Deniz Suyunun Çekilmesi Deprem Habercisi Mi?
Deniz suyunun çekilmesi deprem habercisi mi çok merak ediliyor. Marmara Denizi kıyılarında her sene birkaç kez deniz suları çekiliyor ve medyanın da haberi abartarak deprem ile ilişkilendirmesi sonucunda insanlar paniğe kapılıyor. Oysa deprem öncesi suyun çekilmesi söz konusu değil.
Depremde Deniz Kıyısından Uzaklaşılmalı Mı?
Depremde deniz kıyısından uzaklaşmak tsunami riskinden korunmak için yapılması gerekenler arasındadır. Deprem olduktan sonra, birkaç dakika içinde tsunami dalgaları kıyıya vurabilir ve bu dalgalar depremin büyüklüğüne göre çok yıkıcı olabilir.
Deprem denizde meydana geldiyse, deniz tabanında yer değiştirmelere ve heyelanlara neden olabilir. Bu heyelanlar deniz suyunun çalkalanmasına ve tsunami oluşmasına neden olur. Dalga gelmeden önce, denizin birkaç metre ile birkaç kilometre arasında çekildiğine şahit olabilirsiniz. Marmara, Ege ve Akdeniz'de oluşan tsunamiler okyanuslarda meydana gelen tsunamiler kadar yıkıcı olmasa da, can ve mal kaybına yol açma ihtimalleri vardır ve tedbirlerimizi buna göre almalıyız.
Deprem Anında Deniz Nasıl Olur?
Deprem anında deniz, genellikle pek tepki vermez. Denizde oluşabilecek değişimler, depremden hemen sonra meydana gelir. Tsunami meydana gelecekse, öncelikle deniz bir miktar çekilir ve daha sonra büyük ve şiddetli tsunami dalgaları sahile vurmaya ve kıyıdan içeri girmeye başlar.
Tsunami Nedir?
Tsunami, en basit şekliyle, deprem dalgasıdır. Depremler sonucu meysana gelirler ve özellikle okyanus depremleri sonucu meydana gelenler büyük can ve mal kaybına neden olurlar. 11 Mart 2011 tarihinde Japonya'da meydana gelen deprem ve ardından yaşanan tsunami, 18.000 kişinin ölümüne neden olmuştu.
Ülkemizde de, 1999 depreminden sonra Gölcük ve Karamürsel sahilinde küçük çaplı bir tsunami yaşanmış ve birçok sitenin sulara gömülmesine ve birçok insanımızın hayatını kaybetmesine neden olmuştu.
Marmara Tsunami Olacak Mı?
Evet, Marmara Denizi'nde gelecekte olacak bir depremde tsunami olması da beklenmektedir. Tsunaminin, Marmara Denizi'nin hem kuzey kıyılarını, hem de güney kıyılarını vurması beklenmektedir. Bunda, depremin olduğu bölge etkili olacak. Örneğin, kuzey kıyılara yakın, İstanbul açıklarındaki bir deprem, İstanbul'u daha kısa sürede etkilerken, güney Marmara'yı daha geç vuracaktır.
Tam tersi, güney kıyılarına yakın bir deprem de, İstanbul'u daha geç etkileyecektir.
1 note
·
View note
Gemi ile Ege - Adriyatik Turu Gezi Rehberi
2020 yazının temmuz ayında arkadaşlarımla yaptığımız güzel İspanya gezimiz çok eğlenceli ve bir o kadar da yorucuydu.
Geçen yıl yaptığımız İtalya gezimiz sonrasında yaptığımız Sharm tatili bize çok dinlendirici gelmişti. Bu yıl da Gemi turunu hem komfor hem çok mekan gezme hemde bu ikisini dinlenerek yapabilme avantajları nedenleri ile seçtik. Baştan söyleyeyim çok iyi bir seçim yapmışız.
Cruise firmaları arasından akrabalarımızın daha önce denemiş olduğu MSC firmasını alternatif düşünmeden seçtik. Rota da uçak derdimiz olmasın, yorulmayalım diye İstanbul kalkışlı Ege-Adriyatik rotasıydı. Gemimiz 3000 yolcu 1000 personel taşıyan Magnifica isimli gemiydi.
Rotamız ise;
1.Gün:İstanbul 16.30 kalkış
2.Gün:Denizde seyir
3.Gün:Dubrovnik Hırvatistan
4.Gün:Venedik İtalya
5.Gün:Bari İtalya
6:Gün:Katakolon Yunanistan
7.Gün:İzmir
8:Gün:İstanbul varış 10.00
Gezimize İstanbul boğazından basladık. Sabah 10′da gemiye ilk binenlerdendik. Gemiye binerken herkese bir akıllı kart düzenleniyor. Bu karta ister nakit ister kredi kartı vererek para yükleniyor. Seyahatiniz boyunca gemide kumarhane hariç hiçbir yerde nakit para geçerli olmuyor.
