Tumgik
#telefon kayıt
cafedeyaz · 2 years
Text
Telefonu Değiştirmem Lazım.. Yok Değil.. Yok YOK Yeni Telefon Almalıyım.
Telefonu Değiştirmem Lazım.. Yok Değil.. Yok YOK Yeni Telefon Almalıyım.
Bir önceki yazıma ters düşen bir başlık olduğunun farkındayım.Başlık ters düşebilir ama ben ters düşmedim. Evet kabul ediyorum az daha kendimle çelişecek ve telefonu yenileyecektim. Ammaaa yapmadım. Biliyorsunuz şu elmalı marka sayesinde bir model değiştirme furyası ve bu değişikliklere bağlı olarak fırtınalar koptu adeta. Elmaya karşı çekik gözlü dost ülkenin markası da katladı topladı derken,…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
turkudostu61 · 1 year
Text
0 notes
nedenacabaki · 4 months
Text
ONAYTURK - MEGA+
Tumblr media
OnayTürk: Güvenilir ve Hızlı Telefon Onayı Çözümü
Günümüzde internet üzerindeki güvenlik önlemleri giderek artarken, çeşitli platformlara kayıt olurken veya işlem yaparken telefon onayı artık yaygın bir gereklilik haline geldi. İşte tam da bu noktada devreye OnayTürk giriyor. OnayTürk, güvenilir ve hızlı bir şekilde telefon onayı sağlayarak kullanıcıların çevrimiçi deneyimini kolaylaştırıyor.
Güvenilirlik ve Güvenlik
OnayTürk, kullanıcıların kişisel bilgilerini korumak için güçlü güvenlik önlemleriyle donatılmıştır. Kullanıcıların telefon numaraları ve diğer kişisel bilgileri, en yüksek güvenlik standartlarını sağlayan bir şifreleme yöntemi ile korunmaktadır. Bu sayede, OnayTürk üzerinden yapılan işlemlerde güvenlik endişesi taşımaksızın işlem gerçekleştirebilirsiniz.
Hızlı ve Kolay Kullanım
OnayTürk, kullanıcıların mobil onay veya sms onay işlemlerini hızlı ve kolay bir şekilde tamamlamalarını sağlar. Basit arayüzü sayesinde, işlem adımlarını anlamak ve uygulamak oldukça kolaydır. Birkaç basit tıklama ile telefon numaranızı doğrulayabilir ve istediğiniz platformlara hızlıca erişim sağlayabilirsiniz.
Esnek ve Çeşitli Hizmetler
OnayTürk, çeşitli sektörlerde ve platformlarda sms onay al hizmeti sunar. E-ticaret sitelerinden sosyal medya platformlarına kadar geniş bir yelpazede kullanılabilir. Ayrıca, farklı ücret ve süre seçenekleri ile kullanıcıların ihtiyaçlarına uygun esnek hizmetler sunar.
Müşteri Desteği
OnayTürk, kullanıcı memnuniyetini ön planda tutar ve müşterilerine 7/24 destek sağlar. Herhangi bir sorunuz veya sorununuz olduğunda, uzman müşteri hizmetleri ekibi size yardımcı olmaktan memnuniyet duyacaktır.
OnayTürk, güvenilir, hızlı ve kullanıcı dostu bir telefon onay çözümü sunarak çevrimiçi deneyiminizi geliştirir. Güvenliğiniz ve kullanım kolaylığı için OnayTürk'ü tercih ederek çevrimiçi işlemlerinizi sorunsuz bir şekilde tamamlayabilirsiniz.
647 notes · View notes
speedts · 4 months
Text
BETNİSGİRİSİYAP - DEVASA+ (2)
Betnis: Güncel Giriş ve Deneme Bonuslarıyla Heyecanı Artırın!
Online bahis dünyasının güvenilir adreslerinden biri olan Betnis, kullanıcılarına yüksek oranlar, geniş bahis seçenekleri ve birbirinden avantajlı bonuslar sunmaktadır. İşte Betnis'in öne çıkan özellikleri:
1. Güncel Giriş Adresi:
Betnis giriş telegram, sürekli güncellenen giriş adresiyle kullanıcılarına kesintisiz bir bahis deneyimi sunar. Sitenin güncel giriş adresine betnisgirisiyap.com üzerinden kolaylıkla ulaşabilirsiniz.
2. Telegram Bildirimleri:
Betnis, Telegram kanalı üzerinden güncel giriş bilgilerini ve özel bonusları anında paylaşarak kullanıcılarını bilgilendirir. Telegram üzerinden betnisgirisiyap.com adresinden kanala katılabilirsiniz.
3. Giriş Sorunlarına Hızlı Çözümler:
Betnis güncel giriş, kullanıcıların yaşadığı giriş sorunlarına hızlı çözümler sunar. Canlı destek birimi ve sosyal medya hesapları üzerinden sorunlarınızı iletebilir ve yardım alabilirsiniz.
4. Deneme Bonusları:
Yeni üyelere özel olarak sunulan deneme bonusları, Betnis'in avantajlarından biridir. Betnis deneme bonusu ile siteyi risk almadan keşfetme fırsatı elde edebilirsiniz.
5. Güvenilir ve Adil Oyun Ortamı:
Betnis güncel site, güvenilir lisansları ve adil oyun politikasıyla kullanıcılarına güven verir. Kişisel bilgilerinizi korur ve güvenli bir bahis ortamı sağlar.
6. Güncel Bahis Seçenekleri:
Betnis, geniş bahis seçenekleri ile kullanıcılarına zengin bir oyun deneyimi sunar. Spor bahisleri, canlı bahisler, e-sporlar ve casino oyunları gibi birçok seçenek üzerinden kuponlar oluşturabilirsiniz.
7. Mobil Uyumlu Arayüz:
Betnis'in mobil uyumlu arayüzü sayesinde istediğiniz yerden ve istediğiniz zaman bahis yapabilirsiniz. Akıllı telefon veya tabletinizden siteye erişim sağlayarak bahis keyfini cebinizde taşıyabilirsiniz.
Betnis ile Heyecanı Artırın!
Betnis güncel giriş adresi, deneme bonusları ve geniş bahis seçenekleriyle kullanıcılarına eğlenceli ve kazançlı bir bahis deneyimi sunar. Hemen betnisgirisiyap.com adresinden kayıt olun, avantajları keşfedin!
514 notes · View notes
blogidea · 11 months
Text
Smskod - Mega+ (2)
Sanal numara, günümüzde internet üzerindeki birçok işlem için kullanılan önemli bir araç haline geldi. Bu numaralar sayesinde, kişisel telefon numaranızı paylaşmadan çeşitli uygulamalara ve web sitelerine kayıt olabilirsiniz. Ayrıca, yabancı numara alma işlemi de sanal numaralar sayesinde mümkün hale geldi. Numara onay süreci de sanal numaraların en yaygın kullanım alanlarından biridir. Birçok web sitesi veya uygulama, hesap açma veya ödeme yapma gibi işlemler için telefon numarasının doğrulanmasını isteyebilir. Sanal numaralar bu süreci kolaylaştırır ve güvenliğinizi sağlar. Ayrıca, bazı uygulamalar veya web siteleri sms kod ile doğrulama yapmayı tercih ederler. Sanal numaralar bu durumda da kullanıcıların işini kolaylaştırır. Farklı ülkelerden gelen sms kodlarına erişebilir ve çeşitli işlemleri tamamlayabilirler. Sanal numaraların sağladığı bu avantajlar, özellikle online alışveriş siteleri ve sosyal medya platformları gibi pek çok farklı alanda kullanılır. Smskod web sitesi ile numara onayından sms kodu gönderimine kadar birçok alanda sanal numaraların kullanımı giderek artmaktadır.
2K notes · View notes
blogyakabeti · 9 months
Text
Yakabetgiris - Devasa+
Yakabet, popüler bir çevrimiçi bahis platformu olan web sitesidir. Web sitesi, kullanıcıların spor bahisleri, canlı casino oyunları ve sanal sporlar da dahil olmak üzere Yakabet'in tüm özelliklerine ve hizmetlerine erişebilecekleri ana portal olarak hizmet vermektedir. Web sitesi, kullanıcıların gezinmesini ve ihtiyaç duydukları bilgileri bulmasını kolaylaştıran kullanıcı dostu bir arayüze sahiptir. Ayrıca Yakabetgiris.com, masaüstü bilgisayar, tablet veya akıllı telefon gibi herhangi bir cihazdan erişilebilecek şekilde tasarlanmıştır. Kullanıcılar platformun özelliklerinden istedikleri zaman istedikleri yerden yararlanabilirler. Yakabet giriş ve kayıt süreci basit ve takip edilmesi kolaydır. Yeni kullanıcılar sitenin ana sayfasında yer alan "Kayıt Ol" butonuna tıklayarak ve gerekli bilgileri doldurarak hesap oluşturabilirler. Hesap oluşturulduktan sonra kullanıcılar giriş yapabilir ve Yakabet'in tüm özellik ve hizmetlerine erişebilirler. Platform ayrıca kredi kartları, banka havaleleri ve e-cüzdanlar dahil olmak üzere çeşitli ödeme seçenekleri sunarak kullanıcıların para yatırmasını ve çekmesini kolaylaştırıyor. Yakabet, Twitter ve Telegram dahil olmak üzere sosyal medya platformlarında güçlü bir varlığa sahiptir. Platform, kullanıcıları en son haberler, promosyonlar ve etkinlikler hakkında bilgilendirmek için bu kanalları kullanıyor. Yakabet Twitter hesabı @yakabet'te binlerce takipçi bulunmakta ve platformun özellikleri ve hizmetleri hakkında düzenli olarak güncellemeler yayınlanmaktadır. Benzer şekilde Yakabet Telegram kanalı @yakabetofficial da kullanıcılara platformla ilgili gerçek zamanlı güncellemeler ve haberler sunuyor. Kullanıcılar Yakabet güncel site ve sosyal medya platformlarından takip ederek en güncel bilgilerden haberdar olabilir ve platformun sunduğu avantajlardan yararlanabilirler.
1K notes · View notes
worldisbet · 2 years
Text
Kirpifilmi - Devasa+ (2)
Palacebet ile daha öncesinde hiç tanıştınız mı? Eğer kendinize yüksek memnuniyete dayalı yeni bir heyecan dolu serüven arıyorsanız ilk durağınız Palacebet olmalıdır. Palacebet giriş konusunda sizlere yardımcı olabilecek olan kirpifilmi.com internet sitesini şimdi ziyaret edin, tüm bahis ve casino oyunlarını yüksek güvenirlilik ile oynamaya başlayın. Sizlere sunulacak olan farklı avantajları, özellikleri ve kampanyaları kesinlikle kaçırmayın. Her bir yaptığınız yatırıma özel bonuslarla karşınıza çıkacak olan Palacebet’e şimdi kayıt olmanın tam zamanı diyebiliriz.
Palacebet’e üye olurken üyelik sayfanızda ücretsiz bir şekilde hesap oluşturabiliyorsunuz. Diğer bahis firmaları gibi tüm özel bilgilerinizi sizlerden talep etmeyen Palacebet’e üye olmak için adınız, soyadınız, mail adresiniz ve cep telefon numaranızı kullanmanız yeterlidir. Üyelik adımlarını tamamladıktan sonra güvenilir bir şekilde oyunlarınızı oynamaya başlayabilir ve kazançlarınızı anında yükselterek yine güvenilir bir şekilde tüm ödemeleri banka hesabınıza direkt olarak çekebilirsiniz. Her an her saniye sizlere yardımcı olan teknik destek ekibiyle merak ettiğiniz her bir konuyu Palacebet müşteri hizmetlerine iletebilirsiniz. Palacebet giriş adresine ulaşmak için şimdi hemen kirpifilmi.com internet sitesini ziyaret edin.
1K notes · View notes
murat-o41 · 2 days
Text
Yarağımı Kocası Kaldırıyor Hatice İndiriyor!
Merhaba, ben Bülent. 32 yaşında, esmer, iri yapılı bir beyim. Gültepe'de oturuyorum. Birahaneden arkadaşım Hamza ile zaman zaman sohbet ederdik. Karısı Hatice'nin kendisine kötü davrandığını ve pek seks hayatları olmadığını anlatırdı hep. Bir gün yine Hamza ile konuşurken, karısını bir başkasıyla izlemek istediğini söyledi. Karısının kapalı giyinen, çok tutucu biri olduğunu ve ara sıra fantazi olarak başka erkekleri hayal ettiğini, ama asla bu tür olayları gerçekten yapmaya sıcak bakmadığını, eğer bu olanlardan haberi olursa evliliğinin biteceğini söylemişti. "Sen karımı ayartabilir misin? Ayartabilirsen karımı sikmeni istiyorum Ortak!" dedi. Ben pek inandırıcı bulmamıştım, baya bir süre konuştuk. "Karının resmi varsa göstersene bir!" dedim. "Yanımda yok şu anda, ama yarın getireyim!" dedi...
Ertesi gün karısının resmiyle birlikte geldi. Hatta küçük bir kayıt cihazına karısının sevişirken sesini de kaydetmişti. Bana dinletti. Karısı, "Sikin beni! Erkeklerim!" diye inliyordu. Bana bunların sadece bir fantazi olduğunu, kendisinin çok istemesine rağmen karısının bunları gercekten yapamıyacağını, yapmıyacağını anlattı. Ben de, Telefon numarasını vermesini ve karısını benim tesadüfmüş gibi arayıp, görüşeceğimi söylediğimde, "Çok zor Ortağım, ama peki vereyim." dedi, verdi. Kendisinin işte olduğunu bildigim bir anda karısına telefon açtım. Çok tatlı bir kadın sesi, "Efendim?" dediğinde çok heyecanlanmıştım. Bu yaptığım şey benim normalde asla yapmadığım bir şeydi. Ama yapacaktım, Hatice'nin öyle tatlı bir sesi vardı ki, bir anda sanki (Sik beni Bülent!) dediğini düşündüm. Sikim dimdik olmuştu bile. Ben, "Pardon sanırım yanlış aradım, bir arkadaşımı arıyordum!" dediğimde, yine o tatlı sesiyle, "İyi günler." deyip telefonu kapattı.
Bekledim biraz. Birdaha arayıp ta, acaba konuya nerden girebilirim diye düşünüyordum. Sonunda karar verdim ve tekrar aradım, "Kusura bakmayın rahatsız ediyorum, ama sesiniz öyle hoş ve tatlı ki, sizi aramadan duramadım!" dedim. Hatice, "Beyfendi ben sizi tanımıyorum!" dedi. Ben, "Evet biliyorum, ama sesiniz öyle tatlı ki, amacım sizinle sadece sohbet etmek." dedim. Hatice, "Teşekkür ederim, ama ben evli bir kadınım!" dedi. Ben de, "Eşiniz çok şanslı bir adam olmalı!" dedim. Hatice, "Bilmem? Bunu ona sormak lazım!" dedi. Ben de, "Bence sormaya gerek yok, öyle olduğuna eminim!" dedim. (Ama, resminizi gördüm diyemedim tabii). Hatice bana sordu, "Peki siz evli misiniz?" diye. Ben de, "Bir zamanlar evli idim, ama 3 yıldır dulum!" dedim. "Neden ayrıldınız? Ben ayrılanlara hep üzülmüşümdür!" dedi. "İsterseniz bunu size daha sonra anlatırım, siz kendinizden bahseder misiniz?" dedim. "Bakın size evli bir kadın olduğumu söylemiştim ve isterseniz konuyu daha fazla uzatmıyalım, ne dersiniz!" dedi.
"Lütfen, eğer sizi rahatsız etmiyorsam, sizinle sadece sohbet etmek istiyorum. Sosyal Medya adresiniz var mı?" diye sordum. "Evet var, ama dedim ya, evli bir kadınım. Size dürüst olacam, sesiniz etkileyici, fakat sohbetin sonunun nereye gideceği belli ve ben bunu istemiyorum!" dedi. "Eşiniz çok kıskanç galiba? Ben de size dürüst olacam, sizin de sesiniz çok hoş ve bir o kadarda sexy!" dedim. Durdu durdu ve "Eşim kıskanç birisi değil, tamam size Sosyal Medya adresimi verecem, ama telefonu hemen kapatacaksınız!" dediğinde, sevinçten nerdeyse çığlık atacaktım. Neyse fazla uzatmıyayım, internetten uzunca bir süre Chat yaptık. Karısıyla her Chat yaptıktan sonra Hamza'ya SMS atıyordum, "Ortağım karını sikeceğim, az kaldı!" diyordum. O da, "Sik ortağım, karım sana feda olsun, o artık senin de karın sayılır!" diye bana SMS gönderiyordu. Chat'ta karısıyla işi öyle ilerlettik ki, "Senin amını götünü sikecem Orospu, dağıtacam seni!" diyordum. Hatice de bana, "Sik beni erkeğim, amımı götümü parçala, yarağına kurban olurum!" diyordu. Karıyı o duruma getirmiştim yani!
