Tumgik
ummetgazetesi · 3 years
Text
FİLİSTİNDE YAPILAN GREV NE ANLAMA GELİYOR ❓
Tumblr media
Yaşanan olayları protesto etmek amacıyla dün, Salı günü (bugün) tüm Filistin’de genel bir grev yapılacağı ilan edilmişti. Bugün sabah erken saatlerden itibaren grev tüm Filistin’de başladı.
Grevin büyüklüğünü görebimek için sadece 48 topraklarına bakacak olursak; 48 toprakları içinde yaşayan Filistinlilerin sayısı: 2.000.000 dur.
Greve katılanlara bakacak olursak bu, doktorların %21'i, hemşirelerin %24'ü, yüksek teknoloji uzmanlarının %9.2'si, eczacıların %50'si ve işçilerin %50'sine tekabül etmektedir. Bu oranlara göre büyük bir kesim çalışmayacak demek oluyor. Bunun İsrail işgal devletinin ekonomisini sarsacak bir durum olduğu söylenebilir.
Peki böylesine kapsamlı bir grev ne anlama geliyor?
Tüm ülke çapında ilan edilen genel bir grev bize Siyonist işgal devletinin kuruluşundan önceki Filistin'i hatırlatıyor ve eski günlere geri dönmek anlamına geliyor. Halk bu şekilde Filistin hatırasını yaşatıyor. Böylesine kapsamlı bir grev Filistin halkının Gazze’den Kudüs’e bir birlik olarak hareket ettiklerini göstererek “Hepimiz aynı savaşın içindeyiz” dediğini gösteriyor. Böylece Filistinliler bu grev ile “Gazze’de yaşananlar hepimizin acısı, Mescid-i Aksa hepimizin kırmızı çizgisi” demiş oluyor.
Böyle bir grev, bu topraklarda söz sahiplerinin başlarına yerleştirilen siyasilerin olmadığını, halkın birlik olduğunda asıl karar veren yetkili olduğunu ve halkın böylesi bir direnişe hazır olduğunu göstermektedir.
0 notes
ummetgazetesi · 3 years
Text
Evanjelizm (Hristiyan Siyonizmi) ❓
Tumblr media
Kıyametin insan eliyle geleceğini ve bunu Yahudilerin yapacağına fakat Evanjelistler süreç için altyapı hazırlaması gerektiğini inanmış tarikat olan Evanjelizm, Amerika'daki Hristiyan toplumunun en tutucu ve radikal kanadını ifade eder.
Evanjelizm, ilk kez Protestan reformu sırasında Luther ve onun bağlılığı için kullanılmıştır. Ancak bugün için Evanjelizm Amerika'daki Hristiyan toplumunun tutucu kanadını ifade etmektedir.
Yahudilere ve Siyonizm'e olan ilginç bağlılıkları ise Evanjelikleri Hıristiyan dini içinde oldukları farklı bir yere oturtur. Evanjelikler Eski Ahit'in, "Yahudilerin tanrının seçilmiş halkı ve kutsal toprakların Yahudilerin malı olduğu, Yahudilerin Mesih'in gelişi ile birlikte dünya egemenliğine ulaşacakları" gibi kehanetlerini tamamen kabul ederler. Bu konuda kendilerine düşen en büyük misyonun ise Yahudilerin egemenliğine destek vermek olduğunu düşünürler.
Bu bakımdan bir nevi Hristiyanlık ve Yahudiliğin karışımından meydana gelen ve Protestanlığın bir alt mezhebi olan Evanjelistlere Siyonist Hristiyanlar da denmektedir.
Davamız Kudüs Dergisinin 2.sayısının tamamına ulaşmak için tıklayınız
Evanjelizmin Gelişim Süreci
Hristiyan Siyonizmi denilebilecek Evanjelizm'in kökenleri 17. yüzyıl İngiltere'sinde ki isyankar püriten küçük burjuvaziye kadar uzanır.
