Tumgik
#Böbrek de değil
halletmelerdeyim · 6 months
Text
Yemeği Ronaldinho izleyerek geçirip gaza geldiğimiz için evde top koşturduk börbeklerim yoruldu
11 notes · View notes
sensedim1938 · 6 months
Text
PAKİSTANLI MÜSLÜMAN BİR BİLİM ADAMININ İLGİNÇ ARAŞTIRMASI..
Dünyada yalnızca 14 milyon Yahudi var;
~Amerika'da 7 milyon,
~Asya'da 5 milyon,
~Avrupa'da 2 milyon,
~Afrika'da 100 bin
Adet Musevi yaşıyor..
Soru: Pekiyi de kaç adet Müslüman İnsan var?
Cevap: 1,4 milyar Müslüman;
~1 milyar Asya,
~400 milyon Afrika,
~44 milyon Avrupa,
~6 milyon Amerika
Kıt'asında Yaşıyor.
👉Yâni Dünyada 1 Musevi’ye Karşın 100 Müslüman Var...
İyi ama Yahudiler Müslümanlardan niçin 100 kat daha güçlü ve daha zengin ve daha eğitimli ve daha mucitler?
Tarafsız ve Bilimsel Yollarla tespit edilmiş nedenlerini öğrenmek istiyorsanız lütfen okumayı sürdürün.
👉Tüm zamanların en etkin bilim adamı Albert EİNSTEİN bir Yahudiydi.
👉Psikanalizin babası Sigmund FREUD bir Yahudiydi.
👉Karl MARKS Yahudiydi.
Tüm İnsanlığa zenginlik ve sağlık katmış Yahudilere bakalım;
👉Benjamin Rubin insanlığa aşı iğnesini armağan etti.
👉Jonas Salk ilk çocuk felci aşısını geliştirdi.
👉Gertrude Elion lösemiye karşı ilaç buldu.
👉Baruch Blumberg Hepatit-B aşısını geliştirdi.
👉Paul Ehrlich frengiye karşı tedaviyi buldu.
👉Elie Metchnikoff bulaşıcı hastalıklarla ilgili buluşuyla Nobel ödülü kazandı.
👉Gregory Pincus ilk doğum kontrol hapını geliştirdi.
👉Bernard Katz nöromasküler iletişim kaslarla sinir sistemi arası iletişim alanında Nobel ödülü kazandı.
👉Andrew Schally endokrinoloji metabolik sistem rahatsızlıkları, diyabet, hipertiroid tedavilerinde kullanılan yöntemi geliştirdi.
👉Aaaron Beck Cognitive Terapi’yi akli bozuklukları, depresyon ve fobi tedavilerinde kullanılan psikoterapi yöntemini geliştirdi.
👉Gerald Wald insan gözü hakkındaki bilgilerimizi geliştirerek Nobel ödülü kazandı.
👉Stanley Cohen embriyoloji embriyon ve gelişimi çalışmaları dalında Nobel aldı.
👉Willem Kolff böbrek diyaliz makinesini yaptı.
👉Peter Schultz optik lif kabloyu, Charles Adler trafik ışıklarını,
👉Benno Strauss paslanmaz çeliği,
👉Isador Kisse sesli filmleri,
👉Emile Berliner telefon mikrofonunu,
👉Charles Ginsburg ilk bantlı video kayıt makinesini geliştirdi.
👉Stanley Mezor ilk mikro işlem çipini icat etti.
👉Leo Szilard ilk nükleer zincirleme reaktörünü geliştirdi.
Peki, ama;
~Son 100 Yıl içinde Yahudiler sadece Bilimsel alanda 104 Nobel Ödülü kazanırken,
~1.4 milyar Müslüman neden yalnızca 3 Nobel kazandı
Yahudiler niçin bu kadar yaratıcı ve neden bu kadar güçlüler? Yahudi inancına bağlı ve küresel çapta büyüyüp tanınmış şu yatırımcılara ve işadamlarına ve markalarına bakalım;
* Ralph Lauren (Polo),
* Levi Strauss (Levi's Jeans),
* Howard Schultz (Starbuck's),
* Sergei Brin (Google),
* Michael Dell (Dell Bilgisayarları),
* Larry Ellison (Oracle),
* Donna Karan (DKNY),
* Irv Robbins (Baskins & Robbins),
* Bill Rosenberg (Dunkin Doughnuts)
* Richard Levin (Yale Üniversitesi'nin kurucu başkanı).
Yahudi inancına bağlı ve küresel çapta büyüyüp tanınmış şu sanatçılara bakalım:
* Michael Douglas,
* Dustin Hoffman,
* Harrison Ford,
* Woody Allen,
* Tony Curtis,
* Charles Bronson,
* Sandra Bullock,
* Billy Crystal,
* Paul Newman,
* Peter Sellers,
* George Burns,
* Goldie Hawn,
* Cary Grant,
* William Shatner,
* Jerry Lewis,* Peter Falk...
Yönetmenler ve Yapımcılar arasındaki Yahudiler:
* Steven Spielberg,
* Mel Brooks,
* Oliver Stone,
* Aaaron Spelling (Beverly Hills 90210),
* Neil Simon (The Odd Couple),
* Andrew Vaina (Rambo 1 /2 / 3),
* Michael Mann (Starzky and Hutch),
* Milos Forman (One Flew Over The Cuckoo's Nest, Amadeus),
* Douglas Fairbanks (TheThief of Baghdat),
* Ivan Reitman (Ghostbusters) ,
* Kohen Kardeşler,
* William Wyler.
* William James Sidis
Sorun kendinize;
250’lik IQ derecesiyle Dünyaya gelmiş en parlak insan hangi dine mensuptur?
Sorun kendinize;
Neden Yahudiler bu kadar güçlüdür?
Cevabı şudur;
Her çocuğa ve her gence kaliteli eğitim verirler...
Bu eğitim türü sorgulayıcı (teslimiyetçi değil), araştırıcı (ezberci değil) ve yaratıcıdır (bilgi üretmek/bulmak içindir)
21 notes · View notes
tanriningolgesi · 1 year
Text
“sevgili kan, su düğümlenir ve sana senden giderek varılırmış. yanılgı bir uyku dışı kabus, uyuyabilmen için bildiğim tüm ninnileri duvarlarına yazdım. seni kendimden azat ediyor, yoluna koyulan tüm taşları kabul ediyorum. sektirerek suya attığın her taşı böbreklerime denk getiriyorum. sonuncusu yedi kez sekiyor, göremezsin ama ben hissediyorum.
üstüne sakın alma- böbrek ağrım burada başlamıyor.
bazı şeyleri çözmenin bedeli düğümlenmektir. bu büyüyü çözüyorum. kanı olmayan şeyler, kalbe ihtiyaç duymuyor. benimkini gözüne bırakıyorum, buna insanlar kalp gözü diyorlar. oysa büyücüler biliyor. insan gözü hariç hiçbir parçasıyla görmüyor. kalp kolay oluşmuyor ama insan bir kez yaşıyor.
bir gün beni görebil diye kalbim harici bir bardak su bırakıyorum. içmeni ve yoluna gitmeni diliyorum.
suyun akışı değişir. korkmadığını biliyorum.”
ölümü bilerek yaşama yükü insana verilmemiştir. insan dönüşmez. öldüğümde anladım, insan ölümü deneyimleyemez. 
unutmak mümkün değildi ama hatırlamak çarpandı. üçe aşık olmayı hatırlamak acıyı ikiye çarpıp, dörde bölünmekti. ancak o insan öldüğünde ceza biter ve asıl ceza başlardı. 
her akşam üstü bir sonraki gün günahımın bedelini ödeyebilmek için parçalarım dikilir, boynum tavana asılıp kurumaya bırakılırdım. ne acır, ne acımazdım. ne susardım, ne konuşurdum. buna sırat cezası denirdi. bir insanla eşitlenmeyi dilemenin günahı buydu, yolsuzluktu. akan zamanın içinde öylece kurumaktı. 
-her yaratılan kuruduğunda hatırlar hamurunu-
taş çatlar, su buharlaşırdı.
Nua’da şöyle yazar: “insan her şeyi kendine benzetir, kendine benzemeyeni kendine uyarlar.” insan her şeyi kendinden bilir sevgilim. büyücüler öldürülür, şifacı kadınlar kazığa geçirilirdi. yanmak ölüm değil, dönüşümdü.  insan bilinmeyeni sevmez, insan harici bir şey olmayı göze alamazdı. cehenneminin ateşle kaplı olması bu yüzdendi.
bir şeylerin yarım kalması hali insanı dehşete düşürür. oysa büyücülerin dünyanın kalbinden çıkarttığı en narin bilgilerden biri de budur: bazı şeyler yarımken tam, tamken yarımdır. insanın tanrısı bile tamken kusursuzdu. insan yaratanında kusur bulsa, ona inanmazdı. bu yüzden tanrısında bile mükemmelliği arardı. 
29 notes · View notes
umudsuzumud-official · 4 months
Text
Tumblr media
PAKİSTANLI MÜSLÜMAN BİR BİLİM ADAMININ İLGİNÇ ARAŞTIRMASI..
Dünyada yalnızca 14 milyon Yahudi var;
~Amerika'da 7 milyon,
~Asya'da 5 milyon,
~Avrupa'da 2 milyon,
~Afrika'da 100 bin
Adet Musevi yaşıyor..
Soru: Pekiyi de kaç adet Müslüman İnsan var?
Cevap: 1,4 milyar Müslüman;
~1 milyar Asya,
~400 milyon Afrika,
~44 milyon Avrupa,
~6 milyon Amerika
Kıt'asında Yaşıyor.