Gemi Karaköy’e demirlemişti. Çok beklemeden gemiye bindik. Eşyalarımızın ilerleyen saatlerde odamıza bırakılacağı söylendi. Odamız iç kabindi. Yani camı balkonu yoktu ama beklediğimizden geniş ve konforluydu. Saat 12deki öğle yemeğine katıldık.
Öğle yemeğini Alacart ve açık büfe olmak üzere 2 tip alabiliyorsunuz .Biz genelde hep açık büfe tercih ettik. İstanbul’da ilk öğle yemeğimizde tarihi yarımada ve boğaz köprüsü manzaralı harika bir yemek yedik. Size tavsiyem gemiye binişte İstanbul’dan uzaklaşana kadar en üst kattan eşsiz İstanbul manzaranızı izleyin :)
Gemimiz kalktıktan sonra saat 15te toplantımız vardı. Rehberlerimiz bize yemek başta olmak üzere gemiyi ve düzeni anlattılar. Akşam yemeklerini 2 grup olarak alıyorduk. Yemeğimizi L’Edera adındaki restoranda harika manzaralar eşliğinde yedik. Masamız cam kenarındaydı. İlk Akşam yemekten sonra tüm gece gemiyi, salonlarını ve güvertesini gezdik ama genel olarak akşamları düzen yemek-gece şovları-animasyon ekibinin gösterileri şeklinde geçiyor. Geminin çok güzel bir tiyatrosu var. Akşamları yapılan şovlar ise çok kaliteliydi.
2.GÜN(DENİZDE SEYİR)
2. güne 13.kattadaki Sahara salonunda açık büfe kahvaltısıyla başladık. Gün denizde seyir olduğu için planımız havuz başında güneşlenmek ve kitap okumaktı. Öylede yaptık .Eşimle tüm gün güneş ve geminin tadını çıkartırken özlediğimiz kitap keyfini yaptık. Akşam yemeğinde doktor çiftimizle biraz daha samimi olmaya başladık. Yemek sonrası Franco’nun şovunu izlemeye gittik. Barock isimli dans gösterisini izledik, çok keyifliydi. Dansçılar-şarkıcılar -komedyenler ve aerobikçilerin birlikte şovuydu. Oradan çıkıp animasyon ekibinin hazırladığı İdeal Çift eğlencesini izledik:) Gemi müşterileri arasından seçilen çiftlerle yapılan yarışmayı kahkaha dolu geçen 1 .5 saat boyunca izledik. Sonra şansımızı denemek için gazinoya gittik.
3.GÜN DUBROVNİK
Dünyada cenneti arıyorsanız bu yer Dubrovnik’tir(Bernard Shaw)
Sabah kahvaltı saatlerinde Dubrovnik’e gelmiştik. Meşhur köprüsü karşımızda devasa gemimiz çok zor bir manevra ile limana yanaşmaya çalışıyordu. Zevkle bu yanaşma manevralarını izledim. Dubrovnik’e inince şehir merkezine götürecek servisler bizi bekliyordu. Bizi bekleyen sıcak tehlikesi kendisini daha göstermemişti:)Servisler bizi eski şehirde bıraktılar. Çok çok şirin ve çok küçük bir yerdi ama zevkle gezdik. Dünyanın en eski eczanesini gezdik. Pazarı vardı o gün pazarında dolaştık. Tabiki 3-4 saat hele hele o sıcakta gezmek Dubrovnik’i gezdim demek için yetersiz çünkü asıl güzelliği eşsiz koyları ama yine de Dubrovnik tadını aldık:)Gemiye döndüğümüzde sıcak yüzünden bayılmıştık.Gemimiz artık evimiz olmuştu:)Evimize gelmiş gibi hissediyorsunuz. Akşam yemeğinden sonra Franco şovu izlemek için tiyatroya gittik. Willer Nicolodi’un meşhur “one man show”u vardı. Kukla hayvanları midesinden gelen seslerle konuşturan eşsiz showu 1.5 saat izledik. Sonra klasik animasyon ekibi vardı. Bu kez uluslar arası karaoke vardı. Yine sıkılmadan izledik. Size anlatmam gereken detay var. Gece hiçbir şey yapmasanız bile o kadar çok aktivasyon odası var ki. Puro içenlere özel şık puro odası, Piyano başı sohbet için barlar vb. hiçbir şey yapmasanız ana koridorlarda duty free mağazalarını gezseniz bile zaman geçiyor. Gece geminin gidişi ile çıkardığı köpükler ve rüzgarını izlemek, hissetmek de ayrı bir zevk.
4.GÜN VENEDİK(kalbimin her sefer kaldığı şehir..)
