Tumgik
#Kolay Ev ödevi
akgezercom · 2 years
Text
5 Adımda Kolay Ev Ödevi Yapmak
5 Adımda Kolay Ev Ödevi Yapmak
Ev ödevi temsili Ev Ödevini Doğru Şekilde Yapmanıza Yardımcı Olacak 5 İpucu Ev ödevi, dünyadaki birçok çocuk için günlük rutinin bir parçasıdır. Çoğu okulda, bilginin etkili bir şekilde özümsenmesi için belirli bir yaştan sonra çocuğun bireysel okul çalışmalarını gerçekleştirmesinin gerekli olduğu kabul edilmiştir. İlkokulda ödev, biraz geride kalan çocuklara yardım etmek için rutinler…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
mizemediaagency · 1 year
Text
Web Tasarım İpuçları - Neden Az, Çoktur
Web Tasarım İpuçları - Neden Az, Çoktur
Tumblr media Tumblr media
Hick Yasası: Az, çoktur
Karar verme süresini kısaltmak için Seçimleri Azaltın.
Aşağıdaki senaryoları ve hangilerine göre hareket etmenin daha kolay olduğunu göz önünde bulundurun:
Basit bir menü seçeneğine sahip restoranlar veya…
10 sayfa menü seçeneği olan restoranlar?
Estetiğini tamamlayan seçkin parçalarla mağazalar…
Çoğu, bir istifçinin dolabını anımsatan büyük boy bir tasfiye bölümünde sona eren çok fazla seçeneğe sahip mağazalar mı?
Çok fazla seçenek olduğunda, insanlar genellikle bunalmış hissederler ve “analiz felci” yaşarlar. Odaklanmak için yarışan çok fazla öğe olduğu için karar veremezler.
Hick Yasası Ne kadar çok seçenek sunarsanız, birinin karar vermesi o kadar uzun sürer ve web tasarımı söz konusu olduğunda, birisi sitenizden başka bir yere gitmek için o kadar şanslı olur.
Siteniz çok fazla seçenek sunuyorsa, gezinmesi zorsa veya çok fazla tasarım öğesi içeriyorsa, kullanıcının bundan sonra ne yapacağı konusunda kafası karışabilir. Onlar için bu, “buraya bakın” yanıp sönen 100 işaretin olduğu bir odaya girmek gibi. Bakılacak çok fazla yer olduğunda, kullanıcı genellikle hiçbir yere bakmaz. Tüm seçenekleri değerlendirip harekete geçmeleri çok zorlaşıyor.
Web sitenizdeki seçimleri, dağınıklığı, kelimeleri ve dikkat dağıtıcı unsurları azaltarak; ayrıca bir kullanıcının net ve hızlı karar vermesi için gereken süreyi de azaltabilirsiniz. Nasıl?
1. Müşterinizin seçeneklerini anlamasına yardımcı olan basit ve odaklanmış bir tasarım oluşturun.
2. Gezinmenizdeki alt menüleri minimumda tutun. Alt menünüzü okumak tamamen bir ev ödevi gibi geliyorsa, kullanıcı sitenizden erken ayrılabilir.
3. Hedef müşteriniz için tasarım yapın. Sitenizde kimlerin olduğunu ve neden orada olduklarını anlayarak; onlar için karar verme sürecini hızlandırmalarına yardımcı olan daha anlamlı tasarımlar oluşturabilirsiniz.
Yığın Grubu
www.thestackgrp.com
https://www.facebook.com/TheStackGroup/
https://www.instagram.com/thestackgroup/
Kaynak, Siteyi Ziyaret Edin
0 notes
abcoys · 2 years
Text
Ödev Değerlendirme Çizelgesi
Ödev değerlendirme çizelgesi bir günümüzün vazgeçilmez uygulaması durumundadır. Kullanıcı dostu, platformlar arası planlayıcı, ev ödevi hatırlatıcıları özellikleri ile ödev değerlendirme çizelgesi size oldukça fazla kolaylık sağlar. Ödev dosyalarını otomatik olarak indirmeye kadar tüm cihazlarda eşitlenir. Herhangi bir yerden herhangi bir zamanda sınıflara ve ödevlere kolay erişimi destekler.…
View On WordPress
0 notes
senkilomuverdin · 3 years
Text
Geçen gün kız arkadaşımla kavga ediyoruz ve duygularımı kontrol etmek için kanepeye yattım kulaklıkla sesli kitap açtım. Hemingway'in ÇANLAR KİMİN İÇİN ÇALIYOR!! kitabına vermeye çalışıyorum kendimi fakat olmuyor. Bir yandan can sıkıcı duygular bir yandan sevgilim geliyor bişi diyor falan. İspanyol iç savaşı, birilerini meydanda ortaya alıp sopalarla öldürseyie dövüyorlar. o arada moralim bozuldu yemek söyledim semtimizdeki AVMden. Sevgilimin dürtmeleri kızmaları üzülmeleri arasında cenin pozisyonunda uyuyakalmaya başlamışım, bir yandan kafamın bir tarafı bakırköydeki avmde, ispanyol kadın nasıl sopalarla dövdüklerini anlatıyor, bir anda kadın bakırköydeki avmde yemek reyonunda burger kingin önünde arkadaşıyla menülerini almış oturmuş iş yerinde olan olayı arkadaşına anlatan kadınlar gibi, rüyayla karışık o kitabın içinde anlatıyor ama ben onu bakıköyde avmde görüyorum gözümün önünde! uykuya dalmışım.
Psikoterapi rotasyonunu anlamamaya devam ediyorum, ben kendime üniversiteye yeni başlamış veya ünviversite son ama zehir gibi, biraz destekle hayatla başa çıkabilecek sosyal anksiyetesini vb yencek hasta profilini seçmeye çalışıyorum. Seçmek dediğim terapi günün var o gün normal gelen hastalar dışında kendi seçtiğin hastalara randevu veriyorsun. Neyse ben nezih profilden hastaları topladım ama mesela anksiyeteli anaokulu öğretmeni anksiyeteli dişçilik öğrencisi bir baktım hepsi başörtülü! dijital pazarlama yapan daha hipster olmasını beklediğim hasta bile sosyal medyaya yandaş medya tarzı bir şekilde girişmiş babası sağcı bir gastenin bilmemnesi! sonra bunu sevgili annemle konuştum anne dedim neden solcu insanlar devlet hastanesine gelmiyor mu devlete inançları olmadığından mı! anksiyeteli zeki üni öğrencisi dedin mi daha avrupai bir şey bekliyorum ben!
Ve yine bir şey bilmeden cinsel terapiye de başladık, bir yandan cinseli anlatıyor hocalar ama daha eğitim bir yere gelmeden hastaları vermeye de başlıyorlar, ve tabiki onlar da hepsi modern mutaasıp insanlar, neyse baktım ben bunlara ne terapi yapacağımı bilmiyorum laf arasında adının geçtiğini duyduğum sensate egzersizini yutubdan gugıldan araştırıp bir güzel anlattım, PArtnerini eni konu okşama egzersizi! siz dedim eve gidin bir güzel birbirinizi cinsel organlar hariç okşayın gelin. Onlar da çok memnun kaldı sonuçlar iyi oldu, zaten sonra eğitim devam edince öğrendim ki nonspesifik bir şekilde her türlü cinsel bozukluğa ilk bu egzersiz veriliyormuş! Tabi bir yandan vajinismus muhafazakar çiftleri gördükçe kendi çağdaş ilişkimi de seviyorum, çok çağdaş , cinsellik terapisi gibi bir yatak hayatımız var, sadece laubali hoişça vakit geçirmek ister misin bebeyim gibi seslenmeler, olayın taşak muhabbetine döndüğü konularda sorun oluyor. Küçükken MAsturbasyona nasıl başladınız dediğim bir hastanın oo bizim evde çılgın bir uydu çanağı vardı tuşa basınca uzayın geri kalanını çekmek için dönüyordu çanak kendi etrafında, adamın richi rich gibi bir masturbasyon hayatı varmış! hani 90lar çocuk filminde çocuğun porschesi falan olurya böyle çocuktan beklemediğin şeyler, yakışıklı çocuğun motoru olur falan adam gibi gezen küçük çocuklar.
Barmen olduğu için dinen günahkar mıyım diye takıntı yapan bir hastaya ise boş bulunup  SONUÇTA PEZEVENKLİK YAPMIYORSUNUZ!?!
şeklinde son derece suçluluk duyduğum bir laf ettim, ki bundan o kadar urtanıyorum ki bu yazaıyı veya yazını bu kısmını silerim muhtemelen, ama sonra tesettürlü sosyal anksiyete dişçi hastam benim anlamsız çıkışlarımdan biri için özür dilerken yok kendinizi açıklamanıza gerek yok daha ciddi doktorların yanında anksiyetem artıyor sorun etmeyin dedi ve sevindim!
saçma çıkışım: bu hafta bir arkadaşını kahve içmeye çağırma ödevi vermiştim yapmış ama söylemedi ben sorunca söyledi dedim X Hanım hem de çok iyi geçmiş arkadaşlıkları ilerlemiş(insanlar yakınlaşırsak benden soğur sıkıcı olduğumu fark eder fobisi vardı kız buluşunca çok daha fazla ortak yanları olduklarını fark etmişler) şu anda türk psikiyatrisinin zafer anlarından birini yaşıyoruz nasıl söylemezsiniz! öyle coştum 
bir keresinde de OKB hastası girdi oKBde şöyle klasik bir geyik var kızıma vurur muyum sevdiğim insanlara zaraar verir miyim vb takıntıları olan insanlar oluyor diyorsun ki SİZ VAR YA SİZ ŞEREFSİZİM BU KORKTUĞUNUZ ŞEYİ YAPACAK SON İNSANSINIZ OKB İNSANI ÇOK KAFAYA TAKAR AMA ASLA YAPMAZ!!! böyle yani sen varya altın kalplisin mi demeye getiriyoruz napıyoruz anlamıyorum her neyse bir adam geldi sevdiklerime zarar vermekten korkuyorum ama böylele yapışık gıcık bir tip pis pis sırıtıyor kızına zarar vermek de yani hanımını kızını iteliyormuş kızınca vuruyormuş ufak tefek okbden çok öfke kontrolü!!!
Şimdi bu adama da sen varya asla kimseye bişey yapmazsın demem lazım ama istemiyorum sen herkese vuracak bir puştsun demek istiyorum! bir yandan da anlattığım şeyleri anlıyor uygulamak istiyor falan ilgili. meğer takıntısı şeymiş siyah kuşakmış karate kursunda ölüm vuruşu öğrenmiş tartıştığı insanlara ölüm vuruşu yapmaktan korkuyormuş. böbürleniyor bana diyor ki işte bir insanı öldürmem çok kolay benim ellerim silah gibi "bakıyorum korktunuz doktor bey." bi gıcık oldum bi gıcık oldum
kafamda canlanan senaryo: hastaya masadaki bilgisayardan bir vidyo açıyorum vidyo şu 8 yaşındaki RUS çocuğu sibiryada nehir kıyısında ayıyla boğuşuyor 5 tonluk ayıyı boğarak öldürüyor!
sonra diyorum kibakın ne güzel vidyo ve ben bunu derken adam bir anda fark ediyor ki o çocuk benim! (çocuğun ufak bir özelliğinden fark ediyor ben olur yara izi bişi olur)
Bu arada evi taşıyorum, annem kamyonetçi bir adam bulmuş ama taşıyacak hamal yok, nasıl buluruz falan diyorum, annem diyor ki ya şu mahalledeki AVMnin güvenlik görevlilerine falan mı sorsak! güvenlikler annemi sürekli maskesini kapatmamış hes kodunu çıkarmamış vb şaşkınlığı yüzğnden durduruyorlar aralarında kısa konuşmalar geçiyor annem ya bu muhabbetler sırasında güvenlikleri sevmiş ve arkadaş bellemiş ya da o kadar çok şaşkınlık yapmış ki arkadaş olmuşlar, yani arkadaşı bellemiş güvenlikleri bence çok komik nakliyeci sormak için aklına tanımadığı güvenlik gelmesi
11 notes · View notes
musiqgenius · 2 years
Text
Tumblr media
Bazı piyano öğrencileri özgüven doludur ve ilerlemekten mutluluk duyarlar… istedikleri zaman hata yaparlar ve zorluklarla mutlu bir şekilde kafa karıştırırlar. Diğerleri, bir öğretmenin yardımına o kadar bağımlı olabilir ki, kendi ilerlemelerine zarar verirler.
Peki, piyano öğrencilerimin bağımlı formlarını bağımsız hale nasıl geçirebilirim?
Pekala, aşağıda paylaştığım dördü gibi “bebek adımı” etkinlikleri kullanıyorum:
1. Çıkartmayı Yen
Piyano öğrencinize bir çıkartma seçmesini söyleyin. Bu çıkartmayı elinizde tutun. Öğrencinizin, yardım istemeden mevcut parçasını elinden geldiğince çalmasını sağlayın. Yardımın gerekli olduğu bir yere ulaştığında, çıkartmayı bağımsız olarak gerçekleştirilen son ölçümün üzerine yerleştirin. Bu bir oyun olduğu için, öğrencinizin daha önce olduğundan daha fazla ilerlemeye çalışması daha olasıdır… ve aynı zamanda solo olarak neler başarabileceğinin harika bir görsel hatırlatıcısı olarak hizmet eder.
Şimdi, gelecek hafta piyano derslerine geldiğinde görevi “çıkartmayı geçmek”; yani… önceki işaretinin ötesinde bağımsız olarak ilerlemek.
Öğrencilerim çoğu zaman durmadan parçanın sonuna kadar gelebiliyorlar… ve bunu gerçekten yapabildiklerine çok şaşırıyorlar! Bu olduğunda, evde uygulama zamanı geldiğinde her şeyi kendi başlarına yapabildiklerini hatırlatmak için çıkartma son önlemin üzerine çıkar (“pssst… bunu YAPABİLİRSİNİZ!”)
2. Gizem Ölçüsü
Bu aktivite, “daha ​​önce hiç görülmemiş” müziklerle bağımsız problem çözme becerilerini öğretmek için harikadır.
Bir dersin sonunda, öğrencinizin kitabında daha önce hiç çalmadığı bir piyano parçasını işaretleyin. Yapışkan bir not kullanarak, bu parçadaki herhangi bir ölçüyü kapatın. Ev ödevi olarak, piyano öğrencinize bir sonraki ders için yapışkan notun altındaki tek “Gizemli Ölçü”yü öğrenmesini söyleyin. Basit görünüyor, ancak bir Gizem Ölçüsü öğrenmek, öğrencinizin yeni el pozisyonları, anahtar imzalar, karmaşık ritimler vb. tanımlamasını gerektirebilir. Öğrenciniz, tek bir ölçü olsa bile, müziği kendi başına çözmede başarıyı bulduğunda, sonunda daha fazla olacaktır.
3. Öğretmeni Yeniden Başlatın
Parçalarını “konuşmanızı” isteyen öğrencileriniz var mı? Ben… ve hala yapıyorum!
Geçmişte, sessizliğimle problem çözmeyi teşvik etmeye çalıştığımda, genellikle bana umutsuzca bakar ve düşünce trenlerini kaybederlerdi. Ancak, “Reboot the Teacher”ı oynamaya başladığımızda, benden cevabı almanın… bakmak kadar kolay olmadığını fark ettiler; onlar da sürecin aktif bir parçası olmak zorundaydılar.
Reboot the Teacher'ı oynamak için işiniz basit… sessiz olun. Öğrenciniz ihtiyaç duyduğunda sizden yardım isteyebilir, ancak ancak önce anlamaya çalıştığı şeyle ilgili bazı bilgileri size besleyerek “öğretmeni yeniden başlatırsa”.
Örneğin, öğrenciniz “yeniden başlatmak” ve yardımınızı almak için yabancı bir nota ulaşırsa, önce “Bu bir satır notu… tiz C’nin üzerinde… ve keskinliği var” demesi gerekir.
Daha sonra “sihirli bir şekilde” canlanabilir ve ona bu ipuçlarının problemini çözmek için nasıl kullanılabileceğini gösterebilirsiniz.