👉Yâni Dünyada 1 Musevi’ye Karşın 100 Müslüman Var...
İyi ama Yahudiler Müslümanlardan niçin 100 kat daha güçlü ve daha zengin ve daha eğitimli ve daha mucitler?
Tarafsız ve Bilimsel Yollarla tespit edilmiş nedenlerini öğrenmek istiyorsanız lütfen okumayı sürdürün.
👉Tüm zamanların en etkin bilim adamı Albert EİNSTEİN bir Yahudiydi.
👉Psikanalizin babası Sigmund FREUD bir Yahudiydi.
👉Karl MARKS Yahudiydi.
Tüm İnsanlığa zenginlik ve sağlık katmış Yahudilere bakalım;
👉Benjamin Rubin insanlığa aşı iğnesini armağan etti.
👉Jonas Salk ilk çocuk felci aşısını geliştirdi.
👉Gertrude Elion lösemiye karşı ilaç buldu.
👉Baruch Blumberg Hepatit-B aşısını geliştirdi.
👉Paul Ehrlich frengiye karşı tedaviyi buldu.
👉Elie Metchnikoff bulaşıcı hastalıklarla ilgili buluşuyla Nobel ödülü kazandı.
👉Gregory Pincus ilk doğum kontrol hapını geliştirdi.
👉Bernard Katz nöromasküler iletişim kaslarla sinir sistemi arası iletişim alanında Nobel ödülü kazandı.
👉Andrew Schally endokrinoloji metabolik sistem rahatsızlıkları, diyabet, hipertiroid tedavilerinde kullanılan yöntemi geliştirdi.
👉Aaaron Beck Cognitive Terapi’yi akli bozuklukları, depresyon ve fobi tedavilerinde kullanılan psikoterapi yöntemini geliştirdi.
👉Gerald Wald insan gözü hakkındaki bilgilerimizi geliştirerek Nobel ödülü kazandı.
👉Stanley Cohen embriyoloji embriyon ve gelişimi çalışmaları dalında Nobel aldı.
👉Willem Kolff böbrek diyaliz makinesini yaptı.
👉Peter Schultz optik lif kabloyu, Charles Adler trafik ışıklarını,
👉Benno Strauss paslanmaz çeliği,
👉Isador Kisse sesli filmleri,
👉Emile Berliner telefon mikrofonunu,
👉Charles Ginsburg ilk bantlı video kayıt makinesini geliştirdi.
👉Stanley Mezor ilk mikro işlem çipini icat etti.
👉Leo Szilard ilk nükleer zincirleme reaktörünü geliştirdi.
Peki, ama;
~Son 100 Yıl içinde Yahudiler sadece Bilimsel alanda 104 Nobel Ödülü kazanırken,
~1.4 milyar Müslüman neden yalnızca 3 Nobel kazandı
Yahudiler niçin bu kadar yaratıcı ve neden bu kadar güçlüler? Yahudi inancına bağlı ve küresel çapta büyüyüp tanınmış şu yatırımcılara ve işadamlarına ve markalarına bakalım;
* Ralph Lauren (Polo),
* Levi Strauss (Levi's Jeans),
* Howard Schultz (Starbuck's),
* Sergei Brin (Google),
* Michael Dell (Dell Bilgisayarları),
* Larry Ellison (Oracle),
* Donna Karan (DKNY),
* Irv Robbins (Baskins & Robbins),
* Bill Rosenberg (Dunkin Doughnuts)
* Richard Levin (Yale Üniversitesi'nin kurucu başkanı).
Yahudi inancına bağlı ve küresel çapta büyüyüp tanınmış şu sanatçılara bakalım:
* Michael Douglas,
* Dustin Hoffman,
* Harrison Ford,
* Woody Allen,
* Tony Curtis,
* Charles Bronson,
* Sandra Bullock,
* Billy Crystal,
* Paul Newman,
* Peter Sellers,
* George Burns,
* Goldie Hawn,
* Cary Grant,
* William Shatner,
* Jerry Lewis,* Peter Falk...
Yönetmenler ve Yapımcılar arasındaki Yahudiler:
* Steven Spielberg,
* Mel Brooks,
* Oliver Stone,
* Aaaron Spelling (Beverly Hills 90210),
* Neil Simon (The Odd Couple),
* Andrew Vaina (Rambo 1 /2 / 3),
* Michael Mann (Starzky and Hutch),
* Milos Forman (One Flew Over The Cuckoo's Nest, Amadeus),
* Douglas Fairbanks (TheThief of Baghdat),
* Ivan Reitman (Ghostbusters) ,
* Kohen Kardeşler,
* William Wyler.
* William James Sidis
Sorun kendinize;
250’lik IQ derecesiyle Dünyaya gelmiş en parlak insan hangi dine mensuptur?
Sorun kendinize;
Neden Yahudiler bu kadar güçlüdür?
Cevabı şudur;
Her çocuğa ve her gence kaliteli eğitim verirler...
Bu eğitim türü sorgulayıcı (teslimiyetçi değil), araştırıcı (ezberci değil) ve yaratıcıdır (bilgi üretmek/bulmak içindir)
Araştırmayı yapan:
Dr. Faruk SALEEM
İslamabat ~ PAKİSTAN
2 notes · View notes
aynodndr · 1 year
Text
Tumblr media
İnsan 50 yaşından sonra arkadaş yapamıyor kendine.
Koca yapıyor, eş yapıyor, çocuk yapıyor,
arkadaş yapamıyor.
Yapsa da eskiler gibi olmuyor.
Halbuki uykuya dalar gibi arkadaş olurduk okuldayken. Arkadaş olmak için yaratılmış gibiydik.
Bir hafta içinde böbrek verecek hale gelirdik.
Neden olmuyor bu işler 50'sinden sonra..
Oysa o ne güzel bir iştah, o ne güzel bir açlıktı...
Herkes herkese açtı. Seçer, bulur buluştururduk "ruh ikizlerimizi."
Ne de çok ruhtaşımız vardı.
Hiç açıkta kaldığımı hatırlamıyorum..
Ölümüne sevdiim, uğrunda her şeyi göze alabileceğim, her şeyiyle güzel,
her şeyiyle doğru, her şeyiyle kabul ettiğim...
Şimdi ne zor. Herkes kapalı kutu.
Herkes kapanmış, kaplumbağa olmuş.
Bir kahve içimi zorlu randevulara bakıyor. Yatıya kalmak bir tabu.
Evler de gönüller de sımsıkı kapalı.
Gençliğin en çok bu yanını özlüyorum.
Ne güzelliğini, ne diriliğini, ne başıboşluğunu. Aynı yazarı, aynı şairi seviyoruz diye kuruluveren dostlukları özlüyorum.
Birbirimize yazdığımız o uzun, o sapıklık derecesindeki ayrıntılı mektupları özlüyorum.
Birbirimizi eleştirmeyişimizi özlüyorum.
Birbirimizin dedikodusunu yapmayışımızı özlüyorum.
Sevgili olarak kimseleri yakıştırmayışımızı özlüyorum.
Arkadaşımı koruyacağım diye annemle yaptığım şiddetli kavgaları özlüyorum.
Kavgayı değilse de kavganın altındaki ruhu özlüyorum. Dünyaya karşı arkadaşımın koruyucu meleği olmayı özlüyorum.
Veya öyle olduğumu sanmayı...
Çocuğum olsaydı tek bir arkadaşında bile kusur bulmayacaktım. Öyle söz vermiştim kendime.
Bırakacaktım arkadaşlık uykusunda mışıl mışıl uyusunlar.
Bırakacaktım eve istedikleri gibi girip çıksınlar.
Bırakacaktım istedikleri gibi buzdolabını talan etsinler. Bırakacaktım istedikleri gibi sevsinler. birbirlerini.
Tek bir laf etmeyecektim.
Kimseyi evine yollamayacaktım.
Kızımın arkadaşı kızım, oğlumun arkadaşı oğlum olacaktı.
50'sinden sonra arkadaş yapılamıyor.
Kötülükten değil.
Başka bir şey.
Ama neden çözemiyorum...
Alıntı
3 notes · View notes
panoptik · 1 year
Text
Yasemin'e
Hasta olduğun için değil, yaşadığın için öleceksin.
Bir yılı aşkın süredir Yasemin ile görüşmüyorduk. Tartıştığımız veya negatif duygular beslediğimiz için değil, böyle olması gerektiği için görüşmüyorduk.
Urla'nın çok sakin bir sahil kasabasında yaşayan hayat dolu biriydi. Onunla orada tanıştık. Henüz ikinci görüşmemizde beni, annesi ve kendinden 2 yaş küçük erkek kardeşiyle tanıştırdı. Oldukça sıcakkanlı ve içten bir aileydi, kısa süre olarak görsem de birçok kez bir araya gelmişliğimiz oldu. Yasemin'le birlikteliğimize bir ilişki demek yanlış olurdu, daha çok iyi anlaşan iki arkadaştık. Dünya görüşlerimiz, sohbet etme tarzımız veya komedi anlayışımız birbirine benziyordu. Bana göre birbirimize aşk beslememiz imkansızdı çünkü ikimizde geçmişine aşıktı ve geçmişinden kaçmaya çalışıyordu. Hatta birbirimizi fiziksel anlamda tam olarak beğendiğimizi düşünmüyorum bile, zaten bunun aramızda bir önemi hiç olmamıştı.
Mesai bitiminde yaz güneşi eşliğinde müzik dinleyerek onun yanına Urla'ya gidiyordum, buluşup bir şeyler yiyip içiyorduk. Akşamları sahile gidiyor, filmlerdeki gibi bazen iskelede dertleşiyor, bazen kumların üzerine uzanıp yıldızları izlerken uzun uzun sohbet ediyor, gelecekten ve hayattan konuşuyorduk.