İngiltere'de baskı gören püritenlerin önemli bir kısmı yeni dünyaya (Amerika) göç etti. Kendilerini, İsa Mesih'in geri döneceği ortamı hazırlamak üzere tanrı tarafından seçilmiş bir grup olarak görmeye başladılar. Amerika onların vadedilmiş topraklarıydı.
İkinci Dünya Savaşı sonrası Nixon ile yavaş yavaş politikaya ısınmaya başlayan Evanjelist taban, asıl uyanışını Reegan döneminde gerçekleştirdi. Clinton döneminde ise aynı gelişmeye gösteremediler. Bugün Evanjelistlerin ABD'nin ulusal ve uluslararası politikalarını etkileyecek güçte olduğu tartışılmaması gereken bir gerçektir. Bush ve neo-conların yaşama geçirmeye çalıştıkları Genişletilmiş Ortadoğu Projesi'nin, Evanjelistlerin "Yahudilere vaat edilmiş topraklar" ve "Armageddon Savaşı" inançlar ile birebir ilintili olduğu dikkat çekmektedir.
Dünya çapında güçlü televizyonlardan, gazete ve yayınlardan, internet sitelerinden, video oyunlarından, sinema sektöründen ve bilim-kurgu romanlarından yararlanarak misyonerlik yapmaktadırlar. Bunun neticesinde Amerika'daki Evanjelist Protestanların sayısında ciddi bir artış gözlenmektedir. Evanjelistler 1987'de Protestan nüfusun %41'lik bir dilimini oluştururken, 2004'e gelindiğinde bu oran %54'e ulaşmıştır. Nüfusu 300 milyonu bulan Amerika'da Evanjelistlerin sayısı 100 milyonu aşmıştır. 1950 yılında tüm dünyadaki sayıları 4 milyon kadarken 2004 yılı rakamlarına göre 500 milyonu aştıkları görülüyor.
Evanjelik inancına göre; Tanrının Evanjelik Protestan Hristiyanlar için olan uhrevi (cennetle ilgili) ve Yahudiler içinde dünyevi (yeryüzüyle ilgili) olmak üzere iki planı vardır. Öteki dinlere mensup insanlar ise tanrı için önem taşımazlar. Tanrının Yahudilerle ilgili planı gereği Yahudiler, vaat edilmiş topraklara dönüp Büyük İsrail'i kuracak ve dünyaya egemen olacaklardır.
Evanjelikler ise bu plana destek olacaklar ve kendileri için kurtuluş ahirette gerçekleşecektir. Eski Ahit (Tevrat ve Zebur) ve Yeni Ahit'ten (İncil) oluşan Kitab-ı Mukaddes'e göre, İsa Mesih'in yeryüzüne yeniden inebilmesi için Yahudilerin "Kenan Diyarı" olarak da adlandırılan ve kendilerine tanrı tarafından vaat edildiğini iddia ettikleri topraklarda toplanmış olması gerekmektedir.
Evanjelist Hristiyanların Yahudilere ve İsrail'e duydukları muazzam sempatinin ve Evanjelizm-Siyonizm ittifakının kaynağı ise bu inanıştır. Mesih geldiğinde Yahudiler ve Evanjelikler bir yanda, diğer yanda Müslümanlar olacak ve iki taraf arasında büyük bir çatışma yani "Armageddon Savaşı" yaşanacak ve İsa önderliğindeki Yahudiler ve Evanjelikler savaşı kazanarak dünya egemenliğine ulaşacaklardır.
Neresinden tutsanız sapkınca ve tutarsız olan bu inanışa göre İsa, yeniden yeryüzüne geldikten sonra Armageddon (İbranicede Megiddo Tepesi anlamına gelir ve Kudüs'ün güneyinde Megiddo ovası vardır) savaşında Deccal'i ve ordusunu yenecektir.
