Tumgik
#Günaydın ve en iyisi
muro4134 · 1 year
Text
Tumblr media
0 notes
bencinayetoldum · 8 months
Text
Tumblr media
Merhaba sabah saatlerinde yazıyorum saçımı 3 e vurma kararını birden aldım nedeni aslında son 1 yılda saçlarımın dökülmesi ve saçımın seyrekeşmesi falan,kilo falan da aldım hala da dikkat ettiğim söylenemez. Çokta iyi gitmiyor bazen bazı şeyler saçlarımın dökülmesi stresten oldu tabi de sınava çok stres yaptığımı zannetmiyorum zaten menzuna bıraktım (: artık seneye burayada uzun zamandır girmiyordum zaten arada gelip bakıyorum beni tanıyanlar tanır zaten kalptekimavi falan uzun zamandırda yazmıyorum neyse bazen çok merak ediyorum bir şeyleri rayına koyayım derken neden daha çok batırıyorum bazen dünyanın en şanssız en aptal insanı benmişim gibi geliyor. Bazen bazılarının hayatlarını çok kıskanıyorum bazense kendimi kıskanıyorum çoğunlukla nefretim ağır basıyor tabi. Mersindeyim şu sıralar o kadar her günüm aynı geçiyor ki patlicak gibiyim bi yandan eve dönünce ders çalışmam gerekiyo bi yandan kazanma stresi bi yandan vücudumu ve kendimi düzene sokmam gerekiyor aynı anda milyon ihtimal sıralıyorum bazen kafam çok doluyor galiba bilemiyorum. Hayatta istediğim insan olabilmek için galiba daha çok sarfedeceğim yıllarım var gibi duruyor.tabi o kadar zamanım varsa (: neyse sevgili sakinler seviliyorsunuz günaydın mı desem iyi geceler mi desem bilemedim o yüzden siz en iyisi hoşçakalın.
153 notes · View notes
sadecedoruk · 5 months
Text
Uyananlara günaydın. Bana da rahat bir gece. Hava soğuk, çıkmayın yataktan. -2⁰ ve kar yağıyor.
Bu havada zamparalık bile yapılmaz azizim. Yatıp uyumak en iyisi. Yatıp zıbarıyorum.
🥴
23 notes · View notes
gurbetaltay · 1 year
Photo
Tumblr media
Bütün en iyisi,en hayırlısı ve en verimlisi olması dileği ile günaydın.#gurbetaltay (Elit İstanbul Tıp Merkezi) https://www.instagram.com/p/CkpT4dLIcf1/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes
izimbozada · 2 years
Photo
Tumblr media
Güneşli ve sıcacık bir Çıralı sabahından günaydın 🙏🏻 👨‍🌾 Çıralı deyince aklımıza ne insana direnen doğa, ne insana teslim olan iyiliksever doğa geliyor. Yeryüzünün bu bucağında toprağa gömülmüş ne çok hayat var... Not defterimize buranın eskizini yapma girişiminde dahi bulunuyoruz. İlk planda öbek öbek narenciye ağaçları tabii ve gün batımında boylamasına yayılan kızıl renkte bulutlar... Çıralı’da ana yollardan saptığımız patika yollar, bizi keşfe çıkaracak rotalar bulunuyor. 🌴 Palmiyelerin çevrelediği Canada Hotel&Bungalows’a gidiyoruz. Şaban Bey ve Canada asıllı eşi Carrie Hanım 1994’ün Haziran ayından beri doğa meraklılarının uğrak yeri olan @canadahotel ‘i işletiyorlar. Sedir ağacından yapılmış, verandalı, sevimli bungalovlar hoş bir orantı ile sıralanmış yemyeşil geniş bahçede. Buna ek olarak bir de ana binada yenilenmiş odaları bulunuyor. 🌿Burada herkes kendi havasında. Yeşillikler içinde sakin bir bahçede, kavurucu güneşten koruyan meyve ağaçlarının altındaki hamaklar olmazsa, yüzme havuzuna veya yoga salonuna buyrun. Deniz lazımsa, otel bisikletleri ile Çıralı Plajı 2 dk uzaklıkta. Bir yanda da Chimera’ya çıkan taş döşeli dik bir güzergah var. Yapacak şey çok burada. Seçim size kalmış. İyi bir kitapla da saatlerce vakit geçirebilirsiniz burada. Bir de lezzet sefaları var. Şaban Bey mutfak konusundan epey hassas bir insan. Yemeklerini özellikle de ızgara balıklarını tadınca dünyanız güzelleşecektir, bilin isteriz. 🐶 Belli boyutlarda evcil dostlarımızı kabul ediyorlar, en iyisi arayın ) 🛏 16 metrekare genişliğindeki otel kısmındaki standart odalar ve 36-40 metrekare genişliğindeki ahşap bungalovlardan oluşuyor. Fiyatlar için arayınız. 📞 0 538 647 95 22 / 0242 8257233 🛫 Antalya Havaalanı 80 km 👨‍🌾 Beğendiyseniz bir kalp atın bize😌❤️ 🌴 Devamı blogda www.kucukoteller.com.tr/canada-hotel-bungalows Oteldeki en özel ve ayrıcalıklı şey; ağaçların altında hamaklarda tembellik etmek, havuz başında yıldızları seyretmek, kuş ve doğa seslerini dinlemek. Çıralı Merkez 400 m Sahil 800m Olympos'un eski kalıntılarını, Yanartaş'ın Alevlerini, Yakın Phaselis'i, Günübirlik tekne gezisini, Şnorkelle yüzmeyi ziyaret edin! (Çıralı / Olympos) https://www.instagram.com/p/Ce2rD2ct3_x/?igshid=NGJjMDIxMWI=
1 note · View note
dolunay66 · 2 years
Text
Tumblr media
Günaydın
Ateşli bir köy çocuğu şehrin en büyük marketinde işe başvurur.
