Tumgik
nilgizliadsiz-blog · 2 years
Text
ŞEFKAT
Her şey Şefkat ile Başladı-6
ŞEFKAT
Anlayışlı olma hali
Kendi adıma ancak karşımdakinin içini görebildiğim zaman şefkatli olabiliyorum. Örneğin sinirlenmiş, öfkeden deliye dönmüş birini gördüğüm zaman eskiden yaptığım gibi onunla kavga etmek yerine hemen çözüme odaklanıyorum. Eğer kızmakta haklı bir gerekçesi varsa özür diliyor ve bir daha tekrarlamamak için gayret göstereceğimi söylüyorum çünkü bir daha asla böyle bir şey yapmayacağım demek büyük bir vaat olur. Olaki insan olduğum için tekrarlarsam sonuçta işin ucunda mahcup olmak yatar. Kısacası burada da dürüstlük ilkesi çalışıyor.
Yada karşımdaki insana “şu an sağlıklı bir iletişim kuramayacak durumdayız. Lütfen sakinleştikten sonra konuşalım” diyebiliyorum.
Yada baktım ki öfke çok yüksek, sessizce o ortamdan ayrılıyor ve karşımdaki kişinin duygularının yerine gelmesi için zamana ihtiyacı olduğu gerçeğini hatırlatıyorum kendime. Böylece hem öfkeli kişiyi hem de kendimi korumuş oluyorum. Hepimizin bildiği gibi kızgın bir insanla dans etmeye kalmanın ateşin üstüne benzin dökmekten farkı yok.
Şefkatten yoksun olduğum zamanlar verdiğim tepkinin temeli kendimi savunma ve hep ben haklıyımcılık üzerine kuruluydu. Nadir aklıma gelirdi bu durumda rolümün ne olduğunu sorgulamak. Gelse de gururuma yenik düşüp özür dileyemezdim. Tabii özür dileyebildiğim zamanlarda vardı ama yüzdeye vurunca epey az çıkıyor.
İtham edildiğim olayda hiçbir rolüm olmamış yani masumda olabilirim. Böyle durumlarda sorumluluk bana ait olmadığından gönül rahatlığı ile sınırlarımı çizip yoluma devam edebilirim. Yine yaşadığım bir deneyim..
Ev arkadaşımın iki kız kardeş olan arkadaşları özel eğitim öğretmenleriymiş. Servis şoförü ansızın işi terk ettiğinden benden yardım istediler. Bende hem para kazanmış olurum deyip kabul ettim. Hava çok sıcak olduğundan giydiğim şort ve tişört terden sırılsıklamdı ama yine de sorumluluğumu yerine getirmenin huzurunu yaşıyordum.
Günün sonunda kız kardeşlerden biri beni eve bıraktı ve gittikten sonra tekrar geldi. Kahve ısmarladım. O gece eğlenemeye çıkacağımızdan hazırlanıp çıktım. Daha 10 dakika geçmemişti ki eve gelebilir misin dedi. Eve gittiğimde ne olduğunu sorduğumda sanırım yüzüme cesaret edip söyleyemediğinden yok bir şey dedi. Tekrar mekana döndüm. Kısa bir süre sonra altın kolyesinin kaybolduğunu yazan bir mesaj aldım. Offf nasıl deliye döndüm anlatamam. Bu arada ben evde yokken evimi de iznim olmadan yatak odama kadar aramışlar, bunu da sonra öğrendim. Tabi ev arkadaşıma buna izin verdiğim için ültimatom vermekten de geri kalmadım.
Allah’tan programım her ne düşünür yada yaparlarsa yapsınlar insanları değiştiremeyeceğimi yalnızca kendi düşünce ve davranışlarımı değiştirebileceğimi öğrettiğinden aklı selim davranabildim. Hemen görmediğimi yazdım. Ama karşı taraf benim aldığımdan o kadar ısrarcıydı ki mesajların ardı arkası kesilmedi. Çok şükür ki artık sağlıklı davranmak çoğu durumda otomatiğe bağladığından hemen engelledim. Yetinmeyip farklı numaralardan mesaj göndermeye başladılar. Mesajlarda kameralardan aldığımı görüntülediklerini ve evime polis gönderecekleri yazıyordu. Hemen polisi de kamera kayıtlarını da göndermelerini ve mahkemede görüşeceğimizi yazdım. Tabi ardından yine engelledim çünkü beni içine çekmeye çalıştıkları çirkeflik oyununun farkındaydım. Şükür ki huzurum artık ucuza satılamayacak kadar değerli olduğundan yapmam gerekeni yapıp sağlıklı sınırlar çizebilmeyi başarmıştım. Onlarla kavga etmememe de sinirlenmiş olsalar gerek sabah beni almaya gelen müdüre arattılar beni.
Offf arkadaşlar ya.. daha hayatımda ilk tanıştığım ve 15 dakikalık yol boyunca kelam etmeden iş yerine gittiğim adam için
-Altın kolyeyi müdür bey almıştır’ demişim..
Adam haliyle bana nasıl böyle bir şey söylersiniz diye sayıp sayıştırıyor.
Hani derler ya kafamdan aşağı kaynar sular döküldü diye, ilk etapta yaşadığım öyle bir duyguydu. Doğal olarak kızdım ve bunun da asla doğru olmadığını, kendimden son derece emin olmanın huzurunu yaşadığımı ve beni bir daha rahatsız etmemelerini yoksa iftira davası açacağımı söyleyerek kapattım ve hemen onu da engelledim.
Manzaraya bakar mısınız? İnsanların sınır bilmememe seviyesinin yüksekliğine..
Şimdi altın kolyelerini çalmakla iftiraya uğradığıma mı yanayım,
İftira içinde iftira üretip hiç söylemediğim ve bin yıl şu dünyada yaşasam aklımın ucundan geçmeyecek müdür almıştır iftirasına mı yanayım,
Ter içinde kalacak kadar alın terimle kazandığım paramın üstüne yatılmasına mı yanayım?
Yada günlerce aklıma geldiğinde yaşadığım kızgınlığa mı yanayım. Elbette kızdığımız zamanlarda huzurumuzu kaybetmiş oluyoruz.  ve kızgınlığımın yerine şefkat ilkesini koyabilme çabama mı yanayım?
Birde bunu yapanların öğretmen olması da ayrı bir ironi. Burada bir kez daha karakterli insan olmanın eğitim, yaş, cinsiyet ve ırkla hiçbir ilgisi olmadığını hatırlamış oluyorum.
Eylemlerimiz ve sonuçlarının nelere mal olabileceğini görebiliyor musunuz? Bence bir insana bunca zarar vermek bu kadar kolay olmamalı. Allah hepimize eyleme geçmeden önce sonuçlarının neler olabileceğini düşünebilme özelliğini lütfetsin.
Ne garip o gün epey sinirlendiğim bu durumu şimdi gülümseyerek yazıyorum. Hayatın mizah anlayışlarından biride bu olsa gerek.
Bu durumda iki seçenek vardı önümde
Birincisi; sonu kolay kolay gelmeyecek, çirkinleştikçe çirkinleşen bir demogojinnin içine girerek akıl ve ruh sağlığımı başkalarının kontrolüne vermek olurdu. Ben bu yola huzuru ucuza satmak diyorum.
İkincisi ise; tıpkı yapmış olduğum gibi aklı selim davranıp sadece gerçeği ifade edip sınırlarımı çizmek. Aklımı seveyim ve bana bu bilgeliği bahşeden O Yüce Sevenimi
Bu olay sağlıklı sınırlar çizebilmeye de bence güzel bir örnek oldu.
Bazen affetmeyi karşımızdaki ne yaparsa yapsın buna izin vermek gibi algılıyoruz. Yeri gelmişken buna da değineyim.
Oldu.. gözünü patlatsınlar ama sen yine ben seni affettim diye o kişiyle görüşmeye devam edip gözünü patlattırmaya devam et. Yok öyle bir dünya..