Ancak İsa'nın yeryüzüne dönebilmesi için gelişini tamamlayacak alametlerin "hızlandırılması" gerekmektedir. Vuku bulacağını inanılan yedi aşama şunlardır:
1. Yahudilerin Filistin'e geri dönmeleri (Hitler'in zulmünden kaçarak Filistin'e dönen Yahudilerin, 1948 yılında İsrail devletini kurmaları ve ardından 1967 yılında Kudüs'ün tamamını ele geçirmeleri, Evanjelik Protestanlar tarafından Mesih'in gelişinin yaklaştığına dair güçlü ipuçları olarak değerlendirilmektedir.)
2. Büyük İsrail'in kurulması ("Büyük Ortadoğu" veya "Genişletilmiş Ortadoğu" olarak adlandırılan proje çerçevesinde Irak ve Afganistan'ın işgal edilmesi, İran ve Suriye'yi de işgal etme planları ve Irak'ın kuzeyi ile Güneydoğu Anadolu bölgemizi içine alan bir Kürt devleti kurma hazırlıkları da bu çerçevede değerlendirebilir.)
3. Yahudiler de dahil olmak üzere tüm dünya uluslarını İncil'in "müjde" olarak vaaz edilmesi. (Misyonerlik faaliyetleri bununla bağlantılıdır. Rice Üniversitesi Sosyoloji profesörü William Martin'e göre "yabancı ülkelerde faaliyette bulunan Protestan misyonerlerin yaklaşık %90'ını Fundamentalistler ve Evanjelikler oluşturmaktadır.")
4. Yedi yıl sürecek olan felaket dönemi (türbülasyon veya kaos olarak da adlandırılan bu dönemde Yecüc ve Mecüc orduları tarafından İsrail işgal edilecek ve ABD ile İngiltere İsrail'in yardımına geleceklerdir.)
5. İsa Mesih'in ikinci kez dünyaya gelişi
6. Armageddon Savaşı
7. Kıyametin kopması ile İncil'e ve İsa Mesih'e inananların cennete yükseltilmeleri.
Evanjelistlere göre insanlığın kaderi ilahi bir senaryo ile önceden belirlenmiş ve herkes gibi Yahudiler de bu kozmik tiyatroda kendilerine biçilmiş rolü (Büyük İsrail'i kurmak) oynamaktadırlar.
Sonuç olarak tarihte ilk kez farklı inanç ve hesaplarla "Kral Davud" soyundan gelen Yahudilerin beklediği "Mesih" Evanjelist Hristiyanların beklediği "İsa Mesih", Şiilerin beklediği "Kayıp 12. İmam Mehdi" ve 21. yüzyılın ilk çeyreğine yönelik "kuvvetli inanç" ve spekülatif siyasi hareketler şaşılacak derecede örtüşüyor!
0 notes
ummetgazetesi · 3 years
Text
Tumblr media
İBRÂNİ NEDİR ❓
İbrânî kelimesinin kökü Arapça 'ıbr'dır. Ibr, nehrin bir kenarından geçmek anlamındadır. Yahudiler Fırat nehrini geçerek Arz-ı Mev'ud'a yani bugünkü Filistin'e geldiler.
Bundan dolayı orada yaşayan Kenanîler, Yahudileri "nehri aşan" anlamında İbrânî lafzıyla nitelediler.
Ayrıca bu kelimenin "bedevî" kelimesiyle de mana bakımından benzerliği olup kırda, çölde göçebe hayatı yaşayan demektir. İsrâiloğulları Kenan ülkesini yurt edinerek şehri ve yerleşik hayata öğrendikleri zaman, "ibrî" kelimesinden nefret etmeye başladılar. Çünkü bu kelime, kendilerine göçebelik devri hayatlarını, bedevîliklerini, kabalıklarını hatırlatıyordu. Bu sebeple sadece "İsrâiloğulları" adıyla anılmaya tercih ettiler.
Davamız Kudüs Dergisinin 2.sayısının tamamına ulaşmak için tıklayınız.