Artık Hatice ile reelde görüşmeye karar verdik. Kocasına soylediğimde, nerdeyse zevkten bayılacaktı pezevenk. Plan buydu: Ben evine gidecektim, Hatice kocasını işte sanacaktı, ama Hamza sonra eve gelecek ve ben karısını sikerken, bizi yakalayacaktı. Evine gittiğimde Hatice beni kapıda karşıladı, "Hoş geldin erkeğim!" diye bana sarıldı, öpüştük. Üzerinde bir kazak, altında ise bir etek, başında da eşarp vardı. Ayakta sevişmeye başladık. Hatice'yi bir an önce sikmek istiyordum, çünkü daha oyunun devamı vardı. Yatak odasına geçtik, öpüşerek soyunduk. Hatice'ye, "Yarağımı ağzına al orospu, o artık senin yeni sikicinin yarağı! Bu yarak senin amını götünü sikecek yarak!" dediğimde, "Evet aşkım, evet yarağına kurban olduğum, bu yarak benim artık! Amımı Hamza bozdu, götümü de sen bozacaksın! Ama korkuyorum, yavaş ol ne olur!" diyerek yarağımı ağzına aldı ve yalamaya başladı. Yalarken de öyle bir inliyordu ki, sanki hiç yarak görmemiş gibiydi. Öyle tatlı vücudu vardı ki, balık etli, ama çok diri ve sexy! Tüm vücudu sanki, 'Sik te nerden sikersen sik!' diyordu. 
Hatice kudurmuş gibi yarağımı kemirirken, yatakodasının kapısında bir karartı gördüğümde, kocasının evde olduğunu anlamıştım. Hatice farketmemişti, yarağımı yalamakla meşguldü. Hamza'ya karısını ne duruma getirdiğimi duyurmak ve onu iyice azdırmak için Hatice'yi konuşturuyordum, "Söyle bana, benim neyimsin?" dediğimde, Hatice, "Senin orospunum, senin kölenim!" diyordu. Ben de, "Bundan sonra anca ben izin verirsem kendi kocana siktireceksin! Tamam mı?" diyordum. "Evet aşkım tamam, sana söz bundan sonra benim sikicim sensin, sen nezaman istersen Hamza'ya ozaman verecem!" diyordu. "Ha şunu bileydin Orospu!" diyerek, Hatice'yi yan çevirip, arkadan amına kökleyerek, kanırta kanırta sikmeye başladım. 
Deminden beri kapının dışında bekleyen Hamza, daha önceden anlaştığımız gibi, birden yatakodasına girdi. Hatice paniklemiş, beni ittirmiş, ne yapacağını bilmez bir durumda, utancından kıpkırmızı olmuş yüzünü saklıyordu. Hamza'nın, "Ben yokmuşum gibi devam edin Ortağım!" demesine, Hatice çok şaşırdı, ama bir okadar da rahatladı. Hatice yatakta büzülmüş, çaresizce bundan sonra olacakları bekliyordu. Hatice'yi öpmeye başladığımda, "Yapma ne olursun! Hayır istemiyorum!" diyordu. Orospu, kocasına karşı suçsuz görünmek için, nağme yapıyordu. Bir elimle ensesininden tutarak yüzünü yastığa bastırdım, diğer elimi de amına attım. Amı su içindeydi, amının suları bardak bardak boşalmıştı, ama halen, "İstemiyorum, bırak beni!" diye debeleniyordu. Kocası bu arada yatağın ayakucuna dikilmiş, pantolonunun üzerinden sikini avuçluyordu.
Hatice'yi sırtüstü yatırıp, bacaklarını havaya diktim, yarağımı amına sokmaya başladığımda, sesi, "Yapma! İstemiyorum!" demekten kısılmış, ama nedense bacakları belime dolanmış, beni iyice kendine çekiyordu. Yaklaşık 20 dakika siktim Hatice'nin amını bu pozisyonda. Hatice'nin artık sesi kesilmiş, kolları yana düşmüştü. Ama ben halen amına pompalıyordum. Boşalacağımda yarağımı amından çıkartıp ağzına verdim. Hatice ise biryandan, "Hayır istemiyorum!" diyor, bir yandan ağzını açıyordu. Ağzına yüzüne boşalmaya başladım. Döllerimin birçoğunu da yutmuştu, yutkunmasından anlayabiliyordum. Hamza'nın ise gözleri zevkten yerinden fırlamış, siki dimdik olmuş, pantolonundan belli oluyordu.
Hamza'ya, "Gel sen de katıl bize ortağım!" dediğimde, Hamza nerdeyse sevincinden ağlayacaktı. Bir çırpıda soyunup aramıza girdiğinde, Hatice arkasının bana dönmüş yatıyordu. Hamza Hatice ile benim araya yerleşip, arkadan yarrağını Hatice'nin amına gömdü ve sikmeye başladı. Hamza karısını sikerken gidip geldikçe, her seferinde götü de yarağıma sürtüyordu. Acaba Hamza kasıtlı mı sürtünüyordu yarağıma diye düşünürken, yarağımın tekrar kalktığını farkettim. Yarağımın Hamza'nın götüne değmesinden uyarıldığına inanamıyordum. Fakat nedense kasıt olmadığını düşündüm ve kalktım, yarağımı Hatice'nin ağzına verdim. Hatice zevkin doruklarında inlerken, Hamza belkide karısını ilk defa bu kadar rahat sikmenin rahatlığı içindeydi. 
Hamza Hatice'yi amından sikerken, Hatice bana, "Seni de götümde istiyorum aşkım!" dedi. Hamza'ya, pozisyon değiştirmesini ve karısını kucağına almasını söyledim. Hamza sırtüstü uzandı ve karısı da arkası bana dönük olarak Hamza'nın yarrağına bindi. Hatice'nin götü iyice açılmıştı. Yarrağımı Hatice'nin götüne dayadım, yarrağım birkaç itmeden sonra götünün bileziğinden 'Kırt' diye geçti ve karnına kadar girdi! Hatice derin bir, "Ohhhhhhhh!" çekti. Hamza alttan Hatice'nin amını pompalıyordu devamlı. Ben de götünü şakırdatmaya başlamıştım. Hamza ile yarraklarımız birbirine sürtüyor gibiydi. Hatice, zevkten uçuyor, "Geçirin kocalarım!" diye inliyordu. Bir eliyle de belimin gitgellerini ayarlıyor, "Götümün kızlığını bozdun aşkım, geçir, vur dibine dibine!" diye inliyor. Hamza heyecandan fazla dayanamadı ve derin hırıltılarla karısının amına boşaldı. "Siz devam edin, ben sizi izlemek istiyorum!" deyip karısının altından çıktı, geldi yanımda diz çöktü. Bir eliyle karısının göğüslerini okşuyor, diğer eliyle girip çıkan yarrağımı sıvazlıyordu. 
Ben karısının götünü kanırta kanırta sikmeye devam ettikçe, Hamza iyice tahrik olmuştu ve karısına, "Ben de götünden sikebilir miyim karıcığım?" diye yalvarıyordu. Karısı da, "Sikicim izin verirse ancak sikersin!" dedi. Hamza yalvaran gözlerle bana bakıp, "He ortak?" diye sordu. Haline dayanamadım, "Gel hadi!" dedim. Karısının rahatlamış götünden yarrağımı çıkarttığımda, Hamza kolayca yarrağını karısının götüne soktu. Ben daha boşalamamıştım, bir sigara yaktım ve Hamza'nın karısını götten sikişini izlemeye başladım. Hamza'ya üzülmüştüm. Demek ki Hatice bana sunduğu götünü Hamza'ya koklatmıyordu bile. Sonunda Hamza hırıltılarla karısının götüne boşaldı ve yığıldılar yatağa. Hatice terden sırılsıklam olmuştu, kalktı, "Banyoya gidiyorum..." deyip, yanımdan geçerken yarrağımı eliyle sıvazladı ve "Geç kalmam, indirme bu Kocaoğlanı!" dedi. 
Yatakodasında Hamza ile yalnız kalmıştık. Hamza bitkindi. Yanına oturdum, "Oldu mu? Memnun musun Ortağım?" dedim. "Teşekkür ederim ortağım! Ama..." dedi. "Ne aması?" dedim. Yarrağımı tuttu ve "Çok etkilendim seninkinden... Ağzıma alsam kızarmısın?" dedi ve ben cevap dahi vermeden yarrağıma yumuldu. İnanılmaz bir beceriyle yarrağımı yalıyor ve somuruyordu. Birkaç kez oğlan sikmiştim, ama pek sevmiyordum. Hamza, "Hatice gelmeden siker misin beni?" dedi. Gözlerinde yine aynı yalvaran ifade vardı. Ben, "Olur..." der demez, önümde domaldı. Ağzında ıslattığı parmaklarını götünün ağzına sürdü ve yine eliyle yarrağımı götünün ağzına yerleştirdi, "Hadi Ortak!" dedi. Ben daha şaşkınlıktan kurtulamadan, götünü yarrağıma dayamaya başladı. Ben de azıcık itince, benim yarrak Hamza'nın götüne 'Haşırt' diye geçti. Benim hareket etmeme bile gerek kalmadan, Hamza götüyle sert git-geller yapıyor ve inliyordu. 
Doğru söylemek gerekirse, Hamza'nın götü karısınınkinden daha dardı ve beni çok etkilemişti. Dayanamdım ve sarsıntıyla boşaldım. Hamza aldığı zevki uzatmak için götünü sıkıyor ve yarrağımı bırakmıyordu. Birden kapıda karısı belirdi ve şaşkınlıkla, "Vay ibne vay!!!" dedi. Sonra yanımıza gelip, Hamza'nın suratını tekmelemeye, "Lan götveren, ben seni boşamazmıyım şimdi ha! Siktir git evimden Orospu çocuğu, senin gibi ibne koca istemiyorum!" diye bağırmaya başladı. Hamza resmen karı gibi ağlamaya başladı ve Hatice'nin ayaklarına kapandı, yalvarmaya başladı, "Affet beni karıcığım, boşama beni, dayanamadım, senin yediğin yarrağı ben de yemek istedim." diye. Hatice öfkesinden burnundan soluyordu, "Birdaha bana elini sürmeyeceksin! Bundan sonra beni sadece Bülent sikecek! Tamam mı!" dedi. Hamza boynunu büktü, "Tamam karıcığım! Sen nasıl istersen!" dedi, kabul etti.
Bunun üzerine Hatice, "İyi ozaman, hadi şimdi de Bülent'in o indirdiğin yarağını kaldır bakalım pezevenk, ben daha sikilmeye doymadım!" diyerek, Hamza'nın saçlarından asılarak, yerde dörtayak üzerinde emekleterek, sürükleye sürükleye benim yarağıma kadar getirdi. Hamza taşaklarımdan başlayarak yarrağımı yalaya yalaya kaldırdı. Hatice yine kocasının saçından asılarak, "Yeter bu kadar! Şimdi de otur, karın nasıl sikiliyor seyret!" diyerek, kocasını yarrağımdan uzaklaştırdı. Sonra bana, "Gel aşkım sik beni, doyur beni yarrağına, Gavat kocam da seyretsin!" dedi. Geçtik yatağa ve kocası seyrederken, 2 saate yakın am göt siktim Hatice'yi! 
Artık nerdeyse her akşam sikiyorum Hatice'yi! Yarağımı kocası kaldırıyor, Hatice indiriyor! Ama sanki benim yarrağı Hatice'den çok Hamza özlüyor gibi geliyor :) 
[Bülent]
31 notes · View notes
eylences-blog · 10 months
Text
Görme Engelliye Siktirdiğim Üçüncü Am! 3 (Sibel 33 Y., İstanbul)
Görme engelli Cemle sikişlerimiz düzenli devam ederken, köydeki görümcemin Üniversiteyi kazanıp bizde kalacak olmasıyla moralim bozulmuştu. Üstelik Cemin okuduğu Üniversitenin bir başka bölümünü kazanmıştı. Aslında görümcemle aramızda bir hoşnutsuzluk yoktu, hatta görümcemi severdim bile, ama benim işime taş koyacak diye, bizde kalmasına sıcak bakmamıştım. Fakat kocam görümcemin bizde kalması için ısrar edince itiraz da edemedim. Görümcem Üniversite kayıt işlemleri için geldiğinden itibaren bizde kalmaya başladı. Kocam yine sefere gidiyor, ama malesef ben Cemle sikişmeye gidemiyordum. Cemin ailesi de ziyaretine gelmişti, benim görümcem de evde olunca sikişecek yerimiz kalmadı. Yani yaklaşık 20 gün oldu Cemin yarağını yemedim. Kocam arada eve geliyor, ama neye yarar, daha da çok azdırıyor beni. Artık tek çaremiz oteldi, Cemle paramızı denkleştirip, sikişmek için otele gitmeyi düşünüyorduk...
Otel parasını denkleştirmeye çalışırken kızkardeşim beni aradı, hal hatır sorduktan sonra, "Abla yaa Cemi acaip özledim!" dedi. Görümcem yanımdaydı, rahat konuşamıyordum, kızkardeşime, "Görümcemin de sana selamı var!" deyince, kızkardeşim durumu çaktı ve "Abla müsait bir yere git te konuşalım, birşey diyeceğim!" dedi. Ben de, "Tamam sonra görüşürüz!" diyerek telefonu kapattım. Sonra yatak odama geçtim, ordan kızkardeşime telefon açtım, "Ne oldu? Ne diyeceksin?" diye sordum. Kızkardeşim de, "Baksana abla, kocam üç günlüğüne memlekete gitti, annesi hastaymış. Cemi de alıp bana gelsenize, sikişiriz! Yeni pørnø filmler de var bende!" dedi. Ben sevinçten orda orgazm olacaktım. Cemi aradım, "Çabuk gel, sikişecek yer ayarladım!" dedim. Hemen banyoya koştum, amımı götümü bir güzel temizledim, kaymak gibi yaptım, duşumu da aldım ve çıktım. Görümceme de, "Kızkardeşimin kaynanası hastaymış, kocası memlekete gitmiş, kızkardeşim de biraz rahatsızmış, beni çağırdı. Sen çocuklarla kalabilirsin değil mi?" diye sordum. Görümcem de, "Tabii kalırım yenge, ne olacak!" dedi. Hemen kendimi dışarı attım.
Cem de buluşma yerine gelmişti. Dirseğimden tuttu birlikte kardeşimin evine doğru yürümeye başladık. Cem, "Nereyi ayarladın?" diye sordu. "Kızkardeşimin evi müsaitmiş, bizi çağırdı!" dedim. Cem hemen, "Kızkardeşin de evde olacak mı?" dedi. "Evet, kızkardeşimi de sikeceksin!" dedim. Cem sevinçle, "Off yaşadık desene, 20 gündür kudurmuştum, bugün 2 tane amcık birden sikeceğim!" dedi. Eve vardığımızda kızkardeşim bizi çırılçıplak karşıladı. Cem kapıdan girer girmez, kızkardeşim yapıştı ve Cemle dudak dudağa öpüşmeye başladılar, ben de kapıyı kapattım içeri geçtim. Videoda pørnø film oynuyordu, pørnø izlemeyi sevdiğim halde bakmadım, çünkü karşımda canlı pørnø film yapılıyordu. Cem de yıldırım hızıyla soyunmuş ve kızkardeşimin kulak memesini, boynunu, ensesini yalıyordu, ordan da memelerine geldi. Ben de fazla dayanamadım ve soyunup Cemin sikine saldırdım ve emmeye başladım...
Cem kızkardeşimin göbeğini de yaladıktan sonra kasıklarına geldi ve amını da yaladı. Sonra sikini ağzımdan çıkardı ve kızkardeşimin amına soktu, sikmeye başladı. Ben de amımı ovuşturarak tekrar onları izlemeye koyuldum. Cem bana, "Hadi sen de gel, katıl bize!" deyince, amımı Cemin ağzına dayadım. Cem hemen amıma yumuldu, kızkardeşimin amını sikerken, beni de yalıyordu. Cem beni yalayarak, kızkardeşmi de sikerek orgazm ettikten sonra, kızkardeşimi domaltıp götünden sikmek istedi. Biraz uğraşıp kızkardeşimin götüne sokamayınca, kızkardeşim, "Abla şuna yardım et, yatak odasında krem var, getiriver!" dedi. Kalkıp kremi getirdim, Cemin yarağını ve kızkardeşimin götünü yağlayıp, Cemin yarağını elimle kızkardeşimin göt deliğine yerleştirdim. Cem sikini bir hamlede kızkardeşimin götüne sokunca, kızkardeşim önce, "Yavaş be hayvan, götümü parçalayacaksın!" diye bağırdı. Cem bozulmuştu, durdu. Kızkardeşim hemen, "Kusura bakma aşkım, canımı çok yaktın! Özür dilerim, hadi sikmene devam et aşkım! İstediğin gibi sik!" dedi. Cem de deli gibi pompalayarak kızkardeşimin götünü 15-20 dakika sikti ve sarsılarak götüne boşaldı...
Kızkardeşim bitmişti, kendini koltuğa zor attı ve uzandı. Fakat Cemde en ufacık bir yorgunluk belirtisi yoktu. Boşaldığı halde yarağı halen kazık gibi duruyor ve ucundan halen dölleri süzülüyor, halıya damlıyordu. Hemen Cemin yarağını ağzıma aldım ve yalamaya başladım. Cem de benim amımı yalamak isteyince 69 olduk. Kızkardeşim yattığı yerden bizi izliyordu. Bir 10-15 dakika kadar 69 yaptıktan sonra, Cem beni sırtüstü yatırıp bacaklarımın arasında yerini aldı ve amıma geçirdiği gibi pompalamaya başladı. 5 dakika geçmeden ben orgazm olmuştum, fakat Cem basmaya devam ediyordu. Busefer ben üste çıktım ve zıpladım durdum. İkimiz de yorulmuştuk. Cem kızkardeşime yaptığı gibi beni domaltıp, fakat krem falan sürmeden direk götüme soktu. Götüm Cemin yarağını yemeye alışık olduğu için rahat girdi. 10 dakika kadar da beni götten sikti. Sonra birden götümden çıkarıp amıma koydu ve amıma boşaldı. Offf ne kadar özlemişim Cemin yarağını!