Yada borç verdiğin ama borcunu sana geri ödemeyen arkadaşına ben seni affettim deyip seni defalarca sömürmesine izin ver.  Yine yok öyle bir dünya.
Görüldüğü üzere affetmek bu değil. Affetmek sana zarar veren insanların zararlı yönlerine karşı tedbir alıp sana zarar vermelerine son verebilmeyi başarmaktır. Bazen en sevdiğimiz kişileri tamamen hayatımızdan çıkarma pahasına da olsa. Böylece kendini incitecek durumlar yaratmayı bıraktığından, kendini yaşadığın pişmanlık ve hayal kırıklığı nedeni ile affetmende gerekmeyecek.
Sıralamaya dikkat et
Önce sağlıklı sınırları bilmemekten kaynaklanan bir durum yaratılıyor.
İkinci aşamada hayal kırıklığı, pişmanlık, kendine acıma ve en kötüsü kendinden nefret etme hali
Eğer verdiğim örneklerde olduğu gibi sınırlarımı bilmemiş olsaydım yukarıda saydığım ıstırap silsilesinin hepsini kendime yaşatmış olurdum.
Hiçbir şey gerçekten boşa yaşanmıyor. Hayatın bana bu olayda öğretecekleri vardı ve de içinde sakladığı hediyeleri.
Hediyelerden biri kendime olan öz güvenimi görmemdi. Allahım ne güzel bir histi o. Evet ne düşündükleri önemli değildi benim için çünkü kendimden son derece emindim. Kimseye iftira atmayacak kadar erdemli olduğumu fark etmekte, kendimi taktir etmemi sağladı. Bu da harika duyguydu çünkü gerçekten gözümle görmediğim yada ispatlayamadığım sürece kimsenin günahını alamayacağımın farkındayım. Sonuçta eşyalarımı koruma sorumluluğu bana ait. Değerli şeylerimi bir kasaya kilitleme sorumluluğu da. Sorumluluk almaktansa başkalarını suçlamanın ne kadar çirkin olduğu ortada. Olaki bir şeyiniz kaybolursa ispatınız olmadığı sürece sakın kimseyi suçlamayın. Hediyelerden sonuncusu ise kutsanmış hissetmemdi, bu duygunun ne kadar yüce bir duygu olduğunu sadece yaşayanlar bilir.
Öğrenmem gerekenler ise;
Bir bardak zehiri içip karşımdakinin ölmesini bekleyemeyeceğimdi. Geçmişte kızgınlıklarımı yada hayal kırıklıklarımı sona erdirmek için pratiğim olduğundan zorlansam da az çok uygulayabildim. Her kızgınlık hissettiğimde kendime;
-Öfke sadece senin canını yakacak ve ruhuna büyük zararlar verecek bir bardak güçlü zehir, lütfen bu zehiri içmek yerine yapman gerekenleri yap ve geri çekil dedim.
Onları engelledin mi? Engelledim
Huzurumu bozacak önlemleri aldın mı? Aldım
Onları değiştirebilir misin? Hayır
Öyleyse bırak artık. ‘Allah onlara da hidayet nasip edip en kısa zamanda hatalarının farkına varmalarını nasip etsin, sonuçta bilseler böyle davranmazlardı’ diyerek dua ettim. İlk başta içten bir dua olmadı ancak zaman geçtikçe gerçekten onların iyilikleri içinde içtenlikle dua edebildim.
İşte bu sadece kendimde büyük zarar yaratacak olan öfke zehirinin yerine koyduğum şefkat ilkesiydi. Ne zaman bu ilkeyi koyabilmeyi başarsam içimde hem kendime hem de onlara karşı büyük bir sevgi, rahatlık, huzur ve şefkat oluşuyor. Ve bu saydığım güzellikler zinciri ruhuma şifa oluyor.  
Şimdi canını yakan durumlarda zehir mi içeceksin, şifayı mı?
Seçimini sen yap.
0 notes
nilgizliadsiz-blog · 2 years
Text
TUTAN
Her şey Tutan ile Başladı-5
TUTAN
Sevgi nedir?
Ne çok geniş bir kapsamı var. Anlat anlat bitmez hesabından..
Daha iyi anlaşılabilmek için yine kendi deneyimlerimden yola çıkacağım.
Bezmişlik, vazgeçmişlik, kendine dair en küçük bir iyi hissedişi kendinde bulamama hali, çaresizlik, dibin dibine vurmuşluk..
Uzat uzatabildiğin kadar.
İçimin acımasından kaçabildiğim bir an bile yoktu. 3 yıla yakın sürdü bu. Öyle çok acı çekiyordum ki kelimeler bunu anlatmaya mümkün değil yetmez. Ancak benzerlerini kısmen de olsa yaşamış olanlar anlarlar ne demek istediğimi. Malum eşekten düşenin halinden eşekten düşen anlarmış misali.
Bir an olsun huzur bulabilmek için kıvrım kıvrım kıvranıyorken ne oldu?
Kim değiştirdi gidişatımı?
Kim tuttu, kim sevdi, kim büyük bir değer verip,
“Güzel parçam daha işim bitmedi seninle” dedi
Kim o kitapla karşılaşmamı sağladı?
O Seven tarafından kurulmuş büyük ağı şimdi daha net görebiliyorum.
Çok sonraları öğrendim programımı bulmama vesile olan arkadaşımın kitapları neden sehpa, masa gibi kolaylıkla görülebilecek yerlere bıraktığını. Kim koydurdu onları oraya, bu değerli bilgiler nerelerden geldi?
Tabi büyük resimden bakınca arkadaşımın beni Fethiye’ye çağırması ve onun vesilesi ile programı tanımakta O Güzel Seven’in eseriydi.
Okuduğum satırların bu dünyaya ait olmadığı gayet açıktı. Yani en azından benim dünyama.. çünkü benim dünyam ruhsal ilkelerden ziyade karakter kusurlarının bol olduğu insanlarla doluydu. Öyle olmuş, yapacak bir şey yok.  Dünyada milyarlarca hastalık türüne yakalanıp şifa arayanlar, hapishanelerde çürüyenler, tecavüz edilenler, sakat doğanlar, savaş görenler, işkence görenler, yananlar, boğulanlar var..
Bu açıdan bakılınca buda o negatif yaratımlardan sadece bir tanesi haline dönüşüyor. Üstelik bu yaratıma ülkemiz insanlarının büyük çoğunluğu dahil çünkü kendini yapıcı alışkanlıklardan ziyade kendini yıkıcı alışkanlıklar içinde büyüyoruz. Binlerce yıl önceye dayanan bir miras bu.
Ve yine O Yüce Seven ancak ben hazır olduğumda iyileşmeme vesile olacak kitabı bulmamı sağladı. Ne büyük bir etkiydi. Hemen özdeşleşmiştim yazılanlarla.
Ev arkadaşıma kitabı nereden aldığını sordum. Tabi o zamanlarda kitapların gönüllü bağışlarla tercüme ettirildiğini ve hiçbir kitapçıda bulunmadığını da bilmiyordum.  Acı çektiğimi fark ettiğinden bu bahane ile bana kendisinin de dahil olduğu programdan bahsetti. Açık toplantıya gidelim dedi. Gittim. Paylaşılanlar sanki benim duygu ve düşüncelerimi anlatıyordu. İnsan enerjisi kitap enerjisinden çok daha etkili olduğundan buraya ait olduğum netlik kazanmıştı.
Ve şaşkınlık.. devesa bir şaşkınlık..
Bu insanlar gerçeklerini saklamıyor, iyiyi de kötüyü de hiç çekinmeden olduğu gibi anlatabiliyorlardı.
En güzel tarafı ise mücadele ettikleri karakter kusurundan nasıl kurtulduklarını anlatmalarıydı.
Ben anlatamazdım mesela çünkü çoğu zaman gerçekleri söylediğimde ya aşağılanır ya yargılanır yada kızgın bir suratla karşılanırdım. Burada ise dinleyenler vardı. Hiç bölmeden, sen konuşurken kafalarında verecek bir cevap hazırlamadan dinleyenler.
