmasının ardından İznik Roma Tiyatrosu, İstanbul Kapı ve Yenişehir Kapı, düzenlenen törenle tekrar ziyarete açıldı. Tören öncesinde Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdülkadir Uraloğlu, Bursa Milletvekilleri Mustafa Varank ve Refik Özen, Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, AK Parti İl Başkanı Davut Gürkan, İl Kültür Turizm Müdürü Kamil Özer, İznik Belediye Başkanı Kağan Mehmet Usta tarihi Roma Tiyatrosu’nu gezdi. İznik Müze Müdürlüğü başkanlığında yapılan kazılara başkanlık eden Dokuz Eylül Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Aygün Ekin Meriç tarafından çalışmalar hakkında bilgilendirilen protokol üyeleri, tarihi yapıyı yakından inceledi.
“GÜZEL ORGANİZASYONLARA EV SAHİPLİĞİ YAPACAĞIZ”
Törende konuşan Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, tarihimize ışık tutan önemli eserlerin restorasyon çalışmalarının tamamlanmasıyla tekrar ziyarete açıldığını söyledi. İznik’in tarihî dokusu, doğal güzelliklerinin yanında Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı dönemini yansıtan eserleriyle göz kamaştıran bir zenginliğe sahip olduğunu belirten Başkan Aktaş, geçmişe açılan camiler, göz kamaştırıcı mozaiklerle süslü kiliseler, muhteşem tarihî eserler ve sur duvarlarıyla çevrili antik şehrin her bir taşının altında binlerce senenin hikâyesinin yattığını ifade etti. Sokakları dolaşırken atılan adımların tarihin izleriyle birleştiğini dile getiren Başkan Aktaş, “Selçuklu başkenti İznik ilçemiz sadece Bursa için değil, ülkemiz hatta dünya için de önemli yerlerden biridir. Maalesef özellikleri çok fazla ortaya çıkaramıyordu. İlçemiz, Kültür ve Turizm Bakanlığı’mızın çalışmalarıyla 2014 yılında Dünya Mirası Geçici Listesi’nde yerini aldı. 80’lerden beri bölgede çalışmalar yapılıyordu ama işin yüzde 5’ini tutmayacak çalışmalardı. 2017’ten itibaren Bursa Büyükşehir Belediyesi olarak çalışmaları daha ciddi noktalara getirdik. Bugün de İznik’in Unesco Dünya Mirası Listesi’ne girmesi için yaptığımız önemli çalışmaları görüyoruz ve bunun gururunu yaşıyoruz. Bahar aylarından itibaren buralarda çok güzel organizasyonlara ev sahipliği yapacağız. Yabancı sanatçıları getirerek farklı programlar düzenleyerek burayı tanıtmak istiyoruz. Bu da İznik’in her bir köşesine yansıyan unsur haline dönüşecek. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı da güzel bir Çevre yolu yapıyor. Hızlı tren çalışmaları da yakın zamanda bitecek. Ulaşım, bu işin önemli kısmıdır. Başka kazı ekibine ve emeği geçenlere teşekkür ediyorum. Tarihi yapıların açılışları hayırlı olsun” dedi.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdülkadir Uraloğlu, Türkiye’yi tarif ederken en değerli arazi yapısı olarak Bursa’yı gösterdiğini belirtti.
Tumblr media
İpek Yolu’ndan modern ulaşım yollarına kadar tüm ulaşım koridorlarının geçtiği merkez olarak tanımlayan Bakan Uraloğlu, “Bu tarihi yapılar da bu kıymetin yapı taşlarıdır. Tarihi tiyatroyu yakından görme fırsatı bulduğum için çok mutlu oldum. Tarihi bölgelerde emek harcayan başta kazı ekibi olmak üzere herkesi tebrik ediyorum. İnşaat mühendisi olarak bu tür yapıları fırsat buldukça geziyorum. Buradaki iç içe giren kemerlerin nasıl kesiştiğini ve düz bir arazide nasıl tonozlarla bir yapının yükseltildiğini gördüm. Çok mutlu oldum. Bu eser bir gayretin neticesinde ortaya çıkarıldı. Biz ülkemizin tarihine sahip çıkıyoruz. Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, 2017’den bu yana sadece insana dokunmamış, tarihe de dokunmuş. Bu eserin gün yüzüne çıkmasına büyük katkı sunduğu için Başkanımız Alinur Aktaş’a da teşekkür ediyorum. Bunlar insanlık tarihinin eseridir. Korumak da bize yakışır. Cumhurbaşkanımız da bu tür çalışmalara önem veriyor. Bizler de bu şiarla çalışıyoruz. Hayırlı uğurlu olsun” diye konuştu.
0 notes
gallipoliguide · 2 months
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/iznik-roma-tiyatrosu.html
İznik Roma Tiyatrosu
Tumblr media
BURSA (İGFA) – Makedonya Kralı Büyük İskender‘in kumandanlarından Antigonius Monophthalmos tarafından M.Ö. 316’da kurulan, Bithynia, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı medeniyetinin izlerini bugün bile hala belirgin olarak taşıyan Bursa’nın İznik ilçesinin her köşesinden tarih fışkırıyor.
2015 yılından bu yana Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin sponsorluğunda kazı çalışmalarının sürdüğü İznik tiyatrosu da Roma dönemine ait Anadolu’nun ayakta kalan en görkemli eserlerinden biri konumunda. Düz bir alana inşa edilerek tonozlarla yükseltilmesi sebebiyle mimari açıdan Türkiye’deki tek örnek olan tiyatro, MS. 2’nci yüzyılda Roma İmparatoru Trajan tarafından Bithynia Valisi olan tarihçi ve yazar Plinius’a yaptırıldı. Bir dönem gladyatör dövüşlerine ev sahipliği yapan tiyatro, Hristiyanlığın ardından tiyatronun yasaklanmasıyla birlikte dini alan olarak kullanıldı. 358, 362 ve 368 yıllarındaki büyük depremlerde zarar görüp onarılan tiyatro, İznik’in savunulması için feda edilirken, tiyatrodan sökülen parçalar surların güçlendirilmesinde kullanıldı. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izniyle ilk olarak 1980 yılında kazı çalışmalarının başladığı Roma Tiyatrosu’ndaki kazılar, Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin devreye girmesiyle 2015 yılından itibaren Dokuz Eylül Üniversitesi Arkeoloji Bölümü’nün başkanlığındaki bir ekip tarafından sürdürülüyor.
Tumblr media
Öte yandan İznik‘te yapımına Bitinya döneminde M.Ö. 4’üncü yüzyılda başlanan ve antik yazarlardan Strabon‘un verdiği bilgiye göre 2,5 kilometre uzunluğunda olan İznik Surları, Kuzey Avrupa’da yaşayan barbar kavimlerden Gotların 258 yılındaki saldırıları sonrasında güçlendirilip, uzatılarak bugünkü hali olan 4 ana ve 12 tali kapı ile 4970 metre uzunluğa ulaşmış. Tarih boyunca yaşanan kuşatmalar ve büyük depremlere rağmen günümüze kadar ulaşmayı başaran tarihi surlar ile İstanbul Kapı ve Yenişehir Kapı, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izni ile İznik Müzesi Başkanlığında Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından restore ediliyor.
