Tumgik
#pazar da 4 tane
nesepalamudu · 2 years
Text
Tumblr media Tumblr media
千玺
29 notes · View notes
allein00 · 1 year
Text
4 Aralık Pazar saat sabaha karşı 3.27 arka planda Sezen Aksu çalıyor.
Sevdiğim insanlar tarafından sevilmedim. Tam dedim ki seviliyorum bu sefer mutlu olabileceğim artık ama işte işler bazen istediğimiz gibi gitmeyebiliyor. Gerçi benim için bazen değil genellikle öyle ama olsun. Sevilmemek kötü bir şey asla sizi sevmeyecek birine değer vermeyin. Seviyor gibi yapıyorsa o dakika bırakın. Sonra o kadar kötü bi psikoloji kalıyor ki sizde travma gibi. Yemek yemeyi bırakıyorsunuz, yalandan gülüyorsunuz, içiniz acısa da iyiyim diyorsunuz, kimseye bir şey belli edemiyorsunuz. Ki bu en kötüsü bence. Ortada hiçbir şey yokken bile insan yüz üstü bırakılabiliyor şekil a’da görüldüğü gibi. O kadar çaba, o kadar sevgi, o kadar geçen zaman, geçen gün üç tane dört satırlık paragrafla yerle bir oluyor. Siz isterseniz üstüne roman yazın ama nafile. Ortada sadece siz, anılarınız ve şarkılar kalıyor. ;)
16 notes · View notes
su-icre-su · 5 months
Text
kahvaltı ederken kafamın içinde bir tumblr yazısı yazmıştım ama aynısını şimdi yazamıyorum belki de bana yazdıranı yeniden seyretsem desem neden seyrettim yağmurlu havada limana bakan balkondan dolayı geldiğimden beri aynı yazıyı yazıyorumdur belki de...
O zaman en başından başlayayım utanıyor muyum çekiniyor muyum duygu birikmesi düğümlenmesi mi yaşıyorum da yazamıyorum bilmiyorum ama en başından düşüne düşüne yazmaya çalışacağım.
İzmir'e 13 Kasım pazar akşamı ablamlarla geldim, minik yeğenim Alya Naz (aslında 4 yaşında ama okulda arkadaşları kendi arasında 4,5 dediği için 4,5 yaşındaymış) benden ayrılamadı, ben de hem onu kırmamak hem de değişiklik olsun diye öyle yola çıktım onlarla. Kafamın içinde yazdığım kısım sabah başlıyor kahvaltı ederken, çok yağmur yağdı hatta belki bilgisayarımdan bulup o sabah çektiğim fotoğrafı eklerim yazının altına ve yazabilirsem daha da yazarım yeniden belki de... Çok yağmur yağdı ve kapalı balkon ama liman tarafı gözüküyor o aura bana kalbimde de yoğun olarak anımsamalı çok sevdiğim bodrum masalı dizisinden 28. bölüm çağrıştırdı. Gerçekten de bir kurgunun bir masalın içinde gibiydim. Kafamın içinde hep o bölümü düşündüm. Her şeyi de yazamıyorum duygu yoğunluğundan ama manevi, lovesal değil :D Hayır yani bırak buraya yazmayı en nezaketli ve biraz duygusu arındırılmış olarak ne kadar arındırabildiysem kendi masalımın babası abisi kendi masalımın Faryalı abisine içimi yazdım da yanlış anlaşıldım herhalde yoğunluğun içinde çok içten gelmeyince okuduklarım için içim bir burulmuştu çünkü herhalde ben bu insanları hayal dünyamda yarattım bağ kurdum his yükledim anlam verdim evresine geçtim yaa tabii bunu yazmadan önce balkonda ablama anlattım manevi ablam abim dediğim canımlarla İzmir'de nasıl tanıştığımı ne bileyim o sabah öyle balkonda kapalı alanda liman deniz yağmur açtım manaki mou dinledim bodrum masalında çalan ama hep kendiliğinden oluyor. Canımı acıtan da bu altında bir şey var sanılması kendiliğinden yüreğimden oluyor içimden geliyor iletişim evresine bile içimden geleni tutamasam da çekine çekine kırk kere elli kere düşüne düşüne geçiyorum, iletişim evresinde bile kırk kere elli kere düşüne düşüne yazıyorum kelimeleri, cümleleri seçiyorum. Yani yemin ederim hiçbir zaman bir çıkarım menfaatim olmadı ben sadece kalbimde hissettim. Vicdanım ve yüreğim rahat bir şekilde şu duayı edebilirim kendim için yani benim eğer en ufak bir çıkarım varsa hislerim ve düşüncelerim kendiliğinden yürekten olmuyorsa ben öleyim benim selam duyulsun yarın ya da yarından daha yakın ama en kısa zamanda. Belki çocukça salakça saçmasapan düşündüm hissettim ama kötü niyetli olmadı hiçbir zaman. İnsanların göremediğim kalplerini gördüm sandım sadece. Ya aslında yazacaklarım bu kadar uzun değildi ama o günden beri içime atmışım kalbimi bari onlar olsun doğru tanısaydı demişim içim burulmuş ama belli etmemişim ya da kalbimi doğru tanıdıklarını sanmışım yani yazsam da uzun uzun anlatamıyorum anlatmak bile ağır çünkü normal biri değilim. Komik gelir insanlara benim düşünce şeklim hissettiklerim neyse.
Gidecektim biletimi almıştım gidemedim ağrım vardı derken halamlar gelene kadar daha burdayım. Yağmur yağdı bugün de balkondan limana baktım, yakında körfez kafe var sanki orası hepsinin orada olduğu bodrumdaki limanmış gibi yağmurlu havada kapalı kafe olarak orası da öyle canlanıyor gözümde of neyse karışık yani her şey çok da karmakarışık anlattım zaten. Yani benim de önceden bilmeden hatam yanlış sözüm olduysa özür dilerim ben kimseyi kırmak istemem bunu neden yazıyorum bunu da bilmiyorum içimden geldi. Çünkü kafamın içinde konuşuyorum hiç susmuyor konuşmalarım ondan böyle bazen akış kesilip konuştuğum gibi yazmaya başlıyorum. Sonra kahvaltı hazırladım portakal dilimledim yarım ay şeklinde üzerine deniz tuzu döktüm sonra, nar ekşili pulbiberli 9 tane zeytin yaptım (because i'm metis' daughter :D) 9 tane olmasının sebebi yani o da içimden kalbimden geliyor :) ekmek kızarttım, çay o sırada artık açtım önceden izlediğim o yağmurlu liman sahnesini 28. bölümü ve tabii ki salaklığım :D yine bağlantı kurdum aa 28 yaşındayım 28. bölüm vs. güldüm geçtim diyelim içim ağlasa da. Kalbime ağır gelmeye başlıyor artık her şey ama dayanıyorum. Hem artık vazgeçerek sessizleşerek dayanıyorum. Sessiz sessiz uyumadan önce ağlıyorum ertesi gün akşama doğru etkisi başlıyor migren başlıyor bir de yanıma naneli migren destekçilerini almayı unutmuşum ama pencereyi açıyorum ışığı kapatıyorum saçımı yıkıyorum bir şekilde ağrıyı da geçirip idare ediyorum.
Çok karışık bir yazı oldu anlatmak istediklerim sadece yağmur liman çay kalp ve hüzündü. Ama anlatamadım çok dallandı budaklandı. İçimden böyle uzun döküleceğini tahmin edemedim. Yanlış bir şey söylediysem özür dilerim. Yağmurlar da dindi zaten herhalde. Yazının altına ilgili fotoğraflar eklemesi yapayım.
22.11.2013, 16:17
Tumblr media Tumblr media
Tumblr media
1 note · View note
exceldepo · 11 months
Text
İki Tarih Arası Hesaplama makalemizde, Excel'de oldukça ihtiyaç duyulan bu konudaki tüm detaylara yer verilmektedir. Excel Tarih Hesaplamaları Makalemizde, Excel ile iki ayrı tarihte yer alan hesaplamalara dair detaylar aktarılacaktır. Böylece iki tarih ve hesaplama işlemlerin nasıl yapıldığını öğrenmiş olacaksınız. O zaman her bir hesaplama için detayları aktarmaya başlayalım. İki Tarih Arasındaki Saniye Hesaplaması Üst resimde görünen tarih değerleri, B3 ve C3 hücrelerinde yazılmıştır. Bu hücrelerdeki değerlerden yola çıkarak, iki tarih arasındaki saniye süresini bulmayı sağlayan formül aşağıdaki gibi olmalıdır: =(C3-B3)*86400 Ama farkı 86400 ile çarpmak istemezseniz, *86400 kısmını kaldırın. Daha sonra seçili hücrede sağ tıklayarak, Hücre Biçimlendirme penceresinin Sayı sekmesindeki İsteğe Uyarlanmış kısmına [n] yazın. Böylece formülün sonucu 345600 değerini verecektir. Her iki sonuçta saniye cinsinden değeri ifade etmektedir. İki Tarih Arasındaki Dakika Hesaplaması Üst resimde görünen tarih değerleri, B3 ve C3 hücrelerinde yazılmıştır. Bu hücrelerdeki değerlerden yola çıkarak, iki tarih arasındaki dakika süresini bulmayı sağlayan formül aşağıdaki gibi olmalıdır: =(C3-B3)*(86400/60) ya da =(C3-B3)*1440 Eğer farkı (86400/60) ya da 1440 ile çarpmak istemezseniz, *(8640060) ya da *1440 kısmını kaldırın. Daha sonra seçili hücrede sağ tıkyarak, Hücre Biçimlendirme penceresinin Sayı sekmesindeki İsteğe Uyarlanmış kısmına [s] yazın. Böylece formülün sonucu 5760 değerini vermiştir. Her iki sonuçta dakika cinsinden değeri ifade etmektedir. İki Tarih Arasındaki Saat Hesaplaması Üst resimde görünen tarih değerleri, B3 ve C3 hücrelerinde yazılmıştır. Bu hücrelerdeki değerlerden yola çıkarak, iki tarih arasındaki saat süresini bulmayı sağlayan formül aşağıdaki gibi olmalıdır: =(C3-B3)*60 Eğer farkı 60 ile çarpmak istemezseniz, *60 kısmını kaldırabilirsiniz. Daha sonra seçili hücrede sağ tıkyarak, Hücre Biçimlendirme penceresinin Sayı sekmesindeki İsteğe Uyarlanmış kısmına [s] yazın. Böylece formülümüzün sonucu 96 olarak yazılmaktadır. Her iki sonuçta saat cinsinden değeri ifade eder. İki Tarih Arasındaki Gün Hesaplaması Üst resimde görünen tarih değerleri, B3 ve C3 hücrelerinde bulunmaktadır. İki tarih arasındaki gün süresini bulmayı sağlayan formül aşağıdaki gibi olmaktadır: =(C3-B3) Formülümüzün sonucu 4 olarak gelmiştir ve gün cinsinden değerdir. İki Tarih Arasındaki Hafta Hesaplaması Resmimizde, yine B3 ve C3 hücrelerindeki yazılı tarih değerlerimiz bulunmaktadır. Hafta sayısının bulunması ihtiyacı olduğunda, tarih aralığı genişletilmiştir. Böylece tarihlerin üstteki tarihlerden farklı olduğunu söyleyelim. Hafta sayısının bulunması için kullacağımız formül aşağıdaki gibi olmaktadır. =HAFTASAY(C3-B3;1) Üstteki formülde artık bir fonksiyon kullanılması daha doğru olmaktadır. HAFTASAY fonksiyonunun, iki tane öğesi bulunmaktadır. Bunlar, seri_num ve [dönüş_türü] şeklindedir. seri_num öğesinin kullanımı zorunludur. Formülde bu alan büyük tarihten küçük tarihinin çıkarılması yazılmıştır. [dönüş_türü] öğesi ise opsiyoneldir. Bu alana geldiğinizde, aşağıdaki gibi öğenin listeleri görülmektedir: Buradan seçeceğiniz gün isimlerine göre, hafta tatili olarak gün dikkate alınarak sayma işlemi yapılacaktır. Biz 1 seçtiğimiz için, başlangıç ve bitiş tarihleri Pazar günü baz alınarak sayılmıştır. Üstteki resimde de göreceğiniz üzere, verdiğimi tarih aralığındaki Pazar günlerini dikkate aldığımızda, bulunan haftanın sayısının 4 olduğu görülmektedir. Eğer opsiyonel olan [dönüş_türü] öğesini boş bıraksaydık, varsayılan olarak yine Pazar gününü alacağı için sonuç değişmeyecektir. Not: Excel fonksiyonlarının öğelerinin başında [ sonunda ] işaretleri varsa, bu öğenin doldurulmasına gerek yoktur. İki Tarih Arası Ay Hesaplaması B3 ve C3 hücrelerinde tarih değerlerimizin aralığı daha genişletilmiştir. Tarihlerin yazılmasında özellikle ilk tarihin gününün son tarin gününden büyük olması tercih edilmiştir.
