Tumgik
#Elif Ersavcı
dipnotski · 7 months
Text
J. M. Coetzee – İyi Hikâye (2023)
‘İyi Hikâye’, Nobel Ödüllü yazar J. M. Coetzee ile klinik psikolog Arabella Kurtz arasında geçen, psikoterapi ve hikâye anlatma sanatı üzerine büyüleyici bir diyalog. Coetzee ve Kurtz, psikanalitik kuramları ve terapi yöntemlerini edebiyat eserleriyle yan yana getirerek psikoterapiyi, psikoterapideki gelişim idealini, toplumsal bağlamı ve kurmacayı farklı açılardan ele alıyor. Cervantes ile…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
mimzedall · 4 years
Text
Zaman Makinesi [H. G. Wells]
Tumblr media
Zaman Makinesi romanını önsözünde, romanın, zaman yolculuğunun teorik olarak mümkün olması önermesi üzerine kurulduğunu söylüyor Patrick Parrinder. Bana daha ziyade Darwin'in teorisi üzerine kurulmuş gibi geldi. Hatta, kitabı okurken Jack London'un Adem'den Önce adlı kitabının zamanda ileri gidilen hali gibi geldi bana. Adem'nde Önce kitabında romanın kahramanı uykusunda binlerce yıl geçmişe gidip maymunsu atalarıyla vakit geçirirken bu romanda Zaman Yolcusu binlerce yıl ileriye giderek bugünün insanının farklı formlarıyla vakit geçiriyor. Aynı upuzun önsözde, Parrinder de sık sık Türlerin Kökeni'nden bahsediyor. Wells, bayağı bir etkilenmiş Darwin'den.
Tumblr media
Kitap, oldukça kısa fakat etkileyici. Yayınlandığı dönem açısından bakarsak çağının çok ötesinde diye niteleyebiliriz. Şu basit fikir, dördüncü boyutun zaman oluşu fikri üzerine kurulmuş her şey. Diğer boyutlarda ilerleyip gerileyebiliyorsak, ileri-geri gidip gelme; sağa-sola gidip gelme; bir alet yardımıyla da olsa yukarı-aşağı gidip gelme mümkünse zamanda da ileri-geri gidip gelme mümkündür. Zaman Yolcusu, bu fikirden mülhem bir zaman makinesi yapıyor ve seyahatine başlıyor. Seyahat İsa Aleyhisselam'ın doğumundan 802.701 yıl sonraki bir zamanda nihayet buluyor. Bu zamanda, yani günümüzden sekiz yüz küsur bin yıl sonra insan evladı değişik bir şekilde evrim geçirmiştir. Seçici ıslah ile hayvan ve bitki türleri insan ihtiyacına göre evrimleştirilmiştir. Tıp bütün hastalıkları yenmiş, insanlığın tüm ihtiyaçları giderilmiştir. Mücadeleden, ticaretten, siyasetten azade olan insanlık bir durağanlık çağına girerek gittikçe aptallaşmıştır. Hiçbir zorlukla karşılaşmadığı için evrim, insan türünü basit bir tür haline getirmiştir. Bu arada, emekçi ile sermaye sahibi arasındaki çelişki de emekçileri yerin altında yaşamaya sermaye sahiplerini de üstünde yaşamaya mahkum etmiş, zamanla bunlar iki farklı türe dönüşmüştür. Farklardan birisi de kanı emen ve emilenlerin taraf değiştirmiş olmasıdır. 140 sayfalık bu küçük eserde çok değişik bir gelecek tasavvuru sunuyor H. G. Wells (Herbert George Wells) bize. Hızını alamayıp otuz milyon yıl kadar ileriye gidip dünyanın yok oluşuna da şahitlik ettiriyor kahramanına. İnsanlığın yok oluşu, dünyanın farklı türlere teslim oluşunu da bu sayfalara sığdırabilmiş. 1895 yılında (henüz 29 yaşındayken) yayınlamış olduğu bu eseri bir kere daha takdir etmek lazım. Kitap, İthaki Yayınları tarafından basılmış. Çevirisi Volkan Gürses tarafından; Patrick Parrinder'in upuzun önsözü de Elif Ersavcı tarafından çevirilmiş. Read the full article
0 notes
ecoamerica · 24 days
Text
youtube
Watch the American Climate Leadership Awards 2024 now: https://youtu.be/bWiW4Rp8vF0?feature=shared
The American Climate Leadership Awards 2024 broadcast recording is now available on ecoAmerica's YouTube channel for viewers to be inspired by active climate leaders. Watch to find out which finalist received the $50,000 grand prize! Hosted by Vanessa Hauc and featuring Bill McKibben and Katharine Hayhoe!
