Tumgik
26lal-efulim01 · 5 days
Text
Koskocaman denizin yanında kayalıklarda oturuyorum. Denize bakıyorum umutsuzca, denizin dalgalarını sayıyorum amaçsızca. Kafamı denizin derinliklerine doğru çevirdim. Oraya bu soğuk havada dalsam ne olurdu ki?
Bir ses geldi kısa bir süre sonra..
Deneyelim mi?
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~∆~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Mor, mosmor bir okyanus. Okyanusun derinlikleri gittikçe Mor'un daha güzel tonunu alıyordu.
Yeni bir diyar oluşmuştu burada. Girdiğin ana sanki bir büyüye kapılıyorsun ve o büyü hiç bozulmasın istiyorsun.
Mor okyanusta yaşayan yedi farklı inci. Bu inciler, deniz kabuklarının içinden yavaş yavaş ama bir o kadar da etkileyici bir şekilde açılmaya başladılar. Ve inci halini aldılar. Göz kamaştıran, mükemmel ve güzel.
Tarif edilemezdi incilerin güzelliği,
Tarifsizdi yapanın mükemmelliği.
Bu yedi inci bir çok hayata dokundular.
Bu yedi inci bir çok şey yaptılar.
Bir şarkı düşünün, seslerin birleşiminin güzelliği ve çıkan tonun etkisi insanı bitirir nitelikteydi.
Bir şarkı düşünün, şarkıcısı harika olan ve kelimelere sığmayan.
Mor okyanusta yaşayan birbirinden farklı milyonlarca kelebek. Okyanusta kelebek yaşayamaz demeyin, yaşar bu okyanusta kelebekler de yaşar. Onlara bu hayatı öğreten, hayatlarını sevdirenler ise o yedi incidir.
Bu yedi incinin her biri birbirinden farklıydı;
Mavi inci, disiplinliydi.
Pembe inci, açtı.
Kırmızı inci, mutluydu.
Sarı inci, kısaydı.
Siyah inci, özgürdü.
Yeşil inci, haylazdı.
Mor inci, çocuktu.
Ve bu inciler tamamen kendileriydiler ve kelebeklere kendileri olmaları gerektiğini öğrettiler.
Burası mor bir okyanus,
Kelebek ordusundan oluşan,
Yedi farklı inciden var olan,
Bambaşka bir diyardı burası.
Buraya isteyen istediği gibi dalabilirdi, isterlerse çıkabilirdiler. Ama kimsenin çıkmak istediğini düşünmüyorum.
İstediğin zaman, istediğin yerde kim olursan ol burası sana daima açık olacaktır.
Çünkü burası mor bir okyanustur. Diğer okyanuslara benzemez, benzetilemez.
Bu yedi farklı incinin ve milyonlarca kelebeğin hikayesi.
Bu hikaye göz açıp kapayıncaya kadar kısa ve sayfalara sığamayacak kadar uzundu.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~∆~~~~~~~~~~~~~~~~~~
O masmavi okyanusa daldım. Mor okyanusuma ulaştım. Yedi incime ulaştım. Kelebeklerimle tanıştım. Yeni bir diyara geçtim.
Burası mor okyanustu, bir şey beklemeyin daha fazla bu okyanusa dalmadığınız sürece ben ne kadar anlatsam boşa anlatmış olacağım.
Burası mor okyanustu, kelimeler yetmezdi anlatmaya.
Burası mor okyanustu, okyanustu işte.
Kimisine hayat olan okyanustan...
0 notes
26lal-efulim01 · 8 days
Text
~İğrenç bir duygu bu. Nasıl anlatsam.. Sanki ben kafesteki bir kuştum ve sen gelip benim kafesimin kapağını açtın. Özgür bıraktın beni. Kanatlarımı özgürce savurmama izin verdin. Ama ben ne yaptım , beni kendisinden bile çok seven seni kırdım, üzdüm. Nasıl bir insanım ben böyle.. Kendimden nefret ediyorum, seni üzdüğüm için kendimden nefret ediyorum.
Görüldü
Yazıyor...
Çevrim içi...
Yazıyor...
~Ben sana aşıkken sen ne hakla kendinden nefret edersin?
0 notes
26lal-efulim01 · 24 days
Text
Save Me....
Kim Taehyung , sevgilisi ve psikiyatristi Jeon Jungkook tarafından küvette boğularak öldürüldü.
Kim Taehyung 'un Jeon Jungkook' a gitmesini söyleyen kişi ise Park Jimin ' di.
Park Jimin , Kim Taehyung' un ölümünden kendisini suçluyordu.
Jimin senin suçun değildi...
Belki de..
I Need You şarkısında Jimin bu yüzden kendisini küvette boğuyordu,
Yakın arkadaşının ölümünden kendisini suçlu bulduğu için...
Yakın arkadaşı küvette boğularak öldürüldüğü için...
I am fine...
0 notes
26lal-efulim01 · 25 days
Text
Zirveden el salladığım zaman görüşmemek dileğiyle :)
1 note · View note
26lal-efulim01 · 2 months
Text
Bugün babam beni öptü, dedi küçük oğlan.
Bugün babam beni dövdü, dedi küçük kız.
Bugün çok güzel bir gün, dedi küçük oğlan.
Bugün berbat bir gün,dedi küçük kız.
Bugün çok güzel bir gün olduğu için bugünü en sevdiğim gün yapacağım, dedi küçük oğlan.
Bugün çok kötü bir gün olduğu için bugünü en berbat günüm yapacağım, dedi küçük kız.