Sabah kalktığımızda odada televizyondan geminin Venedik’e yanaştığını görür görmez hızlıca hazırlanıp kahvaltıya gittik. Kahvaltımızı gemimiz Venedik’e yanaşırken yedik. Murano Burano adaları,lido hepsinin geminin yüksekliği sayesinde detaylıca izleyerek yanaştık. Daha önceki gelişimiz gibi Venedik’e vaporettolarla gittik. Size ilk tavsiyemi şimdiden veriyim. Vaporettoların buluşma yeri tek. Akşam üzeri Venedik’ten dönerken erken gitmeyin çünkü hayatınızda göremeyeceğiniz güneşi orada görürsünüz. Ada olmasından ve hiçbir gölge olmamasından dolayı iki seferdir biz 15 dakika vaporetto bekleme azabını çektik. Daha önceki İtalya gezimizi yazdığım için Venedik’in detayına girmeyeceğim. Yine kanallarda gondol turu yaptık, yine san marco meydanındaki Eden cafe de tramisu yedik. Değişik olarak bu kez Rialto köprüsünden karşıya geçip kanal üzerindeki restoranlardan birinde yemek yedik. Daha bilerek ve tadını çıkararak gezdik,
ara sokaklarını dolaştık ve bir sonraki Venedik hafta sonu kaçamağımız için otelleri araştırdık.
Gemiye döndüğümüzde yine klasik Venedik yorgunluğu vardı üstümüzde yattık uyduk dinlendik. Akşam yemeğine zinde bir şekilde gittik. Bu gece Kaptan Francesco Ranieri’nin konuklarına hoş geldiniz yemeği vardı. Biz İstanbul’dan bindik ama aslında tur Venedik’ten başlıyor o yüzden Venedik gecesi hoş geldiniz gecesi oluyor.
5.Gün Bari(Alberobello)
Günlerden pazar olduğu için Bari’nin hemen hemen tüm dükkanları kapalı olduğundan dolayı Alberobello isimli yerel bir köye gittik. Çok ilginç bir hikayeye sahip köyümüz tek tip ve çok orijinal evlerden oluşuyor. İtalya’nın tarihinde bir savaşta kahramanlık yapan bir grup askere bu bölge bedelsiz olarak verilmiş.Kral sadece yılda bir kez vergi vermelerini emretmiş. Belli bir süre vergi veren köylüler bir süre sonra vergi vermek istememişler. Çözüm olarak bu özel dizayn evleri yapmışlar. Vergi memurunun her yıl geldiği zaman belli olduğundan kolaylıkla yıkılan ve yapılan bu evleri yapmışlar. Harç yada benzeri yapışkan olmadan yapılan bu taş evler, tepedeki kilit taşının çekilmesi ile yıkılıyormuş. Memur gelmeden evleri yıkıp köyde kimse yaşamıyormuş gibi senelerce yaşamışlar. Memur gidince hemen evleri yeniden yapıyorlarmış:)Bugun turizme açılan köy evleri güçlendirilmiş ve her biri hediyelik eşya satışında kullanılıyor. Harika ev yapımı şarap, zeytinyağı, kurabiyeler ve enfes likörler vardı. Bol bol aldık. Özellikle fındıklı, çikolatalı ve kavunlu likörler nefisti. Hepsinden aldık evimize gelen misafirlerimize ikram ediyoruz. İyi ki bu harika köye gitmişiz. Ertesi gün Yunanistan’ın küçük sahil kasabası Katakolon’a gidecektik.
6.Gün Katakolon(Apollo)
Burası hayal edemeyeceğiniz kadar küçük bir yer. Geminin bu kadar küçük bir yerde durmasının sebebi tabi ki Apollo tapınağının orda olması. Biz ise deniz kenarında kardeş topraklarında oturup zaman geçirdik. Hediyelik eşya aldık ve gemimize döndük. Size bir not:Katakolon da çok güzel(fiyatlar açısından) freeshop var. Değerlendirmenizi tavsiye ederim. Bu akşamki animasyonda Miss Magnifica seçildi.
7.Gün İzmir
İzmir de ,ülkemizde olmanın verdiği rahatlıkla tabir-i caizse:) geniş geniş gezdik. Daha çok kordon da dolaştık. Oranın meşhur bir pastanesinde oturup tatlılarımızı yedik. Bize tüm bu İzmir gezimiz boyunca eşlik eden ve ekstralara katılmamıza gerek olmadığını söyleyen akşam yemeği arkadaşlarımıza çok teşekkür ederiz. :)
Msc magnifica ile bir haftalık ege-adriyatik gezimiz başladığı gibi İstanbul da bitti. Hem otel tatili hem gezme tatili hem de yurt dışı tatili bir arada bulundurduğu için özellikle çocuklu ve büyüklerimizle yapılacak en güzel tatil. Okuduğunuz için sonsuz teşekkürler. Umarım gitmek isteyenlere yardımcı olabilmişimdir.