6K notes · View notes
birparagraf · 11 years
Text
İşgal Et
Gezi Direnişi'ni anlayabilmek için birçok şeye müracaat edildi. Sonrasında da birbirinin aynı kitaplar yazıldı! Gezi Direnişi'nin referansları arasında yer alan Wall Street Occupy Hareketi ilk günden beri sürekli dillendirildi. Ne kadar benzediği veya aslında hiç benzemediği tekrar tekrar söylendi. Birçokları onun ne olduğunu hiç bilmeden Gezi'nin ne olabileceğini anlatmaya koyuldu... 'İşgal Et'te; Taussig, Harcourt, Mitchell gibi yakından tanıdığımız isimlerin Wall Street İşgali'ne içinden, düşünsel yönünden ve sanatsal/imgesel ifade biçiminden hareketle İşgal Etme'nin ne olduğunu anlamaya ve anlatmaya çalışıyorlar. Makalelerde sırasıyla hareketin nasıl ilerlediğini -hattâ yer yer sloganlar ve bizzat tanıklıklarla- sanatsal yansımasının ve içinde yarındırdığı 'yaratıcı' potansiyelin zihin açıcı yönlerini ve nihayet pratiğin beslendiği teorileri ve yeni yarattığı teorileri ele alıyorlar... Büyük çoğunluğunun ağaç israfı olduğu 'Gezi Kitapları'nın aslında nasıl olması gerektiğini de gösteren nitelikte bir kitap.
[İşgal Et / W.J.T. Mitchell, Bernard E. Harcourt, Michael Taussig / Çev.: Elif Ersavcı / Kolektif Kitap / Güncel - İnceleme]
7 notes · View notes
internetsatisi1-blog · 11 years
Text
Palto Nikolay Gogol Elif Ersavcı
Palto Nikolay Gogol Elif Ersavcı
Palto isimli kitabın yazarı Nikolay Gogol çevirmeni Elif Ersavcı olarak belirtilmiştir. “Önüne ne pahasına olursa olsun ulaşacağı bir hedef koyan insanlar gibi kendini şimdiden daha hayat dolu hissediyor, karakteri güçleniyordu. Yürüyüşünde ve hareketlerinde kararsız ve ikircikli ne varsa gitmiş, gözlerinde yeni bir ateş parlamaya başlamıştı. Hatta en cüretkar hayallerinde bazen paltosuna sansar kürkü bir yaka diktirmeyi bile kurar olmuştu.”
“Küçük adam”ın çektiği sıkıntılar, maruz kaldığı eşitsizlik ve acılar bu uzun öykünün başkahramanı Akakiy Akakiyeviçin hayatı üzerinden yalın bir gerçekçilikle anlatılıyor. Böylesi bir anlatım, her ne kadar dönemin Çarlık Rusyasında büyük tepki alsa ve Gogol, Rus insanını aşağılamakla suçlansa da, Rus edebiyatında büyük bir çığır açıyor. Elinizde tuttuğunuz bu muhteşem eseri daha önce yayınlanmış örneklerinden farklı kılansa, otuzdan fazla kitapta imzası olan ödüllü çizer Noemí Villamuzanın büyüleyici çizimleri.