Böylece ay sayısına ulaşmamız daha kolaylaşacaktır. Sonuca ulaşmamızı sağlayan formülümüz ise aşağıdaki gibi olmaktadır: =(YIL(C3)-YIL(B3))*12+EĞER(GÜN(C3)‹;GÜN(B3);AY(C3)-AY(B3)-1;AY(C3)-AY(B3)) Formülde ilk olarak bitiş tarihine ait yıl, başlangıç tarihine ait yıldan çıkarılmış ve 12 (ay sayısı) ile çarpılmıştır. 12 ile çarpma amacı, yıl olarak çıkan sayının ay olarak değerine erişmesini sağlamaktır. Burada değerlerin yıl farkı 1 olduğundan, sonucumuz 12 sayısı olacaktır. Böylece yıl kontrolü yapılmaktadır. Son olarak ise bitiş ve başlangıç tarihlerine ait ay bilgilerinin birbirinden çıkarılmasına ihtiyaç vardır. Kural olarak bitiş ayından başlangıç ayını çıkardığımızda, sonuç -7 olmaktadır. Lakin üstte bulduğumuz 12 değeri ile -7 toplanırsa, çıkan sonuç 5 olacaktır. Ama bu doğru sonuç olmayacağından bir eğer şartına ihtiyaç duyulmaktadır. Bunu yapma nedenimiz, bitiş tarihine ait günün, başlangıç tarihine ait günden küçük mü değil mi kontrolü içindir. Çünkü başlangıç tarihinin gün değeri olan 14, bitiş tarihinin gün değeri olan 7'den büyüktür. Yani henüz daha 14.02 olmadığından, 14.01 ile 07.02 arasındaki süre ay'dan sayılamamaktadır. Yaptığımız eğer kontrolü ile bu işlemin üstesinden gelmiş olunmaktadır. Artık her iki rakam toplandığında, sonucumuz 4 olmaktadır. Bu zor algoritmanın dışında, iki tarih arasındaki ay sayısını bulmak için ETARİHLİ fonksiyonunu da kullanabiliriz. Çok daha kolay olan bu fonksiyon ile oluşturacağınız formülde bize aynı sonucu vermektedir. Formülümüz şu şekilde olacaktır: =ETARİHLİ(B3;C3;"m") Formül içinde geçen "m" değeri, iki tarih arasındaki ay sayısının bulunmasını ifade etmektedir. Ama fonksiyonun kullanımı sadece bundan ibaret değildir. Daha fazla kullanım seçeneği için, ETARİHLİ örnekleri içeriği indirilebilir. Aynı sonuca ulaşmanın bir başka yöntemi ise, YILORAN fonksiyonunu kullanmak olacaktır. Bu fonsksiyon ile alınan sonucun formülü şöyle olmaktadır: =TAMSAYI(YILORAN(B3;C3)*12) Daha fazla kullanım seçeneği için, YILORAN örnekleri içeriği indirilebilir. İki Tarih Arası Yıl Hesaplaması Makalemizde, adım adım en küçük zaman biriminden itibaren hesaplamaları işledik. Son olarak artık en büyük birim olan yıl hesaplamasının da üzerinde duralım. Ay hesaplamasında olduğu gibi EĞER fonksiyonunun birden fazla kullanılması ile iki tarih arası yıl hesaplaması yapılabilir. Lakin bu seçenek işleri oldukça karmaşık ve zor hale getirecektir. Bu nedenle çok daha basit olarak, aşadaki iki ayrı formül ile yıl farkını kolayca bulabiliriz. =ETARİHLİ(B3;C3;"y") ya da =TAMSAYI(YILORAN(B3;C3)) Üstteki her iki formülde sonuca ulaşmayı sağlayacaktır. Eğer yine de bir tık daha zorlu olan diğer türlü formüller ile olan seçeneği de görmek isterseniz, aşağıdaki iki ayrı formülü kullanabilirsiniz. =EĞER(AY(B3)‹;AY(C3);YIL(C3)-YIL(B3);YIL(C3)-YIL(B3)-1) =(AY(B3)‹;AY(C3))*-1+YIL(C3)-YIL(B3) Sonuçlar ETARİHLİ ve YILORAN fonksiyonları ile oluşturduğumuz formüller ile aynı şekilde olacaktır. İki Tarih Arası Hesaplama Sonuç Son olarak, iki Tarih Arası Hesaplama, makalemizin en başında da belirttiğmiz gibi Excel'de oldukça ihtiyaç duyulan bir konudur. Farklı farklı kriterlere göre, dilimiz döndüğünce bu hesaplamaları anlattık. Makalemizi okuyarak, böylece ihtiyacınız olan hesaplamaları kendinizin kolayca yapabileceğinizi ümit etmekteyiz. Makalemizde kullandığımız formüllere ilişkin dosyayı, aşağıdaki linkten ücretsiz olarak indirebilirsiniz.[download id="1006424"]
0 notes
morkedisblog · 1 year
Text
Bülbülü öldürmek filmi de romanı da severim!Anam nerede deli varsa karşıma çıkar bugün camide Mevlid bittikten sonra ayıptır demesi 1 kilo bezelye 4 tane enginar aldım kafam dağıldı yarın pazar var orada daha ucuza alırdım😈 abooovvv enginarın tanesi 15 bezelyenin kilosı 30 tl eee yarın 250 gram da kıyma alırım 90 da o 180 tl kalabalığım yok 2 gün yeter 4-5 kişilik aile ne yapsın?Geldim 1 çay içip eve döneyim dedim 1 siyasi parti adayı dolaşıyor geldi benden oy isteyecek gözlük kullanıyor belli ama takmamış güneş de var ilk defa oy kulkanacağımı sanıp nasıl oy kullanmam gerektiğini tarif etti yanındakiler gülmemek için öksürüyorlar ama onu da beni de utandırmak istemiyorlar aman benim de 1 gözümde sorunum var bozuntuya vermedim 18 yaşında halim yok ama seçemedi gözlük tak gardalım milletvekili seçeceğiz manken değil bak sesimin genç olduğunu söylerler ordan da yanıldı😆yardımcı olduğu için teşekkür edip başarılar diledim alem deliye ben akıllıya hasretiz anasını satayım İnşaallah rant olunca da beni gördüğü gibi görür az parayı çok sanıp cebellezi yapar😉
instagram
0 notes
istatistikbeyin · 1 year
Text
Global Çapta Joomla İstatistikleri
Tumblr media
Seçeneklerle olgunlaşmış ancak tek bir markanın hakim olduğu bir ürün kategorisi bulmak nadirdir. Adını duyduğunuz tek içerik yönetim sistemi (CMS) WordPress ise, çoğunluğun bir parçasısınız demektir. 'lık bir CMS pazar payına sahip WordPress, dünya çapında açık ara en popüler seçenekken, en yakın rakibi Joomla, pastadan çok küçük bir dilim alıyor gibi görünüyor. O halde, bu Joomla istatistiklerini gözden geçirme ihtiyacını sorgulamak doğaldır. Joomla'nın (Joomla! olarak stilize edilmiştir) neden özel kullanıcı ve geliştirici payını korumaya devam ettiğini anlamak açısından önemlidirler. Aşağıda detaylandırdığımız gibi Joomla, WordPress'e (veya diğer CMS'lere) göre belirgin avantajlar sunar. Bunları bilmek, son kullanıcı olarak sizin mevcut seçenekleri değerlendirmenize yardımcı olur, bu nedenle bu güçlü CMS hakkında daha fazla bilgi toplamak için zaman ayırdık. Ne de olsa, onu daha iyi anlamak, İstatistikBeyin.com'da sahip olduğumuz yedi özel inceleme arasından en uygun Joomla sunucusunu seçmenize yardımcı olacaktır . Şunları inceleyin; - Joomla 123 milyondan fazla kez indirildi . - Üzerinde 2,5 milyon aktif site çalışıyor. - Bu, Joomla'yı %3,5 pazar payıyla en büyük ikinci CMS yapıyor . - İş odaklı sitelerin %9'u Joomla'yı tercih ediyor . - Yaklaşık 780 gönüllü Joomla'nın gelişimine katkıda bulunuyor. - Resmi Joomla forumlarında 800.000'den fazla kişi kayıtlıdır . Bu istatistikler, Joomla kullanmanın faydalarıyla ilgili sık sorulan soruları yanıtlamanın yanı sıra Joomla'nın dünya çapındaki kullanımı, geçmişi ve güçlü geliştirici topluluğu hakkında da ilgili bilgiler sağlar.
Joomla Kullanım İstatistikleri
Tumblr media
Joomla Joomla'nın popülaritesi artıyor. WordPress kadar baskın olmasa da CMS, siteler ve uygulamalardaki adil payını görüyor. 1. Joomla, dünyada en yaygın kullanılan 2. CMS'dir. (Kaynak: W3Techs) Giriş bölümünde bahsedildiği gibi, Joomla birkaç yıldır dünyadaki en popüler 2. CMS olmuştur ve açık ara lider WordPress'tir. Drupal oldukça yakın bir üçüncü, ardından Squarespace ve Shopify geliyor. Aşağıda göreceğimiz gibi, birçok geliştiricinin ve kullanıcının Joomla'ya yemin etmeye devam etmesinin belirli nedenleri var. 2. Joomla 123 milyondan fazla indirildi. (Kaynak: Joomla) Joomla, 123 milyondan fazla indirilen 0 ücretsiz bir içerik yönetim sistemidir - 2020'nin başından bu yana 26 milyon ve 2019'dan bu yana 30 milyon artış. Bu, dünya çapındaki aktif Joomla kullanıcılarının sayısıyla aynı değil, ancak CMS'nin önemli bir takipçi kitlesine sahip olmaya devam ettiğini gösteriyor. 3. Joomla, World Wide Web'in %2,2'sine güç sağlıyor. (Kaynak: W3Techs) Peki, internetin ne kadarı Joomla? Dünyadaki tüm web sitelerinin yaklaşık %2,2'si üzerinde çalışıyor ve bu, yalnızca küresel ağın ne kadar büyük olduğunu anlayana kadar kulağa küçük geliyor. Elbette bu, WordPress'in ulaştığı erişimin 'undan daha az. 4. Joomla'nın küresel CMS pazar payı %3,5'tir. (Kaynak: W3Techs) Dünyadaki tüm web sitelerinin yaklaşık 'ü iyi bilinen bir CMS kullanıyor. CMS kullanan bu sitelerin yaklaşık %3,5'i Joomla'ya güveniyor. Bu, geçen yıla göre pazar payında bir düşüş gibi bir şey, ancak Joomla, WordPress kullanımının yükselen dalgasına karşı hala kendi yerini koruyor. 5. Dünya çapında 2,5 milyondan fazla web sitesi Joomla kullanıyor. Bu yüzdeler gerçek sayılara nasıl çevrilir? Kaç tane web sitesi Joomla'yı mutlak anlamda kullanıyor? 2018 sonundaki rakamlara göre, dünya çapında 2,5 milyondan biraz fazla web sitesi CMS'yi kullanıyor. Bunların en büyük kısmı - yaklaşık 25.000 - ABD'de. 6. En çok ziyaret edilen ilk 100.000 web sitesi arasında 1.000'den fazla Joomla kullanıyor. En popüler siteler arasında Joomla'nın payı nispeten daha düşüktür. En iyi 100.000 sitenin yalnızca %1'i tarafından kullanılır. Ancak dikkat edilmesi gereken nokta, birçok kişinin sandığının aksine, WordPress veya diğer seçenekler yerine Joomla'ya güvenmeyi seçen birçok popüler sitenin var olduğudur. 7. İlk 1 milyon web sitesi arasında 20.000'den fazla Joomla kullanıyor. Joomla web sitesi istatistikleri, %2'lik bir payla en popüler milyonlar listesinde biraz daha iyi. Bu yazının ilerleyen kısımlarında Joomla tabanlı en popüler sitelerden bazıları hakkında daha fazla bilgi var. 8. İşletme web sitelerinin %9'undan fazlası Joomla kullanıyor. (Kaynak: Joomla) İlginç bir şekilde Joomla, iş odaklı web siteleri arasında önemli ölçüde daha yüksek bir paya sahiptir. CMS'nin güvenlik ve esneklik gibi temel güçlü yönleri, onu özellikle ticari kullanım için uygun hale getirir. CMS'yi kullanmak, WordPress'ten biraz daha karmaşıktır ve Joomla ekosistemi, çok sayıda yönetilen WordPress barındırma hizmetiyle boy ölçüşemez; bu, Joomla'nın genellikle bir geliştirici tutmayı gerektirdiği anlamına gelir; bu, genellikle bir işletme için bireysel bir blog yazarına göre daha kolay olan bir şeydir. 9. Her gün 300'den fazla Joomla web sitesi ekleniyor. (Kaynak: YouTube) Şaşırtıcı derecede yüksek sayıda Joomla sitesi internette her gün ortaya çıkmaya devam ediyor. Bu, CMS'nin yeni Joomla meraklılarını düzenli olarak bünyesine katarak hala güçlü olduğunun önemli bir göstergesidir. 10. Joomla'nın 3. Sürümü, CMS kullanan tüm web sitelerinin ,9'u tarafından kullanılmaktadır. (Kaynak: W3Techs) Joomla'nın şimdiye kadar üç sürümü vardı ve 2021 itibariyle dördüncüsü alfa sürümünde. Kullanıcıların yalnızca ,1'i eski sürümlerde ve Joomla 4 sitelerin yalnızca %0,1'i tarafından kullanılıyor. Daha kararlı sürümlere girerken, çoğu kullanıcının Joomla 4'e taşmasını bekleyebiliriz.
Temel Joomla Avantajları
WordPress kadar basit ve kullanımı kolay olmasa da, Joomla birçok alanda üstünlüğe sahiptir. 11. Joomla, dört yıl üst üste En İyi Ücretsiz CMS dalında CMS Eleştirmenlerinin Halkın Seçimi Ödülünü kazandı. (Kaynak: Joomla) Joomla, son 13 yılda 20'ye yakın büyük ödül ve takdir kazandı ve hiçbiri 2014'ten beri sürekli hakim olduğu CMS Eleştirmenlerin Seçimi Ödüllerinden daha prestijli değil. WordPress en son 2013'te kazandı. Bu, kesin bir ödül olmadığını kanıtlıyor. “En iyi CMS nedir?” sorusuna cevap 12. Joomla, Google Summer of Code Mentor kuruluşu olarak 10 kez seçildi. (Kaynak: YouTube) Bu, açık kaynak topluluğundaki bir başka büyük başarıdır. Joomla, topluluğunu güçlendirmeye de yardımcı olan yeni geliştiricilere rehberlik etmek için kaynaklarını ayırmaya devam etti. 13. Joomla kullanmanın başlıca avantajları arasında daha iyi kullanıcı yönetimi, standart olmayan içeriği görüntüleme esnekliği ve yerleşik çok dilli destek yer alır. (Kaynak: Kinsta) Daha önce Joomla'nın kendine özgü güçlü yanlarından bahsetmiştik. Kullanıcıları, bağımsız ve kapsamlı çalışmalarla da kabul edilen CMS tarafından sağlanan önemli faydaların farkındadır. Bu faktörlerden herhangi biri sizin için karar verme kriterleri arasındaysa, Joomla hızla bariz seçim haline gelir. 14. Joomla, çekirdek için 70'in üzerinde çeviri paketi sunar. (Kaynak: Joomla) Joomla ile çok dilli web siteleri oluşturmak, farklı kültürlerden ve dillerden ekiplere sahip kuruluşlar için olmazsa olmaz bir işlemdir. Blog istatistikleriniz de rutin olarak dünyanın dört bir yanından gelen ziyaretçileri gösteriyorsa, birden çok dilde içerik sunmak popülerlik kazanmanın anahtarıdır. Ek olarak, Joomla'daki dil geçersiz kılma işlemi çok basittir; herhangi bir kodlama bilgisi olmadan metni ihtiyaçlarınıza göre değiştirebilirsiniz. 15. Joomla için binlerce ücretsiz ve ücretli şablon var. (Kaynak: Joomla) Hem resmi Joomla web sitesinde hem de bağımsız geliştiriciler tarafından yenileri eklenmeye devam ettiğinden, mevcut şablonların belirli bir sayısını vermek mümkün değildir, ancak bu geniş aralık, herhangi bir kullanıcıya web sitesi için bir görünüm seçme konusunda muazzam bir esneklik sunar. Joomla'nın bir avantajı, size bir web sitesinde birden fazla şablon kullanma seçeneği sunmasıdır.
Tumblr media
Joomla Istatistikleri 16. Resmi Joomla istatistiklerine göre 8.000'e yakın uzantıya sahiptir. (Kaynak: Joomla) Tıpkı WordPress'in temel işlevselliği birçok yönden genişletmek için eklentileri olduğu gibi, Joomla'nın da uzantıları vardır. Bunların çoğu, Joomla Uzantı Dizinindeki sürekli genişleyen bir listeden indirilebilirken, diğerleri bağımsız geliştiricilerde bulunabilir. Joomla uzantıları ve temaları, WordPress benzerlerinden daha az olsa da, Joomla topluluğunun bilinen katı denetim süreci sayesinde daha fazla güvenlik ve kararlılık sergiliyorlar . 17. Joomla yerel olarak SEO dostu işlevler sunar. (Kaynak: CMS) En önemli SEO işlevleri Joomla'da yerleşiktir. SEO'nuzu devam ettirmek için ayrı eklentiler (veya uzantılar) yüklemeniz gerekmez. Tabii ki, Joomla'nın geliştiricileri, sitenizin SEO'sunu güçlendirmek için eklentileri kullanmanızı şiddetle tavsiye ediyor. 18. Joomla yerleşik performans artırma işleviyle birlikte gelir. Joomla'nın performansla ilgili itibarı, geliştirici topluluğu arasında çok güçlü ve bunun iyi bir nedeni var. Örneğin önbelleğe almayı ve Gzip sıkıştırmayı doğrudan panodan etkinleştirebilirsiniz. Ayrıca, siteyi daha da hızlı hale getirmek için mevcut uzantılar var. 19. Joomla, kutudan çıkar çıkmaz WordPress'ten daha güvenlidir. (Kaynak: Themeisle) Joomla, SSL üzerinden bağlantıları zorlama seçeneği ve 2FA için başka bir seçenekle birlikte gelir. WordPress – Joomla karşılaştırması bu durumda da Joomla'nın lehine çalışır. WordPress ile her eklentinin güvenlik standartlarını kullanmasını sağlamak neredeyse imkansızdır. Öte yandan, Joomla kendi güvenlik uzantıları setini sunar ve geliştiricileri, bilinen güvenlik açıklarına sahip uzantıların bir listesini tutar. 20. Joomla kullanan en popüler web siteleri arasında Harvard Üniversitesi, IKEA, Linux, Guggenheim Müzesi ve The Fashion Spot yer alır. En başta, güçlü yönlerinden dolayı Joomla'yı seçen bazı çok popüler ve yüksek trafikli web siteleri olduğundan bahsetmiştik. Bunlar arasında en iyi işletmeler, eğitim kurumları ve kar amacı gütmeyen kuruluşlar yer alır. 21. En şaşırtıcı Joomla sitelerinden bazıları Joomla.org sitesinde sergileniyor. (Kaynak: Joomla) Joomla'nın sunduğu olanakların birçok örneği, resmi Joomla sitesinin vitrin bölümünde görülebilir. Bu web siteleri, Joomla ile yapabileceğiniz her şeyi ayrıntılı olarak sunmak için CMS'nin temel işlevlerini ve çok çeşitli uzantıları ve şablonları kullanır. 22. Joomla, sosyal ağlar oluşturmak için en iyi CMS'dir. Web sitenizde bir sosyal ağ bileşeni istiyorsanız, Joomla'nın güçlü yönleri özellikle öne çıkıyor. Üyelik siteleri, forumlar ve kullanıcı tarafından oluşturulan içeriği etkinleştirmenin diğer yolları için birçok yerleşik işlevselliğe sahiptir. Bu alandaki kabiliyetlerini daha da artıracak uzantılar da bulunmaktadır. En popüler sosyal ağ uzantıları JomSocial, Community Builder ve EasySocial'dır. 23. Popüler inanışın aksine, Joomla güçlü blog oluşturma yetenekleri sunar. (Kaynak: Joomla) Blog istatistikleri, WordPress'in bir blog platformu olarak açık bir tercih olduğunu gösteriyor. Ayrıca Joomla'nın blog yazmak için uygun olmadığına inanılıyor. Bu kötü itibarın bir kısmı haklı, ancak Joomla çekirdeği, blog oluşturma işlevselliğini yıllar içinde önemli ölçüde geliştirdi. Ayrıca, K2, EasyBlog, ZOO, RSBlog ve CJBlog gibi mükemmel uzantılar, blog yazarlarına WordPress'te bulabilecekleri kadar kontrol ve kullanım kolaylığı sağlar. 24. E-ticaretle ilgili en popüler Joomla uzantısı VirtueMart'tır. (Kaynak: Joomla) WordPress, e-ticaret dünyasında Joomla'ya göre önemli bir liderliğe sahip olsa da, Joomla, bu alanda da bu amaca yönelik birçok uzantı ve şablon da dahil olmak üzere bazı mükemmel çözümler sunar. VirtueMart dışında e-ticaretle ilgili diğer popüler uzantılar EShop, J2Store, HikaShop ve MijoShop'tur. Joomla kesinlikle eksiksiz e-ticaret platformlarıyla rekabet edebilecek yeteneklere ve esnekliğe sahiptir.