Dünyanın bu en büyük alışveriş merkezinde herşey ama herşey satılmaktadır.
Patron sorar:
* Daha önce hiç satıcılık yaptın mı?
* Evet köyümde bu işi yaptım.
* Patronun gözü cocugu tutar:
* İyi, yarın başlıyorsun. Ertesi gün akşam olur ve patron çocuğu karşısına alır;
* Evet, bugün kaç satış yaptın??
* Bir!
* Ne bir mi? Ötekiler 20-30 satış yaptılar, Nasıl bir? Kaç dolar tuttu peki?
* 320.334 USD doları.
* Patron şaşırır ve sorar:
* Nasıl becerdin bunu?
* Adama küçük boy bir olta, sonra orta boy ve sonra da büyük boy bir olta sattım.
* Adama nerede balık tutucağını sordum. Kıyıda diyince bir tekneye gereksinimi olduğunu söyledim. Tekne bölümüne indik ve çift motorlu,
yelkenli, lüks bir yat sattım. Vosvosuyla bunu çekemeyeceğini söyleyince son model 4x4 bir jeep sattım. Patron kendinden geçer:
* Ne diyorsun, tüm bunları bir küçük olta almaya gelen adama mı sattın?
* Genç çocuk yanıt verir:
* Yoo aslında karısı için bir tane orkid istemişti... Ben de ona şöyle dedim:
"Haftasonun mahvolmuş, sen en iyisi balığa git..."
15 notes · View notes
mamitopbas · 2 years
Text
Çok güzeldi gözleri,yoldan geçerken bakakalıyorsun sanki cennet yanına gelmiş.Kıvırcık saçları göz kamaştırıyor,hayal ederken bile yanındaymış gibi hissediyorsun,onunla bir saat yada 5 dk yanında durmak,onu görmek akıl işi değil.Sevmek güzel bir şey sevmekten korkmayın sonu iyi bitmese bile gidin üstüne sonuçta en iyi günler en kötü günleri karartır göz ardı eder.Size bir tavsiye; Sevince mutlu oluyorsunuz huzurlu oluyorsunuz her sabah kalktığınızda bir amacınız oluyor ona günaydın mesajı atmak onu değer verdiğine de güvendirir değerli hissettirir ama fazla kaptırmayın kendinizi kaptırınca ilişki saçma sapan noktalara gidiyor ve kendiniz değilde başkası oluyorsunuz, farkına bile varmadan o yüzden seviyeli olmak en iyisi o zaman kaybetmezsiniz kazanırsınız,tabi bir de kader kısmı var bu işin olacak olursa olur zaten,olmayacak kısmına hiç girmiyorum olmaz zaten afedersiniz isterseniz g*tünüzü yırtın olmaz.Ben sevdim,en büyük hatam sevmekti hemen ona duygularımı,hemen ifade ettim ama etmem gerekiyordu hiç öyle olmamıştım içim kıpır kıpır anlatamam sanki dünyalar benim.Her görüşümde aklım gidiyor kalbim pıt pıt resmen aşığım diyorum,kendi kendime noldu diyorum aşık oldun diyerek yanıt veriyorum kendime duygularımı kontrol edemiyorum aşığım çünkü aşk sadece onu sevdiğin kadını gösterir gözünde,kalbinde tamam diyorum kesin işte aşıksın bazende salaklaştırıyor aşık olmak sen,sen olamıyorsun akışına bırakıp gidiyorsun artık noktayı koyup bitirmem lazım aklıma geliyor hüzünleniyorum.Siz siz olun aşkınızın hayallerinizin peşinden gidin hata yapa yapa öğreneceğiz yapmaktan korkmayın sevin,aşık olun…
2 notes · View notes
duygusuzhaller · 3 years
Note
Günaydın güzeller güzeliii hmm ne desem emin değilim neyse güzeller güzeli kelebeğim jfkjfkd nasılsın bakalım benden bıkabilirsin ama hep başınızdayıım ayakların amcam jdkdjkfjd coştum ben gidiyim en iyisi hsojfkd 💙
Günaydın güzel bebeğim ya sen hala onu mu düşünüyorsun boşver istediğini söyle jfmfksmfmgmd ve iyiyimm sen nasılsın fıstığım? Birde bıkmak gibi kelimeler kullanma hoş değil bak neden bıkayım sendeeen her zaman gelebilirsin öptüm çok güzelim 🤍🤍
11 notes · View notes
mavi1gezegen · 4 years
Text
Saat sabahın 07:16sı.
