Tumgik
#Hayatta Her Şey Var
estellamila · 1 year
Text
Canım şarap sonrası filozof konuşması çekti. Bilmiyorum çoğu kişide olan bir şey mi bu ama benim ve tanık olduğum bazı insanların değişik bir alkol modu var, bar filozofu modu msmkfekfke içiniz açılıyor kendinizi ve hayatı olduğu gibi görüyorsunuz. Sanki evrenin sırrı kulaklarınıza fısıldanmış gibi, bir anda kendinize fazlasıyla dürüst hale geliyorsunuz ama böyle toksik anksiyöz bir kırbaçla gelmiyor bu dürüstlük, daha çok şefkati koluna takıp geliyor. Kendinize, benliğinizin her yanına şefkatle gelen bir bakış, bazen can yanması hissiyle, bazen de tatlı bir gururla, bu hissin terapötik bir etkisi var bende. Ama alkol kendini hep böyle göstermiyor maalesef, içim karanlıkken beni halihazırda içinde bulunduğumdan daha da karanlık kuyulara atlamaya ikna ediyor.
Alkolün yer yer gelen bu tatlı etkisi bana psychedelic maddelerle yapılan terapiyi hatırlatıyor, biliyorum aynı şey değil tabii ki ama erişme şansım olsa kesinlikle denerdim, ağzımdan neler çıkar çok merak ediyorum ve etkisini görmek istiyorum.
13 notes · View notes
mel-inoe · 17 days
Text
oda arkadaşlarım diyo ki, seni nereye hangi kategoriye koysam asla bilemiyorum kafamda şöyle biri diyebileceğim bi kategorin yok her telden çalıyorsun.
#biliyorum bende koyamıyorum kwşwsösjwlwç#zaten herhangi bir kategoride olacak kadar sığ bir zihne sahip olmamaya çalışıyordum#tek net olduğum konu dinim ve yaratılışım#bunun dışındaki her konuya ihtimal gözüyle bakıp sahiplenmeden yaşıyorum#zorla bir yere ait olmaya da çalışmıyorum#şu hayatla tek ve en sağlam bağım Allah#bunun dışında ne varsa gelip geçici#fikirlerime kadar#işte öyle bir şey#din hariç herhangi bir fikre organımmış gibi bağlanıp vatan gibi savunmak istemiyorum#bence bu fikirlere körlemesine bağlanmak hoşgörüyü ortadan kaldırıyor#fikirler akılla savunulmalı duygularla değil#her türde insanla anlaşabiliyorum aşağı yukarı#anlaşamadığım tek tip vatan savunur gibi agresiflikle fikirlerini savunmaya çalışan tipler#insanları anlamak güzel şey#gelip yargılanmayacaklarını bilerek bana bir şeyler anlatabilmelerini seviyorum#dobrayım yanlışa yanlış demekten çekinmem#yargılamayarak#empati yapıp karşımdaki kişiyi sebepleriyle anlayıp neden yanlış yaptığını ve yanlışın neden yanlış olduğunu açıkladığımda#hep güzel sonuçlar gördüm#biz peygamberimizden güzelliği gördük yargılamayı ya da bağırarak kendimizi savunmayı değil#şu hayatta her şeyin güzel bir alternatifi var#kendini ve fikirlerini savunmanın da öyle#çok konuştum ama agnostik bi arkadaşım var#din konusunda çok agresif ve argümanı olmadan kendisini savunan ve saldırgan tiplerden sanıp beni kışkırtmaya çalıştı bi süre#her mevzuyu sakince argümanlarla açıkladıktan sonra kendi kendine saygı duymaya başladı#artık harbiden iyi ve seviyeli bir arkadaşlığımız var ve din mevzularına eskiden olduğu gibi saldırgan ve sığ şekilde yaklaşmıyor#önyargılarının kırıldığını hissediyorum#öfke belki o anda durumu kırtarmış gibi gözükebilir ama sonuç hiçbir zaman güzel çıkmaz be dostlar#23
1 note · View note
kimmkitsuragi · 2 years
Text
tek sıkıntım şu ki eğer laptopum pazartesiye kadar ölmezse her şeyi yapabilirim evet 👍
0 notes
sessiz-sukut · 9 days
Text
Bir hüzün var gözlerinde ürkek ve heyecan ,sanki anlatmak istediğin ve bir türlü anlatamadigin şeyler sükut eylemiş sin hayatta.
Tumblr media
mutsuzsun : ve mutsuz insanlar yorgun ve kırgın olurmuş, hiçbir şey konuşmamak her şeyi içine biriktirirler, hayatta küs ve dargın olurlar, tıpkı küs çiçekleri gibi.....
Sessiz adam..
163 notes · View notes
layezalll · 4 months
Text
Titriyordu elleri…
Sadece elleri mi?
Yüreği, ruhu, bakışları bile…
Beyni ve yüreği arasında hiç çözülemeyecek bir kan davası hâsıl olmuştu.
Biri diğerini vuracaktı ama kalbi zaten yenilmişti, beyaz bayrak çekmişti aslında tüm uzuvlarına.
Yinede beyni inatla savaşıyordu ve savaşmakla kalmıyor, ruhunu da hırpalıyordu.
Hayatta tekerrüründen en çok memnun kalınan şeydi aslında yaşanan ama.
Aması vardı işte.
Aması vardı.
Amaları vardı hatta…
Tazeyken kendisi, tazecikken hayat önünde yüreği çiçek bahçesiyken, yeşerttiği, emek verdiği aşkları vardı, sırası geldikçe yaşanan aşkları... 
“Bir kez âşık olunur” diyenleri yalanlarcasına sarmaladığı aşkları vardı onun.
Bütün kayıplara rağmen yaşadığı, yaşadıkça çoğaldığı, sonlandıkça büyüdüğü ve zaman geçtikçe özlediği…
Her gün yeniden doğduğu ve belki her gün çokça öldüğü...
Kan ter içinde, sırılsıklam yaşadığı aşkları.
Her mevsimin bahar, her gecenin mehtap olduğu… Pişmanlıkları takılmıştı parmaklarının arasına bazılarının, bazılarının hüznü gözlerinde asılı kalmıştı.
Coşkusu yazılmıştı şiirlerinde çoğunun, bazen de kokusu gelirdi buram buram.
Yılan zehirlerinde yitirmişti son aşkını, istemeden… Unutmak vazgeçmek olurdu yaşamaktan bu kez. Çünkü bu kez aşk her şeydi ve hiçbir şey…
Var olmuşlardan hiçbiri değildi.
Kimsenin bilmediği, duymadığı yaşamadığı bir şeydi.
Ve vazgeçmek yitirmekti nefesini, içtiği sudan, gördüğü güneşten, renkten, düşünmekten vazgeçmekti.
Yılan zehirleri…
Nefesini, düşlerini, kırmızısını, mavisini, yeşilini almıştı… Yaşamıyordu…
Yıllardır nefes alamıyordu…
Ya şimdi…
Neydi yüreğindeki bu koşuşturma?
Bedenini ve gözlerini teslim alan neydi?