Genel Joomla İstatistikleri
İşte bu harika içerik yönetim sistemi hakkında yaygın olarak bilinmeyen bazı gerçekler. 25. Joomla ne kadar süredir var? Mevcut haliyle, 2005'ten beri. (Kaynak: Vikipedi) "Mevcut haliyle" diyoruz çünkü Joomla, 2008'de sona eren eski bir açık kaynaklı CMS olan Mambo çatalının sonucuydu. Yazılım, ABD merkezli kar amacı gütmeyen bir kuruluş olan Open Source Matters tarafından desteklenmektedir. . Joomla adı, Swahili dilinde "hep birlikte" anlamına gelen jumla kelimesinin İngilizceleştirilmiş yazılışıdır . 26. Joomla tamamen topluluk odaklı, açık kaynaklı bir CMS'dir. (Kaynak: YouTube) Herhangi bir açık kaynaklı yazılımın gücü, kendi topluluğunda yatar ve Joomla, dünyanın dört bir yanına dağılmış çok güçlü bir geliştirici grubu tarafından desteklenmeye devam ediyor. 27. Joomla kodu, 2021 itibarıyla 780'den fazla katılımcı tarafından 46.000'den fazla taahhütte bulundu. (Kaynak: YouTube) 2017 Joomla Dünya Konferansı'nda paylaşılan resmi Joomla istatistiklerine göre, çekirdek geliştiricilerin sayısı 800'e yakın. Joomla CMS Github deposunda 2021'de 600.000'den fazla kod satırını temsil eden 46.000'in üzerinde kayıt işlemi var. 28. Joomla, yaklaşık 700.000 üyeden oluşan aktif bir topluluğa sahiptir. (Kaynak: YouTube) Bu temel geliştiricilerin ötesinde, 700.000'e yakın geliştirici ve kullanıcı, yazılım geliştirmelerini tartışmak için Joomla forumunda düzenli olarak etkileşimde bulunur. Aslında Joomla, tüm açık kaynaklı yazılımlar arasında en güçlü kullanıcı topluluklarından birine sahiptir. 29. Dünyaya yayılmış 180 Joomla kullanıcı grubu var. (Kaynak: Joomla) Çevrimiçi etkileşimlerin yanı sıra, Joomla topluluğu dünyanın farklı şehirlerindeki 180'den fazla kullanıcı grubu tarafından canlı ve güçlü tutulmaktadır. Yeni bir Joomla kullanıcısıysanız, size yakın bir kullanıcı grubunun CMS'yi anlamanıza yardımcı olma olasılığı yüksektir. 30. Joomla küresel topluluğunda 2018'de 35'in üzerinde büyük etkinlik gerçekleşti. (Kaynak: Joomla) Son olarak, Joomla geliştiricileri ve kullanıcıları da dünyanın her yerinde düzenlenen etkinliklerde buluşuyor. Yalnızca 2018'de İtalya, Almanya, Avusturya, Brezilya ve ABD'de JoomlaDays ve JoomlaCamps gibi 35'ten fazla büyük etkinlik düzenlendi.
Temel Joomla İstatistikleri 2022 Çıkarımları
- WordPress'in CMS pazarındaki bariz ve önemli hakimiyetine rağmen, Joomla istikrarlı bir küresel kullanıcı tabanını korumaya devam ediyor. - Bu, Joomla'nın sunduğu ve özel ihtiyaçlarınıza uygun olabilecek bazı önemli avantajlardan kaynaklanmaktadır. Bunlar arasında daha fazla güvenlik, daha fazla esneklik, daha iyi kullanıcı yönetimi ve çok güçlü çok dilli işlevsellik yer alır. - Joomla istatistikleri ayrıca can çekişen bir ürün olmaktan çok uzak olduğunu gösteriyor; aksine Joomla, kullanıcı taleplerine yanıt vermeye devam eden, gelişen, topluluk odaklı bir açık kaynak hareketi olmaya devam ediyor. Kaynak: https://webtribunal.net/   Read the full article
0 notes
Text
Çıtır Zeynep Moruk Kocasından Kaçıp Geldi! (Sinan 22 Y., Antalya)
Adım Sinan, yaşım 22, aslen Isparta'lıyım. Çocukluğum Ispartanın kücük bir köyünde geçti. Uzaktan akrabam olan Hacer teyze ve kocası Mehmet Emin amca, 5 çocuklu bir aileydi. 4 oğlan ve 1 kızları vardı. Oğullarının hepsi de İstanbul Anadolu yakasında sütçülük yapıyorlardı. Hacer teyzem, kocası ve kızı Zeyneple köyde hayvancılık yapıyorlardı. Ben memur olup Antalya'ya atandıktan sonra, Zeynebi başka bir köyden hayvan alıp satan bir adamla evlendirmişler. Adamın yaşı 50'nin üzerinde imiş, Zeynep ise daha 18 yaşında idi. Adamın ailesi Zeynebi istemiyorlarmş, ama adam bizim köye her hayvan almaya geldiğinde, teyzemlere yiyecek içecek getirip, geldikçe Zeyneple yakınlık kurup ilişkye girmişler, teyzemler de istemeyerek de olsa kızı vermek zorunda kalmışlar. Adam baya varlıklı da olduğundan nikah yapıp, sade bir törenle evlenip gitmişler...
Aradan geçen zamanla adam iflas etmiş, adamın ailesi de Zeynebi zaten istemediği için bunlara yardımcı olmamışlar. Bunlar çaresiz kalıp, (teyzelerinin ortanca oğlu olan Kerem köye ev yaptırmıştı), oraya gelip oturmuşlar. Adamın bizim köyden bile herkese borcu var, hatta babama bile borcu var, hemde yüklü miktarda. Hayvan aldığı herkese borcu var açıkcası. Zeynepten de yaşça oldukça büyük olan adamın başka geliri de yok, üstelik hiç çalışmıyormuş, artık boşanma derecesine kadar gelmişler. Ama ortada 1 çocuk olduğu için Zeynep boşanmaya korkuyormuş. Zeynebin ailesi de zaten boşanma taraftarı değilmiş, "Bunu sen istedin!" diyorlarmış. Zeynep de çaresiz kalıp evden kaçmış ve Antalya'nın Aksu ilçesinde seracılık yapan halasının kızının yanına gelmiş...
Bundan 1 hafta önce telefonuma, "Ben Zeynep, Sinan ben Antalya'dayım moralim çok bozuk, buluşup konuşabilirmiyiz?" diye bir msj geldi. OK! deyip, pazar güne kararlaştırdk. Pazar günü arabama binip Aksu kavşağına geldiğimde, "Ben geldim!" diye msj attım. "OK! Bekle!" diye cevap yazdı. Yaklaşık yarım saat sonra geldi. Ben arabadan inmeden, içeriden ön kapıyı açıp, "Buyur!" dedim. Zeynebi 4 yıldır görmüyordum. İkimiz de aynı yaştaydık, ilk okulu da beraber okumuştuk. O zamanlar birbirimize aşıktık. Neyse, şimdi geldiğinde Zeynebi görünce çok şaşırmıştm, Zeynep çok güzelleşmişti. 90-60-90 ölçüler, 1.70 boyunda ve çok güzeldi. Elimi sıkıp tokalaştıktan sonra, "Uzaklaşalım hemen, görebilirler!" dedi. Haklıydı, küçük yer olduğu için yabancı araba göze batardı. Gaza bastım ve çevre yolundan Konyaaltı plajlarına doğru sürdüm arabayı...
Yolda bir büfeye uğrayıp kola falan alacaktım ki, "Bira alalım!" dedi. Ben içmediğimi söyleyip, ona iki tane Efes Extra aldım. Kendime de Redbull ve Su alıp arabaya geri döndük. Konyaaltına vardığımda sahile sıfır yanaştırdım arabayı. Arabesk müzik açmamı isedi, oldukça dertliydi anlaşılan. Başladı anlatmaya. Açıkcası ben onu sikmekten başka birşey düşünmediğim için, ne dediğini bile anlamıyordum, boş boş dinliyordum sadece. "Dertlerimle seni sıktım... Eee senden ne haber?" dedi. Ben de, "Gördügün gibi..." falan dedim. Zeynebin kocasına olan sevgisi bitmiş gibiydi. Vakit baya geçmişti, açıkcası ben de onun dertlerini dinlemekten sıkılmıştım, "Gidelim!" dedim. Zeynep iki birayla sarhoş olmşutu, alkolün verdiği cesaretle olsa gerek, birden dudaklarıma yapıştı, çok yakışıklı olduğumu söylüyordu...
Hava yağışlı da olduğu için sahil bomboştu. Artık bende film kopmuştu. Arabam minibüs tarzındadır, koltuğu yatırıp arka koltuğa geçtim, onu da kollarından tutup asıldım, arka koltuğa çektim. Hiç konuşmuyordu. Zeynep kapalı bir kadındı, başındaki eşarbını çıkarttım, saçlarını okşayıp tekrar dudaklarına yumuldum. Adeta vakumluyordum. Zeynepte çok istekliydi, dudaklarımdan boynuma öpüyor, adeta yalıyordu. Kulaklarını emdikçe inlemeye başladı. Geç kaldığını söyleyip, elleriyle yüzümü tutup, "Sik beni!" dedi. Kafamı sallayarak, "Tamam!" dedim ve Zeynebi soymaya başladım. O da beni soyuyordu. Bu arada da yiyişiyorduk. Resmen ikimiz de çırılçıplak kaldığımızda Zeynep tam bir afetti. O hemen içine gireceğimi düşünürken ben bacaklarnı omzuma alıp, bembeyaz amına yumuldum. Amının kıllarını traş etmiş tertemiz yapmıştı. Amının temizliğine övgüler yağdırınca, "Senin için yaptım Sinan'ım, yalamanı beklemiyordum ama, sen tam bir bitirimsin, ilk defa amım yalanıyor, yala erkeğim, kocam denan moruk hak etmiyordu, sen yala kocacığım, sen benim kocamsın artık, sadece sen sik, yala!" diye, bana ara gazı veriyordu...
Zeynebin amını yarım saatten fazla yaladım, içini dışını vakumladım, dere gibi boşalıyor, su akıyordu resmen. İlk defa böyle zevk almıştım. Bilenleriniz bilir Antalya'da lise kızları sikişmekten başka birşey bilmez, ama ben onlardan bile böyle zevk almamıştım. Belki de 10 dan fazla bakire amcık yalamışımdır, ama Zeynep gibisini görmedim. Zeyep saçlarımdan asılıp beni kendine çekerek sikimi tutup sıvazlamaya başladı. "Hiç yalamadım, ama bu siki yalamak yutmak istiyorum, kendimden yaşlı moruğa varıp gençliğimi heba ettim, sevişmeyi sende gördüm ben bugün, bu zevki sen tattırdın ilk defa, yalanarak 3 defa boşaldım, sıra bende, şimdi ben seni rahatlatcağım!" diyerek sikimi yalamaya başladı. Hepsini alamıyordu, söylemesi ayıp olmasın benim yarak oldukça uzun ve kalındır. Eliyle dibiden tutup resmen dondurma yalar gbi yalıyordu. Daha fazla dayanamadım ve ağzına boşaldım. Gülerek, "Çocukların!" diye, ağzından taşan döllerimi parmaklarıyla ağzına götürüp hepsini yuttu.
Sonra bana, "Sen uzan aşkım!" deyip üstüme çıktı ata biner gibi, sikimi tutup amına soktu. Resmen çığlık atarak köküne kadar alıp, "Aşkım bu nebiçim yarak, karın olacak kıza acıyorum valla!" diyordu. Önce yavaş yavaş, sonra hızlanarak üstümde zıplamaya başladı. Yarım saat sikiştikten sonra, "Boşal, fışkırt artık!" diye yalvarmaya başladı. Boşalmak bilmiyordum. Zeynep, "Yoruldum ben an artık!" diyerek üstüme yığıldı. Ben de sikimi amından çıkartarak, onu altıma aldım. Amına sokmayı düşünürken birden aklıma götü geldi. Ters çevirip, belini ve omuzlarını yalamaya başladım. Derken poposuna indim, iki elimle göt yanaklarını ayırıp göt deligine dilimi sokmaya başladım. "Aklından geçeni unut! Dayanamam!" dedi. "Kendini rahat bırak aşkım!" dedim. "Tamam, ben de istiyorum, sana her yerimi siktirmrk istiyorum, seni kaybetmekten korkuyorum çünkü, ama hiç yapmadım, acır, sikin çok büyük, dayanamam aşkım!" dedi. "O zaman bana bırak!" dedim...
Sikimi iyice tükürükleyip, amından akan suları parmağımla alıp göt deliğine yedirdim. Sikimin kafasını göt deliğine sürttükce inleyerek yeniden boşaldı ve "Aşkım birtanem, sik, acısa da sik, istiyorum, o sikini götüme sok, kökle hadi aşkım, kocacığım, birtanem!" diye inliyordu. Birden sokunca irkildi. Sokturmayacak vaz geçecek derken, "Ben ne acılara katlandım, bu zevk dolu acı mı korkutacak beni? Sok aşkım, kökle!" diye inliyordu. Yavaş yavaş tamamını soktum götüne. Artık zevk alıyor, zevkten inliyor, "Birtanem yıllardır seni arzuluyordum, şimdi içimdesin, hiç çıkarma, doya doya sik, beni de doyur o yarağına aşkım!" diyordu. Zeynebin götünü 20 dakika durmadan siktikten sonra, götünün içine resmen hortum gibi boşalttım...