Odamdayım. Yine aynı şekilde. Her zamanki gibi. Kulaklık kulağımda, bir şarkı başa sarıp sarıp çalmakta... Dökülmeyi bekleyen kelimeler tam alt satırda yan yana...
Bugün tam 4 gün olacak gideli. Eğer bu yazıyı yayınlamıyorsam tam 4 gün olacak.
Erken uyuyup, erken uyanmaya başladığım.
Onlarca şarkı dinleyip, bir kitabı bitirmeye geldiğim. Ve uzaktan uzaktan hiç ses çıkarmadan geçirdiğim 4 gün olacak. Ne mi yaptım bu 4 gün içinde? Çekildim yine kendi köşeme. Oturdum sessizce. Düşündüm. Gülümsedim. Biraz ağladım. Etrafıma baktım. Bu sözü bana söyleyen kişinin dediğini yaptım. "Etrafına iyi bak" dedi bir kişi. Ciddi ciddi dediğini yaptım. Etrafıma baktım. Gitmekte kalmakta değildi benimki.
Ben sadece uzaklaştım. Bunu kendi ellerimle yaptım. Kendi ellerimle kendimi buradan attım. Evet, buna bir çok şey sebep oldu. Evet, bu uzaklık biraz iyi geldi. Ama ben gitmedim. Giderken bile dedim "varlığımı hissettirmem ama her gece girip sizi stalklarım" diye. Öyle de yaptım. Belki her gece değil, her dakika oldu bu. Ama olsun. Bu da bir şey sonuçta. En azından bir çaba göstermişim diyorum kendi kendime.
Elimden bir şey gelmese bile, her şey için çaba göstermişim. Ve bu sürede bazılarını çok iyi görmesem de herkesi görmüşüm.
Kimin ne olduğunu asıl bu zamanda anlaşılıyormuş, anlamışım. Tanıdıklarımla tanışmaya devam etmişim. Bakın bu cümleyi unutmayın; "tanıdıklarımızla tanışmak." Bunu sakın unutmayın. Çünkü gün gelecek, size de lazım olacak. Diyeceksiniz ki, ben bunu tanıyamamışım. Diyeceksiniz ki, hiç tanıdığım gibi değilmiş...
Bunu belki de hepiniz diyeceksiniz. Ama bu genellikle hiçbir sorunu düzeltmeyecek. Çünkü bazen sorunlar düzelmez, sorun olmaktan çıkar. Bu da öyle işte. Sorun değildi ama buna gerekte yoktu...
Şimdi her şeyi geride bıraktım.
Dün uzun zaman sonra ilk defa bir yolculuk yaptım. Hissettim. İyiyi de kötüyü de. Acıyı da mutluluğu da. Hemde çok pis hissettim.
Orta yolu yokmuş bunun, bunu öğrendim.
Mutluysan, çok mutlu. Üzgünsen, çok üzgün. Yorgunsan, çok yorgun. Kırgınsan, çok kırgın. Belki sadece bende böyleydi bu, belki de benim gibi hisseden bir çok kişi vardı. Bilmiyorum ama bu hissin neler getirdiğini çok iyi biliyorum. Tatmadığım ne varsa tattım çünkü. Görmediğim ne varsa gördüm. Yapamazsın dediklerini yaptım. İşte, çoğu kez bu yüzden pes etmedim. Hâlâ da öyleyim. Pes etmedim. Ve anladım. Bazı şeyler değişmez, hemde hiç değişmez. İşte tam bu zaman, tam orada senin bir şeyleri değiştirmen gerekir. Bazen iyi şeyler gelmez, senin gitmen gerekir. Başkalarını anlamadan önce kendini anlaman gerekir. Önce kendin sonra etrafın çünkü. Sana bir beden verilmiş, o bedeni ne olursa olsun ayakta tutman gerekir çünkü. Evet, düşeceksin. Evet, yorulacaksın. Evet, oturup hıçkıra hıçkıra ağlayacaksın. Evet, karanlıktan korkmana rağmen o karanlıkta oturacaksın.