4. Araç Kutusunu Doldurun
Evde “sıkışıp kalan” öğrenciler, yaşadıkları zorlukların üstesinden gelmek için stratejilere ihtiyaç duyarlar. Onlara yardımcı olacak bir öğretmen veya müziğe yatkın bir ebeveyn olmadan, birçok çocuk bir hafta boyunca çok az veya hiç ilerleme yaşayacaktır.
Öğrencilerinizle eve gönderebileceğiniz 4 “çalıştır” stratejisi içeren bu yazdırılabilir kitabı geçen yıl paylaştık. Evde Araç Kutusunu doldurmanın etkili bir yoludur. Piyano öğrencileriniz bu stratejileri ne kadar çok kullanırsa, hem evde hem de derslerde o kadar bağımsız olurlar.
BAĞIMSIZ PİYANO ÖĞRENCİLERİ MUTLU PİYANO ÖĞRENCİLERİDİR
Öğretmenler olarak hepimiz kendimizi bir işten kurtarmaya çalışıyoruz. Aptalca bir söz ama doğru. Hepimiz, daha önce hiç görülmemiş bir müzik parçasıyla başarılı bir şekilde çalışabilen bağımsız müzisyenler yaratmak istiyoruz. Bu becerileri geliştirmek, bağımsızlığa doğru atılan en küçük bebek adımlarıyla başlar.
0 notes
sonhaberde · 3 years
Text
Çocuklara ödev yapma alışkanlığı nasıl kazandırılır?
Anne ve babalar için okul döneminde yaşanılan en tatsız sorunlardan biri de çocuklarının ödev yapma konusunda gösterdiği isteksizliktir. “Ödevini yap” demekten yorulan ebeveynler, bu konuda çocuklarıyla zaman zaman çatışmaya bile girerler.
Çoğu çocukta sürekli bir erteleme hali görülür. Şu çizgi filmi izledikten sonra, şu oyunu oynadıktan sonra, yemek yedikten sonra...
Anne ve babalar da çocuklarına ödev sorumluluğunu üstlenmedikleri için çoğu zaman kızarlar. Burada ailelerin kendilerine sorması gereken ilk soru, “Çocuğumuza sorumluluk duygusunu verebildik mi?” olmalıdır.
ÇOCUĞUNUZA SORUMLULUK VERİN
Sorumluluk kavramını, “başkalarının hakkına saygı göstermek ve kendi eylemlerinin bireysel sonuçlarına sahip çıkmak” olarak tanımlayabiliriz.Her anne-baba çocuğunu sorumluluk sahibi bir birey olarak yetiştirmek ister. Bununla birlikte unutmamalıyız ki hiçbirimiz sorumluluklarımızı daha en başında bilerek dünyaya gelmeyiz. Bunu zamanla öğreniriz ve doğal olarak yaşamın farklı alanlarında sorumluluklarımız da farklı olur.
İlkokul çağındaki çocuklardan oyun oynamayı ve ders çalışmayı ödevlerini bitirecek şekilde dengeleme sorumluluğunu duymasını beklemek son derece doğaldır. Amaç yüksek not almak, öğretmeni memnun etmek değildir.
Okul yaşamı, çocuğu hayata hazırlayan uzun bir dönemi kapsar. Hayata ilk adımdır bir başka deyişle. Hayatta etkin olabilmenin yolu, insanların olayları ve nesneleri düzenleyebilme başarısına bağlıdır. İşte okul da bunun kazanılması için çocuk adına önemli bir fırsattır. Kitaplar, ödevler, notlar, bilgiler, zaman... Tüm bunları doğru düzenlemeyi öğrenen çocuk, okul dışındaki hayatını da bu düzende ve kalitede yaşayacaktır.
OLUMLU SONUÇLARI ÖDÜLLENDİRİN
Sorumluluk duygusunu aşılamak için çocuğunuza bazı yükümlülükler vermeye hazır olmanız son derece önemlidir. Onun kendi başına iş yapmasına izin vermiyorsanız, sürekli yardım eden, fazla korumacı anne-babalardansanız çocuk sorumluluk almak konusunda zorluk yaşayacaktır. Üstelik sadece sorumluluk vermek de yetmez. Çocuğunuza bir sorumluluk verdiğinizde olumsuz sonuçlara katlanabilmeniz, olumlu sonuçları ise ödüllendirmeniz gerekir. Bu tutum çocukların sorumluluk almayı öğrenmelerine de yardımcı olur. Şunu unutmayın, sorumluluk almak belirli bir yaştan sonra başlayan bir öğrenme süreci değildir. Bu beceri, çocuğun doğduğu andan itibaren deneyimleyerek kazandığı, okul ortamında ise pekiştirdiği bir beceridir.
Sorumluluk örneği olarak çocuğunuzun günlük olarak yatağını düzeltmesi, üzerinden çıkardıklarını kirliye ya da dolaba koyması, yemekten sonra tabağını kaldırması, kendi işlerini tamamen kendi başına halletmesi birer sorumluluktur ve  bunlar için çocuğumuzu yönlendirmek, sorumluluk konusunda atacağımız ilk adımdır.
SÜREKLİ ÖDEV BASKISINDAN UZAK DURUN
Anne ve babalar olarak çocuktan istediğimiz şey, okuldan gelir gelmez hemen ödevin başına oturmalarıdır. 'Hemen ödevini yap, aradan çıkar' gibi tabirlerle, çocuğun dersi ve okulu aradan çıkarılması gereken gereksiz bişey olarak görmesine sebep oluruz. Halbuki çoğu ders, çocuğa hayatı öğretmek için bir vesiledir. Onlara dersleri ve ödevleri sevdirerek yaptırmanın yollarını bulmak, aileler olarak üzerimize düşen görevdir.
ÇALIŞMAYA TEŞVİK EDİCİ PROĞRAMLAR YAPIN
Ödev yapmak istemeyen küçük çocuğumuzu, ödevine teşvik için parka götürmek ve ona uygun bir ortam açmak etkili bir yöntem olacaktır. Ayrıyeten, ödevini yaptığı takdirde onunla açıp güzel bir film izleyeceğimizi söyleyebiliriz. Bu bir şart değil, teşvik niteliğinde olmalıdır.
DİNLENME SÜRESİ VERİN
Çocuğunuz okuldan eve geldikten sonra 30-45 dakika dinlenmesine izin verin. Bu süre, çocuktan çocuğa değişkenlik gösterse de, tekrar derse başlama konusunda ne vazgeçirecek kadar uzun, ne de dinlenmesine fırsat tanımayacak kadar kısa olmalıdır. Çalışma zamanlarını çocuğunuzla birlikte programlamanız onun bu programa uymasını kolaylaştırır. Çocuğunuz ödev yapmaya ve ders çalışmaya her gün aynı saatte başlarsa, bu davranış onun düzen alışkanlığını da pekiştirmiş olur.
ÇALIŞMA PLANI HAZIRLAYIN
Çocuğunuzun verimli çalışması için bir proğram hazırlayın.Çalışma programı planlanırken çocuğunuzun boş zamanı da olsun mutlaka. Her çocuğun oyun oynamaya, hayal kurmaya ya da arkadaşlarıyla zaman zaman bir arada bulunmaya ihtiyaç duyduğunu unutmayın.
ÇOCUKLAR ÖDEV YAPMAKTAN NASIL KEYİF ALIR ?
Çocuğunuz size soru sorduğunda, bu sorusuna yanıt verin. Ama ödevini onun yerine yapmayın.
Çocuğunuz ödevin tümünü yapmakta zorlanıyorsa, bunun çok fazla olduğunu söylüyorsa, ödevi parçalara bölün. İlk 10 soruyu yaptıktan sonra sonuçları kontrol etmesini, ardından diğer 10 soruya geçebileceğini söyleyin. Ara kontrollerde ona siz de eşlik edebilirsiniz.
Ödev yapmanın da bir öğrenme süreci olduğunu çocuğunuza anlatın. Bunu bir zorluk olarak görmek yerine, problem çözmenin getirdiği mutluluğu yaşamasını, okuduğu yeni bir hikâyenin keyfini çıkarmasını tavsiye edin. Ödevleri bittikten sonra yeni hikâyeyi size anlatmasını istemek, problemleri doğru çözdüğünde onu olumlu sözcüklerle motive etmek, bu duyguların gelişmesine yardımcı olur.
Ödevlerin öğretmeniyle arasındaki bir sorumluluk aktarımı olduğunu kavramasını sağlayın.
Ödev konusunda yaşayacağınız çatışmanın aranızdaki iletişime zarar vermesini engellemek için ödevler bittikten sonra çocuğunuzla hiç değilse yarım saat eğlenceli vakit geçirin.
Çocuğunuz ilkokula yeni başladıysa, oyunla geçen günlerden sonra okula gitmenin onun için önemli bir değişim süreci olduğunu bilin. Dakikalarca bir masada oturmak, yepyeni şeyler öğrenmek, eve gelip bir de ders yapmak bir anda adapte olunacak kadar kolay eylemler olmayabilir. Özellikle ilk dönemde son derece sabırlı olun.
YAPAMADIĞI ZAMAN CEZLANDIRMAYIN
Unutulmaması gereken önemli bir nokta da ödevini yapmadığı zaman çocuğu cezalandırmanın istenen sonucu doğurmayacağıdır. Zaten çocuk için çok da zevkli olmayan ödev yapmanın bir de ceza ile sonuçlandırılması bu alanda daha fazla sorun yaşanmasına yol açabilir. Olumlu davranışı pekiştirmek (ödevini yaptığı zamanları övmek, ödüllendirmek), istenmeyen davranışı cezalandırmaktan daha etkili bir yöntemdir. Bu yöntemi uygularken de ödev yapmanın kendi sorumluluğu altında olduğunu çocuğunuza anlatmayı unutmayın.
0 notes
sohbetblue · 3 years
Text
Sonu Gelmeyen Pandemi Döneminde Motivasyon Nasıl Sağlanır?
Tumblr media
Pandemi bitmek bilmiyor! Biteceğe de benzemiyor. Peki bu dönemde motivasyonumuzu nasıl koruyabiliriz? 1 yıl aşkın süredir hayatımızda yer alan koronavirüs, artık günlük yaşamımızın bir parçası haline geldi. Hepimiz bu sürecin bir an önce bitmesini bekliyor ancak öte yandan pandemi, bitecek gibi de durmuyor. Hatta bazı uzmanlar, koronavirüsün hayatımızda yeni bir dönem açtığını, bu sürece ve sürecin getirdiği değişimlere alışmamız gerektiğini söylüyor. Ancak yine de bir yandan eski, “normal” hayatımızı özlüyoruz. Haliyle bu durum çalışıyorsak iş yaşamında, öğrenciysek okul hayatında ya da genel olarak hayatımızda motivasyonumuzu aşağı çekiyor. Peki pandemi döneminde motivasyon artırmak için neler yapabiliriz? Bu sürece alışmayı nasıl daha sağlıklı bir süreç haline getirebiliriz? İşte size yardımcı olacağını düşündüğümüz bazı ipuçları Koronavirüs, bir yılı aşkın süredir hayatımızda. Bazı uzmanlar, koronavirüsün hayatımızda yeni bir dönem başlattığını ve buna alışmamız gerektiğini söylüyor. Ancak ne olursa olsun, eski günlerimizi özlüyoruz Nerede o maskesiz gezdiğimiz, konserlerde birlikte çılgınlar gibi eğlendiğimiz, ter attığımız, birbirimize özgürce sarıldığımız günler… Fakat olumsuz düşüncelere kendimizi fazlasıyla kaptırmak, motivasyonumuzu düşürebiliyor. Bu da günlük aktivitelerimizi sınırlayabiliyor ya da umudumuzu azaltabiliyor Sonuç olarak hayatı kaçırmış oluyoruz. Oysa motivasyonunu kaybetmeyip bu dönemi fırsata çevirenlerin sayısı hiç az değil! Dolayısıyla ne olursa olsun, hayat devam ediyor. Ve bunun farkına varmak, ataletten kurtulmak gerekiyor Sonuç olarak pandemi döneminde motivasyon sağlamak, hepimiz için önemli bir konu haline geliyor. Peki pandemi döneminde motivasyon sağlamak için neler yapabiliriz? Bu soruyu farklı ana başlıklarda ele almak daha iyi olabilir. Biz bu yazıda “pandemi döneminde çalışan motivasyon nasıl sağlar?“, “pandemi döneminde öğrenci motivasyon nasıl sağlar?” ve genel olarak “hayatta motivasyon nasıl sağlanır“, “motivasyon nasıl geri kazanılır” sorularının yanıtlarını bulmaya çalışacağız. 1. Pandemi döneminde çalışan kişiler motivasyon nasıl sağlar? Pandemi döneminde birçok kişi evden çalışmaya başlasa da bazı kişiler hala fiziksel olarak iş yerlerinde çalışmaya devam ediyorlar. Bu yüzden vereceğimiz önerileri iki ana başlık altında inceleyebiliriz. Pandemide evde çalışanlar motivasyonu nasıl sağlar? Aslında bu sorunun cevabını daha önce bir yazımızda vermiştik. Ancak kısaca neler yapabileceğinizden bahsedelim: Kendinize ait temiz, düzenli bir çalışma alanı yaratın. İşinizi yapabilmek için gerekli araçlarınız (Wİ-Fİ, hızlı bilgisayar vb) yoksa yöneticilerinizden destek isteyebilirsiniz. Sanki iş yerinizde diğerleriyle çalışıyormuş gibi giyinebilirsiniz. Mesela üzerinizde gömlek varken altınızda pijamalarınız olmasın Aralıksız çalışma hatasına düşmemek için saat kurabilirsiniz. İş arkadaşlarınızla iletişiminizi sürdürmeye özen gösterin. Örneğin mola verdiğinizde onlarla görüntülü görüşebilirsiniz. Hatta bu ufak molalarınıza kahve veya çay da eşlik edebilir. Sürekli evde olmaktan bir süre sonra bunalabilirsiniz. Bu yüzden ara sıra odanızı havalandırmanızda ve pencereden dışarı bakıp hava almanızda fayda var. Ayrıca çalışma aralarında veya işe başlamadan önce ufak egzersizler yapabilirsiniz. Çalışırken başka şeylerin dikkatinizi bozmasına izin vermeyin. Bunu sağlamak için kendinize bazı sınırlar koyabilirsiniz. Örneğin işlerinizi parçalara bölebilir ve bunları belli zaman aralıklarına ayırarak bir plan çıkarabilirsiniz. Bu plana uymakta başarılı olduğunuzda, kendinizi sevdiğiniz bir şey ile (yiyecek, güzel bir film izlemek vb) ödüllendirebilirsiniz. İş ortamını özlediğiniz zamanlarda kendi kendinizi telkin edebilirsiniz. Bir süre sonra kendinize verdiğiniz telkinlerin gerçekleşeceğini siz de göreceksiniz. Evde çalıştığınız için iş-özel yaşam dengeniz arasındaki mesafe silikleşmeye başlamış olabilir. Bu noktada yöneticilerinize de iş düşmektedir. Ancak onların yapacağı hamleler dışında siz de bazı önlemler alabilirsiniz. Örneğin, imkanınız varsa iş saatinizde başka işlerle meşgul olmamak için kendinize belli çalışma aralıkları koyabilirsiniz. Bu plana uymak, fazladan çalışıp yıpranmayı da önleyecektir. Ayrıca iş bitiminde -sokağa çıkma yasaklarını delmemek şartıyla- dışarıda fazla kalabalık olmayan yerlerde ufak yürüyüşler yapabilirsiniz. Bu, sanki işten çıkıp eve geliyormuşsunuz gibi bir duygu hissetmenize yardımcı olabilir. Aynı zamanda bütün gün evde olmanın verdiği sıkıntıyı da atmanızı sağlar. İletişim ve dayanışma her şeydir! Evde çalıştığınız süreçte kendinizi daha fazla yalnızlık hissedebilirsiniz. Hatta duygusal olarak yıpranabilirsiniz. Bu yüzden iş arkadaşlarınızla ortak atölyelere, görüntülü görüşme uygulamaları üzerinden yapılan etkinliklere katılabilirsiniz. Örneğin bunu toplu olarak yapmak için yöneticilerinizle de görüşebilirsiniz. Pandemide fiziksel ortamda çalışmaya devam edenler motivasyonlarını nasıl koruyabilir? Koronavirüs sürecinde fiziksel ortamda sosyal mesafe ve maske kurallarına uyarak çalışmak zorunda olmak birçok kişi için zordur. Ancak bu süreci daha az sancılı geçirmek için yapabileceğiniz bazı şeyler var: Bu süreçte sağlığınız açısından, iş arkadaşlarınızla sık sık fiziksel temasa girmeniz pek doğru olmayacaktır. Aynı zamanda iş çıkışı birlikte yaptığınız fiziksel aktiviteler de artık eskisi gibi mümkün değildir. Dolayısıyla onlarla daha çok vakit geçirmeyi özlemeniz muhtemel. Bu durumda, birlikte online etkinliklere katılabilirsiniz. Örneğin birlikte Netflix’te film/dizi izleme partileri yapabilir, çoklu online oyunlar oynayabilirsiniz. Ya da kendi aranızda kitap okuma yarışmaları yapabilirsiniz. Gün boyunca maske takmak daha yorgun hissetmenize sebep olabilir. Ancak eve geldiğinizde yüzünüze yapacağınız ufak bir cilt maskesi bile size iyi gelecektir. Öz şefkati ve öz bakımı elden bırakmamakta fayda var İş yerinde maske ile çalışmaktan bıktıysanız, varsa iş yerinin terasına/balkonuna çıkabilir, biraz temiz hava alabilirsiniz. Yine de bu sırada insanlarla maskesiz temas kurmamaya ve terasta maskesizken tek başınıza olmaya dikkat edin. Eve geldiğinizde meditasyon veya yoga ile günün stresini atabilirsiniz. 