Tumblr media
Tarihi bölgedeki restorasyon çalışmalarının tamamlanmasının ardından İznik Roma Tiyatrosu, İstanbul Kapı ve Yenişehir Kapı, düzenlenen törenle tekrar ziyarete açıldı. Tören öncesinde Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdülkadir Uraloğlu, Bursa Milletvekilleri Mustafa Varank ve Refik Özen, Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, AK Parti İl Başkanı Davut Gürkan, İl Kültür Turizm Müdürü Kamil Özer, İznik Belediye Başkanı Kağan Mehmet Usta tarihi Roma Tiyatrosu’nu gezdi. İznik Müze Müdürlüğü başkanlığında yapılan kazılara başkanlık eden Dokuz Eylül Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Aygün Ekin Meriç tarafından çalışmalar hakkında bilgilendirilen protokol üyeleri, tarihi yapıyı yakından inceledi.
“GÜZEL ORGANİZASYONLARA EV SAHİPLİĞİ YAPACAĞIZ”
Törende konuşan Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, tarihimize ışık tutan önemli eserlerin restorasyon çalışmalarının tamamlanmasıyla tekrar ziyarete açıldığını söyledi. İznik’in tarihî dokusu, doğal güzelliklerinin yanında Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı dönemini yansıtan eserleriyle göz kamaştıran bir zenginliğe sahip olduğunu belirten Başkan Aktaş, geçmişe açılan camiler, göz kamaştırıcı mozaiklerle süslü kiliseler, muhteşem tarihî eserler ve sur duvarlarıyla çevrili antik şehrin her bir taşının altında binlerce senenin hikâyesinin yattığını ifade etti. Sokakları dolaşırken atılan adımların tarihin izleriyle birleştiğini dile getiren Başkan Aktaş, “Selçuklu başkenti İznik ilçemiz sadece Bursa için değil, ülkemiz hatta dünya için de önemli yerlerden biridir. Maalesef özellikleri çok fazla ortaya çıkaramıyordu. İlçemiz, Kültür ve Turizm Bakanlığı’mızın çalışmalarıyla 2014 yılında Dünya Mirası Geçici Listesi’nde yerini aldı. 80’lerden beri bölgede çalışmalar yapılıyordu ama işin yüzde 5’ini tutmayacak çalışmalardı. 2017’ten itibaren Bursa Büyükşehir Belediyesi olarak çalışmaları daha ciddi noktalara getirdik. Bugün de İznik’in Unesco Dünya Mirası Listesi’ne girmesi için yaptığımız önemli çalışmaları görüyoruz ve bunun gururunu yaşıyoruz. Bahar aylarından itibaren buralarda çok güzel organizasyonlara ev sahipliği yapacağız. Yabancı sanatçıları getirerek farklı programlar düzenleyerek burayı tanıtmak istiyoruz. Bu da İznik’in her bir köşesine yansıyan unsur haline dönüşecek. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı da güzel bir Çevre yolu yapıyor. Hızlı tren çalışmaları da yakın zamanda bitecek. Ulaşım, bu işin önemli kısmıdır. Başka kazı ekibine ve emeği geçenlere teşekkür ediyorum. Tarihi yapıların açılışları hayırlı olsun” dedi.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdülkadir Uraloğlu, Türkiye’yi tarif ederken en değerli arazi yapısı olarak Bursa’yı gösterdiğini belirtti.
Tumblr media
İpek Yolu’ndan modern ulaşım yollarına kadar tüm ulaşım koridorlarının geçtiği merkez olarak tanımlayan Bakan Uraloğlu, “Bu tarihi yapılar da bu kıymetin yapı taşlarıdır. Tarihi tiyatroyu yakından görme fırsatı bulduğum için çok mutlu oldum. Tarihi bölgelerde emek harcayan başta kazı ekibi olmak üzere herkesi tebrik ediyorum. İnşaat mühendisi olarak bu tür yapıları fırsat buldukça geziyorum. Buradaki iç içe giren kemerlerin nasıl kesiştiğini ve düz bir arazide nasıl tonozlarla bir yapının yükseltildiğini gördüm. Çok mutlu oldum. Bu eser bir gayretin neticesinde ortaya çıkarıldı. Biz ülkemizin tarihine sahip çıkıyoruz. Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, 2017’den bu yana sadece insana dokunmamış, tarihe de dokunmuş. Bu eserin gün yüzüne çıkmasına büyük katkı sunduğu için Başkanımız Alinur Aktaş’a da teşekkür ediyorum. Bunlar insanlık tarihinin eseridir. Korumak da bize yakışır. Cumhurbaşkanımız da bu tür çalışmalara önem veriyor. Bizler de bu şiarla çalışıyoruz. Hayırlı uğurlu olsun” diye konuştu.
0 notes
dokmimarlik · 2 months
Text
Selimiye Camii / Gelecek Tasarımı
Tumblr media
Selimiye Camii, Osmanlı İmparatorluğu'nun en büyük camilerinden biri olarak Edirne siluetine hâkim olan büyüleyici bir yapıdır. Mimar Sinan'ın ustalığının zirvesindeki bu eser, hem mimari mükemmelliğiyle hem de kültürel önemiyle dünya çapında tanınır. Geleneksel Osmanlı mimarisinin en güzel örneklerinden biri olan Selimiye Camii, 16. yüzyılda Kanuni Sultan Süleyman'ın emriyle inşa edilmiştir. Caminin tasarımı, Mimar Sinan'ın döneminin teknik ve estetik standartlarını aşan bir başarı örneğidir. Yüksek kubbesi, incelikle işlenmiş minareleri ve muhteşem iç dekorasyonuyla Selimiye Camii, ziyaretçilerini etkileyici bir ruhani deneyime davet eder. Ancak, Selimiye Camii sadece bir mimari şaheser değil, aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu'nun gücünü ve sanat anlayışını yansıtan bir simgedir. Edirne'nin tarihî dokusunda önemli bir yer tutan bu cami, hem dini ibadetlerin yapıldığı bir mekân hem de sanatın ve mimarinin muazzam bir örneğidir. Gelin, bu muhteşem yapıyı daha yakından inceleyelim ve Selimiye Camii'nin Edirne'nin kültürel mirasındaki yerini keşfedelim.
Tumblr media
Selimiye Camii / Dök Mimarlık Mimar Sinan, Osmanlı İmparatorluğu'nun en ünlü ve etkileyici mimarlarından biridir. Selimiye Camii, onun en önemli yapıtlarından biridir ve Osmanlı mimarisinin en önemli örneklerinden biri olarak kabul edilir. Bu cami, 16. yüzyılda inşa edilmiş olup, mimari özellikleri ve detaylarıyla göz kamaştırmaktadır. Selimiye Camii, şehrin siluetine hakim bir konumda yer alır ve görkemli kubbesiyle dikkat çeker. Caminin içindeki süslemeler, sütunlar ve kemerler, Mimar Sinan'ın estetik anlayışını yansıtır. Kubbe üzerindeki detaylar ve minarelerin zarif tasarımları, Osmanlı mimarisinin zirvesine işaret eder.