Acıkmıştık. Biz dinlenirken kızkardeşim yiyecek birşeyler getirdi ve üçümüz de çırılçıplak (kahvaltı tarzı, ekmek, peynir, tereyağ, bal, reçelden oluşan) yemeğimizi yedik. Karnımızı doyurunca aklıma şeytanlık geldi, Cemin yarağını elleyerek kaldırdıktan sonra yarağına bal döktüm ve kızkardeşimle birlikte Cemin yarağına yumulduk. Sırayla ben yarağın başını yalarken, kızkardeşim de gövdesini ve taşaklarını yalıyor, sonra ben gövdesini taşaklarını, kızkardeşim başını yalıyordu. Sonra biz de amlarımıza bal döküp Ceme yalattık. Cemin aklında daha önce anlattığım filmlerden bir sahne kalmış, onu yapmak istedi. Ben sırtüstü uzanıp yatacaktım, kızkardeşim de üstüme yatacak ve Cem de sırayla bir benim amıma koyacaktı bir kızkardeşimin amına. Eee kimin öğrencisi, o kadar da olsun artık! İstediği pozisyonu aldık ve bu şekilde sırayla ikimizi de sikip orgazm etti. Cemin bir de öyle bir huyu var ki, göt sikmeden boşalmak istemiyor! Bayılıyor göt sikmeye. Kızkardeşim kaytarınca mecburen ben domaldım Cemin önüne. Cem götümü sikip boşaldıktan sonra çay ve ihtiyaç molası verdik. Epeyce dinlendikten sonra sikişe devam. Sabaha kadar sikiştik. Cemin yarağı ama göte girmekten artık kızardı. Sabah kahvaltıdan sonra Cemle son bir kez teke tek sikiştik ve kızkardeşimin evinden ayrıldık.
Evlerimize giderken yolda Cemle konuşuyorduk. Cem birden, "Görümceni bana ayarlasana!" deyince çok şaşırdım, "Çüş artık! Kızkardeşimle sana yetmiyormuyuz?" dedim. "Yetmesine yetiyorsunuz da, ama görümcen genç, yaşı da tam yaşıma uygun, o da benim sevgilim olsun!" dedi. Aslında düşündüğümde Cem haklıydı, ben de kızkardeşim de evli kadınlardık. Ceme, "Olur, ayarlarım!" dedim, ama görümcemi gözü görmeyen birisiyle sevgili olmaya nasıl ikna edeceğimi bilmiyordum. Eğer ben görümcem gibi genç ve bekar olsaydım ve Cemin böyle iyi bir sikici olduğunu bilseydim, hiç tereddüt etmeden Cemin karısı bile olurdum. Eve geldiğimde görümcem çocuklarıma iyi bakmıştı. Eve girer girmez yorgunluktan kendimi yatağa attım. Yatakta görümcemi Ceme nasıl ayarlayacağımı kara kara düşünürken uyumuşum.
Pazartesi akşama doğru görümcem Üniversiteden eve geldi. Görümcemle başladım havadan sudan konuşmaya. Daha sonra, "Senin sevgilin varmı kız?" dedim. Görümcem de, "Hayır yenge, nerdeee?" dedi. "Yani hiç olmadı mı?" dedim. "Lisedeyken kısa süreli bir ilişkim olmuştu, ama daha burada birisini bulamadım!" dedi. "Kız Cemle çıksana, gariban da sevinir!" dedim. Görümcem birden irkildi, "Cemle mi? Ama onun gözü görmüyor yenge!" dedi. "Görmüyorsa görmüyor, ne olur ki? O da senin gibi Üniversite okumuyor mu? Hem seni kimseyle aldatmaz, birtek sen onun sevgilisi olursun!" diyerek görümcemin aklına girdim. Görümcem de, "Valla doğru söylüyorsun yenge de, bilmem ki?" dedi, birdaha da konu açılmadı.
Bu konuşmanın üzerinden 3 gün geçmişti. Görümcem eve kıp kırmızı geldiğinde çok korktum, telaşla, "Kız neyin var? Birşey mi oldu sana?" dedim. Görümcem de, "Yenge sana birşey söyleyeceğim, ama kızma, tamam mı?" dedi. "Söyle kızmam, asıl bir şeyin var ve söylemezsen kızarım, her şeyini benle paylaşabilirsin!" dedim. Görümcem de başladı anlatmaya, "Cemle birlikte Üniversiteden eve gelmek için otobüse bindik. Otobüste Cem arkamda duruyordu, otobüs gitgide doldukça Cem bana yaslanmaya başladı. Sonra Cemin önü kabarıp popoma dayandı, resmen siki kalkmıştı ve götümü zorluyordu yenge. İlk başta şaşırdım ne yapacağımı bilemedim, sonra ben de zevk aldım ve kendimi Cemin önüne bastırdım..." dedi. (Ben bunları dinlerken görümcemin yanında orgazm oldum. Görümcem Cemin sikine ne kadar dayanabilirdi ki, kesin görümcem de otobüste orgazm olmuştur, ama bana söylemedi orospu!). "Eee, sonraaa?" dedim. "Eve birkaç durak kala Ceme, Az kaldı ineceğiz! dedim, Cem de eliyle sikini düzeltti, ama sikinin kalkık olduğu 100 metreden belli oluyordu, çok utandım ve eve bir durak kala Ceme söylemeden otobüsten indim yenge." dedi.
"Ne yaptın kızım ya? Ayıp etmişsin valla, birşey söylemeden otobüste kör birini bırakıp iner mi insan hiç?" dedim. "Biliyorum yenge çok ayıp ettim, ama bizi öyle siki kalkık halde birlikte görecekler diye çok utandım, ne yapayım!" dedi. "Canım, cinsellik utanılacak bir şey değil ki, ikiniz de gençsiniz, olacak tabi, hatta olmaması anormal. Bence sen Cemle sevgili olsana, baksanıza birbirinizden cinsel olarak etkilenmişsiniz bile!" dedim. "Bilmem ki yenge, aslında düşünüyorum, ama Cemin bana teklif etmesi lazım, ben edemem yaa!" dedi. "Hayır canım, bence sen teklifte bulun, hem sen ona teklif etmezsen onu beğendiğini nerden anlar? Hatta ben yarın dışarı çıkayım, sen de Cemi eve getir, bol bol konuşursunuz!" dedim. Görümcem sesini çıkarmadı, ama belli ki canı da istiyordu orospunun. Nitekim görümcem o akşam Cemi aradı ve konuşmak maksadıyla ertesi gün için eve davet etti. Akşam saat 23:00 gibiydi, görümcem yattığında Cemi aradım ve "Görümcem benim dışarı çıkacağımı sanıyor, ama ben çıkmam evde gizlenir, sizi izlerim, tamam mı?" dedim. Cemin canına minnetti.
Sabah erkenden çocukları okula göndermek için kalktım kahvaltı hazırladım. Çocuklar gitti, saat 9:00 gibi görümcem de kalktı, birlikte kahvaltı yaptık. Kahvaltıdan sonra görümcem, "Ben banyo yapacağım yenge." dedi. "Tamam, ben de birazdan dışarı çıkarım, siz Cemle başbaşa kalırsınız!" dedim. Görümcem banyoya girdi, ben de dış kapıyı açıp kapattım, hemen sessizce yatak odama girdim. Yatak odamdan balkona açılan kapımız var, oturma odasının penceresi de balkonda. 45 dakika sonra Cem geldi. Ben balkona çıktım ve izlemeye başladım. Oturma odasında geçtiler. Cem bir koltuğa oturdu, görümcem de diğer koltuğa. Kısa bir sessizlikten sonra Cem görümceme (görümcemin ismi Arzu), "Arzu bak otobüste olanlar için çok özür dilerim, istemeden oldu, elimde olmadan senden etkilendim!" dedi. Görümcem de, "Asıl ben haber vermeden otobüsten indiğim için özür dilerim, fakat ben sana başka birşey söylemek için çağırdım!" dedi. Cem de, "Hayırdır Arzu, ne söyleceksin?" dedi. Görümcem de, "Cem, benim erkek arkadaşım, sevgilim olmanı istiyorum!" dedi. Cem sanki hiç bir şeyden haberi yokmuş gibi şaşırma numarası yaptı ve "Gerçekten mi? Yani biz şimdi senle ciddi ciddi sevgili mi olacağız?" dedi. Görümcem de, "Evet gerçekten!" dedi...
Sonra yine havadan sudan konuşmaya başladılar. Yarım saaten fazla geçmişti, halen iki arkadaş gibi konuşuyorlardı ve benim ayaklarım uyuşmaya başlamıştı. Sonunda Cem görümceme, "Sevgilimsin ama ben seni görmüyorum, gel yanıma otur!" dedi. Görümcem Cemin yanına oturunca, Cem eliyle görümcemi keşfetmeye başladı. İlk önce görümcemin elinden tuttu, sonra elini yüzüne götürdü, yüzünü tanımak istiyordu. Ordan da elini memelerine götürdü. Görümcem önce Cemin elini tutup engellemek istedi, ama sonra vazgeçti ve Cem onun her iki memelerini de okşadı, yoğrudu. Görümcemi ateş basmış, ter içinde kalmıştı. Sonunda görümcem de elini Cemin sikinin üstünde gezdirmeye başladı. Cem görümcemin göbeğini de tanıdıktan sonra, elini bacaklarının arasına koyarak dudağına yapıştı. 15 dakika falan öpüştüler. Cem görümcemin üstünü çıkarmak istedi. Görümcem de bluzünü çıkardı, sütyenle kalmıştı. Cem sütyeni de çıkarmak isteyince, görümcem sütyenini de çıkardı...
Sonra görümcem Cemin elinden tututarak kendini halının üstüne bıraktı. Cem de görümcemin üstüne çıktı, bacaklarının arasına girdi ve memelerini yalamaya emmeye başladı. Görümcem kısık kısık inliyordu. Cem görümcemin pantolonunu da çıkartıp külotla bırakınca, ben sikilmeden ikinci orgazmımı oldum. Cem görümcemin amını önce külotun üzerinden elledi, okşadı biraz. Daha sonra görümcemin külotunu da çıkarıp amına yumuldu ve görümcemin amını yalamaya, emmeye başladı. Görümcem kendinden geçmiş birşekilde, "Ahh, ohh, ne güzel yalıyorsun aşkım!" diye çırpınıyordu. Cem daha soyunmamıştı, hemen bir çırpıda soyundu. Külotunu da çıkarıp kocaman yarağını serbest bırakınca, hayretten görümcemin gözleri kocaman açıldı. Cem birdaha görümcemin amına yumulup yalamaya devam edince, ben dayanamadım, (balkona çıkarken zil sesini sessize aldığım) cep telefonumun titreşimini açıp amıma soktum...
Cem 20 dakikaya yakın görümcemin amını götünü yaladı durdu, sonra yarağını görümcemin amına dayadı. Görümcem, "Cem yapma, ben bakireyim!" diyerek Cemin yarağını kökünden tuttu ve amına sokmasına engel oldu. Cem de, "Bir şey yapmam, sadece amına sürteyim biraz!" deyince görümcem elini çekti. Cem sürtmeye başladı. Görümcem kendinden geçmiş bir şekilde inlerken, Cem birden yüklendi ve görümcemin amına geçirdi. Görümcen birden sıçrayıp, "Ahhh! Ne yaptın Oruspu çocuğu, sana ben bakireyim dedim!" diye bağırdı. Cem yarağını tam sokmamıştı, Oruspu çocuğu lafını duyunca kalanı da soktu. Görümcem biryandan Ceme, "Piç kurusu, Orospu Çocuğu, kızlığımı bozdun!" diye küfürler ediyor, bir yandan da Cemin altından kurtulmak için debeleniyordu. Ama Cem bu, dinler mi azgın köpek? O hayvansal gücüyle beni ve kızkardeşimi siktiği gibi, görümcemin amında git gellere başladı...
Cem yarım saate yakın görümcemin amını siktikten sonra, görümcem, "Yeter artık, öldüm geberdim, kalk üstümden!" diye Cemi yumruklamaya başladı. Cem de, "Tamam az sabret, birazdan kalkarım!" diyerek sikmeye devam ediyordu. Görümcem, "Cem ne olursun kalk artık, amım çok acıyor!" diye yalvarınca, Cem kalktı. Yarağı kan olmuştu. Görümcem de kalktı ve "Halı hep kan olmuş, yengem kesin anlayacak valla! Hani birşey yapmayacaktın, hani sadece sürtecektin! Mahvettin beni yaa!" diye ağlamaya başladı. Cem de, "Yapma aşkım, illa ki günün birinde seni birisi sikecekti, o da ben oldum. Hem ben seni çok seviyorum!" diyerek görümcemin dudağına yumuldu ve 15-20 dakika kadar öpüştüler. Görümcemin zırıltısı kesilmişti, o da Cemi deli gibi öpüyordu. Cem görümcemin kulak memesini, boynunu, memelerini göbeğine kadar yaladı. Görümcem zevkten kendini iyice salıp bıraktığında, Cem görümcemi yüzüstü çevirip götünü yalamaya başladı. Götünün yalanması görümcemi zevkten iyice uçurmuştu...
Cem yarağını görümcemin götüne dayayınca, görümcem birden irkildi ve "Ne yapıyorsun be manyak, götümü mü sikeceksin?" diye bağırdı. Cem cevap vermeden sokmaya uğraşırken görümcem, "Hayır yapma Cem, götten vermem, amımı mahvettin zaten!" diye bağırıp Cemin altından kurtulmaya çalıştı. Cem de görümcemin götüne sokamayınca tekrar amına soktu ve görümcemi bağırta bağırta bir 15 dakika daha amdan sikti. Boşalacağı zaman amından çıkarttı ve sırtına boşaldı. Görümcem, "Bu günlük yeter bu kadar! Hadi kalk, önce bir banyo yapıp temizlenelim, sonra ben Halıdaki kanı temizleyim de yengem gelince anlamasın!" dedi ve Cemin elinden tutarak banyoya gittiler. Onlar banyoda yıkanırlarken ben de sessizce evi terk ettim.
Daha sonra Cem bana anlattı, o gün birlikte banyo yaparlarken, Cem bir punduna denk getirip görümcemin götünü de sikmiş! (Zaten sikmeseydi şaşardım!). Şu anda Cemle görümcem sevgili oldular, birbirlerini çok seviyorlar. Ama azgın Cem, (her nekadar eskisi kadar sık olmasa da) fırsat buldukça kızkardeşimle beni de sikmeye devam ediyor. Saf görümcem Arzu da Cemin birtek kendisini siktiğini sanıyor :)
[Sibel]
97 notes · View notes
sensedim1938 · 6 months
Text
PAKİSTANLI MÜSLÜMAN BİR BİLİM ADAMININ İLGİNÇ ARAŞTIRMASI..
Dünyada yalnızca 14 milyon Yahudi var;
~Amerika'da 7 milyon,
~Asya'da 5 milyon,
~Avrupa'da 2 milyon,
~Afrika'da 100 bin
Adet Musevi yaşıyor..
Soru: Pekiyi de kaç adet Müslüman İnsan var?
Cevap: 1,4 milyar Müslüman;
~1 milyar Asya,
~400 milyon Afrika,
~44 milyon Avrupa,
~6 milyon Amerika
Kıt'asında Yaşıyor.
👉Yâni Dünyada 1 Musevi’ye Karşın 100 Müslüman Var...
İyi ama Yahudiler Müslümanlardan niçin 100 kat daha güçlü ve daha zengin ve daha eğitimli ve daha mucitler?
Tarafsız ve Bilimsel Yollarla tespit edilmiş nedenlerini öğrenmek istiyorsanız lütfen okumayı sürdürün.
👉Tüm zamanların en etkin bilim adamı Albert EİNSTEİN bir Yahudiydi.
👉Psikanalizin babası Sigmund FREUD bir Yahudiydi.
👉Karl MARKS Yahudiydi.
Tüm İnsanlığa zenginlik ve sağlık katmış Yahudilere bakalım;
👉Benjamin Rubin insanlığa aşı iğnesini armağan etti.
👉Jonas Salk ilk çocuk felci aşısını geliştirdi.
👉Gertrude Elion lösemiye karşı ilaç buldu.
👉Baruch Blumberg Hepatit-B aşısını geliştirdi.
👉Paul Ehrlich frengiye karşı tedaviyi buldu.
👉Elie Metchnikoff bulaşıcı hastalıklarla ilgili buluşuyla Nobel ödülü kazandı.
👉Gregory Pincus ilk doğum kontrol hapını geliştirdi.
👉Bernard Katz nöromasküler iletişim kaslarla sinir sistemi arası iletişim alanında Nobel ödülü kazandı.
👉Andrew Schally endokrinoloji metabolik sistem rahatsızlıkları, diyabet, hipertiroid tedavilerinde kullanılan yöntemi geliştirdi.
👉Aaaron Beck Cognitive Terapi’yi akli bozuklukları, depresyon ve fobi tedavilerinde kullanılan psikoterapi yöntemini geliştirdi.
👉Gerald Wald insan gözü hakkındaki bilgilerimizi geliştirerek Nobel ödülü kazandı.
👉Stanley Cohen embriyoloji embriyon ve gelişimi çalışmaları dalında Nobel aldı.
👉Willem Kolff böbrek diyaliz makinesini yaptı.
👉Peter Schultz optik lif kabloyu, Charles Adler trafik ışıklarını,
👉Benno Strauss paslanmaz çeliği,
👉Isador Kisse sesli filmleri,
👉Emile Berliner telefon mikrofonunu,
👉Charles Ginsburg ilk bantlı video kayıt makinesini geliştirdi.
👉Stanley Mezor ilk mikro işlem çipini icat etti.