2. Pandemi döneminde öğrenci motivasyon nasıl sağlar? Koronavirüs pandemisinin getirdiği belirsizlik, öğrencilerin daha fazla kaygı yaşamasına sebep olabiliyor. Özellikle sınav stresi yaşayan öğrenciler, bu süreci daha zor yaşayabilir. Tüm bunlar, öğrencilerin motivasyonunu düşürebilir. Ancak unutmayın ki, her şeyin bir çözümü var Ders çalışma sebebinizin ne olduğunu bulun ve kendinize bu sebebi hatırlatın. Çünkü amacınızı bilirseniz, yapacağınız aktivite size daha anlamlı gelecektir. Dolayısıyla motive olmanız daha kolay olacaktır Kimileri sadece o bilgileri öğrenmek için, kimileri ise sırf zorunda olduğu için ders çalışır. Ancak amacın farkında olmak, yolun sonunda neler olacağını kendinize hatırlatmak, motive olmanızı sağlayacaktır. Örneğin amacınızın farkına vardıktan sonra hedefinizi belirleyip bunu somut hale getirebilirsiniz. Diyelim ki, üniversite sınavına gireceksiniz ancak bir türlü motive olamıyorsunuz. Hangi üniversiteye gitmek istediğinizi düşünün. Diyelim ki X Üniversitesi’ni seçtiniz. Oranın fotoğrafını çıkarın ve odanızda görebileceğiniz bir yere asın. O fotoğrafa bakmak, motive olmanız için size yardım edecektir. İşe en ilginç ödevlerle başlayın. Böylece yapabildiğinizi ve ödevi tamamlarken eğlendiğinizi görmek, sıkıcı olanları daha kolay bitirmenizi sağlayacaktır Sırf motivasyon sağlamak için etkinliklere katılmayın. İç sesinizi takip edin ncak iç sesinize fazla kulak vermemeye dikkat edin. Unutmayın, bu dengeyi sağlamak sizin elinizde. Birden fazla göreviniz varsa bunları sıralayın. En kolay olandan en zora doğru gidin. Ardından küçük adımların büyük sonuçlar getireceğini siz de fark edeceksiniz Tek başınıza elde ettiğiniz başarı sizi daha fazla tatmin edebilir. Ancak iş birliğinin gücünü de göz ardı etmemek lazım. Bütün yükü taşımaktansa, diğerlerinden destek almayı ihmal etmeyin Test soruları, konu özetleri, bölümlerin sözlü sunumları gibi şeyleri birlikte oluşturmak için başkalarıyla iş birliği yapın. Veya diğer arkadaşlarınızdan geri bildirim isteyin. Bu esnada kendi işiniz ile onlarınkini kıyaslayarak da gözlem yapabilirsiniz. Kendinize fazla yüklenmeyin. İşlerinizi sırayla ve düzenli yapmak için kendinize bir çalışma çizelgesi ya da takvimi yapabilirsiniz Bunun için sevdiğiniz tasarıma sahip kırtasiye ürünlerini kullanabilirsiniz. Böylece düzenli ders çalışmak daha eğlenceli olabilir. Öte yandan, bu çizelgenin yapılandırılmış olmasına dikkat edin. Örneğin 30 dakika ders, 5 dakika mola gibi net rakamlar ile ilerleyin. Her gün kendinize ulaşabileceğiniz, gerçekçi ve net hedefler koyun Örneğin, “kitap oku” yerine “X kitabından x kadar sayfa oku” şeklinde bir hedef belirlemek daha iyi olacaktır. Ayrıca, bir güne çok fazla hedef koymak, hayal kırıklığı yaşamanıza sebep olabilir. Bu yüzden hedefleriniz, kapasiteniz ve potansiyelinize uygun olmalı. Hedefinize ulaştığınızda kendinize ödül verebilirsiniz Bu ödülün dengesini iyi ayarlamalısınız. Örneğin küçük bir hedefe ulaştığınızda (30 soruluk Matematik testini çözmek gibi) 5 dakika mola verebilirsiniz. Ama daha büyük bir hedefe ulaştığınızda (hiç anlamadığınız bir konuyu anlamak gibi) kendinize çikolata, daha uzun mola (20 dk vb) verebilirsiniz. Bu ödülleri kendi isteklerinize göre seçebilirsiniz. Ancak bu sırada fazla cömert davranmak motivasyonunuzun düşmesine yol açabilir. Bu yüzden ayarı iyi sağlamak gerek. Çalışırken ya da Zoom’da ders dinlerken ortamda telefon, tablet gibi dikkat dağıtıcı eşyaların olmamasına dikkat edin Ayrıca bu sırada bilgisayardan gelen bildirimleri de sessize alabilirsiniz. Düzenli aralıklarla mola verin. Bu molalarda eğlenceli videolar izleyebilir, sevdiğiniz şarkılarla dans edebilirsiniz. Hareket etmek, daha enerjik olmanıza yardımcı olacaktır Bütün gün evde olmanız, hiç dışarı çıkmayacağınız anlamına gelmiyor. Sokağa çıkma yasaklarını ve sosyal mesafe ile maske kurallarını dikkate alarak kısa yürüyüşler yapabilirsiniz 15 dakika yürümek bile size iyi gelecek, emin olun Sosyal hayatınızı ihmal etmeyin. Öğrenci olmanız, sosyal yaşamınızın olmaması demek değil. Ancak bu noktada yine ölçülü olmak lazım Örneğin arkadaşlarınızla online partiler, karaokeler yapabilir, görüntülü görüşmeler düzenleyebilirsiniz. Veya sık olmasa da sosyal mesafe ve maske kurallarına dikkat ederek fiziksel görüşmeler de ayarlayabilirsiniz. Öğrenciler genelde ders çalışmayı, sosyal hayattan mahrum kaldıkları için sevmezler. Özellikle pandemi dönemi, bu süreci daha da zor bir hale sokuyor. Ancak tüm bunları iyi bir zaman planlaması ile teknolojik imkanlar eşliğinde yapabilirsiniz. Bunun için birçok yöntem var. Genel olarak hayatla ilgili motivasyon sağlamak için gerekenler, yukarıda saydıklarımıza mantık olarak benzese de bazıları onlardan farklı olabilir Pandemide motivasyonunuzun düşmesinde birçok etken vardır. Sürekli evde hareketsiz kalmak bile bir etken olabilir. Dolayısıyla spor yapmak, enerjinizi ve motivasyonunuzu artırabilir Sanıyoruz ki, artık spor yapmanın sağlığa faydalarını tek tek sıralamamıza gerek yok. Üstelik artık spor yapmak lüks değil. Örneğin akıllı telefonunuz ile evde spor yapmak, sizin için çok konforlu olacaktır. Örneğin buraya tıklayarak tavsiye ettiğimiz ücretsiz egzersiz uygulamalarını deneyebilirsiniz. İç sesinizi dinleyin. Kendinizi bir şeyler yapmak için zorlamayın. Yaşadığınız anı hissedin Bunun en iyi yollarından biri yoga ve meditasyondur. Öte yandan sadece gözlerinizi kapatıp sakin bir klasik müzik dinlemek ve anda kalmaya çalışmak bile size iyi gelecektir. İşten ve çalışmaktan kalan vakitte kendinize yatırım yapmak, her zaman olduğu gibi pandemide de büyük öneme sahip. Yeni başlangıçlar, yeni heyecanlar demektir! Evde kalmaktan bıktığımız şu günlerde motivasyon artırmak için yeni hobilere de başlayabilirsiniz Mum yapmak, örgü örmek, çiçek aranjmanı yapmak gibi farklı hobi önerilerimiz için buraya tıklayın. Ayrıca evde biraz daha yaratıcı ve sıra dışı aktiviteler yapmak isteyenleri şuraya alalım Vücudunuza giren gıdalar da ruh halinize etki edebilir. Dolayısıyla düzenli beslenmeye özen göstermeniz şart Ayrıca pandemide birçok insan, ne yazık ki, düzensiz uykudan ya da uyuyamamaktan muzdarip. Siz de bu sınıfta yer alıyorsanız, şunları yapabilirsiniz: Uyumadan önceki düzeninizi değiştirin. Örneğin uykudan önce telefona bakma alışkanlığını derhal terk edin. Bunun yerine kitap okumak hem uykunuzu getirecek hem de vaktinizi verimli kılacaktır. Gün içinde yapacağınız egzersiz ya da yürüyüşler, uykunuzun daha kaliteli olmasını sağlayacaktır. Vücudunuza öğleden sonra kafein girmemesine dikkat edin. Uyku kalitesi açısından, kafeini öğleden önce almakta fayda var. Yatak odanız ile çalışma ortamınızı ayırmaya çalışın. Bu süreçte kaygılı olmak da motivasyonunuzun düşmesine yol açabilir. Neyse ki, bu ruh halinden çıkmak için yapabileceğiniz bazı şeyler var: Kaygınızı size güven veren ve sevdiğiniz insanlarla paylaşın. Sizi dinlemeyeceklerini düşünüyorsanız günlük tutun. Sosyal medyayı daha az kullanın. Gördüğünüz haberlerin doğruluğundan emin olun. Güvenli olmayan kaynakları takip etmemeye çalışın. Size iyi gelen şeyleri yapın. Derin nefes egzersizleri yapın. Yoga ve meditasyon gibi rahatlık veren aktiviteleri de yapabilirsiniz. Etrafınızda doğruluğu şüpheli ve kaygınızı artıracak bilgiler veren insanlara karşı temkinli olun. Bu insanlara sizde daha fazla kaygı uyandırdıklarını uygun dille anlatın. Kaygılarınızla baş edebilmek için bir terapistten destek alabilirsiniz. Yapmak istediklerinizi ertelemeyin. Onları hayata geçirmek için çaba gösterin Çünkü her ertelediğinizde yenilgiye bir adım daha yaklaşmış olursunuz. Motivasyonunuzu artıracak, modunuzu yükseltecek filmler, diziler ya da belgeseller izleyin Filmlerin, belgesellerin ve dizilerin iç dünyamızdaki etkisini inkar edemeyiz. Onlar sayesinde kimi zaman içinde bulunduğumuz durumu daha iyi anlarız. Kimi zaman ise ekranda gördüğümüz kişilerde kendimizle ilgili çözemediğimiz şeyleri fark ederiz. Karantinada size eşlik edebilecek, neşeli diziler için buraya tıklayın Kimi zaman motivasyonumuzu aşağı çeken şey, yetersizlik hisleridir. Bununla baş edebilmenin bir yolu, zamanı kontrollü kullanmaktan geçer O gün içinde kendinize çok fazla iş yüklemek, tabii ki yetersiz hissetmenize yol açacaktır. Bu yüzden yapacağınız işleri sıraya koyarak, kendinize o gün içinde yapabileceğiniz gerçekçi hedefler koyarak yetersizlik hislerinizi aşağı çekebilirsiniz. Bu hislerin düşmesi, daha fazla motive olmanızı sağlayabilir. Unutmayın ki, her şey sizin elinizde Kendi kendinize bu zor günlerin geçeceğini telkin edebilirsiniz. Bu telkinlerin kalıcı olması için farkındalığınızı yüksek tutmaya çalışmalısınız Diyelim ki, sıradan bir olay yaşadınız. Ve bu olay sizin motivasyonunuzu zedeledi. Bunu fark ettiğiniz anda kendinize her olayın öyle olmayacağını, bundan sonra başınıza hep kötü şeyler gelmeyeceğini söyleyebilirsiniz. Her düşüşe geçtiğiniz anda kendinize bu tip mantıklı ve pozitif hatırlatmalar yaparak hayatınızda olumlu bir etki yakalayabilirsiniz Read the full article
0 notes
football-indy · 4 years
Photo
Tumblr media
Şampiyonlar Ligi'nde Medipol Başakşehir ile aynı grupta yer alan Leipzig'in teknik direktörü Julian Nagelsmann, Trabzonspor'dan 20 milyon euroya transfer ettikleri Alexander Sörloth hakkında açıklamalarda bulundu. "SORTLOH'A ZAMAN LAZIM" 33 yaşındaki Alman teknik adam, "Alexander Sörloth öğrenmeye çok istekli. Bu takımda mutlaka kendine bir yer edinecek. Ancak kendisine sıkı bir program belirledik, bu nedenle biraz daha zamana ihtiyacı var." dedi. "MAÇ PROGRAMI YOĞUN" Alexander Sörloth'la ilgili sözlerine devam eden Julian Nagelsmann, "Oldukça yoğun bir maç tempomuz var. Bu nedenle hem antrenörün oyuncuya bir şey vermesi, hem de oyuncunun bir şeyleri daha hızlı öğrenmesi kolay değil. Sörloth zamanla bize daha iyi uyum sağlayacaktır." diye konuştu. SORLOTH'A EV ÖDEVİ! Alman basını, yardımcı antrenörlerin Sörloth'a oyun planıyla ilgili özel videolar hazırladığını ve Norveç Milli Takımı'nda olan golcüye bunları izlemesi için ev ödevi verildiğini vurgularken, Nagelsmann ise "Bugünlerde cep telefonu veya dizüstü bilgisayar aracılığıyla çok şey yapılması gerekiyor, birçok seçeneğimiz var." ifadelerini kullandı. ALMANCA DERSLERİ ALIYOR Öte yandan Alman basını Alexander Sörloth'un kız arkadaşı Lena Selnes ile birlikte Almanca dersleri aldığını duyurdu.
0 notes
kocaalihaber · 4 years
Text
Erken Boşalma Tedavi Yöntem ve Teknikleri
“Erken” sözcüğü yetersiz ve yanlış bir sıfat
Erken boşalma nedir?