16. Yüzyıl Osmanlı Mimarisi
Osmalı İmparatorluğu'nun 16. yüzyıldaki mimari tarzı, büyüleyici ve göz alıcı bir döneme tanıklık etti. Bu dönemde yapılan önemli eserler arasında Selimiye Camii de yer alır. Selimiye Camii, Mimar Sinan tarafından Buşra Sultan adına 1569-1575 yılları arasında Edirne'de inşa edilmiştir. 16. yüzyıl Osmanlı mimarisi, estetik ve işlevsellik açısından dikkat çekici bir özellik taşır. Selimiye Camii de bu dönemdeki mimari tarzın en iyi örneklerinden biridir. Caminin mimari özellikleri, mükemmel bir denge ve uyum içinde tasarlanmıştır.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Mimar Sinan'ın Selimiye Camii için kullandığı geometrik şekiller ve düzgün hatlar, Osmanlı mimarisindeki estetik anlayışı yansıtır. Caminin çizgileri ve detayları, 16. yüzyıl Osmanlı mimarisinin zenginlik ve zarafetini gözler önüne serer. Selimiye Camii'nin mimari özellikleri şunlardır: - Mükemmel orantı ve simetri - Geniş bir ana kubbe ve yan kubbeler - İnce işlemeli mihrap ve minber - Üstün akustik özelliklere sahip mihrap duvarı - İç ve dış mekanların harmonisi 16. yüzyıl Osmanlı mimarisi, Selimiye Camii ile birlikte en parlak dönemini yaşamıştır. Bu dönemde inşa edilen yapılar, Osmanlı İmparatorluğu'nun gücünü ve estetik anlayışını yansıtan eşsiz eserlerdir.
Selimiye Camii Tarihi
Selimiye Camii, Osmanlı İmparatorluğu'nun en önemli camilerinden biridir ve Mimar Sinan'ın hayatta olan son büyük eserlerinden biridir. 1575 yılında Edirne'de inşa edilen bu cami, Şehzade Selim'in isteği üzerine yapılmıştır. Mimar Sinan, Selimiye Camii'nin yapısı için büyük bir özen göstermiş ve caminin mimari tasarımında benzersiz detaylara yer vermiştir. Caminin inşasının yaklaşık bir on yıl sürdüğü ve tamamlandığında büyük bir başarı olarak kabul edildiği bilinmektedir. Selimiye Camii'nin yapılış tarihi, Osmanlı İmparatorluğu'nun 16. yüzyılda yaşadığı döneme ışık tutmaktadır. Bu dönemde Osmanlı İmparatorluğu büyük bir güç haline gelmiş ve sanat, edebiyat, bilim ve mimari alanlarında büyük ilerlemeler kaydetmiştir. Mimar Sinan'ın eserleri de bu dönemde ortaya çıkmış ve Osmanlı İmparatorluğu'nun mükemmeliyetçi mimari tarzının en iyi örneklerinden birini oluşturmuştur.
Tumblr media
Selimiye Camii 18. yüzyıl / Dök Mimarlık Mimar Sinan, Osmanlı İmparatorluğu'nun en önemli mimarlarından biri olarak kabul edilir ve Selimiye Camii bu başarısının sadece bir örneğidir. Mimar Sinan, yaptığı eserlerde estetik ve teknik açıdan üstün bir beceri sergilemiş ve Osmanlı mimarisinin gelişimine büyük katkılar yapmıştır. Selimiye Camii, Mimar Sinan'ın sanatsal yeteneklerini ve mimari dehasını en iyi şekilde yansıtan bir eserdir. "Selimiye Camii'nin yapılış tarihi, Osmanlı İmparatorluğu'nun mimari ve kültürel zirvesini temsil eder. Mimar Sinan'ın estetik anlayışı ve mükemmeliyetçi yaklaşımı, bu caminin her ayrıntısında görülebilir." Mimar Sinan'ın diğer eserleri arasında Süleymaniye Camii, Şehzade Camii ve Rüstem Paşa Camii gibi önemli yapılar bulunmaktadır. Bu eserler, Osmanlı mimarisinin en iyi örnekleri olarak kabul edilir ve dünya çapında ün kazanmıştır. Mimar Sinan'ın Selimiye Camii gibi büyük projelerdeki ustalığı, onu tarihin en önemli mimarlarından biri haline getirmiştir.
Selimiye Camii Özellikleri
Selimiye Camii, Osmanlı dönemi mimarisinin büyük bir başyapıtıdır. Bu bölümde, caminin mimari özelliklerini detaylı bir şekilde inceleyeceğiz. Selimiye Camii'nin öne çıkan özelliklerinden bazıları şunlardır: Merkezi Konum Selimiye Camii, Edirne'de yüksek bir tepede yer alır ve şehrin merkezi bir noktasında bulunur. Bu konumu, caminin güçlü ve görkemli bir şekilde yükselmesine imkan sağlamıştır. Cami, etkileyici bir şekilde dikkat çekmektedir ve Edirne'nin sembolü haline gelmiştir. Mimar Sinan'ın Sanatsal Yeteneği Selimiye Camii'nin mimari tasarımı, Mimar Sinan'ın ustalığını ve sanatsal yeteneğini yansıtmaktadır. Caminin kubbesi, minareleri ve iç mekan düzenlemesi, Mimar Sinan'ın dönemindeki en önemli eserlerinden biri olarak kabul edilir. Bu mimari özellikler, camiye estetik bir zarafet ve anlam katmaktadır. Geniş İç Mekanlar Selimiye Camii'nin iç mekanı, geniş ve ferah bir yapıya sahiptir. Caminin ana salonu, yüksek kubbesi ve geniş avlusuyla dikkat çeker. İç mekandaki sütunlar ve süslemeler, caminin zarif ve etkileyici bir atmosfer yaratmasını sağlar. Detaylı Nakış İşçilikleri Selimiye Camii'nin duvarları ve kubbeleri, detaylı ve ince işlenmiş nakışlarla süslenmiştir. Bu nakışlar, caminin sanatsal değerini ve Osmanlı dönemi el sanatlarının zirve noktasını yansıtır. Cami içerisindeki süslemeler, ziyaretçilere büyüleyici bir görsel deneyim sunar. Harmonik Dış Görünüm Selimiye Camii'nin dış görünümü, dikkatlice düşünülmüş ve uyumlu bir şekilde tasarlanmıştır. Caminin minareleri ve çevresindeki yapılar, birlikte harmonik bir bütünlük oluşturur. Bu bütünlük, Selimiye Camii'nin estetiksel açıdan çekici ve etkileyici bir görüntüye sahip olmasını sağlar.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Camiye Özgü Teknik İcatlar Selimiye Camii'nin yapımında, dönemin teknolojik ve mühendislik sınırlarını zorlayan çeşitli icatlar kullanılmıştır. Caminin kubbesini destekleyen "dört fil ayağı" adı verilen yöntem, Mimar Sinan'ın yenilikçi yaklaşımının bir örneğidir. Bu teknik icatlar, caminin sağlamlığını ve dayanıklılığını artırmıştır. Mimar Sinan'ın Selimiye Camii'ndeki İcatlarıAçıklamaDört Fil AyağıKubbenin taşıyıcı sistemini güçlendiren yenilikçi bir yöntem.Yüksek Pencerelerİç mekanı genişleten ve aydınlatmayı artıran yüksek pencereler.TromplarKubbeyi desteklemek için kullanılan yükseltilmiş yarım kubbe yapısı.İç Mekan SütunlarıGeniş iç mekanı şekillendiren ve estetik bir dokunuş sağlayan sütunlar. Bu özellikler, Selimiye Camii'nin görkemli ve etkileyici bir yapı olmasını sağlar. Camiyi ziyaret ettiğinizde, bu detayları yakından gözlemleyebilir ve Osmanlı dönemi mimarisinin büyüleyici dünyasına adım atabilirsiniz.
