Tumgik
#pestisitler
karaca2508-blog · 6 months
Text
Tarım Sektöründe Toza Bağlı Sağlık Sorunları
Tumblr media
Tarım Sektöründe Toza Bağlı Sağlık Sorunları; havadan, araziden, ateşten ve makinalardan kaynaklanan ‘fiziksel tehlikeleri’; pestisit, gübre ve yakıtlardan kaynaklanan toksikolojik tehlikeleri ve tozlardan kaynaklanan tehlikeleri içinde barındırmaktadır. Tozlardan kaynaklanan bazı hastalıklar;
Tarım Sektöründe Toza Bağlı Sağlık Sorunları
Kimler Sigortalılık Kapsamında Yer Alır? Tehlikeler Hastalıklar Tahıl tozları, hayvan kepekleri, mantar antijenleri, toz akarları (maytlar^), organofosforik insektisitler Astım ve rinit Organik tozlar Astım Bitkilerin bazı kısımları, endotoksinler ve mikotoksinler Mükoz zar iltihabı İnsektisitler, arsenik, iritan tozlar, amonyak, tahıl tozları Bronkospazm, bronşit Küflü saman ve tahıllardan bırakılan termofilik aktinomisitlerin üstündeki mantarsı sporlar Aşırı duyarlılık pnömoniti Küflü şeker kamışı Bagassosis-şeker kamışı tozuna aşırı duyarlılık pnömoniti Mantar sporları Mantar işçisi hastalığı Küflü saman Çiftçi akciğeri hastalığı Nemli akçaağaç mantarı Akçaağaç kabuğu soyanların hastalığı Böceklenmiş tahıl Buğday biti hastalığı Silo (tahıl deposu) içinde küflü silaj(bitki artıkları) Silo yükleyicileri sendromu Fermente olan silaj üzerindeki nitrojen dioksit Silo işçileri hastalığı, silo akciğeri
Organik Tozlardan Kaynaklanan Hastalıklar
Organik tozlar, akciğerlerde birikip doğrudan fibrojenik etki göstermez, ancak bir tür alerjik mekanizma aracılığı ile solunum yollarında spazma neden olurlar. Tekrarlayan spazmlarla da kronik akciğer hastalığı oluştururlar. Organik toz maruziyeti sonucu basit bir enflamasyon oluşabileceği gibi IgE (Alerjiye yol açan antikor tipi İmmunoglobulin E’) aracılığı ile olan immün cevap ve allerjik tablolar ortaya çıkabilir. Tarım çalışanlarında görülen bazı solunum hastalıkları virüsler tarafından meydana getirilen tablolara benzemekle birlikte hastalarda herhangi bir enfeksiyon yoktur. Bu hastalıkların nedeni çalışma ortamında karşılaşılan bazı etkenlerdir. Hipersensitivite Pnömonisi Hipersensitivite pnömonisi (HP), sorumlu organik toz partiküllerinin ya da düşük molekül ağırlıklı kimyasal bileşenlerin yineleyen inhalasyonu sonucu ortaya çıkan, alveolleri ve interstisyumu tutan, immunolojik ve T hücre kaynaklı bir granülomatöz yangıdır. Farklı etkenlerle gelişen HP’ler ortak klinik, radyolojik ve patolojik özelliklere sahiptir. Aspergillus ailesinden mantar tarafından meydana getirilen bu tablo en çok tavuk ve diğer hayvanları yetiştiren kişilerde ve hayvan bakıcılarında görülür. Etken, uzun zaman beklemiş ve küflenmiş hayvan yemlerinde bulunur. Bu işlerde çalışanlarda görülme sıklığı ’a kadar çıkabilmektedir. Karmaşık bir immünolojik mekanizmaya bağlı olan hastalığın klinik olarak akut-subakut ve kronik seyirli formları vardır Tekstil Sektöründe İş Sağlığı ve Güvenliği Organik Toksik Toz Sendromu Hipersensitivite pnömonisine benzer bir tablodur. Farkı bu tablodaki immünolojik mekanizmanın olmayışı ve tablonun organik tozlara ve küflere yoğun bir maruziyet sonucu meydana gelmesidir. Hastalıktan esas olarak tahıllardaki endotoksin sorumlu tutulmaktadır ve bu konuda da özellikle darı ve soya taneleri daha önemlidir. Bu işleri yapanlarda oldukça sık görülebilen bu tablonun belirtileri 24-72 saat içinde şiddetli olarak ortaya çıkar, etkenle temasın kesilmesinden sonra da bir hafta içinde kendiliğinden iyileşir. Mesleksel Astım Astım, hasta olan kişi üzerinde ciddi olumsuz etkileri olan ve ileriki aşamalarda hayati tehlikelere yol açabilen ciddi bir rahatsızlıktır. Mesleki astım toza maruz kalan ve solunum sistemi hassasiyeti bulunan çalışanları etkileyen bir hastalıktır. Astım, solunum yollarının ataklar halinde gelen tıkanması ile kendini gösteren kronik bir hastalıktır. Astımda solunum yollarının şişmesi ve tıkaçların oluşması sonucu havanın akciğerlere girip çıkması engellenir. Hastalar ataklar arasında kendilerini iyi hissederler. Ataklar sırasında öksürük, göğüste sıkışma hissi, solunumda hızlanma, hırıltı ve nefes darlığı olur. Astımlı hastalar çevredeki birçok maddeye astımlı olmayanlara göre daha duyarlıdır. Normal solunum ile akciğer keseciklerinden kan geçmekte ve kandaki karbondioksitte akciğer keseciklerine geçmektedir. Eğer çeşitli nedenlerle bu işlemler yapılamaz ise kandaki karbondioksit düzeyi yükselir. Buna asfiksi (boğulma) denir. Tüm meslekler arasında fırıncılık, mesleki astımın en yoğun görüldüğü ikinci meslek dalıdır. Ayrıca un ve tahıl tozları astıma sebep olma açısından ikinci sırada yer alan maddelerdir. Un ve tahıl tozları haricinde yumurta proteini, balık proteini ve talaş tozu da astımın hastalığının oluşmasına sebep olabilmektedir. Dolayısıyla fırınlarda, değirmenlerde, balık işleme tesislerinde ve fıçılama vb. işlerde çalışan kişiler potansiyel astım hastalığı riski altında bulunmaktadır Bronkospazm Bronş düz kaslarının ani kasılması sonucu daralma ile birlikte nefes almakta yaşanan büyük sıkıntıdır. Astım ve bronşit hastalarında sıkça görülür. Toz Sınıfları Bronşit Akciğerlere giden havayollarının iç yüzündeki zarın iltihaplanmasıdır. Akut ve kronik olarak iki gruba ayrılır. Bissinosis On yıl ve daha uzun sürede solunum yoluyla pamuk, keten veya kendir tozunun solunması sonucu meydana gelen bir hastalıktır. Alerjik bir durum olduğu zannedilmektedir. Sigara içenlerde daha sık görülür. Belirtileri, bronşitte de olduğu gibi öksürme ve balgam çıkarma şeklindedir. Bu hastalık üç evrede kendini gösterir. - Birinci devrenin tipik belirtisi“Pazartesi Ateşidir”. - İkinci devre, nefes darlığı, öksürük vb. belirtiler pazartesiyi takip eden günlerde de devam eder. - Üçüncü devre, işe devam edildiğinde şikayetler yerleşir, iyileşmeyen bir duruma gelir Çiftçi Akciğeri Küflenmiş saman veya kuru ot tozlarının, çiftçilerin solunum yoluyla akciğerlerine girmesinden meydana gelen akut bir akciğer hastalığıdır. Havadaki toz çok düşük düzeylerde bile sağlık sorunlarına neden olur. Bu nedenle hem kısa süreli hem de uzun süreli ortalama konsantrasyon için önerilen bir eşik değer yoktur. Yüksek miktarlarda bu tozlara maruz kalmak gözlerde , burunda ve solunum yollarında birikmelere neden olur Bagassosis Uzun süreden beri balyalanmış ve depo edilmiş olan şeker kamışından çıkan tozların neden olduğu bir akciğer hastalığıdır
Mikroorganizmalara Bağlı Hastalıklar
Toprak içindeki bakteri ve mantarların insan sağlığına olumsuz etkileri bulunmaktadır. Özellikle kırsal kesimde bir gram kuru toprakta bir milyara yakın bakteri ve mantar türü mikroorganizma bulunabilmektedir. Yemler özellikle gıda zehirlenmesine neden olan Salmonella cinsinin yayılmasında önemli rol oynarlar. Bu organizmaların işletmenin bir yerinde görülmesiyle birlikte her yerine dağılması çok hızlı olmaktadır Küf mantarları alerjik sorunlara neden olur. Küflerin birçoğu yıl boyu ve her yerde mevcuttur. Kurumuş yapraklar ve tarımsal alanlar, dışarıdaki küf kaynaklarının başında gelir. Toprak, su, hayvan yemleri, toz ve dışkılarda bulunan mikroorganizmaların hepsine hayvan deri ve postunda rastlanabilir. Bu mikroorganizmalar hayvan postlarından da çalışanların ellerine veya doğrudan doğruya gıdalara bulaşabilirler. Akciğer fonksiyon testleri, kümeslerde çalışanların kronik bronşit ve astım gibi kronik solunum hastalıklarına yakalanma risklerinin yüksek olduğunu göstermektedir. Gözlerin tahriş olması, burun akması, baş ağrısı ve ateş kümes çalışanlarında görülen solunum kaynaklı olmayan diğer hastalıklar arasında yer almaktadır. Ensefalit, listeriosis, dermatofitoz ve psitakoz gibi zoonal hastalıklar da görülebilmektedir. Kandidiazis, salmonella, histoplazmozis gibi zoonal olmayan enfeksiyon hastalıklarıyla da karşılaşılabilmektedir. Çevreden kaynaklanan toz maruziyetinin hayvan barınaklarında çalışanlar üzerinde alerjiler oluşturması söz konusudur. Alerjik etkenler alerjen bakteri, mantar, organik toz gibi maddelerdir ve hayvancılık yapılan her yerde havada uçuşur durumda bol miktarda bulunurlar. Bunlar dokunma ve solunum yoluyla insan ve hayvana geçerek etki gösterirler Sağlık İçin: Kanser Hayvan yemleri sağlıksız ortamlarda saklandığında aflatoksin içermekte; cilt ve solunum yolu ile maruz kalma sonucunda çalışanlarda karaciğer kanseri riskini arttırmaktadır Hantavirus Bir RNA virüsü olan Hantavirüs, akciğerlerde bilateral infiltrasyon ve ateş ile seyreden bir tabloya yol açar (HPS: Hantavirus Pulmonary Syndrome). Hastalık en çok hayvanların barınaklarını temizleyen kişilerde görülür Blastomikozis Üst solunum yolu enfeksiyonuna benzer bir tablodur. Ancak bazı vakalarda plöritik ağrı ve pnömoni gelişebilir. Akciğerlerde radyolojik olarak infiltrasyon ve nodüler görünüm vardır.