İçinde biraz durduktan sonra yavaş yavaş çıkartıp ağzına verdim. Önce sütyeni ile sikimi sildikten sonra yalamaya başladı. Gülüşerek sohbet halinde sikimi yalıyordu ki, telefonu çaldı. Halasının kızı Gülsüm arıyordu. Nerde kaldığını soruyor, çabuk gelmesini söylüyordu. Zeynep sikimi yalayarak ona cevap veriyordu. Halasının kızı da, "Kız senin ağzında ne var, ne yiyorsun?" dediğinde, "Dondurma aldım, onu yalıyorum!" dedi gülerek. "Kız hasta olursun, bu havada ne dondurması?" dedi. Zeynep te, "Bu dondurma beni çok rahatlattı, icimdeki ateşi aldı! Tamam, birazdan geliyorum!" diye kapattı. Sikime öpücükler kondurarak, "Bugünlük bu kadar, ama artık o moruğa bir daha bu amı siktirmem, sikicim sensin, hergün sikeceksin!" diyerek doğrulup, giyinmeye başladı. Ben de giyindikten sonra, onu Aksu'ya geri bıraktım ve Antalya'ya döndüm...
Eve varınca hemen banyoya girdim duşumu aldım. Banyodan çıktığımda telefonuma baktım, Zetnepten mesaj gelmişti. Birdaha buluşacağımız günü soruyor ve birdahaki sefere bana bir sürpriz yapacağını yazıyordu. Bu sürprizinin ne olduğunu sorduğumda, "Söylersem sürpriz olur mu?" diye bir mesaj attı. Merak ediyorum, bakalım sürprizi neymiş...
[Sinan]
89 notes · View notes
yantekerlek · 3 years
Note
Allah şifa versin.. Yeşil yapraklı besinler mideye iyi gelir diye biliyorum. Stres de tetikleyici etken olabilir. Babamdan biliyorum bir sabah bir anda başlamıştı. Kahve içmiş üçü bir arada ve kahvaltı ile baharatlı yiyecek yemiş devam etmiş, erkenden kalkıp stres yaptı bir şeyi o gün o tetikledi. Taze nane ve limon kaynattık rahatladığını söyledi bize. Biz riskli olur dedik. Mide bağırsak problemi olabilir düşündük. Kusar gibi hıçkırık gibi oluyordu. Sonrasında mide koruyucu da içince vakit ile geçti. Temkinli davranıyor yiyeceklerde artık. Rabbim şifanızı versin. Derde koymasın. Amin. Allah'a emanet..
aaamin.
sindirim sistemi genellikle rahat olan bir insanım elhamdülillah (ne kadar içi dışı belli şeffaf bir insanım ya bu arada fkkfşs. artık midemi de bildiğinize göre birbirimize tam güvenebiliriz). ama bir şey oldu pazar akşama doğru. sinirlenmiştim bi meseleye. hatta eve nutuk çekmiştim. sinirimi 3-4 saat boyunca geçiremedim. ev süpürme sırasında ilham mı geldi naptı salatalık turşusu yemeye başladım. minik sevimli turşular. kıtır kıtır. sanki sinirlendiğim meseleyi kıturdatıyorum ağzımda. yani 5-6 tane yemişimdir. çok tok da değildim o zaman. o mu sıkıntı verdi bilmiyorum. aynı anda sinirlendiğim için turşu mu sinir stres sıkıştırması mı bilmiyorum. pazartesi sabahı da akbille ilgili bir problem oldu. tam vaktinde çıktım tam vaktinde otobüs geldi. ama binemedim. peş peşe inanılmaz bir şekilde 3 otobüsüm daha geldi onlara da binemedim (sabahları babam bırakıyordu. sivasımızda cevizlerimizle ilgilenmeye gitti. sabahları toplu taşınmaya başladım.) bu nasıl sabah diye haykırmama az kalmıştı ki bindim. orası da güzel sıkıştırdı. turşu+streslerden şüpheleniyorum. ama hoş değil. hiç mi streslenmedim sanki. stres topuyum ben. belki de artık yeter diyor vücudum. başlarım senin stresine diyor. şurada oturup bir çay içeceğiz neye sinirlendin, ne kalbini kırdı, neye üzüldün, neye kaygılandın, dünyayı sen mi kurtaracaksın diyor. üzgünüm zayıf kedi görsem kahrolan bir insanım. midem iyi bile dayandı. ama turşu da var. bilemiyorum. anlatınca rahatlamadım ama güzel bir iki gün ne halt yedim de bu oldu tespiti oldu benim için. teşekkür ederim. Allah babanıza daim sıhhat versin. afiyet üzere olun hepiniz.
kendimi takipteyim. inşallah çözeceğim. Allah'a emanetsiniz siz de.
6 notes · View notes
erhannnerginnn · 3 years
Text
Günlerden cumartesi, Moda'da oturan bir kaç arkadaşla akşamdan kalmayız. Binanın çelik kapısını çekip çıktım. Yağmur çiselemeye başlamıştı. Üzerimde bir t-shirt'ten başka bir şey yoktu. Daha önce de belirttiğim gibi benim gibi adamlar yağmur durduğunda nasıl taşıyacaklarını bilmedikleri için şemsiye taşımazlar, Islanmayı yeğlerler.otobüs durağında 15-BK'yı beklerken daha vakit olduğunu görüp yolun karşısındaki seyhan müzik isimli kitapçıdan bozma, zamanla züccaciyeye evrilmiş dükkana giriyorum. Rafların arasında Kazım Baran Yılmaz'ın kırık bej'ini bulamayıp kapıya yöneldiğim sırada şık giyimli dükkan sahibesinin oturduğu kasanın hemen önünde duran limon yeşili postitler dikkatimi çekiyor. Bir kaç tane de renkli kalem alıp hızla yolun karşısındaki durağa geçiyorum.
Orta kapının arkasındaki ikili koltuğun koridar tarafında dizlerimi neredeyse birleştirmiş oturuyorum. Yanımda oturan kırklı yaşların başındaki adamın hacmi ortalama bir kutup ayısı ile aynı. Adamın indiği Acıbadem durağında hikayenin koridor tarafına güneş açmaya başlıyor. Ben hala ıslağım.
Adama inmesi için izin verdikten hemen sonra cam kenarına geçtim, biri gelip koridor tarafına oturdu. Hikaye yüzümü çevirdiğim anda başladı.
Üzerinde, diz ve muhtelif bir kaç noktasından daha yırtık kot. Nar çiçeği renginde ince yazlık bir bluz. Saçları siyah ve uzun ve ayakkabısı. Tam olarak ne zamandır kadınların ayakkabısına göre karakter analizi yapıyordum bilmiyordum ama ayağına converse giyse bile yine de çekici görünürdü.
Sekizinci harika hemen yanımda oturuyprdu, virajlarda birbirine değen omuzlarımızdan başka bir iletişimimiz yoktu.
Olması gerektiğinde akla gelmeyen her fikir, gerçekleşmesi gerektiğinde asla olmayan herhangi bir mucize gibi onunla konuşmam mümkün değildi.
Bir erkek elinde küçük bir poşetle otobüste son derece komik durumdadır. Bunu iyi bilirsiniz, poşeti saklayarak "taşıyıcı" görünümünden çıkmak istersiniz. Ben dizlerimin ortasında birleştirdiğim ellerimin arasına aldığım poşetin avuç içlerimi terletmesine hayretle tanık oluyor, plastik malzeme ile aramda olası bir etkileşim olduğunu düşünmeye başlamıştım.
Bir şey denemeye karar verdim, sadece denemek. Delice ama en azından denemiş olacaktım.
Poşetin içindeki postiti sol elime aldım, en üsttekü sayfaya.
-Bu Beykoz otobüsü, değil mi yazdım ve sekizinci harikaya gösterdim. Harika ne tür bir şeye bulaştığının farkında olmadan, başını yukarı aşağı sallayarak "evet"dedi.
Evet yapmıştım, harika ile tanışabilmek için sağır dilsiz numarası yapıyordum ve iyi bir başlangıç yaptığmda net bir şekilde görülüyordu.
İkinci postit'e.
- Peki, Ne kadar sürer yazdım.
harika bir adım daha atarak postiti ve kalemi elimden alarak kağıda "45 dk" yazdı.
sekizinci harika ile ilişkimizin sese dayalı olduğu söylenemezdi ama bilirsiniz, ilişkinin başlarında çiftler pek konuşmaz. Açıkçası onunla sürekli omuz teması halinde kalabilmek için sonsuza kadar dilsiz takliti yapabilirdim. abarttığımı düşünebilirsiniz ama ben piyasadaki çok adamın harika ile yan yana durabilmek için evcil hayvan numarasına girişebileceğinden de emindim.
postit 3.
-Beykoz Merkezde ineceğim, geldiğimizde haberdar edebilir misiniz?
sekizinci harika her postitte biraz daha fazla harf kullanmaya başlamıştı. Ben, aynı kalemin git gel yapmaması için poşetten bir kalem daha alıp ona verdim.İlişkimiz git gide olgunlaşıyordu ben her gecen dakika daha da dilsiz sağır oluyordum.
Harika, 3.postite daha da özverili ve beni benimsemiş biçimde "evet" yazdı.Harika bu seferki evet'i daha bi içten yazmıştı sanki. Ben pek yüz vermiyordum, ilk defa bir kadın bana otobüste asılıyordu ve ağırdan almalıydım.
Yol boyunca onsekiz postit kullandık.
4-5-6-7.postitlerde neredeyse tanışmıştık. Bir ara neredeyse sesli yanıt vererek her şeyi batıracaktım.
sekiz ve dokuzuncu postitlerde Yalıköyde oturduğunu, Kadıköyde bir hukuk bürosunda çalıştığını ve kadıköy -beykoz otobüsünde yolcu olmak konusunda master yaptığını öğrendim.
onbeşinci postit'e kadar her şey yolundaydı. İlişkimiz anlam kazanmaya başladığı sırada otobüse kavacıktan binen yaşlı bir kadın orta kapıya doğru ilerlemeye başlamıştı, sekizinci harikanın kendisine doğru adım adım yaklaşan tehlikeye yer vereceğinden hiç şüphem yoktu. Ben ilişkimizin böyle yarıda kalacağı endişesi ile dilsiz sağır bir gerginlik yaşıyor, içimden "Hay amına koyayım, ne işi var bu yaşta kadının belediye otobüsünde diyordum, otursana evinde torunlarını sevsene, fındık yesene, çorap örsene" diyordum.
O anda bir mucize gerçekleşti ve kendisiyle hemen hemen aynı yaşlarda bir amca kalkarak yaşlı teyzeye yer verdi. Belli ki amca teyzeye iş atıyordu, heyecan doruktaydı. Yaşkı teyzenin memesinin altına kadar çektiği fistan eteği amcanın gözünü alıyor, yaşlı teyze de bu durumu kayıtsız kalmayarak yaşlı amcaya başını sallayarak teşekkür ediyordu.
16. postit..
-Adın ne?
-Sekizinci harika: Ece..
17.postit;
- Biliyor musun, adım naile deseydin bile çok güzel bir adın olduğunu düşünecektim. Çünkü isimleri güzel yapan onları taşıyan kişilerdir. Ama ece gerçekten güzel.
- Sekizinci harikanın adı "Ece"idi.
Ece, 15 Bk'da başlayan ilişkimizi bir adım daha ileri götürerek Kavacık -Tokatköt dolmuşunda da sürdürelim diye sormak geçti içimden, daha sonra eceyle ilişkimiziniz sonraki adımının Kadıköy-Eminönü vapurunun kıç tarafı olması gerektiğini düşündüm .Bu yüzden sorumu erteledim.
Anadolu kavağında yaşadığımız dönemlerde annemin sürekli kazak ören Naile isminde bir arkadaşı vardi. Kadın tek seferde omuzunda 20 litrelik su bidonunu yaşıyabiliyordu. O yaşıma kadar hayatımda onun kadar çirkin bir kadın görmemiştim. ( Bir defa babaannemi köydeki evde duş alırken görmüştüm, ondan bile daha çirkindi.) Naile teyze muhtemelen ölmüştür,ölünce naile teyzenin kişisel tarihi güzellik kazanmıştır belki.
15 yaşında öğrenmiştim. Bir cenazenin kalabalığı kişinin yaşarken ne kadar sevildiğinin göstergesidir.Sonra bir şey daha öğrendim, cenaze pazar günleri ve yağmurlu havada olunca ilk öğrendiğim anlamını yitiriyordu.
18 postit.
İneceğim yere daha çok var mı ?
Bunu sormamın bir amacı yoktu İneceğim yere sadece iki durak kaldığını biliyordum. Onunla olayımıza bir kaç kelime daha eklemek için yazılmış öylesine bir soru sadece..
( Seni aşağılık piç kurusu, orospu çocuğu, yavşağın önde gideni lan kızla konuşabilmek için sağır-dilsiz takliti mi yaptın lan sen,
-evet.
( arkamda melih gökçek var, o kadar öndeyim yani), parantez içinde parantez açılır mı bilmiyorum o yüzden bu parantezi işler daha da karışmadan kapatıyorum )
Sekizinci harika Postiti aldı..
* Bu durakta ineceksin, yazdı ve bana gösterdi.
Sahi sekizinci harikanın nasıl bir sesi vardı, ince?, kalın, Nutellanın ilk, sigaranın son nefesi gibi?
Hiç bir fikrim yoktu..
Otobüs durağa yanaşırken ayağa kalktım ve harikanın geçmem için sola kıvırdığı sizlerinin önünden koridora ayak bastım.
Şoförün kapıyı açmasını bekledim, kapı açılır açılmaz ona döndüm..
ve,
sesimle, "Yardımın için teşekkür ederim" dedim..
Harikanın kahverengi gözleri ağaca kuyruğundan asılmış habeş maymunu gibi ters döndü. Bir anlık kapalı algı kanunlarına esasen..
-Rica ederim dedi..
Gülümsedim..
Hızlıca "Son postit'in arkasına bak" dedim..
5 dakika sonra, otobüsten iner inmez aradı.
Ciddiyetle "efendim" dedim, gülerek..
Muhteşemsin, dedi..
Bir de, nişanlıymış, konuşmanın sonlarına doğru söyledi.
ö.s.ö
2 notes · View notes
patsuantv · 3 years
Text
SIMS 4 Oyunu İçin Pars Kabuk Meydan Okuması
2020 yılının Kasım ayında öne sürdüğüm bu meydan okumanın aslında yeni bir şey olup olmadığını bilmiyorum, sadece aklıma gelince Pars adını verdim çünkü Türk simmer’lara özel olarak başlamasını istemiştim. Genel hatlarını anlattığım canlı yayın tekrarı için şu linke tıklayın: https://youtu.be/QAJybpeG9_k Shell challenge ve wheel build challenge olarak bilinen meydan okumaları biliyorduysanız, bu meydan okuma da onların birleşmiş hali gibi denebilir. Bilmeyenler için aşağıda özetleyeceğim:
Shell Challenge (Kabuk Meydan Okuması): Bir oyuncu sadece duvarlardan meydana gelen bir inşa yapıyor. Boya veya obje yok, sadece kapalı duvarlardan oluşan bir kabuk. Bunu galeriye yükleyip insanların inşalarını bitirdiklerinde yüklerken kullanmaları için bir etiket belirliyor. Temel kurallar:
·       Belirtilen kabuğu indirin. ·       Kabukla gelen duvarlara dokunmayın. Ek duvarlar kabul edilmez. ·       Verilen kabuktan kendinize bir ev inşa edin. ·       Ek yarım duvarlar ve çitler kabul ediliyor, sadece temel duvar eklemek/çıkarmak yasak. ·       Başka sınır yok, istediğinizi yapıp galeriye belirtilen süre bitmeden etiketle beraber yükleyin.