2 notes
·
View notes
Le-Mepris (Nefret),1963 filmi üzerine,
Jean-Luc Godard
Godard’ın antik,mavi fütüristik parçaları ve kırmızı BB’u
Bir filmin incelemesini ve anlam yerleştirmesini yaparken bazen filmi tek başına,yönetmeni,dönemi,oyuncusu,mekanı,tekniği dışında sadece izleyici gözüyle ele almak,yaşattığı deneyimi yansıtmak,paylaşmak hem iyi hem de ulaşabilirliği etkinleştiren bir yol bana göre.Werner Herzog filmlerini izleyicinin katıldığı,onlarla deneyimlediği bir yolculuk olarak nitelendirir ve izleyiciye katılımı için teşekkür eder örneğin.Bu bağlamda yazıya başlarken sadece Le-Mepris’in bendeki izlerini paylaşmak istemiştim,üstelik Godard’ın soru işaretleri bırakan seyir dili de oldukça uygundu.Ancak işin içine girince belki de yazım süreci uzayınca oluşan soru işaretleri cevaplarına yakınsar bir halde kendi anlam belleğimi oluşturma durumuna geçti diyebilirim.Esasında filmlerinin bu etkiyi oluşturması,hakkında okuduklarım arasındaydı.Bekledikçe olgunlaşan,ne vakit izlense başka soruları da akla getiren,yenilikçi,zamanı aşan bir dil.Evet bu Godard.Hep daha iyiyi ve yeniyi yapmaya çalıştı,sorular bırakan,bir süreç olarak algılanmasını istediği filmler yaptı.Film dili farkındalık oluşturarak sinemanın illüzyonunu kırdı.Bertolt Brecht’in tiyatroda yaptığı devrimi sinemada gerçekleştirdi.Temel derdi her zaman için,sinemanın gerçekliği temsil etme gücü olduğu varsayımına kafa tutmaktı.O sanatta devrimciliği ‘temsili geride bırakmak’da buluyordu.Film yapmak da film izlemek gibi bir anlamlandırma pratiği olmalıydı,sinamacı gerçekliği yansıtmaz,yansıttığı şey olsa olsa ‘saniyede 24 kere gerçeklik’ ti.Sıklıkla yanlış yorumlanan sözünün ifadesi budur.Godard,yansıtma\temsil etme erkini reddeder,onun sinemasında temsil etmek yerini ‘parça parça düşünme’ye bırakır.Her filmi,sadece ve sadece bir anlam üretme,düşünme pratiğidir.Turarlı bir anlatı,inandırıcı bir illüzyon yaratmak değil.(özellikle burjuva değerlerinin temsiline karşıdır)Tek bir bireyin ele avuca sığmayacak toplumsal durumunun enerjisinden doğan çelişkili düşünceler silsilesini,tuvale boya sıçratır gibi perdeye saçar.
Bir Godard filmi onun yönteminden,anlatım biçiminden bağımsız ele alınamazdı.Film yorumu da yine düşünme pratiği niteliği taşıyacaktı,kendiliğinden.O kendisini bir yönetmen olarak değil,bir toplayıcı,öğütücü olarak görüyordu.Nouvelle Vague’un en önemli yönetmeni ilk dönem filmlerinin ardından 68 Mayıs hareketlerinin etkisiyle daha politik bir sinema dilinin peşine düştü.
Brigitte Bardot ve Michael Piccoli,LeMepris film seti
Peki hikaye? Bir erkek,bir kadın yeterlidir der Godard,bazen de bir silah.
-aynadan ayaklarımı görebiliyor musun?
-evet
-sence güzeller mi?
-evet çok güzeller
-ve bileklerim..onları beğeniyor musun?
-evet
-dizlerimi de beğeniyor musun?
-evet dizlerin de çok hoşuma gidiyor
-ya kalçalarım?
-onlar da..
-aynada sırtımı görebiliyor musun?
-evet
-popom güzel mi sence?
-evet çok güzel
-dizlerimin üstünde olmamı ister misin?
-hayır böyle iyi
-ve göğüslerim..onlardan hoşlanıyor musun?
-evet,hem de nasıl!
-yumuşak ol Paul,sert davranma..
-özür dilerim Camille
-hangisini daha çok seviyorsun?göğüslerimi mi yoksa göğüs uçlarımı mı?
-bilmiyorum ikisini de
-omuzlarımı beğeniyor musun?
-evet
-kollarım?yüzüm?
-yüzün de..
-hepsi mi?ağzım,gözlerim,burnum,kulaklarım?
-evet hepsi.
-yani beni bir bütün olarak seviyorsun,öyle mi?
-evet,seni usulca,tamamen,trajik bir şekilde seviyorum.
-ben de seni.
