Tumgik
#artık seni bir daha görüp göremeyeceğim bile belli değil
y0kain · 3 months
Text
Ne şans değil mi? İlk 14 Şubat'ta söylemiştim sana seni sevdiğimi. O heyecanı, o merakı ve korkuyu hala şu anmış gibi hatırlıyorum. Dakikalarca bir şey yazmayışının beni ne kadar korkuttuğunu... Yaşattığın, yaşadığımız her şey için o kadar minettarım ki, her şeyden önce seni sevmeme izin verdiğin için teşekkür ederim. Şimdilerde sadece saniyelerin akışını izliyorum boşlukta. Biliyorum, mesaj atamam artık sana ama umarım bir gün görürsün bunu. Seni çok seviyorum Opia hem de çok çok ve her zaman sevmeye devam edeceğim. Sen ne kadar inanmasan da.
Only for Opia and just for the eyes that I got opium...
5 notes · View notes
mahkumunikilemi · 6 years
Text
Cumartesi / At Artık İmzanı, Git Bir An Önce
Buraya son yazışımdan bu yana aradan bir yıla yakın zaman geçmiş. Bunun yarısı ondan uzakta geçti. Bundan sonra ise birbirimizden sonsuza kadar uzakta olacağız.
Meğer, insanın bir şeyin olacağını bilmesi ile onun gerçekleşmesini görmesi aynı şey değilmiş. Biri diğerine hazırlamıyormuş. Belki ölüm de böyledir. Öleceğini bilerek yaşayan tek canlı olan insan da yaşarken bunu normal görüyordur da o an geldiğinde bunu hiç istemez. Sizi bilmem ama yaşarken de birinin yüzünü bir daha göremeyeceğinizi bilmek ağır şey, hele bu yüz sevdiğiniz kadınınsa daha da ağır. Aslında “elveda” konulu olacak bir vedalaşmayı yapamamamak ise işin ekstrası. Dönmeyeceğini bildiğiniz bir kararı uyguluyor ve siz son kez saçlarına bakmak, gözlerini hafızanıza kaydetmek, üzerine ne giydiğini hatırlamak istiyorsunuz. Fakat onu bile yapamıyorsunuz. Kendince haklı olabilir, böyle bir zamanda, hayatını toptan değiştirecek son haftada bunu yapmak istememiştir belki, olabilir. Ona bu yükü yüklemeye hakkım yok. Fakat insanı harap eden, hep aklında tutacağını bildiği o “olabilirdi” düşüncesi. Evet, gerçekten de olabilirdi. Yanlış zamanda karşılaşmamıza rağmen, olabilirdi. Gereken tek şey biraz cesaretti. Ama yoksa bir şey, yoktur. Herkes, her zaman ve her şartta cesur olamayabilir, böyle bir zorunluluğu da yok kimsenin zaten. Ama işte, olabilirdi, anlıyor musunuz? Hiç sanmıyorum anladığınızı.
Sen yokken fazla üzerine gidip gitmediğimi düşündüm. Üzülmüştüm, yıpranmıştım, bunun getirdiği bir hınç alma isteği vardı üzerimde. Dahası, daha zor zamanlar yaşadığım kadınlar da olmuştu, onlara bakınca sen bu kadarını hak etmiyordun sanki. Şimdi düşününce, keşke o zamanki mesajına mesafe koymak yerine, daha sıcak, daha sevgimi belli eden bir cevap yazsaydım diyorum. Belki anlardın hâlâ içimde bitmediğini, belki de gurur yaptım, gereksizce. Emin değilsin, emin olmadığın yetmezmiş gibi kuşkuyla dolusun, biliyorum. Bana söylediklerin var, çevrendekilerden duyduklarım var. Artık direncini kıran şeyler var. Zor olan asıl bu. Bütün benliğinle isteyip istemediğinin kesin olmadığı bir adım atıyorsun ve ben hiçbir şey yapamıyorum. Gerçekten yüzde yüz istediğin bir şey olsa, en azından birimizin kazanacağı bu mesele bu kadar zor olmazdı. 