Bugün en sevdiğim yemek olan hamburgeri yedim, dedi küçük oğlan.
Bugün hiç bir şey yemedim, dedi küçük kız.
Bugün en sevdiğim çizgi filmi izledim, dedi küçük oğlan.
Bugün annemle babamın kavgasını seyrettim dedi küçük kız.
Bugün kırmızı boya kalemimle tavşan çizdim, dedi küçük oğlan.
Bugün kolumdan akan kanla yere tavşan çizdim, dedi küçük kız.
Bugün babam beni bir yere götüreceğini söyledi, dedi küçük oğlan.
Bugün babam beni evden kovdu, dedi küçük kız.
Bugün babam beni parka götürdü, dedi küçük oğlan.
Bugün evden kovulunca parka gittim, dedi küçük kız.
Bugün parktaki oyuncaklarla oynadım , dedi küçük oğlan.
Bugün parkta kolumdaki yarayla oynadım, dedi küçük kız.
Bugün çok sevimli ama kolunda kırmızı ve mor lekeler olan bir kız gördüm, dedi küçük oğlan.
Bugün tertemiz ama yüzünde şaşkın ifadesi olan bir oğlan gördüm, dedi küçük kız.
Bugün o kızın yanına gittim, dedi küçük oğlan.
Bugün o oğlan yanıma geldi, dedi küçük kız.
Bugün o kızın gözünden akan yaşları sildim ve yaralarını öptüm çünkü annem hep bana bunu yapıyor, dedi küçük oğlan.
Bugün o oğlan yaralarımı öptü ve gözyaşlarımı sildi ama annem bana bunu hiç bir zaman yapmadı, dedi küçük kız.
Bugün o kızı tekrar görmek istedim çünkü onun yaralarını sarabileceğimi düşündüm, dedi oğlan.
Bugün o oğlanı bir daha görmek istemedim çünkü onu kirletirim ben, dedi kız.
O günden sonra kız ve oğlan birbirini görmedi. Ta ki yıllar sonraya kadar..
Bugün o kızı gördüm, dedi genç çocuk.
Bugün o çocuğu gördüm, dedi genç kız.
Bugün son kez o kızı gördüm. Bir binanın tepesinde gözlerime bakıyordu. Son bakışmamız olacağını tahmin edemedim, dedi genç çocuk.
Bugün onun gözleri yine çok güzel, demişti genç kız.
0 notes
26lal-efulim01 · 2 months
Text
Loş ve karanlık bu oda
Esir etti beni eski anılarına...
Her yer karanlık. Kimseyi görmüyorum, göremiyorum; duymuyorum duyamıyorum. Uzaydayım sanki, her yer karanlık. Ama uzay bile buradaki karanlıktan daha aydınlıktır.
Simsiyah yolda yürüyorum, görmemi sağlayan bir ışık çıkıyor ortaya. Işığı takip ediyorum ve beni bir uçurumun kenarına getiriyor.
Işık kendisini yavaşça uçurumdan aşağı bırakıyor, tepkisizce bakıyorum arkasından.
Her yer karanlık, görmemi sağlayan ışık gitti fakat ben bu karanlıkta görebiliyorum , nasıl?
Sanki güneş donmuşta, ışığını bize emanet etmiş gibiydi ve ben o ışığı kaybetmiş gibiydim.
Donuk bir güneşin altında dursam bile,
Adım adım sana doğru geleceğim,
Her zaman...
Uçurumun kenarına yatıyorum, simsiyah gökyüzüne bakıyorum. Ben bakınca gökyüzü; sapsarı oldu. Şuan ise sarı gökyüzüne bakıyorum. Gökyüzüne baktıkça sanki onun gözleri canlanıyor aklımda. Gözleriyle beraber sözleri yankılanıyor kafamda.
Bu aptal fanın sesi ve sözlerin
Eğer olmasaydı şimdi ben
Paramparçaydım...
O şen kahkahası, gülünce kısılan gözleri, tatlı tatlı konuşması. Uyuyunca çıkardığı bebek sesi, bıcır bıcır konuşması, çocuksu haraketleri, beni sevişi, hayvanlara bayılması ve kitap okumayı sevmesi.. Onun bunları yapması kadar sarı gökyüzüme bir mor ışık eklesem, gökyüzü mosmor olurdu.
Bana bakan güzel gülüşünün ardından,
Parlak mor ışıklar boyamak isterim...
Uçurumun kenarına uzanıyorum, yerde yatarken sarı gökyüzüme bakıyorum. Sarı gökyüzü aniden mora boyanıyor. Çünkü onun gülüşünün ardından mor ışıklar boyamıştım. Peki ben onun gökyüzünde yıldızı olabilir miydim?
Senin gökyüzündeki o yıldızınım ben...
Günler, haftalar ve aylar. Olanların üzerinden ne kadar geçmişti. Saydın mı? Senin gülüşünü görmeyeli kaç gün geçmişti? Ben böyle olsun istememiştim hiç bir zaman. Tüm bunların olacağını bilseydim zamanı durdururdum ama zaman bizde durur muydu?
Her günüm ve her anımı
Olacakları bilseydim
Sana saklardım...
Senden nefret edemiyorum. Etmek istiyorum ama edemiyorum. Sen benim omzumda ağladın, ben senin omzunda ağladım. Bunlar bizim her şeyimizdi.
Beraber kahkaha attık deniz kenarında, beraber ağladık duygusal bir filme, beraber çektik o acıları, beraber hallettik sorunlarımızı, beraber atlattık o zor dönemi.Şimdi beraber atlatamayız bu zor dönemi.