Alberto Moravia’nın 1954’de yayımlanan Il Disprezzo adlı ucuz romanından uyarladığı Le Mepris’in açılış sahnesi Camille ve Paul’ün yataktaki bu konuşmalarıyla başlar.Işık ve kamera açısını kullanma şekliyle Bardot’un çıplaklığını baş döndürücü bir dişiliğe büründürdüğü övgülerini alır.Acelesiz,Bardot’un yumuşak ve yavaş ses tonunu,bakışlarını bedeniyle bütünlediğimiz sahne,filmin tümünden ayrı bir evren gibi koparak sonlanır.Yakınlaşılan Camille,filmin devamında uzaklaşır ve yalnızlaşır.Veya Camille Paul’le bir daha bu denli yakınlaşmaz.Kendisine duyulan sevgiyi sorgulayan bir kadının ruhunu duyumsadığımız sahnede,aynı zamanda duygularının penceresini aralayan bir kadının çıplaklığını seyrederiz,bir battaniyeye sarılmış Brigitte Bardot ve…Brigitte Bardot.Godard’ın kullanmayı en çok sevdiği renk olan kırmızıyı ana renk alarak yataktaki Bardot’u önce kırmızı ardından beyaza yakın açık sarı ve son olarak mavi ile filtrelenen renk değişiminin geçişleriyle izleriz.Dikkatli bir izleyici ilk seferde farkedecektir,ama muhtemelen BB’u izlerken çoğumuz kaçırmış olabilir.Fransa bayrağının renkleri.Farkettirmeden bayrağı sahneye işlemiştir.Gaspar Noe,Climax’da kocaman bayrağı direkt duvara asmıştı ve aynı zamanda jeneriğin içine almıştı,sanırım bu sebeple pek yabancı gelmedi bana.Oluşan ‘aa demek Godard da yapmış zamanında’ hissi.Bunu bazen koltuk,halı veya duvardaki bir resim,sandalye üçlemelerinde kullanır.Ancak bu sahnedeki filmin kendisine ait renk geçişleri Murnau’nun Nosferatu’sundaki renk değişimlerini hatırlatır ve Godard’ın filmde Fritz Lang yoluyla Alman sinema yapımcılarına yapacağı yüceltmeye eşlikçi görevini görür.Dahi görüntü yönetmeni Raoul Coutard’ın başarısını da eklemeliyim elbette.
Bu sahnenin öncesinde film içinde başka bir film şeklinde çekilen,dış ses yoluyla aktarılan bir jenerik izleriz.İlk kez yazısız çekilen jeneriğe Georges Delerue’nin müziklerinin melankolisi eşlik eder.Oyuncular Brigitte Bardot,Michael Piccoli,Jack Palance ve Fritz Lang’dir.Fritz Lang’in kendisi.Cinemascope olarak filme alınıp GTC laboratuvarlarında renklendirilmiştir.
Roma’da Cinecitta stüdyolarında yönetmen Fritz Lang,Homer’in Odyssey’inin modern bir versiyonunu çekmektedir.Amerikalı film yapımcısı Jeremy Prokosch(Jack Palance) Truva’yı keşfeden Schliemann’ın Alman olması nedeniyle filmin Alman bir yönetmen tarafından çekilmesi gerektiğini düşünmektedir.Bu kadarı bile bize Amerikalı film yapımcısının anlayışını tarif eder.Seti ziyarete gelen tiyatro oyunu yazarı Paul’den senaryo yazması istenir.Jeremy parası ile istediğini yazdıracağını ve çektireceğini söyler.Filmden bir bölüm izledikleri cep sinemasında Lang tanrılar hakkında konuşur,sözleri film boyunca bilgece düşünce aktarımlarıdır.Hızlıca sonuca ulaşmak isteyen Jeremy’nin tahammülsüzlüğü bu sahnede film rulolarını yere atması ve disk gibi fırlatmasıyla kendini gösterir.Entellektüel paylaşımlara katlanamayan Jeremy, deniz kızlarının çıplak yüzdüğü sahnede oldukça eğlenir ve bunun iş yapacağını düşünür.Ona göre Penelope,Odysseus’a sadakatsizlik yapmıştır,Paul senaryoyu yeniden ele almalı ve yeni bir Odyssey yazmalıdır.Paul çeki alarak kabul eder.
Paul’ün eşi Camille ile tanışan Jeremy onu evine içki içmeye davet eder.Paul Camille’den arabaya binmesini ve gitmesini ister,Camille rahatsız olur,Paul kendisin de geleceğini söyleyerek ısrar eder.
Paul Jeremy’nin evine gittiğinde Camille geç kaldığını söyler,Paul de sebeplerini anlatır.Onu dinlemek istemeyen Camille sırtını dönerek yürümeye gider.Burda bir jump-cut izleriz,Paul ile bir anına dönüş yapar.