Sadece dinleyenler..
Toplantılar değişimimin temeli oldu. Kulaklarımdaki pamukları çıkarıp ağzıma tıkadım ve ben de bir süre sadece dinledim. Taki rehberim toplantılarda benimde paylaşımda bulunmamı isteyene kadar.
Konudan konuya zıpladığımı fark ediyorum. Asıl konumuz TUTAN’dı.
Hani şu en zor zamanlarınızda imdadınıza koşup yardım eden.
Eminim her birimizin hayatında o tutanla ilgili anlat anlat bitmez hesabı sayısız hikaye var.
Sevginin derinliğine hala tam olarak nüfuz edemiyorum ama hayatımın en paha biçilmez hediyesi olduğu kesin. Daha öncede bahsettiğim gibi yepyeni bir dilde ikinci bir yaşam hediyesi bu. Eğer bu hediye bana verilmemiş olsaydı şu an ya mezarlıkta en iyi ihtimalle de bir akıl hastanesinde olurdum.
Teşekkür ederim Yüce Güç kelimelerin anlatamayacağından da öte..
Her kendimi acı dolu, güçsüz ve inançsız hissettiğimde O’na döndüm ve O’nunla konuştum. Tıpkı bir dostla konuşur gibi. Hoş bir dostla nasıl konuşulur, nasıl gerçek bir dost olunur tam bilmememe rağmen yine de içimdeki en küçük samimiyeti yanıma alarak konuştum.
Artık ne kadar bu karakter kusurlarımı benden almasını istediğimin sayısını hatırlamıyorum ama şükür en azından alınanlar var ve O Yüce sevenimle yakınlığımız günden güne derinleşiyor.
Zaten o kusurlar hiçbir zaman tamamen bitmeyecekler. Sadece semirmiş hallerini geriye çekeceğim. Tabi bunu da onu beslemekten vazgeçerek yapacağım.
Kökü kes çünkü dalları budamak onun daha da çok güçlenmesine yol açar. Kök kesildiğinde kurumaya başlar ve artık o seni yönetemez hale gelir.
Bir çoğumuzun bildiği klişeleşmiş dediğimiz ancak üzerinde düşünülürse içinde derin bir bilgelik yatan güzel bir Kızılderili öyküsü..
Karşılarında kavgaya tutuşan biri beyaz biri siyah iki kurdu göstererek torun dedesine sorar
Büyükbaba sence hangisi kazanacak?
Dede: senin içinde de böyle sürekli çatışan iki kurt var evlat ve sen hangisini beslersen o kazanacak
Hangi kurdu beslediğine dikkat et
Kendi özünü beslediğin sürece kazananlardan olacaksın.
Sevginin bir kısmı tutmak,
Bir kısmı öğretmek..
Zamana yayılmış, hiç acelesi olmayan, bazen insanı çıldırtacak kadar yavaş ilerleyen bir süreç bu
Hatta ilk zamanlarda oldukça ağrılı ve sancılı
Ama olsun, sonucu güzel ya, önemli olanda bu. Burada yine öz disiplinin önemini vurgulamak isterim çünkü hala kendime de sık sık hatırlatmak zorunda kaldığım bir ilke bu.
Teşekkürler tüm acı ve ıstıraplara, hayata10-0 geriden başlamalara rağmen varlığımı sıkı sıkı tutan parçam.
0 notes
nilgizliadsiz-blog · 2 years
Text
Her şey İnanç ile başladı-4
İNANÇ
Bozuk olan akıl ve ruh sağlığı nasıl geri kendine getirilir?
Soru öznesi nasıl geri getirilir?
Çünkü doğduğunda zaten bu sağlığa sahiptin.
Yalan nedir bilmezdik, nefret nedir bilmezdik, aç gözlülük, kibir, tembellik, kıskançlık, şehvet nedir bilmezdik
7 büyük günah olarak adlandırılan akıl, ruh ve beden sağlığımızı bozan alışkanlıkları içinde doğduğumuz aile ve toplum öğretir. Tıpkı onların da anne babalarının onlara öğrettiği gibi.  
Olmuştur artık olan.
Binlerce yıl önce artık nerede nasıl ve kim tarafından kırıldıysa iyilik zincirleri ve kim tarafından yaratıldıysa bu kötülük tohumları, büyümüş, serpilmiş ve günümüzdeki halini almış.
Ataları suçlamanın da bir faydası yok.
Asıl soru şimdi nasıl bu kendimi yıkıcı sahte elbiselerden kurtulacağımdır.
Yer yüzündeki her insan az yada çok bu hastalıklara sahip.
Ben de bunların hiçbiri yok demeyin çünkü bu kendinize söylediğiniz en büyük yalan olur. Yani dürüstlük ilkesini bilinçli yada bilinçsiz ihlal etmiş olursunuz.
Neşe, şifa, huzur kaynağı olan 7 temel erdem
Azap, sıkıntı, huzursuzluk kaynağı 7 temel karakter kusuru
Bu 7 erdem ve zıt anlamlarının derinlemesine araştırılmasını sizin yeni şeyler öğrenmeye hevesli tarafınıza bırakıyorum. Söz veriyorum araştırmalarınız sonucunda epey bilinçlenmiş olacaksınız. Araştırmalarınıza yardımcı olacak küçük tiom ise İngilizce kaynakların daha doğru içeriklere sahip olması.
#İnanç
Akıl sağlığımızı yerine getirebilecek kendimizden üstün bir güce güvenmek
Can çekişen, yansam mı sönmesem mi diye kara kara düşünen ha gitti ha gidecek bir mum ışığına benzer bu hal.  Bir iyileşme olasılığına minik de olsa bir kapı açmak ve bu olasılığa yapışmaktır inanç. O ilk başta gerçekleşmesi imkansız görünen sönmek üzere olan olasılığa
Bu yüce gücün kim ve nasıl olacağına kendiniz karar verin. Önemli olan bu gücün sizin ruhsal sıkıntılarınızı iyileştirebilecek kadar güçlü olması. İlk etapta bu gücün kendi hastalıklı benliğinizden üstün olması ve düşündüğünüzde kalbinizi sıcacık hissettirecek ölçüde sevgi dolu ve sevecen olması yeterlidir. İşi basit tutmak adına ilk etapta yeterli bu üç sağlam vasıf. Sonra ekleyebildiğin kadar vasıf ekle, bu vasıflar zaten seni eksik hissettiren ve tamamlanmayı bekleyen tarafların olacak. Kolaylık, rahatlık, işlerin su gibi çözümlenip akıp gitmesi, keyifle yaşamak, mizah anlayışı, zenginlik -ki bu benim için özgürlüğün ifadesi-, yakınlık, neşe… uzat uzatabildiğin kadar çünkü O Güzel bunların hepsine fazlası ile sahip ve sen iyileşme ile ilgili üstüne düşen sorumluluklarını yerine getirdiğin sürece tüm bunların hepsine sahip olacaksın.
Burada beni acelecilik karakter kusurum çok zorlamıştı, halada çok zorluyor. İstediğimi hemen isterim onu da şimdi isterim tarafım.
ah o tarafım
Bu duygum çalıştığında hemen kendime 3-5 günde hasta olmadığımı, bana küçüklüğümden beri yüklenen kendini yıkıcı öğretilere bilinçli ya da bilinçsiz uzun zaman ve emek harcadığımı hatırlatıyorum.
34 yıl..  yolun yarısına bir kala buldum ben programımı. 34 yılda oturmuş, kemikleşmiş, bazıları DNA’larıma kadar işlemiş alışkanlıkları 3-5 haftada, ayda yada yılda değiştirebilmenin imkansız olduğunu aklı azıcık başında olan bir insan bile görebilir. Kaplumbağa adımları ile ama emin.
