Tumgik
#sömürge ülke
cagdasyatirim · 11 months
Text
Tumblr media
3 notes · View notes
onderkaracay · 10 months
Text
Tumblr media
8 notes · View notes
kizilelma035 · 6 months
Text
Tumblr media
"Bir ülkede her köşe başında bir Mc Donalds, bir Starbucks, bir Zara varsa, o ülke kültürel olarak bir sömürgedir.
İstediğiniz kadar tank, top, uçak yapın; gavur gibi yiyip gavur gibi giyinen bir halk, asla hür olamaz, ne yaparsa yapsın sonunda gavura hizmet eder."
Yani, bu boykot işi sadece Filistin'e destek olmanızı sağlamaz.
Aynı zamanda Türkiye'nin kültürel bir sömürge olmaktan kurtuluşunun da bir parçası olabilir.
Boykot konusunu ciddiye alalım...
63 notes · View notes
nefes3534 · 2 months
Text
Tumblr media
Yollksulluk ve cahillik iktidar treninin lokomotifi olmuş!
Güçler ayrılığı bitmiş, yasama -yürütme -yargı tek adamın eline bırakılmış!
Ülke toprakları, zavallı bir sömürge ülkeninki gibi yerli işbirlikçiler yardımıyla yağma ve talana açılmış! Madenlerimiz, yer altı zenginliklerimiz, sularımız, verimli topraklarımız bu vahşi kar hırsına kurban verilmiş!
Hukuk bitmiş. İktidar yargısı oluşmuş. Adalet yüce efendinin keyfine kalmış.
Eğitim dinselleştirilmiş. Sağlık iflas etmiş. Kerameti kendinden menkul tarikatlar devleti parsel parsel bürümüş!
Bürokrasi çökmüş. Devlet mekanizması felç olmuş. Felaketler peş peşe geldikçe devletin yetersizliği kabak gibi görünür olmuş.
Pahalılık, enflasyon, işsizlik had safhaya gelmiş. Açlık baş göstermiş. İçe kapanma, ümitsizlik, yeis, çaresizlik, gelecekten beklentisi kalmamak toplumu bir virüs gibi sarmış, intiharlar, şiddet, cinayetler artmış. Fırsatını bulan yurt dışına kapağı atmış.
Kötülük, fırsatçılık, yolunu bulma, işini halletme, rüşvet, iltimas, liyakatsizlik almış yürümüş. Mafia düzeni katman katman topluma yayılır olmuş. Toplum çürümüş! Sevgisizlik ve tahammülsüzlük sokaktaki masum canlara kadar yıkıcı sonuçlar vermeye başlamış.
Doğa ve çevre katliamları hukuk, bürokrasi ve kolluk gücü kullanılarak legal hale getirilmiş! Beton dininin paraya tapan müritleri etrafımızı sarmış.
Koca ülke mülteci deposu olmuş, demografik yapı bilerek tahrif edilmiş. Kolayca vatandaşlık verilen, sayıları belirsiz göçmen oy deposu olarak kenara ayrılmış.
Ayda milyonlarca lira maaş ödedikleri trollerinin öncülüğünde isyan ve itiraz edenin anında tepesine binilmiş, canına okunmuş.
Basın esir edilmiş. Özgür basın ise sürekli acı bedel ödemek zorunda bırakılarak yıldırılmaya çalışılmış.
Sadaka ve aralıksız din propagandasıyla cahil kesim oy deposuna dönüştürülmüş.
Seçim ve sandık, sürekli iktidara kazandıran bir enstrümana dönüşmüş. İktidarın seçim propagandasını, devletin gücünü arkasına alarak sınır tanımayan dezenformasyona, yalan ve iftira üretimine dayandırırken muhalefet kıskaç altında kıpırdayamaz, sürekli savunmada olan bir hale gelmiş.
Olay artık öyle hale gelmiş ki, iktidar sahipleri" Bize oy vermezseniz hizmet mizmet yok, kusura bakmayın!" diyebilecek hadsizliğe kadar gelmiş!
Bu liste sayfalarca uzar gider.
Şu listeye rağmen hala ana muhalefeti yıpratmaya, ezmeye, kötülemeye devam eden bir insan;
bir ringde kolları arkadan bağlanmış bir boksör ile eldiven üstü muştalı, üzeri zırhlı boksörün dövüşünü seyrederken maçın adaletsizliğini protesto edip eline geçeni tribüne atıp, ıslık çalarak yuh çekecek yerde,"Tüüü beceriksiz, tüüü senin kalıbına, tüüü yetersiz, bu mu len senin boksörlüğün? diyerek elleri bağlı boksöre kötü tezahürat yapıyor demektir.
Kendilerini bu duyarsızlıkları için kutluyorum. Çünkü insan evladının gelebileceği en uç duyarsızlık seviyesine ulaşmışlardır ve bu da beğeniriz, beğenmeyiz bir BAŞARIdır. Helal olsun!...
19 notes · View notes
baybaykus · 5 days
Text
Zahide Engin Uçar yazdı. 👇
TC Zahide Engin Uçar yazdı. 👍🙏
YEREL HALK
İngiliz Şimşek T.C. Devletini işgal ettiklerini itiraf etti. Nasıl mı?
Türklere “yerel halk” tanımını koydu. Peki İngilizlerin yerel halk tanımı nedir?
Avrupa’nın beyaz adamı Afrika’ya gitti. Sömürdü. Afrika’nın gerçek sahipleri zenciydi. Kara derili oldukları için insan olarak bakmıyorlardı. Beyaz adam için sömürdükleri ülkelerin gerçek sahipleri kara derili insanlar yerel halktı.
Avustralya’ya gittiklerinde Avustralya’da Aborjinler vardı. Katlettiler. Katlettiklerini kabul ediyorlar ama özür dilemeyi reddediyorlar. Geride çok az nüfusu kalan Aborjinlere “yerel halk” diyorlar.
Amerika’ya gittiklerinde milyonlarca nüfusu olan Kızılderili vardı. Avrupa’nın aç beyazları Kızılderililere soykırım yaptı. Hem de en ahlaksız bir biçimde. Oysa Kızılderililer bu cani ruhlu beyaz adamı el üstünde tutmuştu. Kış ayında KITAYA ÇIKANLAR AÇ KALDI. Kızılderililer onlara yiyecek götürdü. Çok yüzlü Amerikalıların Şükran Günü nedir biliyor musunuz? Kış mevsiminde kıtaya çıktıklarında aç kalırlar, Kızılderililer bunlara hindi götürüp doyurur. Kızılderili soykırımı yapan beyaz adam, o yılların anısına Şükran Günü yapıyor. Kızılderililer tepki gösteriyor. Hem bizleri öldürdünüz, bir de bizimle alay edercesine Şükran Günü mü yapıyorsunuz diyorlar.