İnorganik Tozlardan Kaynaklanan Hastalıklar
Özellikle kronik akciğer hastalığı veya astım sorunları olan kişilerin hastalığının seyri inorganik toz maruziyeti sonucunda alevlenebilir Asbestin Neden Olduğu Hastalıklar Asbestin doğada serbest olarak bulunması nedeniyle her insan asbest ile temas edebilir. Yaşanılan yere bağlı olarak değişmekle beraber günde ortalama 10.000 - 15.000 arası asbest lifi solunması mümkündür. Asbestin nefes yoluyla alınmasından sonra solunum sistemi üzerine oluşturduğu maruziyet sonucu ortaya çıkan, kesin kanıtlanarak tanımlanmış hastalıklar- patolojiler şunlardır: - Kalsifiye veya kalsifiye olmayan plevral plak (Akciğer zarı üzerinde kireçlenme yapmış veya yapmamış lokal zar kalınlaşmaları), - Diffüz plevral fibrozis (Akciğer zarında çepeçevre kalınlaşma), - Benign asbest plörezisi (Akciğer zarları arasında iyi huylu su toplanması), - Asbestozis (Akciğerlerde asbest toplanmasına bağlı sertleşme ve bozulma), - Vücut, asbest mineralindeki lifleri açmak için bir tür asit salgılar. Salgılanan bu asit, akciğerde yaralar oluşturur ve asbestoz hastalığı oluşan bu yaralardır. Ortaya çıkması yaklaşık 10 ile 20 yıl arasında değişir. - Yuvarlak atelektazi (Akciğerde küçük sönmüş alanlar), - Mezotelyoma (Akciğer zarı kanseri), bu hastalık, asbest maddesinin yol açtığı en tehlikeli hastalık konumundadır. Akciğer zarı ve karın kanseri mezotelyoma hastalığıdır. Hastalığın en önemli yaptırımları, sürekli ilerleyen nefes darlığı ve ağrı sorunlarıdır. Erken tedavi kaçırıldığında, hastalık kişiyi kısa sürede ölüme götürebilmektedir. - Akciğer kanseri, bu hastalıklar asbest ile temas etmişinsanlarda daha sık görülür. Asbest teması önlenebilir bir durumdur. Dolayısıyla asbest nedenli hastalıklar da tamamen önlenebilir hastalıklardır. Eriyonitoz Bu mineralin tozları solunum yolu ile alındığında iğneciklerin akciğere ve karın zarına saplanarak akciğer ve karın zarı kanserine neden olduğu tıbbi çalışmalarda ortaya konulmuştur. Zeolit’lerin doğal olan otuz türünün içinde sadece eriyonit ve mordenite lifsel yapıdadır. Bunlardan yalnız kristal yapısı lifsel olan eriyonitin yaygın olarak canlı üzerinde ve laboratuvar ortamında kanserojenik ve fibrojenik olduğu gösterilmiştir. Eriyonitin şimdiye kadar bilinen en kuvvetli kanser yapıcı bir mineral olduğu Dünya Sağlık Teşkilatına bağlı Uluslararası Kanser Araştırma Kurumu (International Agency Research on Cancer) tarafından kabul edilmiştir. Elle Taşıma İşlerinde İş Güvenliği Eriyonit iğneciklerinin birkaç mikron boyutunda olanlar havada asılı kalabilmekte ve bu sayede solunum yoluyla alınmaktadır. Toz halinde havayla taşınma özelliğinden dolayı pnömokonyozlar içine dahil edilebilir. Eriyonit minerali iğneciklerinin solunum yollarına kolayca girip derinliklere kadar gidebilmesi, orada hiç değişmeden kalabilmesi ve kimyasal yapıları nedeniyle akciğer ve karın zarında mezotelyoma denilen kanser türünü yaptığı belirtilmektedir
Tarımsal Mücadele İlaçları (Pestisitlerden) Kaynaklanan Hastalıklar
Pestisitler; zararlıları ve hastalıkları yok etmek amacıyla kullanılan kimyasal maddelerdir ve insanlara toksiktir. Pestisitler toksisite değerleri yönünden sınıflandırılmıştır. Toksisite bir kimyasalın herhangi bir canlıda istenmeyen etki oluşturma durumudur. Çoğu toksik etki, uygun tıbbi tedavi uygulandığında geriye dönüşümlü iken bazı etkiler ise kalıcı olabilmektedir. Özellikle tarım ilaçları açısından toksisitenin belirlenmesinde; - Üretim ve kullanım sırasında insan sağlığı için risklerin değerlendirilmesi, - Gıda maddelerindeki kalıntılar dolayısıyla tüketicide oluşturabileceği riskin değerlendirilmesi, - Çevre kirlenmesi ve dolayısıyla doğal hayat için risklerin tespiti önem taşımaktadır. Pestisitlerin uygulandığı bir alanda, mücadele edilen zararlı ile birlikte aynı ekosistem içindeki diğer canlılar da zarar görür. Bu da bu alanda besin zincirinde kopmalara neden olur. Av-avcı dengesinin bozulması bir ekosistem için sonun başlangıcıdır. Su (yer üstü - yer altı), toprak ve hava ile gıdaların pestisitlerden etkilenmesi bu çevrede yaşayan insanların sağlığını da doğal olarak tehdit etmektedir. Pestisitlerin etkisi uzun süre kalıcıdır aksi takdirde zirai mücadele anlamını yitirecektir. Örneğin uygulanan ilacın toksik etkisi kısa sürede ortadan kalkarsa mücadele edilen zararlılar yeniden üremeye başlayacaktır Pestisitlerin istenmeyen özelliklerinden en önemlileri çevrede kalıcılıklarının uzun süreli oluşu, biyo-akümülasyon ile canlı organizmalarda depolanması ve kendilerinin, dönüşüm ürünlerinin veya içerdikleri gayri safiyetlerin canlılara önemli derecede toksikolojik etkilere sahip olmalarıdır. Pestisitlerin Etkileme Yolları Ağız Yolu İle Pestisitlerin vücuda alınış yollarından biridir. Bu şekilde giriş genellikle kaza, dikkatsizlik, kirlenmiş ortamda yeme içme sonucu ortaya çıkmaktadır. Bu yolla zehirlenmenin şiddeti özellikle etken maddenin özelliğine ve alınan miktara göre değişmektedir. Solunum Yolu İle Solunum yoluyla maruziyet sıvı ve toz ilaçların imalatı veya kullanımı esnasında ortam havasına yayılan buhar ve tozların solunması ile gerçekleşir. Solunum yoluyla maruziyet özellikle buharlaşma özelliği yüksek fumigant ilaçlarda çok fazladır. Deri Yolu İle Pestisitlerin vücuda girişinde en yaygın yoldur. Deri yoluyla maruziyet, bir pestisitin deriden emilme özelliğinin olup olmadığı ile ilişkilidir ve sıvı ilaçların deriden geçişi genellikle hızlıdır. Vücudun değişik kısımlarında deriden emilme önemli farklılıklar göstermektedir. Uzun kollu gömlek ve kimyasala dayanıklı eldiven giyilmesi halinde derinin ilaca maruz kalması oranında önlenebilmektedir. Birey Duyarlılığı Kimyasal bir dozla karşı karşıya kalındığında, toksisiteyi birçok faktör belirlemektedir. Kişisel duyarlılık bu faktörlerden birisidir. Duyarlılık öncelikle kişinin yaşına bağlıdır. Genellikle çok genç ve çok yaşlı kişilerde toksik kimyasal maddelere karşı duyarlılık yüksektir. Bu durum bu kişilerde metabolizma faaliyetlerinin tam gelişmemesi ya da fonksiyonunu kaybetmeye başlamasından ve kimyasalın detoksifikasyonunun ve eliminasyonunun güç olmasından kaynaklanmaktadır. Beslenme ve bireyin genel sağlık durumu da bu konuda çok önemli rol oynar. Metabolizma ve boşaltım sisteminde rolü olan organların fonksiyon yetersizlikleri toksisiteyi artırır. Özellikle karaciğer ve böbrek fonksiyonları bu açıdan son derece önemlidir. Kalıtsal farklılıklar da bireyler arasında toksik etkinin görünmesinde önemli farklılıklar gösterebilir.
Çöl Tozlarının İnsan Sağlığına Etkileri
Çöl kaynaklı tozların atmosferde yoğunlaştığı günlerde dış ortamdaki hava kalitesi önemli ve ciddi oranda düşmekte; bu da insan sağlığına zarar vermektedir (Özdemir ve Ertaş, 2011; 23–24). Çöl tozları ile birlikte taşınan bazı partiküller ve çöl tozları içerisinde bulunan zararlı maddeler insan metabolizmasında ciddi hasarlara yol açabilmektedir. Atmosferdeki toz konsantrasyonunun yüksek olduğu dönemlerde akciğer ve solunum yolları rahatsızlıkları bulunan hastaların yaşamı daha da zorlaşmakta ve astım, bronşit, migren gibi hastalıkları olan insanların şikâyetleri normal seyrinin dışına çıkarak artış göstermektedir. Bunun dışında çöl tozlarıyla birlikte hareket eden bazı mikroorganizmalar insanlarda gribal enfeksiyonlara ve menenjit gibi ateşli hastalıklara sebep olmaktadır. Çöl tozlarının bazı salgın hastalıkların dünyada yayılmasını sağladığı da yapılan araştırmaların sonuçları arasındadır (Eren 2006: 8’e göre Afeti and Resh 2000). (Yeşilyurt ve Akcan’a göre 2008 Bulut ve ark, 2008; 370). Çöl tozlarının insan sağlığını etkileme potansiyelleri boyutlarına göre değişmektedir. Boyutları 10 mikrondan daha büyük olan kaba toz ya da normal toz olarak tabir edilen iri partiküller insan vücudunun doğal savunma mekanizması tarafından büyük ölçüde uzaklaştırılırlar ya da astım gibi rahatsızlıkları tetikleyerek solunum yapmayı zorlaştırırlar. Esas tehlikeli olan boyutları 0,1 mikrondan daha küçük olan ve sürekli hareket halindeki çok ince toz tanecikleridir. Bu tozlar solunum sisteminde birikerek tahriş ve tıkayıcı etki yapabilmekte; kalp damar hastalıklarını, kardiyovasküler rahatsızlıkları artırmakta hatta erken ölümlere bile sebep olabilmektedir (Özdemir ve Ertaş, 2011; 25). Çöl tozları içerisinde bulunan önemli kirleticilerden biri de kurşundur (Pb). Atmosfere karışan kurşun parçacıklarının su kaynaklarına çökelmesi veya gıda maddelerini kirletmesi sonucu insan sağlığı tehlikeye girmektedir. Kemik ve dokularda biriken kurşun beyin hasarlarına ve ölümlere neden olabilmektedir. Düşük dozdaki kurşun birikimi bile anne karnındaki bebekler ve henüz bağışıklık sistemi gelişmemiş çocuklara büyük zararlar verebilmektedir. Toz fırtınaları esnasında havalanan tozlarla birlikte mikroorganizmalar da bir bölgeden başka bir bölgeye hatta bir kıtadan başka bir kıtaya taşınır. Kaynak; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü Kaynakları Read the full article
0 notes
yetistiricilik-com · 23 hours
Text
Organik Bahçecilik Ve Gübreleme
Tumblr media
Organik Bahçecilik Ve Gübreleme
Organik Bahçecilik Nedir?Organik bahçecilik, doğal kaynaklardan elde edilen gübreler ve kimyasal ilaçlar kullanılmadan bitki yetiştirmeyi amaçlayan bir tarım yöntemidir. Bu yöntemde toprak ve bitki sağlığını korumak, çevreye zarar vermemek ve insan sağlığını korumak amaçlanır. Organik bahçecilikte kimyasal gübreler, pestisitler ve herbisitler kullanılmaz, bunun yerine kompost, yeşil gübreleme ve doğal böcek ilaçları tercih edilir. Bu sayede toprak verimliliği artar, su kaynakları korunur ve doğal dengeler bozulmaz.Organik bahçeciliğin temelinde doğal döngülerin kullanılması yatar. Bitkiler beslenmek için topraktan aldıkları mineralleri doğal gübrelerle alırlar. Bu sayede bitkiler daha sağlıklı büyür, toprak verimliliği artar ve çevreye zarar verilmez. Organik bahçecilik, doğaya saygılı bir tarım yöntemi olarak çevre dostu ve sürdürülebilir bir yaklaşım sunar.Organik bahçecilik sadece meyve ve sebze yetiştiriciliğini kapsamaz, aynı zamanda çiçek ve bitki yetiştiriciliği de organik bahçecilik prensipleri doğrultusunda yapılabilir. Bu sayede bahçenizde hem lezzetli ve sağlıklı meyve ve sebzeler yetiştirebilir, hem de çevreye zarar vermeden doğal bir yaşam alanı oluşturabilirsiniz.Organik Gübreleme YöntemleriOrganik bahçeciliğin en önemli unsurlarından biri organik gübreleme yöntemleridir. Organik gübreler, doğada bulunan organik malzemelerden elde edilir ve bitkilerin besin ihtiyaçlarını karşılamak için kullanılır. Organik gübreleme yöntemleri sayesinde bitkilerin sağlığı ve toprak verimliliği artar, aynı zamanda kimyasal gübrelerin çevreye verdiği zararın önüne geçilir.Organik gübreleme için en yaygın kullanılan yöntemlerden biri kompostlama yöntemidir. Kompost, organik atıkların ayrıştırılması sonucu elde edilen doğal bir gübredir. Bitki atıkları, meyve ve sebze kabukları, yapraklar ve diğer organik malzemeler kompost haline getirilerek toprak için doğal bir gübre oluşturulur. Kompostlama yöntemi, hem atıkların geri dönüşümüne katkı sağlar, hem de toprağın beslenmesine yardımcı olur.Bunun dışında yeşil gübreleme, doğal hayvan gübreleri ve deniz yosunu gibi organik malzemeler de organik gübreleme için kullanılabilir. Bu malzemelerin toprağa karıştırılmasıyla bitkilerin ihtiyaç duyduğu mineraller ve besin maddeleri sağlanır, toprak yapısı düzeltilir ve bitkilerin sağlıklı bir şekilde büyümeleri desteklenir.Organik Bahçecilikte Pestisit KullanımıOrganik bahçecilikte pestisit kullanımı, kimyasal ilaçların yerine doğal böcek ilaçları kullanılmasıyla gerçekleşir. Kimyasal pestisitler, hem bitkilere hem de toprağa zarar verebilir. Bu nedenle organik bahçecilikte zararlı böceklerle mücadele için doğal yöntemler tercih edilir. Bitkilerin zararlı böceklerden korunması için organik bahçecilikte kullanılan doğal yöntemlerden biri yararlı böceklerin kullanılmasıdır. Bazı böcek türleri zararlı böceklerin popülasyonunu kontrol altında tutabilir. Bu yararlı böceklerin bahçede bulunmasını sağlamak için bitkilere zarar vermemesi için özel olarak geliştirilmiş böcek evleri ve beslenme alanları oluşturulabilir.Bunun dışında doğal özlü böcek ilaçları da organik bahçecilikte pestisit kullanımının alternatifi olabilir. Bitkiler için zararlı olmayan, doğal bileşenlere sahip böcek ilaçları kullanılarak zararlı böceklerle mücadele edilebilir. Bu sayede bitkiler zararlı böceklerden korunurken, çevreye zararlı kimyasalların kullanımının da önüne geçilmiş olur.Organik Bahçecilikte Toprak BakımıOrganik bahçecilikte toprak bakımı, toprak verimliliğini artırmak, bitkilerin sağlıklı büyümesini desteklemek ve doğal döngülerin korunmasını sağlamak amacıyla yapılır. Toprak bakımı için organik malzemelerin kullanılması, toprak yapısının düzeltilmesi ve toprağın beslenmesi önemlidir.Toprak bakımı için en yaygın kullanılan yöntemlerden biri yeşil gübreleme yöntemidir. Bu yöntemde, toprak üzerinde yetiştirilen yeşil bitkilerin toprağa gömülmesiyle toprak beslenir, toprak yapısı düzeltilir ve toprak verimliliği artar. Yeşil gübreleme yöntemi aynı zamanda toprak erozyonunu önler, su tutma kapasitesini artırır ve toprakta bulunan zararlı maddelerin parçalanmasını sağlar.Bunun dışında organik bahçecilikte toprak bakımı için kompost kullanımı da önemlidir. Kompost, toprağın beslenmesi için gerekli olan organik maddeyi sağlar, toprak yapısını düzeltir ve toprakta bulunan mikroorganizmaların aktivitesini artırarak toprak verimliliğini artırır. Kompost ayrıca toprakta bulunan zararlı maddelerin parçalanmasını sağlar ve toprak pH dengesini düzenler.Organik Bahçecilikte Gübreleme ve Toprak AnaliziOrganik bahçecilikte gübreleme, bitkilerin ihtiyaç duyduğu minerallerin ve besin maddelerinin sağlanması amacıyla yapılır. Organik gübreler, bitkilerin sağlıklı bir şekilde büyümeleri için gerekli olan besin maddelerini içerir. Ancak doğru gübreleme için toprak analizi yapmak önemlidir.Toprak analizi, toprakta bulunan minerallerin, besin maddelerinin ve pH seviyesinin belirlenmesi için yapılır. Bu sayede toprağın ihtiyacı olan besin maddeleri belirlenir ve buna göre gübreleme yapılır. Organik bahçecilikte doğru gübreleme için toprak analizi yapılması, bitkilerin sağlıklı bir şekilde büyümelerini ve verimli bir şekilde meyve vermesini sağlar.Organik bahçecilikte gübreleme için en yaygın kullanılan organik gübreler arasında kompost, hayvan gübreleri, deniz yosunu ve yeşil gübreleme malzemeleri bulunur. Bu organik gübrelerin toprağa karıştırılmasıyla bitkilerin ihtiyaç duyduğu mineraller ve besin maddeleri sağlanır. Organik gübreler aynı zamanda toprağın yapısını düzelterek toprak verimliliğini artırır. Read the full article
0 notes
pazaryerigundem · 7 days
Text
İklim değişikliği bal arılarını etkiledi!