👉Leo Szilard ilk nükleer zincirleme reaktörünü geliştirdi.
Peki, ama;
~Son 100 Yıl içinde Yahudiler sadece Bilimsel alanda 104 Nobel Ödülü kazanırken,
~1.4 milyar Müslüman neden yalnızca 3 Nobel kazandı
Yahudiler niçin bu kadar yaratıcı ve neden bu kadar güçlüler? Yahudi inancına bağlı ve küresel çapta büyüyüp tanınmış şu yatırımcılara ve işadamlarına ve markalarına bakalım;
* Ralph Lauren (Polo),
* Levi Strauss (Levi's Jeans),
* Howard Schultz (Starbuck's),
* Sergei Brin (Google),
* Michael Dell (Dell Bilgisayarları),
* Larry Ellison (Oracle),
* Donna Karan (DKNY),
* Irv Robbins (Baskins & Robbins),
* Bill Rosenberg (Dunkin Doughnuts)
* Richard Levin (Yale Üniversitesi'nin kurucu başkanı).
Yahudi inancına bağlı ve küresel çapta büyüyüp tanınmış şu sanatçılara bakalım:
* Michael Douglas,
* Dustin Hoffman,
* Harrison Ford,
* Woody Allen,
* Tony Curtis,
* Charles Bronson,
* Sandra Bullock,
* Billy Crystal,
* Paul Newman,
* Peter Sellers,
* George Burns,
* Goldie Hawn,
* Cary Grant,
* William Shatner,
* Jerry Lewis,* Peter Falk...
Yönetmenler ve Yapımcılar arasındaki Yahudiler:
* Steven Spielberg,
* Mel Brooks,
* Oliver Stone,
* Aaaron Spelling (Beverly Hills 90210),
* Neil Simon (The Odd Couple),
* Andrew Vaina (Rambo 1 /2 / 3),
* Michael Mann (Starzky and Hutch),
* Milos Forman (One Flew Over The Cuckoo's Nest, Amadeus),
* Douglas Fairbanks (TheThief of Baghdat),
* Ivan Reitman (Ghostbusters) ,
* Kohen Kardeşler,
* William Wyler.
* William James Sidis
Sorun kendinize;
250’lik IQ derecesiyle Dünyaya gelmiş en parlak insan hangi dine mensuptur?
Sorun kendinize;
Neden Yahudiler bu kadar güçlüdür?
Cevabı şudur;
Her çocuğa ve her gence kaliteli eğitim verirler...
Bu eğitim türü sorgulayıcı (teslimiyetçi değil), araştırıcı (ezberci değil) ve yaratıcıdır (bilgi üretmek/bulmak içindir)
21 notes · View notes
yazan-kalem-siyah06 · 21 days
Text
Tumblr media
1963 yılının bir sonbahar günü… Varan Turizm'in o zaman Ankara'da bulunan Küçük Tiyatro’nun hemen bitişiğindeki terminalinden İstanbul otobüsü hareket etmek üzere. Terminalde bir hareketlilik var.
14-15 yaşlarında, Çocuğunun elinden tutmuş bir baba, otobüse yaklaşarak kaptan şoföre:"Oğlum Galatasaray Lisesi’ne gidiyor, yatılı okuyacak. Onu yalnız gönderiyorum, İstanbul’da güvenilir bir taksiye bindirip okuluna yollar mısın?” diyip ekliyor: “Valizini de unutmasın."
Kaptanın cevabı "Elbette siz hiç merak etmeyin," oluyor. Endişeli baba, nemli gözlerle, hareket eden otobüsün arkasından el sallıyor.
İki gün sonra baba, telaşlı bakışlar ve heyecanlı adımlarla terminale geliyor. "Oğlumu Taksim'den Galatasaray Lisesi'ne götüren şahsın kim olduğunu öğrenmek istiyorum," diyor.
İstanbul terminalimizi arayıp soruyoruz; fakat ilginçtir ki arkadaşlarımız bize bu şahsın kim olduğunu söylemek istemiyorlar.
Babanın telefon numarasını alıp ona sonucu bildireceğimizi söylediğimizde ise daha fazla dayanamayan baba gözyaşları içinde anlatmaya başlıyor.
"Yahu kardeşim, o kişi kimse, oğlumla beraber idareye gitmiş. Kayıt işlemlerini tek tek tamamlatmış. Bavulunu taşımış, teslim edilen eşyaları almış. Sonra yatakhanede onun çarşafını sermiş, nevresimini takmış, dolabını yerleştirmiş." Baba hıçkırarak anlatmaya devam ediyor.
"Ben ya da annesi gitseydik biz de aynısını yapardık," diyor. Derin bir “oh” çekiyoruz. Oysa ki hiç de alışık olmadığımız bir şikâyet dinleyeceğiz korkusunu yaşıyorduk…
Bu kez daha ısrarlı bir biçimde çocuğu okula götüren şahsın kim olduğunu öğrenmeye çalışıyoruz. Epey uğraştan sonra da hayretle öğreniyoruz kim olduğunu.
Çocuğu Galatasaray Lisesi'ne götüren şahıs Nevzat Hüseyin Pekuysal… Şirketin sahibi.
Yıllar sonra kendisine "Nevzat Bey, bu olayı anımsıyor musunuz?" diye sorduğumuzda, gözleri doluyor ve insanın içine işleyen bakışlarını üzerimizde gezdiriyor.
"O baba bana dünyadaki en değerli şeyini, oğlunu emanet etmiş. Ben bu emaneti başkasına nasıl emanet edebilirdim ki?" diyor.🤲💖💖
3 notes · View notes
umudsuzumud-official · 4 months
Text
Tumblr media
PAKİSTANLI MÜSLÜMAN BİR BİLİM ADAMININ İLGİNÇ ARAŞTIRMASI..
Dünyada yalnızca 14 milyon Yahudi var;
~Amerika'da 7 milyon,
~Asya'da 5 milyon,
~Avrupa'da 2 milyon,
~Afrika'da 100 bin
Adet Musevi yaşıyor..
Soru: Pekiyi de kaç adet Müslüman İnsan var?
Cevap: 1,4 milyar Müslüman;
~1 milyar Asya,
~400 milyon Afrika,
~44 milyon Avrupa,
~6 milyon Amerika
Kıt'asında Yaşıyor.
👉Yâni Dünyada 1 Musevi’ye Karşın 100 Müslüman Var...
İyi ama Yahudiler Müslümanlardan niçin 100 kat daha güçlü ve daha zengin ve daha eğitimli ve daha mucitler?
Tarafsız ve Bilimsel Yollarla tespit edilmiş nedenlerini öğrenmek istiyorsanız lütfen okumayı sürdürün.
👉Tüm zamanların en etkin bilim adamı Albert EİNSTEİN bir Yahudiydi.
👉Psikanalizin babası Sigmund FREUD bir Yahudiydi.
👉Karl MARKS Yahudiydi.
Tüm İnsanlığa zenginlik ve sağlık katmış Yahudilere bakalım;
👉Benjamin Rubin insanlığa aşı iğnesini armağan etti.
👉Jonas Salk ilk çocuk felci aşısını geliştirdi.
👉Gertrude Elion lösemiye karşı ilaç buldu.
👉Baruch Blumberg Hepatit-B aşısını geliştirdi.
👉Paul Ehrlich frengiye karşı tedaviyi buldu.
👉Elie Metchnikoff bulaşıcı hastalıklarla ilgili buluşuyla Nobel ödülü kazandı.
👉Gregory Pincus ilk doğum kontrol hapını geliştirdi.
👉Bernard Katz nöromasküler iletişim kaslarla sinir sistemi arası iletişim alanında Nobel ödülü kazandı.
👉Andrew Schally endokrinoloji metabolik sistem rahatsızlıkları, diyabet, hipertiroid tedavilerinde kullanılan yöntemi geliştirdi.
👉Aaaron Beck Cognitive Terapi’yi akli bozuklukları, depresyon ve fobi tedavilerinde kullanılan psikoterapi yöntemini geliştirdi.
👉Gerald Wald insan gözü hakkındaki bilgilerimizi geliştirerek Nobel ödülü kazandı.
👉Stanley Cohen embriyoloji embriyon ve gelişimi çalışmaları dalında Nobel aldı.
👉Willem Kolff böbrek diyaliz makinesini yaptı.
👉Peter Schultz optik lif kabloyu, Charles Adler trafik ışıklarını,
👉Benno Strauss paslanmaz çeliği,
👉Isador Kisse sesli filmleri,
👉Emile Berliner telefon mikrofonunu,
👉Charles Ginsburg ilk bantlı video kayıt makinesini geliştirdi.
👉Stanley Mezor ilk mikro işlem çipini icat etti.
👉Leo Szilard ilk nükleer zincirleme reaktörünü geliştirdi.
Peki, ama;
~Son 100 Yıl içinde Yahudiler sadece Bilimsel alanda 104 Nobel Ödülü kazanırken,
~1.4 milyar Müslüman neden yalnızca 3 Nobel kazandı
Yahudiler niçin bu kadar yaratıcı ve neden bu kadar güçlüler? Yahudi inancına bağlı ve küresel çapta büyüyüp tanınmış şu yatırımcılara ve işadamlarına ve markalarına bakalım;
* Ralph Lauren (Polo),
* Levi Strauss (Levi's Jeans),
* Howard Schultz (Starbuck's),
* Sergei Brin (Google),
* Michael Dell (Dell Bilgisayarları),
* Larry Ellison (Oracle),
* Donna Karan (DKNY),
* Irv Robbins (Baskins & Robbins),
* Bill Rosenberg (Dunkin Doughnuts)
* Richard Levin (Yale Üniversitesi'nin kurucu başkanı).
Yahudi inancına bağlı ve küresel çapta büyüyüp tanınmış şu sanatçılara bakalım:
* Michael Douglas,
* Dustin Hoffman,
* Harrison Ford,
* Woody Allen,
* Tony Curtis,
* Charles Bronson,
* Sandra Bullock,
* Billy Crystal,
* Paul Newman,
* Peter Sellers,
* George Burns,
* Goldie Hawn,
* Cary Grant,
* William Shatner,
* Jerry Lewis,* Peter Falk...
Yönetmenler ve Yapımcılar arasındaki Yahudiler:
* Steven Spielberg,
* Mel Brooks,
* Oliver Stone,
* Aaaron Spelling (Beverly Hills 90210),
* Neil Simon (The Odd Couple),
* Andrew Vaina (Rambo 1 /2 / 3),
* Michael Mann (Starzky and Hutch),
* Milos Forman (One Flew Over The Cuckoo's Nest, Amadeus),
* Douglas Fairbanks (TheThief of Baghdat),
* Ivan Reitman (Ghostbusters) ,
* Kohen Kardeşler,
* William Wyler.
* William James Sidis
Sorun kendinize;
250’lik IQ derecesiyle Dünyaya gelmiş en parlak insan hangi dine mensuptur?
Sorun kendinize;
Neden Yahudiler bu kadar güçlüdür?
Cevabı şudur;
Her çocuğa ve her gence kaliteli eğitim verirler...
Bu eğitim türü sorgulayıcı (teslimiyetçi değil), araştırıcı (ezberci değil) ve yaratıcıdır (bilgi üretmek/bulmak içindir)
Araştırmayı yapan:
Dr. Faruk SALEEM
İslamabat ~ PAKİSTAN
2 notes · View notes
white-001 · 1 year
Text
AFAD gönüllüsü olmak için ;
e-devlete girip AFAD gönüllü başvurusu yapabilirsiniz.
Bulunduğunuz ili seçip mail adresinizi telefon numaranızı güncelleyin.
Kayıt olduktan bir süre sonra cep telefonunuza gelecek olan mesajdaki linkten sisteme bir kez olsun giriş yapıp şifre belirleyin.
Artık gönüllü portalında bir profiliniz oluştu demektir bu.
Sonrasında sırasıyla eğitim videolarını ve testleri çözeceğiniz videolar yüklenmeye başlayacak.
Eğitimi istediğiniz saatte başlatıp durdurup devam edebilirsiniz.
Süre sıkıntısı olmadığını unutmayın. Siz nasıl isterseniz o süreçte eğitim alırsınız.
Liderlik psikososyal destek temel arama kurtarma vb konularda eğitimlerin olduğu videoları izleyip testleri çözdüğünüzde bir sınavla eğtimizini tamamlamış olursunuz.
Tüm bunları yaparken her soru için her video için puan topladığınızı da unutmayın.
Toplanan puanlarınızı harcayabileceğiniz ve afadın ücretsiz kargosu ile size göndereceği bir sürü malzemeye sahip olacaksınız.
Eğitimi tamamladıktan sonra bilgileriniz kayıt olduğunuz il AFADa düşecek. Sizinle iletişime geçilip yüz yüze eğitime davet edileceksiniz. Devam edip etmemek sizin seçiminiz. Devam ederseniz eğer enkaza nasıl girileceği kurtarma teknikleri ipler düğümler vb konularda eğitimler verilecektir.
Bu eğitim tamamlandığında yapılacak bir sözlü ve yazılı sınavla test edileceksiniz. Bilgileriniz AFAD başkanlığa gönderilecek. Ve artık gönüllü kartınız bi kaç gün içinde elinizde olacak demek bu.
Bundan sonra herhangi bir afette afet gönüllüsü olarak çalışabilirsiniz. Kartınız sayesinde enkaz alanına girmeniz bilgi sahibi ve eğitimli olduğunuz için engellenmeyecektir. Normalde enkaza çıkmanız çevresinde bulunmanız bile yasakken bu eğitiminiz ile sizin için çalıştığınız kuruma yazılan resmi yazı ile de görevlendirmeniz önüne hiç bir işveren de engel olamayacağı için rahat olabilirsiniz.
Bulunduğunuz il AFAD size diğer seviye gönüllülüklerden bahsedip eğitim alıp almak istemediğinizi soracak. Yeteneklerinizin daha kıymetli olduğu, belki mesleki becerileriniz ile bağlı daha profesyonel eğitimler sizi bekliyor olacak. Bir sporcu, dağcı, beden öğretmeni, psikolog ya da sosyolog, doktor, hemşire veya teknik personel oluşunuz eğitiminizin bu kısmını şekillendirecek. Ve siz tüm eğitimleri tamamladığınızda AFAD ile her yere (yurtdışı dahil) izinleriniz alınarak gidebilirsiniz.
Umarım bi kaç gönüllü kazanırız.
13 notes · View notes
nedenacabaki · 3 months
Text
ONAYTURK - MEGA+ (2)
Tumblr media
OnayTürk: Esnek Sanal Numara Hizmeti
OnayTürk, çevrimiçi platformlara kayıt olurken veya işlem yaparken telefon numara onay gereksinimini karşılamak için ideal bir çözüm sunar. İster numara onayı, yurtdışı numara alma, tek kullanımlık numara, isterse Whatsapp numara alma gibi ihtiyaçlarınız olsun, OnayTürk, güvenilir ve esnek sanal numara hizmetiyle size yardımcı olur.
Numara Onayı Kolaylığı
OnayTürk, kullanıcıların çeşitli platformlarda telefon numarası onayını hızlı ve güvenilir bir şekilde gerçekleştirmesini sağlar. Basit arayüzü sayesinde, işlem adımlarını kolayca takip edebilir ve istediğiniz platformlarda hesap açabilirsiniz. OnayTürk'ün güvenilir hizmetiyle, kişisel bilgilerinizin korunduğundan emin olabilirsiniz.
Yurtdışı Numara Alma
Yurtdışında bulunuyorsanız veya yurtdışı numaralarla işlem yapmanız gerekiyorsa, OnayTürk size çözüm sunar. Kolayca yurtdışı numara alma seçeneği ile ihtiyaçlarınıza uygun şekilde kullanabilirsiniz. Bu sayede, uluslararası platformlarda da aktif olarak işlem yapabilirsiniz.
Tek Kullanımlık Numara
Bazı durumlarda, geçici veya tek kullanımlık numara almak daha güvenli olabilir. OnayTürk, tek kullanımlık numara hizmetiyle bu ihtiyacınıza cevap verir. İşlem sonrasında numara otomatik olarak silinir, böylece gizliliğiniz korunmuş olur.
Whatsapp Numara Alma
Whatsapp gibi popüler platformlarda hesap açmak için telefon numarası gereklidir. Ancak, kişisel numaranızı gizlemek istiyorsanız veya farklı bir numara kullanmak istiyorsanız, OnayTürk size Whatsapp numara alma hizmeti sunar. Bu sayede, Whatsapp hesabınızı güvenle oluşturabilir ve iletişime geçebilirsiniz.
Ücretsiz Sanal Numara Alma
OnayTürk, kullanıcılarına ücretsiz sanal numara alma imkanı sunar. Ücretli seçeneklerin yanı sıra, belirli bir süre için ücretsiz olarak sanal numara alabilir ve ihtiyaçlarınıza göre kullanabilirsiniz. Bu, çevrimiçi işlemleri kolaylaştırırken bütçenizi de korumanıza yardımcı olur.
OnayTürk, güvenilir, esnek ve kullanıcı dostu sanal numara hizmetiyle çevrimiçi deneyiminizi geliştirir. Numara onayından yurtdışı numara alma ve Whatsapp numarası alma gibi çeşitli ihtiyaçlara kadar, OnayTürk sizin yanınızda. Güvenli ve kolay işlemler için OnayTürk'ü tercih ederek çevrimiçi deneyiminizi daha keyifli hale getirebilirsiniz.
822 notes · View notes
akinci · 2 years
Text
YAŞANMIŞ BİR KURBAN BAYRAMI HİKAYESİ..!