Selimiye Camii Planı
Selimiye Camii'nin planını inceleyerek, Mimar Sinan'ın proje tasarımındaki dehasını keşfedeceğiz. Selimiye Camii'nin planı, Mimar Sinan'ın dikkatlice düşünülmüş ve mükemmel bir şekilde dengelenmiş bir yapıyı ortaya çıkarıyor. Caminin ana planı, klasik bir Osmanlı camisinin temel özelliklerini taşıyor. Kare şeklindeki avlu, camiye özgü minareler ve kubbe ile tamamlanmış. Bu planın Mimar Sinan'ın diğer eserlerinde göze çarpan benzersiz bir tasarımsal özelliği var. Selimiye Camii'nin planı, bir ana kubbe ve dört yarım kubbe tarafından çevrelenmiş bir merkezi alanı içeriyor. Bu tasarım, caminin içerisindeki hacmin etkileyici bir şekilde genişlemesini sağlıyor ve ışığı içeriye yönlendiriyor.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Mimar Sinan, Selimiye Camii'nin planını bölgesel ve coğrafi faktörleri dikkate alarak tasarladı. Cami, Edirne'deki mevcut araziye uyum sağlamak ve çevreyi en iyi şekilde kullanmak için özenle konumlandırıldı. Böylece, cami hem manzara hem de ışık açısından avantajlı hale geldi. Mimari ÖzelliklerAçıklamaMerkezi KubbeMimar Sinan'ın en büyük kubbe tasarımlarından biri olan Selimiye Camii'nin merkezi kubbesi, caminin en etkileyici öğelerinden biridir. İçerideki hacmi genişletir ve dikkat çeken bir siluet oluşturur.MinarelerSelimiye Camii'nin dört minaresi, Osmanlı mimarisindeki diğer camilere göre daha ince ve zarif bir tasarıma sahiptir. Bu minareler, caminin genel simetrisine katkıda bulunur ve dikkat çekici bir görünüm sunar.AvluSelimiye Camii, geleneksel Osmanlı camilerinde görülen kare şeklinde bir avlu ile karakterize edilir. Bu avlu, caminin iç ve dış alanlarını bir araya getirir ve ibadet alanına girişi düzenler. Mimar Sinan'ın proje tasarımındaki ustalığı, Selimiye Camii'nin planındaki detaylarda ve mimari özelliklerde kendini gösterir. Bu plan, caminin estetik ve işlevsel bütünlüğünü vurgulayarak, Mimar Sinan'ın mimari dehasını etkileyici bir şekilde sergiler.
Kubbe Detayları
Selimiye Camii, Osmanlı mimarisinin en önemli örneklerinden biridir ve kubbe detaylarıyla da benzersizdir. Mimar Sinan'ın ustalığı ve mükemmeliyetçiliği, bu caminin kubbesinde muhteşem bir şekilde ortaya çıkar. Kubbenin üzerindeki detaylar, Selimiye Camii'ni diğer benzer camilerden ayıran unsurlardan biridir. İncelikle işlenmiş kalem işleri, orijinal mozaikler ve zarif geometrik desenlerle doludur. Bu detaylar caminin iç mekanına derinlik katarken, aynı zamanda gözleri büyüleyici bir şekilde çeker. “Selimiye Camii'nin kubbesi, Osmanlı mimarisinin en ihtişamlı yapılarından biridir. Detaylardaki incelik, Mimar Sinan'ın ustalığını ve estetik anlayışını yansıtır.”
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Kubbenin altındaki pandantifler, caminin genel simetri ve denge hissini güçlendirir. Bu özenle tasarlanmış pandantifler, kubbenin ağırlığını taşırken aynı zamanda bir sanat eseri niteliği taşır. Bu detaylı ve muhteşem kubbe, Selimiye Camii'nin en belirgin özelliklerinden biridir ve camiye özgün bir karakter kazandırır. ÖzellikAçıklamaKalemişi İşleriKubbe üzerindeki detaylı ve incelikle işlenmiş kalem işleri, caminin estetik değerini artırır.MozaiklerKubbenin iç yüzeyinde bulunan mozaikler, caminin zenginlik ve ihtişamını vurgular.PandantiflerKubbenin altındaki pandantifler, caminin denge ve simetrisini güçlendirir.Geometrik DesenlerGeometrik desenler, kubbenin estetik açıdan büyüleyici bir görünüm kazanmasını sağlar.
Minare Mimarisi
Selimiye Camii'nin minareleri, Osmanlı mimarisinde önemli bir yere sahiptir. Read the full article
0 notes
duslerimiyasiyorum · 3 months
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
İSLAM BİLİM VE TEKNOLOJİ TARİHİ MÜZESİ | MUSEUM OF THE HISTORY OF SCIENCE AND TECHNOLOGY IN ISLAM
Herkese Selam!
Bir zamanlar Topkapı Sarayı'nının dış bahçesi olan Gülhane Parkı'nda, İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi bulunmakta ve #müzekart geçerli.
İslam Bilim Tarihçisi Fuat Sezgin öncülüğünde; Astronomi, Saat Teknolojisi, Denizcilik, Savaş Teknolojisi, Tıp Bilimi, Fizik, Cebir, Mimari, Kimya, Coğrafya gibi aklımıza gelebilecek her bilim dalından eserler, çizimler, model/maket örnekleri bulunmakta.
1. Su Saati, Fas
2. Şemâ'ilnâme
3. Coronelli'nin Gök Küresi
4. Döner Cihazı
5. Filli Su Saati Modeli, El Cezerî
6. Su Saati, El Cezerî
7. El-Cami Beyne'l-İlm Ve'l-Amel En-Nafi, El Cezerî
8. Şifreli Kilit, El Cezerî
9. Gemi Değirmeni, İbn Havkal
Günümüzde Sibernetiğin öncüsü kabul edilen El Cezerî'nin kitaplarından modelleştirilmiş bir çok örnek incelenebilir.