İyileşme süreci oldukça yavaş ve sancılıdır ama yerini her zaman daha iyi olan ferahlığa, ihtiyacınız olan çözümlere bırakır. İlk ışığımın -ki nurlar için uyusun- bana bu gerçekleri ne kadar sık hatırlatması gerekti. Salya sümük böğüre böğüre ağlayıp “ben aptalım, ben salağım, bu öğretilerin hiçbirisini ben anlamıyorum” diye az bezdirmemiştim güzel ışığımı. Allah’tan sıkı, uyanık, çetin ceviz bir rehberim vardı. Her zaman iyileşmenin zaman alacağını ve birçok ülkeyi fethetmenin bir karakter kusurunu düzeltmekten çok daha kolay olduğunu ve sırf bu nedenle #zamana zaman tanımam gerektiğini nede güzel anlatırdı. Tıpkı ayakta durmak için çabalayan ama sık sık düşen bebeğini her defasında sevgi ile kaldırıp tekrar denemesi için cesaretlendiren bir anne gibi.
Minnettarım sana güzel uyuyan..
Benim seçtiğim üstün güç sahip olduğum 7 büyük karakter kusurumdan yüce idi ve onları ben iyileşmenin sorumluluklarını yerine getirdiğim sürece iyileştirecekti.
#Tanrı kendine yardım edene yardım eder
Bir gün kul tanrısına gitmiş ve demiş ki “Tanrım rahmet”, Tanrı’da kuluna demiş ki “Kulum önce gayret”
Güzel bir kıssadan hisse
Bir gün bir köye kasırga geleceği bilgisi gelir. Tüm ahali köyü terk etmeye başlar. Bizim kendine göre çok inançlı bir köylümüz “Ben Allah’a çok inanıyor ve güveniyorum. O beni korur ve kurtarır” diyerek köyü terk etmez. Ve kasırganın amansız yağmurları başlar ve her yeri sular kaplar. Sandalla kaçmaya çalışan arkadaşları yalvarırlar “bak ne olur gel yoksa boğulacaksın”
Dinler mi bizim ki
Dev dalgalarla boğuştuğu sırada bir helikopter gelir ve merdiven atarlar tırmanması için bizim köylüye
Tırmanır mı hiç nede olsa tanrısı onu kurtaracaktır.
Ve boğulur bizim saf köylü
Çıkar tanrısının karşına
-Allah’ım senin beni koruyup kollayacağına ne çok inanmıştım. Neden beni kurtarmadın?
Tanrı gülümser ve
-Ah evladım, köye kasırga gelecek haberini gönderdim, dikkate almadın. Dalgalarla boğuşuyorken sandal gönderdim binmedin,  en son helikopter gönderdim onu da reddettin. E evladım ben sana daha ne yapsaydım?
Böyledir işte
Çok güzel anlatır içi boş inanç ile hiçbir şeyin çözülmeyeceğini. İnanç eylem demektir.
Tıpkı yağmur duasına çıkan köylülerin hikayesi gibi. Sadece bir çocuk yanında şemsiye götürmüştür. O kadar emindir ki duasından bir tek o gerçekten inanarak dönüşte ıslanmamak için şemsiye alır yanına  
Sürekli içinde yaşadığın toplumun, ailenin, arkadaşlarının neden olduğunu düşündüğün başarısızlıklarına sebep olan tek kişinin kendin olduğunu görebiliyor musun?
Ancak sen gerçekten değişmek istediğinde harekete geçebileceksin. Hiç kimse senin için hiçbir şey yapamayacak. Tıpkı senin çiğnemen gereken bir lokmayı başkasının çiğneyip senin midene indiremeyeceği gibi. Ancak sen gerçekten istediğinde sana gönderilen yardımları görebilir, duyabilir, hissedebilir ve kullanabilir hale geleceksin. Yada bu yardımların gönderilmesini yaratabileceksin.
Bugün hep bol bol kıssadan hisseler geliyor aklıma
Bir bilge, gözlerden uzakta bir dağ gölüne sık sık çıkar ve bir ağacın altında meditasyon yaparmış. Bir gün bir genç canından bezmiş ve intihar etmeye karar vermiş. Hımm demiş falan göle gideyim, orada kimsecikler yok, yüzmede bilmiyorum, rahat rahat ölürüm.  
Gitmiş,
Atmış kendini göle.. ama can bu ya tatlı mı tatlı. Başlamış avazı çıktığı kadar imdat, imdat diye bağırmaya. Bilge duymuş çığlıkları. Hemen atlamış göle ve kurtarıvermiş delikanlıyı.
Delikanlı kendine gelir gelmez yapışmış bilgenin yakasına ve tekme tokat yumruklamaya başlamış.
-Be rezil adam ne işin var senin dağ başında. Ben bu göle intihar etmeye gelmiştim. Km dedi sana beni kurtar diye.
Bilge bu söz ve davranışlar üzerine hiç istifini bozmadan delikanlıyı tekrar göle itmiş ve arkasına bile dönüp bakmadan ağacının altına oturup meditasyonunu yapmaya devam etmiş.
Şans bu ya delikanlı gölün kenarına düştüğünden bu sefer kendi çabalarıyla çıkmış gölden.
Sürüne sürüne bilgenin yanına gidip yapışmış eteğine
-Ey bilge, sen nasıl bir insansın ki, hiç acımadan beni göle itip gidebildin
Bilge yapıştırmış cevabı
-Ben seni kurtardığımda yardım istemiştin ve intihar etmek için geldiğini bilmiyordum. Sen ölmek istediğine engel olduğumu söylediğinde değişti her şey. Hayat büyük bir saygı ve sevgi ister. Kişi yaşamak istiyorsa yaşar. Bu onun seçimidir. Kişi hayatına son vermek istiyorsa yine özgürdür, çünkü hayat sadece bireysel bir armağandır. Hayatından, kararlarından ve sonuçlarından sadece sen sorumlusun.
Çok severim bu kıssayı ki gerçekten yaşanmıştır, bana çok şey anlatır ve iki ucu keskin bir bıçağa benzer.
Bıçağın bir tarafı özgürlüğü simgeler
Yaşamak yada ölmek özgürlüğü sadece senindir
İyileşmek yada hastalıklı yaşamak özgürlüğü – bunları seçim olarak da adlandırabilirsin- sadece senindir.
Diğer ucu sadece kendi sorumluluklarına odaklanıp başkalarının işine burnunu sokmamayı simgeler. Başkalarının sorunlarına çözüm üretmeye çalışmak dahi sorun sahibinin düşünüp kendi sorununu çözmesini engelleyeceğinden onun haklarını ihlal etmek demektir.
Bu kıssayı okuduğumda bir balyoz yemiş gibi hissetmiştim. Yarattığı farkındalığın seviyesi büyüktü.
Ruhsal öğretilerin bana en büyük hediyesi sınırlarımı bilmek oldu. Hayır diyebilmek ne büyük özgürlük.
Neler benim sorumluluğum neler diğerlerinin sorumluluğu? Bu ayırımı yapabilmek ne güzel bir hediye.
Sevgi adına ne çok bana ait olmayan işleri üstlenmiş ve benim sorumluluğum olmadığı halde insanlara nasıl düşünmeleri gerektiği hakkında tavsiyelerde bulunmuşum. Karı koca çalıştıkları halde parasını alkol gibi kişisel keyfine harcadığı için yetiremeyen yakınımın kaç kez kirasını ödeyip, kaç kez dolaplarını doldurduğumun sayısını hatırlamıyorum mesela. Yada devlet memuru olduğu halde kumar alışkanlığı nedeni ile sürekli büyük meblağlarda borçlu gezen yakınıma işinden olmasın yada intihar etmesin diye ne kadar çok servet ödediğimi. Tek ödeyende ben değildim üstelik. Anneciğime babasından miras kalacak olan ev daha dedem ölmeden satılarak kumar borçlarına ödenmişti. O eve yaptığım masrafların ise haddi hesabı yok. Kendi ellerimle çizdiğim gardropların yaptırılması, laminantların döşenmesi, komple mutfak dolaplarının değiştirilmesi, işçilerin yemeklerinin hazırlanması ve yukarı taşınması ve daha bir sürü şey. Ne kadar acı yeni gelin gittiğim yere kardeşimin borçlarının ödenmesi için ağız eğmek. Düğünde takılan altınların bir kısmı yine kumar borcuna gitmişti.