Beraber güldük,beraber ağladık
Bunlar basit duygulardı belki,
Ama bizim için her şey demekti...
Yerde yatmıyorum. Onun karşısında duruyorum. Biliyorum bu bir rüya, ama gerçek olmasını isterdim. O karşımda ve çok yalnız görünüyor. Gözleri doluyor ama bu sefer ben onun sığınacağı omzu olacak mıydım? Eskiden tüm gözyaşlarını üstümde, omzumda akıtırdı. Şimdi ne olacaktı?
Sabah olacağını, uyanacağımı biliyorum. Ama eğer uyanırsam onu tekrar görebilir miydim? Onun gökyüzündeki yıldızı mıydım hala?
O ay çok yalnızdı,
Bütün gözyaşları üzerime akmıştı,
Sabah olup uyanacağımı bilsem dahi yine,
Senin gökyüzündeki o yıldızınım ben...
1 note · View note
26lal-efulim01 · 2 months
Text
Kafamdaki sesler susmuyordu. "Senin yüzünden" diyor içimdeki ses bana. Senin yüzünden oldu bu.
Yürüyorum, etrafımda bir sürü doktor var. Önümde yürüyen doktorlar onlarla beraber ilerleyen sedye ile ameliyathaneye doğru gidiyorlar. Ben de peşlerinden hızlıca gidiyorum.
Kardeşim demiştim ben ona. Dostum, ailem, ablam, kardeşim her şeyim yapmıştım ben onu nasıl bırakıp gidebilirdi ki beni? Nasıl yapabilirdi bunu bana? Söz vermişti oysa, "Senin hep yanında olacağım. " demişti. Şuan yanımda yoktu, hızla ilerleyen sedyede gidiyordu.
Ameliyathanenin önüne geldiğimizde kardeşimi içeri aldılar. Ben dışarda kaldım.
Koskoca kattaydık, katlarda bir sürü koridor vardı , bir sürü dolu oda vardı. Ama en boş koridor ve en boş odalar bu kattaydı sanki. Çıt çıkmıyordu.
Ne yapacağımı bilemez halde etrafıma bakındım. Yavaşça duvara yaslandım ve aşağıya doğru kaydım. Bacaklarım göğsüme yaslıydı. Kollarım önümde birleşikti ve başımı kollarıma gömmüştüm. Hiçbir şey düşünmek istemiyordum sadece ağlamak istiyordum.
Yere bir şey damlıyor, duyuyorum ama neyin damladığını çok da umursamıyorum. Niye umursuyayım ki? Kardeşim can çekişiyor benim ama benim elimden hiç bir şey gelmiyordu.
Bomboş koridoru benim hıçkırıklarım doldurmaya başladı. Olanlar aklıma geldikçe daha çok ağlıyordum.
Üstümde asker üniforması var. Ellerimde kan var. Belimde silah var. Olması gereken şeylerin aksine olmaması gereken şeyler vardı.
(....)
Ben ve kardeşlerim annemin odasındayız. Kısaca anlatayım annemin bir hastahanesi var ve bizim de burada yapmamızı istediği şeyler vardı. Bu yüzden burdaydık. Kardeşlerim annemle sohbet ederken bunladığımı hissettim ve dışarıya doğru baktım. Camda bir kuş vardı ve içeriye bakıyordu. Çok tatlı gelmişti gözüme. Normalde onu içeri alırdım ama maalesef en küçük kardeşim korkuyordu. En küçük kardeşim dediğime bakmayın kendisi 24 yaşında kocaman bir adamdı. Ama hala benim gözümde bir eşek sıpasıydı.
Anneme dönüp "Ben biraz dolaşıp geleceğim. " dedim. Annem de bana bakıp "Tamam oğlum. " dedi. Oturduğum yerden kalktım ve kapıya doğru yürümeye başladım. Kapıyı açtım ve kendimi dışarıya attım.
Kat kat geziyordum tüm hastahaneyi. Ortanca bir kata geldiğimde tam ortada durdum ve bomboş koridora baktım.
Bomboş koridor hıçkırık sesiyle doluydu.
Katta kimseyi görememiştim fakat yine de ağlama sesi geliyordu.
Koridorun sonuna doğru ilerledim ve ameliyathanenin önünde duvara yaslanmış, ağlayan bir kız gördüm.
Normalde çok takmayıp geçerdim, acısı vardır diye düşünürdüm. Fakat bu sefer öyle olmadı.
Bir şekilde kendimi kızın önünde buldum. Kızın kısacık simsiyah saçları vardı. Kollarının üstüne başını yaslamıştı ve elleri kan içindeydi.Dikkatlice baktığımda üstünde asker üniforması olduğunu gördüm.
Kendimi anlayamıyordum. Kimseyi takmayan ben; Neden birisine bu kadar takılı kalmıştım ki?
Ben de aynı kız gibi yere çömeldim ve kıza bakmaya başladım. Nasıl seslenmeliydim? Niye sesleniyorum ki?
Yavaşça ellerimi kollarının üstüne koydum. Aniden kafasını kaldırdı ve göz göze geldik.
Kahverengi gözleri ağlamaktan kızarmıştı. Gözleri dolu doluydu ve yanağından bir damla süzülüyordu. Hipnoz olmuş gibi kıza bakıyordum. O da aynı şekilde bana bakıyordu.
Kahverengi gözleri benim okyanus mavisi gözlerimde geziniyordu ve ben buna bayılmıştım.