Camille Pompei mozaiklerinin bulunduğu bir kitabı inceler.Yanına gelen Paul “ben gelene kadar ne yaptınız?seni rahatsız etti mi?” diye sorar.Bu soru ve gülüşü Camille için rahatsız edicidir.İzlediğimiz bir jump-cut Paul’ün ellerini yıkamak için girdiği ev sahnesine bağlanır.Mozaik kitabını Paul’e veren Jeremy senaryo için faydalanabileceğini söyler.İlgisi sadece seks görüntülerinedir.Franceska,Odysseus’un bir Yunanlı olduğunu söyleyerek avamlığı indirmeye çalışır.Amerikalı film yapımcısı kültür yoksunu zırtapozun tekidir.Franceska’ya para ve karısı ile ilgili düşüncelerimde haklıydım diyerek yemeğe kalmalarını teklif eder.Camille “annem ve ben çok yorgunuz” diye cevap verir.
Jeremy’nin dengesiz davranışları Paul’ün kararını zorlaştırır.Zaten Paul hiçbir şekilde bu kararı alamayacaktır.Jeremy Capri teklifini yineleyerek onları uğurlar.
Eve dönüş yolunda Lang’in filminin heykellerinden biri sahnededir.Bu Paul,Camille ve Jeremy’nin hikayesinin anlatıldığı ana film ile Lang’in Odyssey’inin bağlamının işaretidir.Odyssey,Odysseus’un evi İthaka’ya dönüş yolculuğunun hikayesi olmasının yanında Penelope’nin oğlu ile birlikte talipkarlarla mücadelesinin de öyküsüdür.Bir edebi metinde ilk kez bir kadının ve kölelerin mücadelesine yer vermesi ile dikkat çeker.
Yolda Camille Paul’e öğlen annesiyle yemek yediğini söyler.
Evde geçirilen zaman kameranın odalar arasında dolaştığı,uzatmalı,bitmeyen tartışmaların girdap haline geldiği,tam bitti derken tekrar başlanan Camille ve Paul’ün içinden çıkamadığı çekişmeleri sahneler.Godard neredeyse seyircinin sabrını zorlayarak evden çıkılamayacakmış endişesi oluşturur.Camille siyah bir peruk aldığını söyleyerek Paul’e sürpriz yapar,peruğu beğenmeyen Paul’e ‘senin sigaralı halin de Dean Martin’in götüne benziyor’ esprisini yapar.Camille’nin bu görünüşü çoğunlukla Anna Karina’ya kimilerince de David Bowie’ye benzetilir.Eğilerek aynada kendisine bakan Camille yeni görünüşü ile yeni bir hayat,yeni bir kimlik arayan birini betimler.Camille’nin esprisinden hoşlanmayan Paul ona cevap vermeyişinden rahatsız olup Camille’ye tokat atar.
“Beni korkutuyorsun Paul
bu ilk kez olmuyor”
Paul onunla Capri’ye gitmesi için ısrar eder.Camille’nin annesi arar ve Paul öğlen yemek yediklerini sandığını söyler.Camille Paul’ün şüpheciliğini eleştirir ve bunu bir daha yaparsa boşanacağını söyler.Banyoda Lang’e ait bir kitaptan onun Yunan tragedyasını eleştiren satırlarını okur.
“İnsan kader karşısında etkinliğini yitirmiştir,sevdiğini öldürmek onu sonsuza kadar kaybetmektir”
İkisinin iç seslerini geçiş halinde izleriz.Paul Camille’nin onu terkettiğini hisseder,Capri için ısrar eder.Paul senaryo yazma teklifini nasıl tam eminlikle kabul edemediyse Camille de bu teklifi isteyerek kabul etmeyecektir.İkisi de bu fedakarlığı dairenin parasını ödemek için yaptıklarına kendilerini inandırır.Paul “neden kabul etmiyorsun?yoksa Jeremy ile aranızda birşeyler mi var?” diye sorarak şüpheciliğini devam ettirir.Camille onu artık sevmediğini söyleyerek evi terk eder.Paul ardından sakladığı silahını alarak çıkar.
Ev sahnesi inişli-çıkışlı,dolambaçlı tartışmaları ile bitmekte olan bir aşkın son çırpınışlarını süre bakımından kısıtlamasız sahneye aktarmıştır.Arabada Paul’den hiç birşey olmamış gibi davranmasını isteyen Camille’nin ağlayan gözleri gece ile buluşur.
Tiyatroda Jeremy’den “ sinemada da gerçek hayattaki gibi yerleşik olan şey şiirdir” cümlesini sanki bişeyleri anlamaya başlamış edasında dinleriz.Oyun sonunda;
Fritz Lang:” her sabah ekmeğimi kazanmak için yalanların satıldığı pazara giderim ve umut dolu olarak diğer satıcılarla aynı hizaya girerim”
Camille:” bu nedir?”
Lang: “ Hollywood”
“zavallı BB’nin bir baladından, Bertolt Brecht”
“ Homer’in dünyası gerçek bir dünya ve şair doğayla çatışarak değil de,onunla uyum sağlayarak gelişen bir uygarlığa aitti.Ve Odyssey’in güzelliği işte tam bu noktada yatar.Gerçek hayatta da olduğu gibi,ne ise öyle görünerek”
Bunlar Godard’ın Brecht hayranlığının ve onun tiyatroda yaptığı gibi temsili,anlatımın kapsamından çıkarışını,imaj yaratmak yerine hikayeyi ne ise öyle,olduğu gibi aktardığı sinema dilinin ifadesi niteliğindeki sözlerdir.