Hafiften sarısı çalınmaya başlamıştı güneşin gözlerine. Görüyor muydu yüreği renkleri yeniden yoksa geçmişin hafızasına kazıdığı hayaller miydi?
Portakal çiçekleri mi kokuyordu inceden.
Yanılsaması mıydı yoksa aç ruhunun.
Bir deprem, bir kasırga, tufan belki…
Yangın yerine dönmüştü bedeni de yüreği de.
Beyni olup bitenleri seyretti bir süre.
Alevler sardı dört bir yanı usulca.
Oda sıcaklığında tek bir noktası kalmamıştı ruhunun. Savaş başlamıştı yeniden.
Bu yangın sönmeli, söndürülmeliydi.
Ruhu ısınmış, buzları erimişti yüreğinin oysa.
Neden dursundu yangın?
Rüzgârlar essin kıvılcımlarını taşısındı, tutuşsundu hayat yeniden.
Dörtnala alınsındı nefesler, karışsındı birbirine, gelsindi sevda, açsındı çiçeklerini, pembelerle, allarla açsındı, balonlar iplerinden kopsundu sonsuzluğa.
Portakal çiçeği koksundu yine teni sevdayla karışık. Hesapları dursundu hayatın çarpması, bölmesi, toplaması bitsindi, yanlış çıksındı sonuçları ya da doğru,fark etmesindi.
Titreyen bakışlarıyla titreyen bedenine baktı.
Toprakla savaşan tohumun terini gördü yüreğinde. Güneşe ulaşmak, yedi veren açmak için çiçeklerini, kabından taşan tohumu hissetti damarlarında ve beyaz bayrak çıkardı aşka bir kez daha.
Haykırdı her hücresi beyninin sessizce, bir damla yaş gönderip göz pınarlarına:
“Ya solarsa Sevda Çiçeği! Ya solarsa!” “Ya solmazsa” dedi yüreği, bir de tebessüm iliştirip ucuna… “Ya bu defa solmazsa!”
Yüreğinin rengi sevdaya çalmıştı yeniden.
Ve yeniden çiçekler açtıracaktı teninde.
Ruhu şarkılar söyleyecekti kuşlarla baharda.
Sabahları sevecekti geceyi sevdiği kadar. Yeniden “Vazgeçmenin mümkün olmadığı zamanlarda gelecekti.” şairin istediği gibi.
Titreyen ellerine ilişti gözleri ve titreten sebebe baktı utangaç.
Mırıldandı kendi kendine:
“Bir Sevda Çiçeği daha kurutmayacak bu eller, kitap sayfalarında.”
Tüm sevdaların çiçekleri gönüller dolusu açsın ve hiç kurumasın.
175 notes · View notes
mecnun1cinar · 1 year
Text
SORU POSTU 👻
1-Birinci soruyu soran kişi soru postunu paylaşan kişi hakkında en merak ettiğin şeyi sor
2-Başkası yaptığında başkası adına utanacağın bir şey
3-Gerçek aşk nedir
4-Başka bir gezegende yaşyabilsen bu hangisi olurdu
5-Olmasini istediğin anda olan bir şey oldu mu(keşke bunu dilemeseydim dediğin)
6-Hayatını değiştiren bir olayı anlat
7-Bugün nasılsın ? iyiysen neden kötuysen neden
8-Ff
9-Bir fotoğrafını paylaş
10-Senin için anlamı çok olan ama diğer kişiler için sıradan olabilecek bir şey(senin için neden önemli)
11-Sevdiğin birine söylediğin ve daha sonra pişman olduğun bir yalan
12-Bu dünyada bir şeyi değiştirebilsen neyi değiştirirdin
13-Sonsuza kadar sadece bir günü yaşayacak olsan bunun hangi gün olmasını isterdin
14-Seni hayal kırıklığına uğratan bir olay
15-Tumblrda en sevdiğin 3 blog
16-3 tane sevdiğin kitabı bizimle paylaş
17-Kesinlikle izlemelisiniz dediğin 3 film
18-Hayatta mucizelere inanır mısın
19-İnandığın ama halk dilinde hurafe olan bir şey var mı
20-Sezen aksu'nun dediği gibi : ....... (tamamla)
21-Bir film karakteri olsan bu hangisi olurdu ve neden
22-En sevdiğin çicek
23-En sevmedigin yemek nedir
24-Keşke gerçek olsaydı dediğin bir şey
25-Türk dizi tarihinde en iyi ilk 3 dizi
26-Wp de en son kimle konuştun
27-Yerin dibine girseydim dediğin bir an
28-Mitolojiye inanir misin
29-İnternetsiz bir hayat senin için ne anlam ifade ediyor
30-Kaç tane sevgilin oldu
31-Kıskançlık dozun hangi seviyede
32-Takıntılı olduğun bir durum
33-Senin için vazgeçilmez dediğin bir özellik
34-Karşı cinste dikkat ettiğin 3 şey
35-Hayaller gerçekleştirilmek için mi varlar yoksa gerçekleşmesini her yoluyla izlemek için mi neden?
36-İnsanların bayılarak yediği ama senin nefret ettiğin bir şey
37-10 dakika önce ne yapıyordun
38-Fobin var mı
39-Üşengeçlikte sınır tanimam diyerek yaptığın bir şey
40-Birini çekici yapan 3 şey
41-Sır söyle
42-En son favorilerine eklediğin 3 ürün
43-Ön yargıya sahip olduğun bir şey var mı
44-Sosyal mecra üzerinde gösteriğin kişilik gerçek sen mi yoksa olmak istediğin mi
45-Rahatlamak icin yaptığın bir şey
46-Hayatınızdaki kaç arkadaşınıza gerçekten güveniyorsunuz?
47-İçinizdeki ses son zamanlarda ne diyor?