“Gölcük depremi öncesiydi. O zamanlar İlköğretim 5 ci sınıfa gidiyordum. Kimseye muhtaç değildik. İnşaat kalfası olan babam inşaatını yaptıkları bir kooperatife girmişti.
“Altı, yedi aya kalmaz, evimize taşınırız” diye hayaller kuruyorduk.
Derken, 17 Ağustos’ta korkunç bir sallantıyla uyandık. Çok şükür ne bizde ne de yakın çevremizde kötü bir şey yoktu.
Binamızdaki hiç kimseye zarar gelmemişti, ama yaralarımız derinleştikçe farklı yaralandığımızın farkına varmaya başladık.
Depremle birlikte inşaatlar durmuş, babam işsiz kalmıştı.
Biz ne kadar kısmaya çalışsak da olmuyor, babamın arada bir bulduğu tadilat işlerinden kazandığı para evi geçindirmeye yetmiyordu.
Kış boyunca babama hiç iş çıkmadı. Ümitlenerek gidiyor, üzülerek geri dönüyordu.
Ramazan bayramına bir kaç gün kalmıştı. Babam, eve sevinçle geldi. Bir iş bulmuştu. Üstelik sigortalı. “Evraklarını tamamla gel” demişler. Sevinçle haber verip uçar gibi çıktı. “Bugün yetiştirmeliyim” diyordu.
Bir kaç saat geçmişti ki, karşı komşumuz telaşla içeri girdi. Yüzünde ürkütücü bir ifade vardı.
“–Korkmayın, ama babanız küçük bir kaza geçirmiş” dedi.
Hastaneye gittiğimizde babamın yüzü sapsarıydı. Kol ve bacağı alçıya alınmıştı. Kırmızı ışıkta süratle gelen bir araç çarpmıştı. Biz sağ oluşuna dua ederken babam, gözlerinden akan yaştan utanıyor gizlemeye çalışarak:
“–Neden ölmedim, yükünüzü arttırdım” diyordu.
Bir müddet sonra babam eve çıktı. Sobamız yanmıyordu, evimiz soğuktu. Bir kaç komşu belediyeye telefon ederek bize kömür istemişler. “Yok” denilmiş. Önceden kayıt olmak gerekirmiş.
Böylece ‘Şekersiz’ Ramazan bayramımız da gelip geçti. Tüm zorluklara rağmen hava biraz daha ısınmış, babamın kolundaki alçı alınmıştı, ama bacağı hala alçıdaydı.
Ardından kurban bayramı geldi. İçimden;
"12 daire var bizim apartmanda, bir çoğu da kurban kesecek. Nasılsa bize de verirler; Annem sevdiğim et yemeklerinden pişirir” diyordum. Ben pencereden seyrederken, karşıdaki boş arsada, kurbanlar kesildi, yüzüldü, leğenler dolusu etler evlere taşındı. Her kapı açılışında, evlerde kavrulan etlerin
mis kokuları evimizin içine kadar yayıldı. Ama ne hazindir ki, bir tek et getiren bile olmadı.
Komşu evinden seslendiler. Babaannem köyden telefon açmış. Konuşurken, sesim
ona iyi gitmemiş. Israr ve telaşla sordu:
‘Baban mı kötüleşti?’ diye.
“Yok” dedim yavaşca. “Komşular bize kurban eti vermediler.”
Yaz aylarında babaanneme giderdik.
Adına ‘Güccük’ dediği bir kara ineği, beş
altı da tavuğu vardı. ‘Güccük - müccük ama sütü iyi” derdi. Sağarken ona türküler söylerdi.
Bayramın üçüncü günü sabah erkenden kapı çalındı. Babaannem di gelen. Koşup karşıladık. Ağlayarak sarıldı hepimize. “Kuzularım, kuzularım” diyordu. Size çok et getirdim.
Buzdolabını tıka basa etle doldurduk.
Ablam aceleyle doğradı. Etlerin pişerken çıkardığı cızırtılardan saldığı mis gibi koku, iki gündür kabaran iştahımı daha da körüklüyordu. Ağzım sulanarak dolanıp durdum ocağın etrafında. Sofra beklemeye tahammülüm kalmamıştı. Çatalı alıp batırdım. Üfürerek ağzıma alıyordum ki, babamın babaanneme:
“–Ah anam ahh! Neden kestin güccük ineği?” diyen sözleri kulağıma çalındı.
Midemin kalkıp, başımın döndüğünü hissettim. Elimdeki çatalı bırakıp koşarak dışarı çıktım. Dedemin katığı, babaannemin umudu, türküler yakarak sağdığı Güccük, benim canım et istedi diye mi kesilmişti?
Sofra kurulduğunda kolumdan çekip ısrarla oturttular. Yine batırdım çatalı isteksiz ve utanarak. Boğazıma bir şeyler tıkanıyordu. Gözümden yaşlar boşaldı.
“Ne oldu neyin var?” diye sordular.
“–Dişimmm...! diye karşılık verdim.
Dişim çok ağrıyor.”
* * *
Yukarıda okuduklarınız, bir çocuğun belleğine hiç çıkmamak üzere kazınmış, mutsuz bir bayram anısıdır.
Kurbanda en çok hatırlanması gerekenler, evlerine hiç et girmeyen fakirlerdir. Onları da hatırlayalım ki bayram hepimizin bayramı olsun..
Netten Alıntıdır
12 notes · View notes
abolisyonistvegan · 2 years
Text
3. Vegan Yaşam Kampı Sürecinden Deneyim Aktarımları ve Kampa Yönelik Eleştiriler
Tumblr media
9-10-11 Temmuz 2022 tarihlerinde Çanakkale’de düzenlenmesi planlanan 3. Türkiye Vegan Yaşam Kampı, takip eden kişilerin bildiği üzere, kamp yapılacak yerlerin son anlarda mühürlenmesinden kaynaklanan belli sorunlar yaşanması ve kampa katılacak birçok kişinin katılmaktan bu son dakika sorunları sebebiyle vazgeçmesi sonucunda, planlanandan daha az kişiyle gerçekleştirildi. Bu son dakika aksiliklerine dair alınan tutum, kampın organize edildiği süreç boyunca kamp organizasyonuna belli eleştiriler getirilmesine yol açtı.
22 Ağustos 2022 sabahı 3. Türkiye Vegan Yaşam Kampı Sonuç Metni isimli mail, kampa giden ya da çeşitli sebeplerle gitmeyen/gidemeyen ama kampa önceden kayıt yaptırmış herkesin mail kutusuna düştü. Metni dikkatlice okuduktan sonra, kampı organize eden kişilerin, kendilerine gelen eleştirilere cevap vermek bir tarafa, sorumluluğu üzerlerinden atarcasına, kampa katılma şartlarını yerine getirmiş olan ama “jandarma-polisle karşı karşıya gelme riskini alır mısınız” dendiğinde bu riski almak istemeyen, onlarla kendi tabirleriyle “dayanışmayan” bazı kişilere belli ithamlarda bulunduklarını üzülerek gördük. Üstelik, kampa katılmayan birçok farklı görüşten kişi olmasına rağmen, yazıda bazı katılımcıların “abolisyonist veganlar” diye kategorilendirilip ayrı tutulduğuna, bu katılımcılardan, maruz bırakıldıkları bir durumu dile getirdikleri için öz eleştiri beklendiğine şaşkınlıkla şahit olduk. Bizler de bahsi geçen metindeki kampa katılmayıp kendi başına kamp yapan birkaç vegan olarak (organizasyondan gördüğümüz muamelenin takip ettiğimiz hayvan hakları kuramıyla bir ilgisi yoktur) bu süreçle ilgili yaşadığımız kişisel deneyimlerimizi paylaşma ihtiyacı duyduk. 3. Türkiye Vegan Yaşam Kampına katılan birkaç arkadaş da deneyimlerini aktarmak istediğini söyleyince, onların deneyimleriyle kendimizinkileri bir araya getirerek, ne yaşandığını bir de katılımcıların gözünden aktarmak istedik.
İrem Zeyneloğlu:
3. Vegan yaşam kampının sonuç metnini okuyunca kampa katılmaktan son anda vazgeçenlerden ve farklı bir noktada başka bir kampa katılmayı tercih edenlerden biri olarak 3. Vegan Yaşam Kampı öncesindeki süreçle ilgili kendi deneyimimi paylaşma ihtiyacı hissettim.
Vegan kampa katılmak üzere 24 Haziran itibariyle bungalov ücretini ödeyerek kesin katılacağımı kamp ekibinden ilgili kişiye bildirdim ancak sonraki süreçte WhatsApp grubuna dahil edilmedim. Bu nedenle kampla ilgili bilgileri dolaylı olarak WhatsApp grubunda bulunan arkadaşlarımdan alabildim. Kamp yerinin mühürlendiği bilgisini ise sosyal medyadan edindim. İlgili kişiye mesaj attığımda bilginin doğru olduğu ancak organizasyon ekibinin başka bir alan ayarlayacağı söylendi. Ben nasılsa bungalovda kalacağım için çadır arayışına girmemiştim. Benim durumumda olup çadırı olmayanlar için nasıl bir ayarlama düşünüldüğü konusunda ancak arkadaşlarımdan dolaylı bir bilgi edinebildim. Bana gelen bilgiye göre yeni alanda taş binalar bulunmakla birlikte odalarda kalabalık şekilde kalmak zorundaydık ve alanda yalnızca iki duş-WC olması nedeniyle odalardaki duş ve tuvaletlerin herkesin kullanımına açık olması düşünülmekteydi. Bu koşullarda kalamayacağımı kamp yetkilisine mesajla bildirdiğimde ayrıntılı bilgi verebilecek başka bir kişinin telefon numarası iletildi. Bu kişiye çok zor ulaştım ve ortak duş-wc kullanımının 08:00-22:00 saatleriyle sınırlı olacağını öğrendim. Kampa katılıp farklı fikirleri tartışmayı ve vegan dostlar edinmeyi çok istediğim için bu şartları kabul ettim. Arkadaşlarım ulaşım kısmını ayarlamışlardı. Yola çıkmadan birkaç saat önce kamp ekibi tarafından arandım ve yeni alanın da mühürlendiği, fakat organizasyon ekibinin her şeyi göze alarak kampı mutlaka düzenleyeceği, jandarmayla sorun yaşanabileceği, koşullarla ilgili garanti vermenin mümkün olmadığı söylendi. 1 Mayıs’ın resmî tatil olmadığı dönemde, 90ların ortasında 1 Mayıs’a katılmış, yıllarca tutuklu yakını olarak cezaevine gidip gelmiş, sendikalı biri olarak bu bilgiler beni korkutmadı. Ancak kampın koşullarının hayvan hakları ve veganlık üzerine odaklanıp rahatça tartışabileceğimiz bir ortama müsaade edip etmeyeceğiyle ilgili şüpheye düştüm. Yaşananların etkisiyle tartışma odağının hayvan haklarından kayması/sunumların kesintiye uğraması ihtimali olduğunu düşündüm (nitekim kamp organizatörlerinin yolladığı sonuç metnini okuyunca benzer eleştirilerin geldiğini gördüm). Kamp organizatörlerinin yaşamış oldukları güçlükleri ve hayal kırıklığını anlıyorum, tüm emeklerine rağmen sürecin tıkanması gerçekten üzücü. Ancak kampa ilk kez katılacak biri olarak benim önceliğim veganlık ve hayvan haklarını rahatça konuşabileceğimiz, hayvan hakları tartışmasının başka sorunlar tarafından gölgelenmeyeceği/kesintiye uğramayacağı bir ortamda aktivizm yapmaktı. Bu nedenle turizm sektöründe çalışan ve işinde de son derece başarılı olduğu için yola çıkmadan sadece iki saat önce benim gibilere çözüm üretmeyi başaran arkadaşım ve ona yardımcı olan diğer dostlar sayesinde aradığım ortamı bulabileceğim bir kampa katılmayı tercih ettim. 
Ayrıca kamp organizasyonuyla ilgili sorunlar başlamadan önce, henüz her şey yolunda giderken kamp organizasyon ekibinden birisi (sanırım mesleğim nedeniyle) Marx ve hayvan hakları konusunda sunum yapmak isteyip istemeyeceğimi sordu. Medium’da Vegan Abolisyon hesabından yayınladığım yazılarımda savunduğum görüşler kampı organize edenlerin fikirleriyle birebir örtüşmediği için önce biraz şaşırdım. Belki yazılarımdan haberdar değillerdir diyerek görüşlerimi tekrar özetledim. Telefondaki kişi bunun sorun olmayacağını söyledi. Bunun üzerine yalnızca Marx üzerine sunum yapmak yerine daha kapsayıcı bir sunum yapmayı tercih ettiğimi belirttim. Telefondaki kişi ekip üyelerine danışıp bana dönüş yapacağını söyledi. Birkaç gün sonra arandığımda genel bir “iktisat teorisi ve hayvan hakları” sunumu yerine Marx üzerine bir sunum aradıkları bilgisi verildi. Burada altını çizmek isterim ki beni arayan kişinin üslubu son derece kibar, net ve dürüsttü; kendisine herhangi bir eleştirim yok. Ancak ekiptekilerin neden sadece Marx’la ilgilenip diğer teorilerin ışık tuttuğu noktaları önemsiz addettiklerini hâlâ anlamış değilim. Oysa Marx’a ek olarak Keynesgil görüş, Klasik ekol, güneş lekeleri teorisi ve daha birçok iktisadi literatür bize hayvan hakları ve aktivizmiyle ilgili o kadar çok şey söylüyor ki…
Her ne kadar Vegan Yaşam Kampı’nda bir araya gelip hayvan hakları konusunda fikir alışverişi yapamadıysak da farklı ortamlarda birlikte tartışmayı, farklı yöntemlerle ilgili aklıma takılan soruları sorabilmeyi ve yeni veganlarla tanışabilmeyi hâlâ istiyorum. Bu nedenle kamp organizatörlerinin yolladığı sonuç metnindeki ayrıştırıcı/itham edici dilin talihsiz olduğunu düşünüyorum. Kampın kendisinin bir amaç haline gelmediği, hayvan hakları aktivizminin birçok aracından biri olduğu kamplarda bir araya gelebilmek dileğiyle…
Onno Paluyan:
Evet, o “etik dışı davranan hain” benim.
Üçüncüsü düzenlenmeye çalışılan Türkiye Vegan Yaşam Kampı’na gitmek yerine 15 kişinin daha “aklını çelip” Balıkesir Ören’de vegan kamp düzenlemeye önayak olan, inisiyatif alıp grubun sözcülüğünü üstlenen ve grubun vermiş olduğu kararı açık ve net bir şekilde kamp organizasyon grubuna hiçbir çarpıtma olmadan aktardığım için bu “etiket”e lâyık görülen kişiyim.
“Bütünleşik mücadele” sloganıyla yola çıkan 3. Türkiye Vegan Yaşam Kamp’ı koordinasyon ekibi dayanışma ruhuna aykırı davrandığımı(zı) dile getirirken ilk telefon görüşmemizden itibaren, ulaşım konusunda kendilerine gerekli araştırmayı ve yardımı yapabileceğimi söylediğimde de aynı fikirlere mi kapılmışlardı acaba? 12 yıldır turizm sektörünün içinde çalışan biri olarak İstanbul’dan kamp alanına ulaşımı sağlamak için işimizi görebilecek araç firmalarının detaylarını ilettiğimde, araçta TÜRSAB’ın (Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği) belirlemiş olduğu, bulunması gereken zorunlu belgelerden bahsettiğimde, araç kaptanını yatırmak için kamp etrafındaki otelleri, motelleri, pansiyonları aradığımda ve kampın gerçekleşeceği alana otobüs giremeyeceğini, o yüzden ulaşımın daha küçük araçlarla yapılması gerektiğini söylediğimde (Dada Kamp etrafında bulunan beş farklı tesisle birebir görüşüp hepsinden “buraya yazın otobüs zor girer” cevabını almışken) de “birileri” bize engel olmaya çalışıyor diye mi geçirdiler içlerinden?
Dada Kamp iptalinden sonra Küçükkuyu’da bulunan yeni kamp yeriyle ilgili çadır alanı, gölgelik, tuvalet sayısı, denize mesafe vs. gibi detayları kamp organizasyon ekibinden beklemek bizim kadar kampa katılan herkesin duymak istediği ve önemsediği detaylardı. Ancak bu soru WhatsApp grubundan yöneltildiğinde koordinasyon ekibi yoğunluğundan olsa gerek ki kaale dahi alınmadı. “İstanbul’dan yola çıkıp nereye geleceğiz biz?” sorusuna ise “Siz Çanakale’ye gelin, o zaman kamp yerini söyleyeceğiz” cevabı hangi açıklama ardına sığınılırsa sığınılsın hiçbir akla mantığa sığmayan kötü organizasyonun bir sonucu olarak karşımıza çıkmaya devam etti.
16 kişilik ekiple kendi aramızda görüşüp “madem bir vegan kamp var ve madem biz de gitmek istiyoruz; o zaman çıkalım yola” kararını verdik. Yola çıkacağımız Cuma günü ikinci kamp alanının da iptal olduğunu, yeni kamp yerinin Çanakkale Kepez Halk Plajı olacağını öğrendiğimizde kampa katılacak birçok kişinin yaşadığı çekinceyi biz de yaşamaya başladık. Nasıl ki Caddebostan Halk Plajı’na çadır kurulamıyorsa Çanakkale Kepez Halk Plajı’na da 350 kişiyle çadır kuruyor olmak sıkıntı yaratabilirdi. Sağ olsunlar ki kamp organizasyon ekibi sürecin başından beri ilk defa inisiyatif alıp bu durumun zor olabileceği ama her koşulda, tüm engellemelere rağmen kampı yapmaya kararlı oldukları açıklamasında bulundular. Yani, yine tekinsiz bir bilgi verilmiş, ödemesini ve maddi manevi hazırlığını zaten yaptığımızı düşündüğümüz bu kampla ilgili anlık ve yüklü bir beklentide daha bulunulmuştu. Ve işte ipler bizde tam da bu noktada koptu!