Işıklar söner,siyah peruğunu takmış Camille’nin gözleri karanlığa karışır.Binanın dışında;
Paul:”istemiyorsan gelme”
Camille:” Beni buna mecbur bırakan sen değilsin,hayatın kendisi”
Artık dönemeyecekleri bir yol ayrımında olan Camille ve Paul için Paul’ün sorumluluğu tamamen Camille’ye yükleyen bu sorusuna Camille bu cevabı vererek ikisinin de yükünü azaltır.
Deniz,
Camille sarı saçları ve gözlükleri ile teknede,Capri’deki settedir.
Paul teknede Jeremy’ye katıldığını,Odysseus’un karısını sevdiğini fakat karısının onu sevmediğini söyler.İki hikaye artık yanyanadır.Film setinin kamera ekibinin sırtlarında Technicolor yazan sweatshirt’lerini görürüz.Renk tedarikçisi firma o dönem kameralarını kiraya veriyordu,Jeremy filmi için kamera ve ekibini kiralamıştır.Camille’ye villaya onunla gelmesini teklif eder,Paul bir sorun olmayacağını söyler.Jeremy ile tanıştıkları gün onu arabasıyla göndermesindeki rahatsızlığın daha fazlasını hissederek gider.
Paul ve Lang’in villaya giden yeşil patikada yaptığı konuşmada Paul,Penelope’nin Odysseus’a sadık olduğunu,talipleri ile birşey yaşamadığını söyler.Odysseus’un aşırı ihtiyatlı davranması Penelope’nin sevgisini bitirmiştir.Taliplerini öldürmesi ona ulaşmasını sağlayacaktır.Lang,Camille’nin onun kitabından okuduğu satırlardaki sözlerini tekrarlar,öldürmek bir çare değildir.
Paul,Camille’nin onu şüpheci ithamları yüzünden artık sevmediğini düşünmektedir.Jeremy’yi ortadan kaldırırsa yani senaryo işini bırakırsa onu geri kazanabileceğini de.
Capri’deki Jeremy’nin villası olarak kullanılan Villa Malaparte , sadece mimari bir yapı değil,bir peysaj kurulumudur.Konumlandığı doğanın tüm şartlarını özümser nitelikteki bina Lang’in filminde kullandığı heykellerin antik olanla moderni birleştirmesi gibi doğa ile mimariyi fütürist şekliyle buluşturarak Godard’ın öyküsünü Homer’in Odyssey’i gibi geleceğe taşıma sembolüdür.Konumlanışındaki uyum ‘ne ise öyle’yi bir kez daha vurgular.
Camille çatı-terastan Paul’e hiçbirşey olmadı dercesine kollarını sallar,aşağı iner.Geldiğinde onu terasta bulamayan Paul eğilip baktığında pencerede Jeremy ile öpüştüklerini görür.Camille özellikle Paul’e bunu izletmiş gibidir.Franceska teknede bulduğu silahı Paul’e verir.
Lang:”Çocukların ateşli silahlarla oynamaması gerekir”
Salonda Paul,Homer’i değiştirerek bir senaryo yazmanın içtensizliğini anlatır.Bunu sadece para için yaptığını ve Lang’in haklı olduğunu söyler.
Teras,
Camille çırılçıplak güneşlenmektedir,sadece kalçasında okuduğu bir kitap vardır.Başlangıçta Paul’ün sevgisini sorguladığı yatak sahnesinde olmayan kitap,bu sahnede cevaplarını bulmuş birini imgeler.Paul’ü senaryoyu sadece para için yazdığını söylemesi ile eleştirir.Jeremy’nin bu hatayı bir daha kabul etmeyeceğini ama Paul’ün aynı hatayı bir daha yapacağını söyler.
“Ben malımı bilirim”
Evde polisiye hikayeler yazdığı zaman çok mutlu olduklarını söyleyen Camille senaryo işinin ve film ekibinin Paul’ü değiştirdiğini belirtmişti.Ona göre zaten başından beri bir hataydı ve Paul bunu başaramayacaktı.
Paul:” onu seni öperken gördüm”
Camille:” gördüğünü biliyorum”
—“artık beni sevmiyorsun”
—“ hayat böyledir”
Camille senaryodan çekilmesinin sorumluluğunu ona yüklemesinden rahatsızdır.Para için senaryoyu kabul ettiğini söyleyen Paul bunun daire parası için olduğunu tekrar tekrar söyleyerek sorumluluğu daireyi isteyen Camille’ye yüklediği gibi Jeremy ile aralarında birşeyler olmasına duyduğu şüphecilikle de Camille’nin sevgisini kaybetmiştir.