Dönerin pişmesini sağlayan bir cihaz olduğunu ve bu cihazın çalışma prensibinin Leonardo da Vinci'ye kadar ulaştığını biliyor muydunuz?
Gülhane Parkı'na yolunuz düştüğünde, İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi'ni ziyaret etmeyi hatırlayınız!
0 notes
projeyardim · 2 months
Text
Dubai – Palmiye Adaları İnşaat Yapım Süreci (Belgesel)
Bugün izlediğim Mega Yapılar serisinde yer alan Palmiye Adaları yapım aşamalarını ve 2000 Yılında yapımına başlanılan benzeri diğer 3 ada hakkında çıkan "Palmiye Adaları Denize mi Gömülüyor?" sorularına yanıt alacağız.
0 notes
bilgilikus · 5 months
Text
Mücevher Tasarımında En İlginç ve Yaratıcı Malzemeler
Tumblr media
Mücevher tasarımı, her geçen gün yaratıcı ve ilginç malzemelerle birlikte kendini sürekli olarak yenilemektedir. Doğal taşlardan deniz kabuklarına, minyatürlere ve gerçek çiçeklere kadar, mücevher tasarımında kullanılan malzemeler şaşırtıcı bir çeşitlilik sunmaktadır. Bu yazıda, en ilginç ve yaratıcı mücevher malzemelerini inceleyeceğiz. Doğal taşlardan, deniz kabuklarına, minyatürlere, gerçek çiçeklere, camdan geri dönüşümlü malzemelere, plastik ve reçineye, kemik ve boynuza kadar olan malzemeler, mücevher tasarımında oldukça önemli bir yere sahiptir. Hangi malzeme hangi tarz tasarımlara ilham verir ve nasıl kullanılır, hepsini bu yazıda öğreneceksiniz. Bu malzemelerin her biri, mücevher tasarımında benzersiz bir estetik ve dokunuş sağlamaktadır. Bu yazı dizisinde, her malzeme hakkında detaylı bilgilere ulaşabileceksiniz.
Doğal Taşlar: Eşsiz Bir Güzellik
Doğal taşlar, yeryüzünde binlerce yıldır var olan ve insanlar için büyüleyici bir güzellik sunan benzersiz doğal oluşumlardır. Bu nadir ve değerli taşlar, doğanın derinliklerinde oluşurlar ve her biri kendi benzersiz özellikleriyle dikkat çekerler. Doğanın bize sunduğu bu mucizevi güzellikleri keşfetmek, insanları her zaman farklı dönemlerde etkilemiştir. Doğal taşlar, rengarenk ve çeşitli dokuları ile her biri kendi içinde birer sanat eseri gibidir. Bazıları parıltılı ve ışıltılıyken, bazıları mat ve doğal bir görünüme sahiptir. Bu zenginlik, doğal taşları takı ve dekorasyon malzemesi olarak değerli kılan en büyük özelliktir. Doğal taşların her biri kendi simgesel anlamları ile de insanlar üzerinde derin etkiler bırakabilir. Örneğin, ametist taşı iç huzuru ve dinginliği simgelerken, rose quartz taşı ise aşk ve güzellikle ilişkilendirilir. Bu simgesel anlamlar, doğal taşları taşıyan kişilere pozitif bir enerji katmaktadır. Doğal taşların eşsiz güzelliklerinin yanı sıra insanlar üzerindeki etkisi de göz ardı edilmemelidir. Bu sebeple, herkesin doğal taşların güzelliklerinden faydalanması ve onları yaşamlarına entegre etmeleri önemlidir. Böylece, hem doğanın sunduğu güzelliklerin tadını çıkarabilir, hem de pozitif enerjilerini günlük yaşantımızda hissedebiliriz.
Deniz Kabukları: Denizden İlham
Deniz kabukları, doğanın kendine özgü bir güzelliğini ve mükemmelliğini yansıtan eşsiz bir malzemedir. Deniz kabukları, denizden ilham alınarak tasarlanmış çeşitli dekorasyon ve takı ürünlerinde kullanıldığında ortaya benzersiz eserler çıkabilir. Deniz kabukları, sadece deniz kenarında bulunan doğal bir malzeme değil, aynı zamanda deniz ve plajla ilişkilendirilen bir tür sembolizmi de barındırır. Deniz kabuklarıyla yapılan dekoratif objeler, etkileyici bir deniz teması ve sakin bir tatil atmosferi yaratmada önemli bir rol oynar. Takı tasarımında da sıkça kullanılan deniz kabukları, minimalist ve doğal bir görünüm sunar. Deniz kabuklarından yapılan takılar, kişinin plajda, deniz kenarında veya tropikal bir tatil beldesinde olduğunu hissetmesini sağlayabilir. Deniz kabukları, denizden ilham alınarak hem ev dekorasyonunda hem de kişisel aksesuarlarda kullanıldığında, doğanın benzersiz güzelliğiyle buluşan estetik ve zarif parçalar ortaya çıkabilir.
Minyatürler: Sanatın Büyüsü
Minyatürler, küçük boyutlarda yapılan detaylı sanat eserleridir. Bu sanat dalı, hem görsel bir zevk sunmakta hem de sanatçının ustalığını göstermektedir. Minyatürler, genellikle resim, heykel ya da mimari eserlerin küçük ölçekli modelleri olarak karşımıza çıkar. Bu sanat eserleri, dikkatlice incelendiğinde sanatçının incelikli işçiliği ve detaylara olan hakimiyeti görülebilir. Minyatürlerin büyüleyici dünyasına adım attığınızda, her bir detayın titizlikle işlendiğini göreceksiniz. Sanatçıların minyatürlerde kullandığı renkler, dokular ve malzemeler inanılmaz bir özenle seçilmiş ve işlenmiştir. Küçük boyutlarına rağmen, minyatür eserlerdeki detaylar büyüleyici bir şekilde göze çarpar. Minyatürler, bizi farklı kültürlerin sanat anlayışıyla da buluşturur. Her bir minyatür eseri, o dönemin veya o toplumun sanat anlayışını yansıtır. Bu sayede minyatürler, kültürel bir mirasın da izlerini taşırlar. Minyatürler, sanatın büyülü dünyasına kapı açan, detaylarda gizli güzellikleri keşfettiren bir sanat dalıdır. Küçük boyutlarına rağmen, büyük bir sanat ustalığını ve incelikli işçiliği barındırırlar. Minyatürlerin dünyasına adım atmak, sanatın farklı bir boyutunu keşfetmek anlamına gelir.