527 notes · View notes
arrestedlewis · 5 months
Text
kocaman bir dengesizliğin içinde dengede durmaya çalışıyorum. ya çok üzgünüm, ağlamaktan eşyaları parçalıyorum ya da çok mutluyum, gülmekten havalara uçuyorum. çok canlıyım çok ölüyüm, dakikanın dörtte biri kadar ikisi arasında döngüyüm. başkasının hayatını da yaşıyormuş kadar iki kat hayatta hissediyorum ama büyük ihtimalle hiç yaşamıyorum. yedi kat yerin dibindeyim. belki küçük bir hareket beni mutlu edebilir, belki o davranış beni intihara bile sürükleyebilir; bilmiyorum. en yüksekte olabilirim diplerde yaşıyorken, aynı zamanda dipte olabilirim yükseği yaşıyorken. pozitif düşünmemi söylerken bile görünmez hissettiriyor olabilirsiniz çünkü içimdekileri görmüyorsunuzdur zaten. ve en sonunda sevdiklerimi iterken buluyorum kendimi, bunu istemiyordum ki. durmak istiyorum, bunu çığlıklara anlatıyorum ve her şey daha da berbat. yapamazsın, duramazsın. karadelik gibi yutarım her şeyi, üstelik az önce itiyordum her şeyi ve hepsini. birinin sırtına yük olmaktan öteye gidemem belki de, belki de sevilmeyi bile haketmiyorum her şeyden önce. belki de en sevilecek kişiyimdir. herkesten güzelimdir her şeyden önce ve karanlığa dalmadan önce. her şeyi kontrol altına almaya çabaladıkça kayar ellerimden, şimdide olduğumu hatırlatmak için zarar veririm kendime ve hepsi boşa çıkar belki de. aynı döngünün içinde, kendimi bulduğum anda kaybolmuşumdur çoktan. hayatta olduğumu kanıtlamakla geçer zaman ve bunu haketmişimdir zaten, istemiyordum hatta. çivi gibi çakıldığım düşünceler beni bir anlık güvende hissettiriyor olabilir, sonrasında kabusun ortasına uyanıyorum ve yaslanacak bir kapım bile yok. her şey çok zor ve gerçek benimle karşılaşmanızı istemem ama işte buradayız. bu gerçek ben, karanlık, sevilmemeye inandırdığım, stabil olmayan ben. gerçekte kimim bilmiyorum aslında, şimdilerde bunun için çabalamıyorum da. nasıl olduğumu anlatmak zor ve büyük bir felaket gibi görünüyor olabilirim ama kimin umrunda, işte bu benim. yok etmeye alıştırılmış birisi, var olmaya çalışırken. bana ulaşmak çok zor, ben bile kendime el uzatamıyorum, karanlığın ortasında kamufle oluyorum. gerçek düşmanım hangisi, bu karanlık mı bilmiyorum. kendimi yok etmeye çalışıyorum sadece nasıl yapılır bilmiyorum. ama direniyorum. deniyorum, ölmekten başka seçenekleri ve ölmeyi. ben üç boyutlu muyum yoksa bir kağıt kadar ince ve görünmez miyim, bilmiyorum. bilmiyorum, belki de ruhtan öte hiçbir şey değilimdir. belki de hiçbir şeyi haketmiyorumdur. belki de artık ölmeliyimdir. bilmiyorum.
92 notes · View notes
selin-n · 3 months
Text
Güven bu hayattaki en kıymetli duygulardan biri!
___Bir insanın sana verebileceği en güzel şey "güven"dir____//
🌿🍀🕊️🌿
____Koru beni. Ve güven bana. Güvenildikçe yaşarım ben.
Ya güvenmezsen?_____//
Demiş Cemal Süreya
____ Bir uzmandan dinlemiştim; karşınızda ki kişi ne kadar çok "güven bana" diyorsa, düşünün biraz ve hatta sakın güvenmeyin demişti...
Tabii bazı şeyler yaşamda yol aldıkça, yaş aldıkça öğreniliyor
🌿🍀🕊️🌿
Ama şu da var ki, "Her zaman güvensizlik göstermek, her zaman güvenmek kadar büyük bir yanlışlıktır" demiş Goethe.
🌿🍀🕊️🌿
İyi kalpli insanlar her zaman çok sever, çok güvenir ve sonunda çok acı çeker.
🌿🍀🕊️🌿
Hayatta iki şeye güveniyorum. Biri aynaya baktığımda gördüğüme, diğeri yukarı baktığımda göremediğime....!!
Tumblr media Tumblr media
Yüce Allah bizleri "iyi insanlar"la karşılaştırsın____// Amin🙏
Bereketli sahurlar efendim🌿🍀
64 notes · View notes
fecir · 1 year
Text
Birini ezip geçtiğinizde sadece hayatta kaldı diye güçlenmiş sayılmıyor. Diğer bir deyişle, öldürmeyen şey her zaman güçlendirmiyor. Alınan yaranın, ömür boyu farklı durumlarda sızlamaya devam ettiği bir şekli de var. Kesildikten sonra yanlış dikilmiş bir kol gibi.
779 notes · View notes
arbrenu · 11 months
Note
ayzerin okurlar tarafından fazla üstüne gidildiğini düşünüyorum sonuçta oda nova gibi krallığı için olması gerekeni yaptı. Yanlış anlama sadece senin kitle değilde insanların kitaplarda filmlerde yada hayatta hep başrol tarafından bakmaları sinir bozucu
Harry Potter ve Game of Thrones benim en sevdiğim seriler ve bu iki seride de gruplar var, birinde öğrenci binaları diğerinde krallıklar. Ben HP’de slytherin, GOT’da Cercei’ciydim ve sonuna kadar Cercei’ci kaldım… hgoi’nin de baş karakterler dışında krallıklar kitabı olmasını istedim hep yani insanların gerçekten evet bu doğru ve ben de böyle yapardım ya da bu haklı dediği karakterleri/krallıkları desteklemesini istedim. Ama bunun için ben o kadar gelişmiş bir kalem değildim ve karakter bakış açısından yazdığım için her şeyi Nova gözüyle görülüyor genel olarak. Ama sandığınızdan çok daha fazla diğerlerini sevenler de var sadece siz sosyal medyada en popüler şeyi yani Daren’i ve Nova’yı görüyorsunuz aslında. Üçüncü kitabın üzerinde bu kadar durmamın ve çalışmamın sebebi de bunun çok karakterli bir kitap olması ve benim hepsinin üzerinde durmak istemem. Mesela Gecenin daha kolay çünkü orada atıyorum Hükümdarlar’ın derdini anlatmak gibi bir çabam yok çünkü kurgu o yönde değil ama hgoi’de her krallığı ve karakteri anlaşılır kılmaya çalışıyorum. Bu cidden çok zor bir şey çünkü karakter bakış açısıyla yazıyorum… seri ilerledikçe bence taşlar yerine oturacak çünkü daha yeni başlıyoruz diyebiliriz…
166 notes · View notes
ysfogzdgrz51 · 5 months
Text
Hayat seni bazen zor kıldığı anlarda imtihan eder. Dayanılmaz hale gelir insan. Çıktığın yolda engelin üzerine engel yersin, pes etmessin ama ayaktada değilsindir ya hani; kalkmaya çalışmak için çabalarsın. Gücün kalmamıştır hiç ama karanlığın bir an aydınlık olur,son engele tüm yorgunluğunla bir bakarsın bedenindeki acıların hiç hissi bile olmaz. Bir bakmışsın ruhun kanamasına rağmen bastırırsın üzerine yaranın. Acısı tüm bedenini yaksada seni var eden şey asıl yaranın üzerine basıp kalkmak olduğunu anlarsın. Yaran kabuk bağlasada engele takılıp yine kanatırsın, bu senin elinde. Her yara kabuk bağlar ama illaki bir yerde kanar. Artık hayatta olan herşeye şaşırmazsın en azından takılmassın, takılsanda bilirsin her gecenin sabahı olduğunu, her yaranın birgün mutlaka sarsanda kanayacağını. Ve sen hayatın acıyı sevmekten, engellerin yoluna her zaman çıkacağından, vazgeçmemekten ve umudun birgün çıkageleceğinden emin ol. Seni sen yapan şeylerin arkasında dur. Umut her zaman vardır. Düş ama kalkmasını bil. Ruhundaki yaralara inat.