“200 dolar verdim ama 2 dakika içeride kalamadım”
Boşalma denetiminin öğrenilmesi işeme ve dışkılamayı kontrol etmeye benzer
Boşalma denetiminin öğrenilmesi için düzenli bir cinsel hayat gerekir
Erken boşalmanın tedavisi: Cinsel terapi
Silah ateşlendikten sonra kurşunu kontrol etmek imkansızdır
Erken boşalma tedavi yöntem ve teknikleri
Bir başvuru kitabı: “Cinselliğin Dayanılmaz Ağırlığı”
Oldukça sık rastlanan ama en kolay tedavi edilebilen cinsel sorunların başında yer alan erken boşalma hakkında, basın açıklamalarıyla ve anket çalışmalarıyla gündem yaratan Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği “erken boşalma cinsel terapisi” hakkında çarpıcı bir basın açıklaması yaptı. “Erken” sözcüğü yetersiz ve yanlış bir sıfat Boşalmadaki denetimsizliği tanımlamak için erken sözcüğünün yetersiz ve yanlış bir sıfat olacağının altını çizen Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği Başkanı Cem Keçe; “Denetimsizliği tanımlamada erken sözcüğü uygun olmadığından erken boşalma yerine denetimsiz boşalma ya da istemsiz boşalma terimlerinin kullanılması daha uygun olacaktır.” dedi. Erken boşalma nedir? Türk erkeklerinin %70″nin erken boşaldığının altını çizen Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği Başkanı Cem Keçe; “Aslında tıp literatürlerinde sürekli olarak ya da yineleyici biçimde, çok az bir cinsel uyarılma ile ve erkeğin istemesinden önce, vajinaya girme öncesi, girer girmez ya da hemen sonra boşalmanın olması olarak tanımlanan erken boşalma, kişiden kişiye değişebilen bir kavramdır.” dedi. “200 dolar verdim ama 2 dakika içeride kalamadım” Türk erkeğinin ortalama sevişme süresinin 5 dakika civarında olduğunu söyleyen Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği Başkanı Cem Keçe; “Ülkemizde erken boşalma konusunda yeterli bir bilinç düzeyi yoktur. Erken boşalma, sertleşme sorunuyla kıyaslandığında daha fazla görülmesine rağmen, erkeklerin cinsel işlev bozuklukları kliniklerine başvuru sıralamasında ikinci sırada yer almaktadır. Yani Türk erkeği sertleşmesini önemsemekte, erken boşalmasını ve partnerini tatmin etmeyi ise yeterince önemsememektedir. Genellikle yasak aşk yaşayıp “200 dolar verdim ama 2 dakika içeride kalamadım” dediğinde veya başka bir erkekle kıyaslandığında Türk erkeği erken boşalmasını sorun etmekte ve tedavi arayışına girmektedir. Bu nedenle çok fazla sayıda erkek veya çift, cinsel doyumsuzluklarının nedenini bile anlayamadan yaşamlarını sürdürmektedir.” dedi. Boşalma denetiminin öğrenilmesi işeme ve dışkılamayı kontrol etmeye benzer Boşalmanın nörofizyolojisinin henüz tam olarak bilinmediğinin altını çizen Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği Başkanı Cem Keçe; “Genital ya da diğer duyusal yollar aracılığıyla beyne gelen bütün cinsel uyarılar burada yorumlanarak anlam kazanır, desteklenir ya da bastırılır. Bu anlamlandırma ve yorumlama kuşkusuz erkeğin biyolojik ve hormonsal dengeleri ile toplumsal, kültürel, dini ve ahlaki değer yargıları ve geçmişteki cinsel deneyimleri tarafından belirlenir. İşte erken boşalmada en temel özellik, boşalma refleksinin hızlılığı değil, refleks üzerinde istemli beyin denetimin olmamasıdır. Boşalma denetiminin öğrenilmesi, refleks boşalma olan işeme, dışkılama gibi diğer biyolojik işlevler üzerinde denetim kazanılması süreciyle benzerlik gösterir. Yeni doğan çocuklar altlarını ıslatırlar, sinir sistemi geliştikten sonra, idrar torbalarının dolu olduğunu fark etmeye başlarlar ve idrar yapmayı erteleyebilirler. Erken boşalan erkekler de boşalma öncesi hissettikleri cinsel duyumları yeterince algılayamazlar, cinsel uyarılma arttığında refleks olarak boşalma ortaya çıkar, yani beynin yüksek merkezlerinin istemli denetimi henüz kurulamamıştır.” dedi. Boşalma denetiminin öğrenilmesi için düzenli bir cinsel hayat gerekir Düzenli bir cinsel yaşamı ve sürekli bir cinsel partneri olmayan erkeklerde erken boşalma tanısı koymakta acele edilmemesi gerektiğini söyleyen Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği Başkanı Cem Keçe; “Boşalma denetiminin öğrenilmesi için düzenli bir cinsel hayat gerekir. Ancak düzenli bir cinsel hayatı olan erkek; penisini kafasına takmadan dokunmanın verdiği hazza odaklanmayı, anın tadını çıkarmayı ve en büyük cinsel organının bacaklarının arasında değil iki kulağının arasında yani beyni olduğunu öğrenebilir. Çünkü penis ve vajina figürandır, baş rol oyuncusu beyindir. Figüranların baş rol oynadığı filmler vasatın üzerine çıkamaz.” dedi. Erken boşalmanın tedavisi: Cinsel terapi Oldukça sık rastlanan cinsel sorunların başında yer alan erken boşalmanın cinsel terapi ile kolayca tedavi edilebildiğinin altını çizen Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği Başkanı Cem Keçe; “Erken boşalma sorunu yaşayan erkekler, cinsel terapi ve bir kaç basit teknikle erken boşalma endişesinden sıyrılıp, sevişmenin verdiği hazza odaklandıklarında cinselliğin doğal bir zevk halini almasını sağlayabilirler. Erkek bedenini partneriyle uyum içinde hareket ettirmeli, şimdiye yoğunlaşmalı, o anı duyumsamalıdır ve cinsel birleşmenin ansızın son bulacağı kaygısı kafasından atmalıdır. Çünkü her cinsel sorun gibi erken boşalmada bu kaygıdan ya da bir rahatsızlıktan kaynaklanabilir. Asıl sorun erkeğin cinsel işlevlerinde değil, cinsel işlevlerini nasıl yerine getirmesi konusundaki düşüncelerindedir. Aklını düşüncelerden arındıramayan, özgür ve doğal bir şekilde cinselliği yaşayamayan erkek tedirginlik duygusundan uzaklaşamaz ve boşalma konusunda sorun yaşar. Bu nedenle erken boşalmada tedavinin esası, boşalma öncesi cinsel duyumların tekrar tekrar ve uzatılmış olarak yaşatılması ve erkeğin dikkatinin yüksek uyarılma düzeyindeki duyumlarına odaklanmasıdır. Erkek boşalmak üzere olduğunu uygun zamanda fark etmeyi öğrendiğinde, boşalmayı da erteleyebilecektir.” dedi.
Op. Dr. Osman Çelik
Silah ateşlendikten sonra kurşunu kontrol etmek imkansızdır Cinsel ilişki sırasında, erkeğin kendi kritik cinsel heyecan düzeyine ya da diğer deyişle dönüşü olmayan noktaya ulaştığında boşalmasının kaçınılmaz olduğuna dikkat çeken Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği Başkanı Cem Keçe; “Çoğu durumda, erken boşalma sorununu yaşayan sağlıklı erkeklerdir, ancak bunların boşalma kasları cinsel deneyimler boyunca çok az bir cinsel heyecanda bile boşalmayı başlatmaya koşullanmışlardır. Bu kassal davranış düzeltilebilir. Erken boşalma sorununa katkıda bulunan ve aynı zamanda tedavisindeki en önemli unsur da, erkeğin cinsel aktivite sırasında penisinden yayılan zevk verici cinsel duygulara dikkatinin yetersizliğidir. Silah ateşlendikten sonra kurşunu kontrol etmek imkansızdır, ancak erkek cinsel heyecanını kontrol ederek dönüşü olmayan noktaya istemeden ulaşmayı engelleyebilir. Cinsel ilişki sırasında erkek penis uyarılarını etkili bir biçimde yöneterek cinsel heyecanını kontrol edebilir, ta ki cinsel heyecanı penisinden aldığı uyarılma derecesinde bağımsız hale gelene kadar. Penisten yayılan zevk verici duygular cinsel heyecanını kontrol ederken erkeğin en iyi yol göstericisi olacaktır, çünkü bu duygular bir cinsel aktivite sırasında erkeğin uyarılma düzeyini yüksek oranda belirler.” dedi. Erken boşalma tedavi yöntem ve teknikleri Erkeğin partneriyle olan genel ve cinsel iletişimi geliştirilmeye çalışılır. Cinsel terapilerin ilk basamağında genellikle ev ödevi olarak okşama çalışmaları adı verilen sensate focus yani duyumsal keşif ödevi verilir. Sonra düzenli bir partneri olan erkekten sevişmesi, tam bir sertleşme olduktan sonra erke¤in sırtüstü yatması ve bütün dikkatini penisten aldığı duyumlarda odaklaması istenir. Bu sırada partneri ilk aşamada kuru elle, ikinci aşamada ise bebe yağı ile erkeğin penisi uyararak mastürbasyon yapmaya başlar. Penisine odaklanan erkekten, boşalmak üzere olduğunu hissettiğinde partnerine “dur” demesi istenir. dur-başla tekniği adı verilen bu uygulamada erkekten acil boşalma isteği geçene kadar bir dakikadan kısa bir süre beklemesi ve sonra, “başla” diyerek partnerinden yeniden penisini uyarmaya başlamasını istemesi beklenir. Bu şekilde 3 kez durdurduktan sonra dördüncüde boşalmaya izin verilir. Burada boşalmadan hemen önceki duyumların tekrar tekrar uzatılmış olarak yaşatılmasıyla, boşalmadan hemen önceki yüksek uyarılma düzeyleri boşalma ortaya çıkmadan yaşanabilir hale gelir. Bu şekilde boşalma denetimi sağlandıktan sonra, aşamalı olarak kadının üstte olduğu bir pozisyonda cinsel birleşmeye izin verilir. Cinsel birleşme aşamasında da “dur” deyince penis içerde hareketsiz tutularak beklenir, sonra “başla” denerek yeniden uyarıma başlanır. Düzenli bir cinsel partneri olmayan veya herhangi bir nedenle cinsel terapiye partneriyle katılamayan erkeklerde ise tedaviye mastürbasyon çalışmalarıyla başlanır. Erkekten rahat ve huzurlu bir ortamda önce kuru elle, sonra bebe yağı ile mastürbasyon yapması, boşalacağını hissettiği zaman uyarıyı durdurması, acil boşalma isteği geçtikten sonra yeniden başlatması, böyle 3 kez durdurduktan sonra dördüncüde boşalması istenir. Mastürbasyonda boşalma denetimini kazanan erkeğe yukarıdaki şekilde partneriyle ilişkiye girmesine izin verilir. Ayrıca dur-başla tekniği ile senkronize bir şekilde kasıklardaki kasları kasma ve gevşetme, ritmik nefes alıp verme metotları da kullanılmalıdır. Bu egzersizler ile sadece uzun süreli boşalma kontrolü sağlanmakla kalmaz, aynı zamanda penisin sertleşmesinin ve orgazmın kalitesi de yükseltilir.” dedi. Bir başvuru kitabı: “Cinselliğin Dayanılmaz Ağırlığı” Cinselliğin Dayanılmaz Ağırlığı adlı kitabının alanında ilk ve mutlaka okunması gereken bir başyapıt olduğunu söyleyen Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği Başkanı Cem Keçe; “Cinselliğin Dayanılmaz Ağırlığı; başta erken boşalma sorununu yaşayan erkekler, erken boşalmaktan endişe duyan genç erkekler, çocuklarının erken boşalmaması için neler yapılması gerektiğini öğrenmek isteyen ebeveynler olmak üzere; cinsel terapistlere, cinsel danışmanlara, medya mensuplarına ve konuyla ilgilenen herkese sesleniyor. Cinselliğin Dayanılmaz Ağırlığı; hastalar için oku ve cinsel sorunlarını anla, erken boşalmanı kontrol et; cinsel terapistler, hekimler, psikologlar ve psikolojik danışmanlar için oku ve iyi et; anne ve babalar için oku ve çocuğunu cinsel hastalıklardan koru; gençlerimiz için oku ve cinsel sorun yaşama; medya mensupları içinse oku ve cinsel sorunlar hakkında doğru bilgilendir mantığı hazırlanmış bir başvuru kaynağıdır. Cinselliğin Dayanılmaz Ağırlığı; erken boşalma sorunu yaşayan erkeklerin kendi kendilerine veya eşleriyle birlikte sorunun üstesinden nasıl gelebileceklerine odaklanmış bir rehber kitaptır, büyük bir bilgelikle ve empatiyle yazılmış bir başucu eseridir, herkesin anlayabileceği bir üslupta yazılmış bir cinsel tedavi kitabıdır. Özellikle boşalma refleksi üzerinde denetim kazanmayı hedefleyen erkeklerin evde yapabilecekleri egzersizlerin işe yararlılığını kanıtlayan tavsiyeler ve vaka örnekleriyle doludur” dedi. “Sevgili partnerinizle birliktesiniz. Kokulu Bahçe”de özellikle Hintliler tarafından uygulanan bazı cinsel birleşme pozisyonlarını okuyup pratik yapmak istediniz. Sakız ağacının meyvelerini ezip, bal ve zeytinyağı ile iyice karıştırdıktan sonra sabahları yataktan kalkar kalkmaz partnerinize yedirdiniz. Devenin hörgücünde bulunan yağı alıp sevişmeye başlamadan o yağı sürdünüz. Gece, mum ışığı, biraz kırmızı şarap, romantik müzik vb. her şey olması gerektiği gibi. Bakışmalar, yakınlaşmalar, öpüşmeler. Arzulu, mutlu ve heyecanlısınız. Fakat her şey düşlediğiniz gibi olmuyor, cinsel hazzın doruğundayken, birden durmak zorunda kalıyorsunuz. Çünkü partneriniz hiç beklemediğiniz bir anda erken boşalıyor ve sevişmeniz tam başlamışken bitiyor. Ve sen kayboluyorsun, sende; sevdiğin düşler kalır yalnızca, beyninde!” ERKEN BOŞALMA Bir kurt sürüsü düşleyin. Bu kurt sürüsünde bolca dişi kurt varken bir tek erkek kurt var olsun. Ve bu erkek kurt tüm dişileri dölleme zorunda kalsın. Erkek kurt kısa sürede menisini dişi kurda aktarıp sürünün devamını sağlamak için cinsel ilişkiyi çok kısa tutmak zorundadır. Bu nedenle erken boşalma doğada bir avantajken insanda cinsel hayatında ise bir dezavantajdır. ERKEN BOŞALMANIN TANIMI Cinsel arzuları normal olan erkeğin isteğinden önce boşalmasına veya boşalmanın penisin vajinaya girmesinden 3.5-4 dakikadan daha kısa bir sürede olmasına Erken Boşalma yani Premature Ejaculation denir. Erken boşalan kişi genellikle “o an geldiğinde kendini tutamadığını” söyler. Bu nedenle erken boşalma gerçekte bir cinsel uyumsuzluktur. Çünkü cinsel ilişkide en önemli şey uyumdur ve çözümü de basittir. Çünkü kime veya neye göre erken boşaldığınız değişecektir. Kadınlar genellikle 10-15 dakikadan önce orgazm olamazlar. Normal ilişki süresi penis vajinada iken 5 dakika ve üstüdür. İdeali ise 5 ila 15 dakika arasıdır. ERKEN BOŞALMANIN GÖRÜLME SIKLIĞI Erkeklerin cinsel sorunları arasında en yaygın olanı erken boşalmadır. 25 yaşın altındaki genç erkeklerin üçte birinde ve 40 yaşın üzerindekilerin % 10 unda görüldüğü sanılmaktadır. ERKEN BOŞALMANIN TEMEL BELİRTİLERİ
Kontrolsüz bir şekilde boşalma,
Cinsel tatminde azalma,
Suçluluk,
Utanç duyma,
Hayal kırıklığı hissi,
Zamanla meydana gelen cinsel isteksizlik,
İlk boşalmadan sonra ikinci cinsel birleşme için ısrarcı olma vb.