İşte o beyaz adam Amerika kıtasının soykırıma uğrayan gerçek sahibi Kızılderililere “yerel halk” diyor.
MR. Şimşek İngiliz ve ABD vatandaşı. Bunun anlamı nedir biliyor musunuz? Mr. Şimşek İngiliz devletinin çıkarına ters bir eylemde bulunursa İngiltere tarafından yargılanır. Amerikan vatandaşı olurken ettiği yemine uymazsa yargılanır. Kırmızı bültenle aranılan bir kişi olur. Bu konumda bir kişi Türkiye’de ekonomiden sorumlu bakan yapılmışsa, Duyun-u Umumiye imaj değiştirerek işleme konmuş demektir.
*** *** ***
ÖLDÜRÜLÜYORUZ FARKINDA MISINIZ?
2006 Yılında yerli tohum yasaklandı. Çiftçi kısır hibrit tohumlara mecbur bırakıldı. Her yıl tohum, fide aldı. Tohumlar gelirken o yılın hastalığının ilaçları da tohumla birlikte gümrüklere geldi. Hibrit tohum ekilen tarlada toprak öldü.
Dr. Ümit Aktaş bir açıklama yaptı. Hibrit tohum yasası 2006 yılında çıktıktan sonra bir yıl içinde ölüm sayısı %50 arttı. Böyle giderse ülkede Türk kalmayacak diyor.
Bu açıklama beni ürküttü, ya sizi?
Bir de pandemi kumpası var. Yeniçağ Gazetesinde çıkan bir habere göre Korona Virüs kumpası dünya nüfusunu azaltmak için üretildi.
Sağlık Bakanı ve hükümetin baskısıyla insanlara nerede ise zorla aşı yapıldı. Korkunç bir algı operasyonu yürütüldü. Sonuç?
İnsanların yaşamında aşılardan önce, aşılardan sonra diye bir dönem başladı. Yaşlılar yanlış tedavi yöntemleri ile büyük oranda öl(dürül)dü. Almanya’da aşı mağduru insanlar dava açıp tazminat alıyor. Türkiye’de sürekli bir yakınımızı kaybediyoruz ama tık yok. Neden? Nedeni açık değil mi?
“YEREL HALK” diyor Mr. Şimşek… Yani, katliamlardan geriye kalanlar…
Sahi kaç TÜRK kaldık biz?
Kimsenin zoruna gitmesin bu soru. Ya da gitsin! Gerçek acıdır.
Ülke nüfusunun nerede ise yarısı kendi diline düşman, her cümlesine Arapça bir kelime sıkıştırmayı maharet sayan, kimliğini, özünü kaybetmiş HİBRİT vatandaş… Diğer yarısının yarısı da, her cümlenin arasına İngilizce kelime sıkıştırmayı maharet sayan, özünü yitirmiş sömürge kafalı vatandaş.
Yunanistan adalarımızı işgal ederken, varlık nedenini Türk düşmanlığı üzerine kurmuş bir devlete kapı bir komşu gibi gidip ekonomisine katkı sunanlar zaten milliyetini kaybetmiş demektir.
Yunanistan Pontus Soykırım yalanını meclisten geçirmişti. Bir de soykırım anıtı diktiğini basından öğrendik. Bizim Devlet Tiyatrolarımız ne yaptı? Yunanistan’ın Atina şehrinde bulunan Pire Belediye Tiyatrosu Sanat Yönetmeninin ortak proje talebine olumlu cevap verdi.
Kimse ne işgali önemsiyor, ne de soykırım iftirasını… İşte bu yüzden “YEREL HALK” aşağılaması yapılabiliyor.
2022 Yılında İzmir Kitap Fuarına katılan kıymetli yazarımız Mustafa Yıldırım gördüğü aymazlık ve ihanet karşısında şöyle haykırıyordu;
“Atina devletinin erinin İzmir’i Smyrna yaparak İngiliz zırhlısı Agamemnon ile gözdağı verdiği İzmir Kitap Fuarındaki kahırlı iki günün sonunda yıkım… İzmir’de tepkisiz kitle… Belki eskiden ‘gavur Smyrna’ değildi ama şimdi olmuş… 9 Eylül savaşın utkusu yerine soytarılığa…
Atinalılar adaları işgal etti. Zeybetiko Soyun eri, İzmir’i SMYRNA yaptı. İngiliz zırhlısı Agamemnonu yanaştırdı çirkinlik anıtı fuarına… Artık atları Belkahveden aşağıya sürme vakti yakındır.”
Ordusu dağıtılan, neyi var, neyi yok satılan bir millet… Yağmalanmış bir ülke, yağmalayanları 22 yıl alkışlamış bir halk kitlesi…
Adı silinmiş, milli kahramanları, kurtarıcısı aşağılanmış, milli bayramlarına yasak gelmiş bir millet... Bütün bu örtülü işgal, aşağılanmaya susan bir halk…
Madenleri Afrika’nın belki 50 yıl öncesinde yağmalandığı gibi vahşi bir biçimde yağmalanan bir millet… Suskun… Sanki yaşamıyor gibi… Yaşasaydı bu işgali gerçekleştirenler bu ülkede bir yıl kalamazdı.
Sahi Türkler nerede? Kaç kişiyiz biz? 40 kişi ile Çin Sarayını basan Kürşat ihtilali ile övünüp, 80 milyon nüfusla işgale boyun eğmek… Onuruna, kimliğine, toprağına saldırılınca susacaksın, cebin delinince yaygarayı basacak, buna da BAŞARI(!) DİYECEKSİN… HADİ ORDAN BE!..
İşgalci işgalini güçlendirmek için 17 milyon sığınmacıyı getirmiş. Senin çocuğun sınavla üniversiteye girerken, işgalcinin çocuğu istediği üniversiteye giriyor. Sen parasızlıktan tedavi olamazken, işgalci bedava tedavi olup, bedava ilaç alıyor. Sen işyerine vergi öderken, işgalci vergi ödemeden işyeri açıp, sana rakip oluyor. Sen çoktan Kızılderili, Aborjin olmuşsun haberin yok. Haberin niye mi yok? Ölü taklidi yaptığın için.
Bugün Emperyalizmin başat devleti sömürgeci İngiltere’nin vatandaşı Mr. Şimşek ne diyor?
“Yerel Halk!”
Yani;
Ölenlerden, ölüden farkı kalmayan mankurtlardan geriye kalanlar…
YEREL HALK!
Utanmalıyız! Utanmayı unuttuysak, gerçekten ölelim.
Kızılderililer kadar azaldığımızda, Mr. Şimşek’in vatanında yapıldığı gibi, bir şükran gününü de Türklere çok görmezler herhalde!?