Yasemin ileri seviye denebilecek böbrek hastasıydı, biz tanıştığımızda dahi bildiğim kadarıyla sayısı onun üzerinde ilaç kullanıyordu. Kimi günler yataktan kalkamayacak kadar halsiz oluyordu. Belirli aralıklarla birkaç gece hastanede kalması gerekiyordu. Endoskopi, kolonoskopi gibi sürekli hale geldiğinde yorucu ve mental olarak çökertici ek şeylerle de uğraşıyordu. Bunlara zaten bir insanın alışabileceği kadar alışmıştı ve yıllardır da mücadelesine devam ediyordu. Ancak duygusal olarak hastalık ve ölüm fikri yıllardır nefesine öyle yakındı ki kendisini hem mental hem de fiziksel olarak kapkaranlık odasına kapatmıştı. Yan yana dünyanın en neşelisi olan insanı, odasındayken sesini tanıyamıyordunuz. Tanıştığımızda hep o odadaydı, yalnızca birlikte olduğumuz vakitler hariç.
Öleceğini ve vaktinin az kaldığını düşünüyordu. Vücudu hastalığı atlatamıyor, olumlu bir tepki vermiyordu. İçten içe eridiğini hissediyor, bunu kimseyle paylaşamıyordu. Vaktinin az kaldığı düşüncesiyle kimseyi umursamadan hayatta ne yapmak istiyorsa onları gerçekleştirmek istiyordu. Bu fikrini ve onu sonuna kadar destekledim. Yukarıda bahsettiğim gibi bir adama sırılsıklam aşıktı ve tek istediği onunla olmaktı. Bilirsiniz bazen o ya da bu sebepten bir türlü bir araya gelinemez, bu da öyle bir hikayeydi. İkisi birlikte büyümüş denebilirdi. Büyürken çok doğal bir şekilde de birbirlerine zarar da vermişlerdi. Hikaye bana geçmişten bir yerden çok tanıdık geldiği için hem adamı hem de Yasemin'i çok iyi anlayabiliyordum. Birlikte geçirdiğimiz süre boyunca nasıl bir araya gelebilecekleri, bunu isteyip istemeyeceğini birçok kez tartıştık. Aşkıyla üniversitede bir film etkinliğinde tanışmışlardı. Çocuk görüntü yönetmeniydi ve çeşitli kamera arkası işlerle uğraşıyordu. İşi gereği İstanbul'da yaşıyordu ve uzaktan bir türlü idame ettirememişlerdi. Geldikleri noktada birbirlerinden nefret ediyor gibi gözüküyorlardı. Nihayetinde olaylar öyle güzel gelişti ki Yasemin ile çocuk kavuştular. Çocuğun İzmir'e geleceği gün Yasemin ile vedalaştık. Onun adına canı gönülden mutlu olmuştum, bir nevi mutluklarına vesile olmuştum. Oynadığımız oyunu biz kazanmıştık. Onlar ardımdan güzel bir yolculuğa başladılar, nihayetinde de geçtiğimiz yaz hızlıca evlendiler. Bir arkadaşım düğün fotoğraflarını gösterdi, çok güzellerdi. İstanbul'a taşınmışlar ve kendilerine güzel bir yuva kurmuşlar.
Bir hafta önce Yasemin'in öldüğünü öğrendim. Vücudu hastalığı daha fazla kaldıramamış, doktorlar ellerinden geleni yapmışlar ama vücut son çare olan annesinin böbreğini de kabul etmeyince de vefat etmiş. Yaşama dair çok büyük bir kalp kırıklığı yaşıyorum, geride bıraktığı kocasını, annesini, kardeşini düşünüyorum. Karşılıklı evlerde yaşadığı çocukluk arkadaşını, evini düşünüyorum.
İnsanların böyle durumlarda hatıralara ne denli sarılmaya çalıştığını düşünürüm. Avcunda deniz kumu tutmak gibi, öyle bir avcunu sıkıyorsun ki canın acıyor ancak yine de elinden yavaş yavaş kayıp gitmesine engel olamıyorsun. Düşen her kum tanesi senden de bir parçayı alıp götürüyor ve her süzülüşünde aynı acıyı tekrar ve tekrar hissediyorsun. Kayıp ve ölüm insanı hissizleştiriyor.
Hepimizin yok olup gideceği bu hayattan Yasemin çok erken ayrıldı, arkada ve gelecekte kaç insan ömrü bıraktı bilemiyorum ama tek bildiğim bir şey var ki çok sevdiği adama hayallerindeki gibi kavuştuğuydu.
Yasemin, Kahraman Deniz dinlemeyi çok severdi. Kocasıyla beraber dinlemekten hoşlanırlarmış, ondan sonra da bizim tanıştığımız dönemde bunu dinliyordu. Ne zaman sanatçının bir yerde ismini görsem aklıma onlar ve kavuşmaları gelir. Yüzüm gülümser...
Huzurla uyu arkadaşım, şerefine
20.12.2022 - Urla.
6 notes · View notes
temkinlifuturist · 2 years
Text
TASARIM
Tumblr media
İnsanlığın yaşamı içinde düzenli olarak kullandığı aletlet vardır. Bunlar yüzlerce yıllık yaşamın süzgecinden geçerek, denenerek bugünki formlarına ulaşmıştır. Tabak, Çatal, Tencere, Makas, Kalem, Gözlük, Tarak... Binlerce, milyonlarca... 
Ancak süreç içinde “farklı”olmak uğruna bu çağlardan gelen deneyim göz ardı edilip “tasarımcılar” tarafından sınırlar zorlanır.
Bugün adına Endüstriyel Tasarımcı denilen kişilerin, tasarladıkları ürün hakkında hem tarihi bilgisi hem de kullanımı üzerine deneyimi olması şarttır. Şart olmalıdır. Hatta bu konuda kendileri zorunlu tutulmalıdır. 
Eğer bu şart olmazsa sonucu hepimizi bağlar.
Sadece göze hoş görünüyor, değişik görünüyor diye ürün tasarlayamazsınız. Özellikle de genel kullanımda olanları. 
Tumblr media
Geçmişte bu hataların yapıldığı şeylerder birisi makas, bir diğeri de cezvedir. Neyse ki bu konuda zararın neresinden dönülse kârdır denerek düzeltme tasarımlar yapılmıştır. (Bu iki malzeme de sadece sağ elini kullananlar için tasarlanmıştır. Solak olan teyzemin neler çektiğine ben şahitim.)
Özellikle vitrinlerdeki ürün çeşitliliğini arttırmak amacıyla son dönemde bir takım mutfak malzemeleri piyasaya sürülüyor. Hem de büyük markalar tarafından.Geçenlerde hanım bir kaşık seti almış. İçinde kepçeler ve servis kaşıkları filan var. O kepçeyi kullanabilmek için girdiğimiz vücut şekilleri dışarıdan böbrek sancısı çektiğimizi düşündürebilir. Sap ve kepçe eğimi o kadar kötü ayarlanmış ki bunu tasarlayan kişinin hayatı boyunca çorba doldurmadığına bahse girerim.
Tumblr media
Yine büyüüük markalardan birisinin tencere tasarımlarından almışız bilmeden. İlk bakışımız kalitesi, şıklığı filan. Ah kafa.Bilsek alır mıydık? Yine hayatı boyunca mutfağın kapısından adımını atmamış birileri tarafından tasarlandıkları apaçık. Yahu bu tencereler dolapların içine nasıl yerleştiriliyor, nerede saklanıyor haberiniz var mı. Tencereler ya kapaksız olarak iç içe, veya kapakları ters çevrilerek üst üste dolaplara yerleştirilir. Buyur bakalım yap yapabilirsen. Tencereler iç içe girmez, kapaklarının içindeki tasarım hataları yüzünden tencereler üst üste durmaz devrilir dolabın içinde.
Tumblr media
Yine yeni nesil yemek tabaklarına da iki laf söyleyeyim. Yahu tasarımcı kardeşler, bu tabaklar çanaklar artık bulaşık makinelerinde yıkanıyor. Ve günümüzde kullanımımıza sunulan bulaşık makinelerinin de bir yerleşim yapısı var. Normalde 24 kişilik misafir takımını yıkayabilen makineye 4 tabak koyunca doluveriyor. Çünki tabaklar öyle tasarlanmış ki iki tanesini arka arkaya makine kızaklarına koyamıyorsun. hatta o kadar kapalı tasarlanmışlar ki arka arkaya dizilen tasakların içine su geçemediği için temizlenmiyor.
Yani tasarımcı kardeşler, bir tasarım yapacaksanız, tasarladığınız şeyin kullanımının ”kolaylık” getirceğinden ve kullanılabilirliğinden emin olun. Çünki yaşamın hiçbir malzemesi tekil kullanımda değildir. Cezvenin ağzı fincanla ve sol elini kullananla uygun olmalıdır. Yaptığn tabak bulaşık makinesine sığmalı ve yıkanmayı engellememelidir. Tasarladığınız tencere iç içe geçeilmeli dolaplara istif edilebilmelidir. Çorba kepçesi tutulabilmeli ve tencereden çorbayı sağa sola dökmeden kaseye ulaştırabilmelidir.   
Elbette kullanımını etkilemeder farklı tasarımları severiz. Yumurtalık çok keyifli.
Tumblr media Tumblr media
Tasarımı hoş görünen bu kuğu boyunlu kepçe ile hiç çorba doldurmayı denediniz mi? Döküp saçmadan imkanı yok. Parmak-bilek-kol mekaniğine hiç uygun değil.