Wheel Challenge (Çarkıfelek Meydan Okuması): Bu linkteki dökümanda anlatılıyor: https://docs.google.com/document/d/1hyks_rrSqrPGuKc1KPsF0F-RKVh89wC1Ms30jlghdKk/edit *Döküman İngilizce olduğu için açıklayayım: Bu meydan okumada dökmanda belirtilen kategorilerin her birinden bir tane tasarım maddesi seçiyorsunuz. Maddelerin yanındaki numaralardan herhangi birini rastgele belirleyerek meydan okumayı zorlaştırıyorsunuz. Rastgele sayıları Google’ın rastgele sayı üretme motoruyla üretebilirsiniz. PKMO’nun Genel Hatları Ben PKMO’da kullanılmak üzere yaratılan kabuğu Pazar günleri YouTube kanalımda yaptığım canlı yayınlarda duyuracağım. Bu kabuk 10 kişinin sıraları geldiğinde rastgele iç veya dış tasarımı yapmalarıyla doldurulacak şekilde büyük bir şekilde ayarlanacak. Katılımcılar bulunduktan sonra, kabuğun şeklini açıklayıp gerekli aktiviteleri yöneteceğim. Ayrıca her canlı yayının başında MO’da gelinen son noktayı gezeceğim. *Eğer sosyal medyada oyun içerik üreticisiyseniz, sizin hesaplarınızı videomda duyuracağım ve sizin de kendi hesaplarınızdan benim videomu duyurmanızı bekleyeceğim. Kurallar 1.      Katılımcılar sıraları geldiğinde odalarını tamamlayacaklar. Önce ya da sonra teslim kabul edilmeyecek. 2.      Katılımcıların 5+2 gün içinde görevlerini tamamlamaları beklenecek. 2 gün ek süre olarak kullanılacak. Mesela birisi 3 gün içinde inşasını yüklerse, bir sonrakinin süresi 6. günden itibaren başlayarak en az 5 gün olacak. Başka bir durumda, eğer katılımcı ek süresini kullanmak isterse, bir sonraki katılımcının süresi 8. günden itibaren başlayacak. 3.      Odanın şekli sizin istediğiniz şekilde olacak. *Sona yaklaşıldıkça bir sonraki katılımcı için daha düzgün/yamuk şekilli duvarlar bırakarak rekabeti kızıştırabilirsiniz.
4.      Katılımcıların sıraları onlara atanan numaraların Google rastgele sayı üretme motoruyla herkesin sırası belirlenene kadar periyotlarına tanımlanır. Bu durum, diğer koşulların ve kabuğun şeklinin açıklandığı canlı yayın esnasında başka fazladan bir koşul varsa hep birlikte duyurulur.
5.      Eğer MO’yu zamanında bitiremezseniz aynı koşullarla listenin sonuna alınırsınız. *Eğer listedeki son kişiyseniz ve süreniz dolduğunda hâlâ odanızı yükleyememişseniz meydan okumadan diskalifiye olursunuz. 6.      Eğer MO’dan çıkmak isterseniz ve yerinize başkası girerse yeni gelen katılımcının inşa koşulları yeniden belirlenir. 7.      Bir kez çıktığınız zaman aynı MO’ya katılamazsınız. Eğer isterseniz bir sonraki PKMO’ya katılabilirsiniz elbette. 8.      İlk MO’da altışar tasarım maddesinden meydana gelen 4 kategori bulunmakta. Tasarım görevleri bir Pars’tan ötekine değişebilir, canlı yayınları takip ettiğinize emin olun. Bu görevler de sıralama sistemi gibi rastgele atanır. Kategorileri aşağıda açıkladım:      a.      Bütçe: İnşa ederken kullanabileceğiniz en fazla para. Eğer bir sayı yerine sayı aralığı verildiyse bu o sayı aralığında bir bütçe harcamanız gerektiğine işaret ediyor, minimum değerden az da harcamamalısınız. Odanızı oluşturmak için eklediğiniz duvarlar bütçeye dahil edilir. İnşanız tamamlandıktan sonra bütçenizi bana bildirin.    b.      Oda Tipi: İnşa etmeniz beklenen oda tipi. Yatak odasına isterseniz ebeveyn banyosu ekleyebilirsiniz. Peyzaj, dış cephe boyama ve çatı kurulumu tek bir madde olarak değerlendirilir. Hobi odası bir veya daha çok hobiyle ilgili olabilir, sınır yok.    c.      Renklendirme: Odada kullanacağınız temel renk. Genelde tek rengi işaret eden bir madde yok, görev rengini ortaya çıkaracak renk kombinasyonları yapmakta özgürsünüz.    d.      Oda Tarzı: Odanızı tasarlarken uygulamanız gereken tasarım stili. Eğer denk gelen tarzı nasıl yapacağınızdan emin değilseniz bana doğrudan mesaj atıp tartışabilirsiniz.
9.      Size verilen süre içinde inşanızı tamamlayıp galeriye yüklediğinizde görevinizi tamamlamış sayılacaksınız. Galerideki inşanızı “Pars Shell Challenge – X” şeklinde, X sizin sıranızı temsil eden sayı olacak şekilde kaytmek zorundasınız. 10.   CC yasak. Debug objeler ve moveobjects hilesi kullanabilirsiniz.
11.   İlk MO için sadece EP’ler kullanılacak.
1 note · View note
horozmehmetemin · 4 years
Text
Tumblr media
KIZLAR ERKEKLERİ NEDEN TERKEDERLER?⚘
KIZLAR sevdikleri erkeklerı neden terk ediyor? İşte bu çok merak edilen sorunun altında yatan nedenler...
KIZLAR yanında olmaktan hoşlanan, kendisine acı çektirmeyen ve hep ilk sevdiği insan gibi kalan erkekleri severler. Ancak bir kızın ilişkide kalmaya devam etmesi için birlikte olduğu adamın onun değerini bilmesi ve hayatının önemli bir parçası haline getirmesi gerekiyor. İşte kızların bir erkeği sevmesine rağmen terk etmeyi tercih ettiği durumlar:
YALAN SÖYLÜYORSA: Çok iyi bir adam olabilir ama yalan söylemek sahtekarlıktan başka bir şey değildir. Üstelik çiftler arasında gerginliğe sebep olabilir. Eğer erkek yalan söylüyorsa ve bunu göz göre göre yapıyorsa terk edilmeyi hak eder.
SÜREKLI ÇALIŞIYORSA: Hangi kız hırslı bir adama saygı ve sevgi duymaz ki? Ama bu dürtü ilişkiyi tehlikeye de sokabilir. Kızlar, sevdikleri adamı görmeyi, onlarla konuşmayı ve vakit geçirmeyi severler. Ona ayırdığınız zaman ilişkideki en büyük lüks olabilir.
ÖZENLİ DEĞİLSE: Bazen kızlar sadece onları dinlemenizi ister, özenli olmanızı ve hatta daha söylemeden söylemek istediklerini anlamanızı bekler.Kızlar nazik adamları severler. Ama sevgilisi kendi dünyasına sıkışıp kalmış ve onunla duygusal yakınlık kurmaktan kaçınıyorsa bu tutum kızı uzaklaştıracaktır.
VURDUMDUYMAZ İSE: Hiçbir kız mülayim ya da tatsız bir adamdan hoşlanmaz. Bir erkek, sevdiği kıza sadece onu sevdiğini söylemekle yetinemez, bunu göstermelidir de. Hatta bu konuda tutkulu olmalıdır.
OLGUN DEĞİLSE: Kızlar, çocuksu alışkanlıklarına saplanıp kalmış erkekleri değil, saygı duyacağı erkekleri sever. Kendi kararlarını vermek yerine, sürekli arkadaşlarının ya da ailesinin etkisinde kalan bir erkek yeterince olgunlaşmamış demektir. Uzun süreli ilişkiler için olgunluk bir gerekliliktir ve her kız partnerinde bu özelliği arayacaktır.
BENCİLSE: Bir erkeğin bencil olması onun her şeyden önce kötü bir karakteri olduğu anlamına gelir. Eğer erkek ilişkide sadece kendi ilgi ve ihtiyaçlarına yöneliyorsa, bu sağlıksız bir birlikteliğin işaretidir ve çok uzun sürmeyecektir.
KETUMSA: Bir kız erkek arkadaşının neler yaptığını ve düşündüğünü bilmek ister. İlişkilerin güven ve iletişime ihtiyacı vardır. Ama erkek her şeyi kendine saklamayı tercih ediyorsa, bu kızın rahatsız ve güvensiz hissetmesine sebep olur ve çok geçmeden uzaklaşır.
AYRILIK ERKEĞİ DAHA ÇOK VURUYOR
BAŞLIK SİZLERİ ŞAŞIRTMASIN.
Terk edilmiş erkeğin dışarıya verdiği görüntü de sizi yanıltmasın. Evet, ayrılık erkekleri kızlara göre daha fazla etkiliyor ve aşk acısını erkekler kizlardan çok daha uzun süreyle çekiyor. Terk edilmiş erkeklerde korku, depresyon, kalp hastalıkları, nefes darlığı, aşırı terleme gibi belirtiler ortaya çıkıyor. Terk edilmenin düşüncesi bile erkeklerin paniklemesine neden olabiliyor. Erkek, terk edilmenin önlemini alabilmek için "Bu kız bana ait, bu ilişki benim" tavrını sergiliyor.
PEKİ NEDEN BU KADAR ÇOK ETKİLENIYOR ERKEKLER?
Çünkü erkekler kötü giden ilişkilerindeki sinyalleri görmezden gelir. Aslında görmezden gelir ifadesi yanlış. Göremez demek daha doğru. Almanya'da 832 erkek üzerinde bu konuda bir araştırma yapılmış. Görülmüş ki; erkekler uzun süre birlikte oldukları kızlarla her gün kavga etse bile, terk edildiklerinde şaşırıyor. Çünkü ayrılık, kurdukları düzene uygun değil. Ayrılık, erkeklik egolarını yaraladığı gibi, çaresizliği de beraberinde getiriyor. Kızların çoğunun zaman problemlerini, düşüncelerini ve duygularını paylaşabilecekleri kadın arkadaşları vardır. Kızlar ilişkilerini bitirmeye karar verdiklerinde bunu arkadaşlarına, ailelerine danışır, acılarını da rahatça ve açık açık yaşarlar. Erkekler bunu yapmaktan çekinir. Üstelik bu tür konuları arkadaşlarıyla konuşmaktan uzak dururlar. Tüm iniş çıkışlarını, üzüntü veya öfkelerini tek başına yaşarlar. Yapılan araştırmalar, erkeklerin ayrılığı kabullenmeleri için kizlardan daha uzun bir süreye ihtiyaç duyduklarını gösteriyor, ortalama 5 yıl..Kızların geçmişi hazmetme süresi ise 2 yıl.
Kızlar ilişkilerinin hangi nedenlenden dolayı yürümediğini tespit edip, kendi hatalarını da sorgulayıp, onları gelecekte tekrarlamamaya çalışıyorlar. Erkekler ise bu konuda pek başarılı sayılmaz. Bu konuda da bir araştırma yapılmış. Her 10 erkekten 7'si "İlişkimin neden yürümediğini anlamıyorum" demiş. Her 10 erkekten 5'i suçu karşı tarafta görmüş ve "Hiçbir neden yokken beni terk etti" demiş. Erkeklerin bu durumdan kurtulmak için en çok başvurdukları tedavi yöntemi ise kısa sürede yeni bir ilişkiye başlamak oluyor. Aslında suçu başkalarına atmak, yeni koruma kalkanları oluşturmak yerine insanın biraz kendini sorgulaması gerekiyor.
İlişkisi biten erkeklerin yüzde 91’i, terk eden taraf olduğunu iddia ediyor. Ancak gerçekte, ilişkisi biten erkeklerin yüzde 60'ından fazlası terk edilmiştir. Erkeklerin yüzde 62’si, ayrılığın ardından sürekli olmasa bile alkole sığınır. Yüzde 51’i, ilk aşamada olmasa bile ayrılığın ardından iş hayatında sorun yaşar. Yüzde 49’u, terk edildikten sonra intikam almayı düşünür. Yüzde 12’si, terk edildikten sonra suç işler. Bu suç da kendisini terk eden kıza o kızın mallarına ya da o kızların yakınlarına yöneliktir.💘💘💘💘
EVLİLİKLE AŞAĞIDA SIRALANAN DURUMLAR NE KADAR ÇOK YAŞANIYORSA O EVLİLİK RİSK ALTINA GIRMİŞ OLABİLİR.
Eşler birbirleriyle konuşamaz hale gelmişlerse,
Birbirleriyle konuşup, konuştukları sorunlarla ilgili çözüm üretemiyorlarsa,
Defalarca kez aynı konuyu konuşup her defasında bir değişiklik olmuyorsa,
Bir ilişkide iki taraf da çok sık bir şekilde eşi için önemsiz ve değersiz olduğunu hissediyorsa,
Eşlerin arasındaki duyarlılık ve hassasiyet kaybolmuşsa, örneğin; eşinin ağlamasına, eşinin yüzündeki üzüntü ifadesine ya da eşinin karşısında sıkıntı yaşamasına diğer eş hissiz bir şekilde karşılık veriyorsa,
Eşler birbirleriyle konuşurken, sıklıkla sıkışma, boğulma ve bunalma hissi yaşıyorlarsa,
Eşi tarafından acısı, derdi duyulmuyor hissi varsa,
Günlük hayatın bir parçası olan ufak sorunlar bile çok büyük kavgalara dönüşüyorsa,
Eşler arasında savaş bayrakları çekilmişse,
Eşlerin kendi öfkeleri, ilişkinin ve çocuklarla ilgili hassasiyetlerinin önüne geçmişse,
Eşlerin arasındaki saygı kaybolmaya başlamışsa ya da hiç yoksa,
Eşler aksi giden her durum için birbirlerini suçluyorlarsa,
CİNSELLİK AZALMIŞSA,
Eşe duyulan kırgınlık hissedilen sevginin ve hoşgörünün önüne geçmişse,
Haksızlık duygusu çok yoğun hissediliyorsa;
Eşlerin aileleri, arkadaşları, işleri ya da çocukları birbirlerinden ve ilişkilerinden öncelikli hale gelmişse,
Eşlerin aileleriyle ilgili yıllardır bir mutabakata varılamamış eşlerin rahatsız oldukları ve çözümsüz kalmış konular varsa,
Eşlerin birbirlerine güvenleri azalmışsa ve birbirlerinin yanında sıklıkla tetikte hissetmeye başlamışlarsa ve birbirlerinden çok basit günlük durumları bile saklar hale gelmişlerse, vb.
CİNSEL İLİŞKİ İÇİN TAVSİYE EDİLMEYEN VAKİTLER
Erzurumlu ibrahim hakkı hazretleri buyuruyor ki:
euzü besmele çekerek yatağa girmeli ve yatarken okunacak duaları okumalı.
cima, eşinin rızası ile olursa çocuk akıllı, gönülsüz olursa ahmak olur.
pazar ve çarşamba gecesi yapılan cimadan çocuk olursa, kavgacı olur.
gündüz öğleden sonra yapılan cimadan çocuk olursa, şaşı olur.
ramazan bayramı gecesi yapılan cimadan çocuk olursa, ana babasına asi olur.
kurban bayramı gecesi yapılan cimadan çocuk olursa, altı ve ya dört parmaklı olur.
ayakta yapılan cimadan çocuk olursa, yatağına işer.
baldızını düşünerek yapılan cimadan çocuk olursa, hünsa olur. [erkekle kadın arası bir şey]
cima esnasında konuşursa, çocuk dilsiz, öperse sağır olur.
kadının fercine bakarsa, çocuk kör olur.
berat gecesi yapılan cimadan çocuk olursa, kötü huylu olur.
taharetsizken yapılan cimadan çocuk olursa, cimri olur.
sefere çıkacağı gece yapılan cimadan çocuk olursa, savurgan olur.
CİNSEL İLİŞKİDE YASAK GÜNLER VAR MIDIR?