16 kişilik ekip olarak bir karar vermemiz gerekiyordu: Rezervasyonunu yaptığımız aracı yola çıkmamıza saatler kala iptal etmek demek ödemesini gitmesek bile yapıyor olacağımız anlamına geliyordu. Halk plajında çadır kuruyor olmak jandarma ile karşı karşıya kalabileceğimiz anlamı taşıyordu. Sonuç olarak 3. Vegan Yaşam Kamp’ına gitmek hiçbir açıdan bize güven vermiyordu ve hiçbirimiz macera aramıyorduk. Yola çıkmamıza 3 saat kala 16 kişilik grupta müsait olan herkes Çanakkale – Balıkesir hattındaki kamp alanlarını, pansiyonları vs. aramaya başladı. Balıkesir Ören’de aradığım kamp alanına durumu tüm detaylarıyla izah ettiğimde bayramda müsait olduğunu ve maksimum 40 çadıra kadar bizi alabileceğini söyledi.
Tüm bu süreç boyunca kamp koordinasyon ekibi WhatsApp grubunda birçok kişi tam da bizim yaşadığımız çekinceleri yaşamış olacaklar ki bir bir kampa katılmayacaklarını ve rezervasyonlarını iptal etmek istediklerini yazmaya başladılar. Ben de bizim grubun adına kampa katılmayacağımızı, başka bir yer bulduğumuzu, bayramda orada kampta olacağımızı, yolu düşen gelmek isteyenleri bekleyeceğimizi gayet açık ve net bir şekilde aktardım. Organizasyon ekibi bayram süresince sosyal medyadan paylaşabileceğimiz fotoğraf, video vb. paylaşımları görüp bizi “sonradan hain” ilan etmek yerine gittiğimiz kamp alanının adını yazıyor olmamızdan ötürü “önceden hain” ilan etmeyi tercih etti.
O akşam kamp organizasyon ekibinden bir arkadaşın beni aramasıyla yaklaşık 20 dakika süren bir telefon görüşmesi yaptık. Görüşme boyunca yaptığım davranışın etik olmadığını, yanlış olduğunu, kampa katılacakları bölmeye çalıştığımızı, paralel kamp yaptığımızı dile getiren birçok suçlamayla karşı karşıya bırakıldım. Kamp yapmanın kimsenin tekelinde olmadığı, her isteyenin istediği yerde ve istediği kişilerle kendi vegan kampını yapabileceği, kamp sürecinin doğru yönetilemediği, bilgi akışının düzgün bir şekilde sağlanamadığı, artık bu organizasyonun ve kamp alanının bize güven vermediği gibi birçok konuda gerekli açıklamayı yaptıktan sonra karşılaştığım cümle: “madem yeni bir yer buldunuz, o zaman tüm kamp ekibi için müsait olup olmadığını sormanız sonra gelip bize veya organizasyon ekibinden tanıdığınız birilerine söylemeniz ve bu duyuruyu herkese bizim yapıyor olmamız” gerektiği yönündeydi. Organizasyon ekibine göre, ya paramızı ve tatilimizi yakmamak için çıkacağımız yolculuğa 1 saat kala, bulduğumuz her kamp yerine 350 kişi alıp alamayacağını soracak ve bunu da bizi sürece dair bilgilendirmemiş bir ekibe aktaracaktık, ya da hem kamp paramızın hem de kamp günlerimizin heba olmasına razı olacaktık. Sevgili kamp organizasyon ekibi; birleşik bütünleşik bol dayanışmalı hepimizin elini taşın altına koyup görev alıp organizasyon içinde bulunacağımız mücadeleye ne oldu? Yeri geldiğinde tüm katılanlardan bunu beklerken yeri geldiğinde organizasyon ekibine danışmadan iş yapamıyor mu olduk?
3. Türkiye Vegan Yaşam Kampı Sonuç Metni olarak yolladığınız yazıda da belirttiğiniz gibi kamp öncesinde, sırasında ve sonrasında gelen eleştirilere cevap vermek yerine “kamp koordinasyonunun sorumluluğunda değildir” diyerek topu taca atmayı tercih etmişsiniz. Bu da yetmezmiş gibi “biz hain demedik” deyip işin içinden sıyrılarak karşı taraftan savunma beklemişsiniz. Buyurun size noktasından virgülüne kadar yaşanan sürecin özeti.
Oğuzhan Kaya:
3. Türkiye Vegan Yaşam Kampına katılmak ve katkı sunmak için çok heyecanlıydım. Katkı sunabilmek için atölye yapabileceğimi de bildirmiştim ve benden bir sunum yapmam istendiğinde memnuniyetle kabul etmiştim. Sunumun safsatalar ya da azaltmacılık olması ricası geldiğinde ben Hayvan Refahı ve Hayvan Dernekleri konulu bir sunum yapmak istediğimi söyledim. Kafessiz Türkiye ile ilgili de bir şeyler söylemem konusunda organizasyon ekibinden rica geldiği söylendiğinde de elbette söylerim demiştim. Bu yazışma sonrasında hayvan hareketinde bulunan herkesin anlayabileceği netlikte bir konu seçtiğim için kamp dönemi geldiğinde hem sunumumu yaparım, hem de güzel bir bilgi alışverişi yaparız diye düşünmüştüm. Zaten kampa katılmaktaki ana motivasyonum orada veganlarla tanışmak ve güzel bir ortamda bilgi alışverişinde bulunmak, farklı fikirleri dinlemek ve onlara benim hayvan hakları hakkında benimsediğim görüşlerden bahsetmek, eleştirileri varsa dinlemek ve bunları tartışmak, farklı görüşleri de dinleyip, o görüşler hakkında kafama takılan şeyleri sormak ve böylece çok verimli bir kamp geçirmek istiyordum. Yeni veganlarla tanışmak da işin bir diğer güzel yanı olacaktı.
Sunum konusunda benimle tekrar iletişime geçilip sunum metni istendiğinde bu beni ilk rahatsız eden konu oldu. Sunum metnini gönderemeyeceğimi ilettiğimde teşekkür edildi ve konu yeniden kapandı benim için. Sonrasında tekrar iletişime geçip en azından madde madde ne anlatacağımı bildirmemi istediklerini söylediler içerik ekibi olarak. Ben de başlık gayet net, iki konudan bahsedeceğim, bunları alt alta madde olarak yazıp göndermemi mi bekliyorsunuz dediğimde ısrar devam etti ve bu konu hakkında yapmış olduğum bir sunum varsa videosunu atmam istendi. Ben de bir sansür mekanizması mı işletiliyor, neden bu ısrar diye üzüldüğümü belirttim. Benimle iletişime geçen kişi gayet kibardı ve konunun ondan bağımsız olarak, yanlış bir yöntem izlenmesi olduğunu söylediğimde yine kibar bir şekilde içerik ekibinin talepleri olduğunu söyledi. Sonrasında bir arkadaşımın yapmak istediği sunumu, kendi yaklaşımlarına ters olduğu için önce kabul etmelerine rağmen içeriği öğrendikten sonra reddettiklerini öğrendiğimde bu sansür mekanizmasını anlamış oldum. Bu çok rahatsız edici bir olaydı önemsemeseler de. Azaltmacı öneriler, refahçı öneriler olmaması için bu sansür mekanizmasını işlettiklerini söylediklerinde ise Türkiye’ye bu kavramları tanıtan abolisyonist yaklaşımdan maalesef içerik ekibindeki bazı kişilerin bihaber olduğunu anladım. Ve elbette sorunun sadece bu azaltmacı öneriler ya da refahçı öneriler sorunu olmadığını, kendi bakış açılarına ters bir şeyler de söylenmemesi için böyle bir yol izlediklerini anlamış oldum. Adına Türkiye Vegan Yaşam Kampı dediğiniz bir organizasyonda, veganlık ile ilgili sunum yapacak birini, objektif bilgiler vereceği ve sizin yaklaşımınızdan anlatmayacağı için reddetmek çok nahoş bir durumdu. Kendi benimsedikleri fikri savunamamaktan mı çekiniyorlardı acaba. Eğer bir fikri benimsiyorsanız, karşıt görüşte biriyle neden o fikri benimsediğinizi konuşur, argümanlarınızla anlatırsınız. Karşı argümanlar gelirse de fikrinizi yine bu argümanlara cevap vererek savunursunuz. Maalesef kamp ekibi böyle bir yolu seçmeyip, biz inandıysak doğrudur, tartışmaya kapalıdır tarzı bir yolu seçti. Bunları söylemek gerçekten üzücü. Kampa gidip bu konuları da eleştirme isteği oluştu elbette.
Kampa iki gün kala önce şaka sandığımız, kamp yerinin mühürlenmesi sonucu kampın iptal olduğu haberini aldık. 16 kişilik bir grupla minibüsle gidecektik ve ne yapsak diye kendi aramızda konuşmaya başladık. Son güne kalırsak araç iptali mümkün olamayacağından, yol paramız yanacaktı. Kamp ekibi ısrarla kampı yapacaklarını beyan ettiğinde, son günde 350 kişilik yeni bir kamp alanının bulunamayacağını düşünsek de, hem destek olmak hem de kampa gitme motivasyonumuzun yüksek olması sebebiyle aracı iptal etmeyerek kampa yine de gitme kararı aldık. Yeni kamp yeri bulunduğu söylendiğinde haklı olarak nasıl bir yer olduğunu sorduk ve maalesef kampı organize edenler bizlere güvenmeyerek, sanki ismi öğrenirsek iptal ettirmeye çalışacakmışız gibi, kamp hakkında bize bilgi vermedi. Kampın şartlarını sorduğumuzda—isim değil şartları—bu tarz mesajları görmezden geldiler istanbul whatsapp ulaşım grubunda. Ayrı bir ekip olarak gideceğimiz için, nereye gitmemiz gerektiğini sorduğumuzda ise siz Çanakkaleye gelin biz size söyleriz gibi şeyler söylediler. Minibüs-otobüs ücretlerinin kilometre hesabına göre değişeceğini bir tarafa bırakırsak, gideceğim araç oraya girebilecek mi? Ekstra bir şeyler almamız gerekecek mi kamp yerinin lokasyonuna göre? Buna benzer sorularımıza cevap bulamamamıza rağmen yine de ses çıkarmadık ve son gün artık otobüs saatimizi beklemeye başladık.
Akşamüstü saat 5 gibi arkadaşlarımızdan birini arayıp, 2. kamp yerinin de iptal edildiği, polis-jandarmanın gelip gidilecek yeni yerde de (yer henüz belli olmamasına rağmen) mühürleme yapabileceği, çadırların kaldırılabileceği, halk plajına gidileceği gibi haberleri duyunca önce şaka sandım. Sonra olayın ciddiyeti anlaşılınca, ne yapabileceğimizi birlikte gideceğimiz arkadaşlarla kendi aramızda yeniden konuşmaya başladık. Bu arada İstanbul WhatsApp ulaşım grubunda birazdan herkes tek tek aranacak dendiğinde, ne için aranacak diye sorduğumda kamp ekibinden olup olmadığını bilmediğim birisi “kafalardaki soru işaretleri ve otobüs kalkış yerinin tarifi için olabilir” dediğinde olayı öğrendiğim için artık keşke öyle olsaydı, birazdan ararlar herkesi haber vermek için dedim. 350 kişiyi bu kadar kısa sürede aramak elbette zor bir iş ve bu panik anında olayı mesaj yoluyla duyurmayı düşünememiş ya da uygun görmemiş olabilirler. Olayı bilmeyenler bir sıkıntı mı var dediğinde, “bu kamp yerinin de mühürlendiğini duydum” yazdım insanların bu bilgiyi öğrenmek için aranmayı beklememesi adına. Daha önce cevap veren kişi üslubunu değiştirerek, “yok böyle bir şey ya niye insanları galeyana getiriyorsun” diye tasvip etmediğim tarzda bir mesaj attı. Birkaç dakika içinde belki ben grupta yazdım diye belki mesajla da duyurabilecekleri akıllarına geldiği için bilgi herkesle paylaşıldı. Bu kişiden bir kusura bakmayın bekledim doğal olarak ve üslubunun yanlış olduğunu, en azından bir pardon diyebileceğini söylediğimde grup adminlerinden mesaj gelmemişken farklı mesajlar atarak gerginlik yarattığımı söyledi bu kişi. Net bir bilgiyi bile paylaşmak için adminlerden izin almamız, organizatörlerden izin almamız gerekiyormuş. Bu nasıl bir hiyerarşi diye düşünmeden edemedim. Sonradan benzer durumların kamp organizasyonunda bulunan kişilere de yapıldığını öğrendim. Hiyerarşik bir yapı olduğunu organizasyonun içinden, kamp sonrası bu grupla bağını kesen bir kişi vegan piknikte doğrudan söyledi bizlere. İnsanlar paralarını geri istediklerinde bunun öngörülemez bir şey olduğunu söyleyip para iadesini jandarmadan mı alalım onlar mühürledi gibi şeyler yazıldı. Bizimle bu riski alır mısınız diye arandığımda, yaklaşık 1 saat sonra,  birçok kişinin verdiği cevap gibi ben de bu riski almak istemediğimi ve paramın iade edilmesini istedim. Arayan arkadaşım da paramı iade etmek için o numaraya IBAN atmamı rica etti. Burada şunu da belirtmek durumundayım, kamp ekibi gönderdikleri mailde mali konularla ilgili eleştirileri kabul etmiyoruz demişler. Gözden kaçırdıkları nokta şu: Bir organizasyon düzenliyorsanız bu riskleri alırsınız, insanların parasını kendileri size bırakmadığı müddetçe geri vermek zorundasınız. Otobüs ücretlerinin iadesi ile ilgili, yine destek beklentisiyle, paranızı geri istemeyin dendi ve doğal olarak bazı kişiler maddi durumlarının bunun için yeterli olmadığını ve paralarının iade edilmesini istediler. Otobüs firması son dakika iptalinde elbette para iadesi yapmaz, o parayı artık organize edenler vermek durumunda. Bunu bu şekilde sormaları bile mantıksız, parayı otobüse ödedik, geri alamayacağız, siz de istemeyin diyemezsiniz. İnsanlar isterse bırakır o paraları.
Sayımız çok olmadığı için Örende bir kamp yeri bulduk ve veganlıkla ilgili çok verimli sunumların olduğu, hem eğlendiğimiz, hem kaynaştığımız çok güzel bir kamp geçirdik. Kampa katılan iki navegan da vegan olmaya karar verdi kampın sonuna doğru. Bu kadar kısa bir sürede kamp yeri bulmamız konusunda önceden planlı olduğuna dair ithamlar da geldi maalesef, biz aksine kampa mutlaka katılıp, sunumlar yapıp, başka yaklaşımları da konuşmak konusunda çok motiveydik. Ve buradaki kötü niyet şuradan da anlaşılıyor, önceden planlasak neden son gün son saati bekleyelim, 2. kamp yerinin iptal edileceğini nereden bilelim? Komplo teoriciliğini artık bırakmak lazım. Kamp yerini kolay bulmamız sayımızın az olmasından ve aramızda turizm işi ile uğraşan ve işini çok iyi yapan bir arkadaşımızın olmasından, sunumları kısa sürede planlamak ise, abolisyonist veganlar olarak düzenli yaptığımız “Temel Vegan Aktivizm Atölyeleri” sayesinde, hazırlık yapmadan da bu sunumları yapabilecek donanımda olmamızdan kaynaklı idi. Bunu tebrik etmek, ne güzel veganlıkla ilgili dolu dolu sunumlar yapmışsınız demek yerine önceden plan yaptığımızla itham etmek kötü bir yaklaşım, kim bu şekilde düşündü ise.
Umarım bu eleştirileri gerçekten ciddiye alıp, sözde bir öz eleştiri değil, gerçek bir öz eleştiri verip, kazandıkları tecrübelerle sonraki yıllarda daha güzel kamplar gerçekleştirebilirler organizasyondaki arkadaşlar. Ben yine de böyle bir organizasyonu düzenlemek için ellerini taşın altına koydukları için kendilerine teşekkür ediyorum.
Burak Yeşilyurt:
3. Türkiye Vegan Yaşam Kampı’nın üzerinden geçen uzun bir sürenin ardından bugün posta kutuma düşen metin, konuyu tekrar ele almamızın, içinde bulunduğumuz durumu tekrar hatırlatmamızın ve eleştirilerimizi yinelemenin gerekliliğini ortaya koydu.
Organizasyon ekibinden almış olduğumuz, bize hesap sorulan, ithamlarda bulunulan telefon görüşmesinde, içinde bulunduğumuz durum ve çözüm biçimimiz net bir şekilde karşı tarafa aktarılmıştı aslında. Fakat hiçbir şekilde böyle bir görüşme yaşanmamış gibi “tekrar” kampı bölmeye çalışan “hain” ekip olarak itham edilmemiz meseleyi artık “iyi niyetli” olarak nitelendiremeyeceğimiz, hedef gösterildiğimiz bir noktaya taşıdı.