Mutfak malzemeleri tasarlayarak ekmeğini kazanan kişi, hayatının önemli bir bölümünü mutfakta geçirmelidir. Yemek yapmamış tasarımcı olamaz, bulaşık yıkamamış tasarımcı olamaz, kahve pişirmemiş tasarımcı olamaz. 
Evinde kül tablasını dökmeyen çöpçü olamayacağı gibi.
2 notes · View notes
barankaracan · 2 years
Text
Aslında Herkes Kendi Olmak İster!
Evet sevgili okur, okuyacağımız bu kısır diyalog aslında hepimizin bildiği bir durum. Diyaloğun kısır olanı hiçte makbul değilmiş, yaşayarak gördük. Hem kısırdan sadece yemek olur diyalog falan olmaz.
Büyük Ağrı Dağı ile Küçük Ağrı Dağı arasında geçen bir diyalogtan kesittir. Madem iyi okumalar olsun.
Büyük: Eee kuzen naber, nasılsın?
Küçük: İyi haber be kuzen nolsun? Gölgende yaşamaya devam.
Büyük: Ah be kuzen en ufak fırsatta senin bu laf sokmaların! Sıkılmadın mı, yorulmadın mı?
Küçük: Adını isterken yorulur musun, sıkılır mısın hiç?
Büyük: Ya defalarca konuştuk. Bizim adımız var, Ağrı Dağı. Neyini dert ediyorsun?
Küçük: Sen Büyük Ağrı Dağı. Ben Küçük Ağrı Dağı. Tek istediğim bunu bil, bunu iste, bunu hisset.
Büyük: Kuzen yine girdaba sokuyorsun bizi. Aklım almıyor, neyimiz ayrı gayrı? Bana var olan sana yok mu? Yıldızlı bir gecede gökyüzünü bende izliyorum, sende izliyorsun? Doğa ana bana tropikal iklim sundu, sana karasalı mı? Bende her taraf börtü böcekken sende sadece kınalı taşlar mı var? Farket artık bana neyse sana da o! Benim faydalandığım senin faydalanamadığın ne?
Küçük: Söylediklerinin, sorduklarının hepsine tamamım. Ben sadece adımı istiyorum. Adım benim yumuşak karnım.
Büyük: Taktın bu ada. Var adımız işte Ağrı Dağı. Köklerimiz karışmış bizim, senden uçuşan polenler bana, benden çayırlar sana yürüyor. Sen neyin adından bahsediyorsun? Ağrı Dağı adı altında yaşayalım gitsin amcaoğlu. Durduk yere işler açıyorsun başımıza.
Küçük: İş açtığım falan yok amcaoğlu. Sen küçümsüyorsun benim bu isteğimi. Sana gel kavuşan köklerimizi birbirinden koparalım demiyorum, polenlerimizin çayırlarımızın önün keselim demiyorum. Sen ne kadar Ağrı’ya aitsen ben ben o kadar Ağrı’yım. Sadece adımı istiyorum. Sen Büyük Ağrı Dağı’sın, ben Küçük Ağrı Dağı’yım, bunu kabul et istiyorum.
Büyük: Valla iyi, nerde iki lav yürüyüp bir oluşum oluşturursa ad verelim, dağ diyelim.
Küçük: Verelim ne olacak? Renkler, farklılıklar... Bunlar güzel şeyler.
Büyük: Yani bana bir zararı yok tabi.
Küçük: Elbette yok kuzen zararı. Önceden tanımlanan şeyler değil bu farklıya kutbumuz. Ordan burdan dayatmalarla farklıyı itiyoruz. Zavallı öğrenilmişlikler uzaklaştırıyor farklıyı. Farklılık tekten çok büyüktür...
Diyaloğun bu aşamasında gizli dinleyici olan uzun bacaklı enflasyon ve diğer halk düşmanları, Büyük ile Küçük arasında tutturulan frekanstan rahatsızlık duyar ve öne atılırlar;
Halk Düşmanları: Hayırdır doğa oluşumları, neyin münakaşası bu?
Büyük: Ne münakaşası suni oluşumlar, bizim ki münaşaka.
Halk Düşmanları: Ahhahha. Soğuk soğuk kunuştun, donmamak adına münakaşelerimizi giyelim. O değil de siz neyi konuşup duruyorsunuz bu kadar? Lavlar karda yürüdü diye Küçük diye isim mi takacağız. Küçüksün küçüklüğünü bil. Yaşa gitsin Büyük’ün gölgesinde. Bedeninde böbrek taşı gibisin, yer yer ağrılı sancılar oluşturuyorsun, yamacında otur Büyük’ün!
Küçük: Defolun suni oluşumlar!
Halk Düşmanları: Şimdilik gidiyorum. Ama aslında hiç bir zaman gitmeyiz...
Büyük: Yaşayalım aynı çatı altında be kuzen, neden uzatıyorsun.
Küçük: Aynı çatı bana da ait kuzen. Birlikte yaşamaktan da çok memnunum. Çatıyı ayırma fikri bana değil halk düşmanlarına ait. Ben sadece adımı istiyorum. Adımı. Bak sana bir şey anlatacağım. Geçenlerde estetisyen arkadaşım Jack anlattı. İnsanlar artık şuna benzemek istiyorum, bunun burnundan, şunun gıdısından, öbürünün gamzesinden istiyorumla gelmiyorlarmış. Yapay zekaların yaptığı filtre uygulamalrından kendi görsellerini alıp şu halimi bu halimi istiyorum diyorlarmış. Düşünebiliyor musun Büyük? Herkes kendini istiyor aslında. Kusurlarından arınıp kendisi olabilmeyi istiyor. Ben sana benzemekten sen olmaktan yoruldum. Kendine benzetmekten vazgeçmelisin. Bir parçan ama sancılayan parçan olarak görmekten yorulduğunu görebiliyorum. Kusurlarımızı bir kenara bırakalım kendimiz olalım. Bak etrafına ne zaman farkedeceğiz ağaçlarımızın kuruduğunu? Kuruyor da! Yağacak yağmurlara, yeşertecek karlara odaklanalım. Birbirimize düşmekten, birbirimizi suçlamaktan, biz olmaktan çıktık. Kaybediyoruz. Farketmeliyim, farketmelisin!
...
Halk düşmanları denilen ejderhaya birleşilip her açıdan saldırılamadığı için olay çözülemez. Teoman Deneyim’e gider...
2 notes · View notes
teknolojihaber · 17 days
Text
Domuzdan böbrek nakledilen hasta aylar sonra öldü
Tumblr media
62 yaşındaki adam, tıbbi bir dönüm noktası olarak kabul edilen, genetiği değiştirilmiş domuz böbreği naklinin dünyada yaşayan ilk alıcısı olduktan aylar sonra öldü. Rick Slayman, kendisine geçen yıl son dönem böbrek hastalığı teşhisi konulduktan sonra Mart ayında Massachusetts General'da nakil böbreği aldı. Hastane, ölümünün nakil sonucu olduğuna dair hiçbir belirti bulunmadığını vurguladı. Massachusetts Ulaştırma Bakanlığı yöneticisi Slayman, doktorlarının tavsiyesi üzerine dört saatlik bir ameliyat geçirdikten sonra Nisan ayında hastaneden taburcu edildi. Ameliyattan sonra doktorlar yeni böbreğin uzun yıllar dayanabileceğine inandıklarını ancak hayvandan insana nakil konusunda pek çok bilinmeyenin olduğunu da kabul etti. Massachusetts General, yaptığı açıklamada, Slayman'ın sonsuza kadar dünya çapındaki sayısız nakil hastası için bir umut ışığı olarak görüleceğini ve ksenotransplantasyon alanını ilerletme konusundaki güveni ve gönüllü olduğu için ona derinden minnettar olduğumuzu bilmeli. Demişti. Daha önce yaptığı açıklamada Slayman'ın 11 yıldır hastanenin nakil programında hasta olduğunu söylemişti. Uzun yıllar diyabet ve yüksek tansiyonla yaşadıktan sonra 2018 yılında insan donöründen böbreğini aldı. Beş yıl sonra böbrek yetmezliği belirtileri göstermeye başladı ve 2023'te diyalize yeniden başladı. Slayman, açıklamasında "Bunu sadece bana yardım etmenin bir yolu olarak değil, aynı zamanda organ nakline ihtiyaç duyan binlerce insanın hayatta kalması için umut sağlamanın bir yolu olarak gördüm" diye yazmıştı. Legorreta Klinik Organ Nakli Toleransı Merkezi direktörü Dr. Tatsuo Kawai, çığır açan operasyonu Mart ayında ameliyathanede alkışlarla gerçekleştirdi. Uzmanlar uzun süredir hayvan organlarının insanlara nasıl güvenli ve başarılı bir şekilde nakledileceğini araştırıyorlar ve bunun organ sıkıntısının çözümüne yardımcı olabileceğini söylüyorlar. Slayman'ın naklinden önce, domuz organları kullanılarak yapılan yalnızca iki nakil tamamlanmıştı; her iki kalp nakli de itinalı bir yöntemle gerçekleştirildi. Her iki hasta da kalpleri aldıktan haftalar sonra öldü. Genetiği değiştirilmiş domuz böbreğini sağlayan biyoteknoloji şirketi EGenesis, Cumartesi gecesi geç saatlerde yaptığı açıklamada Slayman'ı "gerçek bir öncü" olarak nitelendirdi. Read the full article
0 notes
pazaryerigundem · 19 days
Text
Yaz aylarında tüketilmesi gereken 6 meyve
https://pazaryerigundem.com/haber/170165/yaz-aylarinda-tuketilmesi-gereken-6-meyve/
Yaz aylarında tüketilmesi gereken 6 meyve
Tumblr media
Yaz mevsimi yalnızca deniz, kum ve güneşten ibaret değil. Yaz aylarına özel meyveleri de sofralarımızdan eksik etmememiz gerekiyor.