Tumblr media
69 notes · View notes
duzensizimm · 7 months
Text
Ben niye böyle oldum ya. Hiçbir şeye, hiç kimseye tahammülüm kalmamış, kendime bile. Hayatımı düzene sokayım diyorum bir yerden tutuyorum diğer yer dağılıyor, bir yeri toparlıyorum düzene sokuyorum tamam diyorum artık dağılmaz arkamı dönmemle oranın dağılması bir oluyor. Dikiş tutturamıyorum sanki hayatta. Ayakta tutamıyorum hiçbir şeyi her şey düşmeye meyilli ayakları tutmayan yaşlılar misali. Hayatında biri var mı diyorlar hayatım mı var ki diye düşünüyorum. Kimseye güvenemiyorum, aynadakinine bile... kimseyi hayatıma alamıyorum dengesiz düzenime kimse ayak uydurmak zorunda değil diye. Düzenim yok genel anlamda. Ne uyku düzenim var ne yeme düzenim var ne de başka bir düzenim var. Düzen bağımlısı olan benim artık düzenim yok. Eskiden her şey zamanında yapılmalıydı şimdi o kadar çok erteliyorum ki yapacağım şeyi unutuyorum ha unutkanlık demişken kendimi bile unutabilecek bir unutkanlığım var sanırım artık doktora gitmeliyim. Her neyse, ne diyorduk? Heh düzen.. takıntılıyım evet bir şeylere takıntılarım devam ediyor ama yerine getirmekte bazen zorlanıyor kendime kızıyor kendime sinirleniyorum bu sefer. Sinir demişken eskiden biriktirir toplu sinirlenirdim şimdi en ufak bir şeye bağırıp çağırıyorum dedim ya tahammülüm kalmadı. Huysuz yaşlılar gibiyim, kafam ses kaldırmıyor, kalabalığa gelemiyorum, sürekli yüzüm asık, hiçbir şeyden memnun olmuyorum. Yeni bir şeye başlayayım diyorum en fazla iki gün sürüyor oysa eskiden bir hevesle başlardım yeni bir işe sonuna kadar da giderdim. Bana ne oldu böyle bilmiyorum ama galiba artık toparlanmam gerekiyor. Bana ne oldu bilmiyorum ama bu şekilde devam edemem onu biliyorum.
68 notes · View notes
murat-o41 · 10 days
Text
KARIM İÇİN UNUTULMAZ BAYRAM (1)
Merhaba, başımıza gelenleri anlatmadan önce kendimden ve karımdan biraz bahsetmek isterim. Ben 34 yaşında, 1.69 boyunda biraz göbekli ve özel bir şirkete çalışan biriyim. Karım 27 yaşında 1.70 boyunda ve 54 kiloda olan çok güzel ve alımlı bir bayandır. Aşık bir çiftiz ve biri birimize çok sadığız. Karım gibi çok güzel bir bayanla evliği olduğum için kendimi çok şanslı sayıyorum çünkü benim standartlarımın ve hayallerimin çok üzerinde bir bayandır.
Bizi tanımayanlar gördüğü zaman, "adama bak birde sahip olduğu karıya bak", dedirten bir önyargı var. Ancak, bizi tanıyanlar ne kadar iyi kalpli, sevecen, dürüst ve mütevazı bir çift olduğumuzu biliyorlar. Karımı da bu yönüm etkilemiştir ki benimle evlendi. Çok uyumlu bir çiftiz çünkü ben biraz saf ve çekingen bir yapıya sahibim, buna benzer olarak da karım çok saf ve utangaç bir karaktere sahiptir. İşte bu yüzden çok iyi anlaşıyoruz, yani kafa yapımız aynıdır.
Ancak, bu durum karşısında iyi niyetimiz her zaman saflığımızdan dolayı suiistimal edilmiştir. Özelikle para konusunda çok kazık yemişiz. Bazen karımla birlikte bildiğimiz halde kazık yemişiz çünkü ben çekingenliğimden itiraz edememişimdir karımda utangaçlığından tepkisiz kalmıştır. Ama sağ olsun dostlarımız ve ailemiz bizi bu tarz konularda hiç yalnız bırakmıyor ve onların destekleriyle ve tavsiyeleriyle engelleri aşıyoruz, bu nedenle onların sözlerine çok sadığız.
Karımın utangaçlığı biraz aşırı olduğu için zaman zaman ben bile ona cesaret verip daha atılgan ve girişken olması için çabalıyorum. Örneğin, karım dans etmeyi çok seviyor, özelikle oynak bir hava çalsın hemen kalkıp kıvırır. Ancak bunu evde sadece ikimiz olduğu zaman yapar, yani yanımızda ailemiz veya arkadaşımız dahi olsa hayatta onların önünde dans edip kıvırmaz. Sonra, yeni insanlarla tanışmaktan çok çekinir ve utanır, insanlardan çok uzak durur ve karımı tanımadıkları için çok soğuk bir insan olduğunu düşünürler.
Hâlbuki karımı iyi tanıyanlar, ne kadar cana yakın ve sempatik bir insan olduğunu bilirler. İşte bu nedenle bende karımı hep yeni insanlarla tanışmasını ve sohbet etmesini teşvik ederim. Karımın çok utandığı bir diğer nokta ise, kıyafet konusudur. Kıyafet konusunda karım tutucu giyinmeyi tercih eder. Yani çok kapalı giyinmez fakat mini etek veya dekolteli kıyafetler giymekten çekinir. Vücudu ve bacakları ne kadarda uygun ve harika olsalar da onları göstermekten çok utanır. Kendide bu zayıflıklarının farkındadır ancak yetiştiriliş tarzından dolayı yeterince özgüven sahibi olamamıştır.
Oysa kendide yerine göre güzel modern ve açık kıyafetler giymek ister. Üstelik yeni insanlarla tanışıp sohbet etmek ve eğlencelerde kalkıp oynamak, dans etmek ister, fakat bunu yapabilmesi için kendine biraz güvenmesi gerektiğini benim kadar o da çok iyi biliyor.
Karımın benden bile çekindiği utandığı bazı konular var. Karımla cinsel hayatımız çok renkli değildir, yani çok seksi ve etkileyici olduğu halde çok sıradan ve basit bir seks hayatımız vardır. Bu yetmezmiş gibi evlendik evleneli karım bana vajinasını bile hiç göstermemişti, karımı hayatımda hiç tamamen çıplak görmemiştim. Bu durumu kimse bilmiyor çünkü bilseler herhalde bana çok gülerlerdi.
Karıma soracak olsaydın, seks hayatımızdan memnundu, yani benim 13 santimlik aletim onun ufacık ve daracık amını tatmin ediyordu, zaten o kadar bir dardı ki daha büyüğünü hayal bile edemiyordu. Karımla sevişmelerimiz pek uzun sürmez, yani ben onun o müthiş daracık kaygan amına birkaç girip çıkmamla dayanamayıp boşalıyorum, karım ise orgazmımın nasıl bir şey olduğunu bilmediği için bunun yeterli bir haz olduğunu düşünüyordu.