ERKEN BOŞALMANIN NEDENLERİ Çoğu erkek soluk soluğa bir telaşla cinsel zevkin peşinden koşarken boşalmanın kontrol edilmesi, durdurulması veya sabitlenmesini başaramaz. Bedenini partneriyle uyum içinde hareket ettiremeyen erkekte şimdiye yoğunlaşmak, o anı duyumsamak olanaksızlaşır ve cinsel birleşmenin ansızın son bulacağı kaygısı olur. Bu nedenle her cinsel sorun gibi erken boşalmada bu kaygıdan ya da bir rahatsızlıktan kaynaklanır. Ama asıl sorun erkeğin cinsel işlevlerinde değil, cinsel işlevlerini nasıl yerine getirmesi konusundaki düşüncelerindedir. Çünkü aklını düşüncelerden arındıramayan, özgür ve doğal bir şekilde cinselliği yaşayamayan erkek tedirginlik duygusundan uzaklaşamaz ve boşalma konusunda sorun yaşar. Kısaca erken boşalmanın başlıca nedenleri şu şekilde sıralanabilir:
Gençlik çağlarında uygunsuz ortamlarda yapılan mastürbasyonlar,
Cinsel mitler yani hurafeler,
Cinsel ilişki konusunda tecrübesizlik,
Yorgunluk, sıkkınlık, kızgınlık ve tedirginlik,
Cinsellikle ilgili gerçekçi olmayan beklentiler,
Cinsel uyarım eksikliği,
Gerekli koşulların sağlanamaması,
Sertleşmiş penise verilen orantısız önem,
Cinsel açıdan baskı altında yetişme,
Aşırı cinsel isteğin verdiği gerginlik,
Günah işleme veya suçluluk duygusu,
Hastalık kapma korkusu,
Partnerin anlaşılamayan korkusu veya reddetmesi,
Gebe bırakma korkusu,
Kastrasyon anksiyetesi,
Partnerin hayal kırıklığı korkusu,
Vajinanın aşılamama korkusu,
Kadına karşı isteksizlik,
Partnerle çatışma,
Başkaları tarafından mahrem yerlerinin keşfedilme korkusu,
Partnere aşırı ilgi, bağlılık ve sevgi,
Para karşılığı kurulan ilişkiler veya genelev alışkanlığı,
Cinsel uyumsuzluk,
Bilinçaltında yatan cinsel ilişki ile ilgili olumsuz düşünceler,
Prostatit, üretrit vb. hastalıklar,
Penil hipersensitivite,
T12-L1 düzeyindeki nörolojik yaralanmalar,
Narkotik veya antipsikotik tedavinin aniden kesilmesi vb.
ERKEKLERİN BOŞALMASINI HIZLANDIRAN NEDENLER
Genç olmak,
Romantik, içgüdüleri zayıf ve mantığıyla hareket eden erkekler,
Heyecanlanmak,
Uzun süren cinsel perhizler sonrası kurulan cinsel ilişkiler,
Partnerinin daha istekli olması,
Yeni evlenmiş veya hiç cinsel ilişkide bulunmamış olmak,
Cinsel ilişki yoğunluğunun azalması,
Cinsel birleşme esnasındaki gidip gelmelerin hızlanması,
Kaygılı ve sinirli ruh hali,
Aşırı istekli olmak veya aşırı cinsel isteğin verdiği gerginlik,
Eve günün stresinden bunalmış, yorgun ve sıkıntılı bir halde gelmek,
Performans anksiyetesi yani aşarısızlık korkusu,
Partner olarak seçilmiş kadının cinsel isteksizliği,
Cinsel zevke önem vermeyen kadınlarla, hayat kadınlarıyla veya yakalanma korkusu olan bir ortamda kız arkadaşlarla yaşanan erken cinsel deneyimler,
Devamlı alışılmış partnerle değil de ek olarak başka bir partnerle ilişkiye girme,
Sorunlu veya bozuk giden evlilikler,
Sertleşme bozukluğu olacağı endişesi vb.
ERKEN BOŞALAN ERKEKLERİN ORTAK ÖZELLİKLERİ
Hızlı yemek yerler,
Hızlı araba kullanırlar,
Her konuda aceleci davranırlar,
Çabuk sinirlenirler,
Kontrolsüz davranışları vardır,
Ya çok çabuk güvenirler ya da güven duymada zorlanırlar,
Kaygılı ruh halleri vardır,
Çocukluklarında babalarıyla sorunları vardır,
Çocukluklarında yataklarını ıslatmışlardır,
Genellikle eğitim düzeyleri yüksektir,
A tipi kişilik yapısına sahiptirler. Yani rekabetçi, sosyal alanda ve mesleğinde hırslı, dakik, güçlü ve etkileyici, sabırsız, aynı anda birkaç iş yapmayı seven, insanlara ve olaylara çabuk sinirlenen, onaylanmayı bekleyen, sorunlu bir dinlenme tarzı olan, daima telaşlı, ev ve iş dışında çok az ilgi alanı olan, duygularını saklayan, kendini ve başkalarını işlerini bitirmeye zorlayan vb. özellikleri vardır.
ERKEN BOŞALMANIN TANISI Hastanın şikayetlerine ve anlattıklarına dayanılarak konur. Psikolojik herhangi bir etken saptanamamışsa fiziksel muayene gerekli olabilir. Bazı laboratuar tetkikleri gerekebilir. ERKEN BOŞALMANIN TEDAVİSİ Yüzyılımızın başında dünyanın en önde gelen cinsel bilimcisi olan Havelock ELLIS”in yaşamı boyunca erken boşalma sorunundan kurtulamadığını bilirsek, tedavinin ne denli anlamlı bir süreç olduğunu da görebiliriz. Sonu belirsiz ve zaman sınırlaması olmayan bir cinsel aktiviteye erkekler yönlendirilmelidir. Böylece çiftler arasındaki yakınlık en yüksek düzeye çıkar ve bu yakınlık süreklilik kazanır. Örneğin buz pateniyle dans ederken, buz pistini sınırlayan hiçbir başlangıç ve varılacak son nokta veya bir işaret yoktur. Çiftler özgürce dans ederler. Önemli olan o anı yaşamaktır. Cinsellikte de önemli olan son noktayı düşünmeden telaşsız bir şekilde şimdiye ve duygularımıza yoğunlaşmaktır. Ayrıca yoğunlaşırken bedenimizin serbestçe hareket etmesine olanak tanırsak, cinsellik doğal bir şekilde gerçekleşir. Aksi taktirde “nasıl cinsel birleşme olmalıdır” kavramını tanımlayan toplumun genelinde kabul görmüş cinsel mitlere uygun bir şekilde hareket edersek, ani bir boşalma kaçınılmaz olacaktır. Bu nedenle erken boşalmanın tedavisinde boşalma süresini uzatmak değil, kişiyi telaşsız bir birleşmenin getireceği sonsuz yakınlık duygusuna ulaştırmak, zamansız bir şekilde cinsel birleşme becerisini ve kalıcı olarak boşalma refleksi üzerinde istemli denetim sağlamayı öğretmek esas olmalıdır. Erkeğin ne kadar sürede boşaldığından çok, boşalmanın istendiği zamanda olması için; düşük uyarım ve heyecan düzeyinde cinsel aktiviteye devam edilmeli, aşırı heyecanlanıldığında sakinleşene kadar beklenmeli ya da yavaşlamalı ve sakinleştikten sonra yeniden cinsel aktiviteye başlanmalıdır. Bu sayede cinsel heyecanı arttırıp azaltma becerisini kazanıp, istemeden doruğa ulaşılan o noktadan uzak durma öğrenilebilir. Ama bu süreç içinde boşalmayı kontrol etmeyi öğrenirken “sabırsız” olunmamalıdır. Çünkü önemli olan heyecan düzeyi arttığında geri çekilmek gerektiğini anımsamaktır. Erken geri çekilmek, geç kalmış olmaktan her zaman daha iyidir. Boşalmayı kontrol etmeyi değil, boşalmanın istem dışı bir şekilde gerçekleştiği kaçınılmazlık noktasına ulaşmamak için heyecan düzeyimizi kontrol etmeyi öğrenmeliyiz. Bu durum üzerinde şelale bulunan bir ırmakta kayıkta kürek çeken bir kişiye benzetilebilir. Tecrübeli kayıkçı ırmağın durgun sularında kalır, şelaleye fazla yaklaşmaz. Tecrübesiz kayıkçı şelaleye fazla yaklaşırsa kayığın üzerindeki kontrolünü tamamıyla yitirebilir. Eğer kayıkçı şelaleyi aşmayı amaçlamıyorsa yani henüz boşalıp orgazm olmak istemiyorsa, deneyimleri ona, ırmağın durgun sularında kalmayı yani heyecan seviyesini kontrol etmeyi öğretecektir. Bu yöntemin, heyecan seviyesini kontrol etme yeteneğini ortaya çıkarıp geliştirebilmek için cinsel aktivitenin yeterince uzatılmasına olanak tanır. Tedavide;
sebebin açığa çıkarılması,
endişelerin giderilmesi,
sık cinsel ilişkide bulunarak cinsel gerilimin azaltılması,
cinsel birliktelikte birden fazla ilişki sayısı,
ilişki öncesi mastürbasyon yapılması,
erkeklerin boşalma olmaksızın en az bir saat süreyle sevişmeye motive edildiği carezza yöntemi,
cinsel ilişki sırasında prezervatif kullanılması,
soluk almanın kontrol edilmesi esasına dayanan pranayama tekniği,
lokal anestezikli kremlerin penis başına sürülmesi bazen işe yarayabilir.
BOŞALMAYI GECİKTİREN CİNSEL POZİSYONLARI KULLANMA Cinsel birleşme anında erkeğin pozisyonunun boşalma üzerine etkisi vardır. Bu yüzden bazı pozisyonlarda boşalma daha hızlı olmaktadır. Erkeğin üstte olduğu klasik cinsel birleşme pozisyonu (misyoner pozisyonu) boşalmanın geciktirilmesi için elverişli bir pozisyon değildir. Erkeğin daha rahat olduğu, kolay gevşeyebildiği ve efor harcamadığı kadını kucağına aldığı veya sırt üstü yerde yattığı pozisyonda erkek boşalmasını daha rahat kontrol edebilir. Ayrıca bu pozisyonlarda kadınlar daha hızlı ve rahat orgazma ulaşabilirler. ÇİN TEKNİĞİ Eski çağda Çinli erkekler tarafından bulunan bir yöntemdir. Erkek boşalacağını anladığı zaman sol elin baş ve orta parmaklarıyla, testis ve anüs arasında kalan bölgeye derince bastırır. Bu arada nefesini ona kadar sayarak tutar ve verir. Bir iki kez tekrarlandığında bu yöntemle boşalma ertelenebilmektedir. DÜŞÜNCELERİ KULLANMA Zamansız bir boşalmayı engellemek için o an başka şeyler düşünmeye çalışılmasıdır. Örneğin ona kadar sayın, o gün kahvaltıda ne yediğinizi düşünün ya da günlerden hangisi olduğunu hatırlamaya çalışın. Yukarıdaki yöntemler denenmesine rağmen erken boşalma eşlerin biri veya her ikisi için dayanılmaz bir cinsel sorun halini gelirse aşağıdaki tedavi seçeneklerine geçilmelidir: CİNSEL TERAPİ Cinsel Terapiler; bir terapistin kontrolünde eşlerin birlikte yerine getirebileceği uygulamalardır. Bu uygulamalar eşlere tarif edilerek “ev ödevi” şeklinde yapmaları istenir. En sık olarak Sıkıştırma veya Sıkma Tekniği yani Masters ve Johnson Tekniği kullanılmaktadır. Kadın penisi boşalma yaklaşana kadar uyarır. Boşalma oluşacağını anladığı anda kadın, erkeğin penisini ereksiyonun bir kısmı kayboluncaya dek sıkar. Bu uygulamaya Lokal Baskı Uygulama Tekniği de denir. Dur-Başla veya Start-Stop Tekniği: Bu teknikte kadın erkeğin penisini 3 kez ardı ardına boşalma olasıya kadar uyarır, ancak boşalma olmadan önce uyarıyı keser. Dördüncü denemede ise boşalmaya izin verilir. Haftada 3 kez erkek boşalmasını kontrol edesiye değin tekrar edilir. Boşalmanın kontrol edildiğinden emin olunduğunda bu işlem kayganlaştırıcı bir kremle denenir. Daha sonraki aşamalarda kadının üstte olduğu pozisyonda hareketsiz olarak, kadının üstte olduğu pozisyonda hareketli olarak ve son olarak yan yana pozisyonda dur-başla tekniği uygulanır. Bu teknikle erkek uyarılma sona erdirilmediği takdirde boşalacağı zamanı öğrenir. Bu tekniği uygulayanların % 90-95’inde boşalmanın 10-15 dakikalara uzayabildiği bildirilmiştir. Psikoterapi ve depresyon tedavisi: Bazı vakalarda erken boşalma derinlerdeki bir ruhsal çatışmadan veya depresyondan kaynaklanıyor olabilir. Bunların açığa çıkarılması, psikoterapi uygulanması veya depresyonun tedavisi erken boşalmayı da engelleyebilmektedir. Cinsel terapi ile tedavinin erken boşalmada başarı oranı çok ama çok yüksektir. Cinsel terapide danışanlara, temel hedefi, erkeği heyecanını kontrol etmeyi öğrenmeye yönlendirmek olan 12 haftada toplam 24 saatlik “cinsel heyecan üzerinde istemli kontrol kazanma” eğitim programında aşağıdaki tavsiyelerde bulunulur:
Partnerinizle birbirinize önce cinsel olmayan beden masajı yapın. Daha sonra cinsel masaj yapın.
Ön sevişme, cinsel birleşme yada kendi kendini uyarma gibi istediğiniz cinsel aktiviteyi yapmakla başlayın.
Ön sevişmeyi uzun tutun.
Cinselliğin bir başlangıcı, ortası veya sonu olduğu düşüncesinden uzak durun.
Yavaşça soluk alıp verin.
Ruhunuzu kemiren “telaş” duygusunu tamamıyla dağıtın.
Öpüşme ve sevişme gibi cinsel aktivitelerin ve hareketlerinizin yavaş olmasına çok dikkat edin.
Düşük uyarım ve heyecan düzeyinde cinsel aktiviteye devam edin.
Aşırı heyecanlandığında kontrolünü yitirmemek için gerektiğinde sakinleşene kadar bekleyin ya da yavaşlayın.
Yavaşladığınızda veya durduğunuzda derin soluklar alın, gevşeyin, sakinleşene kadar bekleyin.
Rahatlayıp gevşedikten ve sakinleştikten sonra, daha fazla yavaş olmaya özen göstererek yeniden cinsel aktiviteye başlayın.
Sevişme pozisyonu, cinsel uyarım şekli, bedenlerin birbirine dokunuş şekli, sevişme deviniminin ritmi gibi uyguladığınız hareketleri değiştirin.
Bedeninizi partnerinizle uyum içinde hareket ettirmeye çalışın.
Şimdiye yoğunlaşın ve o anı duyumsayın.
Duyumsadığınız cinsel heyecanın tamamıyla kontrolünüz altında olduğuna eminseniz, hızınızı kademeli olarak yavaşça arttırın.
Eğer yeniden çok fazla heyecanlandığınızı hissederseniz, tereddüt etmeden durun. Gerektiğinde durup yeniden başlayın.
Hiç durmanızı gerektirmeyecek bir hız yakalamaya çalışın. Ama dönüşü olmayan boşalma noktasına yaklaştığınızı hissettiğiniz anda durmaktan kaçınmayın.
Cinsel heyecanı arttırıp azaltma becerisini kazanıp, istemeden doruğa ulaşılan o noktadan uzak durmayı öğrenin.
Boşalmayı kontrol etmeyi öğrenirken “sabırsız” olmayın. Çünkü zamanla sezgilerinizle bunu otomatik olarak yapmaya başlayacaksınız. Örneğin futbol maçında her atakta bir gol atılsa, bu durum, ne denli eğlenceli ve heyecan verici olurdu ki? Benzer bir şekilde cinsel deneyimlerimizi de kusursuz bir şekilde kontrol edebilseydik, cinsellik, var olan bütün doğallığını ve heyecanını yitirirdi. Kontrol hiçbir zaman kusursuz olmayacaktır. Unutmayın cinsel heyecanı kontrol etme becerisi bir sanattır.
Boşalmayı kontrol etmeyi değil, boşalmanın istem dışı bir şekilde gerçekleştiği kaçınılmazlık noktasına ulaşmamak için heyecan düzeyimizi kontrol etmeyi öğrenmeliyiz.
Uygulama becerisini ise; duygularınızı bastırarak, engelleyerek veya göz ardı ederek değil, tam tersine duygularınızın farkına vararak kazanacaksınız. Çünkü duygularınızı göz ardı etmek veya fethetmeye kalkışmak, insanın kendini kontrol etme yeteneğini ve özgürlüğünü yok edebilir. Aksine cinsel aktivitelerin ortaya çıkardığı güzel duyguları ve cinsel hazzı ne denli içimizde hissedersek, kendimizi o denli kontrol edebiliriz. Ne zaman yavaşlayıp ne zaman da hızlanacağımızı daha iyi anlarız.