İSTANBUL (İGFA) – Beslenme ve Diyet Uzmanı Derya Eren, 6 yaz meyvesinin sağlık marifetlerini paylaştı.
ÜZÜM
İçeriğindeki vitamin ve minerallerin yanı sıra sağlığımız için önemli olan pek çok bileşene sahip. Özellikle siyah üzüm, resveratrol içeriği sayesinde kalp ve damar sağlığında iyileştirici etkiye sahip. Demir içeriği sayesinde kansızlık sorunu yaşayanlar için kan üretimine destek olur. İçeriğindeki karotenoid sayesinde göz sağlığına katkı sağlar. Potasyum içerdiği için yüksek tansiyonu düşürür ve kan basıncını düzenlemeye yardımcı olur. Ancak glisemik indeksi yüksek yani kan şekerini hızlı yükseltip düşüren bir meyve olduğu için özellikle diyabet hastaları dikkatli tüketmelidir.
KAVUN
Selenyum, beta karoten, C vitamini ve bazı antioksidan maddeleri bakımından zengindir. Bu sayede oksidatif stresi önleyerek serbest radikallerin vücuttan atılmasına yardımcı olur, bağışıklık sisteminin güçlenmesine katkı sağlar ve kansere karşı koruyucu etki gösterir. C vitamini sayesinde cilt sağlığına da olumlu katkıları bulunur. İçeriğindeki beta karoten göz sağlığına iyi gelir. Yüksek su ve lif içeriğiyle sindirim sisteminin düzenli çalışmasını destekler. Potasyum içeriği ise kan basıncını düzenlemeye yardımcı olur. Ancak fazla tüketimi ishale neden olabilir. Glisemik indeski yüksek bir meyve olduğu için diyabet hastalarının dikkatli tüketmesinde fayda var.
KARPUZ
Karpuz deyince akla likopen gelmeli. Likopen, meyve ve sebzelere kırmızı rengini veren bir antioksidandır. Besinler yoluyla aldığımız likopen kalp ve damar hastalıkları, diyabet, kanser ve kemik erimesi gibi birçok hastalığa iyi gelir. Karpuz ayrıca içeriğindeki sitrülin ve arginin sayesinde kan basıncını düşürür, bağışıklık sistemini güçlendirir. Bu lezzetli meyve sahip oduğu magnezyum ve potasyum sayesinde kas ağrılarına ve kramplara iyi gelirken, A, B6 ve C vitaminleri açısından da zengindir. Yüzde 90’dan fazlası su olduğu için vücudun özellikle yaz aylarında sıvı ihtiyacını karşılar. Lif içeriğiyle sindirim sisteminin düzenli çalışmasına yardımcı olur. 
ÇİLEK
Çilek C, K, E ve B grubu vitaminlerini içerir. Mineral olarak da kalsiyum, demir, magnezyum ve bakır açısından zengindir. İçerdiği antioksidanlarla kanserden koruyucu etkiye sahip. LDL dediğimiz kötü huylu kolesterolü düşürücü etkisi de var. Ayrıca kan şekerini dengeleyerek diyabet riskini düşürür, içerdiği B9 vitaminiyle yorgunluk ve halsizliğe iyi gelir.
Alerjik besinlerden biri olan çilek, deride alerjiye bağlı çeşitli reaksiyonlara neden olabilir. Ayrıca çilek pestisit içeriğinden dolayı yıkandıktan sonra 5-10 dakika karbonatlı suda bekletilmeli, ardından tekrar yıkandıktan sonra tüketilmeli. Pestisit; besinleri haşere, bakteri ve virüsten korumak için tarımda kullanılan kimyasal bir maddedir.
ERİK
Yüksek oranda C vitamini içeriğinin yanı sıra, A, K ve B grubu vitaminleri, sodyum, potasyum, kalsiyum, demir, magnezyum ve antioksidanlar içerir. C vitamini içeriğiyle demir emilimini artırır. K vitamini ve magnezyum sayesinde kemiklerin güçlenmesine katkı sağlar. Diş etini güçlendirir. A ve C vitamini sayesinde vücutta kolajen üretimini destekleyerek kırışıklıkların oluşumunu geciktirir. İçerdiği beta karoten ile göz sağlığını korur. Lifli olduğu için tokluk sağlayarak kilo kontrolüne yardımcı olur. Sindirim sisteminin düzenli çalışmasına katkı sağlar ve kabızlığı önler. Kan şekerini dengelemeyi destekler. Bu nedenle diyabet hastaları rahatlıkla tüketebilir. Ancak erik ve tuz tüketimine dikkat edilmeli özellikle de böbrek ve tansiyon hastaları eriği tuzla tüketmemeli.
KİRAZ
A, C, B ve K vitaminlerinin yanı sıra magnezyum, potasyum, manganez ve bakır mineralleri içerir. Özellikle A vitamini ve potasyumdan zengindir. Vücudun sodyum-potasyum dengesini sağlayarak tansiyonu düşürücü etkisi vardır. Vücuttan ürik asidin uzaklaştırılmasına yardımcı olur, gut ve eklem ağrılarına iyi gelir. Egzersiz sırasında inflamasyonu azaltır ve egzersiz sonrasında hızlı toparlanma sağlar. Melatonin içeriğiyle iyi ve kaliteli bir uykuyu destekler. Bol C vitaminiyle yaşlanma karşıtı etkisi de bulunur. Diyabet hastaları için ideal bir meyvedir. Yüksek lif içeriğiyle kabızlığa iyi gelir. Fazla tüketimi ishal yapabilir. Kalp ve tansiyon sorunu yaşayanlar kirazı dikkatli tüketmeli.
Tumblr media
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
mezetepsisi · 2 months
Text
Bu açıklamalar seni geri getirmek için değil seni iyileştirmek için yapılan yazılar.
Sürekli sürekli ben insan değiştirmek veya iyileştirmek için bir şeyler yapmak istemiyorum diyen aptal.
Sağlıksal açıdan konuşayım. Ben dertliyim veya sorunum var diye değiştirmek veya beni yönetmek görevini durduk yere neden yükleniyorsun. Bu kortizol seviyeni ve stresini artırır.
Başından beri senin sorunlarını ben çözüyorum burdayım diyorum ağacım diyorum senden bunu bekleyen yok. Bu duruma girip böbrek üstü bezinden kortizol salgılayıp strese sokup bunu nedenlere bağlayıp ilişkiyi bozmak saçmalık.
Ben sıfırdan geldim (hatta eksiden) bir şeyler yaratıp birilerine iyi gelecek seviyeye ulaştım. Burda seçimimi senden yana yaptım kumarımı oynadım bırak zorlukları ben göğüsleyeyim bunu yaparken bana sadece basit bir günaydının minik bir temasın yakıt olarak yeter
Bir şeyleri başarınca ve hissedince tutkulu sevişmeye giriyoruz zaten.
Kendini yorup düzeltme stresine girmen aptallık çiçeğim. Bırak rolleri bir adım geriye git izle sen benim toparlayıcı sorun çözücü noktamı gördün bana eşlik edeceksin sorunlarımı çözecek strese girmene gerek yok. Kendine gereksiz ağırlıklar yükleme taş taşımak erkeğin görevi aş pişirmek kadının. Feminist düşünceye girme ben o sorunları çözücem. Sen niye durduk yere taş taşımaya çalıştın ? Kendini strese soktun. Kimse sana yapamazsın demedi yaparsın eskiden çok yapmışsın ama burada gerek yok. Gerek olmadığı için hızlı heyecanlı bir şekilde gelişti her şey. Korktuğun hızlı gidişatın olma sebebi bu çiçeğim.
Gelip de içselleştirdiğin geçmişten kalan sorunlarını düşünüp tekrar o taşı neden kaldırmaya çalışıyorsun. Bırak ben taşıyorum ölmedim sağlıklıyım burdayım be burdayım. Strese girme ben o taşı taşırım.
Hayat bu beşer şaşar taşıyamayacak olursam yapacağın tek şey bir tarafından tutmak asla yine de tek başına taşımak değil.
Öfkem aptallığına bir özür borçlusun bana o çiçekleri attırcak kadar keskin olduğun için. Kendi kendini strese sokup tutkularını görmediğin için. O an öyle istediğin tutkulu sevişmeleri şuan istemiyorum yapamayacağım yalanı koruma mekanizman aloooooo farkına var
Beni yeni yeniden ilerleyen süreçlerde seni sindirdikten sonra kumar oynatma. Ben bu kumarı kazanacağımı biliyorum masayı dağıtıp gitme
Hadi bugün nergiz gördüm mevsimi geçmesin.
1 note · View note
Text
Hızlı Yaşlandıran Yiyecekler Nelerdir?
Hızlı Yaşlandıran Yiyecekler Nelerdir?
Tumblr media
#AntioksidanEksikliği, #BeslenmeVeYaşlanma, #DoymuşYağlarVeYaşlanma, #GençKalmakIçinBeslenme, #Glikasyon, #HızlıYaşlanma, #HücreselHasarÖnleme, #OksidatifStres, #SağlıklıBeslenmeIpuçları, #SağlıklıYaşlanma, #SağlıklıYaşlanmaIpuçları, #SağlıksızBeslenmeEtkileri, #TıbbiBitkiler, #TıbbiVeAromatikBitkiler, #TransYağlarVeYaşlanma, #YaşlanmaBelirtileri, #YaşlanmaKarşıtıBeslenme, #YaşlanmaSüreci, #YaşlanmayıErtelemek, #YaşlılıkEtkileri https://is.gd/87Pg6A https://www.tibbivearomatikbitkiler.com/blog/hizli-yaslandiran-yiyecekler-nelerdir/
Hızlı yaşlandıran yiyecekler hangileri hiç düşündünüz mü? Yediklerimiz, yaşlanma sürecini etkileyen bir dizi faktörü tetikleyebilir. Özellikle yanlış beslenme alışkanlıkları, vücudumuzun sağlıklı fonksiyonlarını sürdürmesini zorlaştırabilir ve hızlı yaşlanmaya katkıda bulunabilir. İşlenmiş gıdaların, şekerin, doymuş yağların ve tuzun aşırı tüketimi, metabolik sorunlara, iltihaplanmaya ve oksidatif stresin artmasına neden olabilir.