Dediğim gibi bir tek misyoner pozisyonunda kısa süreli sevişmelerimiz olurdu, yani hayatında hiç ağzına almamış, eliyle hiç oynamamış, göt deliğini hiç göstermemiş dokundurmamıştı. Göğüsleri hariç vücudunu bile bana hiç yalatmamıştı, tabi göğüslerini bana yalatması oldukça tatmin ediciydi. Buna da şükür ediyordum ve yetiniyordum çünkü gerçekten çok harikadırlar. Karımın göğüslerine bayılıyorum çünkü gayet sert ve diridirler, üstelik o pembe sert göğüs başları iri ve tahrik edicidirler.
Bazen dışarıda olduğumuz zaman karım farkında olmadan göğüs uçları sertleşiyor ve kalın sutyen giydiği halde kıyafetinin altından bir üzüm tanesi gibi belirgin oluyorlar. Bu gerçekten çok tahrik edici bir görüntüye dönüşüyor, üstelik yabancı erkeklerinde çok ilgisini çekiyor fakat karım fark etmediği için bende ona söylemiyorum. Karıma karşı başka erkeklerin bakışlarından rahatsız olduğum halde huzursuzluk olmasını istemediğim için susup kalıyorum, onlarda çaktırmadan karımın her yerini süzüyorlar.
Karımın bir konuda zaafı var o da aşırı intacı olmasıdır. Bu nedenle karımın doğru sandığı bir şey hakkında iddia etmek veya onu bir konuda başarısız olabileceğini söylemek onu çok kızdırır ve inadından dolayı aksini yapıyor veya kendini kanıtlamak için benimle tartışır. Fakat yinede sonunda biri birimizi anlayışla karşılar biri birimizin fikirlerine saygı duyarız. Karımın hep kötü ve zayıf yönlerinden bahsettim ancak kendiyle ilgili iyi yönleri de var tabi.
Bir kere kendine müthiş özen gösteriyor, yani kuaföre gitmesi, cilt bakımı, vücut bakımı, ağda, manikür pedikür. Bu tarz şeyleri hiç ihmal etmez ve bir o kadar daha güzel ve çekici oluyor. Sonra, çok iyi kalplidir, insanları hiç kırmaz ve her zaman yardımcı olur. Yani ortak çok iyi yanlarımız var eşimle. Dediğim gibi, eşimin tek zayıflığı saf, utangaç ve inatçı olmasıdır.
Başımıza gelenleri anlatmaya gelince, her şey bayramda olmuştu. Şeker bayramı yaz mevsiminin sonuna doğru denk gelmişti ancak hava yinede çok güzel ve sıcaktı. Bayramda her zaman yaptığımız gibi, tüm aileyi gezerek büyüklerimizin ellerini öpecektik. Bilindiği gibi, adet olarak bayram için herkes yeni ve hoş giysiler satın alır ve bayramda giyer. Bayramdan bir gün önce eşim kuzenleriyle alışverişe gitmek için benden para istemişti, bana ve kendisine bayram kıyafeti alacaktı.
Açıkçası, ben pek alışveriş olayından hoşlanmadığım için işime de gelmişti. Akşama karım eve geldi ve aldıklarını bana bir bir göstermeye başlamıştı. Önce bana aldıklarını çıkardı poşetlerden, güzel bir gömlek ve pantolon, yeni iç çamaşır, çorap ve güzel bir kemer almıştı. Kendine aldıkları beklentimin dışındaydı, hatta çok şaşırmıştım. Kuzenlerinin ısrarı üzerine kendine, normalde cesaret edipte giymeyeceği tarzda çok şık ve seksi siyah mini bir elbise almıştı.
"Hadi giy de göreyim" dedim eşime fakat o da "şimdi olmaz, bayramda görürsün" dedi. Bu elbiseyi giyeceğine pek inancım yoktu fakat ardından bana yeni aldığı iç çamaşırlarını gösterdi ve o zaman bunları mutlaka giymesi için dua etmeye başlamıştım. Yine hiç tarzı olmayan ve hayatta giymediği fakat aşırı seksi bir çift iç çamaşırı almıştı. O an içimden kuzenlerine helal olsun dedim ve nasıl ikna ettiklerini merak ettim. Tabi almasına almıştı fakat önemli olan gerçekten giymesiydi.
Eşim set olarak gerçekten inanılmaz bir tanga ve sutyen almıştı kendine. Rengi kırmızıydı ve tanganın ön üst tarafı oldukça düşük beldi. Dantel işlemeliydi ve önünden alt tarafına doğru indikçe danteller ince kırmızı şeffaf bir kumaşa dönüşüyordu. Yani belli ki giyse karımın amını net bir şekilde görebilecektim. Elinde tutuğu bu ufacık hassas ve narin iç çamaşırın arka kısmı tamamen incecik bir ipten oluşuyordu ve yan taraflarından da bağcıklar vardı.
Bunu giyse gerçekten çıldırabilirdim çünkü karımı hiç böyle bir şey giyerken görmemiştim, üstelik çok daha utanç verici bir durum vardı, karımın amını daha önce hiç görmemiştim. Yani onu şeffaf bir kumaşın içinden görmem bile, benim çıldırmama yeterli olurdu kesin. Diğer elinde tutuğu sutyen ise daha farklı değildi. Oda aynı şeffaf kırmızı tülden oluşuyordu ve üzerinde yer yer de kırmızı dantel işlemeler vardı.
Boyut olarak normalden daha küçük dar bir şeye benziyordu ve sadece arkadan kopçalıydı. Karımın bana gösterdikleriyle gerçekten çok heyecanlanmıştım fakat bana bunların kendine özel olduğunu ve benim görmemden utandığını ve sadece bayramda giyeceğini söyleyerek zevkimi kursağımda bırakmıştı. Yinede bayramda kıyafetinin altında bu büyüleyici iç çamaşırları giydiğini bilmek beni heyecanlandırmaya yetiyordu. Son olarak, yeni aldığı siyah parlak rugan deri kaplamalı oldukça uzun topuklu şık ve zarif bir ayakkabı almıştı.
Ertesi sabah bayramın ilk günüydü ve bayramın vereceği mutluluk ve heyecanı yerine daha çok karımın giyecekleri beni heyecanlandırıyordu. Sabırsızlıkla oturma odasında karımın hazırlanıp yanıma gelmesini bekliyordum. İçimden bir ses, kesin bayram kıyafetlerini cesaret edip giyemez diyordu fakat öbür yandan da giymesi için dua ediyordum. İşte o an gelmişti ve Allah dualarımı kabul etmişti. Karım gerçekten beni bir kez daha şaşırtarak o alışık olmadığı muhteşem kıyafetini giymişti.
Üzerindeki mini siyah elbise sanki kendisi için özel olarak dikilmişti, yani bir elbise bu kadar yakışabilirdi bir insana. Giydiği elbise straplez olduğu için omuzları ve sırtının üst kısmı çıplaktı, göğüslerini ise kumaş sıkıca sarıyordu. Daracık siyah ipek kumaş ince bellini de sıkıca sararak kalçalarına kadar iniyordu. Dar parlak kumaş tam kalçalarının üzerinde biterek karımın yuvarlak poposunu sımsıkı kavramıştı. Kalçalarının tam bittiği yerden ise 10 santim uzunluğunda büzgülü ve kabarık bol bir kumaş etek ucunu tamamlıyordu. Açıkçası eşimin açıkta olan o seksi ve biçimli bacakları tüm cömertliğiyle göz kamaştırıcıydı.
Bayram elbisesini tamamlayan ise yeni aldığı yüksek topuklu ayakkabılarıydı. Karım genelde çok yüksek topuk giymezdi fakat bu sefer kendine 13 santim uzunluğunda oldukça iddialı bir topuk seçmişti. Uzun topuk sayesinde karım benden çok daha uzun olmuştu ve parmak ucunda duruyormuş gibi görünüyordu. Topukların uzunluğu karıma daha önce hiç fark etmediğim bir seksilik katmıştı çünkü bacakları daha bir şekilli ve kalçaları daha da bir dikleşmişti. Parmak ucu kapalı olan bir ayakkabıydı ve üzerindeki deri çok parlak ve kaliteli görünüyordu.
Kapalı bir ayakkabı olmasına rağmen yan tarafından ayak kavisi çok net ve hoş görünüp yukarı çıktıkça ince zarif ayak bileği bu modern ayakkabıya çok iyi uyum sağlıyordu. Ayaklarına oje sürüp sürmediğini bilmiyordum fakat ellerinde kırmızı oje vardı. Dudaklarına da kırımızı parlak bir oje sürüp hafif birde makyaj yapmıştı. Açık dalgalı saçlarıyla resmen Afrodit gibi olmuştu. Çok büyülenmiştim fakat bir yandan da ikimiz için değişik bir deneyim olacağından biraz çekingendim.
Karıma hayranlıkla bakarak, "sen emin misin, bu kıyafetle dışarı çıkabileceğine gerçekten inanıyor musun?" diye sordum. Bu söz ağzımdan çıkana kadar karımın yüzünde korkak ve utangaç bir ifade vardı fakat sözümü bitirir bitirmez yüzündeki ifade değişerek "tabi ki eminim, niye inanmayacakmışım?" diye kızgınca cevap verdi. Belli ki inatçılığı ağır basmaya başlamıştı. Bir anda karıma büyük bir özgüven gelmişti ve çıkmak için hazır olduğunu belirti.
Benim açımdan bir sorun yoktu nasılsa ailemizle olacaktık. İlk durağımız nenemler olacaktı o yüzden arabaya binerek köye doğru yol almaya başladık. Arabada giderken ister istemez gözüm karımın o muhteşem bacaklarına kaçıyordu, karım ise yolumuz uzun olduğu için dinlenme amaçlı gözlerini biraz kapamıştı. Köye vardığımızda öğlen olmuştu, nenemizin ve dedemizin elini öptükten sonra onlarla biraz oturup tekrar yolla çıkacaktık. Allahtan ki ikisinin de gözleri çok iyi görmüyordu ve karımın modern kıyafeti için rahatsız edici bir yorum yapmamışlardı çünkü yaşlılar genelde bu tarz konularda biraz geri kafalı olabiliyorlar.
Köyde fazla kalma niyetimiz yoktu çünkü burada sadece yaşlılar yaşıyordu ve yapacak pek bir şey yoktu, yani uzun süre kalmak sıkıcı olabilirdi. Üstelik karnımız acıkmıştı ve nenemizin bize sunabileceği yemek pek de iştah açıcı değildi. Tam kalkmak üzereydik ki uzaktan müzik sesleri ve coşkulu bağırmalar duymaya başladık. Köy hiç modernleşmediği için ve şehre çok uzak olduğu için tüm gençler şehre göç etmişti ve zaman içerisinde köyde sadece yaşlılar kalmıştı.
Birkaç orta yaşlı aile vardı fakat onun haricinde bizim nesil hiç yoktu. Köyde gençlerin olmadığını bildiğim için şaşırarak dedeme "bunlar kim, ne yapıyorlar?" diye sordum. Dedem, köyün eski yollarını ve kaldırımlarını yenilemek için bir ekip gönderildiğini ve bayram için taverna gibi bir şey düzenlediklerini söyledi.
Karım müzik ve eğlence seslerini duyunca "hadi bizde gidelim" dedi. Karımı bu isteğinden vazgeçirmek için "ne yapacağız tanımadığımız adamların içinde, üstelik senin için uygun bir ortam olmaz" dedim. Karım "ne demek uygun bir ortam olmaz!" diye kızdı, sonra dedeme dönerek "Dede, karıları yok mu bu adamların?" diye sordu. Dedem, "herhalde vardır, birkaç ay bizim bu dağın başında kalacaklar, karısız ne yapalar bu kadar zaman, üstelik bu tarz eğlencelerde dansöz de çağırılır" dedi.
Dedemin söylediklerinden sonra gitmemek imkansız hale gelmişti. Son bir kez daha şansımı denemek için, "ya şimdi sen dans etmek istersin sonra utanır edemezsin içinde kalır" dedim. Bunu söyleyerek maalesef karımın inat damarına basmış oldum çünkü artık utanmadığını ve kesinlikle dans edeceğini söyleyerek benim yanıldığımı göstermek istedi. Dedemdin söylemesine göre gerçekten adamların eşleri de varsaydı benim için sorun olmazdı, üstelik dansöz izlemekte işime geliyordu.
Karım köy yollarında yüksek topuklarıyla yürümesi zor olacaktı o yüzden arabamıza binerek öbür mahallede eğlencenin olduğu yere kadar sürdüm. Adamların taverna gibi düzenledikleri yer eskiden Ahmet Dayının lokantasıydı. Eskiden bu lokantanın etrafı ağaçlar, çitler ve çiçeklerle çevrili olup ortasında masalar düzenlenirdi fakat Ahmet Dayının vefatından sonra yıllarca kullanılmadığı için çitler kesilmemiş, çiçekler kurumuş ve her tarafta otlar çıkmıştı. Anlayacağınız bir harabeye dönüşmüştü.
Üstelik bu adamlar çevre bakımı için kullanacakları malzemeleri saklamak için bu mekanı ambar olarak kullanıyorlardı çünkü içerisinde moloz, kereste parçaları, çimento torbaları, kum, çakıl, ne ararsan vardı. Ancak, bu özel gün için eskiden dans pisti olan kısma adamlar masalar kurmuş üzerinde meze ve içkiler koymuşlardı. Oturacak sandalye yoktu o nedenle adamlar ellerinde içki bardaklarıyla masanın etrafında coşkuyla bağırıp dans ediyorlardı. Yan taraftaki uzun ahşap parçalarının üzerine ise bir müzik çalar koymuşlar sesi sona kadar açılmış oyun havsı çalıyordu.
Eşimle giriş kısımda durarak bu ortamı yarım dakika kadar izledikten sonra kalabalığın içinden bir iki kişi biz fark etti ve bir anda müziğin sesi kısıldı. Herkes şaşkınlıkla önce bize baktı sonra dönüp kendi kendilerine baktılar ve gülümseyerek bizi aralarına katılmamız için davet ettiler. Açıkçası hayal kırıklığına uğramıştım çünkü etraf çok berbattı ve 12 tane erkek haricinde hiçbir bayan yoktu, üstelik dansözde yoktu.