Bununla birlikte, bir erkek, boşalmayı kontrol etmeyi yüksek bir uyarım düzeyinde öğrenmeye kalkışırsa, yaşadığı deneyimin boşalma ile yarıda kalması tehlikesiyle karşı karşıya kalabilir. Çünkü her erkek boşalmanın olduğu kaçınılmazlık noktasında duygularını kontrol edemez. Cinsel heyecan üzerinde istemli kontrol kazanma eğitim programıyla eşler; kendilerini kontrol etme becerilerini arttırabilir, birbirlerinin cinselliklerini keşfedebilir, cinsel tepkilerini öğrenebilir, eğlenebilir, gerginliklerini hafifletebilir, cinsel yaşamlarına ayrı bir tat katabilir, birbirlerini kızdırıp şaşırtabilir, güven kazanabilir ya da aralarındaki yakınlığı ve iletişimi arttırabilirler. Ayrıca erkeklerin fiziksel ve zihinsel duyumlara duyarlılığı azalır ve boşalma refleksinin gerçekleştiği eşik düzeyi yükselir. Böylece boşalmanın gerçekleşmesi için çok daha fazla cinsel uyarıma gereksinim olur. ÖNERİLER Bu egzersizler veya tedaviler sonucunda boşalmada yeteri kadar geciktirme sağlanınca, “ben iyileştim ön yargısı” ile hareket etmek doğru değildir. Israrla vurguladığımız gibi erken boşalma bir hastalık olmadığına göre, boşalmanın geciktirilmesi, bir hastalıktan kurtuluş değildir. Böyle bir yargı, ardından gelen cinsel ilişkilerde öğrenilenlerin ihmal edilmesiyle heyecanın artmasına ve sorunun tekrarlamasına yol açabilir. Aslında en doğru olanı, erkeklerin boşalma kontrolü sağlamayı öğrenmesi ve bu tecrübelerini her cinsel ilişkide kullanmaya çalışmasıdır. Ayrıca erken boşalmayı önlemek için aşağıdaki önerilere de kulak asılmasında fayda vardır:
Açık havada dolaşmak,
heyecanlardan ve önyargılardan uzaklaşmak,
sık banyo yapmak,
Sinir sistemini dinlendirici ortamlarda bulunmak,
Hafif alkol alın,
Eşinize karşı daima sağlıklı ve uyumlu düşünceler besleyin,
Psikoterapik yardım almaktan çekinmeyin,
Herkesin cinsel sorunlar yaşayabileceğini unutmayın,
Kendinizi yetersiz veya suçlu hissetmekte aceleci olmayın,
Eşinizle sorunlarınızı konuşun ve kesinlikle iletişim eksikliği gelişmesine izin vermeyin.
Erken veya geç olmasın, vaktinde olsun vuslat diyelim şair gibi ve yazıtımızı tamamlayalım
source https://saglik.kocaali.com/erken-bosalma-tedavi-yontem-ve-teknikleri/
0 notes
teknoblogs · 5 years
Text
Çocuklarınızın Dikkatini Artırmak İçin 13 Yöntem
Dikkat dikkat! Çocuğunuz ödevlerini bitirmekte zorlanıyor mu? Ya da başladığı bir işi yarım bırakma alışkanlığı mı var? Çocuklar yetişkinlerden daha kolay bir şekilde dikkatlerini cezbedici ve eğlenceli uyaranlara kaptırabilirler. Bu eğilimi doğru yönetebilmek için psikolog ve çocuk gelişim uzmanı Vidya Ragu’nun önerilerine kulak verebilirsiniz.
1. Dikkati geliştiren oyunlar oynayın ve egzersizler çözün: Çocuklar oyun oynayarak daha iyi öğrenirler. Dahası çocukların aktivitelerini eğlenceli hale getirmek her zaman işe yarar. Onları tabletlerden, dikkati dağıtan elektronik cihazlardan uzak tutun ve klasik oyun ve oyuncaklarla oynamalarını sağlayın. Dikkati geliştiren egzersizler ve bulmacalar da kullanabilirsiniz. Sözlü olarak oynanan grup oyunları da oldukça faydalı olur. Araştırmaların hem fikir olduğu üzere elektronik cihazlar çocukların dikkat sürelerini düşürmekte ve belleklerini zayıflatmakta. Bu cihazların yerine ne kadar doğru alternatifler sunabilirseniz o kadar iyidir.
2. Dikkat dağıtıcılardan arınmış bir çevre yaratın: Bazı çocuklar sakin ve sessiz ortamlarda iyi çalışırlar. Diğerleri ise kaotik ortamlarda verimli olabilirler. Çocuğunuzun hangi ortamda daha iyi odaklanabildiğini gözlemlemeniz gerekir. Bu konuda herkes için ideal olan tek bir reçete yoktur. Kimisi ferah ve geniş ortamlarda dikkatini toplar, kimisi ise daha küçük ve kapalı alanlarda. Çevre ile ilgili birkaç öneri: Sakinleştirici klasik müzikler ya da doğa sesi efektlerini deneyebilirsiniz. Çocuğunuzun odaklanmasına yardımcı olabilir. Çocuğunuzun çalışma alanından tüm elektronik cihazları çıkarın. Bu mümkün değilse de en azından kapalı olmalarını sağlayın. Eğer çalışması için bilgisayar kullanması gerekiyorsa gerçekten bu amaç için bilgisayar kullandığından emin olun. Çocuğunuzun çalışması sırasında ihtiyacı olabilecek materyallerin yakınında olması bunları aramak için çalışmasını bölmesini engelleyecektir. Kalem, silgi, not defteri, su, kalemtraş ya da yedek uç, başvuru kitapları gibi örnekler ilk akla gelenler. https://www.gookulu.com/cocuklarinizin-dikkatini-artirmak-icin/
3. Sağlıklı beslenme: Çocuğunuzun ne yediği çalışma performansı üzerinde birebir etkilidir. Kan şekerinde hızlı iniş çıkışlara neden olan şekerli gıdalardan ve abur cuburdan uzak durmakta fayda var. Bol şekerli bir tatlı ya da kek onu an içerisinde mutlu edebilir ama etkisi bir süre sonra negatife dönüşecektir. Beslenme rejimi içerisinde yer alan yumurta, az yağlı kırmızı et, yeşil sebzeler, doğal meyveler ve badem gibi kuruyemişler çocuğunuzun genel sağlığına ve çalışma performansına olumlu katkı sağlayacaktır.
4. Onlara takip ettikleri bir rutin oluşturun: Çocuğunuzun günlük bir rutini olması ve günün belli bir saatinde mesela oyun saatinden sonra ders çalışacağını bilmesi onun çalışma motivasyonuna geçiş yapmasını kolaylaştırır. Bu rutin her gün saati saatine aynı olmasa bile her gün birbirini takip eden düzenli aktiviteler çocuğunuzun konsantrasyonuna yardımcı olur.
5. Kısa şekerlemeler konstrasyonu artırır. Okuldan eve gelişte ya da öğle saatlerinde 20 dakika kadar şekerleme yapan öğrenci çok daha iyi odaklanabilir. Bu uyku süresi uzarsa eğer çocuğunuz derin uykuya geçebilir ve istenen etkinin tam tersi elde edilebilir. Benzer şekilde çalışma esnasında belli aralıklarla kısa molalar vermek faydalı olabilir. Ancak bu aralar doğru zamanda olmazsa ters etki yaratabilir. Bunun önüne geçmek için derse oturmadan önce lavaboyu kullanmak, yaklaşmakta olan ara öğün acıkmasını dikkate almak gerekir.
6. Büyük işleri küçük görevlere bölün. Sayfalarca uzunluktaki ödevi bitirme hedefi çocuğunuzu demotive edebilir. Ona ara hedefler oluşturmak ve mesela her sayfayı, hatta her paragrafı bitirdiğinde tatmin duygusu yaşamasını sağlamak iyi bir yöntemdir. Bu yöntemi sadece dersler için değil ev işleri için de kullanabilirsiniz. Dağınık bir odayı tek seferde toplamasını istemektense önce dolabı toplamak, sonrasında okul kitaplarını ve çantalarını toplamak gibi küçük görevler daha uygun olacaktır.
7. Çocuğunuzun öğrenme şeklini öğrenin. (Görsel, işitsel, kinestetik) Her çocuk farklı şekilde öğrenir. Kimisi gördüklerini, kimisi ise işittiklerini daha iyi hatırlar. Çocuğunuzun öğrenme yöntemine uygun bir metot seçmeniz dikkatini toplamasını kolaylaştırdığı gibi öğrenme kalitesini de artırır.
0 notes
nurayblr · 5 years
Text
Çocuklarınızın Dikkatini Artırmak İçin 13 Yöntem
Dikkat dikkat! Çocuğunuz ödevlerini bitirmekte zorlanıyor mu? Ya da başladığı bir işi yarım bırakma alışkanlığı mı var? Çocuklar yetişkinlerden daha kolay bir şekilde dikkatlerini cezbedici ve eğlenceli uyaranlara kaptırabilirler. Bu eğilimi doğru yönetebilmek için psikolog ve çocuk gelişim uzmanı Vidya Ragu’nun önerilerine kulak verebilirsiniz.
1. Dikkati geliştiren oyunlar oynayın ve egzersizler çözün: Çocuklar oyun oynayarak daha iyi öğrenirler. Dahası çocukların aktivitelerini eğlenceli hale getirmek her zaman işe yarar. Onları tabletlerden, dikkati dağıtan elektronik cihazlardan uzak tutun ve klasik oyun ve oyuncaklarla oynamalarını sağlayın. Dikkati geliştiren egzersizler ve bulmacalar da kullanabilirsiniz. Sözlü olarak oynanan grup oyunları da oldukça faydalı olur. Araştırmaların hem fikir olduğu üzere elektronik cihazlar çocukların dikkat sürelerini düşürmekte ve belleklerini zayıflatmakta. Bu cihazların yerine ne kadar doğru alternatifler sunabilirseniz o kadar iyidir.
2. Dikkat dağıtıcılardan arınmış bir çevre yaratın: Bazı çocuklar sakin ve sessiz ortamlarda iyi çalışırlar. Diğerleri ise kaotik ortamlarda verimli olabilirler. Çocuğunuzun hangi ortamda daha iyi odaklanabildiğini gözlemlemeniz gerekir. Bu konuda herkes için ideal olan tek bir reçete yoktur. Kimisi ferah ve geniş ortamlarda dikkatini toplar, kimisi ise daha küçük ve kapalı alanlarda. Çevre ile ilgili birkaç öneri: Sakinleştirici klasik müzikler ya da doğa sesi efektlerini deneyebilirsiniz. Çocuğunuzun odaklanmasına yardımcı olabilir. Çocuğunuzun çalışma alanından tüm elektronik cihazları çıkarın. Bu mümkün değilse de en azından kapalı olmalarını sağlayın. Eğer çalışması için bilgisayar kullanması gerekiyorsa gerçekten bu amaç için bilgisayar kullandığından emin olun. Çocuğunuzun çalışması sırasında ihtiyacı olabilecek materyallerin yakınında olması bunları aramak için çalışmasını bölmesini engelleyecektir. Kalem, silgi, not defteri, su, kalemtraş ya da yedek uç, başvuru kitapları gibi örnekler ilk akla gelenler. https://www.gookulu.com/cocuklarinizin-dikkatini-artirmak-icin/
3. Sağlıklı beslenme: Çocuğunuzun ne yediği çalışma performansı üzerinde birebir etkilidir. Kan şekerinde hızlı iniş çıkışlara neden olan şekerli gıdalardan ve abur cuburdan uzak durmakta fayda var. Bol şekerli bir tatlı ya da kek onu an içerisinde mutlu edebilir ama etkisi bir süre sonra negatife dönüşecektir. Beslenme rejimi içerisinde yer alan yumurta, az yağlı kırmızı et, yeşil sebzeler, doğal meyveler ve badem gibi kuruyemişler çocuğunuzun genel sağlığına ve çalışma performansına olumlu katkı sağlayacaktır.
4. Onlara takip ettikleri bir rutin oluşturun: Çocuğunuzun günlük bir rutini olması ve günün belli bir saatinde mesela oyun saatinden sonra ders çalışacağını bilmesi onun çalışma motivasyonuna geçiş yapmasını kolaylaştırır. Bu rutin her gün saati saatine aynı olmasa bile her gün birbirini takip eden düzenli aktiviteler çocuğunuzun konsantrasyonuna yardımcı olur.
5. Kısa şekerlemeler konstrasyonu artırır. Okuldan eve gelişte ya da öğle saatlerinde 20 dakika kadar şekerleme yapan öğrenci çok daha iyi odaklanabilir. Bu uyku süresi uzarsa eğer çocuğunuz derin uykuya geçebilir ve istenen etkinin tam tersi elde edilebilir. Benzer şekilde çalışma esnasında belli aralıklarla kısa molalar vermek faydalı olabilir. Ancak bu aralar doğru zamanda olmazsa ters etki yaratabilir. Bunun önüne geçmek için derse oturmadan önce lavaboyu kullanmak, yaklaşmakta olan ara öğün acıkmasını dikkate almak gerekir.
6. Büyük işleri küçük görevlere bölün. Sayfalarca uzunluktaki ödevi bitirme hedefi çocuğunuzu demotive edebilir. Ona ara hedefler oluşturmak ve mesela her sayfayı, hatta her paragrafı bitirdiğinde tatmin duygusu yaşamasını sağlamak iyi bir yöntemdir. Bu yöntemi sadece dersler için değil ev işleri için de kullanabilirsiniz. Dağınık bir odayı tek seferde toplamasını istemektense önce dolabı toplamak, sonrasında okul kitaplarını ve çantalarını toplamak gibi küçük görevler daha uygun olacaktır.
7. Çocuğunuzun öğrenme şeklini öğrenin. (Görsel, işitsel, kinestetik) Her çocuk farklı şekilde öğrenir. Kimisi gördüklerini, kimisi ise işittiklerini daha iyi hatırlar. Çocuğunuzun öğrenme yöntemine uygun bir metot seçmeniz dikkatini toplamasını kolaylaştırdığı gibi öğrenme kalitesini de artırır.
0 notes
sevgiline ilham vermeye devam ediyorsun.
Bulutlu ve serin bir sonbahar sabahıydı. Henüz yarım saat önce çıktığı yatağından her adımda daha çok uzaklaşıyordu. Ona şu an geri dönebilmek, sıcacık yatağına uzanabilmek için nelerini vermezdi! Dün gece geç saatlere kadar bilgisayarın başında durmuş, üstelik oyunu dahi kazanamamış bir de uykusundan olmuştu. Dört, belki beş saat kadar uyumuş olmalı ki gözlerini henüz tam anlamıyla açabilmiş dahi değildi. Tüm bunlara rağmen okula gitmek zorundaydı, aksi halde babası elinden en değerli şeyini, bilgisayarını alabilir, kullanmasını yasaklayabilirdi.”Oyun oynamayı uyumaya bile tercih ederim.” diye mırıldandı. O sırada ayakları onu çoktan varacağı yere ulaştırmıştı. Her sabah olduğu gibi bugün de arkadaşını okulunun yanındaki makarnacının önünde bekleyecek, güne onu görerek başlayacak, belki bu sayede yine günü güzel geçecekti. Nitekim onun gelmediği günler suratı asık dolaşır, huysuzluğunu diğer arkadaşlarından çıkarırdı. Onun varlığı mutlaka güzel bir günün geçmesi demekti.