https://pazaryerigundem.com/haber/169550/iklim-degisikligi-bal-arilarini-etkiledi/
İklim değişikliği bal arılarını etkiledi!
Tumblr media
Bal arılarının azalmasında doğal ortam kaybı ve kentleşmenin genişlemesi gibi faktörler önemli rol oynadığını dile getiren uzmanlar, iklim değişikliğinin, bitki çeşitliliği üzerinde olumsuz etkilere neden olarak arı popülasyonunu etkilediğini söyledi.
İSTANBUL (İGFA) – Üsküdar Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Program Başkanı Dr. Öğretim Üyesi Tuğba Kaman, arı ölümleri konusunu değerlendirerek, bal arılarındaki azalmanın önlenmesi için yapılması gerekenleri dile getirdi.
“Bal arısı popülasyonlarının azalmasının başlıca nedenlerden biri, pestisitlerin yaygın kullanımı ve bunlara maruz kalmadır.” diyen Dr. Öğretim Üyesi Tuğba Kaman, “Özellikle neonikotinoid gibi insektisitler (böcek ilacı), arıların bağışıklık sistemlerini zayıflatır. Navigasyon yeteneklerini bozarak üreme başarısını etkiler ve bu durum zamanla koloni kayıplarına ve popülasyonun azalmasına neden olabilir. Neonikotinoidlerin yanı sıra organofosfatlar ve piretroidler gibi diğer pestisitler de (tarımda kullanılan kimyasallar) bal arıları için risk oluşturmaktadır. Bu kimyasalların bitkilerin elektrik alanını değiştirdiği ve buna bağlı olarak da arıların çiçekleri algılama şeklinin değiştiği bildirilmiştir. Ayrıca bu kimyasallar arılar üzerinde akut veya ölümcül olmayan etkilere sahip olabilir.” dedi.
DOĞAL ORTAM KAYBI AZALMA NEDENİ!
Doğal ortam kaybı, kentleşmenin genişlemesi ve mono kültürlü tarım alanları da bal arılarının azalmasına neden olduğunu anlatan Dr. Tuğba Kaman, “Bal arıları, beslenme ihtiyaçlarını karşılamak için yıl boyunca çeşitli nektar ve polen kaynaklarına güvenir. Bu çeşitli yem kaynaklarının kaybı, temel besin maddelerinin mevcudiyetini sınırlayarak bal arısı kolonilerini zayıflatır ve onları diğer stres etkenlerine karşı daha savunmasız hale getirir.” diye konuştu. 
Tumblr media
Modern tarım uygulamalarının bal arılarının kritik yiyecek arama dönemlerinde çiçekli bitkileri bulamaması ve beslenme yetersizliklerine neden olabileceğini kaydeden Dr. Öğretim Üyesi Tuğba Kaman, “Bu da arılarının genel sağlığını ve hayatta kalmasını tehlikeye atabilir. Bal arıları aynı zamanda parazitler ve hastalıklardan kaynaklanan önemli zorluklarla da karşı karşıyadır. Arı akarı (Varroa destructor), dünya çapında bal arısı kolonilerini etkileyen en yıkıcı zararlılardan biridir. Bu parazitik akarlar bal arısı kovanlarını istila ederek arıların kanıyla beslenir ve virüsleri yayar. Varroa akarları; arıların bağışıklık sistemlerini zayıflatıyor ve ömürlerini kısaltıyor. Tedavi edilmezse tüm kolonilerin çökmesine neden olabilir.” diye bilgi verdi.
Bal arılarının çeşitli viral, bakteriyel ve mantar enfeksiyonlarına karşı hassas olduğunu da ifade eden Dr. Kaman, arılarda deformasyonlara ve uçuş yeteneklerinin azalmasına neden olabilen Deforme Kanat Virüsü (DWV) ve arıların sindirim sistemini etkileyen bir mantar hastalığı olan Nosema gibi hastalıkların da bal arısı kolonilerini zayıflattığını kaydetti.
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ DE ARI POPÜLASYONU ETKİLİYOR…
“İklim değişikliğinin bitki çeşitliliği üzerinde etkileri de arı popülasyonunu doğrudan ve dolaylı olarak etkileyerek arı popülasyonunun azalmasına neden olabiliyor.” diyen Dr. Öğretim Üyesi Tuğba Kaman, “İklim değişikliği özellikle bazı bitkilerde çiçeklenme döneminin etkilemesine, bazı bitkilerde çiçeklerin kaybına neden olabiliyor. Yeterli polen ve nektara ulaşamayan bal arılarında ise açlığa bağlı olarak kayıplar yaşanabiliyor.” dedi.
Arıların ve diğer böceklerin tozlaştırıcılarının ekosistemlerimiz ve biyoçeşitliliğimiz için önemli bir konu olduğunu kaydeden Dr. Öğretim Üyesi Tuğba Kaman, “Bal arılarının azalması, ekosistemler içindeki karmaşık etkileşim ağını bozabilir ve potansiyel olarak dengesizliklere ve biyolojik çeşitlilik üzerinde kademeli etkilere yol açabilir. Arılar en önemli tozlaştırıcılardan olup bir bitkiden diğerine polen aktararak bitkinin üremesini kolaylaştırırlar. Arı popülasyonunda azalma tozlaşmanın azalmasına neden olur. Bal arıları tarafından azaltılan tozlaşma, bitki türü çeşitliliğinin azalmasına ve bitki topluluklarının kompozisyonunun değişmesine neden olabilir.” diye anlattı. 
Tumblr media
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
songsforsinglepillows · 7 months
Text
Ozon Tedavisi Nedir? Nasıl Yapılır? Ozon gazı güçlü oksidasyon özellikleri nedeniyle mikroorganizmaların yanı sıra fenoller, pestisitler, deterjanlar, kimyasal atıklar ve aromatik bileşikler gibi tüm toksinleri etkili bir şekilde öldürebilir ve nötralize edebilir. Yaşla birlikte, reaktif oksijen türleri hücrelerde oksidatif hasara yol açabilir. Bu duruma oksidatif stres denir. Yakın zamanlarda yapılan araştırmalar, ozon uygulama... https://www.begonya.com/ozon-tedavisi-nedir-nasil-yapilir/?feed_id=167504&_unique_id=653b2a886f45b
0 notes
netseocu · 7 months
Text
Arıcı Market: Taze ve Organik Ürünlerin Adresi
Günümüzde sağlıklı yaşam tarzları ve doğal ürünlere olan ilgi giderek artmaktadır. Bu bağlamda, Arıcı Market gibi yerel marketler sağlıklı ve organik ürünlerin tedarik edildiği önemli adresler haline gelmektedir. Bu makalede, Arıcı Market'in kim olduğunu, ne sunduğunu ve neden sağlıklı yaşamı tercih edenler için birinci tercih olduğunu inceleyeceğiz.
Arıcı Market Nedir?
Arıcı Market, yerel bir market olup, taze ve organik ürünlerin bulunduğu bir alışveriş mekanıdır. Sağlıklı ve kaliteli gıda maddelerini müşterilerine sunmanın yanı sıra, yerel üreticilere ve sürdürülebilir tarım uygulamalarına destek veren bir misyon taşır. Arıcılık ile ilgili hemen hemen her şeyi bulabileceğiniz arıcı market aynı zamanda kişisel ürünleri de bünyesinde bulundurmaktadır.
Neler Sunar?
1. Taze Meyve ve Sebzeler: Arıcı Market, mevsime uygun olarak taze meyve ve sebzeleri sunar. Organik ürünler, pestisitler veya kimyasallar içermeyen sağlıklı seçeneklerdir.
2. Organik Gıdalar: Organik sertifikalı gıdalar, kimyasal gübre veya ilaç kalıntıları içermez. Arıcı Market, organik sertifikalı ürünlerle sağlıklı beslenmeyi teşvik eder.
3. Yerel Ürünler: Yerel üreticilerin ürünlerini desteklemek amacıyla, Arıcı Market, yerel süt ürünleri, bal, zeytinyağı ve daha fazlasını müşterilere sunar.
4. Glütensiz ve Vegan Ürünler: Özel diyetlere sahip olanlar için glütensiz ve vegan ürünler bulunur, böylece herkesin ihtiyacına uygun seçenekler sunulur.
5. Kişisel Bakım Ürünleri: Arıcı Market, kimyasal içermeyen kişisel bakım ürünleri de sunar. Bu ürünler cilt sağlığına ve çevreye duyarlıdır.
Neden Arıcı Market'i Tercih Etmelisiniz?
1. Sağlık ve Kalite: Arıcı Market, müşterilerine sağlıklı ve kaliteli ürünler sunar. Organik gıdalar ve taze ürünler, vücudunuz için en iyisini sunar.
2. Yerel Ekonomiye Destek: Arıcı Market, yerel üreticilere destek vererek yerel ekonomiyi güçlendirir.
3. Sürdürülebilirlik: Sürdürülebilir tarım ve çevre dostu ürünler, Arıcı Market'in önceliklerinden biridir.
4. Geniş Ürün Yelpazesi: Arıcı Market, çeşitli ürünler sunar, böylece farklı ihtiyaçları karşılayabilir.
Sonuç: Sağlıklı Yaşamın Anahtarı - Arıcı Market
Arıcı Market, sağlık, kalite ve sürdürülebilirlik arayanların buluşma noktasıdır. Sağlıklı beslenme alışkanlıkları geliştirmek ve yerel üreticilere destek vermek isteyenler için mükemmel bir seçenektir. Arıcı Market'i ziyaret ederek sağlıklı yaşam tarzınızı sürdürmeye başlayın ve sağlığınızı ve çevreyi koruyun.
0 notes
Text
Solucan Gübresi Faydaları - Organik Tarımın Harikası
Solucan Gübresi Faydaları - Organik Tarımın Harikası
Tumblr media
#EvdeSolucanGübresiNasılYapılır, #OrganikTarımIçinSolucanGübresi, #SolucanGübresiAvantajları, #SolucanGübresiÇeşitleri, #SolucanGübresiDepolama, #SolucanGübresiFiyatları, #SolucanGübresiIleBahçeBakımı, #SolucanGübresiIleBitkiYetiştirme, #SolucanGübresiIleÇevreDostuTarım, #SolucanGübresiIleToprakDüzenleme, #SolucanGübresiKullanımı, #SolucanGübresiNasılÜretilir, #SolucanGübresiNeIşeYarar, #SolucanGübresiNedir, #SolucanGübresiSatınAl, #SolucanGübresiSıkçaSorulanSorular, #SolucanGübresiVeBitkiBüyümesi, #SolucanGübresiVeOrganikTarım, #SolucanGübresiVeSürdürülebilirTarım, #SolucanGübresiVeToprakSağlığı, #TıbbiBitkiler, #TıbbiVeAromatikBitkiler https://is.gd/2Wvc5Y https://www.tibbivearomatikbitkiler.com/blog/solucan-gubresi-faydalari-organik-tarimin-harikasi/
Solucan gübresi faydaları Organik tarım için saymakla bitmez. Her geçen gün daha fazla insan tarafından tercih edilmekte ve çevre dostu tarım yöntemleri giderek popülerlik kazanmaktadır. Bu tarım pratiği, toprak kalitesini korumak ve sürdürülebilir bir şekilde ürün yetiştirmek için kimyasal gübre ve pestisitler yerine doğal yöntemlere dayanır. Organik tarımın temel taşlarından biri de solucan gübresidir.
Solucan gübresi, organik tarımın gizli kahramanı olarak kabul edilir. Peki, bu inanılmaz gübre nasıl oluşturulur ve neden organik tarım için bu kadar değerlidir?
Solucan Gübresi Nedir?
Solucan gübresi, özel türdeki solucanlar tarafından organik materyallerin sindirilmesi ve dönüştürülmesi sonucu elde edilen bir gübredir. Bu solucanlar, özellikle “Kırmızı Kaliforniya Solucanı” olarak bilinen türlerdir. Solucanlar, organik atıkları, bitki kalıntılarını ve diğer organik malzemeleri sindirirler. Sindirim sonucu ortaya çıkan dışkı, son derece zengin ve besleyici bir gübredir.
Neden Solucan Gübresi Kullanmalıyız?
Solucan gübresi organik tarım için birçok avantaj sunar:
Yüksek Besin Değeri: Solucan gübresi, bitkiler için gerekli olan temel besin maddelerini bol miktarda içerir. Bitkiler bu gübreyi kullanarak daha hızlı büyür ve daha sağlıklı meyve, sebze veya çiçekler üretir.
Toprak Kalitesini İyileştirir: Solucanlar, toprağı havalandırır ve iyileştirir. Bu sayede toprak daha iyi drenaj yapar, kökler daha fazla oksijen alır ve bitkiler daha iyi büyür.
Kimyasal Kirliliği Azaltır: Solucan gübresi kimyasal gübrelerin aksine toprağa zarar vermez. Kimyasal gübrelerin aksine, toprakta kimyasal bir birikime yol açmaz.
Çevre Dostu: Solucan gübresi üretimi sırasında az enerji tüketilir ve karbon ayak izi düşüktür. Bu nedenle çevre dostu bir gübre çeşididir.
Solucan Gübresi Nasıl Kullanılır?
Solucan gübresi, toprakla karıştırılarak veya bitkilerin kök bölgelerine ekilerek kullanılır. Bu gübre, her türlü bitki için ideal bir besin kaynağıdır. Sebze bahçeleri, çiçek yatakları, meyve ağaçları ve çim alanlarında kullanılabilir.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: Organik Gübrelemenin Tıbbi Bitkilerin Verim ve Kalite Özelliklerine Etkileri
Organik tarımın vazgeçilmezi olan solucan gübresi, toprak sağlığını korumanın ve verimli ürünler yetiştirmenin bir yoludur. Bu gübre, hem çiftçilerin hem de bahçe sahiplerinin organik tarımın sağladığı faydalardan yararlanmalarına yardımcı olur.
Solucan Gübresi Faydaları, Avantajları Nelerdir?
Solucan gübresi organik tarımın yanı sıra geleneksel tarım uygulamalarında da bir dizi avantaja sahiptir:
Hızlı Ayrışma: Solucanlar, organik malzemeleri hızla parçalar ve sindirirler. Bu, gübrenin daha hızlı üretilmesi ve kullanılmasını sağlar.
Toprak pH Düzeyini Düzenler: Solucan gübresi, toprak pH dengesini düzenlemeye yardımcı olur. Bu, bitkilerin daha uygun bir ortamda büyümesini sağlar.
Toprak Yapısını İyileştirir: Solucanlar, toprakta mikroorganizmaların aktivitesini artırır ve toprak yapısını geliştirir. Bu, suyun daha iyi tutulmasına ve erozyonun önlenmesine yardımcı olur.
Bitki Hastalıklarına Direnç Sağlar: Solucan gübresi ile beslenen bitkiler genellikle daha dirençli ve sağlıklıdır, bu nedenle zararlı böcekler ve hastalıklara karşı daha dayanıklıdırlar.
Yüksek Verim: Solucan gübresi ile yetiştirilen bitkiler genellikle daha yüksek verim sağlar. Bu, çiftçiler ve bahçe sahipleri için daha fazla ürün demektir.
Solucan Gübresi Nasıl Üretilir?
Solucan gübresi üretimi, özel bir ortamın oluşturulmasını gerektirir. İşte temel adımlar:
Solucanların yaşayabileceği uygun bir ortam hazırlanır. Bu, nem ve sıcaklık düzeylerinin kontrolünü içerir.
Solucanlar organik materyali sindirerek gübre üretmeye başlarlar. Bu materyal, evsel atıklar, bitki kalıntıları ve organik malzemeleri içerebilir.
Solucanların yaşam ortamı düzenli olarak kontrol edilir ve gerektiğinde ayarlamalar yapılır.
Solucan gübresi olgunlaştığında, toplanır ve depolanır.
Solucan gübresi, organik tarımın ve geleneksel tarımın vazgeçilmez bir bileşenidir. Bitkilerin sağlıklı büyümesine ve toprak kalitesinin korunmasına yardımcı olur. Ayrıca evsel atıkların geri dönüştürülmesine katkıda bulunur, bu da çevre dostu bir uygulama yapar.
Solucan gübresi kullanarak, hem verimli hem de sürdürülebilir bir tarım pratiği benimsemiş olursunuz. Bu, hem çiftçilerin hem de bahçe sahiplerinin uzun vadede daha iyi bir toprak sağlamalarına yardımcı olur.
Organik tarım ve toprak sağlığı ile ilgilenen herkes için solucan gübresi kesinlikle göz önünde bulundurulması gereken bir seçenektir.
0 notes
ethicwater · 8 months
Text
Tumblr media
Ters Ozmoz Sistemleri: Temiz Su İçin 13 Önemli Fayda
Ters Ozmoz Sistemleri, Suyun kalitesi, sağlığımız ve yaşam kalitemiz için oldukça önemlidir. Su kaynaklarının kirlenmeye başlaması ve sağlıklı içme suyu erişiminin zorlaşması, su arıtma cihazlarına olan ilgiyi artırmıştır. Peki, bu cihazlar arasında hangisi en etkili ve güvenilir çözümü sunar? İşte cevap: Ters Ozmoz Sistemleri. Bu yazıda, ters ozmoz su arıtma cihazlarının 13 faydasını detaylı olarak ele alacağız.
1. Etkili Kirletici Temizleme Özelliği
Ters ozmoz sistemleri, sudaki birçok kirleticiyi etkili bir şekilde filtreleme yeteneğine sahiptir. Chlorine, nitrat, pestisitler, organik bileşikler ve ağır metaller gibi birçok kirletici bu sistemlerle kolaylıkla temizlenebilir.
https://www.ethicwater.com.tr/2023/09/13/ters-ozmoz-sistemleri-temiz-su-icin-13-onemli-fayda/
0 notes
yenikibris · 9 months
Text
Organik tarımın adı var kendi yok - Bülent Şık
Pestisitler, böceklerden (yani insektisitler), kemirgenlerden (rodentisitler) ve yabani otlardan (herbisitler) mikroorganizmalara (yani algisitler, fungisitler veya bakterisitler) kadar tarımsal üretimde bir sorun olarak nitelenen her türlü haşereyi önlemek, yok etmek, püskürtmek veya sayılarını azaltmak için kullanılan zehirli kimyasal maddelerdir. Pestisit kullanımı bir zorunluluk değildir.…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
hamilelikte · 1 year
Text
Hamilelikte ıspanak yemek gibi doğru beslenme, anne ve bebeğin sağlığı için büyük önem taşır. Bebeğin sağlıklı gelişebilmesi için anne adayının yeterli ve dengeli beslenmesi gerekir. Hamilelikte tüketilmesi gereken birçok besin vardır ve ıspanak da bunlardan biridir. Ancak bazı durumlarda yanlış bilinenler veya doğru tüketilmediği zaman sağlığa zararlı olabileceği düşünülen ıspanak tüketimi ile ilgili bazı endişeler de vardır. Bu yazımızda, hamilelikte ıspanak tüketimi ile ilgili doğru bilinen yanlışların gerçekleri ve bu sebzenin sağlık açısından faydaları hakkında bilgi vereceğiz. Hamilelikte Ispanak Yemek: Annenin ve Bebeğin Sağlığı İçin Önemi Nedir? Hamilelik dönemi beslenme alışkanlıkları oldukça önemlidir. Peki, hamilelikte ıspanak yemek ne kadar faydalı ve güvenlidir? Demir İçeriği: Ispanak, önemli miktarda demir içermektedir. Hamilelikte, bebeğinize yeterli miktarda demir sağlayarak, doğum sonrasında oluşabilecek demir eksikliğini önleyebilirsiniz. Folik Asit İçeriği: Ispanak, folik asit bakımından zengindir. Bu nedenle, bebeklerin nöral tüp defektleri gibi doğum kusurları riskini azaltmada yardımcı olabilir. Kalsiyum ve Magnezyum İçeriği: Hamilelikte, bebeğin kemik gelişimi için kalsiyum ve magnezyum oldukça önemlidir. Ispanak, yüksek miktarda kalsiyum ve magnezyum içerir. Hamilelik döneminde ıspanak tüketirken dikkat edilmesi gereken bazı noktalar vardır: Taze ve Sağlıklı: Ispanak taze ve sağlıklı olmalıdır. Ispanağın, pestisitler ve diğer kirleticilerle kirlenmemiş olduğundan emin olmak için organik olarak yetiştirilen tercih edilmelidir. Kuvvetlendirilmiş Işık: Ispanak, kuvvetlendirilmiş ışık altında yetiştirilen bitkilerde daha fazla nitrattan etkilenir. Nitrattaki bu artış, hamilelerin hamilelik dönemlerinde tüketmelerine uygun olmayabilir. Bu nedenle, bitkinin güneş altında yetiştirilmesi tercih edilmelidir. Çok Tüketmemek: Her ne kadar ıspanak birçok yararı olsa da, çok miktarda tüketilmemesi önerilir. Çok fazla ıspanak tüketmek, böbreklerin çalışmasını engelleyebilir ve oksalat taşlarına neden olabilir. Bu nedenle, doğum öncesi ve sonrası dönemlerde iyi bir sağlık için, diyetlerinize dahil edebileceğiniz sağlıklı ve doğal bir besin olan ıspanağı tüketebilirsiniz. Ancak, ıspanak tüketimi konusunda herhangi bir sorunuz varsa, doktorunuza danışmanız en iyisidir. İçeriğinde Bulunan Vitaminler ve Mineraller Hamilelikte beslenme düzeni yaparken birçok yiyecek tüketimi yapılır ve içerisindeki vitamin ve mineraller incelenir. Bu yazımızda hamilelikte tüketildiğinde sağlığa faydalı olan bir yiyecek olan ıspanağın içerisindeki vitamin ve mineraller hakkında bilgi vereceğiz. İçeriğinde bulunan vitaminler ve mineraller: Ispanağın içerisinde bulunan A vitamini, bağışıklık sistemini güçlendirir ve cildin sağlıklı olmasına yardımcı olur. B6 vitamini, hamilelik sırasında anne adayının hücrelerinin doğru çalışmasına katkıda bulunur. K vitamini, kemik sağlığını korumaya yardımcı olur. Folik asit, bebeklerin beyin gelişimine fayda sağlar. Başta demir olmak üzere, magnezyum, kalsiyum, fosfor, potasyum ve çinko da ıspanakta bulunur. Bu mineraller hem anneye hem de bebeğe fayda sağlar. Hamilelikte yeterli miktarda ıspanak tüketmek, bebeğin sağlığı için faydalıdır. Ancak ıspanak tüketimi konusunda dikkatli olmak gerekir. Ispanak, yüksek miktarda oksalat içerir ve bu nedenle böbrek taşı oluşumuna neden olabilir. Anne adayları, bu nedenle ıspanağın tüketim miktarı konusunda doktorlarına danışmalıdırlar. Bir Porsiyon Ispanağın İçerdiği Vitamin ve MinerallerMiktarıVitamin A573 mikrogramVitamin B60.15 miligramVitamin C8.4 miligramVitamin K444 mikrogramFolik Asit58.2 mikrogramDemir1.5 miligramMagnezyum24 miligramKalsiyum30 miligramFosfor9 miligramPotasyum167 miligramÇinko0.1 miligram İçerisinde zengin bir vitamin ve mineral kaynağı olan ıspanak, hamilelikte tüketilebilecek besinler arasındadır. Ancak yüksek miktarda tüke
timi böbrek taşı oluşumuna neden olabilir. Bu nedenle miktarı doktor önerisi doğrultusunda belirlenmeli ve sağlıklı bir beslenme programı uygulanmalıdır. Hamilelikte Ispanak Tüketiminin Faydaları hamilelikte ispanak faydalari Demir İçerir: Ispanak, demir bakımından zengin bir sebzedir. Hamilelik dönemi boyunca vücudunuzda demir seviyesini korumak önemlidir. Yetersiz demir alımı, hemoglobin seviyelerinde düşüşe sebep olabilir. Bu nedenle, hamilelikte ıspanak yemek, demir eksikliği anemisi riskini azaltmaya yardımcı olabilir. Folik Asit İçerir: Ispanak, folik asit bakımından zengin bir sebzedir. Folik asit, bebeğinizin nöral tüplerinin sağlıklı bir şekilde gelişmesine yardımcı olan önemli bir vitaminidir. Bu nedenle, hamilelikte tüketilen ıspanak, sağlıklı bir gebelik geçirmek için oldukça faydalıdır. A Vitamini İçerir: Ispanak, A vitamini bakımından da oldukça zengin bir sebzedir. A vitamini, göz sağlığı ve bağışıklık sistemi için oldukça önemlidir. Bu nedenle, hamilelikte tüketilen ıspanak, bebeğinizin gelişimi için gerekli olan A vitamini ihtiyacını karşılamaya yardımcı olabilir. Hamilelikte Ispanak Tüketimi İçin Öneriler Beslenme alışkanlıklarınızın doğru olması, sizin ve bebeğinizin sağlığı için büyük önem taşımaktadır. Bu yüzden, beslenmenize ıspanak gibi sağlıklı sebzeler eklemek oldukça faydalıdır. Ispanak, içeriğindeki vitamin ve minerallerle hamilelikte tüketilmesi gereken sebzeler arasında yer almaktadır. Hamilelikte ıspanak tüketmek için birçok farklı yöntem bulunmaktadır. Bunlardan bazıları şunlardır: Kızartmadan Pişirin: Ispanağı kızartmak yerine, haşlayarak veya ızgara yaparak tüketmek daha sağlıklıdır. Kızartma işlemi, ıspanağın besin değerlerini azaltabilir. Diğer Sebzelerle Birlikte Tüketin: Ispanağı, diğer sebzelerle birleştirerek tüketmek, besin çeşitliliğini sağlamak için oldukça önemlidir. Böylece, hamilelikte ihtiyacınız olan tüm vitamin ve mineralleri almanız daha kolay olacaktır. Güvenli Yerlerden Alın: Hamilelikte tüketilen sebzelerin güvenilir kaynaklardan alınması oldukça önemlidir. Ispanağı, temizlemeniz ve iyice yıkamanız da sağlığınız için oldukça faydalı olacaktır. Gebelikte Ispanak Yemek Ne Kadar Güvenli? Birçok gebelik beslenmesinde önemli bir yere sahip olan ıspanak tüketimi konusunda anne adayları bazı sorulara sahip olabilirler. Ispanağın hamilelikte tüketilebilecek faydaları saymakla bitmez. Bu sebze, içeriğinde bulunan vitaminler ve mineraller sayesinde gebelik sürecinde anne ve bebeğin sağlığına birçok fayda sağlar. Özellikle folik asit açısından zengin olan ıspanak, anne adaylarının gebeliğin ilk aylarında bebeğin omurgasının doğru gelişimi açısından büyük önem taşır. Ayrıca, ıspanakta bulunan demir de gebelikte önemli bir besindir. Hem anne hem de bebeğin sağlıklı gelişimi için yeterli miktarda demir tüketmek son derece önemlidir. Gebelikte ıspanak tüketirken dikkat edilmesi gereken bazı noktalar vardır: Çiğ tüketmek yerine ıspanağı mutlaka iyice yıkayıp haşlayarak veya buharda pişirerek tüketmek daha güvenlidir. Çünkü çiğ tüketilen ıspanakta bazı mikroorganizmalar bulunabilir ve bu da anne adayının ve bebeğinin sağlığı açısından risk oluşturabilir. Ayrıca, ıspanağın fazla tüketimi de bazı yan etkilere neden olabilir. Özellikle oksalik asit içeriği yüksek olan ıspanak, böbrek taşı ve gut hastalığı riskini artırabilir. Bu nedenle gebelikte ıspanak tüketirken aşırıya kaçmamakta fayda vardır. Vitamin ve Mineralİçeriği (100 gr)Folik Asit194mcgDemir2.7mgKalsiyum99mgVitamin C28.1mg Sonuç olarak, gebelikte ıspanağın tüketimi sağlıklı bir seçimdir. Ancak, ıspanağı tüketirken dikkatli olmakta ve aşırıya kaçmamakta fayda vardır. Her zaman olduğu gibi, hamilelik döneminde de dengeli ve sağlıklı bir beslenme programı uygulamak son derece önemlidir. Annenin ve Bebeğin Sağlığı İçin Önemi Nedir? hamilelikte ispanak yemenin faydalari Hamilelikte ıspanak yemek bebeğin sağlığı için oldukça önemlidir. Ispanak
, gebelik döneminde ihtiyacınız olan birçok vitamin ve minerali içerir. Bunların başında folik asit, demir, kalsiyum, C vitamini ve A vitamini gelir. Bu besinler, anne ve bebeğin sağlığı için büyük önem taşımaktadır. Özellikle folik asit, bebeğin omuriliğinin doğru şekilde gelişebilmesi için hayati önem taşır. Ayrıca bebeğin beyin gelişimine de katkı sağlar. Demir ise bebeğin kan hücrelerinin oluşmasına yardımcı olur ve anemi riskini azaltır. Kalsiyum, bebeğin kemiklerinin güçlenmesine yardımcı olurken C vitamini ve A vitamini ise bağışıklık sistemini güçlendirirler. Gebelikte ıspanak tüketimi için doğru şekilde yıkanmalı ve temizlenmelidir. Ayrıca pişirirken sadece az bir süre haşlanmalıdır, çünkü fazla pişirilmesi besin değerini azaltabilir. Ispanağı çiğ olarak da tüketebilirsiniz ancak yine de yıkama ve temizleme konusunda dikkatli olmanız gerekmektedir. Annelerin ve bebeklerin sağlığı için ıspanak gibi sağlıklı yiyecekleri tüketmek son derece önemlidir. Sağlıklı bir gebelik dönemi geçirmek ve bebeklerinin sağlıklı bir şekilde gelişmesine yardımcı olmak için, hamile kadınlar tüm besin gruplarından yeterli miktarda tüketmeye özen göstermelidirler. Hamilelikte Ispanak Tüketimi ile Alakalı Yanlış Bilinenler hamilelikte ispanak nasil yenmeli Beslenme programının içerisinde yer alması gereken vitaminler ve mineraller, gebeliği ve bebeğin sağlığı için oldukça önemlidir. Bu vitamin ve minerallerden biri de ıspanak olarak bilinmektedir. Ispanak, içeriğindeki zengin demir, vitamin ve minerallerle gebelik dönemi için oldukça faydalı bir sebzedir. Gebelik sürecinde ıspanağın tüketilmesiyle ilgili olarak çoğu zaman bilinenin aksine bazı yanlış inanışlar mevcuttur. Bunların en başında da ıspanağın aşırı tüketiminin rahim kaslarını uyardığı ve dolayısıyla düşük riski taşıdığı fikri gelir. Ancak bu doğru değildir. Çünkü ıspanak gibi yeşil yapraklı sebzeler, gebeliğin ilerleyen dönemlerinde potasyum, magnezyum ve folat gibi minerallerin vücutta yeteri kadar olmasını sağlar. Gebelikte ıspanağın tüketimi ile ilgili yaygın bir yanlış bilgi ise, ıspanağın oksalat içermesi nedeniyle böbrek taşı oluşumuna neden olabileceği konusudur. Ancak ıspanak tüketimi makul düzeyde olduğu sürece böbrek taşı oluşumu riski çok düşüktür. Ayrıca, bol miktarda su içerek böbrek taşı oluşumunu önlemeniz mümkündür. Bir diğer yanlış inanış ise ıspanağın vücudun demir emilimini engellediği yönündedir. Oysa ki ıspanak, içerdiği C vitamini sayesinde demir emilimini arttırmaya yardımcı olur. Yani ıspanak, hamilelik döneminde de rahatlıkla tüketilebilir. Tavsiye edilen ıspanak tüketimi miktarı: Hamile kadınların günde 2-3 porsiyon sebze yemesi önerilir. Bu da yaklaşık olarak 1 ölçek kaynamış ıspanak yaprağıdır. Hamilelikte ıspanak tüketiminde dikkat edilmesi gerekenler: Ispanak büyükbaş hayvan gübresiyle yetiştirildiği için temizlenmeden tüketilmemelidir. Ispanağı mutlaka iyice yıkamak ve kaynatmak gerekmektedir. Ispanak alternatifleri: Ispanak tüketemeyen hamile kadınlar, ıspanak yerine lahana, pazı ve brokoli gibi yeşil yapraklı sebzeleri tüketebilirler. Sonuç olarak, hamilelikte ıspanak yenmesi kadınlar için oldukça faydalıdır ve tüketiminde yanlış bir inanış yüzünden kaçınılması doğru değildir. Ancak yine de doktor tavsiyesi doğrultusunda beslenme programı belirlemek, gebelik sürecinde sağlıklı bir hamilelik geçirmek için oldukça önemlidir.
0 notes
karaca2508-blog · 5 months
Text
Türkiye'de Meslek Hastalıkları
Tumblr media
Türkiye'de meslek hastalıkları 5 ana başlık altında anılabilir; kimyasal ve fiziksel, mesleki cilt hastalıkları, pnömokonyoz ve mesleki bulaşıcı hastalıklar. Meslek Hastalığı Nedir? Meslek hastalığı, sigortalının çalıştığı veya yaptığı işin niteliğinden dolayı tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden uğradığı geçici veya sürekli hastalık, bedensel veya ruhsal özürlülük halleridir. İşle ilgili hastalıklar, ortaya çıkış nedeni karmaşık olan, oluşmasında ve gelişmesinde çalışma ortamı ve çalışma şeklinin diğer sebepler arasında önemli faktör olduğu hastalıklardır. İşle ilgili psiko-sosyal faktörler ve kalp krizi ilişkisinin araştırıldığı bir çalışmada konu ile ilgili bir sistematik derleme yapılmış ve bu kapsamda toplamda 33 çalışma incelenmiştir. Çalışma sonucunda sosyal yardımın yokluğu ve iş yükü, uzun çalışma saatleri, adaletsizlik, iş güvensizliği gibi faktörlerin erkekler üzerinde psiko-sosyal baskı oluşturduğu ve kalp krizine olan eğilimi artırdığı tespit edilmiştir. Ancak yapılan çalışmada aynı psiko-sosyal faktörlerinin kadın çalışanların sağlığını etkileyen bir risk faktörü olduğu kanıtlanamamıştır. Meslek Hastalığına Neden Olan Etkenler Kimyasal Etkenler - Metaller ve metalsiler - Gazlar - Çözücüler - Asit ve alkali maddeler - Pestisitler Fiziksel Etkenler - Gürültü - Titreşim - Termal konfor - Aydınlatma - İyonize ve iyonize olmayan ışınlar - Alçak ve yüksek basınç Biyolojik Etkenler Genellikle bakterilerin, virüslerin ve parazitlerin neden olduğu hastalıklardır. HASTALIK ENFEKSİYON TÜRÜ HASTALIĞIN SIK GÖRÜLDÜĞÜ İŞLER Şarbon Bakteriyel Çiftçi, kasap, veteriner Tüberküloz Bakteriyel Çiftçi, kasap, veteriner, sağlık çalışanları Bruselloz Bakteriye Besiciler, sütçü, veteriner Salmonellozis Bakteriyel Veteriner, aşçı-mezbaha işçis Kırım Kongo (KKKA) Viral Çiftçi, besici Kedi Tırmığı Hastalığı Bakteriye Veteriner, kedi-köpek sahibi HASTALIK HASTALIĞIN SIK GÖRÜLDÜĞÜ İŞLER Kuduz Veteriner, çiftçi, mağaracı Hepatit-B Sağlık çalışanları, berberler ve kuaförler AIDS, Kızamık, Kızamıkçık, kabakulak, suçiçeği, Menengokoksik menenjit, GİS Enfeksiyonu, Lejyoner Hastalığı, Difteri, boğmaca, sarıhumma, Sağlık kurumları ve laboratuarda görev yapan sağlık çalışanları Herpes Enfeksiyonu(Uçuk) Çiftçi, kasap, veteriner, sağlık çalışanları Tozlar Tozlar kimyasal ve biyolojik özelliklerine göre sınıflandırılabilir Kimyasal Yapılı Tozlar; - Organik tozlar: Pamuk tozu, gübre tozu, kümes hayvanlarının tüyü, mantar sporları organik tozlardır. - İnorganik tozlar: Demir, dökümhane, kömür, kum(silis), asbest, çimento tozları inorganik tozlardır. Biyolojik Yapılı Tozlar - İnert tozlar - Toksik tozlar - Alerjik tozlar - Fibrojenik tozlar - Kanserojen tozlar Çoğu kez 10 yıl ve daha uzun süreli etkilenmenin sonunda hastalık ortaya çıkar.
Meslek Hastalıkları Sınıflandırması
Bir hastalığın meslek hastalığı olarak kabul edilebilmesi için hastalık ve meslek arasında nedensellik bağının bulunması gerekmektedir. Meslek hastalıklarının tipleri ve sınıflandırılması nedensellik bağının kurulmasına ve hastalığın işin yürütüm şartlarından kaynaklı olup olmadığının anlaşılmasına yardımcı olması açısından önem taşımaktadır. Meslek hastalıklarının etkilediği organlara göre; Meslek hastalığına sebep olan etkene göre; · Solunum sistemi · Sindirim sistemi · Hematopoetik sistemi · Kas iskelet sistemi · Boşaltım sistemi · İşitme organı ve sistemi · Çoklu organ etkilenimi · Kimyasal nedenler · Fiziksel nedenler · Biyolojik nedenler · Tozlar   Ayrıca meslek hastalıkları incelemeleri ve sınıflandırılmasında, etkenin vücuda giriş yolu (deri, solunum ve sindirim), hastalığın görünümü ve gidişatı (akut ve kronik) ve hastalığın etkilediği bölge (lokal ve sistemik) gibi faktörler dikkate alınarak da sınıflandırma yapılabilir. Türkiye’de Meslek Hastalıkları Sınıflandırması Meslek hastalıkları listesi; hastalıklar ve belirtileri, yükümlülük süresi hastalık tehlikesi olan başlıca işler olmak üzere üç bölümden oluşmaktadır. İlgili mevzuatta meslek hastalıkları ile ilgili sınıflandırmalar etkene göre yapılan sınıflandırma ve organa göre yapılan sınıflandırmanın kombinasyonu olacak şekilde 5 ana grupta toplanmıştır. Gruplar Alt Grup ve Hastalıklar A Grubu: Kimyasal maddelerle olan meslek hastalıkları 25 alt grupta 67 hastalık B Grubu: Mesleki cilt hastalıkları 2 alt grupta Deri Kanseri & Kanser dışı deri hastalıkları C Grubu: Pnömokonyozlar ve diğer mesleki solunum sistemi hastalıkları 6 alt grupta 9 hastalık D Grubu: Mesleki Bulaşıcı Hastalıkları 4 alt grupta 30 hastalık E Grubu: Fiziksel etkenlerle olan meslek hastalıkları 7 alt grupta 12 hastalık   Sık Görülen Meslek Hastalıkları Mesleki Kan Hastalıkları Lenfo hematopoetik sistemi kan, kemik iliği, dalak, timüs, lenf kanalları ve lenf düğümleri oluşturur. Kan ve kemik iliği birlikte hematopoetik sistem olarak adlandırılır. Lösemi, malign lenfoma ve çoklu miyeloma mesleki kan hastalıklarına örnektir. Lenfoma, lenfatik sistemi etkileyen bir grup kanserin genel adıdır. İki büyük lenfoma tipi Hodgkin lenfoma ve non-Hodgkin lenfomadır. Hodgkin lenfomanın birçok formu yüksek oranda tedavi edilebilir. Mesleki Kan Hastalıkları İçin Riskli Sektörler; Plastik imalatı, kuru temizleme, çözücülerin kullanıldığı kimyasal tesisler, boya imalatı, mobilya imalatı riskli sektörlerdir. Alınacak Genel Önlemler - Risk analizi yapılmalı - Kimyasal maddelerin işlenmesi, depolanması, taşınması sırasında iş sağlığı ve güvenliği açısından tehlike oluşturabilecek bütün durumlara karşı sırasıyla; - Tehlikeyi kaynağında yok etmek - İzole etmek, - İkame etmek, - Mühendislik kontrollerini yapmak, gerekli ortam ölçümlerini yapmak - İşaret uyarılar için gerekli adımlarını uygulamak, - Kişisel koruyucu donanım kullanmak, - Çalışanların eğitimi gibi gerekli tedbirleri almak - Her kimyasal için GBF (Güvenlik Bilgi Formu) (MSDS) bulundurulmalıdır. Mesleki Kanserler Kanserojen madde: Solunduğunda, ağız yoluyla alındığında, deriye nüfuz ettiğinde kanser oluşumuna neden olan veya kanser oluşumunu hızlandıran maddelerdir. Grup 1. Kesin kanser yapan maddeler Grup 2. A. Muhtemel Kanserojen maddeler B. Şüpheli Kanserojen maddeler Grup 3. Hayvanlarda kanserojen Grup 4. Muhtemelen kanserojen olmayan maddeler Mesleki kanserlerin en sık görüldüğü sektörler ve sebep oldukları kanser türleri tabloda görülmektedir. Sektör Kanser Türü Kauçuk imalatı Mesane Boya sektörü Mesane Metal kaplama Burun boşluğu, akciğer Plastik imalatı Karaciğer, akciğer, kan, lösemi Ahşap endüstrisi Burun boşluğu Petro-kimya Cilt Kimyasal ara ürün, sterilant üretimi Lösemi Kâğıt endüstrisi Akciğer İnşaat-yapı malzemeleri üretimi Cilt, akciğer, mesane Cam endüstrisi Akciğer, der Havacılık endüstrisi Akciğer Tekstil sektörü Akciğer, plevra, karın zarı Madeni yağ Cilt Taş yontma, heykeltıraşlık Akciğer Çözücü, kuru temizleme Akciğer, lenfoma, yemek borusu Alınacak Genel Önlemler Kimyasal ve fiziksel etmenlere bağlı olan mesleki hastalıkları önlemek için alınan genel önlemler uygulanır. Mesleki Dolaşım Sistemi Hastalıkları Dolaşım sistemi hastalıkları özellikle endüstrileşmiş ülkelerde çalışma nüfusunda hastalıkların ve ölümlerin en yaygın nedenidir. Karmaşık etiyolojilerinden dolayı dolaşım sistemi hastalıklarının çok küçük bir kısmının meslek hastalığı olduğu fark edilir. Koroner arter hastalığı, iltihaplı hastalıklar, kalp ritim bozukluğu, miyokardiyopati, hipertansiyon, aterosklerotik değişimler, fonksiyonel dolaşım bozuklukları, varisler. Dolaşım Sistemi hastalıklarında risk faktörleri: Bedensel faktörler: Yüksek kan basıncı, yağ metabolizması bozuklukları, kilo ve diyabet (şeker hastalığı) Davranışsal faktörler: sigara içmek, yetersiz beslenme, fiziksel hareket eksikliği, tip-A kişiliği, yüksek alkol tüketimi, ilaç bağımlılığı Mesleki stres, sosyo-ekonomik faktörler Mesleki Sindirim Sistemi Hastalıkları Sindirim sistemi vücudun verimliliği ve çalışma kapasitesi üzerine önemli bir etki gösterir ve sindirim sisteminin akut ve kronik hastalıkları iş göremezliğin ve sakatlığın en yaygın nedenleri arasındadır. Sindirim sistemi için tehlikeli faktörlerin birçoğu mesleki kaynaklıdır. Meslekli faktörler; endüstriyel zehirler, fiziksel  etkenler, gerginlik, yorgunluk, anormal duruşlar, sık sık çalışma temposu değişiklikleri, vardiyalı çalışma, gece çalışması, uygun olmayan beslenme alışkanlıklarıdır(yemeklerin miktarı, kalitesi ve zamanlaması). Mesleki Psikolojik Hastalıklar Mesleki Psikolojik hastalıklar Türkiye Meslek Hastalıkları listesinde yer almamaktadır. İlk olarak Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) 2010 Güncel Meslek Hastalıkları Listesinde Zihinsel ve davranışsal bozukluklar olarak yer almıştır. Zihinsel ve Davranışsal Bozukluklar Mobbing (Psikolojik Taciz) kavramı üzerinden ele alınmıştır. Mobbing mağdurlarında genellikle depresyon ve post travmatik stres ve şiddet içeren davranışlar ortaya çıkmaktadır. Mesleki psikolojik hastalıkları tanısı koymak zordur çünkü hastalık ile çalışma veya çalışma ortamı arasında nedensellik bağını kurmak, mesleki kökenli olup olmadığını anlamak diğer hastalıklara nazaran daha zor bir süreçtir. Mesleki Kas-İskelet Sistemi Hastalıkları - Tendon, sinir, kas ve diğer yumuşak dokularda hasar yapacak tekrarlayıcı fiziksel hareketler ile oluşmaktadır. - Ana şikâyet üst ekstremitelerde, boyun, omuz, el bilekleri ve belde ağrıdır. - Kas iskelet sistemi hastalıklarında, fiziksel ve psikososyal faktörler etkilidir. Neden olan faktörler - Kötü postürler ve hareketler - İş sırasında kaslara binen yük - İşin hızı, süresi ve tekrarlama özelliği - Harekette aşırı kuvvet sarf etme - Titreşim - Isı - Ergonomik yetersizliği olan alet kullanımı - Psiko-sosyal sorunlar Kas iskelet sistemi hastalıkları genel olarak üst ekstremite hastalıkları (boyun, omuz, dirsek, el ve el bileği) ve bel hastalıkları olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Üst Ekstremite Hastalıkları (boyun, omuz, dirsek, el ve el bileği) Hastalıklar Neden Olan İşler Karpal tunel sendromu Taşlama, zımparalama, cilalama, montaj, müzik aletleri çalma, cerrahi, paketleme, temizlik işleri, yer döşeme, tuğla kesim, çekiç kullanma, el yıkama veya ovma Lateral Epikondilit, tenisçi dirseği Tenis, bovling, oynama, çekiç, tornavida kullanma, küçük parça montajı, et kesme, müzik aletleri çalma Boyun gerilmesi sendromu Yük taşıma, montaj, paketleme Pronator teres sendromu Lehimleme, cilalama, taşlama, parlatma, kumlama Radiyal tunel sendromu El aletleri kullanımı Omuz tendiniti, rotator kılıf sendromu Zımbalama, tavan montajı, tavan kaynağı, tavan boyama, oto tamiri, paketleme, depolama, inşaat, postacılık Tetikçi parmağı El aletleri kullanırken elle yapılamayan işlerin sürekli işaret parmağıyla yapılması Guyon tuneli sendromu Müzik aletleri çalma, marangozluk, tuğla örme, çekiç kullanma Beyaz parmak sendromu Zincir testere, havalı çekiç, titreşimli aletler, kumlama, püskürtme; özellikle soğuk ortam Omuz tendiniti, rotator kılıf sendromu Zımbalama, tavan montajı, tavan kaynağı, tavan boyama, oto tamiri, paketleme, depolama, inşaat, postacılık Dirsek tendiniti Zımbalama, montaj, kablolama, paketleme, pense kullanma DeQuervain Tenosinovit sendromu Polisaj, parlatma, kumlama, taşlama, baskı işleri, cerrahi, vidalama, sıkma, testere, pense kullanma Bel Hastalıkları - Elle taşıma - Gövdeyi eğme bükme - Tüm vücut vibrasyon etkilenimi - Aşırı fiziksel yük - Sabit çalışma pozisyonu - Tekrarlanan hareketler Alınacak Genel Önlemler - Basit ergonomi kurallarına uyma - Yeterli dinlenmeyi sağlama - Daha iyi çalışma koşullarının sağlanması (ağır yük kaldırmama, titreşimi önleme, tekrarlayan işlemlerden kaçınma, omuz hizasından yüksekte çalışmama gibi) - Fiziksel egzersiz eğitimler Mesleki Sinir Sistemi Hastalıkları - Sinir sistemi hastalıklarına neden olan etmenlerin hemen hemen hepsi kimyasal etmenlerdir. - Rahatsızlıkları çoğu belli bir eşik değerden sonra görülmektedir - Maruziyet ile belirtilerin başlaması arasında kuvvetli bir ilişki vardır - Sinir sisteminde yenilenme çok sınırlıdır. Birtakım etkilenmelerden ise geri dönüş çok zordur - Tek bir toksinden birçok nörolojik sendromun gelişmesi mümkündür. - Tanı konma sürecinde maruziyetin süresi ve şiddetinin bilinmesi gerekir. Riskli Sektörler Polimer üretimi, toprak stabilizasyonu, jel kromatografı, kağıt üretimi, gıda ve su işleme süreci, tarım sektörü, pestisit üretimi, boya sektörü, demir çelik sanayi, petrokimya, tekstil. Alınacak Önlemler - Kaynağa yönelik (tehlike-risklere) önlemler alınmalı - Etkili havalandırma (yerel-genel) kurulmalı, - İşlemler kapalı sistem içinde yapılmalı, - Ayırma ve yaş çalışmaya geçilmeli, - Düzenli ortam ölçümleri yapılmalı, - Kişisel koruyucular kullanılmalı, - Tıbbi uygulama olarak işe giriş ve aralıklı kontrol muayeneleri yapılmalı, - Sağlık eğitimleri verilmelidir. Üriner Sistemi Hastalıkları Fiziksel ve kimyasal etmenler neden olabilir. Alınacak Genel Önlemler - Çalışma ortamında bulunan tehlikeler belirlenmeli - Kaynağa yönelik önlemler alınmalı; - Yerine Koyma - Yer Değiştirme - Havalandırma (Yerel-Genel) - Kapalı Çalışma - Düzenli olarak gerekli olan çevresel ölçümler yapılmalı - Erken tanı için işe giriş ve aralıklı kontrol muayeneleri yapılmalı - İşçilere işyerindeki tehlikeler ve yol açtığı hastalıklar hakkında gerekli eğitimler verilmeli. Üreme Sistemi Hastalıkları Erkek ve dişi üreme sistemi hastalıkları mesleki sağlık tehlikeleri açısından gittikçe artan bir ilgiyle incelenmektedir. Üreme toksisitesi çevresel etkenlere maruz kalma sonucu üreme sistemi üzerindeki olumsuz etkilerdir. Toksisite üreme organları ve / veya endokrin sistem değişiklikleri olarak ifade edilebilir. Bu tür toksisite belirtileri şunlar olabilir: - Cinsel davranış değişiklikler - Kısırlık - Olumsuz gebelik sonuçları - Üreme sisteminin bütünlüğüne bağlı diğer fonksiyon değişiklikleri Anne veya babanın üreme sistemini etkileyen etmenlerin sebep olduğu sonuçlar gelecek kuşaklara aktarılmakta ve sağlıksız bireyler doğmaktadır. Dolayısıyla üreme sistemi üzerindeki riskler sağlıklı toplumların meydana gelmesine engel olduğu için ayrıca önemlidir. Çalışma Ortamında Üreme Sistemi Üzerinde Risk Yaratan Mesleksel Faktörler Zararlı Çözücüler ve Kimyasal Atıklar: Toksik maddeler olarak belirtilen çözücüler birçok sanayi dalında ve ev işlerinde kullanılmaktadır. Çözücüler ve kimyasal atıklar solunum ve deri yoluyla hızlı bir biçimde organizmaya girerek çeşitli zararlı etkiler oluşturmaktadır. Birçok meslek hastalığında olduğu gibi çözücü veyaorganik atık kaynaklı meslek hastalıklarının çalışma ortamıyla ilişkisinin tespiti ve tanımlanması oldukça güçtür. Çünkü sağlık üzerindeki etkileri uzun süre sonra ortaya çıkmaktadır. Çözücülerin sıkça kullanıldığı kimya sanayisi, laboratuar çalışmaları, imalat, boya ve ilaç sanayisi, arıtma tesisleri çalışanları, makinistler ve kuru temizlemede çalışanların bu maddelere maruz kalma riski bulunmaktadır. Bu tip sektörlerde çalışanların üreme sistemlerinde çeşitli bozukluklara sebep olmakta, hamile kadınlarda fetüste sağlık bozukluklarına yol açmakta, düşük kilolu doğum, erken doğum ve düşük riskini arttırmaktadır. Tarımsal Böcek İlaçları (Pestisitler): Toplam iş gücü içerisinde geniş yer tutan tarımsal faaliyetlerde zararlılarla mücadele yöntemi olarak pestisitler kullanılmaktadır. Pestisitlerin bilinçsiz kullanımı hem çalışanlar hem de ortamda birikmesi açısından çevre ve insanlar açısından oldukça önemli bir risk faktörüdür. Zararlı pestisitlerin kullanımı üreme sisteminde çeşitli bozukluklar oluşturmakta ve hamilelik sırasında fetüste önemli sağlık bozukluklarına yol açmaktadır. İyonize Olan ve Olmayan Işınım (Radyasyon): Özellikle sağlık sektöründe çalışanlar riskli gruplardır. Radyasyona maruziyet düşük ve doğumsal anomali riskini artırmakta, ayrıca erkek ve kadınlarda fertiliteyi (üreme yeteneğini) azaltmaktadır. Ağır İş Yükü ve Duruşsal Faktörler: Ağır çalışma koşulları ve sürekli ayakta çalışma gibi faktörler düşük kilolu doğum ve erken doğum riskini arttırmaktadır.
Tumblr media
Mesleki Solunum Sistemi Hastalıkları Toza bağlı akciğer hastalığının meydana gelmesi bakımından en kısa maruziyet süresi 3 yıldır. Havadaki başlıca kirleticilerden biri olan toz, mesleki akciğer hastalıklarının temel nedenlerinden biridir. İnsan sağlığı bakımından önemli olan 0.5 – 100 mikron arasındaki büyüklüklere sahip olan tozlardır.  Çünkü bu büyüklükteki tozlar solunum yoluyla alveollere ulaşıp birikim yaparak “pnömokonyoz” olarak bilinen akciğer toz hastalıklarına neden olurlar. Daha büyük tozlar havada asılı kalmayıp çöktükleri için insan vücuduna giremezler. Mesleki hastalıkların oluşmasında tozun partikül büyüklüğü, fibrojenik potansiyeli, ortamdaki konsantrasyonu ve kişinin maruziyet süresi etkilidir. Tozların akciğerde hastalık meydana getirmesinde tozun özellikleri kadar kişisel faktörlerin de etkili olduğu unutulmamalıdır. Kişisel faktörlerin başında sigara içilmesi ve genetik yapı gelmektedir, alfa-1 antitripsin enziminin eksikliği kişileri solunum yolu hastalıklarına daha duyarlı hale getirmektedir. Asbestle çalışan kişilerin sigara kullanmaları halinde akciğer kanserine yakalanma riski çok daha yüksektir. İnorganik tozların neden olduğu hastalıklar - Asbestosis (Asbestoz) - Silikosis (Slikoz) - Kömür Tozu Hastalığı - Siderosiz Organik tozların neden olduğu hastalıklar - Bisinozis Sık Görülen Diğer Mesleki Akciğer Hastalıkları - Akciğer Kanseri - Mesleki Astım (yükümlülük süresi 1 yıl) - Ağır metal Hastalıkları - Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı(KOAH) Riskli Sektörler Çeşitli iş kollarında tozlu ortamlarla karşılaşılmaktadır. Read the full article
0 notes
isvicreninsesi · 1 year
Text
BM uyardı: Su kıtlığı yayılıyor, her an küresel krize dönüşebilir
Tumblr media
CENEVRE- Birleşmiş Milletler, insanlığın “vampir” gibi gezegenin su kaynaklarını “damla damla” tükettiğini ve bunun “her an” küresel bir su krizine dönüşebileceği konusunda uyardı. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, BM Su Konferansı öncesinde yayınlanan bir raporun önsözünde "Vampirik aşırı tüketim ve aşırı gelişme, su kaynaklarının sürdürülemez bir şekilde kullanılması, kirlilik ve kontrolsüz küresel ısınma, insanlık için bu yaşam kaynağını damla damla tüketiyor" dedi. İnsanlığın “körü körüne tehlikeli bir yola girdiğini” belirten Guterres, “Ve hepimiz sonuçlarına katlanıyoruz” diye ekledi. BM-Su ve Unesco tarafından hazırlanan raporda bazı yerlerde yeterli su olmadığı, bazı yerlerde ise su baskınlarının arttığını veya suyun kirlendiği belirtilirken, “küresel bir su krizinin her an yaşanabileceğine” vurgu yapıldı. Raporun başyazarı Richard Connor, AFP’ye yaptığı açıklamada "Küresel su krizinden kaç kişinin etkileneceği bir senaryo meselesidir" dedi. Connor, "Hiçbir şey yapılmazsa, nüfusun yüzde 40 ila 50'si sanitasyon hizmetlerine ve yaklaşık yüzde 20-25'i içme suyuna erişememeye devam edecek" ifadelerini kullandı. Yüzdeler değişmese bile dünya nüfusu ve bundan etkilenen insan sayısı artıyor. BM Su Konferansı New York'ta başladı ve cuma gününe kadar sürecek. Yaklaşık yüz bakan ve on dolayında devlet ve hükümet başkanı da dahil olmak üzere yaklaşık 6 bin katılımcı ile yapılan konferansta eğilimi tersine çevirmek ve 2030 yılına kadar herkesin içme suyuna veya tuvalete erişimini garanti etmek amacıyla, 2015’te belirlenen hedefler ele alınacak. Yöneticilerden somut tedbirler almaları isteniyor. Ancak şimdiden, bazı gözlemciler bu taahhütlerin kapsamı ve bunları uygulamak için gerekli finansmanın mevcudiyeti konusunda endişeli. Dünyada son 40 yılda tatlı su kullanımı yılda yaklaşık yüzde 1 artış gösterdi. BM-Su raporu öncelikle "yaygınlaşma eğiliminde" olan ve küresel ısınmanın etkisiyle kötüleşen su kıtlığına dikkat çekiyor. Bu sorunun yakında Doğu Asya ve Güney Amerika’da etkilenmemiş bazı bölgeleri de vuracağı kaydediliyor. Diğer bir ifadeyle, dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 10'u su stresinin yüksek veya kritik bir düzeye ulaştığı bir ülkede yaşıyor. BM iklim uzmanlarının (IPCC) pazartesi günü yayınladığı rapora göre, "dünya nüfusunun yaklaşık yarısı" yılın en azından bir bölümünde "ciddi" su kıtlığı yaşıyor. En az iki milyar insan dışkıyla kirlenmiş su içerek kolera, dizanteri, tifo ve çocuk felcine maruz bırakıyor. Farmasötikler, kimyasallar, pestisitler, mikroplastikler veya nanomalzemelerden kaynaklanan kirlilikleri de eklemek gerekiyor. BM-Su, 2030 yılına kadar herkesin içme suyuna erişimini sağlamak için mevcut yatırım seviyelerinin en az üç katına çıkarılması gerektiği tahmininde bulunuyor. Read the full article
0 notes
hamiltyum · 1 year
Text
Organic Dried Fruits (Organik Kuru Meyveler) Nelerdir?
Organic Dried Fruits (Organik Kuru Meyveler) Nasıl Tüketilir?
Tumblr media
Organik dried fruits (organik kuru meyveler) doğal yöntemlerle yetiştirilen, işlenmiş ve kurutulmuş meyvelerdir. Bu meyveler, kimyasal gübreler ve pestisitler kullanılmadan üretilirler ve sağlıklı bir beslenme planının önemli bir parçasıdır. Organik dried fruits (organik kuru meyveler) arasında kuru kayısı, kuru incir, kuru üzüm, hurma, kuru erik, kuru yaban mersini, kuru çilek, kuru elma ve kuru mango gibi çeşitler bulunur. Bu meyveler, yüksek lif, vitamin ve mineral içeriğiyle bilinirler ve sindirim sistemini destekleyerek kabızlık gibi sorunların önlenmesine yardımcı olabilirler. Ayrıca, antioksidan özellikleri sayesinde bağışıklık sistemini güçlendirirler ve enerji verici özellikleriyle de bilinirler.
Organic Dried Fruits (Organik Kuru Meyveler) Ne işe Yarar?
Organik dried fruits (organik kuru meyveler) genellikle doğal bir atıştırmalık olarak tüketilirler. Birçok kişi, kuru meyveleri ara öğünlerde ya da spor yapmadan önce enerji verici bir atıştırmalık olarak tercih ederler. Ayrıca, smoothie veya yoğurt gibi sağlıklı atıştırmalıklara ekleyerek de tüketebilirsiniz. Bazı kişiler, organik kuru meyveleri çeşitli tatlı tariflerinde de kullanırlar. Örneğin, kuru incir veya hurma, tatlandırıcı olarak kullanılabilir. Organik dried fruits (organik kuru meyveler) için en sağlıklı form doğal herhangi bir işlem uygulamadan tüketmektir, ancak diğer tüketim yöntemleri de lezzetli bir seçenek olabilir. Organik dried fruits (organik kuru meyveler) yüksek lif, vitamin ve mineral içeriğiyle sindirim sistemini destekler. Bu lezzetli gıdanın ayrıca bağışıklık sistemini güçlendirme ve kemik sağlığı için önemli mineraller içerme gibi özellikleri de mevcuttur. Organik dried fruits (organik kuru meyveler)  tüm bu besleyici özelliklerinin yanı sıra enerji verir ve antioksidan özellikleriyle de bilinir. Organic dried fruits (organik kuru meyveler) hnffoods.com web adresinde sizleri bekliyor.
Hnffoods.com
0 notes
eskitatlardukkani · 1 year
Text
Organik cilt bakım ürünleri kullanmanın faydaları:
Eski Tatlar Dükkanı ailesi müşterilerine sağlıklı yaşam adına; Glutensiz, Doğal ve Organik Sertifikalı ürünler sunmaktadır. Sıcak tahin ve çörek otu yağı gibi ürünler başta olmak üzere nar ekşisi ve gül sirkesi gibi ürünlerinin devamlılığıyla ana hedefleri Dünya'daki yaşamı iyileştirmek ve daha sağlıklı nesiller yetiştirmektir.
Hala organik olmayan ürünler kullanıyorsanız, yeniden düşünmenin zamanı geldi. Sizin için nasıl daha iyi olabileceklerini görmek için organik cilt bakım ürünlerinin faydalarını öğrenmek için okumaya devam edin.
Tumblr media
1. Organik olmayan cilt bakım ürünleri zararlı bileşenler içerir:
Herhangi bir organik olmayan cilt bakım ürününden bir şişe alın ve içindekiler etiketini okuyun. Kaç malzemeyi tanıyorsunuz?