Bir insanın sınırlarını bilmemesinin bedelinin ne kadar ağır olduğunu görebiliyor musun?
Üstelik acele edildiğinden öyle yok pahasına satıldı ki ev, şimdi düşününce ne kadar akıl sağlığımın zarar görmüş olduğuna şaşırıyorum.
Çekmedim bu hayatta cahilliğimden çektiğim kadar hiçbir şeyden.
Buradaki cahillikten kastımı ruhsal ilkelerden habersizlik anlamında kullanıyorum. Evet yakınlarımın beni manipüle etmesine, yönetmesine izin verecek kadar çok cahildim.
Neler mi değişti?
Ruhsal erdemlerin hayatıma girmeye başlaması ile birlikte sadece kendi sorumluluklarıma odaklanmaya başladım. Yine kiralarını ödememi istediklerinde yada borç vermemi -ki borç olarak verdiğim paraların hiçbiri geri ödenmemişti- hayır diyebildim. Tabii şaşırdılar.. ama pes etmediler de.. istemeye devam ettiler..
Burada özdisiplin ilkesi son derece önemli.. yani beton gibi karalı olmanız gerekiyor. Çünkü ancak böyle bir kararlıkla ne kadar yakınınız olsa bile  -buna evlatta dahil- insanların sizi maddi ve manevi kullanmalarının sonunu getirebilirsiniz.
3 istediler 5 istediler 10 istediler sayısını hatırlamıyorum. Ama her defasında hayır demeyi başardım.
“Hayır. Yetişkin insanlarsınız ve hayat giderlerinizi karşılama sorumluluğu size ait. Ev kiranızdan yada dolabınızı doldurmaktan yada başka herhangi bir ihtiyacınızdan ben sorumlu değilim”
Burada elbette ince bir çizgi var.
Karşınızdaki insanın güvenilirliği
Sizden borç alan bir insan borçlarını her defasında ödemişse ve sizi hiçbir şekilde kendi menfaatleri için kullanmaya kalkışmamışsa ve atıyorum bir ev alacaksa ve para yetmemişse borç vermek gayet doğal ve insanidir çünkü burada yardımlaşma devreye girer. Sonuçta para size geri ödeniyor ve hayırlı güzel bir yere harcanıyor.
En sonunda kararlı davranmamın sonucu olarak artık benden para koparamayacaklarını anladılar.
Ne mi oldu? Tam bir yıl konuşmadılar benimle. Çünkü çıkarları doğrultusunda kullanabilecekleri bir kişi artık karşılarında yoktu. Şimdi ilişkilerimiz gayet iyi çünkü sınırlarında.
Burada önemli olan karşınızdaki kişinin tutumu değil sizin doğru davranmanız ve doğru davrandığınızı bilmenin içsel rahatlığı. Karşınızdaki kişi sizinle hayatı boyunca görüşmek istemeyedebilir. Ki böyle de bir örnek var hayatımda.
Yine çok yakınım. Onda çok zorlandım çünkü müthiş manipilasyon ustası bir karakterdi. Kredi kartından kredi çekmek cep telefonları ile çok kolay olduğundan 10 dakika içinde 3 farklı bankadan bana kredi çektirebilmişti. Daha doğrusu buna ben izin vermiştim. Burada yine bir karakter kusurumuzu köklü olarak değiştirebilmenin zaman alacağını hatırlayarak hata yaptığımızda kendimizi dövmek yerine kendimize şefkat göstermeye ihtiyaç var. Şükür ki 2 tanesini ödedi. Ödemediği diğerini de kendimin çok fazla ihtiyacı olmasına rağmen yine bir yıl boyunca ben ödedim.
Şükür Allah’a.. en sıkı manipilasyon ustasına bile bugün büyük bir rahatlıkla “hayır” diyebiliyorum. 7 yıldır artık para vermediğim için konuşmuyor benimle.
Hiç önemli değil.. isterse hayatı  boyunca konuşmasın.. içim o kadar rahat ve huzurlu ki.. doğru olanı yaptığımı bilmemin huzuru bu.
Burada başkalarının mahremiyetine gireceğinden adlarını yada yakınlık derecelerini açıklamıyorum. Zaten önemli olan kimin bu durumları yaşadığı değil, durumlar ve onlara verdiğimiz cevaplar.
0 notes
nilgizliadsiz-blog · 2 years
Text
Her şey Sorumluluk ile Başladı-3
BEN SORUMLUYUM
En kötü örneklerden gitmek daha iyi çünkü o zaman kendinize üretecek bahaneniz kalmaz.
Örneğin eşiniz, evladınız yada arkadaşlarınızdan biri tarafından sürekli eleştiriliyor, aşağılanıyor yada belki de en uç ihtimal şiddete maruz kalıyorsunuz. Yani mutsuz bir ilişki paçalarınızdan akıyor ama siz yine de bir daha tekrarlanmayacağı, geleceğin daha güzel olacağı yalanlarına kanmaya yani sağlıksız bir ilişkiniz olduğu gerçeğini inkar etmeye devam ediyorsunuz.
#Delilik aynı şeyleri yapıp yapıp farklı sonuçlar beklemektir demiş Einstein.
Ne de güzel söylemiş
Değişim çok uzun soluklu bir işlemdir. Sevdiğiniz insanın değişmesini beklemek _ki oda değişmeye istekli ise_ bir ömür alır.
Şimdi 2. gerçek bu kadar zamanın büyük olasılıkla yok. Zaten mantıklıda değil çünkü 3. gerçek çarpar yüzüne.. sevdiğin insanın mutlu yada mutsuz hissetmesi seni kesinlikle tam ve bütün hissettirmeyecek çünkü bu yalnızca kendi içinde başarabileceğin bir şey.
Dediğim gibi sadece deneyim ulaşır ruhlara.. bu nedenle sık sık ya kendi ya da başka birinin deneyimlerimden örnekler vereceğim. Sakın olayı kimin yaşadığına takılmayın çünkü bunun hiçbir önemi yok. Önemli olan olaylar ve bu olaylara verdiğimiz tepkiler.  İlk olarak olay gelecek ve o olaya verilen biri negatif diğeri pozitif olan cevap. İstediğini seçebilirsin.
KAZANANLARLA BERABER OL
Çok güçsüzdüm.. Kullandığım antidepresan sürekli uyku yaptığından ve algılama gücümü azalttığından günlük yapmam gereken işlerimi yapabilecek enerjiyi dahi kendimde bulamıyordum.
Tabii işe ilk olarak güç toplamakla başladım
Güç toplama yollarım programıma ait olan ruhsal kaynaklı kitapları bol bol okumaktı. Burada önemli olan nokta farklı programlara ait kaynakları okumak değil çünkü bu daha çok akıl ve ruh karmaşıklığına yol açar.
#İşi basit tut
Önce inandığın Üstün Güç her ne ise seni O’na taşıyacak bir öğreti seç kendine. Öznesi bir tane olması, birden çok öğreti kafanı daha çok karıştırır.
Sadece seçtiğin öğretinin kitaplarını oku
Sadece seçtiğin öğreti hakkında bilgisi olanları dinle ve zamanını mümkün oldukça onlarla geçir
#Kazananlarla beraber ol ki sende kazananlardan olmanın ne demek olduğunu zaman içinde deneyimleyebilesin.  Hatırla, kazananlardan olmanın tek yolu bu seçtiğin yola sürekli olarak her gün emek ve enerjini yatırmaktır.
Kul Tanrı’sına gider ve derki “Tanrım rahmet” Tanrı’da kuluna derki “Evlat önce gayret”
#Evren kendine yardım edene yardım eder sözü ne de güzel ifadesini buluyor değil mi?