Tüm bunları düşünürken Forbes’e doğru döndü, tam o anda Aybüke’de köşeyi dönmüştü. Parıl parıl parlayan gözlerindeki enerjisi çok uzaklardan hissediliyordu. Belli ki kendisi gibi geç saatte yatmamış idi. Yalnız sabahın serinliğinden dolayı üşümüş, burnu ve elleri de kıpkırmızı kesilmişti. Tüm güler yüzlülüğüyle Ata’ya yaklaştı, bir de kocaman sarıldı. İşte bundan bahsediyordu, o varken bir günün dahi mutsuz bittiğini hatırlamıyordu. Bu güne de sayesinde güzel başlamıştı. “Keşke hep böyle dursa” diye içinden geçirirken, Aybüke aniden; “Ödevi yaptın mı?” diye sordu. Şaka olmalıydı, çünkü çantasında değil ödev; kitapları dahi bulunmuyordu! O an beyninde şimşekler çaktı, bugün proje ödevlerinin son günüydü. Zaten babasına sürekli çalışmamasından bahseden öğretmenleri, bunu da yapmadığını görünce bu defa kim bilir neler söyleceklerdi? İşin daha da kötü yanı ise yazdığı onlarca hikayesinden birini vermesi dahi yeterliyken onların da yanında olmamasıydı. Belki onlardan birini verse, en azından bu defalık yine sorunu çözebilirdi ama çok geçti. Artık eve geri dönemez, dönerse okula geç kalır birde üstüne üstlük bekçi Ali abi’den azar işitirdi.
Saniyeler süren tüm bu düşünceler zihninden hızla geçerken; Aybüke, Ata’nın çenesinden hafifçe tuttu ve öne düşen başını yavaşça kaldırarak gözlerinin içine baktı. “Yine mi o oyunu oynadın sen” diyerek gülümsedi. Verecek cevabı dahi yoktu, büyük bir utançla tekrar başını eğdi. “Üzülme, benim defterimde bir tane daha var!” diye devam etti Aybüke; “İstersen birini sana verebilirim ama bir şartla.” Ata, gözlerini bir anda Aybüke’ye dönerek; “Gerçekten mi? Söyle ne istersen yapayım ne olur, ne olur?” diye adeta yalvarmaya başladı. O kadar çok ne olur demişti ki, o halini gören Aybüke kendini gülmekten alamadı. Ardından bir anda ciddileşerek; “Gece 12’den sonra bilgisayar falan yok, bu defa öğretmene her şeyleri anlatırım!” dedi. Ata, bu defa ürkek gözlerle baktı ona. “Keşke eve dönüp uyusaydım, yine bilgisayardan olacaktık madem…” diye iç geçirirken, Aybüke aynı ciddiyetle bu defa daha da yüksek sesle; “Duyamadım?” dedi. Ata hatasını farketti ve irkilerek; “Ta-tabi ki yahu, sen yeter ki yardım et, ne olur, n’olur…” diye yalvarırcasına devam etti.
-
İlk iki derslerinde öğretmenleri gelmeyince Aybüke ona önce kendi hikayesini anlatmış; sonra Ata, Aybüke’nin kendine verdiği hikayeyi alıp birkaç defa okumuş hatta öğretmenleri anlamasın diye kendi el yazısıyla defterine de geçirmişti. Yalnız yazarken de çok etkilenmişti, Aybüke gerçekten de her alanda yetenekli biriydi. Voleybol, basketbol, hentbol, koşu… Adeta ilgilenmediği spor yoktu. Derslerinde de başarılıydı. Yazı yazmaya yıllar evvel daha ilkokul yıllarında başlamıştı ancak kolay kolay kimselere de okutmazdı. Ata da yazı yazmaya onun yaşlarında başlamış, onunla bu konuda konuşarak kendini geliştirmiş ancak yazmaya devam etmemiş ve bırakmıştı.
Bu sırada öğretmenleri sınıfa girdi. Sıcak bir gülümsemeyle “Merhaba çocuklar” diyerek sırasına geçti. Öğrencileri de ayağa kalkarak selamladılar ve tekrar oturdular. Bu sırada Ata hikayesini okumaya devam ediyor, “ya öğretmen anlar sorarsa” diyerek her kelimesini ezberlemeye çalışıyordu. Yanında oturan Aybüke, ona baktı; “Sakin olsana, nasıl anlayabilir? Hem kendi defterine dahi yazdın!” diyerek onu rahatlatmaya çalıştı. Bu kadar kaygılanmasının bir sebebi de en önde oturmalarından dolayı ilk hikayeyi onlardan birinin anlatacak olmasıydı, bunu da düşünen Aybüke; “Tamam tamam, önce ben anlatacağım korkma.” diyerek güldü. Tam bu sırada öğretmenleri; “Evet çocuklar, hikayeleriniz umuyorum hazırdır. Evet Ata, ilk sen anlatacaksın hikayeni.” dedi. Ata, tıpkı sabah okula geldiği gibi adeta ayakları geri geri giderek tahtaya kalktı. Arkadaşlarının önünde kendini bulunca iyice heyecanlandı ve fakat elinde tuttuğu defterinden hikayeyi okumaya başladı. Hikayede bir çocuk, rüyasında ailesiyle pikniğe gidiyor, bu sırada da yerlere çöp atmasının bedelini kirlenmiş ve canavara dönüşmüş bir çevre bularak ödüyordu. İçerdiği sosyal mesaj ve eğitimin önemi gibi önemli bir konuya değinmesi sebebiyle öğretmeni hikayesine bayılmıştı. Her ne kadar onun hikayesi olmasa dahi takdir almak hoşuna gitti. Her ne kadar son birkaç dakika onun için çok zor geçse ve Aybüke onunla; “Cherry domateslere benziyorsun.” diyerek dalga geçse bile, yine onun sayesinde bir zorluğu daha aşmıştı. E pek tabii, onun olduğu bir gün kötü geçemezdi.
Sıradaki dileği ise, Aybüke’nin hikayesinin de beğenilmesiydi. Çünkü eğer kendisine verdiği hikayesini öğretmeni daha çok beğenirse Aybüke’nin kalbi kırılabilirdi. Sonunda o oturunca, Aybüke onun aksine büyük bir heyecanla tahtaya kalkarak hikayesini okumaya başladı. Kendi hikayesinde öncekilerden tamamen farklı bir şey denemişti. Halasıyla yaşayan bir kızın, bir kitapçıdan ‘Mai ve Siyah’ denen bir kitabı alması ve tüm bu sürede hissettiklerinden bahsediyordu. O hikayesini okurken diğer arkadaşları da onun adeta bir dahi olduğunu düşünmüşlerdi. Hikayesini bitirip öğretmenine döndüğünde o da aynı şeyleri düşünüyor gibi duruyordu ve sevgiyle “Böyle bir öğrenciye sahip olduğum için gurur duyuyorum, harika olmuş kızım!” dedi. Ardından yanına çağırdı ve kendisinin de yazdığı bir edebiyat dergisinde yazısının yayınlanmasını isteyip istemediğini sordu. Bu ani teklif karşısında şoka giren Aybüke, fal taşı gibi açılan ve dolan gözleriyle hocasına baktı ve; “Bilmiyorum, yani, kabul ederler mi öğretmenim?” diye sordu. Bu soru karşısında gülmekten kendini alamayan öğretmeni; “Kabul ediyorum güzel kızım.” dedi ve Aybüke’nin başını okşadı.
Evlerine dönerler iken, o gün ikinci kez sarıldılar. İçinden her seferinde geçirdiği  gibi; “Keşke hep böyle dursak” diye düşündü. Hayatının geri kalanında olduğu gibi; bu kızın sayesinde, bir akşam daha evine mutlulukla dönüyordu.
Eve geçince ‘hayatındaki en değerli şey’ gördüğü bilgisayarını bu defa oynamadı ve gerçek değerlisine tıpkı onun kendisine sarıldığı gibi sımsıkı sarılabilmek için, ödevlerini yapıp, erkenden yattı…
0 notes
abcoys · 2 years
Text
Öğrenci Ödev Takip Çizelgesi
Öğrenci Ödev Takip Çizelgesi
Öğrenci ödev takip çizelgesi öğrenciler için basit, kullanımı kolay bir ev ödevi planlayıcıdır. Öğrenciler, bireysel ev ödevleri girmek ve son teslim tarihlerini sınıf veya takvim tarihine göre takip etmek için uygulamayı kullanır. Derslerinizi, ödevlerinizi, testlerinizi ve ödevlerinizi takip etmenizi sağlar. Bu ev ödevi uygulaması, hala basit olsa da, sınıf programınız, ev ödevi programınız, ev…
View On WordPress
0 notes
cepavantaj · 5 years
Text
Yazıcı Satın Alma Rehberi (Tonerli Yazıcı - Mürekkep Püskürtmeli Yazıcı - Tanklı Yazıcı)
Son dönemde sıkça sorulan sorulardan bir tanesi de Doğru Yazıcı Nasıl Seçilir, Yazıcı Alınırken Nelere Dikkat Edilir gibi sorular olmaya başladı. Bizde sizlere bir Yazıcı Satın Alma Rehberi hazırlayalım istedik.
Öncelikli olarak Yazıcılar ile alakalı bazı Teknik Terimleri sıralayacağız. Sonrasında da kullanım senaryolarına göre hangi yazıcıları tercih etmeniz gerektiği konusunda bazı bilgiler veriyor olacağız.
Tabi ki takıldığınız konularda sorularınızı YORUM kısmından bizlere sorabilir, Aklınızdaki sorulara cevap arayabilirsiniz.
    Wi-Fi Desteği
Bu desteğin mevcut olduğu modellerde evinizde bir Wi-Fi Ağı var ise Kablosuz Çıktı Almak mümkün olacaktır. Yani bir Modem varsa ve kurulu ise evin herhangi bir noktasından Wi-Fi ağına bağlanan Notebook, Masaüstü Bilgisayar, Tablet PC veya Akıllı Telefon üzerinden çıktı alabilirsiniz.
  Bluetooth Desteği
Bazı modellerde son dönemde görmeye başladığımız bu özellik sayesinde yazıcıya Bluetooth üzerinden çıktı göndermeniz mümkündür. Herhangi bir Wi-Fi ağına ihtiyaç duymadan, yazıcının ilgili programlarını kullanarak çıktıları gönderebilirsiniz.
    Hepsi Bir Arada Modeller
Genellikle Yazıcı + Tarayıcı + Fotokopi özelliği olan modellere Hepsi Bir Arada modeller denilmektedir.
Ancak isteğe göre bu guruba Fax özelliği ekleyebilir, USB veya SD Kart ile doğrudan baskı alabilme özelliği ekleyebilir, Wi-Fi ve Bluetooth gibi özelliklerin olmasını isteyebilirsiniz.
Buna benzer isteklerinizi karşılayan modellerde şuan pazarda satıştalar. Ancak fiyat noktasında ne kadar ekmek o kadar köfte olayı geçerli olmaktadır.
  USB Yazıcı Kablosu
Genellikle Yazıcı Kutularından USB Yazıcı Kablosu çıkmamaktadır. Eğer evinizde eski yazıcınızdan kalma bir USB Yazıcı Kablosu varsa sıkıntı yok. Ancak böyle bir kablo yoksa ne yazık ki ek bir ödeme yaparak bu kabloyu satın almanız gerekmektedir.
Bu kablolar 10 TL gibi bir rakamdan başlayarak aktarım hızına, markasına veya paketlemesine göre 50 TL seviyesine kadar çıkabilmektedir.
Eğer kutudan USB yazıcı Kablosu çıkıyorsa genellikle bu kutu üzerinde gösterilmektedir.
    Yazıcı Tercihinde Dikkat Etmeniz Gerekenler
Baskı Hızı
Gerek Renkli Baskı Hızı gerekse de Siyah – Beyaz Baskı Hızı oldukça önemli detaylardır.
Eğer bir firmada çalışıyorsanız ve yazıcı kullanımı fazla ise bu durumda yavaş bir makine almak iş yükünüzü ve yoğunluğunuzu arttıracaktır. Bu sebeple de yapacağınız işe uygun bir baskı hızına sahip makine tercih etmeniz gerekecektir.
Baskı Hızlarına yazıcıların teknik özellikleri kısmından bakabilirsiniz.
    Kartuş – Toner Sayısı
Genelde Tonerli modellerde sadece siyah rengin olduğu bir toner yeri bulunur. Kartuşlu ve Tanklı modellerde ise bazen 2 kartuş bazen 4 kartuş bazen de 6 veya 8 kartuşlu cihazları görebiliriz.
Eğer bir ev ödevi yapacaksanız 2 kartuşlu bir yazıcı işinizi görecektir. Ancak bir fotoğraf baskısı alacaksanız bu durumda artan her renk size daha canlı ve daha doğru bir fotoğraf baskısı sunacaktır.
Bu sebeple de yapacağınız işe uygun model yazıcıyı almanız önemlidir.
Ofiste Siyah – Beyaz baskı alacak bir kişinin 6 Tanklı bir yazıcı alması mantıksız olacaktır. Aynı şekilde düğünlerde fotoğraf baskısı alıp satan bir kullanıcı da gidip 2 kartuşlu bir cihaz alırsa baskı anında büyük sorunlar yaşar.
    Tonerli Yazıcılar
Genellikle Siyah – Beyaz Baskı alacak olan kullanıcılar tarafından tercih edilmektedir.
Renkli Baskı veren modelleri de olmasına rağmen Renkli Toner bulmak biraz sıkıntılı olduğu için yerel firmalar veya bireysel kullanıcılar tarafından bu modeller pek tercih edilmemektedir.
Büyük firmalar ise bu süreçleri bir aracı firma üzerinden yürüttükleri için genellikle hem Siyah Beyaz hem de Renkli özelliklerine sahip Tonerli Yazıcıları tercih etmektedirler.
Bu yazıcılar Kuru Mürekkep kullandıkları için uzun süre çalışmadan bekleseler bile Donma ya da Arızalanma sorunu yaşatmazlar. Aynı zamanda Toner Dolumları doğru yazıcı türü seçilirse nispeten oldukça uygundur.
Ayrıca baskıdan sonra mürekkebin kuruması gibi bir etmen olmadığı için çıktıda bir dağılma yada bulaşma sorunu olmamaktadır.
Aynı şekilde kullanılan Kuru Mürekkep bazı sektörler tarafından farklı çalışmalarda da kullanıla bilinmektedir. Örneğin birçok okul Baskı Devre çizimlerinde Yağlı Kağıt üzerine Tonerli Yazıcı Baskısı almakta ve Baskı Devre işlemini bu sistem üzerinden daha kolay hale getirmektedir.
Burada dikkat edilmesi gereken konu ise bazı üretici firmaların Toner Kartuşlarına Cip koyarak dışarıda dolum yapılmasını engellemeye çalışmasıdır. Bu sayede kullanıcılar dışarıda dolum yapamadıkları için Toner Alımına zorlanmaktadırlar.  Ülkemizde ortalama olarak bir tonerin satış fiyatı ise 200 TL ile 500 TL arasında değişmektedir.
Bu sebeple de Tonerli Yazıcı alırken cihazın Toner Dolumu noktasında da bilgi almanız, ortalama Toner Masrafını öğrenmeniz gerekecektir. Aksi durumda her 1.000 – 1.500 çıktıda bir 200 – 300 TL’den başlayan rakamlarda masraf etmeniz gerekecektir.
Tonerli ürünlerde Dolum Yaparak yada Muadil Toner Kullanarak baskı maliyetlerinizi nispeten çok daha uygun seviyelere çekebilirsiniz. Ancak biz hesaplamamızı olması gerektiği gibi yani Orijinal Toner alarak baskı yapan bir kullanıcı gözünden yapacağız.
  Tonerli Yazıcı İçin Ortalama Maliyetler
Cihaz Maliyeti  200 TL – 2.000 TL Arası Ortalama Baskı  1.000 – 1.500 Sayfa Mürekkep Maliyeti  200 – 400 TL ( 1 Toner) Ortalama 100 Sayfa Baskı Maliyeti  15 TL
    Mürekkep Püskürtmeli Yazıcılar
Bu cihazlar günümüzde en fazla satılan, en fazla sorun çıkaran ve en hızlı şekilde çöpe giden yazıcılardır.
Fiyatları uygundur. 50 TL’den başlayan rakamlarla satışları yapılır. Ancak özellikle Kartuş Maliyetleri oldukça yüksektir. Ortalama olarak 2 kartuşla çalışan bir yazıcı her 200 – 300 sayfa baskıdan sonra mürekkebi bitirmekte ve ortalama 2 kartuş için 100 TL’den başlayan masraflar ortaya çıkmaktadır.
Dışarıdan yapılan Kartuş Doldurma işlemleri ise bir kartuş için 1-2 kez yapılabilmekte ve sonrasında kartuş kullanım dışı kalmaktadır. Ayrıca doldurma kartuşlardan kaynaklı olarak mürekkep akması veya cihazın arızalanması gibi sorunlarda karşımıza çıkmaktadır.