Zahide UÇAR(21. 04. 2024)
2 notes · View notes
Tumblr media
çok şaşırdım mk Robert Koleji, Boun hepsi aynı sik Dış güç koleji Eskilerin dediği gibi Manda himaye ve yabancı ülke hayranlığı "sömürge olsak keşke"cilerin klasik cvsi
4 notes · View notes
doriangray1789 · 2 years
Text
NE O PATRİMONYAL SULTANİZM
neo-patrimonyal sultanizm? Türkler için hiçbir anlamı olmadığı gibi tarih-coğrafya-yurtbilgisi bilmeyen Fransız ve İngiliz & Amerikalılar için de hiçbir anlamı yoktur. Adama “Ne dimek istiyon babo”diye sorarlar. Hangi memlekette olursa olsun, derslerinde böyle konuşan, bu kavramı kullanan akademisyenler, sınıfa bunun ne demek olduğunu en azından 45 dakika anlatmak zorundadır. 
Neo = Yeni.
Patrimonyal = Miras yoluyla geçen (aktarılan) krallık, padişahlık, sultanlık, imparatorluk.
Saltanat” da “hükümdarlık, padişahlık, sultanlık; bir ülkede hükümdarın, padişahın, sultanın yönetimi, monarşi” anlamına geliyor.
Anlaşıldı mı babbooo….
Efendim ��lim ve muallim kimseler bu hususta şunları diyorlar:
Yeni padişahlık, geleneksel padişahlık ile çağdaş devlet sisteminden apartılan yasal ve akli kurumları birleştiren melez (karma) bir sistemle akraba olur. Birçok bilimci, bu “yeni padişahlık” denen sistemin en iyi örneklerinin 1960-1980 yılları arasında Afrika’daki siyasal sistemlerde bulunduğunu düşünmektedir. “Yeni padişahlık” kavramının üç temel özelliği vardır:
- İktidarın aşırı kişiselleşmesi.
- Güçlü bir yandaş ve himaye (patronaj) sistemi. 
- Devlet kaynaklarının kötü (adil olmayan) bir şekilde paylaşılması ve yararlanılması.
Yeni padişahlık, Afrika’daki eski sömürge ülkelerinin eski rejimlerinin tamamının ortak kurumsal özelliği imiş. Michael Bratton ve Nicolas Van de Walle’e göre yeni padişahlık rejiminin temel özelliği şu: Padişahlık mantığının bürokrasi adı verilen bir kurumsal mantıkla karışması. Türkçesiyle, söylemesi ayıp, padişahlığın bürokrasiyi keyfine göre köle gibi kullanmasıdır. 
1920 yılında vefat eden Max Weber bile karışmış bu işe ve bu türden berbat rejimlere “Sultanizm” adını vermiş. O da sağ olsun! Kimi sosyolog ise “neo-patrimonyal” ile “sultanizm”i birlikte kullanmıyormuş. Max Weber’in sultanizmini anımsatan “aklilileşmiş” (rasyonalize edilmiş neo-patrimonyal) yeni padişahlık (neo-patrimonyal) devletleriyle saf yeni padişahlığı birbirinden ayırmaktaymış. Birincisi, ikincisinin sonucuymuş falan filan! El kesesinden bu kadar malumatfuruşluk yeter.. kendimize bakalım bakkalımda yazmak için heves var ancak kalem duruyor…
Birinci dünya savaşı, kurtuluş savaşı ve İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra sömürgelikten kurtulup kendi devletini kuranların önünde Türk devlet geleneği, 80 yıllık bir Cumhuriyet ve 11 cumhurbaşkanlık deneyim yoktu. Buna rağmen o devre milli şefe atıf yapılır da çağdaş bir devlet yapısının parçalarını gözü kara bir cüretle bozup işlevsiz hale getirilirken ve  “Saray”da Başyücelik devleti kurulurken sesleri çıkmaz …Bu ülke ulemanın kendi kendine kendi geleceği için konuştuğu garip bir ülkedir.
Tumblr media
4 notes · View notes
etaali · 1 year
Text
Tumblr media
GERİCİ MOLLA REJİMİ? ÖYLE Mİ?
-İran 3000 km menzilli füze yapmış...
-Baver 373 Füzesi ile S-400 den daha gelişmiş hava savunma füzesi geliştirmiş.
-Uzaya kendi uydusunu gönderen 5.Ülke
konumunda,..
-Uranyumu kamil bir şekilde zenginleştirmiş... -Kendi otomobilini kendisi üretmiş...
-İran yollarındaki araçların 100 %95'i İran'ın yerli malı...
-Nano teknolojide dünyada dördüncü sırada... -Nobel ödülü alan fizikçileri var...
-Oscar ödülü alan filimleri var...
-Okuma yazma 100 %99 oranında...
-Eğitim ve tahsil tamamen ücretsiz...
-Tıp dalında kendi buluşları var...
-Eczacılık sektöründe %98 yerli üretimdir. -Kendine ait savaş uçağı üretti,
-Sivil uçak ve helikopter bakım onarımında kendine yeterli hale geldi,
-Kendine ait insansız ve çok gelişmiş hava araçlarını üretmeyi başardı..
-Her vatandaşa ana dilinin yanında ortak dil farsça ile eğitim imkanı verildi.
-Çocuklara tecavüz, eroin ve silah kaçakçısına idam cezası.vs.vs
Şüphesiz yukarıda izah edilenler birkaç küçük örrnektir. Ama asıl mesele bir halka devletiyle aydın ve alimiyle serdar ve serveriyle yaşlı ve çocuğuyla kabul gören belli bir kültürel ideal yüklenmişse bu halkın üretim ve tüketim kültürüne hakim olan bu idealite bu coğrafyayı maddi ve manevi olarak diğerlerinden farklı bir kategoriye götürecektir.
-Veeee... Abd nin Kırk yıldır uyguladığı ve dünyaya uygulattığı ambargo ve ablukaya rağmen şüphesiz hesapları, felekleri eviren çeviren Yüce Allah'ın kudretidir.
SORMAK LAZIM:
Bu durumda İslam ülkelerinde oturup asalakça pembe köşklerde yaşadığı rehavetin kaynağını bile düşünmekten aciz olup yiyip içenler mi gerici yoksa Molla rejimi mi ?diye sormazlar mı? Dün büyük şeytan Amerika terörü destekleyen ülkeler sıralamasında İran'ı ilk sıraya koymuş, Çünkü onların sömürge stratejisinde bileğini bükemediği herkes teröristtir. Sadece bu Abd şeytanının söylem ve stratejisini takip edenler için şeytan ve dostlarını takip edip bulunması daha kolay ve gerçekçi olacaktır.
Düşmanın oklarını takip ederseniz sizi dosta götürecektir.
Biz hala oturup bu toplumun dinamiklerini konuşacağımıza, "efendim kadınlar futbol maçlarına alınmıyormuş, Yok efendim kozmetik ve makyaj ürünleri yeterli değilmiş" gibi saçmalıklarla bu toplumu okumak aptal olmayı gerektirir.