İki gün önce sokakta para verdiğim klarnetçi çocuk, gözlerim dolu dolu hâlimi görüp “Abi, istersen gel yanıma otur dinle, zaten benim de canım sıkılıyor” dedi. “Çok mu seviyordun abi? Kaçırsan olmaz mı?” dedi, gülümsedim. Caddenin ortasında o çaldı ben ağladım, o çaldı ben sigara içip ağladım. “Bazen olmuyor değil mi abi?” dedi. Kendimi tutmaya çalışıp tutamazken “Olmuyor.” dedim, “Ne yaparsan yap, hiç olmuyor.”  dedim. Umrumda değil, gerekirse bütün dünya görüp ayıplasın beni. Sen sonsuza dek bir başkasının olacaksın ve ben seni bir daha asla göremeyeceğim, bunda da ağlayamayacaksam, asıl bu yüzden batsın bu dünya!
Belki şu an kuaförden çıkıyorsun. Üzerinde teninin beyazlığıyla birleşen başka bir beyazlık. Eteğin uzundur umarım ve biraz dekolte de vermiş olabilirsin ki sana gerçekten de yakışırdı, peki ya duvağın? Uzun mu kısa mı? Belki taç takmışsındır, kim bilir? Saçlarını örtecek bir şey olmamasını dilerim.
Sevgilim ben şimdi büyük bir kentte seni düşünmekteyim Elimde uçuk mavi bir kalem cebimde iki paket sigara Hayatımız geçiyor gözlerimin önünden Çıkıp gitmelerimiz, su içmelerimiz, öpüştüklerimiz "Ağlarım aklıma geldikçe gülüştüklerimiz". Gecenin 2′sinde, Beyoğlu’nda çekilmiş üç fotoğraf. Üçüne de bakıyorum: Mutluyum, mutlusun, mutluyuz. İlk kez birinci ve ikinci tekil ile birinci çoğul olarak mutluyuz. Kilolu olduğum zamanlardan kalma, yüzüm tombiş tombiş duruyor. Keşke yine öyle olsaydım da sen yanımda olsaydın, olacağını bilseydim. Peki ya o 32 dişi gösterme çabamız? Hafif yorgun ama yüzünde ince ve güzel bir tebessümle başını omzuma koyuşun? İnsan hiç atkı olmak ister mi? Şimdi bu fotoğraflara bakınca, keşke dünyaya atkı olarak gelseymişim diyorum. Aylin Balboa “Yok sayınca yok oluyor çok şey, her şey değil.” der. İşte sen benim, yok sayınca yok olamayacak olanımsın. Bir gün yolda yürürken ayağımı takıp sendelememe neden olan bir şey olacaksın, başka bir gün 70′lik plaktan duyduğum bir şarkıda olacaksın, kim bilir belki başka bir kadının üstünde gördüğüm puantiyeli açık mavi, tek parça elbisede olacaksın, önünden geçtiğim barda, oturduğum kafede, bir zamanlar adımladığımız şu yolda, taparcasına sevdiğin yemeği tattığımda, olur da bir sebeple yaşadığın kente ayak bastığımda, kazara ben de evlenirsem yalnız kaldığım zamanlarda, belki de seviştiğim her kadında sen hep var olacaksın. Yokluğuna mecburen alışacağım ama unutmak başka şey! Seni benim gözümde yok etmeye, unutturmaya kimsenin, hiçbir şeyin gücü yetmeyecek. Çünkü ben seni öyle sevdim, seni hep var edecek, sen sonsuza kadar yaşayacakmışsın gibi sevdim.
Ben seni hâlâ çok, hayal edebildiğinden de çok seviyorum. Gözümde seni büyütmüş olsam bile, kararsızlığına ve endişelerine yenilip mücadele etmeyi bıraksan bile, bazı şeylere teslim olsan bile ve tam da bugün evleniyor olsan bile seni çok seviyorum. 
O yüzden “Evet” deyip at artık imzanı ve git bir an önce, çünkü buna dayanamıyorum.
Unuttuğumu sandığım tutkuları yeniden hatırlattığın için ve birlikte geçirdiğimiz her saniye, ağzımızdan çıkan her sözcük için sana teşekkür ederim. Ben hiç kimseye bu kadar sevgi verebileceğimi düşünmüyordum, bana bunu öğreten sen oldun. Biliyorum ki burada olduğu gibi orada da 4 Kasım cumartesi ve:  ben senin saçlarını, yeşil gözlerindeki suçlar bakışlarını, geveze susuşlarını bile şimdiden özledim.
youtube
3 notes · View notes