Gerçek Çiçekler: Doğanın İncileri
Doğanın en güzel ve zarif hediyesi olan gerçek çiçekler, yüzyıllardır insanlığın ilgisini çekmektedir. Renkleri, kokuları ve dokularıyla doğanın incileri olan gerçek çiçekler, sanat, moda ve dekorasyon dünyasında da sıkça yer bulmaktadır. Gerçek çiçekler, taze ve canlı görünümleriyle her mekana canlılık ve doğallık katarlar. Aynı zamanda çeşitli etkinliklerde, düğünlerde, kutlamalarda ve özel günlerde tercih edilen gerçek çiçekler, duygusal ve romantik bir hava yaratmaya yardımcı olurlar. Doğadan toplanan gerçek çiçeklerin kurutularak kullanılmasıyla elde edilen doğal dekorasyon ürünleri de dekorasyon tutkunlarının ilgisini çeker. Bu ürünler, evleri, ofisleri ve etkinlik mekanlarını süslemek için ideal bir seçenek oluştururlar. Eğer siz de doğanın zarafetini ve güzelliğini evinize veya ofisinize taşımak istiyorsanız, gerçek çiçeklerden oluşan dekorasyon ürünleri veya çiçek aranjmanları edinerek, doğanın incileriyle buluşabilirsiniz.
Cam: Modern ve Şık Bir Seçenek
Cam, iç mekan tasarımlarında modern ve şık bir seçenek olarak öne çıkıyor. Hem doğal ışığı içeriye daha fazla alması hem de yansıtıcı yüzeyiyle mekanı daha geniş göstermesi sebebiyle tercih ediliyor. Aynı zamanda cam malzemesi, modern ve minimalist tasarım anlayışına uyum sağlayarak sade ve şık bir görünüm sunuyor. Cam masa ve sehpa gibi mobilyalar da son yıllarda oldukça popüler hale gelmiştir. Özellikle endüstriyel tarza sahip mekanlarda cam malzeme, modern bir hava katarak dekorasyonu tamamlıyor. Ayrıca kolay temizlenmesi ve bakımı da camın tercih edilme sebepleri arasında yer alıyor. Cam aynalar, duvar panelleri, vazo ve dekoratif objeler de iç mekan tasarımlarında sıkça kullanılan unsurlardan biridir. Yansıtıcı özelliği sayesinde mekanın daha aydınlık ve ferah görünmesini sağlar. Aynı zamanda modern ve şık bir görünüm sunarak mekanın atmosferini değiştirir. Camın dekorasyonda kullanım alanları oldukça geniştir. Modern ve minimalist tarzda tasarlanmış, cam malzemeyle üretilmiş dekorasyon ürünleri, mekanlara zarif bir dokunuş getirirken aynı zamanda şıklık ve modernlik katıyor.
Geri Dönüşümlü Malzemeler: Çevreye Duyarlılık
Geri dönüşümlü malzemeler, günümüzde çevreye duyarlılığın artmasıyla birlikte oldukça popüler hale gelmiştir. Bu malzemeler, doğal kaynakların tükenmesini engelleyerek çevreye zarar verme riskini azaltır ve atıkların tekrar kullanılmasını sağlar. Geri dönüşümlü malzemeler arasında plastik, kağıt, cam, metal ve organik atıklar bulunmaktadır. Bu malzemelerin tekrar kullanılması, enerji tasarrufu sağlamakla birlikte doğal kaynakların korunmasına da yardımcı olur. İnsanların günlük hayatta kullandığı birçok ürün, geri dönüşümlü malzemelerden üretilmektedir. Örneğin, geri dönüştürülmüş plastikten yapılmış mobilya ve ev eşyaları, sürdürülebilir bir yaşam tarzı için tercih edilebilir. Geri dönüşümlü malzemelerin kullanımı, çevreye duyarlılık ve sürdürülebilirlik konularında farkındalık yaratmaya yardımcı olur. Bu malzemelerin tercih edilmesi, doğal kaynakların korunmasına ve gelecek nesillere temiz bir çevre bırakılmasına katkı sağlar.
Plastik ve Reçine: Farklı Bir Dokunuş
Modern yaşamın vazgeçilmez malzemelerinden biri olan plastik ve reçine, son yıllarda dekorasyondan takı tasarımına kadar birçok alanda kullanılmaktadır. Bu malzemeler, farklı bir dokunuş ve modern bir estetik sunmalarıyla dikkat çekmektedir. Plastik ve reçineyle tasarlanmış objeler, renkli ve parlak yapısıyla mekanlara ve giysilere enerji katar. Aynı zamanda dayanıklılığı ve kolay temizlenebilir özelliğiyle de tercih sebebi olmaktadır. Takı tasarımlarında da sıkça karşımıza çıkan bu malzemeler, hafifliği ve esnekliği ile rahat bir kullanım imkanı sunmaktadır. Ayrıca özgün ve modern tasarımlarla birleştiğinde benzersiz bir görünüm elde etmek mümkün olmaktadır. Sonuç olarak, plastik ve reçine malzemeleri, farklı dokunuşları ve modern tasarımlarıyla yaşam alanlarımıza ve giysilerimize özgün bir görünüm kazandırmaktadır. Bu malzemelerin kullanımı, dekorasyondan moda dünyasına kadar geniş bir yelpazede kendine yer bulmaktadır.
Kemik ve Boynuz: Etnik Tasarımlar
Kemik ve boynuz, etnik tasarımların vazgeçilmez malzemeleri arasında yer alır. Doğal ve organik yapısıyla dikkat çeken kemik ve boynuz, farklı kültürlerin ve toplulukların sanat eserlerinde sıkça kullanılan malzemeler arasındadır. Etnik tasarımların şıklığı ve zarafeti, kemik ve boynuz materyalleriyle buluştuğunda ortaya benzersiz parçalar çıkmaktadır. Kemik ve boynuzun sanat dünyasındaki yeri, uzun yıllara dayanan bir geçmişe sahiptir. Etnik mücevher ve aksesuar tasarımlarında sıkça tercih edilen bu malzemeler, doğal dokuları ve sıcak tonlarıyla dikkat çekmektedir. Ayrıca, kemik ve boynuz kullanımıyla elde edilen ürünler, sadece estetik açıdan değil, aynı zamanda etnik bir kimlik ve kültürel bir mirasın taşıyıcısı olarak da öne çıkmaktadır. Modern dünyanın getirdiği yenilikçi tasarım anlayışıyla birleşen kemik ve boynuz malzemeleri, klasik ve geleneksel motiflerle buluşarak orijinal ve etkileyici parçalara dönüşmektedir. Etnik tasarımların vazgeçilmezi olan kemik ve boynuz, doğallığı ve zamansızlığıyla her dönemde ilgi görmeye devam etmektedir. Kemik ve boynuz, etnik tasarımların özgün ve karakteristik bir parçası olarak sanatseverlerin beğenisine sunulmaktadır. Her biri kendi hikayesini anlatan ve kültürel bir birikimi yansıtan kemik ve boynuz eserleri, etnik tasarım tutkunlarının koleksiyonlarında önemli bir yer tutmaktadır. Read the full article
0 notes
tripuck · 4 months
Link
0 notes
haytaogluyunus · 1 month
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
ANMA
BUGÜN 29 MART (1966)
TÜRK TARHİNİN ROMANCISI
ABDULLAH ZİYA KOZANOĞLU’NUN VEFATININ YIL DÖNÜMÜ. RAHMETLE ANIYORUM
HAYATI:
Abdullah Ziya Kozanoğlu
(d. 16 Ocak 1906 / ö. 29 Mart 1966)
Yazar, Mimar, Müteahhit, Ressam, Gazeteci
İstanbul’un Beşiktaş semtinde dünyaya geldi. İlköğrenimini 1916'da Nişantaşı İttihat ve Terakki Mektebi'nde, ortaöğrenimini ise 1919’da Beşiktaş Genç Osman Paşa Ortaokulu'nda tamamladı. 1922'de Kabataş Lisesi'nden mezun olan yazar, daha sonra Yüksek Mühendis Mektebi'ne (Mühendis Mekteb-i Âlisi) girdi; ancak buradan mezun olamadan ayrılmak zorunda kaldı (Angın 2017). Mühendis Mekteb-i Âlisi'nden mezun olamadan ayrılma gerekçesi, burada öğrenimine devam ederken meydana gelen bir öğrenci ayaklanmasıdır. Abdullah Ziya Kozanoğlu, yükseköğrenimi sırasında yüksekokullar talebe birliğinin kurulması için mücadele etti. Bu mücadele esnasında gelişen bir vapur kaçırma olayı dolayısıyla okulundan ayrılmak zorunda kaldı. Mühendis Mektebi'nden ayrılmasının ardından Güzel Sanatlar Akademisi Mimarlık Bölümü'ne kaydoldu. Bu okulu başarı ile bitirerek 1929'da mezun oldu ükseköğrenimini kısa bir sürede başarıyla tamamlayan Kozanoğlu, Avrupa’ya giderek eğitimine burada devam etmek istedi. Ancak bu isteğini gerçekleştiremedi. Çeşitli gazetelerde yazılar yazdı. Adana Belediyesi Fen İşlerinde müdürlük, Maarif Vekâletinde kontrol şefliği görevlerinde bulundu.