Üzücü olan bu şeytanların kulağımıza fısıldadığı Milli-Mezhebi-Meşrebi Fesat ve girdaplarla uğraşmaya devam ediyoruz.
Şüphesiz, bütün dünya müslüman ve özgürlük aşıkları ile mahrumları için tartşmasız düşman Büyük şeytan AMERİKA'dır...!
Hüseyni bir kültür manzumesi ekonomik, siyasi ve içtimai olarak bütün topluma hakim olmuşsa, yezitlerin paniklerini de anlayabiliyoruz. Bu gerçeği göremeyenler acilen basiret ve
feraset limanlarına kavuşmak üzere içten dua ve zikirle uğraşsınlar. Belki yüce Allah'ın keremi ile buluşurlar. Vesselam....
--ALINTI--
3 notes · View notes
theheartofmuses · 4 months
Text
Arkadaş cidden yunanistan vs gibi bir şeyin bize sahip çıkmamasından kaynaklı, kirliliğinizi temizlemişsiniz öyle bir durum var
Tamam iran medeniyetiyle savaşıyorlardı ama yine de
Düdük gibi ülke cidden
Al komple orta asya benim deseydin eski çağlarda, bırak adamlar bizden kurtuldu diye seviniyor
Salak sömürge olursun diyenler mdmxm
vallaha italya gibi faşik değillerdi ki, o da onların almanya osmanlı sonrası italyası bizans bayağı yumuşakmış
Yaşasın arkaik mutluluklar
0 notes
drakifakca · 6 months
Video
youtube
Gönüllerimiz Gazze için çarparken çağın muhacirleri olan Doğu Türkistan’ı unutmayalım…
Bugün Do��u Türkistan İslâm Cumhuriyeti'nin kuruluş yıl dönümüdür. 12 Kasım 1933'de sancaklarına "İslâmiyet, Azadiyet, Adâlet ve Uhuvvet" yazarak, 4 ana esas üzerine bir devlet kurduklarını dünyaya ilan etmişlerdi.
Kaşgar'da 12 Kasım 1933 tarihinde kurulup yıkılan Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti tekrar 12 Kasım 1944’de Gulca'da kurulmuştur. Tekrar Rus ve Çin işbirliği ile 1949 da Çin işgaline geçmiştir.
Bu nedenle, iki Uygur Cumhuriyetinin kuruluş yıl dönümü “Doğu Türkistan Milli Günü" olarak kutlanmaktadır.
12 Kasım 1933 Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti’nin ve tekrar yine 12 Kasım 1944 Doğu Türkistan Cumhuriyeti’nin Kuruluşunun yıl dönümü ve bu çifte cumhuriyetimiz, Doğu Türkistan Bağımsızlık Hareketinin meşruiyetini ve haklılığını ispatlayan yegâne tapusudur.
Bugün anavatanlarında yalnızlaştırılan ve Çin’in devasa nüfusu içerisinde “egzotik” etnik unsurlar hâline getirilen Uygur Türkleri, günümüzde dünyada örneğine pek rastlanmayan otoriter rejimlerden birinin sömürge tebaası konumundadır. Tibet ve İç Moğolistan gibi bölgelerde de benzeri uygulandığı gibi, Doğu Türkistan’da da Müslüman Türklerin yüzlerce yıllık kültürel kimliği, dili ve dini inançları tehdit altındadır.
Doğu Türkistan’da sivil, siyasi, ekonomik ve sosyal haklar noktasında yaşanan insan hakları ihlalleri; keyfî tutuklamalar, işkence ve idam, Doğu Türkistanlı genç kadınların Çin’in batı şehirlerine zorla transfer edilerek ağır şartlarda çalıştırılması, işe alımlarda ve sağlık hizmetlerinde ayrımcılık şeklinde görüldüğü gibi; “iki dilde eğitim” politikasıyla Uygur dilinin tasfiye edilmesi, ibadet yasakları ve seyahat hakkının kısıtlanması şeklinde de tezahür etmektedir.
Her ne kadar Türkiye realist çıkarlarını göz önünde bulundurup Çin ile pragmatist adımlar atsa da Filistin ve Azerbaycan’da olduğu gibi Uygur Türklerinin uluslararası kamuoyunda seslerini duyurabilmeleri için daha çok mücadele vermeli, bu hak ihlallerine göz yummamalıdır. Zira Uygur Türklerinin “dost” olarak görebileceği Türkiye dışında başka bir ülke yoktur, ne yazık ki İslam dünyası da buna dahildir.
Bugün, Uygur ve diğer Türk toplulukları, Çin'in soykırımına karşı mücadelelerini sürdürmekte ve bu özel günü Doğu Türkistan Milli Günü olarak kutlamaktadır. Bu zulmün son bulacağı ve Uygur halkının özgürce yaşayabileceği Üçüncü Doğu Türkistan Cumhuriyeti, bölgenin ebedi barışı için şart olmuştur. Gök Bayrak'ın tekrar hür bir şekilde dalgalanmasını nasip etmesini Yüce Allah'tan diliyorum.
12 Kasım 1933 Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti ve 12 Kasım 1944 Doğu Türkistan Cumhuriyeti’nin de kuruluş günleri olan 12 Kasım #DoğuTürkistanMilliGünü’nü kutluyor, esaretten bağımsızlığa giden yolun başlangıcı olmasını Cenab-ı Hakk'tan  niyaz ediyorum.
Bu vesilesiyle Doğu Türkistan mücadelesinin tüm kahramanlarını, şehit ve gazilerini saygı ve rahmetle yâd ediyorum.
Al Bayraktan Gök Bayrağa Selam Olsun!
0 notes
yenikibris · 7 months
Text
Gündemleştirilen ilaç skandalı - Özkan Yıkıcı
Son günlerde yeni bir sgandal ile karşılaşıyoruz. Hemen sanal medyada atıp tutmalar başladı. sSanki sürprizmiş gibi de hayretler etrafa saçılıyor. Ancak, konuları biraz bilen ve düşünen kesimler de ilgili noktada buluşuyor: “nereye kadar gidecekler, kime dokunmak istiyorlar” diye yanıtlar ararıyorlar. Akılda tutmamız gerekenler yeniden kafamda canlandı: Sömürge ülke olmamız yanında, kuralsız ve…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
onderkaracay · 11 months
Text
Tumblr media
🗣️ Ekonomik Bağımsızlığa Düşmanlık
Mustafa Kemal Atatürk kurtuluş savaşı sonrası ilk iş İzmir İktisat Kongresini toplamak olmuştur.
Çünkü Osmanlı imparatorluğu ekonomik bağımsızlığını o günkü tefecilere kaybettiği için sonu gelen bir imparatorluktu.
Türk ulusunun küresel şirketler ve onların yerli işbirlikçilerine güven duymama sebebi bu tecrübeye dayanır.