İkinci olarak programımın toplantılarına düzenli katılarak benden önce gelenlerin nasıl iyileştiklerini dinledim. Bu her dinleyiş zamanla eski bilgileri uzaklaştırarak yenilerini yerleştirdi.
3. olarak bir rehber edindim
Bu rehbere teslim olarak, kalabalıkta anlatamayacağım özel bilgilerimi ona anlattım ve onun gösterdiği doğrultuda hareket etmeye başladım. Cevaplamam için bana verdiği sorular günden güne daha büyük bir farkındalık hediye etti.
Her zaman şunu aklında tut
#Sırların kadar hastasın
Verdiğiniz bilgileri bir başkası ile paylaşmayacak kadar bilge ve güvenilir bir insan bulmak burada son derece önemli.
Bu psikoloğunuz, bir din adamı, yada başkalarının bilgilerini size hiç taşımamış yakın bir arkadaşınız olabilir. İspatlanmıştır ki başkalarının dedikodusunu size yapmayan bir insan sizin de bilgilerinizi bir başkalarına taşımaz.
4. olarak yeni edindiğiniz doğru bilgilerin sizde kalıcı hale gelebilmesi için başkaları ile paylaşın.
#Paylaşmak
Derin sır burada
Zaten çoğunuz izlediği dizi ve filmlerden bunun önemini biliyor.
Gelelim şimdi çözüme
Felaket evindesiniz
Evinizde bile rahat ve güvende hissetmiyorsunuz.
Problem yaşadığınız eşiniz, çocuğunuz yada arkadaşınızla bir çok yılınız kabustan beter geçti ve geçmeye devam ediyor.
Siz bu o oyundan çıkmadıkça da oyun devam edecek.
Yukarıda yazdığım 4 reçete siz felaket evinde yaşamaya devam ederken uygulayabileceğiniz ilaçlar
Bu ilaçları düzenli aldığınız taktirde kendinizi o felaket evinden uzaklaştıracak cesareti bulacaksınız.
#Cesaret..
Ne değerli, ne paha biçilemez bir armağan.
Elbette bedeli var ve bedeli de konfor alanınızdan çıkmak
#Zamanını nelerle doldurduğuna dikkat et
Bunlar seni geliştiren ve fayda veren uğraşlarsa sonuç kendiliğinden dengeli giden hoşnut ve minnettar hissettiren bir yaşam olur.
Yok mutsuzsan zamanını kendini yıkıcı uğraşlarla dolduruyorsun demektir. Yani dostum kendi topuğuna sıkıyorsun.
Bedeli; çok araştırmak, çok okumak, bilgelerden çok doğru bilgi dinlemek ve onların doğrultularına teslim olmak. Yani eski hastalıklı bilgilerini bir kenara fırlatıp yeni gelen sağlıklı bilgileri dikkate alıp uygulamak. Cesaretin tam tanımı işte bu.
Burada kendinize söylediğiniz yalanlar ortadan kalkar
*Ama bizim çocuklarımız var, onlar için katlanıyorum, hele biraz büyüsünler;
Adı üstünde katlanıyorsun. Çocuklarının huzursuz bir evde büyümesi kadar acı bir şey olabilir mi? Hadi daha çok açalım. Bütün psikolojik hastalıkların temelinde çocukluk yatar. Bu yüzden tıp sürekli “Çocukluk ana vatandır’ sözünü sık kullanır. Eğer bir evde karşılıklı sevgi, saygı, anlayış varsa o evde neşe kendiliğinden oluşur ve çocukta bu özellikleri öğrenir ve ona göre yaşar.
Tam tersi aşağılama, yargılama ve şiddet, endişe, korku varsa çocuk bunları öğrenir ve bunlara göre yaşar.
Görebiliyor musun?
Görebiliyorsan sana ve çocuklarına zarar veren insanlardan uzaklaşmayı göze alabilir kıvamdasın demektir.
Bu ilk yalanını kırışın ve ilk gerçekle yüzleşişin
*Ama benim gidecek yerim yok, hiç çalışmadım, bu yaşta kimse bana iş vermez. Bana ve çocuklarıma hep ya ailem ya da kocam baktı.
Bahaneler serisi
Sen iste işte bulursun, çocuklarına da bakarsın, çocuklarına sen işteyken bakacak birilerini de ayarlarsın
Çok mu çaresizsin, sakat mısın kadın sığınma evlerine gidersin ve alınabilecek her türlü yardımı sonuna kadar değerlendirirsin ve inan bana sen değişmekte samimiysen o Yüce Güzel sana hiç beklemediğin yerlerden çareler yaratacak ve sana olan sevgisini derinden hissedeceksin.
Elbette çözümü bir süre için mümkün olmayan durumlarda vardır. Öyle durumlarda Allah’tan düzenli olarak yardım istemenin durumu çözülebilir hale getireceğine inanıyorum çünkü bende böyle deneyimler çok fazla.
Bu arada bir dip not: Allah, Tanrı, Varoluş, Evren, Kainat gibi kelimeler benim Üstün Gücümü tanımlama yollarım. Benim için kelimenin önemi yok önemli olan her zamanki gibi özne. Siz kendinizi hangi tanımda rahat hissediyorsanız onu seçebilirsiniz.
*Şiddete maruz kaldığım zamanlarda polis çağıramam, uzaklaştırma kararı çıkartamam çünkü el aleme rezil olurum;
İçin rahat olsun tatlım, sen ne kadar maskelerini takınıp her şey yolunda tablosunu çizmeye çalışsan da tüm el alem zaten çoktan her şeyin farkında.
Başını toprağa gömdüğünde saklanabildiğini zanneden deve kuşlarından farkın yok böyle zamanlarda
En iyisi mi başkalarının ne düşündüğü ve konuştuğundan ziyade en çok kendini hangi tedbirler güvende ve rahat hissettirir onlara odaklan. Sonuçta sen yatağında iki büklüm hıçkıra hıçkıra ağlarken o el alemin ruhu bile duymuyor. 5 dakika hakkında olumsuz konuşmasınlar diye tüm hayatın boyunca acı içinde yaşamaya değer mi? Hem merak etme şimdi konuşanlar yarın sen güçlendiğinde önünde saygı ile eğilecekler. Ve bir güzel haber daha. Zamanla sen derinleştikçe sana saygı duymalarının da gözünde hiçbir değeri kalmayacak.  
O yüzden hadi şimdilik, içindeki gerçek gücü keşfedene kadar sadece “ben” de.
Hatırlıyorum da her şeyin önüne kendi akıl, ruh ve beden sağlığımı koyabildiğimde istediğim şeyleri gerçekleştirmeye başlayabildim.
Yaşamak istediğim şehre taşınabildim.
Yaşamak istediğim şehirde iş bulabildim
Maddi ve manevi kendi kendime yetebildim
Seçtiğim şehir ki benim için gerçekten çok güzel ve özel, o şehir de bol bol şükredebildim. Benim ana minnettarlık kaynağım oldu, bana yaşama sevinci vererek hayata daha sıkı bağlanmamı sağladı.
Elbette kolay olmadı, 7 yıl beklemek zorunda kaldım..
Annem mesela kendisini terk ettiğimi düşündüğünden 6 ay benimle konuşmadı.
Kendi mesleğimle ilgili sektör olmadığından başka bir meslek dalına yönelmek zorunda kaldım.
Beni yoran, üzen, değersiz hissettiren insanları her ne kadar yakınım olurlarsa olsunlar hayatımdan çıkarabilmem de kolay olmadı.  
Bu insanlardan bazılarını ya tamamen hayatımdan çıkardım ya da kendimi koruyan sınırlar çizdim. Bu şekilde sadece benim izin verdiğim kadar hayatıma dahil olabiliyorlar.
Güzel insanlar ben çürük elmaları hayatımdan çıkarıp, kaliteli tek başınalığımda uzun süre yaşamayı başardığımda gelmeye başladılar. Çünkü artık yalnız kalma korkumu yenmiş ve varlığımı bitmek bilmeyen aktivite ve insanlarla doldurmaktan vazgeçmiştim.