Spora ve sanata ilgili olan Kozanoğlu, 1942-1950 ve 1952-1955 yılları arasında Beşiktaş Jimnastik Kulübünün başkanlığını yaptı. Ardından bir arkadaşının tavsiyesi ile Arena Tiyatrosunun kurulmasını sağladı (Kaya 2010). Güzel Sanatlar Akademisi'nde öğrenci iken dünyaca ünlü İsveç asıllı mimar Arnold Ernst Egli’den ders aldı. Sonraki yıllarda bu kişiden saygıyla bahsetti. Kozanoğlu, ayrıca bitirme projesi olarak Güzel Sanatlar Akademisi binasını tasarladı.
Kozanoğlu’nun Adana’da görev yaptığı dönemde verdiği mimari eserler arasında Adana Gazi Anıtı; Salihli, Manisa, Akhisar yatı mektepleri ile Akhisar Ortaokulu gibi çalışmalar yer alır (Angın 2017). Diğer önemli eserleri arasında Adana’da Kimyager Ali Rıza Bey Evi, Adana’da Foto Coşkun fotoğrafhanesi iç mekân düzenlemesi, Adana Şehir Stadyumu, Ziraat Haşarat Laboratuvarı, Adana Çınarlı İlkokulu sınıf ilavesi, Adana’da kira evi, İstanbul’da Son Posta Matbaası binası, Adana Erkek Muallim Mektebi tadil inşaatı ve cephe tasarımı, Adana Gazi Abidesi, Moda’da villa projesi sayılabilir. Taslak hâlinde olup yapılmamış projeleri de bulunan Kozanoğlu, bir süre sonra mimarlığı bırakıp müteahhitliğe yönelir. Mimari alanda ileri sürdüğü en önemli fikir, "Cumhuriyet Konutu" projesidir Kozanoğlu edebiyat dünyasına on dört yaşında iken Bizim Mecmua adlı dergide yayımlanan "Şairle Ekmekçi" adlı şiirle girdi. Mühendis Mekteb-i Âlisi'ndeki öğrencilik yıllarında Resimli Mecmua adı dergide dergi ressamı olarak çalıştığı dönemlerde ilk tarihî romanı olan Kızıl Tuğ’u kaleme aldı (Kaya 2010). Kozanoğlu’nun yazdığı tarihî romanlar çocukluk ve ilk gençlik dönemlerinin en fazla okunan ve aynı zamanda en fazla basılan eserleri arasındadır. Abdullah Ziya Kozanoğlu, yazdığı romanların sinemaya ve çizgi romana aktarılması için de gayret gösterdi. Senaryoları ve uyarlamaları bizzat kendisi yaptı. Bu yönüyle Türkiye’nin ilk çizgi roman yazarları arasında yer aldı.
Türk sinema tarihinde Cüneyt Arkın ile birlikte birer kült hâline gelen Malkoçoğlu ve Battal Gazi sinema filmleri, Kozanoğlu’nun eserlerinden ilham alınarak hazırlandı (Tolu 2011). Pek çok çalışmaya imza atan, farklı mecralarda ürün veren yazar, ardında gerek edebî gerekse mimari pek çok eser bıraktı.
Abdullah Ziya Kozanoğlu, tarihî roman yazarlığı ile öne çıkar. Roman, Abdullah Ziya için bir araç olup, yazarın esas amacı, eserleriyle Türk insanına millî şuuru aşılamaktır. Yazarın roman kahramanları, bu nedenle millî özellikler ile doludur. Kendi millî kimliklerini her şeyin üzerinde tutan kahramanlar, güzel vasıflarla ve doğruluk, yardımseverlik, dürüstlük vb. gibi erdemlerle donatılmışlar, halka hizmet etmek için çalışmaktadırlar, bir diğer deyişle âdeta hayatlarını millete hizmete vakfetmişlerdir (Metin 2007). Ulusalcı bir yazar olan Kozanoğlu, 1930’larda oluşturulan ve Türklerin Osmanlı ve Selçuklu’dan önceki Orta Asya kökenine işaret eden Türk Tarih Tezi gündeme henüz gelmeden önce, Orta Asya’dan Avrupa’ya uzanan bir tarih hayalini popüler roman diliyle canlandırmıştır. Bu anlayışın, yazarın eserlerindeki mekân ve kahramanları olduğu kadar konu seçimini de etkilediği görülmektedir. Kozanoğlu, Cumhuriyet’in ve inkılâpların iyi bir savunucusu olmakla birlikte, ümmet anlayışından millet anlayışına geçmeye çalışan topluma eserleri ile millet olma şuurunu aşılamaya çalışmaktadır (Angın 2017). Eserlerinden hareketle Osmanlı Devleti'ni ve onun mirasını reddeden Kozanoğlu, bazı tarihsel gerçekleri çarpıtması ya da olduğundan farklı göstermeye çalışmasından ötürü edebiyat ve sanat camiasından çok eleştiri toplamıştır.