İbrânî ismi İsrâiloğullarının eski adıdır. İsrail ise Yakub aleyhisselamdır. İbrânîler, Hz. Yakub'un sülalesinden oldukları için kendilerine "Benu İsrail" demişlerdir. İbrânîlerin kullandığı dile de "Îbrânîce" denmiştir.
Zamanla Filistin'in güney bölgesinde yerleşen Hz. İbrahim ve beraberindekiler bir müddet sonra burada büyük bir kıtlıkla karşılaşmışlardır. Her taraftan kovulan ve ölümle burun buruna gelen İbrânîler, çadırlarını sökerek başka bir yurt aramaya karar vermiş, Gosen memleketinin insanlar ve sürüler için bol yiyecek ve içeceği olan yakın otaklarına göçmüşler, burada Mısır hükümeti tarafından iyi muamele görmüşlerdir.
İbrânîlerin Mısır Maceraları Yusuf aleyhisselam ile başlar. Hz. Yusuf çöldeki bu kavmi Mısır'da toplar, orada zenginleşirler. Yerli halk buna tepki gösterir. Firavun, doğan çocukların öldürülmesini emreder. Durum bu vaziyette iken Hz. Musa ortaya çıkar. Firavunla aralarında uzun hadiseler cereyan eder. Kavmini Firavundan kurtarmak için yola koyulan Hz. Musa, Sina'da kendisine vahyedilen on emri açıklar.
MÖ. VIII. yüzyılda İbrânîlerin zenginlik kaynaklarına göz diken Asurluların İbrânîlere saldırdığını görüyoruz. Hz. Süleyman'dan sonra ikiye ayrılarak çekişmelere devam eden İbrânîlerden bir grup kuzeyde merkezi Sâmiriye olan İsrail devletinin oluştururken, diğeri de merkezi Kudüs olan Yahudi Devletini kurdu. MÖ. 721'de Asurlular İsrail devletini ortadan kaldırdılar. Filistin'e girerek Kudüs'ü yakıp yıktılar, İbrânîleri kılıçtan geçirdiler.
Hz Musa'nın ölümünden sonra kendilerini ona nispet ederek Musevi diye de anılmış olan İbrânîler Allah Teâlâ'nın kendilerine göndermiş olduğu peygamberleri öldürdükleri ve apaçık mucizelerini yalanladıkları için Allah'ın gazabına uğramışlar ve onun rahmetinden kovulmuşlardır.
Yahudi milleti Allah'ın gazabına uğramış olmanın bir neticesi olarak, Tih sahrasında uzun bir süre şaşkın ve perişan şekilde dolaşmıştır. Yine tarihte Romalılar ve Yunanlılar tarafından da kılıçtan geçirildiler, yurtlarından sürüldüler ve dünyanın dört bir yanına dağıtıldılar
13. yüzyılda İngiltere, 14. yüzyılda Fransa, 15. yüzyılda da İspanya, Yahudileri memleketlerinden sürdüler. Dünya milletlerinin bütününün kin ve nefretini çeken Yahudiler Hitler'in milyonlarca Yahudiyi öldürmesi üzerine İkinci Dünya Savaşı sonrası oluşan Hitler aleyhtarlığını iyi kullanarak basın ve yayın organlarından da istifade etmek suretiyle Yahudi düşmanlığının yayılmasına engellediler. Fakat son yıllarda Filistin'de yaşayan mazlum insanlar üzerine başlıca uyguladıkları terör, bütün dünya insanlarının nefretinin bir defa daha Yahudilere çevrilmeye başlamasına sebep oldu.