Hızlı yaşlandıran yiyecekler, yüksek şeker içeren besinler, glikasyon adı verilen bir süreci tetikleyerek, vücuttaki protein ve lipid moleküllerini hasara uğratabilir. Bu, cilt elastikiyetini kaybetmesine ve kırışıklıkların oluşmasına yol açabilir. Ayrıca, şeker ve işlenmiş karbonhidratlar kan şekerini hızla yükseltip düşürerek enerji dalgalanmalarına ve insülin direncine neden olabilir, bu da yaşlanma belirtilerini hızlandırabilir.
Hızlı Yaşlandıran Yiyecekler Nelerdir?
Tuz: Fazla alınan tuz; içeriğindeki sodyum sebebi ile hücre tampon sistemini bozarak, sağlıksız, hızlı yaşlanan hücre sayısını artırır. Potasyum ve kalsiyum mekanizmalarını bozarak kalp, damar, böbrek ve kemik sistemini alt üst eder. Tuz tüketimini en aza indirmekte fayda var. Çünkü vücudun tuza olan ihtiyacı çok az.
İşlenmiş Buğday, Un, Ekmek: Beyaz undan yapılan mamullerin, vücudunuzda faydalı olduğu hiç bir mekanizma yok. Aksine faydası olmadığı gibi yüzlerce yan etkisi var. İşlenmiş un ürünleri sindirilirken hem sindirim sistemini yorar hem de içeriği kalori nedeniyle zarar verir. Ayrıca; sağlıklı mayalanmamış ürünler bağırsak florasına zarar verir. İçerdiği gluten nedeni ile bazı bünyelerde çeşitli sorunlar çıkmasına neden olur.
Rafine Şeker: Beyaz Şeker yine içeriğinde hiç vitamin, mineral, protein bulunmayan sadece enerji veren ve açlık hissini bastıran değersiz bir üründür. Ayrıca lifsiz olduğundan çok kolay sindirilir. Bunun sonucunda ise kandaki şeker oranınız çok hızlı yükselir. Çabuk sindirildiğinden kan şekeri aniden düşme yönünde bir refleks verir. Bu durumda acıkmış oluruz. Vücudumuz hazır enerji kaynaklarına alıştığından gözümüz tatlıdan başka bir şey görmez. Bu esnada tüm metabolizmanız bu yüklenme sebebiyle hasar görür. Rafine şeker tüketimini sıfıra yakın azaltmanızda fayda vardır.
İlginizi çekebilir: Şeker Pancarından Şeker Nasıl Üretilir?
İşlenmiş Et ürünleri: Salam, sosis, sucuk gibi işlenmiş ürünler içinde zamanla oluşan nitrat bileşikleri vücut için çok zararlıdır. İşlenmiş et ürünleri hele hele uygun şartlarda hazırlanmamışsa tam bir kanserojen ve serbest radikal deposudur.
Fastfood: Yukarıda saydıklarımızın hemen hepsini içeren bonus olarak da bir büyük bardak bol glikoz şuruplu kola armağan eden bol kalorili bir besin. İçinde tuz, artı bazen çin tuzu (iştah açıcı bir lezzet katmak için), bol hamur, işlenmiş et ve şeker içeren bir menüyü her gün tüketmek demek ileride kanda yüksek trigliserit, yüksek kolesterol, kalp rahatsızlıkları anlamına geliyor. Ülkemizde kitlesel fastfood beslenme tarzının geçmişi 20 yılı henüz geçmedi. Bu nedenle fastfood ile beslenen nesil göreceli olarak çok yaşlı değil. Önümüzdeki yıllarda toplulumuzda bazı hastalıkların artması ile arasında bir bağlantı veya korelasyon görülebilir.
Kızartmalar: Yiyecekleri kızartarak pişirmek çok ilkel bir yöntemdir. Kızartma esnasında; yağın ve besinin sağlıklı içeriği yok olmakla kalmaz bu sağlıklı içerikler yerine zehirli maddeler açığa çıkar. Bu nedenle her tür kızartmadan uzak durmakta fayda var. Et ve sebzeleri pişirmenin en sağlıklı yolu haşlama veya buğulamadır. Bu şekilde besinlerin içeriği bozulmaz ve daha lezzetli, sindirimleri daha kolay olur. Özellikle kızartılmış etlerden uzak durmak gerekir.
Yaşlanma Karşıtı Yiyecekler Nelerdir?
Hızlı yaşlandıran yiyecekler, yaşlanmak kişinin cilt görünümünde ve iskelet sisteminde meydana gelen değişiklik olarak görülebilir. Yaşlanma; vücudumuzdaki hücrelerin kendi kendini yenilememesi olarak da algılanabilir. Bu süreci hızlandırmak veya yavaşlatmak kişiye bağlı bir durumdur. Sağlıklı organlar sağlıklı bir cilt ve kemik sistemi anlamına gelir. Özellikle karaciğer, beyin, mide, böbrek ve bağırsakların sağlıklı olması kişinin daha zinde olmasını sağlar.
Bazı yiyecekler vücudun genel sağlığına olumlu etki gösterirler. Öğünlerimizi bu besinlerden oluşturursak bunun olumlu yansımasını görmememiz imkansız. Nedir bu besinler?
Sebzelerden; Başta enginar, kereviz, soğan, sarımsak, marul,lahana, karnabahar, ısırgan otu, karahindiba, maydanoz, dere otu, ıspanak, kenger otu, deve dikeni, sinir otu, pırasa, çiriş, kara havuç, havuç, turp, kırmızı pancar, ışkın olmak üzere yenebilir hemen hemen tüm sebzeler.
Meyvelere dikkat etmek gerekir; aşılı veya hormonlu meyveler yerine dağ ve orman meyveleri çok faydalıdır. Fruktoz içeriği az meyveler iyi bir tercih nedenidir. Dut, kara dut, kara üzüm, doğal çilek, doğal incir, yabani armut, alıç, böğürtlen, yaban mersini, dikenli incir, taze ayı üzümü, turna yemişi, yabani kayısı (zerdali), kiraz, vişne, kızılcık, kuşburnu, limon sayılabilir.
Kuruyemiş olarak; ceviz, badem, fıstık, yer fıstığı, ay çekirdeği, fındık sayılabilir. Kuruyemişler bayat olmamalıdır. Az miktarlarda tüketilir.
Hayvansal besinlerden; yoğurt, kefir, kemik suyu, yumurta, çökelek, az yağlı veya yağsız kırmızı et, doğal tavuk veya diğer kuş cinsi etler ve balık sayılabilir.
Balık tüketimi çok önemlidir. Omega-3 alımı en iyi balıklar sayesinde olmaktadır. Hiç bir besin Omega-3 ihtiyacını karşılayamamaktadır. Özellikle tükettiğimiz sıvı yağlar Omega-3 bakımından yoksun ancak Omega-6 bakımından zengindir. Omega-3 olmadan vücuda alınan Omega-6 ve diğer omega türleri kalp ve damar sorunlarına zemin hazırlayabilmektedir. Ceviz ve keten tohumu gibi bitkilerde Omega-3’ün bitkisel versiyonu yoğun oranda bulunsa da bitkisel kaynaklardan gelen Omega-3’ün %1 lik bir kısmı vücut tarafından emilmektedir.
Yağlar; en iyi yağ zeytinyağıdır. Tüketebiliyorsak sızma türü zeytinyağları tercih edilmelidir.
0 notes
alltime-24-hour · 3 months
Text
CholestOff - TR
Kanıta dayalı tıbbın destekçisiyim ve daha az agresif olan ancak etkililiği düşük olmayan tedaviyi reçete etmeyi tercih ediyorum. Örneğin, CholestOff uzun yıllardır dünyadaki meslektaşlarım tarafından kullanılmaktadır.
Tumblr media
kalp desteği için 1 numaralı araç
Stockholm Sağlık Enstitüsü Araştırması, 2019
Ürün uygun bir formda satışa sürülüyor - bitki özlerinden oluşan damlalar bu tür hastalıklarda kardiyovasküler sistemin çalışmasını destekler:
hipertansiyon - yüksek tansiyon;
koroner kalp hastalığı - kalp kasına kan sağlayan kan damarlarının hastalığı;
serebrovasküler hastalık - beyne kan sağlayan kan damarlarının hastalığı;
periferik arter hastalığı - kollara ve bacaklara kan sağlayan kan damarlarının hastalığı;
romatizmal kalp hastalığı - streptokok bakterilerinin neden olduğu romatizmal atak sonucu kalp kası ve kalp kapakçıklarında hasar;
konjenital kalp hastalığı - doğumdan beri var olan kalp yapısı deformasyonu;
derin ven trombozu ve pulmoner emboli - bacak damarlarında kalbe ve akciğerlere hareket edebilen kan pıhtılarının oluşumu.