Kötüye razı olmayı bırakmak ne çetin bir maceraydı benim için
Uzun yıllar düştüm ve tekrar tekrar kalktım
Belli ki o düşüşler artık dikkatli yürümemi, adımlarımı sağlam atmamı sağlamış.
Önemli olan acı bir olay yaşamak değil. Önemli olan yaşadığım durumdan öğrenebilmek. Ana dualarımdan biridir bu “Tanrım bana öğrenebilir olmayı bahşet”
0 notes
nilgizliadsiz-blog · 2 years
Text
Her şey Farkındalık ile başladı-2
FARKINDALIK
Gerçeği reddediş yani inkarın ilacıdır farkındalık, sadece gerçeğin gözlerine bakman ve artık onu görmezlikten ve duymazlıktan gelmeyi bırakman gerekir.
Çoğumuzun düştüğü hata bu
Gerçek güneş gibi parlar yüzümüze görmeyiz
Gerçek haykırır kulaklarımıza kendimizi kandırmaya devam ederiz.
Gerçek şamar atar yüzümüze, yadsırız
ama biz yine de acıyı bastırmak için kendimize ve etrafımızdakilere yalan söyleriz. Aslına bakılırsa etrafımızdakiler her şeyin farkında olduğundan sadece kendimize yalan söylemiş oluruz, tıpkı bizi kandırmaya çalışanların bizimde farkında olduğumuz gibi.
En iyi kalpten gelen kişinin kendi deneyimlerinin ulaştığı söylenir ruhlara  
Bu nedenle örneklerle gideceğim daha net anlaşılabilmek için
O güzel bizimle olsun
İlk inkarımı yıkışım huzurlu hissetmeyişimi itiraf etmemle gerçekleşti
Acı çekiyordum, derin bir ruhsal acı. Bu deneyimden sonra cenneti de cehennemide ölümden sonraki hayata bağlamaktan vazgeçtim çünkü fark ettim ki cennette cehennemde şimdiki zamanda şimdi hissettiklerimde yatıyor.
Her gözeneğimden acının fışkırdığı dönemlerdi o yıllar, dünyadayken cehennemi yaşamanın ne demek olduğunu deneyimliyordum. Yeni boşanmıştım. Sevdiğim insandan ayrılmak, sevdiğim evimden ayrılmak, sevdiğim şehirden ayrılmak beni yerle bir etmişti. Ne yapacağımı nereye gideceğimi bilemez haldeydim. Tek bildiğim bana iyi gelen yerlere yakın olmaktı. Bu nedenle denizi ve güneşi bol olan Malta’ya gittim. Uzun zamandır öğrenmek istediğim İngilizceyi de çözecektim bu bahane ile. Tabii o zamanlar bilmiyordum, mesafeler kat ederek acıdan kurtulamayacağımı, dünyanın öteki ucunu da gitsem acımı da beraberimde taşıyacağımı.
Zaman bunu da öğretmiş oldu
Çok dua ettim, bir an olsun huzurlu hissedebilmek için
Olmadı,
Uykunun dışında her an acı içinde yaşamak,
Hayali bile ürkütüyor
Dibi bulmak deniyor buna
İnsanın kendisine “Yeter” dediği nokta
Değişmenin artık kaçınılmaz olduğu yer
Yalanın sonu gerçeği kabullenmenin başlangıcı
İçinde yaşadığım toplumdan öğrendiklerimin mutlu hissetmemi sağlayacak bilgiler olmadığını, tam tersine bu geleneksel bilgilerin ruhumu parçalayan türde bilgiler olduğunu fark etmekle başladım. Öğendiklerimin yüzde yüze yakını yanlıştı ve insanı yücelten ve ihya eden yeni bilgilerle değiştirilmesi gerekiyordu.
Bu gerçekte acı verdi haliyle
Tek farkı kalıcı olmamasıydı
“Gerçek bazen acıtabilir ama her zaman çalışır” sözüne gönülden katılıyorum.
En azından yerini gittikçe derinleşen bir acı ve ıstıraba değil de huzura, sevince, sevgiye, şefkate ya da güce bırakıyor.
Koşmaya başladım..
Halk arasında et kesiği olarak bilinen hamlama dönemimle değişme acım nasılda tıpa tıp benziyordu birbirine.
Birinde ruhum hantallaşmıştı, diğerinde bedenim
Bu hantallıktan kurtulmak içinde harekete geçmek gerekiyordu. Tabii doğru harekete
Sihirli kelime doğru
Hantallık için illa tembel olmak gerekmiyor zira kendimi yıkıcı bilgiler, düşünceler, hareketler biriktirmemde sıkı emek istemiş zamanında.
Yine çok okumuşum, yine çok araştırmış yine çok çalışmışım..
En azından tembellik karakter kusurunun kendimde yok denecek kadar az olduğunu görmek güzel
Koşmaya başlamıştım ve bacaklarım artık hamladığından adım atamayacak kadar acı veriyordu
Değişim acısıydı tabi..ve ben öz disiplinli davranır koşmaya devam edersem bu acının geçeceğini ve yerini özgürlüğe, güce, rahatlığa ve sportif bir vücuda bırakacağını biliyordum. Ruhsal değişim süreci de aynıydı eski kendini yıkıcı bilginin yerine yeni kendini yapıcı bilgiyi koymak epey acıtıyordu. Bu acı öyle yoğundu ki et kesiği yaşadığım günlerde bacaklarımın ağrısından doğanın tüm güzelliğini takındığı bir Bodrum ilkbahar sabahında bile dikkatimi etrafımdaki iç içe geçmiş güzelliklere verememiştim. Acının derecesini düşünün artık.
İyi ki biliyordum,
Her değişim isteğini başarıya ulaştıran öz disiplin ilkesini uygulamaya devam ettiğimden ağrılarım gitgide azaldı, vücudum esnedi ve şimdilerde maşallah bir tazı gibi hızlı koşuyorum.
Gelelim başlığımız olan farkındalığa  
Uzun bir konu olduğundan örneklendirmelerimde uzun olacak
Böylece ben daha iyi kendimi ifade etmiş sizde daha iyi anlamış olacaksınız.
Verdiğim örnekler benim yada bir başkasının yaşanmışlıkları olacak. Yani deneyim.. bu nedenle hiç merak etmeyin kişilerin kim olduğunu. Burada önemli olan olaylar ve olaylara verdiğimiz yanıttır. Lütfen yanıta odaklanın çünkü yanıtların birinde negatiflik diğerinde pozitiflik olacak.
Örneğin eşiniz yada arkadaşınızla sağlıklı bir ilişkinin ifadeleri olan huzur, kendini rahat hissetme, sevgi, sevecenlik, empati, saygı gibi erdemler yok. İlişkiniz size neşe yerine acı, ıstırap ve hayal kırıklığı gibi negatif duygular yüklüyor.
İlişkinizi yüzdeye vurun
Yüzde kaç mutlusunuz o ilişkide yüzde kaç mutsuz
Yüzde 50’nin üzerinde ise mutsuzluk oranınız emin olun ki değişmesi gereken kişi partneriniz değil sizsiniz.
Kaybetme korkusu, maddi ve manevi yetersizlik korkusu, tembellik yani konfor alanınızdan vazgeçme isteksizliği ilişkinizi sonlandırmanızın önünde duran en çetin engeller.
Gerçeği fark edebildin mi ve gerçekten yetti mi?
Önemli olan soru bu
Gerçekten yetti mi?
Değişmenin verdiği acının artık hastalığınızın verdiği acıdan çok daha yeğ olduğunu, değişim acısının yerini süreç içinde rahatlığa ve huzura bırakacağını, hastalığın acısının ise günden güne sizi daha da beter güçten düşüreceğini ve yaşama sevincinizi sıfıra indirgeyeceğini sürekli kendinize hatırlatmaya gerçekten hazır mısınız?