Bu durum Hz. Peygamberin şu hadis-i şerifini hatırlatmaktadır:
"Yahudilerle mutlaka savaşacaksınız ve onları mutlaka tepeleyeceksiniz. Hatta taş, "Ey Müslüman! Şu arkamdaki Yahudi'dir, gel de ona öldür." diyecektir." (Müslim, Fiten, 79)
Günümüzde Yahudilik, tarihini Hz. İbrahim ile başlatır. Yahudi inancına göre Hz. İbrahim ilk Yahudi'dir. Hz. İbrahim, Tevrat'ın ifadesine göre "Ur" şehrinde dünyaya gelmiştir. Babası Azer ailesini alarak Harran'a göç etmiştir. Tanrı daha sonra Hz. İbrahim'e Kenan bölgesine gitmesini emretmiştir. Bunun üzerine Hz. İbrahim yanına ailesini de alarak Kenan'a gitmiştir. Burada kuraklığın baş göstermesi üzerine Mısır'a giden Hz. İbrahim tekrar Kenan'a dönmüştür.
Yahudiler Filistin diyarının Tanrı tarafından İsrail halkına vaat edilen ülke olduğuna veya Yehova'nın yardımı ile bu ülkeyi ele geçireceklerini gönülden kabul edip İsrail halkını Tanrı tarafından seçilmiş halk olduğuna inanırlar.
Görüldüğü gibi ibrânî mitolojisi dinsel olduğu kadar kavimsel-ırksal bir nitelik de taşımaktadır. İbrânî halkının bölgedeki güçlü halkların arasında yok olup gitmemesi için ana tanrıça ağırlıklı dinlerin karşısına ibrânî halkının tek tanrı inançlı dini uzlaşmaz bir şekilde dikilmekte, ibrânî tanrısı Yehova, ibrânî halkını kutsayıp yüceltirken diğer halkları lanetlemektedir. İbrânî geleneğinin yukarıda anlattığımız duruşu, bu halkın birliğini ve bütünlüğünü pekiştirdi. Yenilgiye ve zulme azim ve sabırla direnme gücü verdi.
0 notes
ummetgazetesi · 3 years
Text
Süleyman Mabedi nerede? Süleyman Mabedi neden önemli? Mescidi Aksa kazıları
Amerikan Başkanı Donald Trump'ın duyurduğu sözde Filistin-İsrail barış planı gündemdeki sıcaklığı korurken, Kudüs ve içinde bulunan kutsal mekanlarla ilgili aramalar hız kazandı. Araştırılan hususlardan biri de Süleyman Mabedi. İsrail uzun yıllardır Süleyman Mabedini bulabilmek için arkeolojik kazılar yapmaktadır. Ancak Filistinliler ve Müslüman alemi İsrail'in yaptığı kazıların amacının Mescid-i Aksa'yı ortadan kaldırmak olduğunu iddia etmektedir. Peki, Süleyman Mabedi nedir? Süleyman Mabedi nerede? Süleyman Mabedi neden önemli? Mescidi Aksa kazılarıyla ne ilgisi var? İşte detaylar...
Tumblr media
Amerikan Başkanı Donald Trump'ın duyurduğu sözde Filistin-İsrail barış planı gündemdeki sıcaklığı korurken, Kudüs ve içinde bulunan kutsal mekanlarla ilgili aramalar hız kazandı. Araştırılan hususlardan biri de Süleyman Mabedi. İsrail uzun yıllardır Süleyman Mabedini bulabilmek için arkeolojik kazılar yapmaktadır. Ancak Filistinliler ve Müslüman alemi İsrail'in yaptığı kazıların amacının Mescid-i Aksa'yı ortadan kaldırmak olduğunu iddia etmektedir. Peki, Süleyman Mabedi nedir? Süleyman Mabedi nerede? Süleyman Mabedi neden önemli? Mescidi Aksa kazılarıyla ne ilgisi var? İşte detaylar...
Süleyman Mabedi nerede?
Süleyman Mabedi, Tevrat'a göre, Kudüs'teki ilk Yahudi tapınağı. Hz. Süleyman’ın inşa ettirdiği, Yahudilerin Bet Ha-mikdaş (Kutsal Ev) dedikleri tapınak, Hz Süleyman tarafından yapıldığı için de “Süleyman Mabedi” olarak bilinmektedir.
Süleyman tapınağı ve sarayının idealize edilmiş yeniden yapılandırılması
Yahudiler göçebe hayat sürdükleri dönemde ve Filistin'e yerleşmelerinin başlarında ibadetlerini Mişkan adı verilen portatif tapınakta yapmaktaydılar. Ahit Sandığı da Mişkan’daki "Kutsallar Kutsalı" adı verilen bölümde saklanmaktaydı. MÖ 1000 yıllarında Hz. Davud Kudüs'ü fethetti ve şehri imar ederek burasını Yahudi toplumunun başkenti yaptı. Ahit Sandığı’nın çadırda bulunmasından rahatsız olan Hz. Davud, hem Ahit Sandığı’nın korunacağı hem de Tanrı’nın evi olarak kabul edilecek görkemli bir mabed yapmak istemiştir. Ancak Tevrat'a göre Tanrı tarafından kendisinin bu mabedi yapması uygun görülmemiş olup, Peygamber Natan’ da bunu kendisine bildirdi. Bu isteğe uyan Hz. Davud bu mabedi yapmamış ancak mabedin yapılacağı yeri belirlediği gibi mabedin yapılması için kaynaklar hazırlamış ve mabedin ayrıntılı planını da oğlu Hz. Süleyman’a vermiştir.
Hz. Süleyman hükümdarlığının dördüncü yılında, MÖ 964 dolaylarında mabedin inşasına başladı. Tevrat’ta belirtildiğine göre Hz. Süleyman, tapınağının yapımına Yahudilerin Mısır’dan çıkışının dört yüz sekseninci yılında başlamıştır. Hz. Süleyman, daha önce Hz. Davud’un sarayının yapımında büyük emeği geçen ve Hz. Davud’la yakın dostluğu bulunan Sur Kralı Hiram’dan da malzeme ve zanaatçi tedarik ederek yardım aldı. Mabedin inşasında Hiram işçilerin başında bulundu. MÖ 957 yılında tapınağın inşası tamamlandı. Ancak tapınağın etrafında bulunan kraliyet sarayı ve diğer kraliyet binalarının tam bir kompleks haline gelmesi otuz yıl kadar zaman almıştır. Genel görüşe göre Süleyman Mabedi, Kudüs’teki Haram-i Şerif’in bulunduğu dağ sırtının orta bölümünde yer alan Kubbet-üs-Sahra’nın olduğu yere inşa edilmiştir. Dönemin mimarisine göre Süleyman Mabedi, "Kutsallar Kutsalı", "Kutsal Yer" ve Mabed’i kutsal olmayan yerden ayırmak için yapılmış olan "Eyvan" olmak üzere üç bölümden oluşmaktaydı. Ahit Sandığı, "Kutsallar Kutsalı" olarak adlandırılan bölümde saklanmıştır. Yahudi terminolojisine göre, Süleyman’ın yaptığı Mabed, “Birinci Mabed” olarak nitelendirilmektedir.
Tumblr media
Hz. Süleyman’ın ölümünden sonra krallık ikiye bölününce mabed güneydeki Yahuda Krallığı sınırları içerisinde kalmış, zaman zaman istilacıların yağmalama ve yıkımlarına maruz kalmıştır. Hz. Süleyman’ın oğlu Yahuda Kralı Revaham’ın zamanında, Mısır Kralı I. Şeşonk’un Kudüs’e yönelik saldırısında, Süleyman Mabedi’nin bütün hazinelerini alarak yanında götürdü. Hz. Süleyman’ dan sonra olan Yahuda krallarında ve toplumun büyük bölümünde görülen putperest eğilimler sonucunda mabedin dini önemi zarar gördü. Kral Yotam (MÖ 740-736), Hizkiya ve Yoşiya (MÖ 638- 609) dönemlerinde mabede bir takım tadilat, bakım ve dinsel temizlik yaptırıldı. Babil krallığına bağlı olan Yahuda devletinin isyan etmesi üzerine Kudüs’ün MÖ 597 yılında Buhtunnasr (II. Nebukadnezar) tarafından ele geçirilmesiyle tapınaktaki değerli hazineler alınarak Babil’e götürüldü. İlk işgalde çok fazla zarar görmeyen tapınak, Kudüs halkının yeniden isyan etmesi üzerine MÖ 586 yılında Kudüs'ü yeniden ele geçiren Babil kralı tarafından yıktırıldı. Bu olaydan sonra tapınaktaki Ahit Sandığı kaybolmuş ve bir daha bulunamamıştır.
Kur'an'da Hz. Süleyman'ın emrinde çalışan cinlerin mihraplar, heykeller, havuzlar kadar geniş leğenler ve sabit kazanlardan ne dilerse yaptıkları belirtilmiştir.
Babil sürgününden dönen Zerubabel’in idaresindeki Yahudiler, yıkılan mabedin yerine tapınak inşasına başlamış ve bu tapınağı MÖ 515'te tamamlanmıştır (İkinci Mabed). Roma İmparatorluğu'na bağlı Kral Herod, İkinci Mabed’in daha görkemli bir şekilde olması için yeniden yapmaya MÖ 20/MÖ 19 yıllarında başladı. 1-2 yıl içerisinde ibadet bölümü tamamlanan mabedin diğer bölümlerinin tamamlanması uzun yıllar sürmüştür. MS 66 yılında Romalı idarecilerin yönetimine karşı fanatik Zealotlar tarafından çıkarılan isyan sonrasında tapınak Romalı idareci Titus tarafından MS 70 yılında yıktırıldı. Yahudilerin Simon bar Kohba önderliğinde, MS 132-135 yılları arasındaki çıkardığı isyanı bastıran Romalılar tapınağın kalan kısımlarını da ortadan kaldırdılar.
Süleyman Mabedi’nden sadece Herod’un yaptırdığı Batı duvarı (Ağlama Duvarı) günümüze gelebilmiştir. Mabedin yıkılışından sonra Yahudilik’te ibadet yeri olarak sinagog ortaya çıkmıştır
0 notes
ummetgazetesi · 3 years
Text
Bu çocuklar eceliniz olacak ❗❗❗
İsrail’in alçakça saldırıları, Gazze’de 133 canı sevdiklerinden kopardı. Onlardan 36'sı çocuktu. Kimi 1, kimi 16 yaşındaydı. Karnında olduğu annesi ile birlikte can veren bile vardı. Dünya çocuk katliamını tescilleyen bu görüntülere sessiz kalsa da, acıyla büyüyen direniş, İsrail için sonun başlangıcı olacak.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
#dizegeleceksiniz #freepalestine #terroristisrael #gazzeunderattack #kudüstebaskinvar
2 notes · View notes
ummetgazetesi · 3 years
Text
Tumblr media
Siyonizm, Filistin'de Yahudiler için yeniden bir vatan kurulmasına destek veren uluslararası Yahudi siyasi hareketidir.
Söz konusu alan, Tevrat'ta bahsi geçen ve "İsrail diyarı" adı verilen topraklardır. İsrail'in kurulmasından bu yana, Siyonist hareket de şekil değiştirerek öncelikle modern İsrail devletinin desteklenmesi amacıyla varlığını sürdürmektedir.
Siyonizm esas olarak İsrail diyarı ile Yahudileri ilişkilendiren tarihi bağlar ve dini gelenekler kavramına dayanmaktadır. Büyük ölçüde Avrupa Yahudilerinin kıtanın dört bir yanında yükselen antisemitizme (Yahudi düşmanlığı) verdiği bir tepki şeklinde başlayan bu hareketin çağımızdaki kurucuları çoğunlukla laik Yahudilerden oluşmaktadır. Başlangıçta asimilasyona ve Yahudilerin Avrupa'da ki durumuna karşı alternatif tepkiler sunan çok sayıdaki Yahudi siyasi hareketinden biri olan Siyonizm hızla büyümüş, Yahudi soykırımının ardından da Yahudi siyasi hareketleri arasında hakim güç halini almıştır.
Siyasi hareket, Avusturyalı - Macar gazeteci Theodor Herzl tarafından "Yahudi Devleti" adlı eserinin yayınlanmasının ardından 19. yüzyılın sonlarında resmen kurulmuştur. İsrail diyarına (Yahudilerin iddiası) Yahudi göçünü teşvik etmeyi amaçlayan hareket, sonunda Yahudiler için bir anavatan olarak İsrail'i kurma hedefine 1948 yılında ulaşmıştır.
Tumblr media
Savunucuları Siyonizm'in amacını Yahudi ulusu için kendi kaderini tayin olarak görmektedir. İsrail'de yaşayan Yahudilerin dünya üzerindeki Yahudiler içinde payı, hareketin hayata geçirilmesinden bu yana sürekli artmıştır.
Bütün Siyonistlerin buluştuğu ortak payda, İsrail diyarının Yahudiler için milli yurt olarak tanımlanmasıdır. Bu tanımlama ve anlayış, tarihi bağların ve dini geleneklerin Yahudileri İsrail'e bağlamasından doğar.
Siyonizm standart bir ideolojiye dayanmaz ve birçok ideoloji arasındaki diyaloglara dönmüştür: Genel Siyonizm, Dini Siyonizm, İşçi Siyonizmi, Yeşil Siyonizm vb.
Tumblr media
Siyonizm kelimesi esas olarak, Kudüs yakınlarında bulunan Siyon Dağı ile bu dağ üzerindeki Siyon kalesini belirtmek için kullanılmaktaydı. Sonraları Kral Davud döneminde "Siyon" tüm Kudüs şehrini ve İsrail diyarına atıfta bulunan bir kavram haline geldi.
Tevrat'ta ki birçok cümlede İsrailoğullarından Siyon halkı, Siyon'un oğulları ya da kızları olarak bahsedilir.
Muharref Tevrat'ta Siyonizm şöyle ifade edilmiştir:
"Son günlerde vaki olacak ki, dağların başında Rab evinin dağı pekiştirilecek ve tepelerden yukarı yükselecek ve bütün milletler onu akacaklar ve çok kavimler gidecekler ve diyecekler, gelin Rabb'in dağına. Yakub'un ilahının evine çıkalım. kendi yollarını bizi öğretecek ve onun yollarında yürüyeceğiz. Çünkü şeriat Siyon'dan ve Rabbin sözü Yeruşalim'den çıkacak ve milletler arasında hükmedecek..." (İşaya, 2-4)
" Rab Yahova şöyle diyor: İşte, milletlere elimi kaldıracağım ve kavimlere bayrağımı yükselteceğim ve senin oğullarını kucaklarında getirecekler ve senin kızlarını sırtlarında taşıyacaklar. Ve krallar sana lala ve kraliçeler sana dadı olacaklar; yere kapanıp ayaklarının tozunu yalayacaklar ve bileceksin ki, Rab benim. " (İşaya, 2-3)
Yahudi milliyetçiliğini tanımlamak için kullanılan bir terim olarak "Siyonizm", ilk milliyetçi Yahudi öğrenci hareketi Kadimah'ın kurucusu Avusturyalı Yahudi yayıncı Nathan BirnBaum tarafından, kendi çıkardığı "Selbstemanzipation" adlı gazetede, 1890 yılında ortaya atılmıştır.
Siyonizm'in ilk dönemlerinde, Yahudilerin Avrupa dışına yerleştirilmesine yönelik bir dizi teklif getirilmişse de bunlar eninde sonunda ya reddedilmiş ya da başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Bu tekliflerin yarattığı tartışmalar ise Siyonist hareketin niteliği ve odağının tanımlanmasına katkıda bulunmuştur.
0 notes