Öncelikle; kampa özellikle hayvan meselesinde ortaklaştığımız/ortaklaşmadığımız noktalar üzerine konuşma, tartışma, hayvan hakları adına gerçekleştirilen aktivizm yöntemlerini masaya yatırma motivasyonuyla gitmeyi planladığımızı bulunduğumuz ortamlarda da sosyal medya hesaplarımızda da defalarca dile getirdik. Hayvan hakları adına aktif bir şekilde çalışan bir ekiple, katılımcı kitlesiyle bunları paylaşmak hareketimizi sağlamlaştırma, ivmesini artırma adına oldukça büyük bir fırsat neticede. Bu sebeple her şeye rağmen beraber kamp yapma motivasyonumuzun sorguya açık olmadığı ortada diye düşünüyorum. Bu doğrultuda bize yöneltilen ithamları, özeleştiri talebini ciddiye alıp her detayın üzerinden teker teker geçelim ve eleştirilerimizi de yineleyelim istiyorum.
Kamp sürecine dair gelen eleştirilerin birçoğunun başka sebeplere, yanlış bilgilere dayandırıldığını ya da sonradan ortaya çıkan gelişmeler üzerine kurulduğunu, sürecin posta kutumuza düşen metin kadar açık-net olmadığını ve yine metinde özetlendiği gibi organizasyon ekibi tarafından epik bir şekilde yürütülmediğini “İstanbul VegKamp Ulaşım” whatsapp grubundaki yazışmaları da baz alarak hatırlayalım. Ne diyelim, hafıza önemli ve siz de b12’si yüksek bir vegana çattınız.
1-"Kamp süresince yaşanan kamp yeri değişiklikleri ve kamp koşulları noktasında yeterince şeffaf olunmadığı gelen eleştiriler arasındadır. Kamp alanlarının sürekli olarak kolluk kuvvetleri tarafından taciz edilmesinin önüne geçmek ve kampı yapabilmek için ikinci kamp alanını duyurmadık. Bu konuda eleştiriler geldi, güvensizlik oluştu. Güvensiz hisseden kişilere durum açıklanarak kendilerini güvende hissetmiyorlarsa onları yargılamadığımızı, anladığımızı paralarının iade edilebileceğini söyleyen konuşmalar yapıldı. Katılımcılar ile bir araya geldiğimiz ilk anda seçenekler konusunda bir toplantı düzenleyerek Geyikli’de yapılması kararı da oy çokluğu ile toplantıda tartışarak alındı. Bu konuda gelen eleştirinin mevcut şartları gözetmeden yapıldığını düşünüyoruz."
Kamp organizasyonunun bilgilendirme konusunda şeffaf olmadığı yönündeki eleştirilerin ikinci kamp yerinin isminin güvenlik amaçlı verilmemesine bağlandığını görüyoruz burada. Halbuki bu konuda “İstanbul VegKamp Ulaşım” whatsapp grubundaki katılımcılar tarafından anlayış gösterildi. İstenen bilgi kamp yerinin ismi değil, ilk kamp yerinin hangi gerekçeyle mühürlendiğine dair net bir açıklama, ikinci kamp yerinin imkanları (wc, duş, yemek vb.) hakkında bilgiler ve yeni bulunan kamp yerinin de mühürlenmeyeceğine dair verilmeye çalışılan teminatın kaynağıydı.
Dada Kamp’ın mühürlenmesinin ardından geç de olsa yapılan açıklamada kampın ruhsat sebebiyle mühürlendiği çok net bir şekilde belirtilmiş ve sonuna “Aylardır emek verdiğimiz dayanışma ile örgütlediğimiz bu kampı eşitlik, adalet karşıtı politikaların yok etmesine izin vermeyeceğiz” cümlesi iliştirilmişti. Ertesi sabah yapılan “Tabii ki olası durumlar yaşanabilir, kimseye garantisini veremeyiz. Son iki gün kala yerin iptal edilmesi kampa engel olmak istemelerinden kaynaklı.” açıklaması sorunun ne olduğuna dair kafa karışıklıklıklarını gidermemekle beraber oluşan güvensizlik ortamını da tırmandırdı. Bu aşamada sorulan soruların kâle alınmayıp cevaplanmaması da takdir edersiniz ki bir hayli önemli ve hâlâ açıklama bekleyen bir güvensizlik sebebiydi.
İkinci mühürlenmenin ardından “Kampımız ayrımcılık karşıtı ilkesi ırkçılık, cinsiyetçilik, LGBT+fobiye karşı oluşumuz sebebiyle gittiğimiz kamp alanlarına hükümet müdahalede bulunuyor. Herhangi bir sorunla karşılaşabiliriz.” açıklaması geldi. Bununla birlikte kamp organizasyonu, kimin tam olarak ne gerekçeyle, kime ya da neye karşı mücadele ettiğine, karşılaşılabilecek yeni sorunların neler olabileceğine dair hiçbir bilgi vermeden kendi davasına destek bekleyen bir oluşuma dönüştü. Yani güvensizlik ortamı kampın isminin verilmemesinden değil şeffaf yürütülemeyen bu süreç yüzünden oluştu.
Bu noktada whatsapp grubunda, farklı kişiler tarafından yazılan birkaç alıntıya yer vermek istiyorum ki içinde bulunduğumuz durum net bir şekilde anlaşılsın ve vermiş olduğumuz kararla da bölücü, etik dışı hareket eden, davaya ihanet eden hainler olarak fişlenmemizin-karalanmamızın altının ne kadar boş olduğunu hepimiz bir kez daha görelim:
-“kampa gelip gelmeme konusunda karar verebilmek için daha detaylı bilgiye ihtiyacımız var. problemin neyle ilgili olduğunu bile şahsen tam anlayamadım.”
-”mevcut tüm planınızı açıklayın ki destek olalım, çözüm arayışına katkıda bulunalım. böyle fazlasıyla edilgen, sürüklenen bir halimiz var.”
-”nereye gideceğimi bilmediğim bir şekilde yola çıkmak istemiyorum.”
-”otobüs paramı alabilecek olsam şimdi iptal etmiştim.”
-”kimse keyfine iptal etmiyor sonuçta ortada risk ve belirsizlik var.”
-”neyle karşılaşacağımızı bilmemiz gerekiyor. mevcut ormanlık alan yasakları ve plaj gibi yerlerde kamp yapılmasına izin verilmediği düşünülünce.. bu riski alamayacak kişiler için iptal konusunda bilgi verebilirseniz çok iyi olur.”
Biz de hepimizin yaşadığı bu belirsizlik ve güvensizlik duygusunu göz önünde bulundurarak “oy birliğiyle” başka bir kamp alanı bulma ve kampımızı gerçekleştirme kararı aldık. Bu kararı almamızın/alabilmemizin altında; yapılan harcamaların telafisinin olmaması, hayvan hakları amacıyla bir kamp gerçekleştirme motivasyonumuzun halen devam ediyor olması ve en başında kendi minibüsümüzü kiralamış olmamızın bize sağladığı hareket imkanınının getirdiği güven yadsınamaz faktörlerdi. Amacımız öncelikle (telefon görüşmemizde de belirttiğimiz üzere) vegan kampı hep beraber gerçekleştirebileceğimiz bir yer bulmaktı. Fakat tahmin edileceği gibi ertesi gün başlayacak, 350 kişilik bir kamp alanı bulmak pek de mümkün değildi. Görüştüğümüz kamp alanının çadır kapasitesini ve olanaklarını öğrendikten sonra aldığımız yanıt doğrultusunda bizimle benzer durumda olup kampa katılmaktan vazgeçen, yakın şehirlerde yaşayan ya da hareket/ulaşım olanağı olanlar için bir seçenek olarak ortak whatsapp grubunda paylaşım yaptık. Paylaşımın hemen ardından gelen telefon aramasında etik olmayan davranış sergilemekle, kampı bölmeye çalışmakla, hainlikle suçlandık. Telefonda yapılan açıklamanın yerine ulaşmadığını ya da ulaşması istenmediğini bir kez daha hain ilan edildiğimiz e-postada görüyoruz. Bununla birlikte şunu da çok net anlıyorum ki mesele vegan kamp yapmak değil; birilerinin o vegan kampı yapması, prestijinin-güvenilirliğinin sarsılmaması- bekası uğruna her şeyi göze almasıymış. Ne kadar tanıdık geliyor değil mi bu tavırlar :) Aşağıdaki alıntılar da bunu oldukça destekler nitelikte:
-"organizasyon ekibinden biri: belediye başkanı gelip kalabilirsiniz dedi. Kepez halk plajına gidiyoruz. kampımız engellenmeye çalışılıyor, bu durumda riskler var, orada başka müdahalelerle karşılaşabiliriz. kamp parası iade edilecek, ulaşım parası edilmeyecek."
-"organizasyon ekibinden biri: otobüsler iptal edilirse kamp tamamen iptal edilmiş olacak. kampa gelemiyorsak bile gidenler için dayanışma gösterelim lütfen."
-"bu yazdığınızdan sadece kamp iptal olmasın diye otobüs iptali yapılamadığı anlaşılıyor."
-"ben niye zorla destek vermek zorunda bırakılıyorum?"
-"bizi burda kampı engellemeye çalışıyormuşuz gibi gösteriyorsunuz. ama ben sadece paramı geri istiyorum yani."
Posta kutumuza düşen ve bize hesap soran metinde geçen “Güvensiz hisseden kişilere durum açıklanarak kendilerini güvende hissetmiyorlarsa onları yargılamadığımızı, anladığımızı paralarının iade edilebileceğini söyleyen konuşmalar yapıldı.” cümlesinin karşılığının aslında bu olduğunu bilmenizi isterim.
2-Kampın antidemokratik olduğuna gelen eleştirilerin kamp alanlarının mühürlenmesinden itibaren yaşanan süreç üzerinden yanıtlandığını görüyoruz metinde. Kriz anında verilecek hızlı karar mekanizmasının bir gereği olarak sunuluyor bize. Halbuki biz o demokratik olmayan kararları kampın organizasyon sürecinde, sunumların belirlenmesi aşamasında da gördük. “Onlardan” olmayanların sunumlara kabul edilmediği, yapılan sunum teklifinin geri çekildiği, zararsız görülüp yapılmasına izin verilen sunumların da denetlenmeye çalışıldığı bir süreçti bu. Antidemokratik olma eleştirisini buradan çizelim lütfen. Kriz anlarını öne sürerek yapılan eleştirinin altını boşaltmış oluruz aksi taktirde.
3-"Son 1 gün kala imkânsızlıklara rağmen bulunan kamp yeri koşulları ile 3 ay öncesinden organize edilmiş kamp yerinin koşullarını kıyaslamak ve bu sorumluluğu da koordinasyon ekibine atfetmenin haksız bir eleştiri olacağını düşünmekteyiz. Herkese kampın bir halk plajında yapılacağı bilgisi verilmiştir. Bir işletmede olmayacağı için duş ve tuvalet konusunda zorlukların olacağı bilinmektedir. Ancak tuvaletlerin ve duşların kamp alanından 10 dakikaya yakın bir uzaklıkta olmasının herkese zorluk yaşattığı bir gerçekliktir."
Burada da “İstanbul VegKamp Ulaşım” whatsapp grubundaki tuvalet, duş, yemek vb. tüm ihtiyaçların karşılanacağına dair verilen teminatın aksi bir beyanla karşılaşıyoruz. Herkese “bu zorlu koşulların” bilgisinin verildiği öne sürülüyor ve sorumluluk yanlış bilgilendiren kamp organizasyonunun üzerinden atılıp “bile isteye” katılanlara yükleniyor. Hafızanızı, yazışmaları bir gözden geçirin ve verdiğiniz kararların arkasında durup yüzleşin lütfen.
4- Son olarak; “Ancak kendilerinin sunumlarının programdan çıkması, @veganpiknik Instagram hesabından ve İstanbul Vegan Yaşam Kampı’nın WhatsApp grubundan Balıkesir Ören’de kamp yaptıkları yerin adını duyurup vegan yaşam kampına gitmemeye ve kendilerinin fiili olarak düzenledikleri kampa çağrı yapmaları ile katılımcılara durum anlatılmıştır. Katılımcıların anlatılan durumdan çıkarımları kamp koordinasyonunun sorumluluğunda değildir. Bu yapılan biz vegan kampın yapılması için mücadele ederken, kolluk kuvvetleriyle uğraşırken açıkça etik dışı bir davranıştır ve dayanışma ruhuyla bağdaşmamaktadır. Kendilerinden bu konuda öz eleştiri bekliyoruz.” bize hain demediklerini iddia ederken inanılmaz bir çelişki örneği olarak; nasıl “hainlik” yaptığımızı, davalarını nasıl “sattığımızı” anlatan, ajitasyon dolu, suçlayan, hedef gösteren bu cümlelerle amaçlarının ne olduğunu bize ve tabii ki herkese açıklamak zorunda olduklarını düşünüyorum.
Eda Çivaş:
Etik dışı davrandığı iddia edilen 16 kişilik grubun bir üyesi olarak öz eleştiri talebine cevaben ben de vegan kamp sürecine dair kendi deneyimlerimi birinci ağızdan paylaşma ihtiyacı duyuyorum. Her şeyden önce, hayvan hakları meselesinin kendisine dair üzerine eğilmek ve tartışmak gereken birçok konu varken, kampa dair bu yazıyı yazmaktaki temel motivasyonum hayvan hakları aktivistlerinin bir araya geldiği ortamlarda benzer problemlerin ve tartışmaların tekrar etmemesi. Buna ek olarak, söz konusu itham karşısında elbette kendimi doğru temsil etmek istiyorum. 3. Vegan Yaşam Kampı’nı daha önceleri sosyal medyada görmüş olmama rağmen ilk kez, beraber aktivizm yaptığım arkadaşlarımdan birisi “Kampa geliyorsun değil mi?” diye sorduğunda detaylıca inceledim. Özel hayatımda bazı belirsizlikler ve başka tatil planlarım olduğu için uzun süre kampa kayıt yaptırmadım. Fakat kampın gerçekleşeceği tarihe yakınlaşırken farklı topluluklardan veganlarla iletişime geçtiğimde onların da bir kısmının kampa katılacağını öğrendim. Hâlihazırda beraber aktivizm yaptığım ekipten iki ayrı arkadaşımın gerçekleştireceği sunumları ve bu sunumlara gelecek geribildirimleri kaçırmak istemiyordum. Vegan Yaşam Kampı’nın, farklı bölgelerden ve topluluklardan katılımcılarla birlikte hayvan hakları meselesi üzerine eğilmek için çok güzel bir fırsat olduğunu düşündüm. Fikir alışverişi yapmak, tecrübelerimizi aktarmak ve benimsediğimiz çeşitli aktivizm yöntemlerini konuşup hayvanlar için neyin daha faydalı olduğuna dair keşiflerde bulunma motivasyonuyla son kayıt tarihi geçmiş olmasına rağmen, bir umut kampın organizasyon ekibiyle iletişime geçtim.
Organizasyon ekibinden iletişim kurduğum arkadaşlar çok kibar davrandılar ve inisiyatif alarak kampa kayıt yaptırmam için yardımcı oldular, kendilerine teşekkür ederim. Fakat kampa üyeliğimi gerçekleştirmem, ardından da kamp ve tek yön gidiş için ulaşım ücretini ödememi hemen takiben WhatsApp İstanbul ulaşım grubuna alındığımda karşılaştığım gündem Dada Kamp'ın ruhsatına el konulmuş olmasıydı. Durumun iç yüzünü ve tam olarak zamanlamasını elbette bilmemekle birlikte, halihazırda bir problem varken bu benimle paylaşılmadan kampa üyeliğimin gerçekleştirilmiş olduğu şüphesini duydum. Benim için güvensizlik duygusu ilk bu noktada başladı. İkinci kamp yeri arayışı ve sonrasında oluşan genel kararsızlık ve güvensizlik ortamını detaylandırarak tekrar etme ihtiyacı duymuyorum. Yola çıkacağımız gün ikinci kamp yerinin de ruhsatına el konulduğu haberini aldık. Bu sırada “Kampımızın ayrımcılık karşıtı ilkesi ırkçılık, cinsiyetçilik, LGBT + fobiye karşı oluşumuz sebebiyle gittiğimiz kamp alanlarına hükümet müdahalede bulunuyor.” gibi açıklamalar yapılıyor, ama olayın detayları -talep edilmiş olmasına rağmen- hiç paylaşılmıyordu. Birçok kişi ne yapacağını bilmiyordu, farklı topluluklardan tanıdığım birkaç ayrı kişiyle telefonla görüşerek durum kritiği yaptım. Yeterli şeffaflıkta açıklamalar yapılmadan WhatsApp grubunda plajda kamp yapılacağı bilgisi paylaşıldıktan sonra neyin parçası olmamın beklendiğini anlayamadığım ve kampın odağının hayvan hakları meselesinden uzaklaşacağını öngördüğüm için Vegan Yaşam Kampı'na katılmama kararı verdim. O durumda sağduyulu kararın bu olduğunu düşündüm. Aynı düşünceyi beraber aktivizm yaptığım ve kendi otobüslerini kiralamış olan arkadaşlarımın da paylaştığını ve (kimse o saatten sonra ayarladıkları otobüsleri iptal edemeyeceği ve ödemesini yapmak zorunda oldukları için) bu fırsatı değerlendirerek başka bir yerde tatil yapmayı planladıklarını tahmin ederek onlarla iletişime geçtim. Planım eğer başka bir alternatif düşünüyorlarsa Vegan Yaşam Kampı için kalkacak olan otobüse binip daha sonra kendi imkânlarımla arkadaşlarımın yanına geçmekti.
<<Burada bir parantez açmak istiyorum. Tanıdığım birkaç kişinin kampa gitmekten vazgeçip ücretini her türlü ödemiş olduğu ulaşım hizmetinden bir şekilde faydalanmaya çalıştığını biliyorum. Bence bu öngörülebilir durum, sebep olunan mağduriyetin somut bir örneğidir. Dada Kamp’ın ruhsatına el konulmasının ardından ulaşım grubunda yazılmış olan iki mesajı paylaşmak istiyorum.
