Tumgik
#tatile gitmek istemiyorum
dunyanin · 2 years
Text
Babam bugün temmuzda sizi tatile göndereyim dedi ve tatilde vereceği harçlık miktarını söyledi, oturup o parayla kaç tane kitap alabileceğimi düşündüm
2 notes · View notes
5--5---5 · 2 years
Text
sikeyim gercemten
2 notes · View notes
sihirliuykuperisi · 2 years
Text
Tumblr media
9. Sınıf bitmiştir ama 10 olacağım aklıma gelmiştir
0 notes
irtifuck · 7 months
Text
Adanmış 01. Sezon 17. Bölüm: Nar Şerbeti
12 EKİM 2022 devam ediyor...
"Anne...?"
Cemre, Ayla'yı mışıl mışıl uyurken buldu. Yine de, "Anne, bir tıkırtı var, uyansana," diye fısıldadı.
"Kedidir kedi..." diye mırıldanan annesinin, uyanmaya niyeti yoktu.
Cemre çaresiz, gürültünün geldiği yere gitmek üzere Ayla'nın odasından çıktı. "Hey," diye seslendi içeri, tedbirsiz, "Kim var or'da?"
Bu, beyaz kıyafetler içinde, arkası dönük biriydi.
"Ve-Vef..." diye kekeledi Cemre. "Sen... ölmüştün!"
Önünü dönen Vefa, "Ölmüş olsam, mezarımı boş bulmazdınız öyle değil mi," dedi. "Ben ölmedim Cemre, yaşıyorum... beni öyle kolayca öldüremezsin..."
"A-Ama... s-sen bu zamana kadar nerelerdeydin... bu-buraya nasıl girdin Vefa?"
"Şu anda bunu sormanın sırası değil..." dedi Vefa. "Şu anda, ellerinle ilgilenmenin sırası..."
Cemre, ellerine baktı. İkisi de kanlıydı. Gözlerini tekrar Vefa'ya çevirdiğinde, tam karşısında dikildiğini gördü.
"Son duanı et."
"B-Ben seni sevmiştim Vefa..."
"Boşuna tüketiyorsun nefesini... hem... sevmek bu mu?! Sevgi tanımını değiştirmen lazım... senin gibi vicdansız bir ruh hastası, sevmekle öldürmeyi nasıl birbirine denk görebilir!"
Cemre'nin, "Anne!" diye seslenmesine kalmadan, Vefa elleriyle Cemre'nin boğazını kavradı. "Cehennem'de görüşürüz Cemreciğim," diye boğmaya başladığında, Cemre, "Yapma Vefa..." diye nefes almaya çalışıyordu. "Bağışla canımı... sen benim gibi yapma... ben her ne yaptıysam... mutlu olmak istediğim için yaptım..."
"Sen kimsin ki kimin hayatta kalıp kalmayacağına karar veriyorsun? Ölmelisin Cemre, ölmelisin sen!"
"HAYIIIIIR!" diyerek uyandı. Soluk soluğa, başucunda bir bardak su aranıyordu içmek için. İşte şimdi gerçek Ayla, kızının çığlıkları üzerine odasına koşturmuştu.
"Cemre neyin var tatlım, kötü bir kâbus mu gördün?" diye saçlarını okşamaya çalışıyordu.
"Onu ben öldürdüm," diye buz gibi konuştu Cemre.
Ayla başını iki yana sallayarak etrafına bir bakındı. "İlaçlarını nereye koydun?" diye sordu.
"Anne, yıllardır beni tedavi etmeye çalışıyorsun ama bu gerçek değişmiyor! Bir arpa boyu ilerlemiyorum! Çünkü Emre'yi öldüren benim!"
"Kızım, böyle düşünme, ikiniz de daha çok küçüktünüz, hem ben seni affettim—"
"Anne bana ağrı kesicini getirir misin, başım çok ağrıyor da... bugün okula gitmek istemiyorum," diye öncekinden de buz gibi konuştu Cemre.
"Bugün zaten tatil," diyen Ayla, çıkmaya hazırlandı.
"Ha, anne..." diye durdurdu onu Cemre. "Boş bir kâğıtla kalem de getirir misin?"
"Kızım, kâğıtla kalemi n'apacaksın?" diye soran Ayla, korkmaya başlamıştı.
"Kâbusumu yazacağım..." dedi Cemre. "Bir daha kâbus görmemek için etkili bir yöntemmiş."
Ayla, Cemre'nin istediklerini getirmek üzere odasından çıktığında, Cemre telefonuna sarıldı. Saati önemsemeden, Ali'yi aradı. Onun, "Alo," demesine bile fırsat vermeden,
"Ali, konuşmamız lazım," dedi. "Çok önemli."
"Tamam, ama bana birkaç saat müsaade eder misin Cemrecim?" dedi Ali. "Benim de çok önemli bir işim var, onu halleder halletmez ben seni arayacağım..."
"Tamam..." dedi Cemre sıkıntıyla, ve telefonunun kamerasını açtı. "Ali..." diyerek kayıt tuşuna bastı. "Bu kaydettiklerimi, asla yüzüne bakarak söyleyemezdim..."
*****
"Günaydın Kenan, beni bu kadar erken bir saatte kabul ettiğin için çok teşekkür ederim," diyen Önder, gürültü yapmamaya çalışarak, Kenan'ın ofisindeki koltuğa oturdu. Berk'in uyuduğunu düşünüyordu.
"Kedi gibi miyavlamana gerek yok Önder, Berk gitti çoktan..."
"Nereye gitti..."
"Ne bileyim ben? Genç işte, hafta sonu nereye gideceğine mi karışacağım?! Hem şunun şurasında on sekizine ne kaldı... saldım çayıra, Mevla'm kayıra... ben küçük oğlumla ilgileniyorum, ilgiye O'nun ihtiyacı var."
"Kenan sen manyamışsın hak'katen..."
"N'oldu, Derya'yla geçmişte bir ilişkimin olması, eşşek kadar oğlumuzun olması zoruna mı gitti?"
"Bak Kenan," dedi Önder. "Ben Derya Hanım'la ciddi düşünüyorum, ve bu konuda senden icazet alacak değilim. Ben buraya daha büyük bir mevzu için geldim..."
"Ben de dedim, 'Sabah sabah beni rüyasında mı gördü bu...' Neymiş bu derin mevzu?"
"Gerçek Lisesi'nde olanları bilmemene imkân yok. Sen bir eğitimcisin. Şu Bahar hoca... ne yazık ki elim bir kazaya kurban gitmiş. Onu merdivenlerden iten çocuk da, başka bir öğrencinin evinin çatısından atlayarak intihar etmiş... ama işe bakar mısın, hayatta kalmış ve de komada tutuluyor..."
"Bütün bu olanlar için çok üzgünüm, elimden ne gelebilir ki?"
"Sence de tüm bu olaylar bir yerlerden tanıdık gelmiyor mu kulağa?"
"Hay ağzını öpeyim!"
"Yok, ben almayayım, alana da mani olmayayım..."
"Tamam... yalnız düşünüp duruyordum, bu Vefa'nın cesedini en son o yarım akıllı babası görmüş... yani katil Vedat, okay, ama çocuğun ölüp ölmediği kesin değil ki..."
"Benim elimde bazı istatistikler de var..." diyen Önder, elini cebine attı. Çıkardığı, bir tomar kâğıttı. "Bunlar, malum öğrencinin, Ekim Güleryüz'ün evinin çatısıyla zemin arasındaki mesafenin metre cinsinden ölçümü."
"Ve-Vefa'nın düştüğü katla bizim zeminin arasındaki fark..." diyen Kenan'ın alnından, soğuk bir damla ter yuvarlandı; ve derhal, duvara sabitlenmiş telsizin düğmesine bastı Kenan. "Kızım uyandırmadım değil mi?" diye sordu.
"Hayır, Kenan Bey... Ne emriniz vardı?"