Kız kendisine gelince yavaşça ayağa kalktı. Bende onunla beraber kalktım. Bana bakıp neden demin ona dokunduğumla ilgili bir şeyler mırıldandı.
Fakat ben onun söylediğini duymamazlıktan gelerek onunla garip bir diyalog yaşadım.
~Yıldızların gökyüzünden yeryüzüne indiğine inanır mısın?
-Ne demek şimdi bu? Ama evet inanırım ve bu yüzden deniz yıldızları var.
~Peki karaya düşen yıldızlara inanır mısın?
Gözünden akan yaşı sildi. Kanlı ellerini kaldırıp saçlarını düzeltti ve bana döndü tekrardan.
-Nasıl yani?
~Demek istediğim şuydu; gökyüzünden düşmüş bir yıldız olabilir misin?
Bunu söyledikten sonra şokla bana baktı. Bende şok olmuştum böyle bir şey demeyecektim.
Ama dudaklarım bana inat eder gibi bir cümle daha söyledi karşımdaki kıza.
~Unutma sen bir yıldızsın ; zifiri karanlık saçlarının örtemediği, kıpkırmızı ellerinin yok edemediği.
Ağlayacağım, neden böyle bir şey söyledim ki ben şimdi. Kız bana tokat atıp gitse yeridir yani.
Kızın bana tokat atmasını, yumruk geçirmesini hatta yüzüme tükürmesini bile bekledim ama ;
-Senin gözlerinin rengi de çok derin, en az Pasifik Okyanusu'nun derinliği kadar.
Demesini beklemiyordum.
1 note · View note
26lal-efulim01 · 2 months
Text
Bir insanın hayalleri onun tutkusudur. Bir insanın hayalleri onun kişiliğidir. Bir insanın hayalleri onu yansıtan bir aynadır. Her insanın bir hayali vardır mutlaka. Her insanın bir tutkusu vardır galiba.
Benim hayalimdi notalar.Tuşlara basayım bir melodi dökülsün, kulaklar şenlensin, bu şarkı dinlendiğinde uzak yerlere dalıp gidilsin, benim eserlerim insanlara umut olsun. Ben dünyayı değiştirebileyim.Bir farklılık yaratayım. Bunların hepsi benim hayalimdi.
Geçmiş zaman eki, ne kadar üzücü, ne kadar uzak bir ek değil mi? Yapmıştım, etmiştim. Artık yapılmış olmuş. Olan olmuştur yapılacak bir şey yoktur daha. Benim hikayemde böyleydi. Geniş zamandı benim hikayem. Benim hikayem keşkelerle doluydu.
Keşke iyikilerle dolu olsaydı...
Üstümde siyah bir takım elbise var. Titizlikle yıkanmış, ütülenmiş ve elime ulaşmıştı. Beğenmiştim takım elbiseyi. Yürüyorum, bir felakete doğru yürüyorum. Yüzümde güzel bir gülümseme, kimse ne olduğunu bilmiyor. Kimse neler çektiğimi bilmiyordu. Ben istemiştim bunu kimse beni okumasın, kimse beni görmesin. Yüzümdeki sahte gülümsemeyi gerçek sananlar hepsi oturmuş beni bekliyorlardı.
Ben her zaman birilerini beklemiştim ama bekletmekten asla hoşlanmazdım. İstisnalar dışında.
Derin bir nefes vererek tabureye oturdum. Herkes pür dikkat beni izliyordu. Tüm amaçları bendim, tüm dikkatler benim üstümdeydi.
Gözlerimi kapattım. Derin bir nefes daha verdim. Gözlerimi araladım ve ellerimi yavaşça tuşlara dokundurttum.
Sağ el ve sol el. İnsanaların çoğu sağ ellerini kullanır. Kalan az bir kısım ise sol elini kullanır. Bende o az bir kısıma giriyorum herhalde. Sol elimi kullanıyorum. İki elimi de kullanabilsem de solaktım bende.
Sol elim ve sağ elim piyanoda ki tuşlarla adeta dans ederken bir anda müzik durdu.
Şarkı bitmişti ve biz dans etmeyi bırakmıştık.
Büyük bir gürültü, her yer sallanıyor, insanlar çığlık atıyordu. Kıyamet kopuyordu sanki. Deprem oluyordu oysa. Depremle beraber bir sürü ev yıkılmıştı hayallerimle beraber.
Bir piyanistin en önemlisi elleridir. Bir piyanistin elleri olmazsa notalar oluşmaz. Bir piyanistin her şeyi elleridir.
Bugün günlerden pazartesi ve ben pazartesilerini hiç sevmezdim hiç sevmiyorum, sevmeyeceğim.
İlk tokadımı pazartesi günü yedim.
İlk aldatılışım bir pazartesi günü oldu.
İlk intihar girişimim pazartesi günüydü.
Ve sol kolumu kaybettiğim gün pazartesi günüydü.
Ben bir piyanisttim. Notlarımla konuşur, derdimi notalarla anlatır ve notalarımı sanata çevirirdim.
Ben bir piyanisttim. Sol elimle harika besteler çıkarırdım.
Ben bir piyanisttim. Hayallerim çöp olmadan önce, bir piyanisttim.
Ben bir piyanisttim. Geçmişte kaldı tabii.
Ben bir piyanisttim. Piyano çalardım.
Ben bir piyanisttim. Geçmiş zamandan nefret ederim.
Depremden sonra günler geçti.
Kaç gün oldu saymadım. Sol kolum gideli..