Karı kocanın birbirine yaklaşmasının yasak olduğu günler var mı? Erzurumlu İbrahim Hakkı, -Marifetname’de okuduğumuza göre- çarşamba ve pazar günleri ilişki hakkında iyi şeyler söylemiyor; çocuğun bundan kötü etkileneceği vs. belirtiliyor. Her an edebe dikkat etmek gerekir tabi ki ama haftanın bu günleri veya mübarek gecelerde böyle bir şey gerçekten sakıncalı mı?
a- Kadının ay başı ve lohusalık halinde iken tam cinsel ilişki,
b- Kalçadan ilişki. Bu iki şey haramdır. Bunun dışındaki yasakların çoğu edeple bile ilgili değildir. Abartılıyor. Bu abartmaya gün tayinleri de dâhildir.❤KIZLAR NASIL BİR EŞ İSTERLER❤
1. ALLAH KORKUSU
Bu korkuya sahip bir adam eşinin ona verilmiş bi emanet olduğunun bilincini taşır ve ona göre davranır. Böyle erkeklerin sadece evlilik boyunca değil boşanmalarda bile karısına çocuklarının anasına hem maddi hem manevi olarak sahip çıktıklarını biliyoruz.
2. TAŞI SİKSA SUYUNU ÇIKARMALI
Her iş elinden gelmeli bir erkeğin. İşsiz kalınca ailesi ortada kalmasın diye her işi yaparım diyebilmeli. Böyle bir erkek daha da güven verir kadına.
3. SÜPRİZLERİ OLMALI
Kadınlar süprizleri sever bu bilinen bir gerçek. Yaptığınız süprizin maddi değil manevi gücüdür onları etkileyen. Akşam alışveriş poşetinin içinden çıkan süpriz kırmızı bir gül bile onu gülümsetmeye yeter.
4. ÖZEL GÜNLERI UNUTMAMALI
Doğum günleri, evlilik yıldönümleri,tanışma yıl dönümleri, sevgililer günü ve anneler günü vs.. Toplasanız en fazla 6 tane özel gün vardır insanın yaşamında.. 1 yıl içinde 6 özel gün kutlamak neden zor gelir ki bu kadar. Kadın önemsenmek ister. Evet bu günleri hatırlayarak ve ufak organizasyonlar yapıp küçük hediyeler alarak onları ne kadar önemsediğinizi göstermelisiniz.
CINSELLIKTE...ERKEKLER ANLAYIŞLI VE ZORLAYICI OLMAYAN BİR TAVIR SERGILEMELI
5. Tamirci olmalı:)
Erkek yeri geldiğinde tamirci de olabilmeli. Bir lambayı değiştirmek için elektrikçi aramamalı. Ya da musluk bozulduğunda sucu aramaya çıkmamalı. Keşke bunların kursu olsa:) kadının gözünde hep artıdır bunları yapabilmek. Erkeği gözünde bir kere daha büyümüştür.
6. YATAK OYUNLARI YAPMALI
Cinsellik şüphesiz birliktelikte en önemli unsurlardan biridir. Erkekler anlayışlı ve zorlayıcı olmayan bir tavır sergilemeli. Eşinin isteklerini değerlendirmelidirler. Onlara hediye çamaşırlar almalılar aynısını kadınlarından da istemeliler. Hayal gücünüzü zorlayın. Bunlar iyi bir cinsel yaşam için gerekli şeylerdendir. Kadınlar duygusaldır. Onları hazırlamanız için bunlar yardımcı olacaktır.
7. ORTAK ZEVKLER BULABILMELİ
Hep duyuyorum erkekler kadınların sürekli yanlarında olmalarından şikayetçiler. Ne yapsınlar sizi çok seviyorlar. O zaman şöyle bir çözüm bulabilirsiniz. Ortak yapabileceğiniz aktiviteler araştırın. Beraberken eğlenmiş de olursunuz. İlgi çekici bir kaç aktiviteyi sizinle paylaşmak istiyorum..Spor,dans kursu,resim kursu,fotoğrafçılık vs.
8. KISKANÇLIK ZARARLIDIR
Evet kıskanmak da aşkın içinde ama dozunda olmalı. Onu giyme, bunu çıkar, makyaj yapma demektense.Orta noktayı bulma yoluna gidilmeli. Aynısı size yapılsa hoşunuza gidermiydi?
9. KAZANÇ
Şu sartlarda en az 5000 tl maaşı olan bir erkek evlilik açısından yeterli gelire sahip olabilir..bi dans kursuna gitmek isteniyorsa gidilebilmeli tabi. Sosyal anlamda yeterli gelir şart. Cimri olmamalı.
ONU CESARETLENDIRIN..ONUN TARAFINDA OLUN
10. EV VE ARABA
Evi ve arabası olması şart değil 5000 lira maaşı olan adam her türlü araba ve evi alır. Karısıyla birikim yapabilirler..evlilik teklifinde bu bir kriter değildir. Eğer ki kadın da çalışıyorsa herşeye daha kolay sahip olunur. Önemli olan karşılıklı sevgidir.
11. EŞİNİ CESARETLENDIRMELI
Erkekler doğaları gereği daha kuvvetlidir biliyoruz. Ama bu kadınların araba kullanamayacağı anlamına gelmez. Burada önemli olan dikkatli olmaktır. Eşinize sen araba kullanamazsın dediğinizde onu kırmaktan başka birşey yapmazsınız. Daha yapıcı olmalısınız. Onu cesaretlendirin. Onun tarafında olun. Siz onun eşisiniz yada olacaksınız.
12. KENDİNE BAKMALI
Erkekler kadınların kendine bakmasını istemekte haklılar.Ama onlarda dikkat etmeli. Eş dediğin bakımlı ve hoş giyimli olmalı.
Evlilik olsun olmasın bir ilişkiyi sürdürmek için karşınızdaki kadını anlamaya çalışmalı ve isteklerini göz ardı etmemelisiniz.
EN İYİ ERKEK GÖRÜŞÜ
ERKEKLER NE ISTERLER ?
10 kişiyle yatıp.. bakireyim diye yalan söylemeyen kızları ister.
her kaşarlıyı yapmamış kezban modunda gezmeyen kızları
evinde bulaşık çamaşır yıkayıp.. ebşenince hanlar hamamlardan avmlerden cıkmak istemeyen kızları:)
ohoo okadar cokki:
birde şöyle koca böyle koca diyip nagra atıp sırf arabası parası olanla evlenmek için kendini yirtanlara hastayız:
EN İYİ KIZ GÖRÜŞÜ
Böyle bir erkek var mı onu merak ediyorum varsada bana rast gelmedi bulmayı onunla evlenmeyi çok isterdim hep böyle bir erkek hayal etmişim dir ama hiç görmedim karşımka çıkan erkek hep benden faydalanmayı istedi ben kendimi teslim etmedim hiç bir zaman hevesi geçince terk edilecek kadın olmak zor
ama böyle bir erkekle evlenmeyi çok isterdim
böyle bır kadın var mı pekı
Kızları için dans eden babalar
Senin görüşün nedir?
ERKEKLER NE DIYOR
1- Allah korkusu olduğunu nasıl tespit edeceksin adamın. günde 25 vakit namaz kılıp da Allah korkusu olmayanlar da var. inananları onure edicem derken inanmayanları kötü olarak algılatan cümleler bunlar.
2- 5000 TL maaş ile ev ve araba mı alınacak? Şaka yapıyorsun sanırım. (1750 kira,250 elektrik su, 1500 mutfak masrafı, 500 de cep harçlığı ve diğer giderler, al sana 5000 TL). Sevgiler
İki tarafta da bunların bir kısmı olmak zorunda yoksa zaten ilişki sadece hayalde kalır.EVLİLİKLE AŞAĞIDA SIRALANAN DURUMLAR NE KADAR ÇOK YAŞANIYORSA O EVLİLİK RİSK ALTINA GIRMİŞ OLABİLİR.
Eşler birbirleriyle konuşamaz hale gelmişlerse,
Birbirleriyle konuşup, konuştukları sorunlarla ilgili çözüm üretemiyorlarsa,
Defalarca kez aynı konuyu konuşup her defasında bir değişiklik olmuyorsa,
Bir ilişkide iki taraf da çok sık bir şekilde eşi için önemsiz ve değersiz olduğunu hissediyorsa,
Eşlerin arasındaki duyarlılık ve hassasiyet kaybolmuşsa, örneğin; eşinin ağlamasına, eşinin yüzündeki üzüntü ifadesine ya da eşinin karşısında sıkıntı yaşamasına diğer eş hissiz bir şekilde karşılık veriyorsa,
Eşler birbirleriyle konuşurken, sıklıkla sıkışma, boğulma ve bunalma hissi yaşıyorlarsa,
Eşi tarafından acısı, derdi duyulmuyor hissi varsa,
Günlük hayatın bir parçası olan ufak sorunlar bile çok büyük kavgalara dönüşüyorsa,
Eşler arasında savaş bayrakları çekilmişse,
Eşlerin kendi öfkeleri, ilişkinin ve çocuklarla ilgili hassasiyetlerinin önüne geçmişse,
Eşlerin arasındaki saygı kaybolmaya başlamışsa ya da hiç yoksa,
Eşler aksi giden her durum için birbirlerini suçluyorlarsa,
Cinsellik azalmışsa,
Eşe duyulan kırgınlık hissedilen sevginin ve hoşgörünün önüne geçmişse,
Haksızlık duygusu çok yoğun hissediliyorsa;
Eşlerin aileleri, arkadaşları, işleri ya da çocukları birbirlerinden ve ilişkilerinden öncelikli hale gelmişse,
Eşlerin aileleriyle ilgili yıllardır bir mutabakata varılamamış eşlerin rahatsız oldukları ve çözümsüz kalmış konular varsa,
Eşlerin birbirlerine güvenleri azalmışsa ve birbirlerinin yanında sıklıkla tetikte hissetmeye başlamışlarsa ve birbirlerinden çok basit günlük durumları bile saklar hale gelmişlerse, vb.CİNSEL İLİŞKİDE YASAK GÜNLER VAR MIDIR?
Karı kocanın birbirine yaklaşmasının yasak olduğu günler var mı? Erzurumlu İbrahim Hakkı, -Marifetname’de okuduğumuza göre- çarşamba ve pazar günleri ilişki hakkında iyi şeyler söylemiyor; çocuğun bundan kötü etkileneceği vs. belirtiliyor. Her an edebe dikkat etmek gerekir tabi ki ama haftanın bu günleri veya mübarek gecelerde böyle bir şey gerçekten sakıncalı mı?
a- Kadının ay başı ve lohusalık halinde iken tam cinsel ilişki,
b- Kalçadan ilişki. Bu iki şey haramdır. Bunun dışındaki yasakların çoğu edeple bile ilgili değildir. Abartılıyor. Bu abartmaya gün tayinleri de dâhildir.CİNSEL İLİŞKİ İÇİN TAVSİYE EDİLMEYEN VAKİTLER
Erzurumlu ibrahim hakkı hazretleri buyuruyor ki:
euzü besmele çekerek yatağa girmeli ve yatarken okunacak duaları okumalı.
cima, eşinin rızası ile olursa çocuk akıllı, gönülsüz olursa ahmak olur.
pazar ve çarşamba gecesi yapılan cimadan çocuk olursa, kavgacı olur.
gündüz öğleden sonra yapılan cimadan çocuk olursa, şaşı olur.
ramazan bayramı gecesi yapılan cimadan çocuk olursa, ana babasına asi olur.
kurban bayramı gecesi yapılan cimadan çocuk olursa, altı ve ya dört parmaklı olur.
ayakta yapılan cimadan çocuk olursa, yatağına işer.
baldızını düşünerek yapılan cimadan çocuk olursa, hünsa olur. [erkekle kadın arası bir şey]
cima esnasında konuşursa, çocuk dilsiz, öperse sağır olur.
kadının fercine bakarsa, çocuk kör olur.
berat gecesi yapılan cimadan çocuk olursa, kötü huylu olur.
taharetsizken yapılan cimadan çocuk olursa, cimri olur.
sefere çıkacağı gece yapılan cimadan çocuk olursa, savurgan olur.
2 notes · View notes
mustafasalihbozok · 4 years
Text
CEM BOYNER in çalışanlarına attıgı mesaj:
Sevgili ailem,
Öncelikle paniklemeyin, fakat ben gecen hafta hastalığı yaşadım ve atlattım, şu an iyiyim ve bi sıkıntım yok.
Tecrübemi sizlerle de paylaşmak istiyorum, hem başınıza gelirse nasıl bişey olduğunu bilin, hem de ailemizin yaşlılarını korkutmak istiyorum, eğer halen ciddiye almayanlar var ise diye.
Geçen cuma akşamı eve geldiğimde başladı, o akşam burun doluluğu ve yoğun bi hapşurma vardı, alerji olmuşsunuzda bir anda ağzınız burnunuz dolmuş gibi ama çok yoğun,
O akşam Otrivine le burnumu açıp bi tane Nurofen içip uyudum.
Cumartesi sabah kalktığımda burnum tamamen açılmış fakat boğazım yanmaya başlamıştı, bademcik şişmesi gibi değil, yutkunamama sorunu yoktu fakat sanki boğazım sanki yırtılmış çizilmiş veya kanıyomuş gibi acıyordu.
Bu aşamada corona olduğunu anladım , bi yandan internetten, özellikle yabancı kaynaklardan araştırmaya başladım.
Zaten corona olduğunu anlamamanız mümkün değil, hem siz hem de vücudunuz çok çok farklı bişeyle karşı karşıya olduğunu anlıyor.
Hastaneye gitmedim çünkü hastanede yapılabilecekleri de benim yaptığım gibi, her sendroma ona uygun yöntemle saldırmak, virüse zarar verebilecek bi ilaçları yok , sadece vücuda virüsü dışarı atabilmesi için yardımcı olmak, ben de bunu yaptım. Vücut da tam olarak bu tepkiyi veriyor, hiç tanımadığım çok garip bir şey girdi, bunu atmalıyım diye deli gibi sıvı salgılıyor.
Cumartesi akşamına geri dönelim;
Boğazımdan ciğerlerime doğru inmeye başladı, nefesim hırıltılı olmaya başladı, geceye doğru boğazımdan tamamen gidip, ciğerlerime doldu,
İlginç yanı terkettiği yeri tamamen bırakması, sabah parçalanan boğazımda akşam olduğunda hiç bişey kalmadı, fakat ciğerlerim çok dazla doldu, yatağa yatınca sıvılar boğazımı tıkadığı için nefes alamıyordum, o yüzden koltukta dik oturarak 5 er 10 ar dakika uyabildim saat başı belki.
Tabi bu arada devamlı öksürerek balgam atıyordum, ama öyle iltihaplı değil, bembeyaz bol sulu balgamlar. Zaten ateşim fazla yükselmedi, hiç öyle soğuk soğuk terleyip yorgan altına girmedim. Zaten tam olarak hasta olmuş gibi halsizleşmedim, sadece fiziki olarak yoruldum. Herkeste ateş yapmıyormuş.
Bütün gece Asist Plus (suda eritelen bi solunum yolu ilacı, balgam söktürücü) kullandım, çok faydasını gördüm.
Bi şekilde hiç uyumadan sabah ettim.
Pazar sabahına geldik;
Ciğerlerimin doluluğunu hem hissediyor hem de her öksürmede fena bi şekilde ağrı yapıyordu, ellerimi sırtıma atıp kürek kemiklerimim altından tutarak zar zor öksürüyordum. Fakat her öksürükte attığım balgamla rahatlıyordum, akşama kadar bu şekilde ciğerlerimi boşalttım, ama çok çok zor oldu, çünkü sanki ciğerlerinizde 2 kilo sıvı var da, siz her öksürükte 2 gram balgam atabiliyorsunuz , hem de her öksürük büyük acı veriyor, boğazınızı değil resmen içerden ciğerlerinizi acıtıyor, gece olunca hem azaldı sıvı miktarı hem de yorgunluktan uyuyabildim. Pazartesi sabah uyandığımda ciğerlerim neredeyse tamamen rahatlamıştı.
Öğlen gibi hayatımda yaşadığım en kötü ishali yaşadım, bu da akşama kadar sürdü ve ertesi gün geçti.
Özetle virüs resmen içimden geçti 3-4 günde.
Olay çok mekanik, normal griple alakası yok, vücut içine giren sentetik bi maddeyi atmaya çalışır gibi uğraş veriyor.