Burada samimiyetiniz devreye girer
Samimi iseniz her şeyi en iyi ben bilirim diye düşünen kibrinizi bir tarafa bırakır ve yardım aramaya, sormaya, araştırmaya başlarsınız.
Ve tabii bol bol dua etmeye
Ben ilk yardımı üstün gücümden istemiştim,
İçimde kalmış o cılız samimiyetin sesi duyurmuştu kendini
Şükür duyana ve cevaplayana
O samimi halim okutmaya başladı
Önüme gelenler işe bakın ki hep beni iyileştirecek şeylerdi
Kitaplar, sürekliliği olan kişisel gelişim toplantılarım, bilmediklerimi rahatlıkla sorabileceğim rehberim ve program arkadaşlarım, bilgelik akıtan O Yüce Güzel.. hepsi bir olmuş bu ruhu paramparça olmuş O Güzelin güzel kızını iyileştirmek için iş birliği yapıyordu.
İyi ki de yapmışlar
İyi ki güzelleşmişim, iyi ki iyileşmeyi seçmişim
Siz de yapabilirsiniz
Sadece basitçe bu olasılığa inanın
Arkası yarın😊
2 notes · View notes
nilgizliadsiz-blog · 2 years
Text
Her şey Şans ile Başladı-1 YEPYENİ BİR DİLDE 2. BİR ŞANS Çok uzun yıllar oldu 12 yıl 12 koca yıl Ve sonrasında gelen harekete geçme gücü Buna isterseniz geç gelen cesaret deyin ister hazır olmama Ne derseniz deyin. Beklemeye değerdi. Kolay değil elbet bir depresyonun derinliklerinde başlayan macera Her gözeneğimden acının fışkırdığı zamanlardı o zamanlar Acısız bir an bile nefes alabilmek için nelerimi vermezdim Nihayet duydu sesimi Hastalığım kadar hatta ondan da derin olmalı iyileşme isteğim ki cevap geldi Ağır işleyen bir cevaptı benim için, çok aceleci bir insan olduğumdan Zaman içinde öğrendim bununda bir karakter kusuru olduğunu Hemen olsun şimdi olsuncu yanımla eskisi kadar olmasa bile hala başım dertte. Çok şükür, O güzel duydu sesimi Yüce güzel.. Sevgisi kelimelerin tanımlayamayacağı seviyede olan o yüce güzel koştu imdadıma Bilenler derlerdi ki bir insan hazır olduğunda -yada siz buna değişmeye karar verdiğinde diyebilirsiniz- ihtiyacı olan insanlar, kitaplar, toplantılar, rehberler ve hatta filmlerdeki replikler, şarkılardaki sözler ve hepsinden de önemlisi o güzel  koşarmış yardıma. Tüm evren işbirliği yaparmış o isteyeni kurtarmak için. Öyle oldu O güzele minnettarım öyle olduğu için.. Tuttuğu için Bana kaybettiğim kendi öz benliğimi bulmayı lütfettiği, yepyeni bir dilde bana 2. Bir yaşam şansı verdiği için O lütfetmemiş olsaydı yüzde 99 ya ölmüş, ya da yüzde bir ihtimalle de bir akıl hastanesinde yığınla ilaç verildiği için sadece nefes alan bir ölü olurdum. Çok şükür ki öyle olmadı. O yüce güç korudu O sevgi ki Güzel olan diyorum ben O’na Tutuverdi işte ‘Bitmedi’ dedi  ‘Seninle işim’ “-Daha dur daha dur Daha çok sevecek, çok sevilecek ve çok görüp geçireceksin Benim sana lütfettiğim derin sevgiyi sende başkalarına vereceksin Sınırlarını öğreteceğim sana çünkü en çok buna ihtiyacın var Bir de kendine acıma sorunun var tabi, ama olsun minnettarlık listesi var bakarız onun icabına da Ee tabi hepsinden önemlisi bilgelik eksik” O kadar haklıydı ki Okurken kendimi birebir özdeşleştirdiğim ‘işte tam da beni anlatıyor’ dediğim bir benzetme var Bir sahnedeyim. Oynama sırası bana gelmiş ama ben rolümün tek bir kelimesini dahi bilmiyorum. Bilmediğimden kim nereye çekiştirmişse oraya gitmiş, kim ne anlatmışsa ona inanmışım Buna içinde yaşadığımız toplumun yozlaşmış kültürü ile özdeşleşmek de denilebilir. Hemen hemen hepimizin yaşadığı talihsizlik bu. Şanslı olanlarımız sevgi dolu bir ailede doğdukları için -ki bunların sayısı oldukça az- hayatlarını neşe ile yaşayabiliyorlar. Bahtsız olan çoğunluğumuz ise ya hayatının bir dönemde gerçeklerle yüzleşiyor yada hiç bu şansıda yakalayamayarak bu dünyadan göçüp gidiyorlar. Hep başkalarının rollerini oynamak haliyle ıstırap yüklüyor ruhlara Istıraptan kastımı endişe, korku, kızgınlık, kırgınlık, kendine acıma, hoşgörüsüzlük, tembellik, kıskançlık, bencillik vs. vs gibi insana dünyadayken cehennemi yaşatan karakter kusurlarını sıralayabilirsiniz “-Ama önce yeniden şekillendirmem gerekiyor seni Biliyorum sana göre çok yavaş olacak ama süreç böyle, ben böyle çalışıyorum” dedi. Elbette her yenilik gibi bu yeniyi de kabullenmem oldukça zor oldu 12 yıl.. dile kolay. 12 yıl devam eden bir yeniden şekillenme süresi Çok dua etmem, çok ağlamam, çok paylaşmam, çok okumam, çok dinlemem, çok rehberlik almam, çok aldıklarımı geri vermem, çok acı çekmem gerekti bu süreçte Değdi Nakış nakış işlendim Taki anne karnında O güzel tarafından bana hediye edilen hazineleri gün yüzüne çıkarana dek. Çoğu daha piyasa da yok ama olsun Ölene kadar devam edecek öğrenme Belki de yolculuğu macera dolu kılan budur .. hep merak etmişimdir Milyonlarca insan kendi içinde bulunan bu güzellikleri keşfedemeden acı içinde yaşayan bir ölü olarak bu dünyadan göçüp giderken ben ne yaptım da O güzel sesimi duyup bana yardım etti diye Sanırım buldum cevabı Yada az yada çok öyle olduğunu hissediyorum Samimiyet.. Evet samimiyet Ruhumun derinliklerinde az da olsa kalan bir samimiyet kurtarmış olmalı beni Bu samimiyet harekete geçirmiş olmalı O güzeli. Bu nedenle O güzele minnettarım. İyi ki varsın. iyi ki duydun, iyi ki buldun, iyi ki tuttun beni. Benim en candan, en tatlı, en iyi, en güzel, en cesur, en inatçı, en azimli, en sevgi dolu ve şefkatli yanım Canım ben Teşekkürler sana Sevgililere Not: Bunlar giriş, tanışma yazılarıydı Asıl bombalar kademe kademe zaman içinde gelecek Emin olun işkembe-i kübradan da atılmayacaklar Oldukça önemli bilgiler olacak satır aralarında Ve söz veriyorum hepsini kolaylıkla yakalayabileceksiniz Çünkü hepsi O güzelden geliyor olacak. Bu yazıların içinde hep deneyim ve en önemlisi de nasıl o cehennemden çıktığımın yol ve yöntemleri olacak Değişmeye istekli olanlar anlayacak ne demek istenildiğini ve uygulayacak, hazır olmayanlar yine saçmalık deyip geçecek. Tembelliği ağır basanlar ise ‘kim uğraşacak bunlarla diyerek yine görmezden gelecek. Bu durumu daha iyi anlatan bir özdeyişle bitireyim sözü Hazır olan insan dünyanın diğer ucundaki bilgeliği bulur, Hazır olmayan insanın tüm bilgelik yanı başında dursa bile ruhu uyur. Uyanmak dileği ile..
Tumblr media
1 note · View note