Son yirmi yıldır ülkemizi yöneten iktidarın affedilmez hatası özelleştirmelerdir.
Tam bağımsızlık özelleştirmeler sebebiyle dışa bağımlı, ithal mal pazarı haline geldiği için de yaşam pahalılığı altında toplum adeta ezilmektedir.
Emperyalizm ve yerli işbirlikçi sermaye tam bağımsız ekonomiyi asla istemezler.
Bu sebeple 2001 yılında bir kriz üreterek 2002 yılında istediklerini sorunsuz gerçekleştiren bir iktidarı iş başına gelmesini 28 Şubat darbesine destek vererek önünü açtılar.
Mustafa Kemal Atatürk, emperyalizmin altyapı ve ekonomik bağımsızlığa musallat olduğu tespitini yapmıştır.
Bu yüzden Türkiye Cumhuriyeti'nin kalkınmasını kamu sektörü öncülüğünde bağımsız sanayileşmeye bağlamıştır.
Her toplumu savaşa ekonomik nedenler ve düşünceler sürükler.
Bağımsızlığın önemini anlatan konuşmasını şu sözleriyle tamamlar;
✓ Bu ulus ekonomik egemenliğini sağlarsa öylesine güçlü bir temel üzerine yerleşmiş ve gelişmeye başlamış olacak ki artık onu yerinden oynatmak mümkün olmayacaktır. Düşmanlarımızın rıza göstermedikleri budur.
1938 sonrası her mahallede bir milyoner olmak için hemen harekete geçerek 2002 sonrası en önemli kurumları çok ucuz fiyata ele geçirdiler.
Atatürk ile aldatmaktan utanmadılar onun tam bağımsızlığın şartı kamu ekonomisini darbeler, krizler, siyasi hilelerle yok ettiler.
Bugün ise artık devlet yok şirketler var diyerek bizi tehdit ediyorlar.
Atatürk demiryollarından deniz yollarına, tekstilden şekere, enerji sektöründen, bankacılık sektörüne, maden işletmelerinden ilk sanayi hamlelerine kadar her alanda kamu iktisadi teşebbüsleri ile kendi kendine yeter tam bağımsız bir ülke kurmuştu.
Hangi yollarla elimizden aldılar ise o şekilde de geri alacağız.
Ekonomide tam bağımsız bir ülke olmadan siyasi ve jeopolitik bağımsızlık mümkün değildir.
Her insanımıza özelleştirme işgal projesini ve kamulaştırma ile kamu ekonomisini anlatarak tam bağımsız bir ülke yeniden olana kadar direneceğiz ve çok çalışarak başaracağız.
Bu noktaya gelmeden önce siyasi partilerden ve batı sömürgesinin işbirlikçi zihniyetlerin tamamından kurtulmak bir zihniyet devrimi ile bilinçli bir toplum olmanın önünü açmalıyız.
Sürdürülebilir sömürge düzenini devam ettirmek yana olan siyasi partiler devri kapanmalıdır.
Türk ulusu küresel ve yerli işbirlikçi tefecilerin elinde borçla inim inim inletilmeye layık bir ulus olmadığını gösterecektir.
Kamulaştırma olmadan, üretim olmadan, ithalat, borç ve tüketim ekonomisi son bulmadan bu mümkün değildir.
Bu iradeyi daha önce göstermiş Türk ulusu Atatürk'ün yarım kalan insanlık devrimini tamamlamak yoluyla yeniden gerçekleştirecektir.
Cumhuriyetin ikinci yüz yılı kamulaştırma görevi ve dersi ile başlayacak.
] Önder KARAÇAY [
12 notes · View notes
bibilenol-com · 8 months
Text
Postkolonyalizm Nedir? Nasıl Ortaya Çıktı? Eserler ve Eleştiriler
Postkolonyalizm, sömürgecilik sonrası dönemde ortaya çıkan ve sömürgecilik etkilerini inceleyen bir düşünce akımıdır. Postkolonyalizmin Ortaya Çıkışı Sömürgecilik sonrası dönem ve bağımsızlık hareketleri: 20. yüzyılın ikinci yarısında birçok sömürge ülke, bağımsızlıklarını elde etmek için mücadele etti. Bu süreç, postkolonyalizmin temelini oluşturdu. Postkolonyalizmin kökenleri: Edward Said ve…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
hetesiya · 11 months
Text
Emmanuel Macron’un Afrika’yı Yeniden Fethi
Elçin Gen
Tumblr media
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un, Afrika’daki eski sömürgelerden alınmış eserlerin ait oldukları topraklara iadesi yönünde çalışmalar başlatması dünya kamuoyunda hayli tartışma yarattı. Fransız tarihçi Benedicte Savoy ile Senegalli ekonomist Felwine Sarr, geçen yıl Macron’un görevlendirmesi üzerine, Fransa başta olmak üzere Batı müzelerinde bulunan Afrika menşeli eserlerle ilgili bir incelemeye başlamışlardı. İncelemenin sonuçları, 108 sayfalık bir rapor halinde geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı’na sunuldu. 23 Kasım günü Cumhurbaşkanlığı resmî sitesinde yayınlanan bir tebliğde de, uzun vadeli tasarının ilk adımı olarak Paris’teki Quai Branly Müzesi’nde bulunan ve 1892’de Benin’den yağmalanan 26 eserin iade edileceği duyuruldu.
“Afrika Kültür Mirasının İadesi Üzerine Rapor: Yeni Bir İlişkisel Etiğe Doğru” (Rapport sur la restitution du patrimoine culturel africain. Vers une nouvelle éthique relationnelle) başlıklı rapor, G5 Sahel olarak anılan ülkelerle (Burkina Faso, Moritanya, Mali, Çad, Nijer) Fransa’nın askerî/ekonomik işbirliği içinde olduğu diğer Sahra Altı ülkeleri konu alıyor; yani Mısır, Cezayir, Tunus ve Fas gibi ülkeler incelemeye dahil değil. Buna rağmen Savoy ve Sarr’ın bulguları doğrultusunda vardıkları sonuçlar, pek çok müzenin Afrika koleksiyonlarının neredeyse boşalmasına sebep olacak boyutta. Örneğin, iadesi önerilen 90 bin eserden 70 bini Quai Branly Müzesi’nde bulunuyor ve bunların üçte ikisinin sömürgecilik döneminde edinildiği için iade edilmesi gerektiği ifade ediliyor.