Truva savaşında 10 yıl,eve dönüş yolunda da 10 yıl,toplam 20 yıl Penelope’yi yalnız bırakan Odysseus,talipkarlarla aralarında birşeyler olmasına yönelik duyduğu şüpheyle Penelope’nin sevgisini kaybetmişti.Onlarla 20 sene mücadele eden,oğlunu yalnız büyüten Penelope’nin zaten birini sevmeye ve sevilmeye hakkı yoktu.En eski ve en bilinen edebi metinlerden birinde bangır bangır bağıran fakat Odysseus’un yolculuk hikayesinin,aynı zamanda kişisel yolculuğunun arkasında kaybolan,bir kadının içinde bulunduğu haksızlıklar girdabını Camille ve Paul öyküsü paralelinde gözümüze gözümüze sokar Godard.”Sinema erkek bakış açısıyla yazılmış kadın tarihidir” diyen yönetmenin kocasını aldatıyormuş şüphesi altında bırakılan bir kadının duygularını,terk etme nedenlerini ve doğasını aktarımı oldukça feminist bir anlatımdır.Godard bu,seviyoruz.
Camille:” artık çok geç seni affetmeyeceğim,
seni o kadar çok seviyordum ki,
artık senden nefret ediyorum.”
denize girer.
Zaman zaman aklımıza gelen filmin ismi ‘neden Le Mepris (nefret)’ sorusu,bir kadının sevgisinin nefrete dönüşmesini yönetmenin filmin ismine yerleştirmiş olduğu cevabıyla netleşir.Film ismi ekrana kırmızı renkte verilmişken bitiş yazısı mavidir.Brigitte Bardot’un kendini sardığı kırmızı battaniye nefrete dönüşen sevgisidir.Kırmızı BB.Amerikan sinemasını,yaşam anlayışını eleştirdiği,kendi film yöntemi ile ilgili işaretler verdiği,muhteşem estetiği ile rafine stilini konuşturduğu çekimleriyle doldurduğu filmi Camille’nin hikayesidir.
Sevgili Paul,
silahını buldum ve kurşunlarını boşalttım.Eğer sen terk etmeyeceksen ben yapacağım.Jeremy Roma’ya dönmek zorunda olduğundan onunla gidiyorum.Sonra tek başıma bir otele yerleşeceğim.Elveda.
Camille
Jeremy ile yolda,
Jeremy’ye Roma’da daktiloya devam edeceğini söyler.Paul’e yazdığı mektubun el yazıları ekrana gelir.
“Kendine iyi bak.Elveda” Camille
Kaza,
Film boyunca dinlediğimiz melankolik müziklerin bizi bu trajik sahneye taşıdığı hissi oluşur.
Camille,Paul’ü seviyordu….
Set,
Villanın merdivenlerinde Paul Franceska’ya hoşçakal der,haberi almışlardır.Lang’e veda eder,Roma’ya dönüp oyununu bitireceğini söyler.
“Peki siz ne yapacaksınız?”
“Filmi bitireceğim,başladığın işi her zaman bitir.”
“Hangi sahneyi çekiyorsunuz?”
“Odysseus’un memleketini ilk defa görüşünü”
İthaka
Mavi sonsuz deniz,
FİN
Odysseus’un sonsuz maviliğe bu bakışı Paul’ün Camille villaya giderken ardından bakışı ile aynıdır.Evini bulan Odysseus,evini bulan Paul.Camille de bunu yapmıştı,daktilo işine döneceğini Jeremy’ye söylerken sevinç kahkahaları atıyordu,mutluydu.Jeremy ve temsil ettiği ‘para herşeye kadirdir’ dünyası,Camille’nin onunla birlikte olmayı tercih etmemesi ve hurda alfa romeo ile ölmüştü.BB (Bertolt Brecht) ve Lang haklıydı.
Filmlerle kurduğumuz ilişkiler de böyledir çoğu zaman.Hayatımızla ilişkilendirdiğimiz hisler,düşünceler,olaylar,fikirler..vs.Benzeştirmeler yaparken buluruz kendimizi, sorular sorarız,hayat da bir yerlerde evimize rastladığımız yaşanmışlıklar toplamı değil mi? Hayat böyledir.
Godard,bir süreç olarak algılanmasını istediği filmler yaptı,film dili farkındalık oluşturarak sinemanın illüzyonunu kırdı.
“Her düzenleme bir yalandır” JLG.
bitti.
başak,temmuz 2021,Fethiye
kaynaklar: Le Mepris: How JLG turned cash and chaos into beauty,John Patterson,2016 The Guardian
Jean Luc Godard:Sinemanın imhası,Fırat Yücel,2019 Altyazı
Neden Le Mepris?,Fırat Caner,2017 Birikim
görseller:Pinterest
2 notes
·
View notes