Davetleri karşısında ben rahatsız etmek istemediğimizi söyleyerek ayrılma niyetindeydim ancak adamlar hemen yanımıza yaklaşarak ısrarla aralarına katılmamızı istediler. Karımın kulağına yaklaşarak, "hemen gidelim, sana göre bir yer değil burası" diye fısıldadım. Tabi karım muhalefetliği üzerindeydi ve "hayır bizde katılıp eğleneceğiz" deyip beni zor durumda bıraktı. Adamlar çocuk gibi sevinmişlerdi ve bizi oynadıkları alana davet ederek meze ve rakı ikram ettiler.
Ben içmemeyi tercih ettim, üstelik oyun havası ve dans etmekte pek bana göre değildi o yüzden masaların tam önüne müzik çaların olduğu tahtalarının üzerine oturdum ve izlemeye başladım. Adamlar birleştirmiş oldukları iki üç tane masanın etrafında çember oluşturmuş ayakta duruyor arada meze atıştırıp içki yudumluyor ve aynı anda da şarkı söyleyerek kıvırıyorlardı. Karımda aynı şekilde bana yakın olan kısımda aralarına katılmış arda bir hiç alışık olmadığı rakı bardağından bir yudum alıp ayakta müzik eşliğinde sallanıyor ve mutlu bir şekilde el çırpıyordu.
Belli ki kıvırmak için utanıyordu fakat bu bile onun için büyük cesaretti. Gruptan iki tane arkadaş yanıma yaklaştı ve kolumdan çekerek benimde dansa katılmamı istediler fakat ben ısrarlarına rağmen burada oturup seyretmeyi tercihe ettiğimi söyledim. Bu iki adam yanıma gelmişken eşleri nerde olduğunu da sormadan edemedim.
İki adamda "ne karısı ağabey, iki aydır buradayız karı yüzü görmedik" diyerek yanımdan ayrıldılar ve tekrar eğlencelerine devam ettiler. Gerçekten sandığım kadarda kötü bir ortam değildi, yani herkes keyfine bakıyor şarkı söylüyor coşuyordu, tabi ilgi noktası karım olduğu için tüm gözlerde onun üzerindeydi fakat bu gayet normaldi. Sanırım rakı karımı biraz cesaretlendirmişti çünkü bir ara karım müzikten sesini duyurabilmek için "dansöz nerde!" diye coşkulu bir şekilde yüksek sesle sordu.
Adamlar "yenge kusura bakma dansöz çağırdık fakat gelemedi, bizde senin kadar üzgünüz" diye yanıt verdi. Bu durumdan en az bende onlar kadar üzgündüm çünkü benim için tek eğlendirici kısım dansöz olacaktı. Karımın sorusundan cesaret alan adamlar "yenge, bu güzel günümüzde ağabeyde izin verirse dansöz yerine sen oynayıp kıvırmaz mısın bize?" diye sordular. Adamlar onay için bana doğru baktılar, tabi ben oralı olmayınca tekrar heyecanlı ve istekli gözleriyle karımın ağızdan çıkacak cevabı beklediler.
Açıkçası ben pek müdahale etmek istemiyordum çünkü kimseyi kızdırmak istemiyordum, nedeni şu ki, ne kadarda uyumlu ve iyi niyetli olsalar da görünüş olarak hepside iriyarı ve hırçın bakışlıydılar, üstelik çokta kalabalıktılar. Ayrıca, nasıl olsa karım utanıp kabul etmeyeceğini biliyordum o yüzden içim rahattı. Ancak, karım hiç beklenmediğim bir cevap verip, "yaa canınız sağ olsun, ben gönüllü dansöz olurum, nasılsa bugün bayramdır" dedi ve oynak hava eşliğinde kıvırmaya başladı. Adamlar sevinçten "HEEEYYYYYTTT BEEEEE!" diye bağırarak çılgınlar gibi el çırpmaya başladılar ve karıma masaya çıkıp gerçek bir dansöz gibi orada kıvırması gerektiğini söylediler.
Ne karıma ne de kendime inanamıyordum, karım sırf iyi niyetten yapıyordu bunları ve sanırım kendini cesur ve özgüveni yüksekmiş gibi ispatlamaya çalışıyordu. Ben ise yine pısırıklığıma yenik düşmüştüm. Karımın masaya çıkması için adamlar hemen masanın ucuna çimento torbalarını dizerek basamak haline getirdiler ve karım dengesini sağlayabilmesi için onu elinden tutarak masaya çıkardılar.
İnanılmaz bir şekilde karım tüm güzelliği ile masanın üzerinde herkesin önünde dans etmeye başlamıştı. Mini elbisesi sayesinde çıplak bacakları adamların tam göz hizasındaydı ve karım podyumdaymış gibi tüm çapkın gözler yine onun üzerindeydi. Adamlar öyle bir coşmuştu ki masanın hiçbir yanında boş yer kalmamıştı ve ben oturduğum yerden sadece eşimin omuzlarından yukarısını görebiliyordum. Oturduğum kereste yığının üzerinden kalktım ve karımı daha net görebilmek için adamların arasına girmeye çalışıyordum fakat adamlar o kadar coşmuşlardı ki beni veya çabalarımı bile fark etmemişlerdi.
Adamların arkalarında durarak aralarından karımı görmeye çalışıyordum fakat bu çabama rağmen sadece adamların karımla ilgili yaptıkları yorumları duyabiliyordum. Adamın biri arkadaşına "Lan, bacaklara bak taş gibi" demişti, bir başka adam ise "amına koyum ben böyle karının, o kıvıran göte bak, göte". Karım müziğin yüksek sesinden ve adamların coşkulu bağırmalarından bu yorumları Allahtan duymuyordu ancak adamlar benim duyduğumu da bilmiyordu, gerçi bilseler bile bu saatten sonra beni pek sallayacaklarını sanmıyordum.
Karımı görebilmek için adamların arkalarında gezmeye başladım ancak görebilme yerine sadece karımın güzelliği ve vücudu ile ilgili kaba yorumlar duyuyordum ve buda beni çok korkutuyordu. Yine bir başkası hayranlıkla karımın ayakkabılarına bakıyordu ve yanındaki arkadaşına "Lan, karının ayak bileklerinin güzelliğine bak, şu ayak kavisine bak, kim bilir bu ayakkabının içinde ne güzellikte ayaklar var, vallah çok merak ediyorum" diyordu. Yanındaki arkadaşı ise, "sen onu boş ver Lan, kim bilir nasıl bir mal, nasıl bir am taşıyor bu hatun kıyafetinin altında" demişti.
Kulaktan kulağa "karı bir içim su, ölünür bu karı için, bir amına koyabilsem ne olurdu yani, sabaha kadar yalarım Lan ben bu karının amını, amını götünü sikim ben bunun" gibi birçok yorumlar dolaşıyordu ve karım bunlardan habersiz bu aç kurtlara göbek atıyor o muhteşem kalçalarını kıvırıyordu. Bunları duydukça ben daha da ürküyordum daha da çaresiz kalıyordum. Ne yapacağımı bilmiyordum ve duyduklarımdan haberim yokmuş gibi gidip tekrar dizili tahtaların üzerine oturdum.