Tumblr media
Rapor, birçok Batılı müze ve müzayede evinde, ayrıca eski sanat eseri ticaretiyle uğraşanlar ve özel koleksiyoncular arasında şimdiden telaşa neden oldu. Fransa’nın, yıllardır hükümetler arasında tartışmalara sebep olan eser iadeleri konusunda böyle bir hamleye imza atmasıyla, bütün Batı müzeleri ve koleksiyonları için benzer taleplerin önünün açılacağından endişe ediliyor. Oysa rapor ağırlıklı olarak “iade” başlığı üzerinden tartışılıyor olsa da, Macron bugüne kadar verdiği demeçlerde, eserlerin Afrika ülkelerinde sergilenmesi veya uzun süreli olarak “ödünç” verilmesi gibi tasarıların altını çizmeye özen gösterdi. Böylece Savoy ve Sarr’ın kayıtsız şartsız iadeyi öngören inceleme bulgularına bağlı kalınmayacağının işaretlerini baştan vermiş oldu. Kaldı ki, dar ve sorunlu bir çerçevede bile olsa tasarının hayata geçirilmesi için gereken yasal düzenlemelerin kabul edilmesi düşük bir ihtimal gibi görünüyor.
Macron’un “sömürge geçmişiyle hesaplaşma” olarak lanse edilen ve Afrika ülkelerindeki bazı kurum ve kişilerce de hayli olumlu karşılanan tasarısı, aslında Fransa’nın Afrika’daki neo-kolonyal varlığını ve kontrolünü aklama hamlesinden ibaret. Her şeyden önce, eserlerin iadesi veya “ödünç verilmesi” için aranacak şartlardan biri, bu ülkelerde Batı standartlarına uygun müzelerin bulunması. Yani Fransa, bir kısmını yakıp yıktığı, geri kalanını yağmalayıp kendi müzelerinde sergilediği eserleri ait oldukları topraklara “iade etmek” için önce ülke şartlarının buna “uygun” olup olmadığını denetleyecek. Ganalı yazar Kwame Opoku, basbayağı neo-kolonyalist olarak nitelediği bu kibirli tutum için şöyle diyor: “Bizzat Afrikalılara ait kaynaklar ve varlıklar üzerindeki tasarruf da dahil olmak üzere, Afrikalıları ve faaliyetlerini denetlemek gibi Tanrı vergisi bir göreve sahip olduklarını düşünüyorlar.”[1]
Batı sanat çevrelerinde eserlerin iadesi aleyhinde öne sürülen bir diğer “endişe” de, Afrika ülkelerinde halen yaşanan çatışmalar nedeniyle eserlerin zarar görme ihtimali. Söz konusu eserlerin bizzat Batı ülkelerinin yarattığı savaşlar sonucunda bu ülkelerden kaçırıldığı, bazılarının da bilfiil Batı orduları tarafından tahrip edildiği gerçeği unutulmuş görünüyor. Afrika sanatı tarihçisi Sylvester Okwunodu Ogbechie’nin dediği gibi: “Benin heykelleri, Britanyalılar tarafından yağmalanmadan önce Benin kraliyet sarayında 500 yılı aşkın bir zaman boyunca mükemmelen korunmuştu”.[2] Louvre’un Abu Dhabi’de açtığı şube düşünülürse, bu türden argümanların Afrika’da yeni “Louvre’lar” açma bahanesi olarak kullanılması gayet olası. Nitekim Macron, bu büyük tasarısını kamuoyuna ilk kez duyurduğu sıralarda Louvre Abu Dhabi’nin açılışını yapmış, Louvre yöneticisi Jean-Luc Martinez de gururla Müze’nin koleksiyonuna yeni bir Benin heykelinin katıldığını ilan etmişti.
Tumblr media
Fransa’nın Afrika’daki kontrolünü görmek için Macron’un retoriğini ve sembolik hamlesini derinlemesine analiz etmek gerekmiyor elbette. Her şeyden önce, bahis konusu ülkelerde para birimi olarak hâlâ Fransız hazinesinin kontrolündeki CFA (Colonies françaises d'Afrique)[3] frangı kullanılıyor. Fas, Tunus ve Cezayir gibi, bağımsızlık sonrasında frank bölgesinden ayrılan ülkelerin aksine Sahel bölgesinde parasal egemenliğin bulunmaması, kimilerine göre kolonyalizmin devamı olmanın ötesinde, demokrasi ve yapısal gelişmenin önündeki en büyük engellerden biri.[4] Ayrıca Fransa hükümeti bu ülkelerde hâlâ elektrik, telekomünikasyon, liman, havaalanı gibi altyapı ve tesisler üzerinde yarı tekele sahip. Fransa’nın bölgedeki pek çok askerî müdahalesinin yanı sıra, 2014 yılından beri Sahel bölgesinde süren Barkhane Operasyonu kapsamında burada halen 4000’e yakın Fransız askeri bulunuyor. (Bu birliklerin varlık gerekçesi de aslında yine Batı’nın 2011’de Libya’daki askerî müdahalesi sonrasında çok sayıda İslamcı militanın Sahel bölgesine geçmiş olması.)
Tumblr media
Macron, eserler hakkındaki tasarısının ilk işaretini geçen yıl Burkina Faso’da yaptığı bir konuşmada vermişti. 28 Kasım  2017’de, Vagadugu Üniversitesi’nde yaptığı konuşmada Afrika’nın kültür mirasının Batı müzelerinde sergilenmesinin “kabul edilemez” olduğunu ve bu durumun düzeltilmesi için derhal adımlar atacağını söyleyen Macron’un bu konuşması “tarihî” bir an olarak nitelenmişti. Aslında söz konusu ülkelerle ilişkileri göz önüne alındığında Fransa’nın sömürgecilik geçmişiyle hesaplaşmak gibi bir niyetinin olmadığı aşikâr ama, yine de dünya kamuoyunda bunca tartışmaya (veya telaşa) sebep olan konuşmaya kısaca da olsa bakmakta fayda var. 
Macron’un 18 sayfayı bulan konuşma metninde Afrika’nın kültür mirası meselesi en sonda, birkaç paragrafla yer alıyor. Metnin içeriğinde sömürgecilik geçmişiyle hesaplaşma amacının emaresi olmadığı gibi, baştan aşağı kolonyalist zihniyetin damgası görülüyor. Macron her üç cümlede bir Afrikalılara “ders verme” niyetinde olmadığını tekrarladıktan sonra, terörizmle savaştan köktendincilikle mücadeleye, askerî işbirliklerinden eğitime, enerji üretiminden doğum kontrolüne kadar her konuda Afrika ülkelerinin “neler yapması gerektiğini” tane tane açıklıyordu. Fransa’nın diğer Avrupalı partnerleriyle bu ülkelere yapacağı yatırımlardan söz ediyordu uzun uzun. “Afrika, Fransız ekonomik diplomasisinin önceliği olsun istiyorum. Fransız iş çevreleri Afrika’ya daha fazla yatırım yapsın istiyorum,” diyordu coşkuyla. Nihayet, konuşmasının sonuna yaklaşırken, Afrika ülkeleriyle ilişkilerde “hayal gücü eksikliği”nden dem vurarak, kültürün bu konudaki “iyileştirici” gücünden söz ediyordu. Afrika kültür mirasının “Paris kadar Afrika’da da” sergilenmesini istediğini söylüyor; ardından sporun önemine geçerek Afrika’da spor altyapısının ve tesislerinin geliştirilmesi için Fransa’nın yatırım yapacağını belirtiyordu. Konuşmasının sonunda, Afrika’da İngilizce’ye karşı Fransızca’nın birinci dil olmasını istediğini söylüyor ve dinleyicilerini “bu fetih ruhunu” hep birlikte sahiplenmeye çağırıyordu.
