Her nokta gizli bir Ahtır!… Seviyorum deyip haykıramamaktır… Boğazda düğümlenen iki çift sözdür… Dilin lal, gönlün melal olduğu andır… Gözlerden süzülmeyen iki damla gözyaşıdır… Hissedilen fakat bir türlü yazılamayandır… Kelimelerin kifayetsiz kaldığı andır… Üç nokta; bitmeyendir bitemeyendir… Hz.Mevlana
Yüreğini vermeli insan,
Sıktığı ele, kucakladığı dosta ,
Dokunduğu omuza, gülümsediği yüze,
Baktığı göze, dinlediği söze…
Çünkü verdiğimiz kadar alacağız bu dünyadan ;
Yani, ektiğimiz kadar biçeceğiz,
Sonra 'hepsi benim' diyebileceğimiz…
Ama sadece yürekten verdiğimiz kadar…
Bir umut ışığı olduğumuz kadar,
Bir gönül dolusu insanlık paylaştığımız kadar…
Ne eksik, ne fazla;
Sadece hakkettiğimiz kadar!..
"Seninle Karşılaşmak Kaderdi
Arkadaş olmak bir seçimdi. Ama sana âşık olmak, benim kontrolümün dışındaydı…"
Der;
T. Hunger Games
Tesadüfler denk gelmez, kader birleştirir insanları ; Zarif ruhların bağını hiçbir güç koparamaz zira :
“Hiçbir karşılaşma tesadüf değildir. Birinin kaderi diğerinin kaderine her zaman etki eder. Ve aşk tesadüfleri sevmez.” sözüyle aşkı taçlandırır ;
Bugün gülümse oralardan bana.
Bugün bir şiir yaz ikimizin adına.
Adı aşk olsun.
Üfle sözlerini rüzgâra…
Deniz anlatır bana.
Hem sana hem bana aşk olsun…!
Dost, bütün yorgunluğumuzu alan, bize huzur verendir. Dünya hayatının açmazları karşısında bizi teselli eden, güç aşılayandır. Taşımakta zorlandığımız ağırlıklarımızı paylaşan, bizi hafifletendir.
"Düşünce ufkumuzu ve duygusal zenginliğimizi modernitenin sınırlarına hapsetmek zorunda değiliz."
"Zihnin, yani bilincin devre dışı kaldığı tek yer, bireyin duygu dünyasında aşkın kaynağa karşı önüne geçilemez bir coşkunun oluşması halidir. Bu hali "aşk” sözcüğüyle tanımladığımızda orada bilincin sahadan çekildiğini, duygusal alanın ise o aşkın kaynaktan gelen ışıklarla bezendiğini görüyoruz. Aşk sadece aşkın kaynağa karşı duyulan bir coşkudur ki önüne geçilemez. Böyle bir coşkuyla bezenen birey bütün evrene ve içindeki varlıklara başka tür bir sevgiyle, yani muhabbetle yaklaşıyor. Muhabbet, aşkın kaynaktan gelen feyzin göstergesidir."
Bir gece vakti bir sofranın başına kurulduk. Herkes uyandı.
Kuşlar, nehirler, sokaklar uyandı.
Sahur etti dünya.
İçimizden ta içimizden niyet ediyoruz.
Allahım! Şahit ol, yemekler önümüzde durdu ve biz elimizi sürmedik.
Bilal ezan okuyana kadar bekleriz biz.
"Sevmek; bazen vazgeçebilmektir" diyen Sartre' ye karşı Müslüm Gürses şöyle der: "Dünya tersine dönse vazgeçmem"… Ve yaşamak, sevmek, bu ikisi arasındaki farktır…
Türkü söyleriz biz türkü ağlarız, türkü yanarız. Türkü türkü dağlaşırız.
Bizim türkülerimiz derdi dedem: “Sarı başakların yangınından bilinir. Boran dağların rüzgârlarından hissedilir. Dağ çiçeklerinin titrekliğinden gelen kokusundan bellenir. Gurbetimizin avusudur, ıraklığımızın avuntusu. Biz her türkü dinlediğimizde, söylediğimizde, çığırdığımızda, yaktığımızda asıl vatanımıza tutunuruz. Yana yana yürürüz yolumuzda. Hem yanar hem gideriz. Yanmadan olunmaz ki zaten.”
"İnsanın kişiliği ve kalitesi yay gibidir. Ne kadar geriye çekilirse o kadar ileriye gider. Birileri sizi engelleyebilir, haksızlık yapabilir ama kişiliğinizi ve kalitenizi kimse yok edemez. Kişilik ve kalite muhakkak bir gün öne çıkar."
Zulmün çepeçevre sardığı her yanı kan revan,hangi yöne dönsek sanki çıkmaz sokak bu dünya…
Sokakların da çocukların şen şakrak oyunları,gülücükleri yerine silahların gölgesinin düştüğü, masumların kanı,anaların gözyaşlarının toprağı suladığı zalimin yurdu bu çağ.
Allah'u Alem'in mülkü, rahmeti gazabı varken
Geçmez sandığın her şey geçer bir gün…
Kimi yârdan, kimi serden kimi de mülkten.
Dinmez dediğin zulüm, yıkılmaz sanılan kaç zalimin saltanatı yıkıldı; kaç zalim onanmış ağır hesabıyla yüzleşti bak!…
Bitecek elbet…
Sefa bekleyen cefasını çekecek bir gün…
Hiç şüphesiz ki zulümle abad olan ,yanlış hesaplar yapan zalimlerin kazanımı azaplı ateş olacaktır.
Ne yaparsa yapsınlar hakimi mutlak Yüce Allah İslam'ı müminsiz , inkârcı zalimleri cezasız bırakmayacaktır.