Ama ne olacak biliyor musun? Uzaklaşmak istediğine daha çok yaklaşacaksın. O his içinden gitmeyecek, bazı şeyler gerçekten hiç değişmeyecek. Bu hep böyleydi, belki de hep böyle devam edecek... Hiçbir şeyin kesinliği yok ama inan bana, bunların hepsine değecek. Tek tek hepsine değecek ve sen sadece geriye bakıp gülümseyeceksin. Ya pişman olacaksın ya da iyi ki yaptım diyeceksin. Ben pişman değilim. İyi ki de yaptım. İyi ki buraya geldim. İyi ki bu kararları verdim. İyi ki sizinle tanıştım. Bazılarınız ciddi anlamda hayatıma iyi ki girdi. Kim olduğunu söylemem tek tek ama anlar onlar beni. Hissediyorsa, bilsin ki o'dur. Çünkü bazı şeyler anlatılmaz, hissedilir... Mesela ben, şuan o kadar çok şey hissediyorum ki, anlatamam. Sanki, sanki kalbimde kelebekler uçuyormuş gibi bu his. Kanadı kırılmış bir kelebek vardı. Onun kanatlarını kırıp hayata acımasızca bıraktılar. Şimdi o kelebek kendi kendine iyileşti ve herkese gücünü göstermek için yine aynı yere geldi. Her şeyin başladığı ve bittiği noktaya. Bitti dediği yerde yeniden başladığı noktaya. Ama artık bir fark var. Bu kelebek kendine söz verdi.
Dedi ki;
Kanatlarım tek tek kırılsa, diğerleri beni bırakıp gitse, gece hep karanlık kalsa, gün doğmasa bile pes etmeyeceğim. Yarımlar sayesinde oluşur bütünler. Ben kendimi eksiklerimle, kusurlarımla seveceğim. Artık hiçbir şeyi çok kafaya takmayacağım, umursamayacağım. Olan her türlü olur, oluruna bırakacağım. Bazı güzellikler hiç beklemediğimiz anlarda gelir, ben bekleyeceğim. O gelmezse, o da onun ayıbı olur. Eğer gerçekten iyi hissettirecekse, değer...
Şimdi bir sayfayı daha geride bırakıp geldim.
Her şeyin başladığı ve bittiği noktadayım.
Bu noktada olduğum için başta kendime sonra buna sebep olanlara teşekkür ederim.
Hem iyi anlamda hem kötü anlamda.
Bunu yaparak, etrafımdakileri daha iyi görmeme sağlayana teşekkür ederim.
İstisnasız, tanışmadan bile her gün tek mesajlaşmamız günaydın ve iyi geceler olana teşekkür ederim. "Etrafına iyi bak" diyerek hayatımın gidiş yönünü değiştirene teşekkür ederim. Ve mesaj yazmasa bile varlığını hissettirenlere teşekkür ederim. Bakın, yine başa sardık. Her şey geçti gitti ama ben hâlâ teşekkür ediyorum. Dedim size, iflah olmam ben XD. Şaka bir yana, her şey geçse bile izi kalıyor. Yaralayanlar unutsa da yaralar unutturmuyor. Ve inanın bana, bir gün elbet bunlara değiyor. Herkes karşılığını bir şekilde alıyor. Size tavsiye verecek olursam, cidden benim yaptığımı yapın derdim. Ben en azından yaşayıp pişman oldum. Yaşayıp keşke dedim. Bunu yaşamadan demek daha kötü olur. Yaşayın ve öyle deyin. O zaman belki sizin de bakış açınız değişir. O zaman belki siz de anlarsınız... :")
Şuan ciddi ciddi içimde biriken her şeyi bu satıra sağdırmaya çalışıyor gibiyim. Ama bunun da zamanı var, biliyorum. Zamanı gelince var olur ve zamanı gelince yok olur her şey. İşte bu yüzden, bu saatten sonra her şeyi onuruna bırakıyorum. Bırakalım, en iyisi neyse o olsun. Bekleyelim, geleceğine değsin. Ve artık umursamayalım, bırakalım isteyen istediğini düşünsün. Bırakalım ve sadece olması gereken olsun...
Kaybolmuş herkes bir gün evine dönermiş, bu da benim evime dönme hikayem olsun.
EE O ZAMAN NE DURUYORUZ?
MEŞHUR SÖZÜ GÖNDERİN GELSİİN!
MEKANIN SAHİBİ GELDİ.
Şimdi ileriye eklenecek güzel anılar gelsin...(;
41 notes · View notes
otadam · 4 years
Text
Günaydın
İspat.
Savaş.
Yetememe hissi.
Hep daha iyisi olma çabası.
Aynaya bakıldığında yüreğine dolan iğrentiyle karışık nefret.
Dil dökme.
Kıskançlık.
Öfke. Hatta en çok öfke.
Gizlenen kırgınlık hissi.
Hayalleri reddetme dürtüsü.
Çaba.
Gereğinden fazla, inançsızca harcanan yoğun ve sonuçsuz çaba.