Bu arada Macron’un ziyaretinin pek de “başarılı” geçtiği söylenemezdi. Fransız delegasyonunun gelmesine saatler kala Fransız askerlerini taşıyan bir kamyonete el bombası atılmış, hedefini bulamayan bomba üç sivilin ölümüne sebep olmuştu. Macron salondaki dinleyicilerini “fetih ruhu”na davet ederken, Fransız askerlerinin ülkelerindeki varlığını ve Macron’un ziyaretini protesto eden göstericiler dışarda biber gazıyla dağıtılıyordu.[5] Macron, konuşması bittikten sonra öğrencilerin sorduğu sorular üzerine hızını alamayıp yaptığı saygısız şakalarla, Burkina Faso devlet başkanı Kabore’yi rencide ederek salonu terk etmesine sebep olmuştu. Bunlar yetmezmiş gibi, Afrika’daki Fransız askeri sayısının Fransa’daki burslu Afrikalı öğrenci sayısından fazla olduğunu söyleyen bir öğrenci, Macron’un öfkelenip kendini kaybetmesine sebep olmuştu.[6] 
Tumblr media
Macron’un “tarihî” konuşmasından bazı pasajlar ise şöyleydi:
[…] Afrika ülkelerinin kültür mirasının büyük bir kısmının Fransa’da saklanmasını kabul etmem mümkün değil. Bunun tarihsel bir açıklaması var elbette, ama geçerli, kalıcı ve koşulsuz bir gerekçesi yok. Afrika mirası sadece Avrupa müzelerinde ve özel koleksiyonlarda varlığını sürdüremez. Afrika mirası Paris’te sergilenmelidir evet ama Dakar’da, Lagos’ta, Cotonou’da da sergilenmelidir; bu konu önceliklerimden biri olacak. Beş yıl içerisinde Afrika mirasının Afrika’ya geçici veya kalıcı iadesi için gereken koşulların yerine getirilmesini istiyorum.
Bu aynı zamanda muazzam bir çalışmayı, bilimsel işbirliğini ve müze ortaklıklarını gerektiriyor, zira –şunu aklınızdan çıkarmayın– pek çok Afrika ülkesinde eser kaçakçılığı bazen bizzat Afrikalı küratörler tarafından organize edilmiş, Avrupalı küratör ve koleksiyonerler de kimi zaman bu Afrika eserlerini Afrikalı kaçakçılardan koruyarak kurtarmışlardır. Ortak tarihimiz bazen ilk anda düşündüğümüzden daha karmaşık olabilir!
[…] Kendinizi tek bir dille sınırlamak, Afrika’da İngilizce daha moda diye Fransızca’yı reddetmek geleceği yok saymak demek! Önümüzdeki yıllarda kartlarımızı doğru oynadığımız takdirde Fransızca Afrika’da hatta tüm dünyada birinci dil olur…
Buraya size ders vermek için gelmedim, “ben böyle istiyorum” demiyorum. Sadece bütün bunların hepimizin çıkarına olduğuna içtenlikle inandığımı söylüyorum, ama her şey sizin kararlılık ve iradenize bağlı.
Yarından sonra Gana’ya gideceğim; resmî dili İngilizce olan bu ülke şimdi Fransız dilinin benimsenmesi yolunda adımlar atıyor.[7] Bu fetih ruhunu hepimizin paylaşmasını istiyorum, ortak bir hedefimiz olmasını istiyorum.[8]
Gerek Macron’un konuşması, gerek Batılı sanat çevrelerinin rapora tepkisi, “evrensel” insanlık mirasının koruyuculuğunu üstlenmiş “evrensel” Avrupa müzeleri retoriğinin devamı niteliğinde. Macron’un süslü sözlerinin altından, savaşmaktan başka bir şey bilmeyen ve Batılı efendileri olmasa kendi kültür mirasına bile sahip çıkamayan Afrikalı barbarlar imgesi fırlıyor. Her fırsatta öne sürülen “terörizm” bahanesi üzerinden,[9] Batılıların barbarlık sicili hasıraltı ediliyor: Britanya askerlerinin Benin’de yağmaladıkları eserlerle verdikleri pozlardan,[10] Nazilerin imha ettiği modernist eserlere ait fotoğraflara;[11] yakın tarihte Libya’nın, Irak’ın, Suriye’nin kültür mirasının tahribatında Batılı orduların rolünü gösteren kanıtlardan, Burkina Faso’daki Fransız askerlerinin çocukları taciz ederken birbirlerini kaydettikleri videolara kadar…[12]
Macron, Burkina Faso’daki konuşmasından iki gün sonra gittiği Gana’da katıldığı bir televizyon programında, Fransa’nın kolonyal suçları nedeniyle Afrika ülkelerinde yol açtığı tahribatı tazmin etmesi fikrinin “tamamen saçmalık” olduğunu söylemişti. Onun yerine, “uzlaşma”ya ağırlık verilmesi gerektiğini öne sürmüş, eski Fransa sömürgelerinden Guadeloupe’ta açılan “kölelik müzesi”ni de buna örnek göstermişti.[13] Şimdi tartışılan tasarının da, müzeleştirilen sömürgecilik suçlarına sünger çekip, yeni kolonyal hedefleri aklama amacıyla kotarıldığı anlaşılıyor.      
Kaynaklar:
Macron rules out reparations for colonialism
Rapport Savoy-Sarr: un plan en 3 phases pour la restitution de 90.000 objets africains présents dans les musées français
African Policy of France at Emmanuel Macron Presidency
Will the British Museum lend Nigeria the Benin bronzes?
President of France Will Recommend Full Restitution of Looted African Works
Dealers bristle as calls grow for restitution of colonial-era art
Emmanuel Macron’s speech at the University of Ouagadougou
The CFA Franc: French Monetary Imperialism in Africa
Time for France to give back looted African art, experts say
COMMUNIQUÉ - Remise du rapport Savoy/Sarr sur la restitution du patrimoine africain
Batı Afrika'da güvenlik alanında dev adım: 5 Sahel ülkesinin ortak ordusu artık operasyonel
İnsanlık Tarihi Yeniden Müzeleştiriliyor
Macron’s Pledge to Return African Artefacts Ignores Deeper Colonial Injustices
France's Military Is All Over Africa
French Soldier in Court for Child Sexual Abuse in Burkina Faso
France Suspends Two Soldiers Serving in Burkina Faso Over Allegations of Child Sex Abuse
Macron's promise of new France-Africa ties raises heckles
Macron publicly 'humiliates' Burkina Faso president as French leader's Africa trip goes wrong
Macron'ın konuşması Burkina Faso'yu karıştırdı
[1] https://www.modernghana.com/news/828549/muse-du-quai-branly-as-ally-in-quest-for-restitution-of-afr.html
[2] https://news.artnet.com/art-world/macron-repatriate-african-heritage-1238219
[3] Bağımsızlık sonrasında bu kısaltmanın açılımı Communauté Financière Africaine olarak değiştirildi.