“Hepimiz Gogolun Paltosundan çıktık.” Dostoyevski
“Gogolun Paltoda sergilediği sanat, paralel doğruların kesişmekle kalmayıp, solucan misali kıvrılabileceklerine, karmakarışık hale gelebileceklerine işaret eder.” Vladimir Nabokov, Nikolay Gogol
Palto Nikolay Gogol Elif Ersavcı
internet satışı
0 notes
birparagraf · 11 years
Text
Maximilian Ponder’in Muteber Beyni
Kapağı açıp, ilk sayfalarını okumaya başladığınız anda, kafa tasınızı aşıp, beyninize şaplaklar indirecek bir roman, ‘Maximilian Ponder’in Muteber Beyni’. Öyle kelime oyunu yapmak için kurulmuş bir cümle değil bu. Zira isminde Latin alfabesinden F hariç bütün harfleri barındıran kahramanımız Max Ponder’in ve ömrünü ona adamış en nihayetinde (yoksa en başında mı demeli) kafasını vücudundan ayırma görevini yerine getirecek Adam Last’ın amacı zaten bu. (aklı başında okurlar Adam -ilk insan olan- ve Last -son- arasında kurulan kelime oyununu hemen fark etmişlerdir, neyse bu şakanın hakkını kitapta da veriyorlar zaten...) İzah etmeye çalışayım; Max Ponder genç yaşında bir insan beyni kataloğu çıkarmaya başlar. Hedefi üç yıllık bir çalışmadır. Ama onlarca yıl sürer. Yüzlerce cilde yayılır. Ama bu kataloglama esnasında, yeni kayıtlara maruz kalmamak uğruna dünyadan soyutlanmak zorunda kalır. İnsan beyni kataloğu da ne ola ki, diye soranlara söyleyeyim, bildiğiniz, hatırladığınız, tanık olduğunuz, gördüğünüz, okuduğunuz her şeyin kaydını tutmak. Üstelik an be an! Tahmin ettiğiniz gibi Marcel Proust etkisiyle karşı karşıyayız. Ama, Ironmonger hiç korkmadan, üstüne de koyuyor. Öyle selâm vermek değil, sıkıca sarılmaktan bahsediyorum. Çünkü bir taraftan Max Ponder, diğer taraftan Adam Last hatırlıyor, anlatıyor, yazıyor, yaşıyor, konuşuyor. Max kendini dünyadan soyutlayıp, yeni bilgi kirlenmesinden kendini uzak tutmaya çalışırken Adam onun bütün işlerini yürütmek durumundadır. Aynı zamanda Ponder ailesinin kara kutusu olacaktır. Ironmonger, Ponder'in yazıp Last'ın anlattıklarıyla ustaların hakkını teslim ederken, bir taraftan da günümüz İngilteresi'ne de sağlam sataşmalarda bulunuyor... Hayranı değil, ‘hastası olacağınız’, beyninizin bütün loblarında hissedeceğiniz bir roman. Madlen kurabiyelere hücum!
[Maximilian Ponder’in Muteber Beyni / J.W. Ironmonger / Çev.: Elif Ersavcı / Kolektif Kitap / Roman]
11 notes · View notes
birparagraf · 11 years
Text
Düşmanla Oynamak
Galeano hatırlatıyordu: “2008 yılında ABD hükümeti Nelson Mandela’yı tehlikeli teröristler listesinden sildiğini açıklamıştı.” Bugün dünyanın en saygın Afrikalısı olan Mandela, altmış yıl bu listede yer aldı. Kendi ülkesinde ‘seçimle gelen ilk devlet başkanı’ olmasının üzerinden yıllar geçmişti oysa! Hiç ama hiç kolay olmamıştı bu. Mandela’nın kendi ülkesinde başardığı bu mucizeyi John Carlin ‘Düşmanla Oynamak’ kitabında ‘ragbi’ odağında anlatıyor. 2009 yapımı, Clint Eastwood’un yönetip Matt Damon ve Morgan Freeman’ın başrollerini paylaştığı ‘Yenilmez/Invictus’ filmini hatırlarsınız. O filmin orijinal kitabı ‘Düşmanla Oynamak’. Mandela, bugün bile 1995’te Güney Afrika’da düzenlenen Ragbi Dünya Kupası’nın ‘kardeşlik senfonisi’ni nasıl mucizevi bir şekilde hayata geçirdiğinin altını çiziyor. Savaşı, kavgayı sona erdirip kucaklayıcı olabilmeyi anlatıyor ‘Düşmanla Oynamak’. Son zamanlarda tam da ihtiyacımız olan şey. Aslında her zaman ihtiyacımız olan şey. Fakat nedense bu topraklar için son yıllarda çok uzakmış gibi duruyor. Aslında geçen sene yayımlanan bu kitabı bugün yazmamın sebebi de bu. Çünkü Ayrıntı Yayınevi, Aralık ayı ortasında Cumhurbaşkanı ve Başbakan’dan başlayıp bütün bakan ve milletvekillerine bu kitabı, yanında bir mektupla gönderdi. Mandela’nın “Savaş bir oyun değildir” sözünü iletiyorlardı hepsine. Onlar okur mu bilinmez ama siz ihmal etmeyin. Birileri savaş çığırtkanlığı yaparken, savaşın bir oyun olmadığını yüzlerine vurasınız diye...
[Düşmanla Oynamak / John Carlin / Çev.: Elif Ersavcı / Ayrıntı Yayınları /  Biyografi]
10 notes · View notes