Oysa hepsi bir umut. İçeride gizlemeye çalışılan en büyük açlığı belki doyurabilirim düşüncesiyle yansıtılan istemsiz duygu ve eylemler.
Sevgi.
Oysa hepsinin nedeni sevgi. Sevgisizlik. Sevgiye dair açlık. Sevgiye dair yakıcı ihtiyaç duygusu.
Yeter artık sevileyim sabırsızlığı.
Daha iyi olursam daha fazla sevilirim düşüncesi her yanımda duruyor. Çepeçevre sarmalamış tüm benliğimi. Günlük hislerime, sıradan eylemlerime bulaşıyor.
Kalan boşluklarda yüzüme vuruyor acımasızca. En yalnız anlarımda sarsıyor ve DAHA İYİ OLSAYDIN çığlıkları tokat gibi iniyor.
Daha iyi olsaydım.
Evet yapıyorum bunu, belki de doğuştan bana miras bırakılan bir özellik, belki tamamen toplumsal bilincin bize öğrettikleri. Bende, bizde, hepimizde...
Durup soluklanmadan tüm bu çaba sevilebilmek için. Daha fazla. Yeteceği kadar.
Tüm bu yetersizlik hissi sevilemediğimiz için. Beyin açlığına neden arıyor ve beni bu yüzden sevmiyorlar ki deyiveriyor. Suç kendinde. Sevgiye küsmüş, kendinden başkasını görmeyen, bencil ve çıkarcı kalplerde değil.
Bir çözüm önerisi olarak ortaya çıkıyor verilen savaşlar.
Bir tepki olarak insanın yüreğini ele geçiriyor kıskançlık hissi.
Ve bir eksiklik olan sevgi insanın başka eksikliklerindenmiş gibi düşünülüyor benliği tarafından. Kendi eksikliğini giderebilen sevgiye ulaşır diye bir umut yeşeriyor.
Eksiklik kendinde olmadığında buna hiçbir çözüm kalmıyor...
Aydı mı gün?
10 notes · View notes
28bozkurt · 3 years
Text
1.Bölüm
                       ZOMBİLER !!?
                               <3.kişi pov>
Drrr..drrr..drrr..drrr..
Sabah güneşinin aydınlattığı küçük bir odada, yatağın üzerinde 15 yaşlarında küçük bir çocuk yatıyordu. Çocuğun parlak kısa beyaz saçları ve esmer bir teni vardı. Yüzü biraz yakışıklıydı, en azından ortalama bir yüzden daha iyiydi.
Komodin vardı Odanın içinde; bir çalışma masası, dolap, yatak ve yatağın yanında bulunan küçük bir, komodinin üzerinde bulunan saatin alarmı susmadan çalıyordu.
Drrr..drrr..drrr..drrr..
Çocuk alarm sesinden dolayı yatakta kıpırdandı ve yavaşça gözlerini açtı. Gözleri, derin mavi renklerle oldukça hoş görünüyordu. Eliyle saate uzandı ve alarmı susturdu. Gerinerek yavaşça yataktan kalktı ve lavaboya doğru yürümeye başladı.
            <Loen pov>
“Haaaah. Dün antrenman yaparken çok yorulmuş olmalıyım. Her yerim ağrıyor.”
Banyoya elimi ve yüzümü yıkamak için giderken bir yandan da ağrıyan omuzlarıma masaj yapıtım. Banyoda işimi bitirdikten sonra odama geri dönüp üstümü değiştirdim ve yemek yapmak için mutfağa gittim. Mutfakta kahvaltımı yaptıktan sonra odaya gittim ve koltuğa oturdum.
Ailem çalışmak için şehir dışına çıkalı neredeyse 1 hafta oldu. Ben, arkadaşlarım ve okulumdan ayrılmak istemediğim için geride kaldım. Ailenin tek çocuğu olduğum için onlardan istediklerimi nadiren reddettiler. Ev işleriyle uğraşmak zor olsa da ev çok büyük olmadığı için sorun etmiyorum.
Koltuğun karşısında olan TV açtım, ama sinyal hatası verince sorunu anlamak için bir süre inceledim. Sorunun ne olduğunu bulamayınca dışarı çıkmaya karar verdim.
 “haah. bu gün şansım çok kötü, en iyisi akşam olmadan TV’ye bakması için birini çağırsam iyi olacak.”
Üstüme siyah renkli tişört, altıma siyah bir eşofman ve beyaz şeritleri olan siyah renkli bir spor ayakkabı giydikten sonra evden çıktım.
Evim ağaçlarla çevrili bir ormanda olduğu için tek bir yol var. Evime en yakın başka bir ev, yürümeyle yaklaşık 20 dk uzaklıkta yer alıyor. Yolun etrafı ağaçlarla çevrili olduğu için oldukça ürkütücü ama bir kere alışınca sorun olmuyor.