"Arkadaşlar malumunuz birçok kişi çok farklı şehirlerden aktarmalı biletler alarak sırf kamp için gelme planları yaptı. Böyle bir talihsizlik yaşanmış olması üzücü, fakat insanların daha fazla mağdur olmamaları için iptal olacaksa geç olmadan bunu duyursanız kendi imkanlarıyla gelecek olanlar iptallerini yapıp para iadelerini maksimum şekilde almaya çalışırlar. Bu akşamı geçersek yarın iptal etmek istesek bile iade alamama durumu olabilir. Siz de zor durumda kalıyorsunuz farkındayız ama alternatif plan yapmak iade işleriyle uğraşmak gibi şeyler için bize de zaman kazandırmış olursunuz."
"İstek ve motivasyonunuzu çok iyi anlıyoruz ancak aramızda 2-3 gün zor izin alabilmiş çalışanlar veya bütçesinin büyük bir kısmını ayırmış öğrenciler var ve bu belirsizlikte zaman akmaya devam ediyor ve mağdur olmak istemiyoruz o yüzden 2-3 gün kala yeni yerler bulmak yerine belirsizliğe son vermek ve para kaybını minimuma indirmek daha yapıcı olabilir bu süreçte" Bu kaygıların belirtilmesinin ardından organizasyon ekibi kamp iptalinin o an gündemlerinde olmadığını ve kampı gerçekleştirme iradelerini sürdürdüklerini beyan etmiştir. Birçok kişi kaygılarını belirtip çözüm önerileriyle gittiği halde kampı erteleme fikrinin bile bir gündem olarak ele alınmadığını belirten organizasyon ekibinin ulaşım ücretleriyle ilgili mağduriyetin sorumluluğunu kabul etmemesi bana pek de adil görünmüyor. "Sorumluluğumuzu kabul ediyoruz fakat imkanlarımız şu an bunu telafi etmeye yetmiyor, sizin de desteğinizi bekliyoruz" gibi bir açıklama bile - kendi adıma konuşmam gerekirse- anlamlı olurdu.  Bu konuda hâlâ kamp organizasyonundan geçerli bir öz eleştiri bekliyorum. >>Arkadaşlarımla iletişime geçtiğimde onların da Vegan Yaşam Kampı’na katılmama kararı aldıklarını, kiraladıkları otobüsü iptal edemediklerini, güvende hissedecekleri yeni bir kamp alanı bulduklarını ve 16 kişilik otobüste bir kişilik yer açıldığını öğrendim. Son dakikaya kadar Vegan Yaşam Kampı’na katılmaktan vazgeçmemiş olduğum ve dolayısıyla çantalarım da hazır olduğu için, öncesinde gidiş için ayarladığım otobüs biletini yakarak en azından arkadaşlarımın planına katılmaya karar verdim. Bunu takiben turizm sektöründe çalışan ve bizim için son birkaç saat içinde gayet pratik bir çözüm üretmekte çok başarılı olan arkadaşımız İstanbul ulaşım grubunda bir mesaj paylaşarak 16 kişi adına kampa katılmayacağımızı, başka bir kamp alanında olacağımızı, orada yer olduğunu ve “rotasını değiştirmek isteyenler” olursa bize katılabileceklerini belirtti. Maildeki iddiaya cevap olarak, bu 16 kişilik ekibin “Vegan Yaşam Kampı’na gitmemeye” ne zaman ve nasıl çağrı yaptığını sormak istiyorum. Birçok kişiyle benzer şekilde, biz de bireysel olarak duruma dair kaygı ve eleştirilerimizi dile getirdik. Ancak Vegan Yaşam Kampını bölmeye yönelik bir çabamız varmış veya ikinci bir kamp paralel olarak planlanmış gibi imalar hem asılsız hem de üzücü. Değinmek istediğim bir başka mesele; söz konusu mailde 16 kişilik ekip "abolisyonist vegan" olarak anılmış. Bu bilgiyi tam olarak nereden edindiklerini veya teyit ettiklerini de sormak istiyorum. Ekibin büyük kısmı abolisyonist kuram çerçevesinde aktivizmini sürdürse de grubun tamamı halihazırda abolisyonist kuramı benimsemiş kişilerden oluşmuyordu. Bu durumda, mailde -insanlara vegan yaşam kampına gitmeme çağrısı yaptığımızı iddia eden paragrafın içinde- ikinci kez ilintisiz bir şekilde tekrarlanan "abolisyonist veganlar" vurgusunun kasten olmasa da Abolisyonist kuramın kendisini hedef gösterdiğini düşünüyorum. Zaten aynı paragrafta kendi gerçekleştirdiğimiz kampa dair duyuruları paylaştığımız @veganpiknik Instagram hesabı makul sebeplerle belirtilmiştir ve konuyla ilişkisi bakımından bu yeterlidir.
Ayrıca, mailde herkesin tek tek arandığı yazılmış. Şahsen organizasyon ekibi tarafından hiç telefonla aranmadığımı ve bu suretle özel olarak bilgilendirilmediğimi de belirtmeliyim. Son olarak önemli olduğunu düşündüğüm ve eklemek istediğim bir şey var: Maildeki “…hayvanların sömürüsüne karşı verilen her türlü bireysel tutum ve/veya örgütlü mücadele suç unsuru haline getirilmeye çalışılmaktadır.” ifadesine katılmıyorum. Abolisyonist Vegan Hareket ve @veganpiknik ekibi yıllardır aktif olarak aktivizm yapmaktadır. Bugün benimsediğimiz veganlık odaklı aktivizm yöntemleriyle çok etkili sonuçlar alırken hâlâ politik engellere takılmamayı başarıyoruz. Bunu yaparken de ne insan ne de hayvan haklarından taviz veriyoruz. Yani, bu anlamda da bir öz eleştiri talep ediyorum. 3. Vegan Yaşam Kampı politik engellere neden takıldı? Organizasyon ekibi kampın hayvan hakları odağından uzaklaştığını düşünüyor mu, öyleyse sebepleri nedir? Başka türlüsü mümkün müydü?
Vegan Yaşam Kampı’nın beklediğimiz gibi koşullarda gerçekleşmemiş olması ve katılamamak hepimizi cidden üzdü. Fakat günün sonunda ben kendi adıma oldukça verimli, hayvan hakları meselesine yoğunlaşmış, çok keyifli ve eğlenceli bir kamp geçirdim. Farklı bir yere gitme niyetiyle hazırlandığımız için eksik kalacağımızı düşündüğümüz noktaları kolektif bir çaba ve yardımlaşmayla kolaylıkla telafi ettik. Mesela, mini kampımıza eklenen iki navegan da kendi aramızda yaptığımız sunumlar ve atölyelerin ardından kamptan vegan olma kararıyla ayrıldı. Her şeye rağmen, en başta böyle büyük ve değerli bir işe kalkıştıkları için 3. Vegan Yaşam Kampı’nın organizasyonuna emek veren herkesi tebrik ediyorum. Kampın politik sebeplerle engellenmeye çalışılması ne yazık ülkemizdeki atmosfere dair çok korkunç şeyler söylüyor ve karşılaştıkları engeller için üzgünüm. Yine de, bu sene yaşanan deneyimlerin yeniden gözden geçirilmesi ve sorumluluğun birlik beraberlik vurgusuyla birlikte bütüne yayılması yerine altına girilen sorumluluklar temelinde anlamlı bir öz eleştiri yapılması gerektiğini düşünüyorum. Gelecekte başka organizasyonlarda bir araya gelmeyi ve bu sene niyet ettiğimiz fakat gerçekleştiremediğimiz gündemleri paylaşmayı umut ediyorum.
--------------------------------------------------
Şimdi de 3. Türkiye Vegan Yaşam kampına katılmış olan bazı arkadaşların deneyimlerine bakalım.
Emre Yavuz:
Sevgili 3. Türkiye Vegan Yaşam Kampı koordinasyon ekibi,
22 Ağustos 2022 tarihinde mail kutuma düşen ve sizin imzanızı taşıyan sonuç metnini bir solukta okudum. Sizin ifadenizle “her şeye rağmen bize [size] inanan, güvenen yaklaşık 150 katılımcıdan” biri olarak kampla ilgili bazı hassas konuların bir kez daha sümen altı edildiğini görmekten dolayı bu yazıyı kaleme almaya ihtiyaç duydum.
Tüm yasaklamalara karşın kampın yapılması için gösterdiğiniz çabaya ve emeklerinize saygımdan dolayı bugüne kadar sosyal medyada açık açık yazmadığım bu eleştirileri gizli tutmam artık mümkün görünmüyor. Gerek kamp döneminde gerekse kamp sonrasında olabildiğince yapıcı davranmaya çalışıp kamp organizasyonuna dair rahatsızlığımı sadece yakın çevremdeki insanlarla, aktivist arkadaşlarımla paylaştığım ve düşüncelerimi onlardan hiçbir zaman saklamadığım ise beni tanıyanlar için sır değildir.
Organizasyon şemasına ilişkin bilgilerin yer aldığı metnin ilk bölümü görece en pozitif ve kapsayıcı dönem olarak görünse de içeride yaşanan kimi tartışmalara yer verilmemiş olduğunu belirtmekte fayda var. Bu tartışmalarının detaylarını öznelere bırakarak parantezi kapıyorum. (Bknz: İrem Zeyneloğlu yazısı). Hazırlık döneminde birçok farklı düşünceden ve akımdan gönüllü veganın ilk toplantılarda yer alması ve kampın tanıtımını yapması beni kampa gelmeye ikna eden en büyük etkenlerden olmuştu. Örneğin, daha önce atölye ve pikniklerden tanıdığım iki abolisyonist vegan arkadaşımın (Oğuzhan Kaya ve Ayşe Ceren Kaypak) konuşmacı olarak kampta yer alacağını öğrendiğimde hayvan hakları-veganlık ekseninden sapılmayacağına, tartışmaların bu eksende yapılacağına dair kanaat getirmiş ve kampa katılmaya karar vermiştim. Öyle ki, imkânları yeterli olmayan ve kampa gelmeyi düşünen başka insanların da böylesi bir fırsatı kaçırmaması için fazladan bir ödeme bile yapmıştım.
Kampın arifesinde malum ve mücbir sebeplerden dolayı ikinci kamp yerinin de yasaklandığının bildirildiği saatlerde özel araçla yola çıkmış dört vegan katılımcı olarak yolumuza devam edip organizasyon ekibinden bile önce Kepez plajında yerimizi almış, gelen her katılımcıya gerek çadırların kurulmasında gerekse eşyaların taşınmasında yardım etmiştik. Kimseden sağlıklı bir bilginin alınmadığı, WhatsApp grubunda müthiş bir bilgi kirliliğinin olduğu o belirsiz birkaç saatte dayanışma ruhuyla kamp için pek de elverişli olmayan bu alanı terk etmeyi düşünen birçok kişiyi de kalmaları için ikna etmiştik. Birtakım güven eksikliklerinden ve iletişim sorunlarından dolayı kayıtlarını iptal eden ve başka noktalarda kamp gerçekleştiren arkadaşlara yönelik eleştirileri ise haksız bulduğumu ifade etmek istiyorum. (Bknz: Burak Yeşilyurt / Onno Paluyan yazıları). Daha sonra yaşadıklarımı ve öteki arkadaşların tecrübelerini göz önüne alınca açıkçası sizlerle dayanışma konusunda doğru bir karar verip vermediğim konusunda kendimi sorgulamadan da edemiyorum.
Organizasyonun maddi koşullarının olağanüstü şartlarda mükemmel olmasını beklemenin haksızlık olacağını kabul ediyorum. Ancak geriye dönüp baktığımızda genel olarak organizasyon ekibinin tavırlarının, her şeye rağmen kampa gelme iradesi gösteren veganlara bile oldukça soğuk ve mesafeli olduğu yadsınamazdı. Kampın ilerleyişi ve geleceği ile ilgili sorduğumuz birçok soru havada bırakılmış, sağlıklı bir iletişim kurulamamıştır. Bu durum o kadar çok kişi tarafından deneyimlenmiştir ki atölyelerde dinleyiciler söz almaya, eleştiri yapmaya çekindiklerini birçok mecrada dile getirmişlerdir.
Bu mecralardan bence en önemlisi olan ve kamp sonrası eleştiri yazılarıyla dolan kamp WhatsApp grubu günlerce eleştiri yazılarıyla dolmuş, herkes kendi çerçevesinden eksik bulduğu kısımlara değinerek koordinasyon ekibinden öz eleştiri beklemişti. En sonunda, kamp yürütücüleri ileri bir tarihte Zoom toplantısı yapılacağını belirterek WhatsApp grubunun işlevini tamamladığı kararını alıp grubu itirazlara rağmen kapatmıştı. Böylece atölyeler boyunca pasifize edildiği ve güvende hissetmediği için söz alamadığını ifade eden dinleyicileri haklı çıkarırcasına bir araya gelmiş onlarca veganın iletişimi bir çırpıda organizasyon ekibi tarafından kesilmiştir. Kabul edersiniz ki gruptan herkesin teker teker çıkarılması son derece antidemokratiktir ve bu eyleme yönelik hiçbir öz eleştiri verilmeyip farklı yerlerde kamp yapan veganlardan öz eleştiri beklemek ise hedef şaşırtmaktan başka bir şey değildir.
Söz konusu Zoom toplantısı ise kamptan 2 hafta sonra 22 Temmuz Cuma günü 21:00'da gerçekleşmiştir. Tarih ve saat seçiminde de hiçbir katılımcıya danışılmadığının altını kalın çizgilerle çizmekte yarar var. Seçilen zaman dilimi anlaşılacağı üzere genellikle insanların iş sonrası dışarıda eğlendiği saatlere denk getirilmiştir. Bu nedenle de toplantıya katılım sınırlı kalmıştır: 20 kadar katılımcının ancak yarısı organizasyon dışından kişilerden oluşmuştur. Toplantı her atölye yürütücüsünün kampa neden gelmediğinin açıklanmasıyla başlamış, abolisyonist veganlardan iki katılımcının kampa katılmamaları “bu arkadaşlar zaten ayrı kamp kurdu” diyerek özetlenmiştir. (Bknz: Oğuzhan Kaya’nın yazısı) Diğer katıl(a)mayan atölye yürütücülerinin kampa gelmemesi ise “başka sebeplerden katılım sağlayamadılar, şimdi bunları söylemek etik olmaz” cümleleriyle açıklanmaya çalışılmıştır. Kampa katıl(a)mayan yürütücüler arasında hazırlık dönemindeki bazı gönüllülerin de bulunmasına ve başka yerlere kamp kurmalarına rağmen kendileri hakkına hiçbir açıklama yapılmamış, sadece abolisyonist veganlar hedef gösterilmiştir. Aynı durumda başka vegan gruplar varken sadece abolisyonist veganlara yönelik ithamlar bu nedenle anlaşılabilir değildir ve açıklamaya muhtaçtır.
Ceyhan Karaduman:
Vegan Kamp organizasyonel sorunlar:
Organizasyonda kamp yeri mühürlemeleri dışında, organizasyondaki kararsızlık, ilk önce Kepez’e gelip çadırları kurup hemen sonrasında şimdi toplanıyoruz ve Geyikliye gidiyoruz denmesi ve buna karşı çıkan kişilerin hiç dinlenmemiş olması ile başlıyor. Çadır kur çadır topla tekrar otobüs yolculuğu yap vs, herkes zaten yorgun ve uykusuzdu; dolayısıyla ilk gün sürekli bir toplan git çadır kur şeklinde geçti. Geyiklideki alan bir kamp alanı değildi bence, bir çeşit açık alan, ama kamp alanı değildi. Tuvalet 15 dakika, hızlı yürürsen o da, ayrıca anlatılacak gibi değil tuvaletin ve lavabonun pisliği ve kokusu,  3 gün boyunca böyle bir yere mahkûm edildi bir dolu insan. Ve buna dair nasıl bir çözüm sunabiliriz gibi bir kaygısı olmadı hiç kimsenin.
Yağmur ve hava şartları da çok desteklemedi bizi, çadırların içine su doldu, bu elbette organizasyonun bir suçu değil kesinlikle ama, orada hissettiğim herkes kendi başının çaresine baksın, çadırını ıslak ya da değil , hiç önemi yok, üşüyorsan da üşü, ya da otobüste yat . Ki öyle de oldu. Ama orada da üşüdük ve uyuyamadık.
Atölyeler bir şekilde yapıldı ama, çok dağınıktı. Karşı yorumlara cevaplar ya savunma mekanizması işleterek verildi ya da çok da önemsenmedi yorumlarımız.
Vegan Kamp içerik sorunları:
Kamp postlarının bile veganlık odağından çıkarılarak insan merkezci bir yere  oturtulması ve çağrıların bunu gözeterek yapılması bence en temel sorunlardan biriydi. Kamp alanlarının mühürlenmesinin sebebi olarak da bunu görüyorum. Yanlış strateji, kavram karışıklığı ve neyin odağa alınacağının kavranamamış olması beni çok üzdü, endişelendirdi.
Kamp ile ilgili bu deneyimleri okuduktan sonra « hainlik, bölücülük, etik dışı » olmakla suçlanıp, özeleştiri vermesi beklenen kişilerin mi yoksa kamp organizatörlerinin mi yeniden bir durup düşünüp gerçek bir özeleştiri vermesi gerektiği yorumunu size bırakıyoruz.
Giriş, sonuç ve derleme: Oğuzhan Kaya
5 notes · View notes