CholestOff ana hedefleri
kan dolaşımını iyileştirir ve kan basıncını normalleştirir;
kan damarlarının duvarlarını güçlendirir ve esnekliğini arttırır;
kandaki kolesterol pıhtılarını parçalar;
kandaki toksinleri giderir;
sakinleştirir: sinirlilik ve kaygıyı azaltır;
kan şekerini azaltır, bu da kilonuzu azaltır ve diyabeti önler;
böbrek fonksiyonunu artırır ve şişkinliği azaltır.
Sonuçları ne zaman görebiliriz?
CholestOff tüketiminin ilk günlerinde olumlu dinamikler gözlemlenebilir: sağlam bir uyku, güç ve iştah geri döner, ruh hali iyileşir. Tüm kursun bitiminden sonra (CholestOff tüketiminin üç ayı), hastaların% 94'ü kronik semptomların hafifletildiğini fark etti.
Kimler CholestOff ihtiyaç duyar
İstatistiklere göre, her ikinci hastanın kalp sisteminin işleyişinde sapmalar vardır. Ama insanların çoğu bundan şüphelenmiyor bile! Bu nedenle, semptomlardan en az birini belirlediyseniz, doktorunuza danışın veya CholestOff almaya başlayın:
sık baş ağrısı;
hızlı nabız;
baş dönmesi ve bulanık gözler;
apati, sinirlilik, uyuşukluk;
aşırı terleme;
yüz ve uzuvların şişmesi;
bacak krampları ve soğuk el ve ayak sendromu.
CholestOff nereden alınabilir
Şaşıracaksınız, ancak yüksek verimliliğe rağmen, bu ürün sadece dar çevrelerde biliniyor, çünkü üretici onu sadece web sitesi üzerinden satıyor ve perakende marjlarını kısıtlıyor.
Endişe etmek için bir neden yok: CholestOff agresif sentetik bileşenler içermez, alerjilere ve yan etkilere neden olmaz, bu nedenle doktor tavsiyesi olmadan ve reçetesiz kullanılabilir.
Tumblr media
Değerli okuyucular! CholestOff herkese açık hale getirmek ve sahteciliğe karşı alıcıyı korumak için, ürün sadece üreticinin resmi web sitesinde satılmaktadır. Şu anda % 50 indirim varİNDIRIMLI OLARAK SATIN ALIN
Tumblr media
Yorumlar 16
Tumblr media
Kadir  15 dakika önce
Bu virüs ile çıldırttılar. Salgın ve gida sıkıntısı paniğinin genellikle yapay olarak yaratılmış olduğunu düşünüyorum.
Tumblr media
Fikret  23 dakika önce
Kesinlikle! % 100. Dün 7 süpermarkete gittim ve hiçbirinde tuvalet kağıdı bulamadım. Ülkemize ulaşmayacağını düşünüyordum ... yanılmışım. estağfirullah
Tumblr media
Lale  57 dakika önce
Gerçekten çılgın insanlar, savaş başlamak üzereymiş gibi pazar raflarından kürek çekiyorlar. Ama yine de bu ilacı satın alacağım. Neden almayayım ki.. bu kadar iyi bir ilaçken. Yine de eczane haplarından daha iyi.
Tumblr media
Zeynep  1 saat önce
Sadece savaş değil, karantina da korkunç bir şey. Evin, işyerinin, eczanenin veya marketin dışında diğer yerlerde bulunmaya zaten para cezası uygulandı. Yetkililer bizi mezara koyacaklar.
Tumblr media
Melek  2 saat önce
Abartmayın!!! Bu tür alarmistler yüzünden dükkanlarda raflar boş ve eczanelerde maske bulunamıyor. Evde yiyecek stoğum bile yok, her şeyi gerektiği kadar satın alıyorum ve CholestOff uzun süredir kocamla içiyorum. Tüm analogların en iyisi, bu tür hafif ve tadı hoş damlacıklar. Basınç hemen normale dönüyor. Hatta benim migrenim bile geçti.
Tumblr media
0 notes
diyetisyentugba · 5 months
Text
Prostat Hastalarında Beslenme
Tumblr media
Prostat Nedir?
Prostat bezi yaklaşık kestane büyüklüğünde, 30 gram ağırlığında, erkeğin iç cinsel organlarına ait bir bezdir. Prostatın en önemli görevi, testislerden gelen sperm hücreleri ve diğer bezlerden gelen sıvı ile birlikte sperm yapan bir salgı üretmektir. Prostat bezinin kas lifleri de boşalma sırasında spermin üretraya ve dışarıya doğru momentumla taşınmasını sağlar.
Prostat Neden Olur?
Bilim insanları iyi huylu prostat büyümesinin nedeninin erkeklik hormonu dengesindeki değişikliklerin prostatı büyümeye teşvik etmesi olduğundan şüphelenmektedir. Daha önce de açıklandığı gibi, yaş önemli bir risk faktörüdür. BPH üç yaşından önce ortaya çıkmaz.
Prostatın iyi huylu büyümesinin nedeni henüz kesin olarak açıklanamamıştır. Hormonal değişikliklerin ve genetik faktörlerin rol oynadığı kesindir. Bunu bilmek önemlidir: İyi huylu büyümenin prostat kanseri ile hiçbir ilgisi yoktur.
En önemli faktörler yaş ve ailesel yatkınlıktır. Buna ek olarak, beslenme, yaşam ve muhtemelen çalışma koşulları gibi çevresel etkiler de rol oynamaktadır.
Prostata İyi Gelen Besinler Nelerdir?
Her gün birkaç porsiyon meyve, sebze ve salata tüketilmesi tavsiye edilir. Erkekler mümkün olduğunca sık domates yemelidir. Prostat hücrelerini koruyan bir madde olan likopeni bol miktarda içerirler. Karpuz, biber, acı biber, kuşburnu, papaya ve kayısı da iyi birer likopen kaynağıdır.
Söğüt otu, söğüt otu çayı, prostatın iyi huylu büyümesi için etkili bir tamamlayıcı bitkisel tedavi olarak kabul edilir. Sonuç olarak, söğüt otu çayı gibi söğüt otu preparatları, prostatın iyi huylu büyümesi için tamamlayıcı bir bitkisel tedavi olarak çok umut vericidir.
Çok sayıda çalışma, elmanın düzenli olarak sofrada bulunması halinde akciğer, prostat, kolon ve karaciğer kanserini gerçekten önleyebileceğini göstermektedir.
Prostat Rahatsızlığı Olanlar İçin Diyet Listesi
“Prostat dostu” bir diyet, Asya veya Akdeniz mutfağının birçok bileşenini içerir:
Az yağ ve hayvansal yağ yerine doymamış yağ asitleri içeren bitkisel yağlar, örneğin zeytin, keten tohumu ve soya fasulyesi yağı, ayrıca tereyağı yerine margarin.
Bol miktarda diyet lifi, yani bol miktarda taze meyve, sebze, salata ve kepekli tahıl ürünleri
Fitoöstrojen (flavonoid) içeren ürünler: Baklagiller (bezelye, mercimek, fasulye, nohut), soya ürünleri (tofu, soya filizi, soya fasulyesi yağı), bazı içecekler (çay, ayrıca ölçülü olarak şarap).
Fitoöstrojenler (lignanlar) bakımından da yüksek olan tahıllar, örneğin yulaf gevreği ve buğday kepeği ile susam ve keten tohumu.
Prostata İyi Gelen Bitki Çayları hangileridir?
Yeşil çay; prostat sorunlarına da yardımcı olabilir. Camellia sinensis çay bitkisinden elde edilen yeşil çay, prostat kanserinin önlenmesi ve tedavisinde önemli olduğu düşünülen ikincil bitki bileşikleri olan polifenollerle doludur. Buna ek olarak, yeşil çayda bulunan doğal tanenler (kateşinler) testosteron seviyelerini düşürür, böylece prostat kanseri gelişimi için ana risk faktörü olan erkeklik hormonu testosteron engellenebilir.
Isırgan otu, çeşitli fiziksel şikayetler için kullanılan çok eski bir şifalı bitkidir. Esas olarak anti-enflamatuar, diüretik, antispazmodik ve analjezik etkileri ile bilinir. Isırgan otu çayı sadece sistit ve böbrek sorunları için değil, aynı zamanda prostat beziyle ilgili şikayetler için de mükemmel bir çaydır.
#prostat #prostatbeslenmesi #prostatçözümü
KAYNAK: https://www.tugbayaprak.com/prostat-hastalarinda-beslenme/
1 note · View note
elazigsurmanset · 5 months
Text
Grip Hastalığında İlaç Kullanırken Dikkat !
Tumblr media
Grip hastalığında ilaç kullanımının çok önemli olduğunu belirten Ecz. Şule Dilek Yağcı Tüysüz, önemli bilgiler verdi. Grip ciddi bir solunum yolu enfeksiyonudur. Özellikle yaşlılarda ve altta yatan kronik hastalığı olanlarda ölümcül sonuçlar doğurabiliyor. Bu kişiler gribe karşı mutlaka aşı olmalıdır. Sağlık Bakanlığı tarafından da özellikle risk altındaki bireylerde ciddi sağlık problemlerine ve ölüme neden olabilen grip hastalığının önemi ve grip aşısı olunması hakkında uyarılar yapılıyor.  Pharmetic Girişimci Eczacılar Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Ecz. Şule Dilek Yağcı Tüysüz, özellikle son günlerde artan grip vakalarına karşı aşının önemi ve bilinçsiz ilaç kullanımına ilişkin açıklamalarda bulundu.