Bir süre yol boyu yürüdükten sonra kendimi tuhaf hissettim ve etrafıma baktım. Baktıktan sonra nihayet sorunun yolda olduğunu anlıyorum, yol her gün kullandığım yoldan farklıydı. Kafam karıştı çünkü evime giden başka bir yol olduğunu hatırlamıyorum.
‘burada neler oluyor? Birine yolu sorsam daha iyi olur.’
Yol boyu yürüdükten sonra karşıma 3’lü bir yol ayrımı çıkınca ne yapacağımı düşünürken etrafıma baktım.
Bakarken bir adamın ağacın dibinde, ağaca yaslanarak oturduğunu gördüm. Bu yüzden adam yaklaştım.
Adam, 30’lu yaşlarda, siyah saçlı ve esmer tenliydi. Üstüne gri renkli bir takım elbise giymişti.
“günaydın bayım. Bana nasıl şehir merkezine gideceğimi söyler misin?” adamın önünde durdum ve cevap vermesini bekledim.
Ama adamdan hiç bir cevap gelmeyince içimde olan rahatsızlık hissi daha da güçlendi ve beni rahatsız etmeye başladı ‘n-ne yapmam lazım. Gitsem mi? Ama nereye gideceğimi bile bilmiyorum.’   
“bay-bayım!” adama tekrar seslendim ama tekrar cevap alamayınca, yavaşça adama yaklaştım ve başını kaldırdım. Ama bir sonraki an adamın yüzünü görünce gelen şok yüzünden dondum.  
Adamın yüzü korku filminden çıkmış gibi görünüyordu, gözleri olması gereken yerde iki  oyuk ve oyuklardan aşağı akan kan yolları vardı. Çenesi parçalanmıştı bu da yüzünü daha da korkunç gösteriyordu.
“aaaaaaaahhh”
Çığlık attım ve yol boyunca koşmaya başladım. O kadar korktum ki nereye koştuğumu bile bilmiyorum. Koşmaktan yorulunca durdum ve kendimi sakinleştirmek için derin derin nefes almaya başladım.
“ööööğğğğğkkkkk.”
Durunca kusmaya başladım ve aklımı toplamam uzun bir süremi aldı.
‘oda neydi öyle? O adama ne oldu? Aman tanrım polise haber vermem gerek.’
Telefonumu almak için elimi cebime attım, ama bulamayınca 3 gün önce antrenman sırasında telefonumu kırdığım ve zamanım olmadığı için tamir ettiremediğim aklıma geldi.
‘ahhh şimdi ne yapmalıyım? Geri dönemem. Yola devam etmekten başka yapabilecek bir şeyim yok gibi görünüyor.’
Yürürken önüme kırmızı renkli ve tek katlı bir ev çıktı. Bu yüzden hızla yardım için kapıya doğru koştum.
TAK...TAKK...TAKKK..
Kapıya sertçe vurdum  ve bir süre bekledim. Ama kimse cevap vermeyince içimdeki rahatsız edici bir his tüylerimi diken diken ediyor.
‘ne yapmam lazım? Ne yapmam lazım?’
Bir süre düşündükten sonra evde birilerinin olup olmadığını görmek için, içeriye bakmaya karar verdim.
Bir süre evin etrafına baktım ve sonunda içeriye bakabileceğim bir pencere buldum ‘şu anda yaptığımın bir şu olduğunu biliyorum. Ama yapabileceğim başka bir yok.’ Yavaşça pencere tırmandım.
Evin içinde; duvara yapıştırılmış LCD ekran bir TV ve TV'ye bakacak şekilde konulmuş koltuk var. Koltuğa baktığımda gözlerim büyüdü ve kısa süreli bir şok geçirdim. Şoktan çıkınca çığlık atarak pencereden düştüm.
Çünkü koltuğun üstende yatan bir adam ve onun göğsünü parçalayıp etini yiyen bir kadın gördüm. ................... Beğenmeyi, yorum yapmayı ve Takip etmeyi unutmayın arkadaşlar.
okuduğunuz için teşekkürler
1 note · View note
senayelvanstuff · 5 years
Text
Ne zamandır aklımda -
Bu konu hakkında çok düşündüm ve kararımı verdim. İyi bir insan olmak çok kolayken, kötü bir insan olmak çok zor. Ve yine de, kötü insan daha çok. 
İyilik nedir ki, iyilik her zaman büyük bağışlar, gösterişli sevaplar mıdır? Sabah gülümseyerek bir günaydındır iyilik bazen. Beceriksiz hisseden birine iyi yapabildiği şeyleri hatırlatmaktır. Ağlayan arkadaşının gözyaşını silmek için uykusuz kalabilmektir. Yardım ettiği için minnettar kalabilmektir birine. 
Oysa kötülük öyle mi? Kötülük zor, kötülük plan ister. Plan ister, çünkü rastgele kötülük yeterince kötülük sayılmaz; birinin en zayıf yönünü bilmelisin. Canının nasıl yanacağını öğrenmelisin. Bir hamlenle birden fazla kişiyi üzebilirsin mesela. Bunu yapmak için bir tık fazla düşünmelisin. Sabah gülümseyerek günaydın demek zor gelirse günaydın demeyip geçersin mesela değil mi? Kötülük değil ki bu. Bu insanlık hali. ama sabah gelir gelmez gördüğün insanlara laf sokmak için bir sebep bulursan; komşuna sert uyarılar yapar, çalışanının kalbine indirecek azarlar kayarsan tebrik ederim. O insanlar bütün günü mutsuz geçirip belki de başkalarını üzecekler. Güzel bir üzüntü ağı kurduğuna göre sen gerçek bir kötüsün. Birini yüceltmek sana yük geliyorsa, sen kendini yücelterek günlerini kovalıyorsan. Ve kendin yükselmek için başkalarını ezmeye ihtiyaç duyuyorsan, emeğine sağlık. Sen istediğin kadar kendine ayır, o ezdiğin garibanlarındır hayatın en güzel payı. Zirvedesin sanarsın ama zirve dediğin yerden de yüksekler var. İyi insanların yoktur bir sınırı. Zirve kovalamadıkları için, onlar için sadece bakınca hayaller kurabildikleri bir gökyüzü var. 
Kendini büyük görüyorsa bir insan. Kötülüğe yatkındır hamuru. Egoyla mayalanır iyice, kıskançlıkla yoğrulur iyice. Bir kere her şeyin iyisi, güzeli, en iyisi olduğuna inanırsan tamamdır. Kötülüğün sonu gelmez, hep daha kötüsünü yapmak istersen. Ruh aç bir köpek gibi, daha fazlasını ister ister ama mağrur bir istemek değil bu. Açlıktan çok, kudurmuş bir köpek gibi saldırırsın. Halbuki hayvanın boynunu eğmesi, sakinleşip bir nefes alması için iyiliğe ihtiyaç var. Hep kaçılan, hep uzak durulan iyiliğe. 
Bir güneş doğsa da erise buzdan kalpler. Ne olur ya. 
Zor değil vallahi değil. Bir insanın gününü güzelleştirmek o kadar kolay ki. Ne hoşsun dersin, eline sağlık dersin. Elimden tuttun, beni büyüttün dersin. Sen bu dünyada iyi ki varsın desin. Birinin ihtiyaç duyduğu parayı birden cebinden çıkarıp veremezsin belki. Ayrıldığı sevgiliyi geri döndüremezsin. Ama tek başına değilsin, birlikte sırtlayalım bu hayatı diyebilirsin.Ve dersen eğer bunu, bir kişi daha tutunur sayende dünyaya.
Nereye gitsem kötü insanların daha çok olduğu görmek beni derinden üzüyor. Sadece yorgunluk birikiyor bünyemde. 
Ne zamandır aklımda. 
Zira öyle biri var ki hayatımda, yeryüzünde kötülüğün anası mı olmak istiyor napıyor, her gün evde hususi olarak ertesi gün hayattan soğutacağı insanların listesini mi yapıyor; anlamıyorum. İlk başta benim de günümün kötü geçmesine izin veriyordum. Canımı sıkıyodum ve başkalarını da üzüyodum belki. Ama şimdi, bu insana sadece üzülüyorum. hiç sevilmemiş, hiç sevmemiş. hiç kendini sevmez mi insan. Hayatta yarış olarak görmediği tek bir alan yok mudur? Mesela çiçek bakarken, en iyi ben suluyorum bu çiçeği demesen ne çıkar? Senden ne eksilir? Herkes gibi sulasan çiçeğini. O çiçek açınca gelirler yanına ah, ne güzel derler. Yarışmasan da kazanırsın inan ki.
Ben bunun farkında olmayan ya da farkındaysa da inat eden biriyle her gün dipdibeyim ve halen iyi biriyim. Kendimle gurur duyuyorum.Üstelik başkalarının günlerini iyi geçirmesine neden oluyorum bazıları. Ben kapıdan gülümseyerek giren ve gülümseyerek çıkanım. 
Fakat ince bi’ detay var yakaladınız mı? - Bu kötü insan, istediği kadarkötü lsun. Bana bir ders verdiğine göre, her gün biraz daha iyi olmaya çalışmama neden olduğuna göre; aslında bana bir yerde iyilik yapmıyor mudur? Hah!
Hayatın da böyle cilvesi var işte.
İstediğin kadar kötü ol iyi ol, terazinin bir dengesi var. Sen belirlemiyorsun üstelik.
Tumblr media
6 notes · View notes
gultekin71 · 5 years
Text
Tumblr media
"Hayatın derin hüznüne rağmen,
Hep güneşin yeniden doğacağını bilerek yaşadım..."