39 notes · View notes
endergelisenataklar · 4 months
Note
Bu Türk erkekelrinin güzellik algısı şundan oluyor çoğu bi %70 i falan olsun hadi çok fazla porno izliyor ordaki kızlara odakalniyor sonra gerçek hayatta da öyle kızlar arıyorlar salak gibi . lan kız güzel olmasa zaten pornoya neden koysunlar. sonra da işte etrafındaki kızları orda izlediği kızlara göre yargılıyor. Çoğu öyle değil tabi de ,bir kızım da şey "ben evde televizyon izliyordum benim suçum ne " shsbmeeosysbnznjswi3. ama söylemeden de edemiycem o %70 lik kısmın Allah belasını versin (camış gibi suratli demene payladım zbzbsnsnzj
meselenin cinsiyet meselesi olduğunu düşünüyorsan yanılıyorsun. daha önce bir anonime güzellik algısı ile ilgili vermiş olduğum bir cevabı kopyalayayım; "kızların barbie’lerle büyütülmesinin gayesi var. bugün hepsi babalarından estetik operasyon için para istiyorlarsa bunun sebebini hiç düşündün mü? artık moda endüstrisiz yaşayamaz hâle gelmemizin sebebi ne? ünideki kızları sabah 10'daki ders için, 6'da kaldırtıp makyajı ve kombini ayarlamaya çalıştıran şey ne? araştırmalara göre 17 yaşındaki kızların %78’i dış görünüşlerinden rahatsız, nedeni ne? bir kadının bir moda dergisini 10 dakika karıştırması kendi vücuduna duyduğu memnuniyetsizliği %50 artırmaya yetiyormuş, hiç düşündün mü? iphone almak için böbreğini satan çocuğu duydun mu? hırsız ve elitist bir ceo’nun hayat hikayesini bizlere “azim ve başarı hikayesi” diye yuttururlar, niçin? ortalama bir insan günde 5.5 saat tv izliyor, niçin? steve jobs çok önemli biriydi değil mi? ancak yüzde %1’imizin ihtiyacı olan makineleri günde bir dolara çalışan işçilerle ürettiğini niçin konuşmayız? her yıl 20 milyon çocuk açlıktan ölürken bir koşu bandının üstünde fazla yediklerimizi eritmek için niçin ter döküyoruz? dünyada 600 milyon obez ve 1.4 milyar aç insan var, hiç düşündün mü? 20 milyon çocuk açlıktan ölürken biz aynı tişörtü haftada iki kez giymeye utanıyoruz, niçin? sahip olduklarımız, eninde sonunda bize sahip olur. bu kural hiç şaşmaz." mesele tam olarak buradan kaynaklanıyor. birileri tarafından sadece güzellik algımız değil neredeyse duygularımız, yönetiliyor. bunun farkına varınca da meselenin cinsiyet meselesi değil de insanlık meselesi olduğunu kavrıyorsun.
45 notes · View notes
fludark · 4 days
Text
Bizim için mücadele etmeye devam etmeni isterdim. Buna değecekti. Belki her an çok mutlu olmayacaktık, belki her an nereye gitmek istediğimizi bilemeyecektik ama yanımıza her baktığımızda birbirimizi görecektik. Birbiri için mücadele etmeye hazır o kalbi, o bedeni görecektik. Bedenime nüfuz edecekti senin bahar kokun. Bizim için mücadele etmeye devam etmeni isterdim. Buna değecekti çünkü sevgilim. Benim sana sunabileceğim şey müthiş dolu bi ilkbahar sabahı değildi, sana verebileceğim en gerçek şey mücadelem idi. Senin için herkesle ve her şeyle mücadele edebilirdim. Bana izin verseydin. Verebilseydin. Yanımda değilsin. Beni yalnız bırakmanı hiçbir zaman istemezdim. Yanında değilim. Seni yalnız bırakmayı hiçbir zaman istemezdim. Günler yine bitiyor ve elimizde kalan tek şey ayrılığın toplamı oluyor. Bu korkunç his. Her şeyin daha güzel olabileceği düşüncesinde yapayalnız kalıyorum. Dağılıyorum. Aklım çıkıyor. Aynı şeyi düşünmüyoruz. Daha iyi bir adam olmak istedim. Bunu anlatmanın kolay bir yolu yok. Bir sonu da. Yokluğunda her şey yeterince soğudu. Yeteri kadar buza kesildi. Dudaklarım çok soğuk. En çok seninle yaza gitti çocukluğum. En çok seninle ilkbaharı hatırlattı sokakta koşturan çocuklar. En çok seninle anlam kazandı bu şiirler, bu kitaplar, bu sözler. Çağlayan gibisin, aktıkça çoğalan. Bunu anlatmanın daha kolay bir yolu yok. Bana daha iyi bir adam olmayı arzulattın.Bizim için mücadele etmeye devam etmeni isterdim. Biliyorum buna değecekti. Belki de değmeyecekti. Sonucu bilemezdik. Bileceğimiz şey bizi bırakmak istemeyeceğim idi, kaybetmek istemeyeceğim idi. Zamanın bütün güzel duyguları aşındırıcı etkisi var, çoktan aşındırdığı belki de. Bir vadi kadar yeşildi bu zaman. Dik bir yamacın son anları kadar. Asla inandıramadım seni. Ama değecekti. Bizim için mücadele etmeye değecekti. Güzel şeyler için mücadele etmeye değecekti. Güzel şeylerin zaman alması da önemli değildi. Bizim için mücadele etmeye devam etmeni isterdim. Benim için mücadele etmeye devam etmeni isterdim. Hayatta herkesi anlatan bir şiir vardır. Bizimki vazgeçmek olsun istemezdim. Bizim için mücadele etmeye değecekti.
22 notes · View notes
semantin · 28 days
Text
Öğretmen atama şeysileri açıklanmış. Kız kardeşimde atama bekliyor. Aile grubumuz var oraya bilgilendirmek için yazdım. Herkes nasılda her şeye hakim. İyi dilekler dualar falan. Ben kpss çalıştığım sıra rakamlarla kaybettim. Hiç kimsenin umrunda olmamıştım. Evde ders çalıştığım zaman bile üstüme mobbing uygulanmıştı. Bir gün hatta sinir krizi geçirip benim çalıştığım şey öğretmenlik ben bu sınavı kazanınca pavyonda çalışmayacağım neden üstüme geliyorsunuz demiştim. Nereden nereye. O zamanlar üstümde çok fazla sorumluluk varken oturup ders çalışıyordum. Ve benden herkes her şeyi bekliyordu. Tüm evin sorumluluklarını yapıp birde o yorgunlukla ders çalışıyordum. Arkadaşlarım dershaneler, kafa dağıtma için arkadaşlarla kaçamaklar yaparken ben evdekilere bu sınava hazırlanmam lazım lütfen beni idare edin diye nutuklar atıyordum. Düzelmeleri güzel bir şey olmuş. Ama benim hakkımı yemelerini kabullenemiyorum. Şuan içimde gram istek ve heves kalmadı. Ben gerçekten en çok öğretmen olmayı sevdim bu hayatta. Ama nasip olmadı. Kısmet.
51 notes · View notes