Grip Ölüme Neden Olabilir
Ecz. Şule Dilek Yağcı Tüysüz, gribin nezle ve soğuk algınlığı ile karıştırılabildiğine dikkat çekerek, “Bazı benzer belirtiler gösterir ancak grip sadece üst değil alt solunum yollarına da inmektedir. Grip nezleye kıyasla çok ağır seyreden, ayakta atlatılması zor, zatürre, bakteriyel hastalıklar gibi çok ciddi hastalıklara neden olabilen ve hatta altta yatan kronik hastalığı olanlarda ve yaşlılarda hastaneye yatış ve ölüme sebebiyet verebilen bir hastalıktır. Grip kaynaklı ölümlerin çoğu, altta yatan KOAH, diyabet, kalp yetmezliği, böbrek yetmezliği gibi kronik hastalıkların tetiklenmesi sonucu gerçekleşmektedir. Bu sebeple, ölüm nedeninin grip hastalığı olduğu tam olarak anlaşılamayabilir. Hapşırık, burun akıntısı, üst solunum yollarında enfeksiyon bulguları, halsizlik, bitkinlik, şiddetli kas ağrısı, yüksek ateş, baş ağrısı gibi belirtileri olan grip, soğuk algınlığı değildir; şakaya gelmez, dikkatle takip edilmesi gereken bir solunum yolu enfeksiyonudur” diye konuştu.
Grip Aşısı Özellikle 65 Yaş Üstü İçin Önemli
Hastaların solunum yollarında üreyen virüslerin solunum, öksürük, aksırık ile damlacık hallerinde dışarı atılmakta ve havaya karışmakta olduğunu, virüslü havanın solunmasıyla ya da salgıların direk teması ile başkasına bulaşabildiğini belirten Ecz. Tüysüz, şunları söyledi: “Salgılarla kirlenmiş eşyalarda ya da ortamlardaki virüsler ortalama 8 saat canlı kalabilmektedir. Bulaşmayı kısmen azaltmak için ortamın havasını sık sık değiştirmek, maske kullanmak ve özellikle el temizliği çok önemlidir. Alkol, kolonya gibi dezenfektanlarla ya da bol sabun ve su kullanarak el temizliği yapılmalıdır. Sağlıklı yaşam kurallarına uymak; sağlıklı beslenmek, spor yapmak, depresyondan uzak durmak, sosyalleşmeyi korumak; kan şekerini, kolesterolü, tansiyonunu takip etmek önemlidir. Bunlar alınabilecek bazı kişisel önlemlerdir, ancak korunma kısmında mutlaka influenza aşısının yapılması gerekir. 65 yaş ve üstü tüm vatandaşlarımızla 65 yaş altında olup kronik hastalığı bulunan hastalarımız için grip aşısı uygulaması devam etmektedir. Grip aşısı, grip hastalığına yakalanma riskini azaltmakta, hastalığın şiddetini hafifletmektedir. Grip, özellikle 65 yaş üstü ve kronik hastalığı bulunan kişilerde zatürre, bronşit, sinüzit ve kulak enfeksiyonu gibi komplikasyonlara yol açmaktadır. Grip aşıları mutlaka yaptırılmalıdır. Ayrıca diyabet, KOAH, sol kalp yetmezliği, kronik karaciğer yetmezliği, kronik böbrek yetmezliği, immünsüpresif hastalar, streoid kullananlar, kanser tedavisi görenler, HIV pozitif hastalar ve iki tane önemli grup; gebeler ve obezitesi olanların mutlaka bu mevsimde influenza aşısıyla aşılanması tavsiye edilmektedir”
Bilinçsiz İlaç Kullanımı da Hasta Eder
Fazla ve gereksiz ilaç kullanımının istenmeyen etkileri olabildiğini ifade eden Ecz. Şule Dilek Yağcı Tüysüz, bu yan etkilerle ilgili şu bilgileri paylaştı:  “Alerjik reaksiyonlar gerçekleşebilmekte, karaciğer ve böbrek yetmezlikleri ortaya çıkabilmekte, farklı ilaç etkileşimleri, yan etkileri olabilmektedir. Bilinçsiz ilaç kullanımı hastalıkların kontrolünü güçleştirebilmektedir. Grip enfeksiyonlarında da verilen ilaçları kontrolsüz kullanmamak, kullanılacak vitaminlerin de doktor ya da eczacı tavsiyesi olmadan alınmaması önemlidir.  Halk arasında en sık yapılan yanlışlardan biri de gribe karşı antibiyotik kullanmaktır. Grip, bir virüs hastalığı olduğundan bu hastalıkta antibiyotikler etkisizdir.” (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı)   Read the full article
0 notes
dilperisanimmmm · 5 months
Text
Hastanelerin ilgisizliğinden hastaneden nefret ediyorum hastaneye gitmiyorum. Ne kadar perişan olsam bile.
Başım için hastaneye gittiğimde başımın ön tarafı ve burun bölgesinin ağrısıyla hastaneye gittim muhtemelen sinüzit idi o zaman. Ama doktor strestendir dedi. Sadece o kadar. Birkaç yıl sonrasında da hastaneye gittim dedi migren. İşte ne küfür etsem az..
Kalp carpintisiyla ilk hastaneye gittiğimde doktor bu senin kalp ritmin mi dedi yedi sekiz kez. Dedim benim dedi seninki olmaz. Dedim benim. Böyle deyince Dedim herhal ters birsey var. Sonra doktor hix bir şey demedi.
Kulak ağrım ixin hastaneye gittiğim zaman da kulağında hix bir şey yok demişti. Ey oruspu çocuğu yalan mj söylüyorum. Ne ise soğuktan dolayı olan bi ağrıydı.
Daha sekiz yaşındayken bacak ağrısı için gitmiştim büyüme çağındaki çocuklarda kemikler büyüyor normal demişti doktor.
Ondan birkaç yıl sonra başka doktor testini bile yapmadan romatizman var dedi, bir krem yazdı. Kireçlenmeymiş şişlikmiş ağrı eklemde mi kaslarda mı kemikte mi hiç hiç sormadı.
3 yıl önce böbrek ve bütün vücutta ağrıyla hastaneye gittim. Ben iste tam o zaman hastaneye gitmek istemiyordum. Niye çünkü doktorlar birsey demiyor. 20 gün yerde ağlayarak perişan gecirdigim gunler sonrasinda gittim. Boğaz enfeksiyonu dedi oruspu çocuğu doktor. Bir iğne yaptılar o kadar. O zaman ayakta duramıyordum, mide bulantısı, baş ağrısı, baş dönmesi, halsizlik, bütün kemiklerim ve kaslarında ağrı, bobrek ağrıma boğaz enfeksiyonu dedi. Orruspu çocuğu şikayetimi 10 saniye ancak dinledi ama kendisi 7,8 dakika kadar çarpım tablosunu sormuştu oruspu çocuğu işte. Ama acildi o da var.
O günden sonra çok çok hastalıklı günüm geçti hiç birinde de hastaneye gitmedim. Sonrasinda bobregimde tas oldugunu ogrendim. Boğaz enfeksiyonu demişti!
Bunca yıl geçti bu şerefsiz romatizma illetinden hayatım bok. Özellikle sonbahar kış aylarında geberiyorum. Geceleri ağrıdan uyuyamadığım yüzlerce gece oldu. Hatta binlerce. 9 yıl oldu. Dur hesaplıyayim.. yaklaşık 3285 gün olmuş laawww. Al işte. Alll işte!!!
Do ne pêr yine geberdiğim bir gün... romaztimam bütün vücudumda. Hastaneye zor zor he dedim. Baktım olacak gibi değil çünkü.. biliyorum ha ya bi serum ya iğne yapacaklar sadece. Ma acildir başka ne boka yarıyor. Ona bile tamam dedim. Sadece serum taktilar işte. Öyle yani.
Hastaneden nefret ediyorum.nhastaliklardan nefret ediyorum. Doktorlardan nefret ediyorum.
Hayatımda sadece tek bir güncük hastane gzuel geçti. O zamn da okula gitmemiştim rapor icin gittim hastaneye. Amaç yine her zamanki gibi bir şeyin yok desin sonra rapor yazsin. Ama nolduuu şansıma o gün doktorlar hemşireler bi ilgiliydiiiiii biii ilgiliydiiiiiiiiii. Yok tatlım yok canım yok çiçeğim yok meleğim bilmem ne bilmem neee. Hem de bütün hastaneyede üç dört tür attım. Yani her zamanki gibi elli farklı yere gidip test bilmem ne bilmem neyle uğraştım o kadar gezdim yine her zamanki gibi.. Hayret edici şey şu ki gittiğim her odadaki şahıslar çok çok ilgiliydi. Yani ben o zaman şok olmuştum.
Cok kotu kalp carpintilaeim var. Nefes alamiyorum. Gun icinde cok cok yorgun oluyorum. Her gun basim agriyor. Hee gun mide bulantisi bas donmesi var. Surekli olarak el ayaklarda titremem var. Yorgun oldugum o her gun butun vucudumda titreme oluyor. Kalbimin beynimde attigini hissediyorum duyuyorum. Vucudumda lekeler olmus. Ya gunesten ya da baska bisyeden. Gunesten olamz cunku gunese cikmiyirum. O baska seydir. Yine de hastaneye gitmiyorum. Kulagim duymuyor. Kulagim gitmiiiss sagir olmusum demiyorum oruspu cocugu doktorlara fakat bir sye olmus yani bir sey okmuuusssss. Yine gitmiyorum cunku gittigim zaman hix hir syein yok demisti. Sonra ben doktora ters cevaplar verdigim ciin guleyle annem yirmi yil bahsettiler. Doktora cevap vermissin diye, e veririm. Cevap da vermedim ha.
Daha tonla şey. Bütün hayatım hastanelerde geçti resmen. İşte bu pic oğlu pic doktorlar böyle yapıyor diye ben hastaneye gitmiyorum. Kanser olup öyle gidiyorum.
Hastaneden doktorlardan nefret eidyieum.
0 notes