Birinci ağızdan tecrübemi sizlerle paylaşmak istedim, başınıza gelir ise hem tanıyın, hem de ne yapacağınızı bilin.
Yaşlılar için tehlikeli olan ise ciğerlerin dolup nefes darlığı, solunum yetmezliği yaşanılan kısım. Benim yaşadığım Cumartesi gecesini 70-80 yaşında biri atlatamazdı. Bunu sizi korkutmak için söylüyorum, burundan ciğere inip doldurması aşırı hızlı ilerliyor, bu yüzden lütfen durumu ciddiye alın ve önlem alın.
Evinizde bu ilaçları bulundurun, en azından gargara yapın ara sıra.
Virüs kendini yağ tabakası ile koruduğu için yağ çözücüler işe yarıyor, sabun alkol... anti bakteriyel jel veya mendiller işe yaramaz çünkü bu bakteri değil.
Hastamıyım acabamı diye test vs yapmanın bi anlamı yok, zaten hastalanınca anlamamanız imkansız, ciğerleriniz sağlam değil veya yaşınız varsa, anlattığım belirtilerin başında bi hastaneye gidin, çünkü ciğerlere inince oksijen veya solunum cihazına ihtiyaç duyabilirsiniz.
Ben şu anda gayet iyiyim,
Hastalığın başından beri evde karantinadayım, ihtiyaçlarımı siparişle giderip online ödüyorum, kuryelere kapıyı bile açmadan kapı önüne bıraktırıyorum.
Bağışıklık kazanmış olma ihtimalim yüksek fakat kimseye de yaymamak için kendi karantinamı yapıyorum.
Bu mesajımı grupta olmayan aile bireyleri ve tanıdıklarınızla paylaşın lütfen.
Kimse birinci ağızdan nasıl bi süreç olduğunu anlatmıyor. Bu anlattıklarım internette tam olarak yok.
Kendinize dikkat edin, hepinizi öpüyorum sulu sulu 😀
10 notes · View notes
exceldepo · 1 year
Text
İki Tarih Arası Hesaplama makalemizde, Excel'de oldukça ihtiyaç duyulan bu konudaki tüm detaylara yer verilmektedir. Excel Tarih Hesaplamaları Makalemizde, Excel ile iki ayrı tarihte yer alan hesaplamalara dair detaylar aktarılacaktır. Böylece iki tarih ve hesaplama işlemlerin nasıl yapıldığını öğrenmiş olacaksınız. O zaman her bir hesaplama için detayları aktarmaya başlayalım. İki Tarih Arasındaki Saniye Hesaplaması Üst resimde görünen tarih değerleri, B3 ve C3 hücrelerinde yazılmıştır. Bu hücrelerdeki değerlerden yola çıkarak, iki tarih arasındaki saniye süresini bulmayı sağlayan formül aşağıdaki gibi olmalıdır: =(C3-B3)*86400 Ama farkı 86400 ile çarpmak istemezseniz, *86400 kısmını kaldırın. Daha sonra seçili hücrede sağ tıklayarak, Hücre Biçimlendirme penceresinin Sayı sekmesindeki İsteğe Uyarlanmış kısmına [n] yazın. Böylece formülün sonucu 345600 değerini verecektir. Her iki sonuçta saniye cinsinden değeri ifade etmektedir. İki Tarih Arasındaki Dakika Hesaplaması Üst resimde görünen tarih değerleri, B3 ve C3 hücrelerinde yazılmıştır. Bu hücrelerdeki değerlerden yola çıkarak, iki tarih arasındaki dakika süresini bulmayı sağlayan formül aşağıdaki gibi olmalıdır: =(C3-B3)*(86400/60) ya da =(C3-B3)*1440 Eğer farkı (86400/60) ya da 1440 ile çarpmak istemezseniz, *(8640060) ya da *1440 kısmını kaldırın. Daha sonra seçili hücrede sağ tıkyarak, Hücre Biçimlendirme penceresinin Sayı sekmesindeki İsteğe Uyarlanmış kısmına [s] yazın. Böylece formülün sonucu 5760 değerini vermiştir. Her iki sonuçta dakika cinsinden değeri ifade etmektedir. İki Tarih Arasındaki Saat Hesaplaması Üst resimde görünen tarih değerleri, B3 ve C3 hücrelerinde yazılmıştır. Bu hücrelerdeki değerlerden yola çıkarak, iki tarih arasındaki saat süresini bulmayı sağlayan formül aşağıdaki gibi olmalıdır: =(C3-B3)*60 Eğer farkı 60 ile çarpmak istemezseniz, *60 kısmını kaldırabilirsiniz. Daha sonra seçili hücrede sağ tıkyarak, Hücre Biçimlendirme penceresinin Sayı sekmesindeki İsteğe Uyarlanmış kısmına [s] yazın. Böylece formülümüzün sonucu 96 olarak yazılmaktadır. Her iki sonuçta saat cinsinden değeri ifade eder. İki Tarih Arasındaki Gün Hesaplaması Üst resimde görünen tarih değerleri, B3 ve C3 hücrelerinde bulunmaktadır. İki tarih arasındaki gün süresini bulmayı sağlayan formül aşağıdaki gibi olmaktadır: =(C3-B3) Formülümüzün sonucu 4 olarak gelmiştir ve gün cinsinden değerdir. İki Tarih Arasındaki Hafta Hesaplaması Resmimizde, yine B3 ve C3 hücrelerindeki yazılı tarih değerlerimiz bulunmaktadır. Hafta sayısının bulunması ihtiyacı olduğunda, tarih aralığı genişletilmiştir. Böylece tarihlerin üstteki tarihlerden farklı olduğunu söyleyelim. Hafta sayısının bulunması için kullacağımız formül aşağıdaki gibi olmaktadır. =HAFTASAY(C3-B3;1) Üstteki formülde artık bir fonksiyon kullanılması daha doğru olmaktadır. HAFTASAY fonksiyonunun, iki tane öğesi bulunmaktadır. Bunlar, seri_num ve [dönüş_türü] şeklindedir. seri_num öğesinin kullanımı zorunludur. Formülde bu alan büyük tarihten küçük tarihinin çıkarılması yazılmıştır. [dönüş_türü] öğesi ise opsiyoneldir. Bu alana geldiğinizde, aşağıdaki gibi öğenin listeleri görülmektedir: Buradan seçeceğiniz gün isimlerine göre, hafta tatili olarak gün dikkate alınarak sayma işlemi yapılacaktır. Biz 1 seçtiğimiz için, başlangıç ve bitiş tarihleri Pazar günü baz alınarak sayılmıştır. Üstteki resimde de göreceğiniz üzere, verdiğimi tarih aralığındaki Pazar günlerini dikkate aldığımızda, bulunan haftanın sayısının 4 olduğu görülmektedir. Eğer opsiyonel olan [dönüş_türü] öğesini boş bıraksaydık, varsayılan olarak yine Pazar gününü alacağı için sonuç değişmeyecektir. Not: Excel fonksiyonlarının öğelerinin başında [ sonunda ] işaretleri varsa, bu öğenin doldurulmasına gerek yoktur. İki Tarih Arası Ay Hesaplaması B3 ve C3 hücrelerinde tarih değerlerimizin aralığı daha genişletilmiştir. Tarihlerin yazılmasında özellikle ilk tarihin gününün son tarin gününden büyük olması tercih edilmiştir.
Böylece ay sayısına ulaşmamız daha kolaylaşacaktır. Sonuca ulaşmamızı sağlayan formülümüz ise aşağıdaki gibi olmaktadır: =(YIL(C3)-YIL(B3))*12+EĞER(GÜN(C3)‹;GÜN(B3);AY(C3)-AY(B3)-1;AY(C3)-AY(B3)) Formülde ilk olarak bitiş tarihine ait yıl, başlangıç tarihine ait yıldan çıkarılmış ve 12 (ay sayısı) ile çarpılmıştır. 12 ile çarpma amacı, yıl olarak çıkan sayının ay olarak değerine erişmesini sağlamaktır. Burada değerlerin yıl farkı 1 olduğundan, sonucumuz 12 sayısı olacaktır. Böylece yıl kontrolü yapılmaktadır. Son olarak ise bitiş ve başlangıç tarihlerine ait ay bilgilerinin birbirinden çıkarılmasına ihtiyaç vardır. Kural olarak bitiş ayından başlangıç ayını çıkardığımızda, sonuç -7 olmaktadır. Lakin üstte bulduğumuz 12 değeri ile -7 toplanırsa, çıkan sonuç 5 olacaktır. Ama bu doğru sonuç olmayacağından bir eğer şartına ihtiyaç duyulmaktadır. Bunu yapma nedenimiz, bitiş tarihine ait günün, başlangıç tarihine ait günden küçük mü değil mi kontrolü içindir. Çünkü başlangıç tarihinin gün değeri olan 14, bitiş tarihinin gün değeri olan 7'den büyüktür. Yani henüz daha 14.02 olmadığından, 14.01 ile 07.02 arasındaki süre ay'dan sayılamamaktadır. Yaptığımız eğer kontrolü ile bu işlemin üstesinden gelmiş olunmaktadır. Artık her iki rakam toplandığında, sonucumuz 4 olmaktadır. Bu zor algoritmanın dışında, iki tarih arasındaki ay sayısını bulmak için ETARİHLİ fonksiyonunu da kullanabiliriz. Çok daha kolay olan bu fonksiyon ile oluşturacağınız formülde bize aynı sonucu vermektedir. Formülümüz şu şekilde olacaktır: =ETARİHLİ(B3;C3;"m") Formül içinde geçen "m" değeri, iki tarih arasındaki ay sayısının bulunmasını ifade etmektedir. Ama fonksiyonun kullanımı sadece bundan ibaret değildir. Daha fazla kullanım seçeneği için, ETARİHLİ örnekleri içeriği indirilebilir. Aynı sonuca ulaşmanın bir başka yöntemi ise, YILORAN fonksiyonunu kullanmak olacaktır. Bu fonsksiyon ile alınan sonucun formülü şöyle olmaktadır: =TAMSAYI(YILORAN(B3;C3)*12) Daha fazla kullanım seçeneği için, YILORAN örnekleri içeriği indirilebilir. İki Tarih Arası Yıl Hesaplaması Makalemizde, adım adım en küçük zaman biriminden itibaren hesaplamaları işledik. Son olarak artık en büyük birim olan yıl hesaplamasının da üzerinde duralım. Ay hesaplamasında olduğu gibi EĞER fonksiyonunun birden fazla kullanılması ile iki tarih arası yıl hesaplaması yapılabilir. Lakin bu seçenek işleri oldukça karmaşık ve zor hale getirecektir. Bu nedenle çok daha basit olarak, aşadaki iki ayrı formül ile yıl farkını kolayca bulabiliriz. =ETARİHLİ(B3;C3;"y") ya da =TAMSAYI(YILORAN(B3;C3)) Üstteki her iki formülde sonuca ulaşmayı sağlayacaktır. Eğer yine de bir tık daha zorlu olan diğer türlü formüller ile olan seçeneği de görmek isterseniz, aşağıdaki iki ayrı formülü kullanabilirsiniz. =EĞER(AY(B3)‹;AY(C3);YIL(C3)-YIL(B3);YIL(C3)-YIL(B3)-1) =(AY(B3)‹;AY(C3))*-1+YIL(C3)-YIL(B3) Sonuçlar ETARİHLİ ve YILORAN fonksiyonları ile oluşturduğumuz formüller ile aynı şekilde olacaktır. İki Tarih Arası Hesaplama Sonuç Son olarak, iki Tarih Arası Hesaplama, makalemizin en başında da belirttiğmiz gibi Excel'de oldukça ihtiyaç duyulan bir konudur. Farklı farklı kriterlere göre, dilimiz döndüğünce bu hesaplamaları anlattık. Makalemizi okuyarak, böylece ihtiyacınız olan hesaplamaları kendinizin kolayca yapabileceğinizi ümit etmekteyiz. Makalemizde kullandığımız formüllere ilişkin dosyayı, aşağıdaki linkten ücretsiz olarak indirebilirsiniz.[download id="1006424"]
0 notes
hariomyogamerkezi · 4 years
Text
Eski Metin Yorumları ve Upanishadlar / Bora Ercan
Tarihsel olarak dört temel yoga tarzı var: Raja, Karma, Bhakti ve Jnana. Günümüzde Karma ya da Jnana Yoga uygulayan ve kendisini öyle tanımlayan bir kimseye pek de rastlayamıyoruz. Bhakti yogiler var, fakat dünyada, özellikle Hindistan’da ezici çoğunluk Hatha Yoga ve onun envai çeşit türevleriyle ilgili. Hatha Yoga ise Raja Yoga’ya ulaşma yolundaki teknikleri içeren, temeli 14 YY’da Svatmarama’nın, 16. YY’da Gheranda’nın yazdıklarına, derlediklerine dayanan bir tarz.
Tumblr media
Eğer yoganın geçmişinin çok eskilere çağlara dayandığını söylüyorsak, bunun yazılı metinlerinin olduğunu kanıt göstererek binlerce yıllık bir öğretinin günümüzdeki temsilcisi olduğunumu iddia ediyorsak, o zaman bir zahmet güzel gözlerimizi yorup eski metinleri, tarihsel ve felsefi kavramlar üzerinden okuyup, değerlendirip, anlamamız ve böylece de yogayı günümüzde doğru bağlamda konumlandırmak durumundayız; aksi takdirde geçen gün instagramda kadın pedi reklamına yogayı malzeme yapan biri gibi saçma duruma düşülmesi kaçınılmaz. Hanımefendi yogadan sonra duş aldığından söz ediyordu. Ayrıca periyodik  dönem ağrılarını da yoga ile iyileştirdiğinden… insanların yanlış yönlendirilmeleri ne kadar kötü değil mi? Günümüz bilgi yoğunluğunda cehalet dönemi… maalesef.
 Neyse, bunlar bitmeyecek, çok da takılmamalı, bunlarla uğraşana kadar biz ne yapıyoruz ona bakalım. Upanishadlar, Yoga Sutralar’ından yaklaşık 600-900 yıl öncesine tarihlenir. Veda külliyatının son bölümüdür. Üzerinde yoğunlaştığı sorularla insanlığın temel felsefi metinlerinden biridir. Yoganın bütün temel basamakları Upanishadlar’da yer alır. Bu nedenle, Upanishadlar’ın anlaşılması sutraların ve diğer antik metinlerin anlaşılması için hiç şüphesiz sağlam bir temel oluşturur.
 Dili yer yer çok kapalı, alegorik ve metaforik söylemleri ağır basan bu metinlerin yorumlanmaya ihtiyacı vadır. Yorumlar kişiden kişiye, dönemden döneme değişiklik gösterir. En önemli yorumcu 8. YY’dan Sankara’dır.
 Yaklaşık 3 ay önce online olarak Upanishad yorumları programı yapmaya karar verdim. Daha önce 2 kez Jnana Yoga programı açmıştım, bu da bir çeşit onların devamı gibi olacaktı. Böyle spesifik konulara pek de katılım olmayacağı önyargısıyla açtım programı, fakat katılım ve ilgi beni şaşırttı, önyargımı yıktı. Bu nedenle katılan bütün arkadaşlara teşekkür ediyorum. Türkiye’nin çeşitli illerinden ve İsveç, Suudi Arabistan, ABD, İrlanda başta olmak üzere yurtdışından katılımlarla 10 hafta boyunca 8 tane önemli metnin şifrelerini çözmeye çalıştık. Aslında 4’er buluşma planlamıştık, ama ek buluşmalar yapmadan da olmadı.
 Bu Pazar (31 Mayıs) 20.00’de üçüncü bölüme başlıyoruz. Bu bölümde Chandogya Upanishad gibi çok değerli bir Upanishad da yer alıyor.
 İki ay kadar sonra da yeni metinler gelecek. Özellikle Türkçesi olmayan metinler üzerinde çalışacağız. Upanishadlar’ı bir daha ne zaman açacağım soruluyor. Yaptığımız programların kayıtları var, bu nedenle tekrara düşmeye gerek yok. Belki birkaç yıl sonra yeniden Upanishadlar’ı diğer metinlerle karşılaştırmalı olarak ele alabiliriz.
4 notes · View notes
hbedebiyatsanat · 4 years
Text
Corona’yı yaşamış orta yaşlı birinin deneyiminden ;
“Sevgili ailem,
Öncelikle paniklemeyin, fakat ben gecen hafta hastalığı yaşadım ve atlattım, şu an iyiyim ve bi sıkıntım yok.
Tecrübemi sizlerle de paylaşmak istiyorum, hem başınıza gelirse nasıl bişey olduğunu bilin, hem de ailemizin yaşlılarını korkutmak istiyorum, eğer halen ciddiye almayanlar var ise diye.
Geçen cuma akşamı eve geldiğimde başladı, o akşam burun doluluğu ve yoğun bi hapşurma vardı, alerji olmuşsunuzda bir anda ağzınız burnunuz dolmuş gibi ama çok yoğun,
O akşam Otrivine le burnumu açıp bi tane Nurofen içip uyudum.
Cumartesi sabah kalktığımda burnum tamamen açılmış fakat boğazım yanmaya başlamıştı, bademcik şişmesi gibi değil, yutkunamama sorunu yoktu fakat sanki boğazım sanki yırtılmış çizilmiş veya kanıyomuş gibi acıyordu.
Bu aşamada corona olduğunu anladım , bi yandan internetten, özellikle yabancı kaynaklardan araştırmaya başladım.
Zaten corona olduğunu anlamamanız mümkün değil, hem siz hem de vücudunuz çok çok farklı bişeyle karşı karşıya olduğunu anlıyor.
Hastaneye gitmedim çünkü hastanede yapılabilecekleri de benim yaptığım gibi, her sendroma ona uygun yöntemle saldırmak, virüse zarar verebilecek bi ilaçları yok , sadece vücuda virüsü dışarı atabilmesi için yardımcı olmak, ben de bunu yaptım. Vücut da tam olarak bu tepkiyi veriyor, hiç tanımadığım çok garip bir şey girdi, bunu atmalıyım diye deli gibi sıvı salgılıyor.
Cumartesi akşamına geri dönelim;
Boğazımdan ciğerlerime doğru inmeye başladı, nefesim hırıltılı olmaya başladı, geceye doğru boğazımdan tamamen gidip, ciğerlerime doldu,
İlginç yanı terkettiği yeri tamamen bırakması, sabah parçalanan boğazımda akşam olduğunda hiç bişey kalmadı, fakat ciğerlerim çok dazla doldu, yatağa yatınca sıvılar boğazımı tıkadığı için nefes alamıyordum, o yüzden koltukta dik oturarak 5 er 10 ar dakika uyabildim saat başı belki.
Tabi bu arada devamlı öksürerek balgam atıyordum, ama öyle iltihaplı değil, bembeyaz bol sulu balgamlar. Zaten ateşim fazla yükselmedi, hiç öyle soğuk soğuk terleyip yorgan altına girmedim. Zaten tam olarak hasta olmuş gibi halsizleşmedim, sadece fiziki olarak yoruldum. Herkeste ateş yapmıyormuş.
Bütün gece Asist Plus (suda eritelen bi solunum yolu ilacı, balgam söktürücü) kullandım, çok faydasını gördüm.
Bi şekilde hiç uyumadan sabah ettim.
Pazar sabahına geldik;
Ciğerlerimin doluluğunu hem hissediyor hem de her öksürmede fena bi şekilde ağrı yapıyordu, ellerimi sırtıma atıp kürek kemiklerimim altından tutarak zar zor öksürüyordum. Fakat her öksürükte attığım balgamla rahatlıyordum, akşama kadar bu şekilde ciğerlerimi boşalttım, ama çok çok zor oldu, çünkü sanki ciğerlerinizde 2 kilo sıvı var da, siz her öksürükte 2 gram balgam atabiliyorsunuz , hem de her öksürük büyük acı veriyor, boğazınızı değil resmen içerden ciğerlerinizi acıtıyor, gece olunca hem azaldı sıvı miktarı hem de yorgunluktan uyuyabildim. Pazartesi sabah uyandığımda ciğerlerim neredeyse tamamen rahatlamıştı.
Öğlen gibi hayatımda yaşadığım en kötü ishali yaşadım, bu da akşama kadar sürdü ve ertesi gün geçti.
Özetle virüs resmen içimden geçti 3-4 günde.
Olay çok mekanik, normal griple alakası yok, vücut içine giren sentetik bi maddeyi atmaya çalışır gibi uğraş veriyor.
Birinci ağızdan tecrübemi sizlerle paylaşmak istedim, başınıza gelir ise hem tanıyın, hem de ne yapacağınızı bilin.
Yaşlılar için tehlikeli olan ise ciğerlerin dolup nefes darlığı, solunum yetmezliği yaşanılan kısım. Benim yaşadığım Cumartesi gecesini 70-80 yaşında biri atlatamazdı. Bunu sizi korkutmak için söylüyorum, burundan ciğere inip doldurması aşırı hızlı ilerliyor, bu yüzden lütfen durumu ciddiye alın ve önlem alın.
Evinizde bu ilaçları bulundurun, en azından gargara yapın ara sıra.
Virüs kendini yağ tabakası ile koruduğu için yağ çözücüler işe yarıyor, sabun alkol... anti bakteriyel jel veya mendiller işe yaramaz çünkü bu bakteri değil.
Hastamıyım acabamı diye test vs yapmanın bi anlamı yok, zaten hastalanınca anlamamanız imkansız, ciğerleriniz sağlam değil veya yaşınız varsa, anlattığım belirtilerin başında bi hastaneye gidin, çünkü ciğerlere inince oksijen veya solunum cihazına ihtiyaç duyabilirsiniz.
Ben şu anda gayet iyiyim,
Hastalığın başından beri evde karantinadayım, ihtiyaçlarımı siparişle giderip online ödüyorum, kuryelere kapıyı bile açmadan kapı önüne bıraktırıyorum.
Bağışıklık kazanmış olma ihtimalim yüksek fakat kimseye de yaymamak için kendi karantinamı yapıyorum.
Bu mesajımı grupta olmayan aile bireyleri ve tanıdıklarınızla paylaşın lütfen.
Kimse birinci ağızdan nasıl bi süreç olduğunu anlatmıyor. Bu anlattıklarım internette tam olarak yok.
Kendinize dikkat edin, hepinizi öpüyorum sulu sulu “.
4 notes · View notes
sokaktakiyazar · 5 years
Text
Günlerden cumartesi, Moda'da oturan bir kaç arkadaşla akşamdan kalmayız. Binanın çelik kapısını çekip çıktım. Yağmur çiselemeye başlamıştı. Üzerimde bir t-shirt'ten başka bir şey yoktu. Daha önce de belirttiğim gibi benim gibi adamlar yağmur durduğunda nasıl taşıyacaklarını bilmedikleri için şemsiye taşımazlar, Islanmayı yeğlerler.otobüs durağında 15-BK'yı beklerken daha vakit olduğunu görüp yolun karşısındaki seyhan müzik isimli kitapçıdan bozma, zamanla züccaciyeye evrilmiş dükkana giriyorum. Rafların arasında Kazım Baran Yılmaz'ın kırık bej'ini bulamayıp kapıya yöneldiğim sırada şık giyimli dükkan sahibesinin oturduğu kasanın hemen önünde duran limon yeşili postitler dikkatimi çekiyor. Bir kaç tane de renkli kalem alıp hızla yolun karşısındaki durağa geçiyorum.
Orta kapının arkasındaki ikili koltuğun koridar tarafında dizlerimi neredeyse birleştirmiş oturuyorum. Yanımda oturan kırklı yaşların başındaki adamın hacmi ortalama bir kutup ayısı ile aynı. Adamın indiği Acıbadem durağında hikayenin koridor tarafına güneş açmaya başlıyor. Ben hala ıslağım.
Adama inmesi için izin verdikten hemen sonra cam kenarına geçtim, biri gelip koridor tarafına oturdu. Hikaye yüzümü çevirdiğim anda başladı.
Üzerinde, diz ve muhtelif bir kaç noktasından daha yırtık kot. Nar çiçeği renginde ince yazlık bir bluz. Saçları siyah ve uzun ve ayakkabısı. Tam olarak ne zamandır kadınların ayakkabısına göre karakter analizi yapıyordum bilmiyordum ama ayağına converse giyse bile yine de çekici görünürdü.
Sekizinci harika hemen yanımda oturuyprdu, virajlarda birbirine değen omuzlarımızdan başka bir iletişimimiz yoktu.
Olması gerektiğinde akla gelmeyen her fikir, gerçekleşmesi gerektiğinde asla olmayan herhangi bir mucize gibi onunla konuşmam mümkün değildi.
Bir erkek elinde küçük bir poşetle otobüste son derece komik durumdadır. Bunu iyi bilirsiniz, poşeti saklayarak "taşıyıcı" görünümünden çıkmak istersiniz. Ben dizlerimin ortasında birleştirdiğim ellerimin arasına aldığım poşetin avuç içlerimi terletmesine hayretle tanık oluyor, plastik malzeme ile aramda olası bir etkileşim olduğunu düşünmeye başlamıştım.
Bir şey denemeye karar verdim, sadece denemek. Delice ama en azından denemiş olacaktım.
Poşetin içindeki postiti sol elime aldım, en üsttekü sayfaya.
-Bu Beykoz otobüsü, değil mi yazdım ve sekizinci harikaya gösterdim. Harika ne tür bir şeye bulaştığının farkında olmadan, başını yukarı aşağı sallayarak "evet"dedi.
Evet yapmıştım, harika ile tanışabilmek için sağır dilsiz numarası yapıyordum ve iyi bir başlangıç yaptığmda net bir şekilde görülüyordu.
İkinci postit'e.
- Peki, Ne kadar sürer yazdım.
harika bir adım daha atarak postiti ve kalemi elimden alarak kağıda "45 dk" yazdı.
sekizinci harika ile ilişkimizin sese dayalı olduğu söylenemezdi ama bilirsiniz, ilişkinin başlarında çiftler pek konuşmaz. Açıkçası onunla sürekli omuz teması halinde kalabilmek için sonsuza kadar dilsiz takliti yapabilirdim. abarttığımı düşünebilirsiniz ama ben piyasadaki çok adamın harika ile yan yana durabilmek için evcil hayvan numarasına girişebileceğinden de emindim.
postit 3.
-Beykoz Merkezde ineceğim, geldiğimizde haberdar edebilir misiniz?
sekizinci harika her postitte biraz daha fazla harf kullanmaya başlamıştı. Ben, aynı kalemin git gel yapmaması için poşetten bir kalem daha alıp ona verdim.İlişkimiz git gide olgunlaşıyordu ben her gecen dakika daha da dilsiz sağır oluyordum.
Harika, 3.postite daha da özverili ve beni benimsemiş biçimde "evet" yazdı.Harika bu seferki evet'i daha bi içten yazmıştı sanki. Ben pek yüz vermiyordum, ilk defa bir kadın bana otobüste asılıyordu ve ağırdan almalıydım.
Yol boyunca onsekiz postit kullandık.
4-5-6-7.postitlerde neredeyse tanışmıştık. Bir ara neredeyse sesli yanıt vererek her şeyi batıracaktım.
sekiz ve dokuzuncu postitlerde Yalıköyde oturduğunu, Kadıköyde bir hukuk bürosunda çalıştığını ve kadıköy -beykoz otobüsünde yolcu olmak konusunda master yaptığını öğrendim.
onbeşinci postit'e kadar her şey yolundaydı. İlişkimiz anlam kazanmaya başladığı sırada otobüse kavacıktan binen yaşlı bir kadın orta kapıya doğru ilerlemeye başlamıştı, sekizinci harikanın kendisine doğru adım adım yaklaşan tehlikeye yer vereceğinden hiç şüphem yoktu. Ben ilişkimizin böyle yarıda kalacağı endişesi ile dilsiz sağır bir gerginlik yaşıyor, içimden "Hay amına koyayım, ne işi var bu yaşta kadının belediye otobüsünde diyordum, otursana evinde torunlarını sevsene, fındık yesene, çorap örsene" diyordum.
O anda bir mucize gerçekleşti ve kendisiyle hemen hemen aynı yaşlarda bir amca kalkarak yaşlı teyzeye yer verdi. Belli ki amca teyzeye iş atıyordu, heyecan doruktaydı. Yaşkı teyzenin memesinin altına kadar çektiği fistan eteği amcanın gözünü alıyor, yaşlı teyze de bu durumu kayıtsız kalmayarak yaşlı amcaya başını sallayarak teşekkür ediyordu.
16. postit..
-Adın ne?
-Sekizinci harika: Ece..
17.postit;
- Biliyor musun, adım naile deseydin bile çok güzel bir adın olduğunu düşünecektim. Çünkü isimleri güzel yapan onları taşıyan kişilerdir. Ama ece gerçekten güzel.
- Sekizinci harikanın adı "Ece"idi.
Ece, 15 Bk'da başlayan ilişkimizi bir adım daha ileri götürerek Kavacık -Tokatköt dolmuşunda da sürdürelim diye sormak geçti içimden, daha sonra eceyle ilişkimiziniz sonraki adımının Kadıköy-Eminönü vapurunun kıç tarafı olması gerektiğini düşündüm .Bu yüzden sorumu erteledim.
Anadolu kavağında yaşadığımız dönemlerde annemin sürekli kazak ören Naile isminde bir arkadaşı vardi. Kadın tek seferde omuzunda 20 litrelik su bidonunu yaşıyabiliyordu. O yaşıma kadar hayatımda onun kadar çirkin bir kadın görmemiştim. ( Bir defa babaannemi köydeki evde duş alırken görmüştüm, ondan bile daha çirkindi.) Naile teyze muhtemelen ölmüştür,ölünce naile teyzenin kişisel tarihi güzellik kazanmıştır belki.
15 yaşında öğrenmiştim. Bir cenazenin kalabalığı kişinin yaşarken ne kadar sevildiğinin göstergesidir.Sonra bir şey daha öğrendim, cenaze pazar günleri ve yağmurlu havada olunca ilk öğrendiğim anlamını yitiriyordu.
18 postit.
İneceğim yere daha çok var mı ?
Bunu sormamın bir amacı yoktu İneceğim yere sadece iki durak kaldığını biliyordum. Onunla olayımıza bir kaç kelime daha eklemek için yazılmış öylesine bir soru sadece..
( Seni aşağılık piç kurusu, orospu çocuğu, yavşağın önde gideni lan kızla konuşabilmek için sağır-dilsiz takliti mi yaptın lan sen,
-evet.
( arkamda melih gökçek var, o kadar öndeyim yani), parantez içinde parantez açılır mı bilmiyorum o yüzden bu parantezi işler daha da karışmadan kapatıyorum )
Sekizinci harika Postiti aldı..
* Bu durakta ineceksin, yazdı ve bana gösterdi.
Sahi sekizinci harikanın nasıl bir sesi vardı, ince?, kalın, Nutellanın ilk, sigaranın son nefesi gibi?
Hiç bir fikrim yoktu..
Otobüs durağa yanaşırken ayağa kalktım ve harikanın geçmem için sola kıvırdığı sizlerinin önünden koridora ayak bastım.
Şoförün kapıyı açmasını bekledim, kapı açılır açılmaz ona döndüm..
ve,
sesimle, "Yardımın için teşekkür ederim" dedim..
Harikanın kahverengi gözleri ağaca kuyruğundan asılmış habeş maymunu gibi ters döndü. Bir anlık kapalı algı kanunlarına esasen..
-Rica ederim dedi..
Gülümsedim..
Hızlıca "Son postit'in arkasına bak" dedim..
5 dakika sonra, otobüsten iner inmez aradı.
Ciddiyetle "efendim" dedim, gülerek..
Muhteşemsin, dedi..
Bir de, nişanlıymış, konuşmanın sonlarına doğru söyledi.
128 notes · View notes