2. Organik cilt bakım ürünleri doğal içeriklerden yapılır:
Şimdi herhangi bir organik cilt bakım ürününün içindekiler etiketini okuyun. Oradaki öğelerin tümü olmasa da çoğunu muhtemelen tanırsınız.
Sertifikalı organik ürünler, bitkilerden ve diğer doğal olarak oluşan bileşenlerden gelir. Daha da önemlisi, bu organik içerikler pestisitler, herbisitler, sentetik gübreler, genetiği değiştirilmiş organizmalar (GDO'lar) ve diğer katkı maddeleri veya kimyasallar kullanılmadan yetiştirilmektedir. Bu sayede cildinizin ve vücudunuzun yalnızca zararlı olmayan gerçek doğal içerikleri emdiğinden emin olabilirsiniz.
Organik olmayan cilt bakım ürünleri, sodyum Laureth, mineral yağlar, Laureth sülfat gibi sentetik, insan yapımı kimyasallar ve pestisit kalıntıları olabilecek toksinler içerir. Araştırmalar ayrıca mineral yağ, petrol, parabenler ve uzun süreli kullanımda cilt tahrişine, hormon dengesizliğine, organ toksisitesine ve hatta kansere neden olabilecek diğer kimyasalları içerebileceğini bulmuştur.
3. Organik ürünler alerjik değildir:
Sert kimyasallar içermeyen organik cilt bakım ürünlerinin alerjik reaksiyonlara, iltihaplanmaya veya tahrişe neden olma olasılığı daha düşüktür. Organik ürünler kullanılırken alerjik bir reaksiyon meydana gelirse, bunun nedeni muhtemelen tanımlanması daha kolay olan doğal bir içerik maddesidir (yer fıstığı veya çilek gibi).
4. Organik cilt bakım ürünleri daha iyi çalışır:
Organik olarak yetiştirilen bitkilerin, organik olmayan bitkilerden daha yüksek seviyelerde hayati antioksidan vitaminler içerdiği bulunmuştur. Herbisitler ve böcek ilaçları olmadan yetiştirildikleri için organik içerikleri de bu kirlilikten arındırılmıştır, bu da cildiniz ve vücudunuz için aynı anlama gelir.
Ayrıca organik cilt bakımı içeriğinin %95'e kadarı aktif bileşenlerden oluşur. Buna karşılık sentetik cilt bakım ürünlerinde aktif maddeler içeriklerinin sadece %5 ila 10'unu oluşturur.
5. Organik olmak cildiniz için daha iyidir:
Organik olmayan ürünlerde bulunan sentetik bileşenler hızlı etki gösterebilir ancak aynı zamanda invazivdir ve görülemeyen hasarlara neden olurlar. Kimyasal içerikleri anında tatmin ve gözle görülür sonuçlar sağlayabilir, ancak çoğu kırışıklıkları yumuşatarak, güneş lekelerini gidererek ve kusurları azaltarak yalnızca estetik olarak size yardımcı olur.
Uzun süreli kullanımda, vücudunuz bu yabancı maddelerle baş etmeye çalışırken, bu kimyasallar cildinize zarar verebilir ve onu zayıflatabilir. Sonuç, erken yaşlanmaya ve güneş lekesi riskinin artmasına neden olan cilde oksijen değişiminin azalmasıdır.
Bununla birlikte, doğal, organik cilt bakım ürünleri kullanmak, içeriklerinden gerçek besinsel faydalar almanızı sağlayacaktır. Örneğin hindistancevizi yağı, bal, aloe vera ve karite yağı gibi doğal organik bileşenlerin cildi yumuşattığı, beslediği, nemlendirdiği ve pürüzsüz bir cilt sağladığı bilinmektedir. Sonuçlar daha yavaş olsa da, organik cilt bakım ürünleri cildinize karşı naziktir ve uzun vadede size zarar vermez.
6. Zulüm içermeyen cilt bakım ürünlerini destekliyorsunuz:
Kozmetik endüstrisi, ürünlerini insan kullanımı için güvenli olduklarından emin olmak için hayvanlar üzerinde test ettiği için tepkiyle karşılaştı. Organik ürünler için gerekli değildir, çünkü doğal bileşenlerle güvenli ve zararsızdırlar!
Organik cilt bakım ürünleri satın aldığınızda, zulüm içermeyen cilt bakım ürünleri satın almış oluyorsunuz ve ayrıca endüstride hayvanlar üzerinde test yapılmasını ortadan kaldırmaya yönelik hareketi destekliyorsunuz.
7. Çevrenin korunmasına yardımcı olursunuz:
Organik ürünler, zehirli böcek ilacı ve gübre içermeyen, doğal olarak yetiştirilen bileşenler kullandığından, başta toprak, su ve hava olmak üzere gezegende zararlı bir ayak izi bırakmaz.
Organik tarım aynı zamanda vahşi yaşam için daha iyidir, böcek ilacı ve gübrelerden daha az kirliliğe neden olur ve daha az karbondioksit ve daha az tehlikeli atık üretir. Organik ürünler kullanarak çevre üzerindeki etkinizi en aza indirmeye yardımcı olur ve çevremizin sürdürülebilirliğini desteklersiniz.
Eski Tatlar Dükkanı Doğal ve Organik Sertifikalı ürünleri kullandığınızda, çevre üzerindeki etkinizi en aza indirmeye yardımcı olabilirsiniz. İlk olarak, kimyasalların boşa gitmesi konusunda endişelenmenize gerek kalmayacak çünkü şişede hiç kimyasal olmayacak. Ayrıca, bileşenlerini Adil Ticaret kaynaklarından veya yerel çiftliklerden ve tedarikçilerden temin eden organik güzellik markalarını da arayabilirsiniz. Ürünlerini cam veya biyolojik olarak parçalanabilir ambalajlarda paketleyen şirketleri aramayı da unutmayın. Daha da iyisi, organik olmak sürdürülebilir ve çevre için daha iyi. Bu yüzden bugün sağlığınıza yatırım yapın ve henüz yapmadıysanız organik cilt bakım ürünlerine geçiş yapın.
0 notes
rivasoltarim · 1 year
Link
0 notes
Text
Arılar ve Tıbbi ve Aromatik Bitkiler
Arılar ve Tıbbi ve Aromatik Bitkiler
Tumblr media
#AlbertEinstein, #Arılar, #ArılarVeBitkiler, #ArılarınRolü, #AromatikBitkiler, #Bal, #BitkiÇeşitliliği, #EkosistemDengesi, #Nektar, #Polen, #TıbbiBitkiler, #Tozlaşma, #UçucuYağlar https://is.gd/l7IokB https://www.tibbivearomatikbitkiler.com/blog/arilar-ve-tibbi-ve-aromatik-bitkiler/
Arılar ve tıbbi ve aromatik bitkiler arasındaki ilişkiyi ve insan kaynaklı sorunu anlamak gerekir. Arılar sadece tıbbi ve aromatik bitkilerin değil hayattaki bütün bitkilerin çoğalması için arıları ihtiyaç vardır. Arıların sayılarının azalmasının en önemli nedeni tarımda kullanılan pestisitler. (Pestisit, zararlı organizmaları engellemek, kontrol altına almak ya da zararlarını azaltmak için kullanılan madde ya da maddelerden oluşan karışımlardır.)
Arılar, insanlık için son derece önemli bir role sahip olan canlılardır. Arılar, çiçeklerin tozlaşmasında büyük bir katkı sağlarlar. Nektar ve polen taşıyarak bitkilerin üreme sürecini desteklerler ve bitki çeşitliliğinin korunmasına yardımcı olurlar. Ayrıca, arıların ürettikleri bal, insanlar için değerli bir besin kaynağıdır. Balın yanı sıra arılar, polen, propolis ve arı sütü gibi diğer arı ürünlerini de üretirler, bu ürünlerin sağlık açısından faydaları bilinmektedir. Arıların çalışmaları aynı zamanda ekosistemlerin dengesini de korur, doğada birçok canlı türünün yaşam alanını destekler. Arıların yok olması veya azalması, bitki çeşitliliğinin azalmasına, tarım ürünlerinin veriminde düşüşe ve doğal ekosistemlerin bozulmasına neden olabilir. Dolayısıyla, arıların korunması ve yaşam ortamlarının sürdürülebilirliği, insanlık için büyük önem taşımaktadır.
Tıbbi ve aromatik bitkilerde bulunan uçucu yağlar, bitkilere özgü kokuları ve tatları oluşturur. Arılar, bu aromatik bitkilerin çiçeklerini ziyaret ederek uçucu yağları toplarlar ve kovanlarına taşırlar. Bu şekilde, arılar bitkilerin uçucu yağlarını yayarak bitkilerin etkili olmasını sağlarlar. Arılar, tıbbi ve aromatik bitkilerin çiçeklerine büyük bir ilgi gösterirler ve bu bitkilerin tozlaşmasında önemli bir rol oynarlar. Arılar, çiçeklerin nektarını ve polenini toplayarak kovanlarına taşırlar. Arıların sevdiği ve sıklıkla ziyaret ettiği bazı tıbbi ve aromatik bitkiler;
Arılar ve Tıbbi ve Aromatik Bitkiler 
Lavanta (Lavandula officinalis): Arılar lavanta çiçeklerini çok sever ve bu bitkilerin tozlaşmasında önemli bir rol oynarlar.
Biberiye(Rosmarinus officinalis): Arılar, biberiye çiçeklerini ziyaret ederek nektar ve polen toplarlar.
Adaçayı(Salvia officinalis): Arılar adaçayı bitkisinin çiçeklerine büyük bir ilgi gösterir ve tozlaşmalarına yardımcı olurlar.
Nane(Mentha Piperita): Arılar, nane bitkisinin çiçeklerinden nektar ve polen toplarlar.
Papatya(Chamomillae Romanae): Arılar, papatya çiçeklerini ziyaret ederek nektar toplarlar.
Kekik(Thymus): Arılar, kekik bitkisinin çiçeklerine ilgi gösterir ve tozlaşmalarına yardımcı olurlar.
Balmumu bitkisi(Hoya carnosa) : Arılar, balmumu bitkisi çiçeklerinden balmumu yapımında kullanacakları özleri toplarlar.
Yabani kekik (Thymus serpyllum): Arılar tarafından yoğun bir şekilde ziyaret edilen yabani kekik, çiçekleriyle nektar ve polen kaynağı sağlar.
Hatmi çiçeği (Alcea rosea): Büyük ve renkli çiçekleriyle bilinen hatmi çiçeği, arıların ilgisini çeken bir bitkidir.
Ayçiçeği (Helianthus annuus): Büyük, sarı çiçekleriyle ünlü ayçiçeği bitkisi, nektar ve polen açısından zengin bir kaynaktır.
Keklik otu (Origanum vulgare): Arılar tarafından sıkça ziyaret edilen keklik otu, çiçekleriyle nektar ve polen sağlar.
Ada soğanı (Allium cepa): Hem soğanı hem de çiçekleriyle bilinen ada soğanı, arıların ilgisini çeken bir bitkidir.
Sarıhatmi (Althaea officinalis): Güzel sarı çiçekleriyle sarıhatmi, nektar ve polen kaynağı olarak arıları çeker.
Lavantin (Lavandula stoechas): Arılar tarafından sevilen lavantin bitkisi, aromatik çiçekleriyle bilinir ve nektar sağlar.
Bu sadece bazı örneklerdir ve arılar pek çok tıbbi ve aromatik bitkinin çiçeklerine ilgi gösterirler. Arıların bu bitkileri ziyaret etmeleri, bitkilerin üremesini ve çeşitliliğini sağlamada büyük bir öneme sahiptir.
0 notes
ethicwater · 11 months
Text
Tumblr media
Su Arıtma Cihazı Modelleri
Su arıtma cihazının hangi modelinin tercih edileceği, işlenecek ham suyun içeriği ve elde edilmek istenen arıtılmış suyun kalitesine bağlıdır. Eğer suda çözünmüş tuzları gidermek gerekiyorsa, bir su damıtıcı veya membranlı su arıtma cihazı bu işlemi gerçekleştirebilir. Her türlü ihtimale karşı çeşitli su arıtma cihazı modelleri özel formülasyonlarla tasarlanmıştır.
Su arıtma cihazlarında yer alan aktif karbon, suda bulunan pestisitler gibi potansiyel tehlikeli organik kimyasalları temizler. Aynı zamanda suyun tadını olumsuz yönde etkileyen kimyasalları da yok eder. Bu sebeple içme suyu için bir aktif karbon su filtresi bulundurmak mantıklıdır. Aktif karbon genellikle buharla aktive edilmiş hindistan cevizi kabuğu kömüründen elde edilir. Ham hindistan cevizi kabuğu kömürü, basınç altında buhara maruz bırakıldığında, bu kömürdeki gazlar ve organik maddeler sıcak buharla yer değiştirerek milyarlarca mikro gözenek oluşturur. Bu gözenekler, teknik terimle adsorpsiyon olarak bilinen bir süreçle suyun içerisindeki organik kimyasalları emer. Bu sebeple aktif karbon, pestisitler ve ağır metal organik bileşikler gibi toksik organik maddeleri sudan etkili bir şekilde uzaklaştırabilir.
https://www.ethicwater.com.tr/2023/06/27/su-aritma-cihazi-modelleri/
0 notes