"Benim ofise iki kahve lütfen... sade ve de acı olsun..." dedikten sonra parmağını düğmeden çekti. "Evet, Önder'im," dedi, "O kadar yüksekten düşen birinin komaya girmesi... Önder, Vefa'nın yaşıyor olabileceğini düşünüyorsun sen de öyle değil mi? Aklın yolu bir..."
"Madem böyle bir fikrin vardı, neden sen gelmedin bana daha evvel Kenan?"
"Bana ne," dedi Kenan.
"Ne demek sana ne Kenan ya, Derya yüzünden bana trip mi atıyordun?!"
"Ne alakası var ya... benim bu Vefa davasından canım yeterince yandı, benden sonra tufan kimin um'runda..."
"Ben senin kadar bencil değilim ne yazık ki. Oğlum klinikte, okuldaki futbol mevzuları da malum, ben bu işin peşine düşeceğim yine..."
"Düş, benim onayımı mı bekliyorsun?"
"Hayır, bugün buradayım çünkü..." dedi Önder. "Senin İstanbul'da kuş uçsa haberin oluyordur. Bana Efe Şimşek'in adresi lazım."
"Efe? Bizim Efe, Ege'nin babası?"
"Kafayı yedirtmesene adama Kenan, kaç tane Efe Şimşek tanıyoruz...?"
"İyi de Efe ne alaka? Tamam, ona ulaşsam ulaşsam ben ulaşırım ama... Vefa hayattaysa bile, onu bursçusunun komada tuttuğuna dair nasıl bir kanıtın var?"
Önder'in gerçekten de hislerinden başka hiçbir şeyi yoktu elinde; ve içgüdülerin delil sayılmadığı bu noktada, elindeki tek ipucunu, ve Nesrin'le Efe'nin planlanan evliliğini, Kenan gibi tekinsiz bir herife söyleyecek değildi...
"Vefa diri olarak Efe'nin elindedir, demiyorum..." dedi Önder. "Sadece... bizi dirisine veya ölüsüne ulaştırsa ulaştırsa Efe ulaştırabilir..."
Hizmetlinin getirdiği kahvelerle birlikte, Kenan'la Önder'in konuşması biraz sekteye uğradı.
"Kenan..." dedi Önder. "Bu işleri yetişkinler olarak elimize almamız lazım... yoksa oğullarımız bu işin peşini bırakmayacak..."
"Oğullarımız, derken?" diye sordu Kenan.
"Canım, Ali'yle Berk işte..."
"Anlıyorum ama, onlar benim oğullarım, sana n'oluyor?"
"Kenan, yapma Allah aşkına..." diyen Önder, kahveden bir yudum hüpletti. "Ben bir eğitimciyim. Ve onlar benim de oğullarım sayılır..."
*****
Berk, arabasına atladı. Son model, hız rekortmeni bir araba olduğu için, Ali'yle dükkâna aynı saatlerde varabildi. "Sen neyin peşindesin lan?" diye sordu Ali'ye.
"Bir şeyin peşinde değilim..." dedi Ali. "Ama madem geldin, bu kaydı birlikte dinleyelim..."
"Ne kaydı?" diye sordu Berk.
Ali, cevap vermeden saatin "start" tuşuna bastı. "Ali! Yangın Ali! Sinan! Arap Sinan! Zeynep! Kara Bela Zeyno!"
Ali gözlerini Berk'e çevirdiğinde, Berk'in çoktan ağlamaya başladığını gördü. Ali, anlam veremeden kulaklarını kabarttı iyice kayda.
"Az daha gidiyordum çatıdan ya..."
"Vefa!" sesiyle, Ali'nin içine bir ateş düştü...
"Cemre?" Ali ağlamaya başladı Berk gibi.
"Ner'de anahtarlığım?" Berk'in, duvara dayalı sırtı kaymaya başladı. Yere yığılıyordu.
"Ama verilen hediye... geri alınmaz ki?" Ali de olduğu yere çöktü.
"Hazal'a ilanıaşk etmişsin?"
"Denizkızı! Senin de mi haberin oldu? Öyle çok utanıyorum ki... ama yapamadım, daha fazla saklayamadım içimde. Çocukluğumdan beri seviyorum Hazal'ı! Bunu Tozluyaka tayfa bile bilmiyor... Ali hariç... Arap'la Zeyno, bir sevdiğim olduğunu biliyorlar, ama adını bilmiyorlar..."
"Hani sadece ben olacaktım?"
"Cemre, sen çok yanlış anlamışsın, ben arkadaştan öte davranmadım ki sana...!"
"Seninle arama giren herkesi öldürürüm! Hazal'ı da öldürürüm! Beni sevmezsen, seni de öldürürüm!"
"Sen ne zamandır biliyorsun?" diye sordu Berk'e.
"Bir süredir. Peki ya sen ne zamandır biliyorsun?"
"Bunu mu?"
"Hayır. Öteki meseleyi..."
"Baban hapse girdikten sonra itiraf etti annem." Ali ondan sonra, ayağa kalktı. "Berk..." diyerek elini uzattı. "Yap seçimini. Ben mi, Cemre mi?"
Berk'in gözleri, saatçinin dükkânının önündeki süs havuzuna dalmıştı. Ali, sorusunu yineledi: "Kardeşin mi, Cemre mi Berk, cevap ver!"
Berk, uzatılan elden destek alarak kendini ayağa kaldırdı. "Ben kardeşimi seçiyorum..."
Ali ona sarıldı. Biraz gözyaşını da, onun boynuna döktü. Berk, "Beni affet," dedi.
Ali, "Neden?" diye sordu.
Berk, "Bunun için," dedi.
Berk, saati Ali'nin elinden kaptığı gibi, kendini dışarı attı ve onu havuzun suyuna soktu. Ali, arkasından koşarak, "Berk, yapma!" diye bağırdı. Berk'in, saati havuzun dibine vurmaya başladığını görünce, bir yumruk attı delikanlıya. Havuzun sularının ıslattığı tekmeler, darbeler, dayaklar havada uçuştu, Berk bir ara, kendini havuzdan çıkarmayı başarıp, saati ayağının altında ezmeye çalıştı. Ali, artık müdahale edemiyor, "Berk, Vefa'yı öldürüyorsun!" diye bağırıyordu. "Vefa'yı şimdi, sen öldürüyorsun!"
Sarışın delikanlı, hızını alamadı, oracıkta bulduğu taşla, saati paramparça etti. "Testere"de Adam'ın, bütün hıncını çıkardığı Zepp Hindle'a vurduğu gibi indiriyordu taşı saate. "Bu kadar yeter," diye bir ses duyuldu. Saatçi Serdar, Berk'e yaklaşmıştı. "Ekranı, yapay zekâsı, kayışı... her şeyi, un ufak olmuş bunun... Artık bunu istesek de çalıştıramayız."
Berk, yorgun-argın bir vaziyette taşı elinden bıraktı, ondan sonra arabasına doğru yol almaya başladı. Serdar, Ali'ye, "Ha'di gel, üşütmeden senin üstüne bir ceket falan vereyim," dedi ve onu dükkânından içeriye sokmaya çalıştı...
*****
            Cemre, Ali'nin buluşmak için seçtiği uçurum kenarını çok ilginç buldu. Deniz çok aşağılarda, mavi ve yeşil akıyordu. Cemre, arkasında bir el hissederek ürperdi. Arkasını döndüğünde, Ali'nin gözlerindeki çakmak çakmak bakışlarla karşılaştı.
"Ali..." dedi. "Beni korkuttun..."
"Ya, öyle mi..." diyen Ali, Cemre'nin yanında dikildi. Elini, Cemre'nin sırtından uzaklaştırmadı, saçlarını okşuyor görünüyordu.
"Neden burayı seçtin?" diye kekeledi Cemre.
"Beğenmedin mi?" diye soran Ali, alınmış gibiydi. "Ben çok severim bu uçurumu... insanın ayaklarını yerden kesen bir yerdir..."
"Hayır, muhteşem buldum ben de..."
"Kim bilir buradan düşsen nasıl hissederdin... uçmak gibi olurdu, öyle değil mi...?"
"Şaka ediyorsun herhalde."
Ali, bakışlarını denizden, tekrar Cemre'ye döndürdü. Ona, gözleriyle bir şey anlatmaya çalışıyordu: "Sen benim ilk aşkımı çaldın Cemre, ilk heyecanımı... ilk kez uğruna buluşmalara hazırlığımı çaldın, ilk öpücüğümü... bu yüzden sana son şansı vereceğim Cemre, itiraf etmen için son bir şans..." Ve cebindeki telefonun kayıt tuşuna bastı.
"Asıl sen şaka ediyorsun..." diye Cemre'ye yaklaştı. "Muhteşem olan sensin."
Ali'nin ağzı böyle söylüyordu ama, Cemre gözlerindeki o eksantrikliği görebiliyordu halen. "Şu gökyüzüne baksana..." dedi. "Mavilerle beyazlar nasıl da iç içe... ne kadar da huzur verici... dediğin gibi, uçmak muhteşem olurdu... ama yerçekimi var... Dur, abartma! Çok yaklaştın, bir adım geri gel!"
Ali, dediğine uymadı. "Ege hep anlatırdı..." dedi. "Adrenalin... hiçbir duyguya benzemezmiş. Ne demek istediğini işte şimdi anlıyorum... bence sen de tatmalısın bu duyguyu..."
Çölde görülen bir serap gibi, Ali'nin görüntüsü titredi ve Cemre, onu sertçe yakalamak için o da bir adım yaklaştı. "Delirdin mi sen, düşmek mi istiyorsun?"
"Sen beni tuttuğun sürece düşmem..." dedi Ali ve Cemre'ye daha çok sarıldı. "Sen de öyle. Ben tuttuğum sürece düşmezsin..."
Cemre, Hazal'la Arap'ınki gibi bir pozisyonda olduklarını fark etti. Sanki dans ediyorlarmış gibi, Cemre'nin sırtı denize dönüktü, Ali'nin yüzü... ama Ali o partiye hiç gelmemişti ki! "Ali, bunu neden yapıyorsun?" diye sordu.
"Bir güven testi bu... kendini bana hiç koşulsuz bırakır mısın Cemre?"
"Evet de neden?"
"Benimle paylaşmak istediğin bir sırrın var mı?" diye ikinci bir soru sordu Ali.
"Hayır..." Cemre'nin korkusu ve şaşkınlığı, her geçen dakika büyüyordu.
"Seninle paylaşmak için yanıp tutuştuğum bir sırrım var ve sen de bana bir sır verirsen eşitleniriz, diye düşünmüştüm."
"Neymiş o sır?"
"Ben aslında..." dedi Ali. Kelimeler ağzından çıkana kadar, asırlar geçti sanki. "Annemle babamın... bir araya gelmesini istiyorum."
"Bu 'kadarcık' mıydı?" diyen Cemre, derin bir oh çekmişti ama, henüz her şey bitmiş değildi. "E bu çok normal sevgilim... bunun için kendini suçlamamalısın."
"Kenan'ın nasıl biri olduğunu biliyorsun..."
"Evet, ve Kenan benim babam olsaydı ben de aynı şekilde düşünürdüm... Hatta aynı şekilde düşünüyorum zaten... bazen, çat kapı babam gelsin istiyorum... Hiçbi' şey olmamış gibi, affetsin annem onu... ondan sonra da eski günlerimize dönelim... tıpkı eski günlerdeki gibi mutlu olalım... Eee, geçtim mi güven testini? Şimdi bırakacak mısın beni?"
"Bir şartla..." dedi Ali. "Sen bizim evi hiç görmemiştin Cemre. İnsan sevgilisinin evini hiç görmez mi ya? Senin için de uygunsa... bu gece davetlimsin."
Böyle söyleyince, romantik gençlerin birtakım yetişkin aktivitelerine özenmesi gibi anlaşılıyordu ama, Ali'nin başka çaresi yoktu. Aldığı kayıt, boşa gidiyordu. Cemre, bu gerçeği kendi ağzıyla itiraf etmeyecekti. Ayrıca, Cemre'nin buradan düşmesi, adaletli bir son olmazdı. Cemre'ye, Vefa'nınkinin aksine adaletli bir son sağlamazsa, o katilden ne farkı kalırdı ki Ali'nin?
Önce içinden, "Ölmeyeceksin Cemre..." dedi... "Sürüneceksin..." Sonra dışından,"Ellerine n'oldu senin Cemre?" diye sordu.
"Hiç..." dedi Cemre. "El yıkamaktan dolayı tahriş olmuş olmalı..."
"İnsan el yıkaya yıkaya elini tahriş eder mi Cemre?"
"Boş ver şimdi ellerimi..." Cemre, bir elini cebine attı. "Sana söyleyeceğim önemli şeyi merak etmiyor musun?"
"Hayır..." dedi Ali. "Çünkü söylemeye niyetin olsaydı, şimdiye kadar çoktan söylerdin..."
"Doğru..." diye fısıldayan Cemre, cebindeki mektubu sıktı. "Öyle ya da böyle söylerdim..."
Anlaşılan bu mektup, Cemre Ali'ye verme cesareti kazanana kadar cebinde dolaşacaktı böyle...
"Cemre..." dedi Ali. "Bu akşam bizim için bir milat olacak... ilişkimizde tertemiz bir başlangıç yapacağız, geri dönülmez bir yola çıkacağız..."
Bu cümleler, her yere çekilebilirdi. Cemre, Ali'ye benzer ağırlıkta bir cevap verdi: "Evet, benim için de geri dönüşü yok..."
"Aramızda hiçbir sırrın, yalanın ihtimali bile kalmayacak..."
Ali'nin her bir tümcesi, Cemre'nin ayna karşısında prova ettiği cümlelere dönüşüyordu...
"Günahlarımızdan kurtulduğumuzda, hafifleyeceğiz..." dedi. Ali'nin bildiğini anlamıştı.
Ve korkmuyordu.
                Bu, Ali'yle vereceği en büyük sınavdı ve korkaklığa artık paydos etmişti.
*****
Kader, kahvesini yudumlarken, "Ben de Bilal'e karşı boş değilim," diyordu Derya'ya. "Az söylüyorum ya... ben bayağı bayağı âşığım bu adama." Bu kadar cesaretli konuşmasının sebebi, kızının duygularının ortaya çıkmasıydı belki de, kim bilir?
"E ne güzel işte kardeşim!" dedi Derya. "Sevmek suç mu?"
"Değil elbette. Ama çocukların varsa... işte o zaman işin yaş..."
"Kız, Kader..." diye gülümsedi Derya. "Ben bu akşam size geleyim, Zeyno'yu işlerim biraz. Bak, sen elinden geleni yapıyorsun, ama bu kızı çözememişsin daha. Zeyno genç bir kız! Tamam, erkeklerin içinde kıvırcık bebek gibi büyümüş ama, onun bu yaşlarda canı bir kızlar gecesi çekiyordur... bilmez miyim ben? Ben de onun gibi bir Erkek Fatma'ydım... ama öyle çok canım çekerdi ki pijama partilerini... Ben bir güzel yemekler yaparım bugün, siz de çekin pijamalarınızı, analı—kızlı misafirliğimi bekleyin. Yalnız yastık savaşı filan olursa, parçalanan yastıklarının parasını ödemem, bilmiş ol!"
"Âlemsin kız," diye güldü Kader.
"Sana iyi eğlenceler anne," diyerek biri geldi. Ali'nin yüzünde hüzün, acı, keder, hepsi birbirine karışmıştı. Derya doğal olarak, Berk'in futbol heyecanını mahvetmesine yordu.
"Seni yalnız bırakıyorum oğlum, çünkü üzülecek, canını sıkacak bir şey yok," dedi Derya. "Gerçeklerin eninde—sonunda ortaya çıkmak gibi bir huyu varmış... benim başım dik, sırtım pek. Ben... yanlış bir şey yapmadım, sadece sevdim... Berk, bütün okula beni ikinci kadın gibi anlatmış olabilir, ama gerçeği ben biliyorum ya, alnım ak. Ayrıca... senin gibi bir kardeşi reddediyorsa onun bileceği iş... kendi kaybeder."
*****
Cemre, duşta bile en çok ellerini yıkıyordu. Ellerini, sürekli ovalamaktan derilerini kıpkırmızı hale getirmişti şimdi. Duştan çıktıktan sonra, gözleri Ali'yle fotoğrafları üzerinde, kendisine siyah bir elbise seçti.
"Kendimi Bihter Ziyagil gibi hissediyorum..." dedi her zamanki aynaya karşı. "Sadece, ben onun gibi duşumu alıp, bembeyaz cicilerimi giyerek gitmeyeceğim ölümüme... Ölümüme en güzel halimle gideceğim, ama siyahlar içinde... Çünkü ben herkesin aksine, iyi olduğumu iddia etmiyorum, kötüyüm ben, hep kötüydüm... Beni Lady Macbeth sanmasınlar... Ben Macbeth'in ta kendisiyim. Ve ölürken de, savaşarak öleceğim. Bir korkak olsam bile."
Cemre, fotoğraflarını alıp Ali'nin yüzünü öperken, bir sesli mesaj geldi. Telefonunun çağrıları sessizde olduğu için, çaldığını işitmemişti. Sesli mesajı oynattı:
"Cemre, bunları evine gelip söylemek isterdim ama..." diyordu Berk. "Ali her şeyi biliyor. Bundan sonra, sonuna kadar inkâr etmekten başka çaren kalmadı. Sonuna kadar inkâr et, seni ancak böyle koruyabilirim..."
                Cemre, göz makyajını tamamladıktan sonra, bir sesli mesaj da o attı. "Merak etme Berk, sen üzerine düşeni fazlasıyla yaptın... Ölüm Ali'den gelirse gelsin... ben ona nar şerbeti der, yine de içerim."
*****
Ali; Berk'le kardeş olduğunu öğrendikten sonra, Vefa'nın bütün resimlerini duvarlarından kaldırmıştı. Şimdi hepsini geri çıkararak zaman geçirdi Cemre'yi beklerken saatlerce. Nihayet kapıda, o gergin zil duyuldu.
"Sevgilim..." dedi Cemre. "Niye kapkaranlık içerisi...? Ner'deyse evden çıktın sanacaktım..."
Ali, "Melek yüzlü şeytan..." diye dişlerini gıcırdattı. Ondan sonra, Cemre'nin şunları duymasına izin verdi: "Romantik aktiviteler karanlıkta yapılmaz mı Cemre...?"
Cemre'nin yüzü, heyecandan al al olmuştu, karanlıkta görülemediğine sevindi yanaklarının. Ali'nin elinden tutarak, odasına kadar gitti. Cemre, Ali'nin odasını çok küçük buldu kendi odasıyla karşılaştırınca. Sadece bir yatak, küçük bir abajur, duvarda muhtemelen Zeyno'nun yaptığı bir tablo, bir de etrafa dağılmış futbol topları ve formalar vardı.
"Vefa'nın ne kadar çok resmi var böyle..." dediği sırada Ali kapıyı kilitledi.
"Sevgilim... bu ne acele?" diyen Cemre, zaman kazanmaya çalışıyordu.
"Sana inanmıştım," diye soludu Ali, "Sana güvenmiştim...!"
Cemre sakince sordu: "Berk mi söyledi sana?"
"Hayır!" diye bağırdı Ali. "Berk'in seni satmayacağını bilmiyor musun...!"
Cemre ağlamaya başlayınca, "Ağlama!" diye bağırdı Ali daha fazla. Öyle ki, annesiyle tartıştığı, duvardaki fotoğrafları yerinden oynatacak, hatta düşürecek şiddetteki o gürültüye benzemişti. "Şu anda ağlıyorsun, ama Vefa'yı öldürdüğün için değil, şu anda ağlaman gerektiği için...! Şu anda ağlaman gerektiği için ağlıyorsun ve, bu da seni pişman yapmaz!"
"Ama ben pişmanım!" diye bağırdı Cemre de... "İster inan ister inanma, senin aşkınla ben daha iyi biri oldum... Vefa'yı öldürdüğüm için çok pişmanım, sana yalan söylediğim için pişmanım, benim yerime Kenan amca hapse girdiği için pişmanım, şu anda Vedat abi içer'de olduğu için pişmanım, her şey için çok ama çok pişmanım ben! Hem... sana söyleyecektim ben! Kaç kere denedim biliyor musun, kaç kere teşebbüs ettim buna..."
"Ne zaman ha, ne zaman...!"
"Hatırlasana, daha o arabada-"
Ali'nin mırıltıları, kızın konuşmasını böldü: "Her şey birer yalandan ibaretmiş demek... Parkta verdiğin öpücük... Kolejin çatısında yaptığın şovlar... Nezarethanedeki ziyaretin... Bizim stattaki desteğin... Berk'in anonsundan sonra arabanda-"
Ali de bu noktada daha fazla konuşamadı, Cemre, "Hepsi değildi!" diye her zamanki savunmasına geçti. "Başlangıçta her şey bir oyundu, evet... ama sonra... ben sana gerçekten âşık oldum Ali. Gerçekten! Vefa'dan sonra ne kadar âşık olabilirsem, o kadar âşık oldum sana! Bak, her şeyi yazmıştım bu mektuba!"
Cemre, telefonun kamerasına anlattıklarını silip, son dakikada yazılı ifade etmişti duygularını ama, Ali ilgilenmiyordu mektupla... "Osman amcaya sakla bu özürleri..." dedi.
"Dilerim! Götür beni Osman amcaya, onun ayaklarına kapanırım gerekirse! Ali ben seni çok sevi-"
"Sus, sus, sus, SUSSSSS!" diye bağıran Ali, kulaklarını kapamıştı. "Söyleme o kelimeyi! Çünkü o kelime, senin gibi cani psikopatların ağzına yakışmıyor!" Ali şimdi de, "Vefa, Vefa..." diye sayıklıyordu... "Nasıl yaptın ha, söylesene..." Cemre'yi omuzlarından yakalayarak sarsmaya başladı: "Böyle mi hırpaladın çocuğu, böyle mi ittin onu aşağı! Şimdi ben de sana aynısını yapayım mı, ha? Ama seni itmek, seni yere düşürmek, seni öldürmez, sana yapacağım hiçbir şey, senin başına gelecekleri Vefa'nın yaşadıklarıyla eşitlemez!"
Ali, hiçbir şey yapmayacağını biliyordu. Kıza zarar vermek bir kenara, asla hayal edemeyeceğini yaptı o an. Ellerini kızın omuzlarından hızla çekerek yanaklarını avuçladı, ve sertçe çekti dudaklarını kendi dudaklarına... Beşinci öpücükleriydi bu. Ne yaptığını fark eden Ali, kendini Cemre'den uzaklaştırarak, "N'apıyorum ben ya!" diye bağırdı. "Sevmemem gerekirken seni, halen seviyorum!"
İşte buydu, bu kadardı... kızın gözleriyle karşılaşmış ve yapamayacağını anlamıştı. Bu yüzden, ortamı karartmış olması filan işe yaramamıştı. Cemre'nin gözyaşları da, artık iyice artarak bir sinir krizinde dökülen yaşlara benzemeye başladı... Ali, geri geri yürüyerek yatağının üstüne çöktü. Şimdi gözlerini elleriyle kapamış, işlediği günahtan kaçıyordu sanki... Cemre'yi görmediği gibi, işitmedi de daha fazla ağlamalarını. Kızın gittiğini düşünmüştü hatta. Ama sol elinin üstünde, sivri bir şey hissetti.
"Al bunu." Sesi yumuşakça çıkmıştı Cemre'nin. Ali, gözlerini araladığında, kendisine bir bıçağın doğrultulmuş olduğunu gördü.
"Öldür beni," diyordu Cemre. "Öldür de, bitsin bu işkence. Hem senin tarafından öldürülmek benim hoşuma gider... al Vefa'nın intikamını. Ölümle aşk, kol kola dans ediyor benim mantığımda anlamıyor musun... Bu bıçağı kendim için saklamıştım. İnan hiç zor değil, öldür beni!"
Vefa'nın adı bu şekilde zikredilince Ali, öfkeyle o bıçağı aldı ve, Cemre'ye çevirdi. Az önce kendi elinin hissettiği sivri ucu, Cemre'nin göğsündeydi şimdi. Ali, sivri ucu birazcık batırarak, nokta kadar bir kanama yarattıktan sonra Cemre'nin göğsünde, bıçağı hızlıca çekerek fırlattı bir kenara.
"Bir işe yaramaz..." diye mırıldandı Cemre. "O bıçak eninde sonunda kesecek beni bir gün..."
Ali; o gecenin sonunda, Cemre'nin gitmesine izin vermişti. Ve de Ali, Cemre'yi Vefa'ya tercih etmişti... Cemre'nin çıktığı odada, ayağa kalkıp, bir süre dikili kaldı. Sonra, telefonu bir bildirimle titredi.
"bluejasmine@nikofotoğrafçılık.com"dan gelen bir mail idi. "Kaydı ilk dinleyen kişiler saatçi Serdar ve Niko'ydu..." diyordu mailde. "Berk saati yok etse bile, Vefa için tanıklık yapabilirler... al Ali, bunlar da kayıtların yedekleri."
Ali, dosyaları açtı ve Vefa'yla Cemre'nin son konuşmaları bir kez daha oynadı. Ama Ali bunları kullanmayacaktı. Vefa mevzusu, artık haddinden fazla karışmıştı. Tütsülenmiş ringa balığı Kenan, gerçek katil Cemre, Vedat ve organ mafyası mevzusu...
Vefa'nın intikam yolculuğunda, Ali düşmanına çoktan âşık olmuştu ve Berk gibi o da susacaktı.
20. bölümde, bu bölümde Ali'yle Cemre'nin arasında gerçekleştiği ima edilen şeyin gerçekten de gerçekleşmiş olduğu, anlaşılacaktır:DDD
Hikâyem bütünüyle Underage etiketini hak etmiyor,o yüzden 20. bölümde onaylanacak bu ayrıntıyı şimdiden bir dipnot olarak paylaşmak istedim.
1 note · View note
lemonsherbett · 1 year
Text
7/24 huzursuzum . Mutlu olduğum şeyler aynı zamanda beni üzen şeyler. Şükretmeyi unuttum. Mutlu olmaya hakkım var gibi hissediyorum. Keşke bir iki gün daha tatil olsaydı. Dışarı çıkmak ve okula gitmek istemiyorum. Ne zaman kendi sınırlarımı aşacak şeyler yapsam bir şey oluyor ve her şey kötüye dönüyor. Gerginim. Habire mutlu olduğum anılar aklıma geliyor ve daha çok canımı yakıyor . Film izlemek istiyorum ama ders çalışmam lazım. Kafam çok dolu . Kafam hep dolu . Ruh halim hep karışık
4 notes · View notes
yokainn · 2 years
Text
yarın karne almaya gitmesek olmuyor mu ya hiç gitmek istemiyorum fazlasıyla tatil moduna girdim ve o meymenetsiz yüzleri bir daha görmek istemiyorum bir kağıt parçası için değmez
4 notes · View notes
bergenthequeen-blog · 2 months
Text
Karakterin Sosyal Beklentilerle Oynaması: Karakterlerin toplumsal beklentilere ters düşen davranışları ve söylemleriyle komiklik oluşturma. Örnek: "Çocuklarımızın geleceği için endişeleniyorum. - O kadar çok evcil hayvanımız var ki, asıl endişelenmemiz gereken onlar."
Klişeleri Tersine Çevirme: Klişe veya yaygın öğeleri beklenmedik bir şekilde kullanarak komik etki yaratma. Örnek: "Koş, canım, koş! - Peki, ama sonra nereye gideceğim?"
Bilgi ve İfade Karması: Karakterlerin yanlış anlamaları veya beklenmeyen bilgileri karıştırmasıyla komiklik oluşturma. Örnek: "Tatil yapmak istiyorum. - Peki, nereye gitmek istersin? - Bilmiyorum, ama denizde kar topu oynamak istiyorum."
Komik Takıntılar ve Obsesyonlar: Karakterlerin tuhaf veya komik takıntılarının olmasıyla komiklik oluşturma. Örnek: "Sadece tek ayakkabı ile yürüyebiliyorum. - Neden? - İkinci ayakkabımı kaybettim ve ikinci bir çift almak istemiyorum."
Zıtlık ve İronik Durumlar: Karakterlerin karşılaştığı durumların veya ifadelerin zıtlığıyla komiklik oluşturma. Örnek: "Sana sırlarımı anlattım. - İyi, çünkü bana sırlarımı anlatmak istiyorum."
Kuralları İhmal ve Mantıksızlık: Karakterlerin belirli kuralları veya mantıklı davranışları ihmal etmesiyle komiklik oluşturma. Örnek: "Kıyafet koduna uyalım. - Peki, kırmızı iç çamaşırı giymemiz gerekiyor mu?"
Gerçek Dışı Tepkiler ve Tepkisizlik: Karakterlerin karşılaştığı olaylara veya diğer karakterlere abartılı veya gerçek dışı tepkiler vermesiyle komiklik oluşturma. Örnek: "Evin çatısı çöktü! - Peki, dışarıda yağmur yağıyor mu?"
Sürpriz Sonuçlar ve Beklenmedik Sonuçlar: Karakterlerin beklentileri tersine çeviren veya beklenmeyen sonuçlara yol açan eylemleriyle komiklik oluşturma. Örnek: "Bisikleti tamir etmek istiyorum. - Peki, ama şimdi bir uçak tamiri kursu mı almalıyız?"
0 notes
yirmidokuzbucuk · 8 months
Text
Devamını Merak Ediyorum..
Kendimle bir yolculuğa çıkıyorum. Artık her gün yazacağım. Bugün neler hissettiklerimi tek tek anlatacağım.
Bugün öğlene doğru uyandım. Kalkar kalkmaz elime telefonu alıyorum. Kahve yapıyorum bu bana iyi geliyor. Kahvem soğumasıyla ve azalmasıyla bir boşluk çöküyor. Bunun sebebi gün içinde ne yapacağımı bilmeyecek olmam ve dünün aynısı olması.
Öyle ki kahvaltı yapmak bile zul geliyor. Zaten şu sıralar annemle ilişkim çok iyi değil. Annemin benim sevdiğim insanlarla zıt düşmesi ve kavga etmesi beni üzüyor. Annem çok kolay kavga edebiliyor ve ağzının ayarı hiç yok. Ama onun yaptığı her hareketi, her duygusal yükü kendim çok derin hissediyorum. Biliyorum bu yanlış. Ama onun küstüğü kişiler benim sevdiğim kişiler olması beni çok kötü hissetiriyor. Ama şu da bir gerçek ki annem kimle kavga ederse etsin bende tuhaf duygular oluşuyor. Çünkü annem diliyle bir insanı öldürebilir. Çok acımasız konuşur. Karşısındaki kırılır mı kırılmaz mı hiç düşünmez. Kendi isteklerini dayatır. Başkasının sevdiği bir şey onun için anlamsız olabilir. Ve bunu kolayca eleştişriebilir. . Annemin her hangi birine kırıcı bir şey demesine çok üzülüyorum. Ve bunu ben demişim gibi hissediyorum. Yazarken farkediyorum ki annem neyi yapıyorsa ben o konularda onun tam tersiyim. İnsanları sözlerimle incitmekten korkarım, kavgacı değil orta yolcuyum hatta kendi isteklerimi dayatamam. Hatta annem anlattığım konularda ne kadar aşırıysa ben de tam tersi uyumluyum. Ama bende fazla uyumluyum. bunu da iyi bir şey olarak görmüyorum.
annemle ilişkim anlatarak bitmez.
Yine annemi kendi kendime eleştirirken bile vicdan duyabiliyorum.
Çünkü beni üzse de benim için her şeyi yapabileceğimi, tüm zor zamanlarda orda olduğunu biliyorum. bu koşulsuz bir destek.
Ben gün içinde başka naptım ne hissettim ?
İş ilanlarına baktım. Ve iş ilanlarına bakmak bende bir umutsuzluğa sebep oluyor. Hani istediğim hayat nasıl bir hayat bilmiyorum aslında ayrıntısıyla bilmiyorum.
Şu yaşımda şunu isterdim : Bir işim var ve para kazanıyorum kendime ait bir evim var. Annem gelip gidiyor. iyi para kazanıyorum. Araba almışım. sevdiklerime hediyeler alıyorum. evime davet ediyorum. Ciddi bir ilişkim var onu çok seviyorum. O da beni çok seviyor. Evleneceğiz. Tatil zamanlarında memlekete geliyorum. sevgilimle güzel anılar yaşıyoruz falan filan
Yani beni şu an şöyle bir şey istediğimi biliyorum. Ama nasıl bir işte çalışıyorum? gibi ayrıntıları bilmiyorum. Yani şurdaki yazdığım hayata kendimi uzak gördüğüm için. Ve şu zamanlarım durağan bir şekilde evde, umutsuzca geçtiği için üzgün hissediyorum.
Ee tabi annem de benim için üzülüyor. Evde durduğum için ve hiç bir şeyle ilgilenmediğim için. Ona hak veriyorum.
Ama evde öylece oturmaktan bile annem evde niye öylece oturuyorsun kendine bir hayat yarat dışarı çık bir hava al falan diyecek diye dümdüz dururken tedirgin hissetmeye başlıyorum. Mesela, kafama hedef koymuşum fransızca çalışıyorum. o an keyfim iyi gibi ama evde sadece oturup bir şey çalışmak istemiyorum.
Hayata iyi yönünden dahil olmak istiyorum ve bunun tedirginliğini yaşıyorum. Hemen iş arama sayfası ilanlara bak.. hmm bu değil, bu da değil.. aa bu olabilir ? tüh lisans istemiyor.. Derken ellerim bomboş çalıyor:D Acaba ticaret mi yapsam? biraz araştırayım, hmmm çok zor ya para lazım. İnsanlar nasıl zengin oluyor internetten ya onlar yapıyo biz neden yapamıyoruz? bakayım YouTube short videoları nasıl para kazandırır? nasıl bir fikir bulmalıyım? hmmm o telif yiyor yok bu para kazanmaya açılmıyor falan filan çok meşakkatli. Yurt dışında olsam kesin YouTube kanalı açardım. Allahım bir çekilişten bir araba çıksa falan ne güzel olur. Ben ne iş yapacam ya, Bari sosyalleşeyim. Bi kursa falan gitsem. off bu şehirde gitmek istemiyorum. Çok tanıdık var. Beni tanıyan insanların beni okuduğum okula göre düşük bir işte görüp yargılamalarını istemiyorum. aman bahane insanlardan onlar kim ki ? ama bazıları senin başarısızlığınla kendi egolarını tatmin ediyorlar. Bunu istemiyorum. Annemi gururlandırmak isterdim. Prestijli bir işim olsaydı keşke. Acaba psikoloji okuyabilir miyim . Hukuk okumam yok mu bi de :D Bir işim olsaydı yandan yandan kendimi eğitirdim. Valla çalışmaya çok meraklı değilimde işte. hayat AKMALI DEVAM ETMELİ GÜNDEMLER OLMALI FALAN filan
benim beynimin içinden geçenlerin bir kısmı bunlar . Sanki tek derdim iş gibi duruyor demi ?
n0o, maalesef.
bilinç akışımı yazdım.
Bugün bir de akşam dışarı çıktım teyzem ve annemin yanına gittim dışarda canlı müzik vardı. grup iyiydi şarkılar falan güzeldi. Şarkı dinlemek iyi hissettirdi. öyle eve geldim bunları yazdım.
yarına tekrar görüşürüz
0 notes
utulemeikile · 8 months
Text
YALANLARIN MİDEMİ BULANDIRIYOR!
Bana bu tatile gitmeden önce şunları söyledin; Ben ne yapıyorum? Ben gitmek istemiyorum? Nefes alamıyorum? Onu istemiyorum! Seni istiyorum? Ben sensiz olamıyorum. Onunla mutlu değilim. Ama neden hala onunla birlikteyim ve ondan neden hala ayrılmadım bilmiyorum. Bla bla bla..
Her gün hikayelerine kocaman kocaman etiketlerken, kulüplere gidip dans ederken, küçücük evde dar alanlarda ona sürtünürken, aynı yatağı paylaşırken, kol kola maçları izlerken, keyifle kahve içerken, kiraladığın arabada onun gözlerinin içine gülerek bakıp dans ederken, her an benimle iletişim kurdun mu acaba diye seni kafese kapatırken, telefonunu eline alıp her uygulamanı kullanırken, ben mesaj yazmayayım diye Allaha dualar ederken söyle bana NASIL NEFES ALIYORSUN!
Sen onunla çok mutlusun, gözlerinin içine bakıp dans ediyorsun, her gece onunla yatıyorsun, sonra dönüp bana yalanlar söylüyorsun.
BENİM ARTIK MİDEM BULANIYOR!
0 notes
dilperisanimmmm · 11 months
Text
Hale bak ya! Bir de geçenlerde zulfi bey diyordu bence polis ol yok benim çocuklarım polis olacak yok devlet baba. Gerisekali xirre kere. Bir boka yaramaz bu kurtler gercekten xainimiz çoktur. Hatta ben sanıyorum ki bugün yarın savaş çıksa kurdisatana azad icin en milliyetçi kürt bile geri adım atar. Hix kimseye güvenmiyorum bu kurdistani konularda. Kendime de. Benimki bilgislikten kaynaklı. Asimilasyon uğradığimdan kaynaklı. Fikirlerimin henüz daha olgunlaşmadığından kaynaklı. Yaşamın küçüklüğümden kaynaklı. Bize gösterilen yalanları görebilmek için önümdeki büyük duvarları önce yıkmam lazım. Her acından değerlndirmem lazım. Başkalarının fikirleriyle degil kendi irademle hareket eymem lazım, kendime ait yorumlamalarımın olması lazim, kimsenin dediğine etkilenmeden tüm yönüyle bakmam görmem yorumlamam düşünmem lazım. Sonra duvarlarin arkasından bakabilmek lazım. Bu da yıllarımı alacak. Off..aklımdan çımiyorken bunu da öylesine yazayım. Artık turklerw özellikle de karadenizdwki turtlere hizmet etmek hamallık etmek istemiyorum kurtlerin. Son derece rahatsızlık duyuyorum yemin. Kürtlerin komple gitmesini zaten istemiyorum. Ben hele hix hix gitmek istemiyrum . İnşallah bu yıl evimizde tatil yapacağımız kendime kitaplarımı okuyacağim bol zamanlı tatil gibi tatil olur üç ayın uc ayı da evde oluruz. Allam Karadenize gitmeyelim nolur. Aslında yemin ederim kaysın işinden bin kat daha iyi de işte. Aslında iyi değil daha bok da olabilir. İki is te birbirinden bok. Lanet olsun. Çalışmak istemiyorum. Ama çalışınca abiler konusunda biraz da olsa ixim rahatliyoe kendimi en azından bu konuda teselli edebiliyorum kendi kazandığım paramla kendi ihtiyaclatimi giderince. Olum harbi yazık lan bize. Aciyorum kendime acıyorum bize. Offff..aklımdan çıkmayan bir başka konu da. Eğer siyasal islamci firdevsin bir daha siyaset konuştuğunu görürsem hele de bana tek bir ima, konuşma, kelime..yav bir harf söylesin gereki onu döveyim ha! Yemin ederim bu gibi insanlardan dolayı insan dinden nefret ediyor.innsanlarda din iman bırakmıyorlar. Gercekten bu ülkenin dinci adamları özellikle de gençleri ateizme sürüklemektenn başka bir şey yapmıyorlar ha. Ben de nefret eiduoeum dinden. Dinle ülke yönetilir diyenlerden. dinci olanlardan. Peçe takanlara bile yav. Ben bile ben bile..
0 notes
cool-thisismystory · 1 year
Text
30 Nisan 2023, Pazar sabahi
Sukrettiklerim:
+ Isim, isteki pozitif cevrem ve gelecegiminde varolan kesfedilmemis bir suru olasilik
+Ailem, annem, kardesim ve yakinimda beni varligiyla sarmalayan tum guzel arkadaslarim
+ Guzelligim, gencligim
+ Sevdiklerimle dunyayi gezebiliyor olmam ve buna sahip olmami saglayan maddi ozgurlugum
+ Sadece maddi degil her anlamda sahip oldugum ozgurlugum <3 kafami eseni yapabilme gucu
+ T ile suan sahip oldugum bag. Gecirdigimiz guzel zamanlar, ve belki de daha yasanmamis tum guzel anlar...
+ Aldigim nefes, yedigim yemekler
+ SAGLIK - ailemin ve kendimin sagligi
Dilediklerim:
+ Isimde yukselme:
Daha cok gezebilecegim, insanlarla yuzyuze etkilesimde bulunabilecegim, daha cok gelisim alani olan ve etrafimin beni surekli gelistirmeye yonlendirdigi pozitif insanlarla cevrili bir is. Icinde biraz daha heyecan olsun isterim, daha hareketli ama bir yandan da yaptigim ise benzer birsey. Ofisler ayni guzellikte olsun ama bu is artik iste budur dedigim olsun. Yukselmek istiyorum maddi olarak ve bu kafamda her bir donem sonrasi soru isareti olmadan.Cok harika insanlarla network kurmak istiyorum bu yeni isim araciligiyla. Turkiye baglantisi devam edebilir ama parlamak istiyorum. Insanlarin saygi duydugu, cevremdekilere ve genclere katkida bulunacagim anlamli bir is hayati. <3
+ Aileme refah, saglik ve bereket.
+Annemle daha cok tatil ve vakit. Onu rahat ettirebilme gucu. Istedigi zaman buraya gelip gidebilme luksu. Bunu yurekten diliyorum.
+ Dunyayi gezmek istiyorum. Uzak ulkeler gitmek. Mumkunse birlikte oldugum kisiyle, ama dunyayi gezmek en buyuk istegim.
+ Daha cok kahkaha, mutluluk, saglik, bereket, refah hayatimda. Harcadigim tek kurusu dusunmek istemiyorum. Cevremdekilere, aileme daha cok ve rahatca destek olabilme gucu. Hayat bereketiyle aksin.
0 notes
sillykoalafart · 1 year
Text
saat gecenin dördü
Ben bugün bi belgesel izledim. dr stutz'un bir belgeseli. ünlü bi adamla. hani şu hangoverda oynayan. baya etkiledi beni.
Çok uzuuun zamandır kendim için bir şey yapmıyorum. Erkek arkadaşım var bahanesiyle kendimi eve kapattım ve bu ben değilim. Bunun diğer sebepleri de aslında parasızlık, ailevi sıkıntılar. Hiç birini çözemiyorum. Çok bunaldım. Kafamı susturamadığım için uyuyamadım da. Aslında sunu biliyorum, yani çok gencim ve bazı şeyler zamanla oturacak, zamanla olacak. Sakin ol. Relax. Akışına bırak.... Ama hayır bırakamam. Çünkü ben bir şey yapmazsam hayat benim önüme istediğim şeyleri sunmuyor. Önüme bunlar gelmiyor. O yüzden benim ne yapmam lazım sürekli düşünüyorum ama asla icraatte bulunmuyorum. O kadar bunaldım ki. Bu hayatı hakettiğimi düşünmüyorum.
Elimden bir şey gelmiyor gibi hissediyorum. Aşırı çaresiz. Bi noktada artık bütün sorunlara 'aman sikerler ya yeter' diyip her şeyi koyuversem ve çekip gitsem uzaklara nasıl olur acaba?
Uzaklara çekip gitmek için de para lazım amına koyim. O para da bende yok. Anca borcum var benim. Burdan nasıl giderim :( O kadar bunaldım ki. Çoookk uzun bi tatile ihtiyacım var.
Yalnız, maceracı, yeni yerler keşfettiğim, yeni bir sürü insanla tanıştığım... Bolca dans ettiğim...
Dans. Dansı çok özledim. belki de ondandır bu özlemim, bu depresifliğim. Bu kadar ara vermek iyi gelmiyor bana. çok üzülüyorum. Dansı yeniden hayatıma sokmam lazım. Haftaya konağa gitmem lazım bir gün. Bence iyi olur. ??? düşününce bi emin olamadım. Samimiyetsizlik bende alerji yapıyor artık. Benim kendime gerçekten yeni bir yol çizmem lazım. Modern dansa acilen başlamalıyım. Bana iyi geleceğini düşünüyorum. Via dance'e gidip konuşsam mı? :( hffff.
biliyorum benim su an en büyük derdim dans. napıcam ben ya demektense artık harekete geçmem lazım. ,Spora yoğunlaşıp dans videoları çeksem? vücudumla alakalı bir şeyler yapmak istiyorum. ve bunu artık ertelemek istemiyorum. bale? araştır.
işle ilgili ise şu anda konfor alanından seni ancak para çıkarsın. Sakin ol. Her şey aynı anda olamaz. Acele etme. Tamam istediğin pozisyona gelmedin, evet insanlar sözlerinde durmuyorlar. Ama bunun suçlusu sen değilsin. Ve bu seni daha başarısız bir insan yapmaz.
Adil olmayan bir davranış gördüğünde, bunu kişisel algılama.
Dış dünya böyle. Peki bunu katlanılmaz kılan ne? yani bendeki kabul görme onaylanma arzusu mu?
Hep ilgiye açtım. Çocukluğumdan beri. biri beni övünce ya da güzel bir şey söyleyince utanırdım ama beni o kadar mutlu ederdi ki. Hala öyle. Mütevazi duran çoğu hareketim aslında gurur dolu, aşşırı mutlu ediyor beni sadece ne demem gerektiğini bilmiyorum. Ve ben anaokulundan ilkokula kadar çok ilgi çeken bakımlı bi kızdım, sınıfın en popüler kızlarından biriydim hatta kızıydım denebilir. Hala bu onaylanma isteği ne yani? Ama o zaman bile Zeynep'i kıskanırdım mesela. Bana aşırı güzel gelirdi. Prenses gibi. Neden mesela ona karşı bu kıskançlığım vardı? Merak etmişimdir. Çünkü bu benim istemediğim bi duygu. Yok etmek istediğim bi duygu, ama orada. Bu duyguyu hala yaşıyorum, şu an bu satırları yazarken bile o kıskançlık duygusu bende var.
Bunu bilmek çok ilginç çünkü insan bunu görmezden gelerek yaşamayı da öğreniyor. O duygu orada, biliyorsun. Fakat kenara itmen gerektiğini de biliyorsun. Ve ona göre davranıyorsun. İlginç.
Kendimi beğenmezdim hiç ergenlik dönemlerimde. Çok çirkindi bence o dönemim. Çok uzun bir süre tel takmak istedim yalvardım babama, lise sonda taktırdı en son şaka gibi. Bu mesela özgüvenimi çok yıkan bi davranıştı. Babama çok öfkelenmiştim. Çünkü gülmeyi aşırı seven bir insandım ama ağzımı kapatarak gülüyordum. Bu çok üzücü geliyor şu an.
Veli diye bi cocuk vardı ortaokulda dersaneden, 7. sınıftayız.. Ben o zaman saçları kısacık kestirmişim (yanlışlıkla), önde çirkin bi kahkül, bi de bandana... Gülerken hep ağzımı kapatıyormusum ama o kadar bilinçsizce olmuş ki bu. Dişlerimi kapatıyorum güya. Veli de bunu farketmiş, o zamanlar bana aşıktı, o kadar güzel gülüyorsun ki neden elinle kapatıyorsun demişti. O an farketmiştim aslında gülüşümü görmelerinden utandığımı ve rahat gülebilmek için böyle bi mekanizma geliştirdiğimi.
Tel taktırdıktan sonra hep derdim ki tellerim çıksın 32 diş gezeceğim, gerçekten de geziyorum.
İnsanın böyle şeylere bel bağlaması, fiziksel durumunun psikolojiye bu denli etki etmesi çok ilginç geliyor.
Mesela kiloma da takıntılıyım. mükemmel olmak istiyorum. Çünkü biliyorum yapabilirim yani evet genetik olarak mükemmel bi fiziğim yok ama spor yapmayı seviyorum dansçıyım(şu an edemesem de...), sıkı bi vücut yapım var ve bu da beni daha iyisini yapmaya teşvik ediyor aslında ama mesela vücudum çok da ödem topluyor. Aşırı kolay kilo alabiliyorum. Regl öncesi 3 kg aldıgım oluyor. Bunlar canımı çok sıkıyor. Bunu aşmak istiyorum.
Fiziksel olarak kendimle derdim ne??? Bunu öğrenmek istiyorum. Bunu bulmam lazım.
0 notes
Text
Kendi adıma çok garip zamanlardan geçiyorum. Kimseyle anlaşamıyorum, kimseyle görüşmek istemiyor ve görüşünce de hemen oradan uzaklaşmak istiyorum. Kimseyi görmek istemiyorum herkesin harika fikir ve önerileri var benim için ama yaşarken öyle olmuyor. Bunu insanlara anlatmak da zor. Şu an hangi asamadayim bi bakalım.
Birkaç hafta çok istediğim kafede çalıştım. Cumalari ve hafta sonları. Ancak çok yoruldum ve aldığım para çok komik bir rakam olunca ayrıldım.
Şimdi temizliğe gidiyorum. Ev çok uzak Mamak'ta ama temizliği kolay bi ev. Üstelik kafede iki günde çalışıp aldığımdan daha çok alıyorum. Daha az yoruluyorum bile diyebilirim. Bir iki arkadaşımla paylaştım bunu bi tanesi çok sert tepki verdi asla yapmamam gereken bi iş gibi yalvardı resmen gitmemem için ama ben yine de gittim. Bundan sonra da gidicem hatta böyle bi ev daha olsa kendimi idare ederim hazirana kadar. Çünkü artık ciddi ciddi hazırlığı bırakıp tam zamanlı çalışmayı düşünmeye başlamıştım, iş arıyordum. Ama şu an bırakmak istemiyorum çünkü eğitimi çok güzel Hacettepenin. Ben bi plan yaptım geleceğimle ilgili ve bunun arkasında durmak istiyorum, sonunu getirmek istiyorum. Bu aşamaya gelmem çok zor oldu. Kendimi odama kitleyip okulda ağladığım fıstık ezmesi kaşıkladığım günleri hatırlıyorum. O günlere dönmemek için her gün de giderim temizliğe. Yeter ki öyle korkunç bi ortamda çalışmayım. Şimdi planlarıma yüksek lisans eklendi. Hemen alese başvurup yüksek lisans programlarını araştırcam.
Mümkünse ara dönemde kaydolup baslicam. Bugün ezgiyle görüştük Almanya'dan geldi. O bahsetti yüksek lisansi hallet buraya doktora ile gelmek daha kolay ama yüksek lisans için gelmek zor dedi. İmkanım olursa iş bularak gitmek istiyorum ama o kısım nasıl olur bilmiyorum işte. Bir de zanaat öğrenmek istiyorum. Çok pişmanım şu kalıcı oje tırnak eğitimini almadığıma. Onun için gözden çıkardığım parayı nasıl yedim bilmiyorum ama araba satışından elimde kalan para gerçekten çok komik bir miktar. Ben bankaya 85 koydum. Bir suee oradan tırtıkladim filan ama hemen kur korumalı hesaba dönüştürmedim TL olarak bekledi ve bir süre zaten öyle kaybım oldu. Sonra da zaten kur korumalı altın hesabını yedim. Evet bayağı çatır çatır yemişim fhdjdjjdfjdn
Ya biraz kredi borcum vardı sonra yazın 4 günlüğüne tatile gittim akıllı robot aldım biraz rahat takıldım ve su an elimde kalan para 56
Evet şaka değil üçte biri gitti. Neyse toparlıcam fjfjgjdjjs
0 notes
lemonsherbett · 1 year
Text
O salak okula gitmek istemiyorum ben insallah kar yagar tatil olur amin
1 note · View note
iyiyimlaben · 2 years
Note
Buradayken istediğim gibi giyiniyorum istediğim yere gidiyorum özgürüm. Ama eve dönersem istediğimi giyemiycem sıcakta pişerken bile sıfır kol giymem yasak. Elbise desen asla. Ve hayatım boyunca bi kere bile ne tatile ne denize gittim yazlarım hep evde geçerdi. Buraya geldim öyle deniz gördüm. Bunları bırakıp gitmek koyuyor bana. Ama bir yandan da bu işi istemiyorum işte :/ Senin paylaşımlarını gördükçe sana özenirdim. Ailenle tatile gitmeniz, giyiminin özgür olması, kararlarına karışılmaması daha bir çok şey..
Sen ne yapmayı düşünüyorsun abla? Mezun olunca nerede çalışmak istiyorsun? Hiç istediğin gibi bir iş bulamazsan mesela ne yaparsın?
Biz çoğu şeyi ailecek yaparız ya. Babam emekli olursa birde kardeşim üniversiteye giderken diyoruz biz de seninle geliriz o da diyor ki benim için daha iyi olur... Tabii ki sorunlar oluyor ama bunları büyütmüyoruz pek, kardeşimle babam arasında biraz daha sorun olmasına rağmen o bile kaçıp kurtulayım diye düşünmüyor hiç. Ama anne de önemli bir etken.
Benim çok farklı planlarım var aslında ama eğer onlar olmazsa mezun olunca kpss sorun olduğu için özellerde çalışmayı düşünüyorum. Çok eziyorlarmış ve maaşı da daha sıkıntı ama tecrübe olması açısından katlanırım. Ve bir yandan da diğer planlarımı yapmaya çalışırım. Ama şu an ilk önceliğim yurt dışına çıkmak ve orada yabancılara Türkçe öğretmek. Bunun için uğraşıyorum daha çok.
1 note · View note
areualivedaria · 3 years
Text
Sen benim her seyimsin sensiz bir dunyada yasamak istemiyorum seninle konusmadigim bir gun olsun istemiyorum sana sarilmak istiyorum seninle tatile gitmek orada birlikte hot girl summer yapmak istiyorum seninle aglamak istiyorum seninle twilight izlemek istiyorum that 70s show izlemek istiyorum sacma turk yaz dizileri izlemek istiyorum the hunger games izlemek istiyorum birlikte oartilere gitmek evde icmek istiyorum senin yesil koltugunda oturmak istiyorum seninle canimiz sıkilinca makyaj yapmak istiyorum birlikte bahar temizligi yapmak istiyorum birlikte insnalari cekistirmek istiyorum asamadigim butun o posterleri kalacagimiz eve asmak istiyorum birlikte ders calismak istiyorum senin kiyafetlerinden giyinmek istiyorum bulasiklari yerlestirmedin diye kavga etmek istiyorum dogum gununde tam 00 da yaninda olmak istiyorum birlikte dovme yaptirmaya gitmek istiyorum sacini bkyamak istiyorum ..
Tumblr media
Ama en cokta sana sarilarak aglamak istiyorum
9 notes · View notes