Mürekkep Püskürtmeli Yazıcılar ortalama olarak 15 günde – 1 ayda bir çalıştırılmalı, birkaç sayfa çıktı alınarak tüm renklerin hareket etmesi sağlanmalıdır. Aksi durumda sıvı mürekkep oldukça ince olan yazıcı borularında donmakta ve yazıcının çöpe atılması sürecini başlatmaktadır.
Mürekkep Püskürtmeli yazıcılar genellikle çok fazla masraf yapmadan eve yazıcı almak isteyen kullanıcılar tarafından tercih edilmekte ancak ilk kartuş alım sürecindeki masraflar göz ardı edildiği için emekliye ayrılmaktadır.
  Mürekkep Püskürtmeli Yazıcı İçin Ortalama Maliyetler
Cihaz Maliyeti  50 TL – 1.000 TL Arası Ortalama Baskı  200 – 400 Sayfa Mürekkep Maliyeti  60 – 200 TL arası (2 Adet) Ortalama 100 Sayfa Baskı Maliyeti  30 TL
    Tanklı Yazıcılar
Son yıllarda pazarda Epson, Canon, Brother gibi firmalar tarafından Tanlı Yazıcı ismi ile satışa çıkan Mürekkep Püskürtmeli Yazıcılar oldukça fazla tercih görmeye başlamıştır.
Bu yazıcılarda Mürekkep Maliyetleri oldukça düşürülmüş, Ortalama olarak 30 TL’den satılan 4 mürekkep ile 4.000 ila 6.000 sayfa arasında baskı alabilmek mümkün hale gelmiştir. Bu yapıları sayesinde Tonerli Yazıcılardan bile daha az maliyetle daha fazla baskı verme imkanına sahip olmuşlardır.
Ancak bu ürünlerde de tıplı Kartuşlu Modellerde olduğu gibi cihazın 15 günde 1 ayda bir çalıştırılması ve birkaç sayfa baskı alınması zorunludur.  Aksi durumda Mürekkep Donması sorunları gözlemlenebilmektedir. Bu sebeple de Tanklı Modelleri satın almanız durumunda en azından ayda birkaç kez çıktı almanız yararınıza olacaktır.
Bu cihazların fiyatları ise nispeten biraz daha pahalıdır. Ortalama olarak 500 TL’den başlayan rakamlarla satılan modeller Özelliklerine ve Tank Sayılarına göre 2.000 – 3.000 TL seviyelerine çıkabilmektedirler.
  Tanklı Yazıcılar İçin Ortalama Maliyetler
Cihaz Maliyeti  500 TL – 2.000 TL Arası Ortalama Baskı  4.000 – 6.000 Sayfa Mürekkep Maliyeti  120 – 200 TL arası (4 Adet) Ortalama 100 Sayfa Baskı Maliyeti  3.50 TL
    Fatura Yazıcıları
Burada zaten istek tamamen özelleşmiş olacağı için OKİ gibi EPSON gibi markaların Fatura Yazıcıları arasından bir tercih yapmanız lazım. Ancak Şeritli Fatura değilde E-Fatura tarzında fatura kesiyorsanız o zaman Siyah – Beyaz çıktı alabileceğiniz Tonerli Yazıcılar sizin işinizi daha iyi görecektir.
  Fotoğraf Yazıcıları
Günümüzde Canon tarafından üretilen, biraz maliyetli ancak güzel baskı alabileceğiniz, taşınabilir fotoğraf yazıcıları birçok noktada satılmaktadır.
Ancak son dönemde özellikle Tanklı Yazıcılar ile birlikte Canon ve Epson firmaları Fotoğraf Baskısı üzerine oldukça fazla yoğunlaşmaya başlamışlardır.
Son çıkan 6 Tanklı modeller ile birçok fotoğrafçı anlık baskı alması gereken noktalarda baskı alarak satışını yapmakta ve sorun yaşamadan hizmet vermektedirler. Bu sebeple de bu ürünleri de tercih edebilir ve Normal Baskı ile Fotoğraf Baskısını tek makinadan çözebilirsiniz.
    Editörün Önerisi
Eğer bir şirket iseniz, genellikle Siyah-Beyaz baskı alacaksanız, anlaşmalı bir Dolum Firmanız varsa uygun marka ve modele sahip Tonerli Yazıcı almanız mantıklıdır.
Aynı şekilde Renkli ve Siyah-Beyaz baskı alacak bir şirket iseniz Renkli Tonerli modellere ya da Tanklı Yazıcılara bakabilirsiniz.
Ev kullanıcı iseniz, Siyah-Beyaz çıktı sizin için yeterli ise, gerektiğinde 2-3 ay yazıcı hiç açılmayacaksa o zaman Tonerli Modeller size göredir.
Okul veya Dershane gibi ortamlarda kullanılmak için alınacak olan yazıcılar genellikle Tanklı Yazıcı olacaktır. Çünkü yazıcılar dönem için de gerek sınav kâğıdı gerekse de farklı baskılar için sıkça kullanılacaktır ve baskı maliyetleri uygun olmak zorundadır. Ancak yaz aylarında 2-3 ay cihazın çalışmaması durumunda Mürekkep Donması sorunu yaşanması ihtimaller arasındadır.
Evde kullanımlarında ise, günlük olarak baskı almak durumunda iseniz, renkli çıktıda lazım olacaksa bu durumda Tanklı Yazıcılara bakmanızı öneririm. Çok maliyet yapmak istemiyorsanız, çok uzun süreli kullanmayacaksanız, bir anlamda Kullan – At şeklinde bir yazıcı almak istiyorsanız Mürekkep Püskürtmeli yazıcı bakabilirsiniz.
  Marka Önerisi noktasında ise zaten pazarda çok fazla marka olmadığı için bir kesinlikle şunu alın önerisi yapmayacağım.
Epson, Samsung, HP, Canon, Brother gibi markaların ürünleri oldukça başarılıdır.
Tonerli’de HP veya Samsung tercih edebilirsiniz. Samsung ürünlerinin bazılarında Çip olması sebebiyle tercihinizde dikkatli olmanızı öneririz.
Mürekkep Püskürtmeli yazıcıda pazarda genelde HP markalı ürünleri bulabiliyor olacaksınız.
Tanklı Yazıcılarda ise Epson, Canon ve Brohter markalı ürünler şu aralar satışı yapılan ürünlerdir.
    Yazıcı Satın Alma Rehberi üzerinde yer almasını istediğiniz diğer konuları da bize YORUM sekmesi üzerinden ulaştırabilirsiniz.
Teknoloji ve Mobil Yaşam Rehberi Yazıcı Satın Alma Rehberi (Tonerli Yazıcı - Mürekkep Püskürtmeli Yazıcı - Tanklı Yazıcı)
0 notes
Engelli Çocuğa Sahip Ailelerin Farklı Olduğu 8 Durum
Tumblr media
Özel ihtiyaçlı çocuğu olan ebeveynler, çoğu alanda diğerleriyle neredeyse aynıdır. Hepimiz için manâsı farklı olsa da, çocuklarımız için her zaman, her şeyin en iyisini diliyoruz. Hayatta başarılı olmalarını istiyoruz ve bunları yaparken de her zaman mutlu ve sevildiklerinden emin olmalarını temenni ediyoruz… Fakat kimi hususlarda, özel ihtiyaçlı çocuğu olan ebeveynler diğerlerinden ayrılıyor. Bazı mevzular hakkında fazla yumuşak olabiliyoruz. Ne zaman savaşıp savaşmayacağımıza çok kolay karar veriyoruz. Bazen sükunet, belirli kural ve beklentileri es geçmeye değer oluyor.  Ve ilgilenecek daha önemli dertlerimiz olduğu ve bu şeyler enerjimizin büyük bir kısmını aldığı için, küçük şeyler pek de önemli olmamaya başlıyor. Oğlum daha çok küçükken bir çikolatalı süt bağımlısıydı. Utancımdan yerin dibine giriyordum, çünkü çocuklarım olmadan önceki eleştirel dönemimde, çocuklarımın tam buğdaylı, organik, işlenmemiş gıdalar yiyip, şekersiz bir diyetle besleneceğinden emindim. Fakat sonra, oğlum hastalandı ve işler biraz korkunçlaştı. Bu dünyada, bizimle daha ne kadar vakit geçirebileceğinden emin değildik. Ve aklınızın bir köşesinde o gitmeyen korku ile yaşadığınızda, çocuğunuzun ne kadar çikolatalı süt içtiği pek de umrunuzda olmuyor. Yalnızca mutlu zamanlar yaratmak ve hayatın her anından keyif almak istiyorsunuz. Çoğunda bir bardak çikolatalı süt olsa bile! Başka şeyler konusunda da çok katıyız. Çocuklarımızın uyku vakitleri, ev ödevi takvimleri, beslenme biçimleri, ya da yemeklerindeki kırmızı gıda boyası, gluten ya da süt ürünleri bizi çıldırtabilirdi. Önemsiz görünen uyku vakti bile canımızı sıkabilirdi.  Fakat endişemizin ardında muhtemelen çok iyi bir neden var. Örneğin, yeterince uyumamak bir çocuğun nöbet eşiğini düşürebilir ve agresif davranmasını sağlayabilir. Bazen minik bir program değişikliği (örneğin ödevi okuldan döndüğü gibi değil de akşam yemeğinden sonra yapmak) üç saatlik bir öfke nöbetine yol açabilir. Size aptalca görünen bazı şeylere aşırı tepki gösteriyor gibi duruyor olsak da bizim dünyamızda bunun çok iyi bir sebebi var. Fil gibi hafızalarımız var. Hatırlayabildiğim şeyler hep dikkat çekici olmuştur. Özellikle de uzman randevularında 20 soruluk bir oyun oynadıklarında, çocuğumun geçmişini bütün detaylarıyla anımsamam gerektiğinde.  Ameliyat kaç yılında gerçekleşti? Cerrah kimdi? İlaçlar ve dozlar neydi? Sorun değil, hepsini titizce sakladım. Ertesi hafta çocuklarımdan ikisinin de sabah klinik randevuları vardı ve oğlumun öğlen dişçi randevusu, ardından da bir uzman randevusu. Bu randevuların yer ve zamanları dahil tümünü hafızamda ve telefonumda sıkıca saklıyorum. O iş bende! Bir japon balığı gibi de olabiliyoruz. Bazı zamanlar hariç... Çünkü bazen çuvallıyorum. Her şeyin kontrolüm altında olduğunu düşünmeyi seviyorum fakat kesinlikle öyle değil. Üç randevunun olduğu o gün, gerçekleşmesinden 1 hafta öncesine kadar, o güne 3 randevu aldığımı fark etmedim. Randevuların çakışmaması bir mucizeydi.  Bir keresinde işten erken çıktım, oğlumu okuldan aldım ve onu randevuya götürdüğümde; Öğleden sonrası için izin almamıştım ve öğle yemeği saatinde işten çıkarak iş arkadaşlarımın hepsini şok ettim! Ve randevu ertesi hafta aynı gün ve aynı saatteymiş (Randevusunu da almışım). Maalesef hafıza durumu aptal korumalı değil. Fazla iş yüküne yeni bir anlam kazandırdık. Geçmişte, ilk zamanlarda haftada 10 saat terapi (artı gidiş dönüş yolu) ve bir nebze okul dışı aktiviteler, yüzme ve kütüphanede okuma vardı. Ardından bunlara bir de okul öncesi eklendi, ve zamanla ayakta terapi servislerinden taburcu edildik ve birkaç yılda bir minik çaplı ziyaret eder hale geldik. Ayakta tedaviden taburcu edildiğimizde (bu demek oluyor ki çocuğunuz için daha fazla bir şey yapabileceklerini düşünmüyorlar, semptomların hepsi ya da bir kısmı geçti diye bir şey yok) spor aktiviteleriyle aktif kalıp yeteneklerimizi geliştirmeye çalıştık. Yüzme, yarış, okçuluk... Haftalarımız belirsizdi. Ve tabi ki, uzman randevularını atlayamayız; MR’lar, EEG’ler, takipler ve ilaç kontrolleri, diş teli ayarlamaları, ameliyatlar vs. kaosun iyi bir çeşidiydi ve bunları başka türlü de yaşamak istemezdim, fakat bazen cidden yorucu oluyorlar! Aşırı derecede korumacıyız. Sağlık profesyonelleri tarafından çocuğumuzun canının yakıldığını gördük ve “anne lütfen, canımı yakmasınlar!” dediklerini duyduk ve onları gerekli prosedürlerden koruyamadığımız için içimizde bir şeylerin kırıldığını hissettik. Dalga geçme ve zorbalıktan, muhtemelen çoğu ebeveynden fazla endişeleniyoruz.  Arkadaşlar ve aileden insanların çocuklarımıza nasıl davrandığını her an takip ediyoruz.  Çocuklarımız bir yere gittiğinde diğer çocukların gözlerini diktiklerine ya da orayı terk ettiklerine şahit olduk. Çocuklarımıza özel eğitim programları yazılması için, sonra da uygulanması için savaştık! Sabırla okul yönetimini, öğretmeni, doktorları, kasiyerleri ve sokaktan geçen alelade insanları, daha anlayışlı bir dünya yaratmaları için eğittik.  Çocuklarımızda yanlış bir şey yok, fakat toplum sık sık onları olduğu gibi kabul edememe yanılgısına düşüyor. Bu yüzden miniklerimizi (ya da büyüklerimizi) sarıp sarmalamak ve onları o dünyadan korumak istiyoruz! En yakın arkadaşlarımızdan bazıları hiç ama hiç, yüz yüze görüşmediğimiz insanlar. Bu fazlasıyla garip, değil mi?  En yakın arkadaşlarımdan biriyle hiç yüz yüze görüşmedim. Bunlar internette aynı zorluklardan muzdarip ebeveynlerin birleşmek ve birbirlerine yardım etmek amacıyla katıldığı gruplardan insanlar. Anlaşıldığını hissetmek ve benzer tecrübeler yaşayan insanlarla bir şeyler paylaşmak gibisi yok. Çoğunlukla anlaşılmadığımızı hissediyoruz. Ailemiz ve arkadaşlarımız tarafından ne kadar sevilsek ve onları ne kadar sevsek de, birinin hayatını yaşamadığınız sürece o insanın yaşamının nasıl olduğunu anlamak çok zor.  Bazen fazlasıyla duygusal olduğumuzu anlayabiliyorum ve fazlasıyla korumacı. Bu yüzden bazen masumca yapılan yorumlar bizi çileden çıkartabiliyor. Uzun yıllar önce, oğlum henüz çok küçük ve biz de özel ihtiyaçları olan bir çocuğa bakmaya yeni yeni alışıyorken, sevdiğim birine çocuğumun zorluklarını ve ihtiyaçlarını anlatmak için için “engellilik” kelimesini kullandım. Aldığım tepki öylesine can yakıcı ve negatifti ki acısını bugün hala hissediyorum.  “O engelli değil, o kelimeyi kullanma” tarzında bir efekt yarattı.  Anlıyorum, onu seviyorsun, ve onu mükemmelin altında herhangi bir standartta düşünemiyorsun ve aslında öyle yapman da gerekmiyor! Oğlum için engelli ve mükemmel kelimeleri kafamda eşsiz bir uyum sağladı.  O kesinlikle olması gereken çocuk, zorlukları dahil. Read the full article
0 notes
pdokanbal · 6 years
Text
Ev Ödevlerini Yaptırmanın Kolay Yolları
Ev Ödevlerini Yaptırmanın Kolay Yolları
Okul çağındaki çocukların en büyük sorunu; eve geldikten sonra ödevlerini yapmaları için ebeveynlerinin verdiği mücadeledir.
Okulun en büyük gerekliliklerinden biri de ev ödevidir. Özellikle 6-9 yaş arasındaki çocuklar günde en az bir, bir buçuk saat ev ödevi yapmalıdır.
İşte çocuğunuza ev ödevlerini yaptırmanın 6 kolay yolu;
1. Çocuğunuzun ödevlerine bakıp hangisi için kaç dakika ayıracağına siz…
View On WordPress
0 notes