Bir kolum gitti. Enkazın altında kaldı.
Bir kolumla beraber hayallerim de gitti.
Bir kolumla beraber ben de bittim.
Benle beraber notalarım da enkazın altında kaldı.
4 notes · View notes
26lal-efulim01 · 2 months
Text
Ben küçük bebeğimi özledim.
Bebeğimin abilerini de özledim.
Çabuk gelin olur mu?
16 Şubat Cuma
22.29 2024
2 notes · View notes
26lal-efulim01 · 2 months
Text
Bana bakan güzel gülüşünün ardından
Parlak mor ışıklar boyamak isterim
Ayak izlerimiz uyuşmasa bile
Bu yolu seninle birlikte geleceğim
Her zaman
~Still With You~
Jeon Jungkook
2 notes · View notes
26lal-efulim01 · 3 months
Text
Kahkahalar duyuyorum, gülüşmeler, kıkırtılar, haykırışlar... Hepsi farklı bir kafadan çıkıyor.
(...)
"Sevgilim ben geldim, napıyorsun? " dedi Charlie.
"Resim yapıyorum Leo benden ölmeye başlamış bir çiçek çizmemi istedi. Onu yapıyordum".diye mırıldandı Kate. Sevgilisine yardım etmek isteyen Charlie yavaşça Kate 'e doğru adımlamaya başladı. Sakince yanına oturdu ve sevgilisinin yaptığı harika resmi incelemeye başladı. "Muazzam olmuş ayrıca kullandığın kırmızı boya çok güzel. " dedi. Kate hafifçe gülerek "Normaldir canım, insan kanının rengi daha hoş oluyor genelde bende onu tercih ediyorum. " dedi.
Bunu söylerken başıyla da yerde yatan ve çürümeye başlamış olan cesedi göstererek.
Katil (...)
Jackson ormanda doğa yürüyüşü yapmayı seven sıradan biriydi. Yavaş yavaş yürüyor ve etrafına bakınıyordu yeni avını bekliyordu. Biraz daha yürüdü ve çalılıkların arasından çıkan ceylanı görünce olduğu yerde kaldı. Sakince yere oturdu, silahını çıkarttı ve ceylanı gözünde isabet ettirmeye çalıştı. Emin olduktan sonra tüfeğe bastı ve ceylanı vurdu.
Jackson ceylanın yanına gitti ve yerde yatan ölü canlıya baktı. Lezzetli görünüyordu.
Avcı (...)
Peter oturduğu masada hafifçe sırıtarak rakiplerine baktı ve gözlerini elindeki iskambil kağıtlarına çevirdi. Elinde bir joker, bir 7 kırmızı kalp, bir 3 siyah sinek ve bir tane kral vardı.
Elindeki kartlara tamamen güveniyordu. Ah tabi güvenmemesi saçma olurdu çünkü dışarıda arabanın içinde onu bekleyen Calvin kumarhanenin kameralarını ele geçirmişti ve Peter 'e rakiplerinin elinde ne olduğunu kulağındaki kulaklıkla ona söylüyordu. Peter bu duruma kocaman bir kahkaha attı. Tabii o sırada rakipleri Peter 'e cin görmüş gibi bakıyordu. Çünkü kazanacaklarına çok eminlerdi. Peter kadar olmasa da.
Ah ama Peter de en yakın arkadaşı Calvin 'ın bir şeyler karıştırdığını bilmiyordu.
Hileci (...)
Leo ilginç şeyleri çizmeyi. seven biriydi. Doğada ya da evrende gördüğü en ilginç şeyi bile çizmeyi unutmazdı. Doğasında vardı bu. Leo türüne göre oldukça farklı birisiydi. Güneşte uzun süre kalamasada türüne göre daha fazla kalmayı başarıyordu. Sarımsaktan hoşlanmazdı ama yine de bu onu bir resim malzemesi olarak görmesini engellemezdi.Leo 'nun aklında Kate çizmesi için verdiği konu vardı. Ölmeye başlamış çiçek. Kate bunu kandan yapacaktı çünkü bu Leo 'ya verdiği bir sözdü.
Leo gecenin zifiri karanlığında ormanda dolaşıyordu. Garip sesler geliyordu bir yerden bunu duyabiliyordu.Meraklı bir şekilde seslerin geldiği yere gitmeye başladı. Sanki birisi bir şey yiyordu? Ama nasıl bu sesler çıkabilirdi ki? Leo sesin kaynağının olduğu yere gelince bir süre durdu. Ardından abisi Jackson 'un çiğ bir şekilde bir ceylan yediğini gördü.
Jackson birisinin geldiğini fark etmişti ama vampirliğin verdiği kokudan dolayı vampir kardeşi Leo 'yu tanımıştı. Leo ise abisinin yanına oturup onu izlemeye başlamıştı.
Vampir (...)
Amy 20 yaşında, üniversitede biyoloji bölümü okuyan sıradan bir gençti. (?) Amy bir gün okula giderken kulaklığında çalan şarkıyı durdurdu ve sokağın ortasında dikilmeye başladı. Aklına bir fikir gelmişti. Neden daha önce düşünmemişti ki bunu?
Hızlı adımlarla okuluna doğru yürümeye başladı. Ders başlayalı çok olmuştu. Amy bunu fırsat bilerek fen laboratuvarına girerek kapıyı kapattı.
Amy zeki bir kızdı, 20 yaşında olmasına rağmen bir çok şeyi biliyordu. Bir salgın virüsü oluşturması da buna dahildi. Hocalarını dikkatle dinlemişti. Bu yüzden her şeyi çok iyi biliyordu. Elinde tuttuğu kaba bir kaç şey daha ekleyerek bir virüs oluşturdu. Güçlü bir virüs, insanlığı bitirecek bir virüstü bu. Amy ise bunun bilincindeydi ve bunu bilerek büyük bir kahkaha attı.
Dünyadaki kötülük bitmeli diye düşündü. Haklıyım dedi kendi kendine. Yavaşça sandalyede bağlı duran ve kendisine zorbalık yapan gence doğru yürüdü gence "Hiç üzgün değilim. " diyerek ağzını açtı. Ve oluşturduğu virüsü gencin ağzına döktü. Amy öyle bir kahkaha atmıştı ki üst katta ders yapan sınıf korkmaya başlamıştı.
Psikopat (...)
(...)
Yaşlı kadın gözündeki gözlüğü düzeltti ve karşısında baktı. Karşısındaki sandalyede değişik haraketler yapan bir kız oturuyordu. Kız ise kendi kendine bir şeyler söylüyordu.
"Maça kızı... "
"Lezzetliydi... "
"Tabloda bir şeyler eksik... "
"Sarımsak kokuyor... "
"Ağzını aç şerefsiz... "
Yaşlı kadın karşısındaki kızın dediklerini dinledi bir süre ardından dosyasını açtı.
Kız için dosyada ' Şizofreni ' yazıyordu. Güldü buna yaşlı kadın. Kaçıncı hastaydı bu, yorulmuştu.
Aniden kapı açıldı ve içeriye genç bir adam girdi. Yaşlı kadın sessiz bir şekilde " Başlıyoruz. " dedi. Ve yerinden kalkarak kendisinin yanına geçti.
Genç doktor yerine oturarak kıza baktı yavaşça ve "Kiminle konuşuyorum acaba? " dedi.
Herkes aynı anda bağırdı o sırada;
Charlie!
Kate!
Peter!
Calvin!
Jackson!
Leo!
Amy!
Yaşlı kadın yavaşça yürüdü onların arasından ve herkesi susturduktan sonra genç kıza yaklaştı ve doktora söylemesi için " Cassandra ile görüşüyorsunuz." dedi.
2 notes · View notes
26lal-efulim01 · 3 months
Text
Yıl 2032, belki de daha geç..
Bir kız, sokakta. Bir o kadar dolu ama bir o kadar da boş bir sokakta. Yanından geçen arabaları duymuyor, hemen karşısından gelen insanların sesini duymuyordu çünkü kulağında kulaklık vardı. Ve kulaklıkta çalan bir şarkı. Şarkının adı yok, isimsiz. Daha doğrusu genç kız için isimsiz çünkü şarkılara konulan isimler gün geçtikçe saçmalaşıyordu ona göre. İsimsizdi şarkının adı. Tek sözlerden ibaretti.Durdu, eskiden dinlediği şarkıları düşündü. O eski, güzel, etkileyici ve bir o kadar da anlamlı şarkıları..
Eskiden şarkılar daha anlamlıydı sanki. Ya da tamamen bir şeyden ibaretti kimine göre.
Genç kız tüm bunları düşünürken bir panonun önünden geçiyordu. Panoyu incelemeye başladı. Bir sürü afiş vardı. Kayıp köpek, aranan suçlu, ev arkadaşı arama, iş başvurusu... Bir sürü kağıt vardı böyle. Ama genç kızın tek dikkatini çeken en altta kalmış, eski, yırtık pırtık bir kağıttı. Genç kızın dikkatini çekmişti o kağıt. Biraz uğraştıktan sonra eline geçmişti nihayet.
Kağıda bakmaya başladı. Kendisine tuttuğu yüzde bir kaç şey yazıyordu. Tarih ve mekan yeri yazıyordu kağıtta, genç kız emindi öyle yazdığından ama ne yer görünüyordu ne de mekan. Yavaşça arkasını çevirecekti kağıdı genç kız ama aniden arkasından gelen ses ile irkildi.
Arkasını döndü ve bir adamın ona kenara çekilmesi için bağırdığını fark etti.
Genç kız tam adama bir şey diyecekken, 7 tane adam sanki bir duvar gibi genç kızın önüne dizildi. Bağıran adam ise çoktan tüymüştü.
Genç kız o adamın arkasından çatık kaşlarla bakarken önünde duran adamlara döndü teşekkür etmek için. Ama döndüğünde hiç beklemediği bir şey ile karşılaştı.
Hani bazı anlar vardır ; o kadar kelime arasından bir kelimeyi bile söyleyemediğin bir an,
Bazı anlar vardır ; her yer siyahken beyaza döndüğü bir an,
Bazı anlar vardır ; gözlerinin üzüntüden değil de mutluluktan dolduğu bir an,
Bazı anlar vardır ; hayatının en değerli olduğu an,
Bazı anlar vardır ; bir bakış ile yerine sabitlenip kaldığın an,
Bazı anlar vardır hani anlıyor musunuz bu anlarda hiç bir şey yapamaz insan. Sanki ağzını birisi sıkıca kapatıyormuş gibi konuşamadığın bir an. Ona , onlara çok fazla bakmak istediğin ama gözlerinin buğuluğundan dolayı karşındakini göremediğin an. Nasıl yıldız kaydığında göremediğimiz de üzülürüz ya işte o an tam da bu yaşanır. Ona, onlara bakmak istersin ama gözlerindeki yaşlar izin vermez ya sana.
İşte onu yaşıyordu genç kız o anda.Elindeki kağıtta tarihi 2013 gösteren bir yazı ve karşısında da kahramanlarının durduğu bir yer. Bomboş sokakta genç kız onlara bakıyor, o yedi adam ise yüzlerindeki buruk gülümsemeler ile genç kıza bakıyorlardı. Genç kız teker teker gözlerini karşısındaki adamlara gezdirdi. Adamlar, kıza ve elindeki buruşmuş eski bakıyorlardı. Acaba diye düşündü adamlar, acaba biliyor mu?
Kız ise gözlerinden akan yaşları durdurmaya çalışıyordu. Karşısında kahramanları vardı ağlayamazdı ya! Kız ufak bir çabadan sonra gözlerini durulamış bir şekilde baktı karşısına. Ama hala şaşkınlıktan ve daha bir çok duygudan dolayı dudağı titriyor , gözleri doluyordu. Adamlar karşısında duran genç kızın çabasına bakıyorlardı. Birisi tavşan gülüşüyle, birisi kare gülümsemesiyle, birisi diş etleri gözüken gülümsemesi ile, birisi gamzeli gülümsemesiyle, birisi kalp gülümsemesiyle, birisi en yakışıklı gülümsemesiyle ve birisi de gözleri kaybolacak kadar gülümsüyordu.
Kendisine kalp gülüşüyle bakan umudu yavaşça ona yaklaştı ve elindeki kağıdı aldı. Umudu, kağıda baktı ve kağıtta ilk çıkış yaptıkları zamandaki ilk konser afişini gördü. Tarih, 13 Haziran 2013 bir devrimin başlangıç tarihiydi. Bir çok kişinin umutları olduğu tarihti.O kağıtta aslında bir buruşuk kağıtta ibaret değildi, o kağıtta bir hayattan ibaretti. O kağıt aslında yılların devriminin başlangıcıydı.
Genç kız ne kadar uğraşırsa uğraşsın karşısında onlar varken yapamıyordu, ağlamayı durduramıyordu.
İşte dedi genç kız. İşte, gerçek müzik ve gerçek sanatçı burada karşımda. Dedi kendi kendine. Hala olanlara inanamıyordu. Konuşsa onu anlarlar mıydı? Aynı dili mi konuşacaklardı? Yoksa hepsi birbirine anlamsızca bakacak mıydı? Genç kız bunların cevabını merak ediyordu.
Konuşmaya başladı ama nasıl ve hangi dilde konuşuyordu o da bilmiyordu.
Merhaba dedi genç kız. Sakince ama bir o kadar heyecanla, korkakça ama bir o kadar da cesurca.
Adamlar genç kıza bakıp selam verdiler mutlu bir şekilde. Sanki konuşmalarına gerek yokmuş gibiydi çünkü gözleri onlardan habersiz konuşuyordu...
Ne kadar zaman geçti bilinmez, neler konuşuldu bilinmez ama şu cümleler yer alır akılda;
*Bizi tanıyor musun küçük?
Sizi tanımayan mı var? Evet sizi tanıyorum.Sizin korona olduğunuz zamanı, askere gittiğiniz zamanı, yaşadığınız bazı şeyleri, sizin hakkında bazı şeyleri, şarkılarınızı sizin ordunuzdan biri olarak biliyorum. Ya da şöyle demeliyim, ben Army olmaktan hiçbir zaman pişman olmadım. Olmayacağım.
*Sanırız ki hayatımızda aldığımız en iyi karar ordumuza Bells ve Army dememiz oldu. Ya sen bizi hiç unutmadın mı?
Diye sordu Kim Namjoon,
Hayır ben sizi unutmadım, nasıl unutayım ki siz söylemiştiniz. Eğer bizi özlerseniz gökyüzüne bakın diye, bende gökyüzüne baktım. Doğaya baktım.
Adamlar, ya da hayır Bangtan üyeleri kıza ondan açıklama ister gibi bakıyordu. Genç kız sakince açıklamaya başladı;
Kim Namjoon, yeni alınmış bir kitabın kokusu gibi büyüleyici.
Kim Seokjin,tüm yıldızlar arasında kendini gösteren bir yıldız gibi ilgi çekici.
Min Yoongi, gecenin karanlığına inat parlayan Ay gibi muazzam.
Jung Hoseok, yağmurdan sonra çıkan gökkuşağı gibi büyüleyici.
Park Jimin, denizdeki dalgaların sesinin verdiği his gibi harika.
Kim Taehyung, kitabın arasında solmuş bir çiçek gibi ilham verici.
Jeon Jungkook, renkleri birbirine karışmış bir galaksi gibi kelimelerle anlatılamazdı.
Bangtan üyeleri kızın söyledikleri karşısında çok mutlu oldukları bilinir ama nasıl tepki verdikleri bilinmez. Sadece uzun zaman sonra ve birkaç yaşanan güzel şeylerden sonra oradan ayrıldıkları bilinir.
Çünkü başka bir evrende en güzel hallerinde buluştu onlar. Bir imkansızdı belki ama imkansız diye bir şey yoktu.
1 note · View note
26lal-efulim01 · 3 months
Text
Uzayın sesi
Hava açık. Bulutlar Güneş'e küsmüş gibi her yere dağılmışlardı. Hatta hiç yok denecek kadar azdı. Hava hafif rüzgarlı. Saçlarım rüzgarın etkisiyle uçuşuyor. Gölgemden bu görüntüyü izliyorum. Çok güzel görünüyor. Zaten tek dostum, gölgem çok güzel görünüyordu.
Ama tek dostum konuşsaydı, hayatım daha iyi mi olurdu?
Konuşamıyordum. Dilim yoktu. Herkes gibi derdini konuşarak anlatamıyorum. Farklı değilim, diğer insanların hepsi aynı. Oturuyorum. Önümdeki uçuruma bakmadan oturuyorum. Bakarsam işler değişecekti belki.
Belki de işler değişmeliydi...
Uzayda ses yoktur. Düşünsenize kocaman alanda tek bir çıt sesi bile yok. Ne kadar güzel. Ben sessizim bu yüzden uzayı seviyorum. Belki de uzayda başka canlılar vardır, belki ben onlarla anlaşabilirim.
Belki onlar ben konuşamıyorum diye beni dışlamazlar.
(...)
Bağımlılık nedir? Şuan günümüzde herkes telefon ya da internet bağımlısı olmuş durumda. Ve herkes bu durumdan şikayetçi. Ben değilim interneti ve telefonumu seviyorum. Çünkü onlar bana insanların vermediği şeyleri veriyordu.
Kitaplar sevgiyi,
Şarkılar mutluluğu,
Haberler gerçekleri,
Ve internet bana hayatı veriyordu.
Bunlardan şikayetçi olanları anlamıyorum, galiba anlamayacağım. Eğer o küçük kutuları 'gereksiz' şeyler için kullanıyorsak onlara göre ben bir bağımlıyım o zaman. Kimse bana karışamaz.
Anlamazlar çünkü beni, konuşamadığım için o küçük kutuya bağlandığımı.
1 note · View note
26lal-efulim01 · 3 months
Text
Mor bir okyanus. Işıl ışıl, parlayan mor bir okyanus. Mor dalgalardan oluşan bir okyanus. Bu okyanusta yaşayan birbirinden eşsiz bir sürü kelebek ve 7 tane çiçek. Evet, bu mor okyanusta kelebekler ve 7 tane çiçek yaşıyor. Bu okyanus özel bir okyanus. Aslında şöyle desek daha doğru olur,
Burası farklı bir diyara açılan sihirli bir kapı. Burada isteyen herkes yüzebilir.
Böyle anlatılması daha doğru olur. Bu mor okyanus önce su damlalarından oluştu ve giderek okyanusa dönüştü. O sihirli ve mor okyanusa.
Burada 7 çiçek milyonlarca kelebeğe hayatı öğretiyor aslında.
Mavi çiçek hayatta eğlenceyi ve çalışmayı dengelemeyi,
Pembe çiçek istediği kadar yemeyi,
Beyaz çiçek kendini savunmasını,
Kırmızı çiçek her zaman gülümsemeyi,
Sarı çiçek vücudunu sevmeyi,
Yeşil çiçek hayattan vazgeçmemeleri gerektiğini,
Mor çiçek mutlu anlarına odaklanmaları gerektiğini ve
Bu çiçekler kelebeklere kendilerini sevmeyi öğrettiler.
Eğer bir kelebeğin kendisini sevdiğini görürseniz arkasında kimin olduğunu biliyorsunuz.
İlk olarak kendini bulmakla başla.
1 note · View note
26lal-efulim01 · 4 months
Text
Ben bu okula ilk geldiğim gün gözüme bir şey ilişti. Yavaşça yanına gittim. Bir kütüktü bu üstünde ise okul birincilerinin isimleri yazıyordu. 4 yıl sonra benim da adım olacak orada dedim. 6 ay kaldı sadece. Ben bu zorlukları aştım. Yeri geldi düştüm ama kalkmasını da bildim. Ağladım ama ağlamamasını da bildim. Güldüm gülmemesini de bildim. Ben benden sorumluyum. Yanlış yaptıysam bana zarar. Faydam bana faydam.
Uçamazsan koş, koşamazsan yürü, yürüyemezsen sürün ama asla vazgeçme.
Beni kıskananlar oldu, sevinenler oldu, acıyanlar oldu.
Umrumda değil..
Beni bana sorun. Başkalarından dinlemeyin. O öyle yapmış şu şöyle yapmış yok, yok böyle bir şey. Mesela dolmuştasınız bir çocuk ağlıyor babası ise onu umursamıyor. Ne kadar küstah dersiniz. Oysa onlar hastaneden geliyorlardır ve çocuğun annesi öldüğü için çocuk ağlıyordur ve babası ise depresyona girmiştir. Bilip bilmeden konuşmamak gerekir.
Merak ediyorum, ben başardığım zaman; beni engelleyip, beni üzüp ve beni ağlatanların tepkisini çok merak ediyorum.
Ben başardığım zaman size el sallayacağım, işte o zaman ondan bundan beni tanımayacaksınız. Beni, benden tanıyacaksınız.
1 note · View note
26lal-efulim01 · 4 months
Text
Çocuklar kırıldıkları kişileri kendi içinde affeder.
Kırıldığı kişinin ona yaptığı iyilikleri düşünür ve onu affeder.
Sizin bir şey yapmanıza gerek kalmaz;
Çocuklar zaten sizi affeder, ama yapılanı ne kadar zaman geçerse geçsin unutmaz.
Çocuklar böyledir, affedicidir. Sizin aksinize...
2 notes · View notes
26lal-efulim01 · 4 months
Text
Şarkıda da söylediği gibi;
Ah o güzel gözlerin,
Döndürüyor başımı,
Lütfen seni izlerken,
Hor gör bu telaşımı...
1 note · View note