Günaydın, herşeyin en iyisi güzeli ve hayırlısı sizin ile birlikte olacağı güzel günler iyi pazarlar ☀️🐣☕🍩
6 notes · View notes
kimeanlatiyorum · 5 years
Text
Düşünceler
Gün ışığı pencereden içeri alabildiğince hücum ediyordu. Pencere camına vuran kar tanelerinin küçük tempolar eşliğindeki vuruşlarına gözlerini araladı. İçi titreyerek yatağında oturumuna geldi. Kan çanağına dönen gözlerini alıştıra alıştıra karşı duvarda duran tablosundaki kadına “Günaydın” dedi. Kendisini hiç bu kadar tuhaf hissetmemişti. Günlerdir hiç uyumayan bedeni artık kendisine bıçak çeker hale gelmişti. Bugün iyi uyumuştu fakat. Balkon kapısını uyuşmuş elleriyle güçlükle açtı ve kapının eşiğinden içeriye martın son günlerinin soğuk yüzleri sızdı, onlarca yüz. Bedenine işlemeyen soğuğun tüm vücudunu sarmasına izin verdi. Elleriyle balkon demirlerine tutunarak soluğunun izlerini izledi. Kuşlar gelmesin diye demirlere iliştirdiği boş poşetlerin, rüzgarda salınırken yağan karlarla birlikte çıkardıkları sesi dinledi. Başka hiçbir ses yoktu ortalıkta. Bir hayli böyle dikildikten sonra gözleri nemli ve elleri buz gibi olmuş vaziyette içeri girdi. Görseler deli derlerdi belki. “Demedikleri de ne malum” diye düşündü. Her şehrin bir delisi olması gerekmez miydi? “Bu şehrin de divanesi ben olmalıyım” dedi. Siyah bir paltosu vardı, bir kancası ağırlığa fazla dayanamayıp kırılan askısında. Sırtına geçirdi ve karma karışık saçlarıyla birlikte dışarı attı kendini. Ne çok seviyordu soğukların içinde sokaklarda kendini kaybetmeyi. Onun sokakları hep çıkmazdı ama olsundu. Yokluğunda ne olmuştu, nerede kalmıştı, neden hala bahar rüzgarları esmiyordu ki zaten. Boynuna kadar kapattığı paltosu beş dakikada kardan bembeyaz olmuştu. “Kardan adamım” ben diye düşündü sesli olarak. Paltosunun bir düğmesini geçen gece düşürmüştü. Bir tanesi de düştü düşecek, ipleri sarkıyordu. Onu aklına getirmemeye çalışıyor, aklını etrafta olan bitene vermeye zorluyordu. “Ne güzel” dedi. “Etraf bembeyaz, her kötülüğü, çirkinliği örtüyor, tıpkı gece gibi” diye düşündü. Gece deyince dün gece geldi aklına, silik ve karışık. Sevdiği kadını yolcu etmişti. Yollarının bir daha böylesine kesişmeyeceğini kalbine kabul ettiremiyordu. Niye böyle oluyor, neden hep başkalarının oyunlarında hep yardımcı karakter oluyordu, anlamıyordu. Ne zaman bir teşebbüste bulunacak olsa ana karakter bir karabasan gibi tepesine biniyordu. Hep yanlış yerde ve zamanda olmaktan ruhu yorulmuştu. Hesap soruyordu yıllardan. Bu yüzden de hep bir boğuşmalarla geçiyordu zamanı, kendisiyle olan boğuşmalarla. Düşünceleri hücum ediyordu tüm beyin hücrelerine, oradan kalbine. “Kalbim” diye bağırdı. Yüz metre ilerisindeki bir adam dönüp baktı, sonra hiç oralı olmadan döndü yoluna devam etti. Meczubun teki. Güneş yavaşça yüzünü gösterdi utangaç bir şekilde, ara ara gülümseyip sonra bakışlarını çeviren küçük bir kız çocuğu gibi. Kar yağışı da diniverdi. Ah kış güneşi. Eski bir balıkçı dostu “Kış güneşine benzer” demişti. “Sevdiğini izlemesi. Sen izlersin ve izledikçe için ısınır, ısındıkça izlersin”.
Gitmekle kalmak arasında can çekişiyordu ruhu. Özlüyordu her saniyesinde. “Bir bahar gelse de ısınsak” dedi. Sessizliğimizde kıvrılan, can çekişen bu sevda yokuşları, yollar, kahvehaneler. Çay içmeliyim, kalbimden ne geçiyorsa hep bir çıkmaz sokak. Olmazların cumhuriyeti. Evet evet en iyisi bir çay içmek izinde bembeyaz örtünün, bir de simit almalı.
Adam çayını yudumlarken simitiyle birlikte, çay onu yudumladı, simitse onu küçük ısırıklarla bitirdi. Bir de düşünceleri.
2 notes · View notes