[4] http://blogs.lse.ac.uk/africaatlse/2017/07/12/the-cfa-franc-french-monetary-imperialism-in-africa/
[5] https://www.reuters.com/article/us-africa-france-macron/macrons-trip-to-africa-gets-off-to-hostile-start-idUSKBN1DS168?il=0
[6] https://www.rt.com/news/411237-macron-africa-trip-protest/
[7] Gana 2017 yılında Fransızcayı okullarda zorunlu ders haline getirdi.
[8] https://trace.tv/culture/read-president-macron-ouagadougou-university-burkina-faso/
[9] http://www.e-skop.com/skopbulten/kultur-mirasini-korumanin-savasa-bahane-edilmesi-ve-medyanin-sistemli-dezenformasyonu/3614
[10] http://www.e-skop.com/skopbulten/yagmalanmis-antik-eserlerin-ele-gecirilmesi-muzelerin-neyi-gizledigini-gosteriyor/3928
[11] http://www.e-skop.com/skopbulten/nazi-almanyasinda-avangard-dusmanligi/1855
[12] https://face2faceafrica.com/article/sebastien-l-burkina-faso
[13] http://en.rfi.fr/africa/20171204-macron-rules-out-reparations-colonialism
0 notes
piyasahaberleri · 1 year
Link
Bu tarihsiz dosya fotoğrafında Hintli ordu yetkilileri resmedilmiştir. — AFPHindistan'daki sendika hükümeti, "arkaik sömürge miraslarını" ortadan kaldırmaya yönelik bir adım olarak adlandırdığı şeyle, ülke çapındaki tüm kantonları dağıtmaya karar verdi. Bir araştırmaya gore Hindistan'da 62 kanton var. Times of India raporu, hükümetin tamamındaki askeri bölgeyi ordunun "mutlak kontrolü" altında "münhasır askeri karakollara" dönüştürmeyi planladığını belirtti. Öte taraftan, sivil kısımlar mahalli belediye şirketleri ile birleştirilecekti. Plan, Himachal Pradesh'in Yol'daki kantonun dağılmasıyla çoktan uygulamaya kondu. Rapora gore, Hindistan müdafa bakanlığı 27 Nisan 2023'te bu mevzuda bir bildiri yayınladı.Dağıtılacak sonraki iki karargâh Secunderabad ve Nasirabad'da. Hindistan Times bildirildi.Bir yetkilinin "Sivil ve askeri alanlar arasındaki sınırın kolay olduğu kantonlarda süreç daha süratli olacak. Ötekiler vakit alacak."Hareketi korumak için çaba sarfeden Hintli müdafa yetkilileri, kantonlarda ikamet eden sivillerin şimdiye kadar belediyeler vesilesiyle sunulan devlet toplumsal yardım programlarına erişemediklerini söylemiş oldu. Sadece, artık bunu yapabileceklerdi.Bir yetkili, "Kantonlar yönetilemez hale geldi, ne ordu ne de siviller mutlu. Aralarında daima bir savaşım var. Bu adım, kantonlardaki sivil alanların geliştirilmesi ve bakımı için senelik müdafa bütçesi üstündeki baskıyı da azaltacak." söz mevzusu.
0 notes
baydno · 1 year
Photo
Tumblr media
Meraklısına: İskoçya’da bir Müslüman nasıl Başbakan oldu? Çok az geriden geliyorum… ABD ve İngiltere’nin Irak işgaline karşı gelen SNP partisi lideri eski İskoçya Başbakanı Alex Salmond, o dönem öyle bir muhalefet etti ki 2007 seçimlerini kazandı ve partisi o günden bu yana İskoçya’da iktidar. O dönemlerde partiye giren, dedesi Pakistan’dan göçen ailenin 18 yaşındaki çocuğu #HamzaYusuf, Salmond’un işgale karşı duruşunu desteklediği için SNP’ye üye oldu. O genç, aradan geçen 19 yılın ardından üç gün önce SNP içerisindeki yarışı kazanarak İskoçya Başbakanı oldu. Genç Başbakan, dedelerini sömüren İngiltere’de, bu sefer de İngiltere’den ayrılıp İskoçya’yı bağımsız bir ülke haline getirmek için çabalayacak. Yusuf, milletvekili olarak siyaset arenasına ilk adımını attığında, milliyetçi bir parti olan SNP’nin ilk beyaz olmayan milletvekili olmuştu. Teni de dini de aykırıydı. Ancak o partisine de ülkesine de bağlıydı. Bu topraklarda doğmuştu. Milletvekilliği sonrası çevresi sayesinde kısa sürede 4 ayrı bakanlıkta bakan oldu. Yusuf’un parti liderliği için yarıştığı iki adaydan farkı sadece teni ve dini değildi. Karşısında cinsiyet değişikliğinin önünün açılmasını istemeyip istifa eden eski Bakan Ash Reagan ve koyu Katolik #Ekonomi Bakanı Kate Forbes vardı. Yusuf’un karşısındaki iki isim de kadındı ve eşcinsel evlilik ve cinsiyet değişikliği konularında daha katı düşüncelere sahipti. Ancak Hamza Yusuf, Müslüman olmasına rağmen bu konularda daha ‘liberaldi’ ve destekliyordu. Yusuf, eşcinsel evliliği destekliyor, trans hakları konusunda eski lider Sturgeon’ın reformlarının arkasında duruyor ve kürtaj konusunda sessiz kalmayı sürdürüyordu. Bu konuları #İslam’ın reddettiği sorusuna Yusuf, “Dini inancım ülke yönetimindeki işlerimde referansım değil.” diyerek cevap veriyordu. Çok rahat, çok profesyonel… Yusuf’un, İngiltere’den ayrılma konusunda referandum düzenleyeceğini açıklaması da önemli tabi. Ama bana komik gelen şey, şu anda İngiltere’de Hint, #İskoçya’da Pakistan kökenli başbakanların olması. İkisinin eski İngiliz ‘sömürge milleti’ olmasının yanında, Pakistanlı liderin Hintli lidere karşı bağımsızlık arayışına girecek olması :) Takipte kalın: @baydno https://www.instagram.com/p/Cqa7TYitG37/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes