tolgaulusoy

[tolgaulusoy]

Yalanın İcadı (İng. The Invention of Lying), Ricky Gervais ve Matthew Robinson hem yazıp hem yönettikleri film. Yalanın olmadığı bir dünyada hiç kimse birbirini umursamamaktadır. Bu dünyada Mark ezik bir tiptir ama bir şeyi keşfeder yalanı. Bir anda tüm hayatı değişir; her şey daha renkli daha eğlenceli hale olmaya başlar. Yalanla beraber edebiyat, sanat, din ve romantizm de icat edilmeye başlar. İzlemeye değen eğlenceli bir film.

[tolgaulusoy]

1902 Doğumlular (Alm. Jahrgang 1902), Ernst Glaeser'in klasikleşmiş romanı. 1902 doğumlular yani Birinci Dünya Savaşı ile ergenliklerine girmiş ve savaş ile gençlikleri birbiri içerisine girmiş kuşak. Roman bir çocuğun gözünden anlatılıyor çocuğun ismi romanda ona E. diye sesleniliyor. Yazarın isminin de ilk harfi olması otobiyografik bir roman olduğunu ortaya koyuyor. İki kısma ayrılan romanın ilk kısmında savaş öncesinde geçiyor. E. arkadaşları Fred, Augustus ve Leo ile beraber kızıl çete olara anılan bir gruptur yarama olsalar da aşırı vicdanıdırlar. Aralarında en ilgi çekici olan Ferd'dir aşırı vicdanlı ve babası sayesinde farklı düşünmeyi ve yaşamayı öğrenmiştir. E. bir yandan arkadaşları ile vakit geçirirken bir yandan kızların sırrını çözmeye çalışır. Romanın ikinci kısmı ise savaş zamanını anlatıyor. Savaşı bir oyun olarak gören Almanyalılar tutkuyla savaşı istemektedirler E. dahil olmak üzere herkes savaşın iyi bir şey olduğuna kanaat getirmiştir. Ama savaş uzadıkça acılarda görünmeye ve artmaya başlar. E. de çocukluktan çıkıp ergenliğe savaşın gölgesinde girer. Anti militarist edebiyatın en önemli örneklerinden birisi olan bu klasikleşmiş romanı mutlaka okumanızı öneririm.

[tolgaulusoy]

Plastik Rüya, Merve Bozcu'nun kısa filmi. Belma bir cilt sorunu nedeniyle doktora gider doktor ona bazı estetik müdahaleler önerir. Belma bu tür işlerle çok alakası olmasa da doktorun uyarısına önce öfkelenir sonrasında bu işlere ilgi duymaya başlar. Estetik müdahaleler ve güzellik ideolojisini anlamak için güzel bir film.

[tolgaulusoy]

Kültür Üretimi: Sembolik Ürünler - Sembolik Sermaye, Pierre Bourdieu'nun iki önemli makalesinden oluşuyor. Kitaptaki iki makaleye geçmeden önce şunu belirtmek lazım bu kitap The Field of Cultural Production kitabının bir parçası hatta bu kitabı derleyen önsözünü yazan Randal Johnson'un bu önsözü de çeviride yer alıyor. Ama ne hikmetse İngilizce kitabın içinde yer alan diğer makaleler çeviriye alınmamış. Yayınevinden veya editörden bu konuda bir açıklama bekledim kitabı açar açmaz ama herhangi bir bilgi yoktu. Neyse kitaba geçelim dediğim gibi kitap Randal johnson'un Bourdieu'nun edebiyat, sanat, kültür alanlarındaki bilimsel mirasının derli toplu bir sunuş yazısıyla başlıyor. Bourdieu'nun yazdığı ilk makale "Sembolik Mallar Piyasası" kültür üretiminde iki önemli üretim alanı olan sınırlı üretim ile büyük üretimi tanımlıyor. Sınırlı üretim ile Bourdieu sanat alanı içerisinde kalan ve biriciklik iddiasıyla üretilmiş kültür nesnelerini anlıyor. Büyük üretim ise kültür endüstrisi içerisinde üretilen popüler ve kitlesel üretimleri kastediyor. Bu iki kültürel üretimin boyutları ve etkileri farklı olsa da benzer şekillerde ortaya çıkıyorlar. Bourdieu'nun ikinci makalesi "İnancın Üretimi: Sembolik Mallar Ekonomisine Katkı". Burada Bourdieu alanında inşasında tasdik, ikna, rıza gibi unsurların sanat simsarları, eleştirmenler ve sanatseverler arasında nasıl üretildiğini ve bu inançların sanat alanın sürüp gitmesindeki etkilerine değiniyor. Hem kültür ve sanat alanlarında çalışanlar için hem de Bourdieu sosyolojisine ilgi duyanlar için kaçırılmaması gereken bir bir kitap.

[tolgaulusoy]

Kültür Üretimi: Sembolik Ürünler - Sembolik Sermaye, Pierre Bourdieu'nun iki önemli makalesinden oluşuyor. Kitaptaki iki makaleye geçmeden önce şunu belirtmek lazım bu kitap The Field of Cultural Production kitabının bir parçası hatta bu kitabı derleyen önsözünü yazan Randal Johnson'un bu önsözü de çeviride yer alıyor. Ama ne hikmetse İngilizce kitabın içinde yer alan diğer makaleler çeviriye alınmamış. Yayınevinden veya editörden bu konuda bir açıklama bekledim kitabı açar açmaz ama herhangi bir bilgi yoktu. Neyse kitaba geçelim dediğim gibi kitap Randal johnson'un Bourdieu'nun edebiyat, sanat, kültür alanlarındaki bilimsel mirasının derli toplu bir sunuş yazısıyla başlıyor. Bourdieu'nun yazdığı ilk makale "Sembolik Mallar Piyasası" kültür üretiminde iki önemli üretim alanı olan sınırlı üretim ile büyük üretimi tanımlıyor. Sınırlı üretim ile Bourdieu sanat alanı içerisinde kalan ve biriciklik iddiasıyla üretilmiş kültür nesnelerini anlıyor. Büyük üretim ise kültür endüstrisi içerisinde üretilen popüler ve kitlesel üretimleri kastediyor. Bu iki kültürel üretimin boyutları ve etkileri farklı olsa da benzer şekillerde ortaya çıkıyorlar. Bourdieu'nun ikinci makalesi "İnancın Üretimi: Sembolik Mallar Ekonomisine Katkı". Burada Bourdieu alanında inşasında tasdik, ikna, rıza gibi unsurların sanat simsarları, eleştirmenler ve sanatseverler arasında nasıl üretildiğini ve bu inançların sanat alanın sürüp gitmesindeki etkilerine değiniyor. Hem kültür ve sanat alanlarında çalışanlar için hem de Bourdieu sosyolojisine ilgi duyanlar için kaçırılmaması gereken bir bir kitap.

[tolgaulusoy]

Bıçağın İki Yüzü/Sevgiyle ve Kararlılıkla (Fr. Avec amour et acharnement), Claire Denis'in filmi. Sara ve Jean mutlu bir çifttir ama bu mutlulukları uzun sürmeyecektir. Sara'nın takıntılı eski sevgilisi ve Jean'ın eski dostu François hayatlarına girer. Jean ve François ortak bir işe girerler Sara'nın ise eski sevgili ve kocası arasında dengesi gittikçe bozulmaktadır.

[tolgaulusoy]

Kız ve Yunus (Rus. Де́вочка и дельфи́н), Rozaliya Zelma'nın yönettiği kısa animasyon film. Film sahilde top oynayan bir kızın denize sürüklenmesi ve bir yunus tarafından kurtarılmasıyla başlıyor. Sonrasında ikili arasında bir arkadaşlık gelişir ve yüzme bilmeyen kız hem yüzmeyi öğrenir hem de denizin derinliklerini tanımaya başlar.

[tolgaulusoy]

Kız ve Yunus (Rus. Де́вочка и дельфи́н), Rozaliya Zelma'nın yönettiği kısa animasyon film. Film sahilde top oynayan bir kızın denize sürüklenmesi ve bir yunus tarafından kurtarılmasıyla başlıyor. Sonrasında ikili arasında bir arkadaşlık gelişir ve yüzme bilmeyen kız hem yüzmeyi öğrenir hem de denizin derinliklerini tanımaya başlar.

[tolgaulusoy]

Takılma Kültürü: Kampüste Seks, Flört ve İlişkiler (İng. Hooking Up: Sex, Dating, and Relationships on Campus), Kathleen A. Bogle'ın nitel araştırmaya dayanan eseri. Bogle, üniversitelerde özellikle heteroseksüel kişilerin cinsellik odaklı bir ilişki biçimi olarak takılma senaryosu içerisinde hareket ettikleri gözleminden yola çıkıyor. Pek çok kişi ile yaptığı görüşmelerde bu senaryonun ayrıntılarını ortaya koyuyor. Takılma senaryoları tarihsel olarak feminist hareketinde 'başlarda desteklediği' cinsel devrim hareketi ile beraber ortaya çıkıyor. Daha öncesindeki ilişki senaryosu olan flört kadınlara hareket imkanı tanımadığı için pek çok genç kampüste takılma ilişkilerini benimsiyor. Ama sonuç beklenen gibi olmuyor. Okuması keyifli, güzel düşünülmüş bir sosyal bilim araştırması.

[tolgaulusoy]

Ayak İşleri'nin üçüncü ve son sezonunu bitirdim. İkinci sezonun sonundan bir konteynırda bıraktığımız ikili bu sezon oradan kurtulmuş ve Kuzey Ege'de ayak işleri yapmaya devam etmektedir. Yine türlü türlü absürd macera ve diyalog içerisine giren ikili biz izleyicileri de kahkaha içerisinde bırakıyor. Özellikle sanat galerisinde geçen bölüm ve şifacıda geçen son bölüm çok eğlenceliydi. Çok severek izlediğim bir diziyi böylece bitirdim. Son sezonu ilk sezondan bir tık daha az eğlenceli olsa da gülmek istiyorsanız mutlaka izleyin.

[tolgaulusoy]

Ayak İşleri'nin üçüncü ve son sezonunu bitirdim. İkinci sezonun sonundan bir konteynırda bıraktığımız ikili bu sezon oradan kurtulmuş ve Kuzey Ege'de ayak işleri yapmaya devam etmektedir. Yine türlü türlü absürd macera ve diyalog içerisine giren ikili biz izleyicileri de kahkaha içerisinde bırakıyor. Özellikle sanat galerisinde geçen bölüm ve şifacıda geçen son bölüm çok eğlenceliydi. Çok severek izlediğim bir diziyi böylece bitirdim. Son sezonu ilk sezondan bir tık daha az eğlenceli olsa da gülmek istiyorsanız mutlaka izleyin.

[tolgaulusoy]

Merkel, Eva Weber'in belgesel filmi. Adın da anlaşılacağı gibi film 2005-2021 yılları arasında Almanya şansölyesi olarak görev yapmış olan Angela Merkel'in hayatına odaklanıyor. Doğu Almanya'da bir rahibin kızı olarak doğan Merkel fizik alanında doktorasını alıyor. Almanya'nın birleşmesinden sonra kurulan ilk hükümette bakan olarak çalışmaya başlıyor. Siyasete atılması birleşme sonrası Doğu Almanya kökenli kişilere de yer açma için hükümette iddiası oldukça baskın. Sonrasında ise tüm Almanya hatta Avrupa muhafazakar siyasetinin başına geçiyor.

[tolgaulusoy]

At Kız: Bir Yaşamdan Kesitler, Türkan Saylan'ın yaşamının erken zamanlarından anılar içeren kitabı. Türkan Saylan, annesi ve babası, babaannesi ve dört kardeşiyle Kandilli'de geçen çocukluğunu anlatıyor. Cumhuriyet'in erken döneminde doğup büyüyen Saylan zaman zaman keyifli zaman zaman üzgün bir tarzda hikayesini anlatmış.

[tolgaulusoy]

Ayna Ayna, Belmin Söylemez'in filmi. Film bir oyunculuk eğitimi kursunda bir araya gelen insanları anlatıyor. Lale kursun sahibi ve eski bir oyuncudur. Aylin ise Ankara'dan İstanbul'a gelmiştir işletme okumaktadır ama esas isteği oyunculuktur. Frida ise Frida Kahlo ile her şeyi okumuş ve onun hakkında bir oyun yazmaya çalışmaktadır. Bu üç kadın çevresinde hem oyunculuk dünyasına ışık tutan hem de karakterlerin derinliklerine yol almamızı sağlayan keyifli bir film.

[tolgaulusoy]

İstanbul için Son Çağrı, Gönenç Uyanık'ın filmi. Mehmet ve Serin New York'da havaalanında karşılaşmış iki kişidir. Serin'in bavullarının kaybolması sonucunda ikili bir araya gelir ve aralarında bir çekim oluşur. Ama ikisinin de geçmişinde birbirlerine dair biriktirdikleri vardır. Kıvanç Tatlıtuğ ile Beren Saati seneler sonra bir araya getirdiği için çok konuşulan bir film olsa da klişelerin bir adım uzağına geçememiş vasat bir film.

[tolgaulusoy]

Risk Toplumu: Başka Bir Modernliğe Doğru (Alm. Risikogesellschaft. Auf dem Weg in eine andere Moderne), Ulrich Beck'in sosyal bilimlere katkısı. Beck, çağdaş toplumu ortaya attığı üç kavram ile açıklamaya çalışıyor: risk toplumu, bireyselleşme toplumu, dönüşlü modernite. Risk toplumu kavramı kitaba da adını veren ve diğer kavramlarla da iç içe olan bir toplum tahayyülü. Beck'e göre sanayi toplumu ile beraber gelen kesinlik ve öngörülebilirlik çağımızda kalmamıştır. Çağımız büyük risklerle (iklim felaketleri, deprem, nükleer sorunlar vb.) karşı karşıya kaldığımız ve kalacağımız bir çağ. Buna karşı bilim de çaresiz ve eski moda kalmış durumda. Bu duruma karşı Beck yeni bir dönüşlü (aslında düşünümsel) bir modernite, bilim ve siyaset modeli geliştirmemiz gerektiğini iddia ediyor. Kitap oldukça etkili olmuş bir kitap olsa da metin olarak berbat. Bu yazımından mı yoksa çeviriden mi kaynaklanıyor bilmiyorum ama bazı bölümler cidden anlaşılmıyor. Beck'e ise bireyselleşme toplumu kavramı dışında çok katılamıyorum. Benim algıladığım biçimiyle Beck eko-faşist bir noktaya doğrudan hareket edebilirmiş bu kitaptan sonra.

[tolgaulusoy]

Rosa Rosae: İspanyol İç Savaşı (İsp. Rosa Rosae: La Guerra), Carlos Saura'nın kısa filmi. Film İspanya İç Savaşına karşı bir ağıt niteliğinde.