Kozanoğlu’nun, rejimin âdeta bir misyoneri olarak benimsediği ulusçu yaklaşım, laiklik ilkesi ve Osmanlı’yı redd-i miras anlayışı, romanlarını olduğu gibi mimarlık yazılarını da şekillendirmektedir (Angın 2017). Kozanoğlu’nun, eserlerinde inkılapları benimsediği ve bunları halka da aşılamaya çalıştığı görülür. Ümmet anlayışının yaygın olduğu topluma millet bilincinin aşılanması için kendi ırkının üstünlüğünü özellikle vurgular. Kozanoğlu için Türklük ve Türk kültürü yüce bir değerdir. Türk birliği ve Türk'ün yüceltilmesi için çalışılmalıdır. Romanları konu, kahramanlar, dil ve anlatım bakımından hep Türk kültürü ve tarihi ile ilişkilidir. Birçok romanında özellikle de Kızıl Tuğ’da Türklüğü övmek adına Arapların yerildiği ve aynı eserin bazı yerlerde de İslam’a “Arapların dini'” gözüyle bakıldığı görülür. Kahramanları sonradan Müslüman olmuş tipler ise Türklüğünü unuttuğu için kötü olarak kabul edilir (Kaya 2010). Kozanoğlu’nun romanları pek çok araştırmacıya göre estetik kaygıdan uzak, popüler eserlerdir. Özellikle şahsi ideolojisinin ön planda olması, bu anlayışı doğrular niteliktedir. Eserlerinde sık sık tarihî şahsiyetlerin isimlerinin geçtiği, hatta bazılarında kahramanların gerçek birer tarihî şahsiyet olduğu görülür. Dolayısıyla Kozanoğlu’nun eserlerinde kahramanlar, gerçek ve kurmaca olmak üzere ikiye ayrılabilir. Benzer şekilde konu seçiminde de yazarın bazı eserlerinde gerçek olaylardan esinlendiği anlaşılmaktadır.
Kozanoğlu’nun Patronalılar adlı eseri, konusunu tarihteki Patrona Halil İsyanından alır. Yazar, bu eseri ile Lale Devrindeki Osmanlı Devletinin -yönetici ve halk boyutuyla- bir portresini çizmeye çalışır. Fatih Feneri'nde; bir korsanın, Bizans tarafından öldürülen babasının kılığına girerek, İstanbul’un fethi için mücadele etmesi anlatılır. Hilal ve Haç, konusunu tarihten -Üçüncü Haçlı Seferinden- alan bir başka tarihî romandır. Kızıl Kadırga'da, Osmanlı donanmasının kontrolündeki Akdeniz’de hüküm sürmeye çalışan Kızıl Kadırga adlı korsan gemisinin yok edilmesi ve Kıbrıs’ın fethi, İnebahtı Deniz Savaşı gibi tarihî hadiseler anlatılmaktadır. Arena Kraliçesi'nin konusu Orta Asya'da yaşanan maceralara dayanır. Yazarın radyofonik olarak yazılan romanı Kubilay Han'ın Gelini, Kubilay Han ile Timur Barak Han arasında geçen olaylardan oluşur.
Yazarın, en fazla okunan eserlerinden biri olan Kızıl Tuğ adlı romanını, Resimli Mecmua'da yayımlanan bir resmi ile alay eden yazarlara kızarak kaleme aldığı, daha sonra yazma serüvenine devam ettiği bilinmektedir. Bu eser kendisinden sonra yazılan eserlere ilham vermiştir. "Mesela, Suat Yalaz’ın 'Karaoğlan'ı, Kızıl Tuğ’daki Otsukarcı tiplemesinin bir uyarlamasıdır" (Türkmen 2008). Yazarın romanlarının yanı sıra konusunu tarihten alan çizgi romanları (Cengiz Han’ın Hazineleri, Tibet Canavarı, Altın Saçlı Kız, Kız Kulesi Kahramanı, Hülâgu’nun Gözdesi, Agahan’ın Yüzüğü vb.) ve tiyatro eserleri (Kozanoğlu, Tavşan Başı vb.) de mevcuttur.
Romanlarının dili süslü anlatımdan uzak ve yalındır; ancak zaman zaman özellikle Türklüğü vurgulamak ve yüceltmek amacıyla eski Türkçe kelimelere yer verildiği de görülür. Eserleri millî şuurun oluşmasında ve gençler arasında okuma kültürünün yaygınlaşmasında etkili olsa da kahramanların ve bazı noktaların tarihsel gerçeklikle uyuşmaması, Kozanoğlu’nun sıkça eleştirilmesine neden olur.
Başlıca Romanları
• Kızıltuğ (1927)
• Seyyid Battal (1929)
• Boğaç Han (Tahsin Demiray ile birlikte, 1929)
• Kaniıoğlu Kanturalı (1929)
• Boz Aygırlı (1929)
• Kara Çoban (1929)
• Küçük Korsan (1930)
• Kurtlar (1935)
• Küçük Kahraman (1935)
• Gültekin, Orhun Barkı Kahra¬manı (1936)
• Küçük Uçman (T. Demiray iie birlikte 1936)
• Kuduzlar Kraliçesi (T. Demiray ile birlikte, 1938)
• Kuş Adamın Maceraları (T. Demiray ile birlikte, 1938)
• Atlı Han (1942)
• Kozanoğlu (1943)
• Lâle Devrinde Patronalılar Saltanatı (1943)
• Malkoçoğlu (1943)
• Savcı Bey (1944)
• Kolsuz Kahraman (1945)
• Battal Gazi (1946)
• Türk Korsanları (1948)
• Şeydi Ali Reis (1951)
• Dağlar Delisi (1952)
• Fâtih Feneri (1952)
• Sencivanoğlu (1957)
• Hilâl ve Salip (1961)
• Algaya’nm Ölümü (1962)
• Altın Saçlı Kız (1962)
• Cengiz Han’ın Hazineleri (1962)
• Hülâgû’nun Gözdesi (1962)
• Kız Kulesi Kahra¬manı (1962)
• Tibet Canavarı (1962)
• Ağahan’m Yüzüğü (1963)
• Altın Hançer (1963)
• Boz kurt’un İntikamı (1963)
• Kızıl Kadırga (1963
• Arena Kraliçesi (1964)
• Sarı Benizli Adam (1964)
• Kubllay Han’ın Gelini (1965)
Tüm ifadeler:
8İsmail Hakkı Asiltürk, Kenan Seçen ve 6 diğer kişi
0 notes
dipnotski · 5 months
Text
John Bowker – Dünya Dinleri (2023)
Kutsal metinler, insanoğlunun inşa etmiş olduğu eserler, resimler ve mimari aracılığıyla büyük dinlerin tarihini ve en önemli öğretilerini keşfedin. Farklı ibadet tarzlarının ve dinsel ilkelerin izini sürün; günümüzde varlığını sürdüren eski inançların benzerliklerini ve farklılıklarını inceleyin. Büyük bir açıklık ve duyarlılıkla yazılmış olan bu resimli ve büyüleyici rehber, Klasik Dünyanın…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes