Tumgik
#arkaodalar
grassharpblog · 1 year
Text
Tumblr media
ARKA ODALAR
Çocukken misafirliğe gittiğimiz evlerin arka odalarını hep sevmişimdir. Biz salonda otururken, o odaların yalnızlıkları içine yerleşmiş eşyaları merak ederdim. İlerleyen dakikalarda, küçük gövdemle yavaş yavaş süzülerek oturduğumuz odadan çıkar, onlarla tanışmak için küçük adımlarımı odalara uzanan hole atar, kapılarından tek tek içeri bakardım bir başkasının evinde mutfağa, diğer odalara izinsiz girmenin çok ayıp olduğunu bilerek. O eşyaların birilerine ait olduğunu, akşamları oda sakininin burada nasıl zaman geçirdiğini hayal etmeye çalışırdım. Işığın içeride nasıl değiştiğini, benim gün ışığında gördüğüm odanın gün batarken, akşam saatlerinde bir tek ampulle aydınlandığında nasıl bir karaktere dönüştüğünü canlandırmaya çalışırdım zihnimde. Sıcacık, samimi bir odanın akşam çıplak bir ampulle aydınlatıldığında, mesafeli bir yabancıya dönüşebileceği fikri beni ürkütürdü. Yaz mevsiminde o odaların serinliğini hissederdim yüzümde. Değişik de bir kokusu olurdu bu odaların. Kimsesiz gibi. Bazen hatırasız... Kışları, yalnızca sobanın ısıttığı odalarda oturulduğundan arka odaların kimsesizliği daha da gözle görülür, hissedilir olurdu. O zaman çok üzülürdüm.
"Canım, o odalar çok soğuk gitme, gel otur burada."
Kışın keşifler zordu benim için. Ancak mutfağa kadar gidip uzaktan selamlaşırdım onlarla, aramızda gizli bir anlaşma varmış gibi. Şişli'de, Fatih'te gittiğimiz uzak akraba evlerinin arka odalarının karanlığı daha çok çekerdi beni. Bitişik nizam apartmanların olduğu sokakta, binalar iki yönlü olduğundan ön cephe sokağa, arka cephe ise ya yüksek duvarlarla örülü ağaçsız, çiçeksiz taş bir bahçeye ya da bir başka evin penceresine bakardı. O küçük, aydınlanmayan evlerin içinde geçen, benim bilmediğim hikayeler nelerdi acaba? Kafası bunlarla dolu bir çocuğun, o yaşlarda yazmaya başlaması kaçınılmazdı. Biriken her düşüncemi yazmalıydım. O evlerin odalarında bulamadıklarımı, kağıt üzerinde görünür kılmalıydım. Daha eve dönerken hatırlamaya çalışırdım gördüklerimin bana hissettirdiklerini, görmediklerimin bana düşündürdüklerini. Eşyaları, ilk bakışta fark edilmeyen detayları. Sonra ne mi oldu? Tüm bunlar birikti, birikti ve birikti... Akşam üzerleri, evlerin perdelerinin ardındaki görüntüler, o loş ışığın dışarı süzülen sıcaklığı, yabancı bir oda içindeki bilmediğim yaşamın bana verdiği mutluluk hissi, annemden "Çok ayıp, evlerin içine bakılmaz!" azarını işite işite yan gözle sevdiğim bir pencereye kaçamak bakışlarım... Düşündükçe huzur veren, beni gülümseten, içimi ısıtan hikayelerim oldu böylece. Evlerle ve odalarla. Yazdığım her şeyde bu sıcaklıkla sarıyorum kelimelerimi. Ve hala akşam üzerleri pencerelere kaçamak bakışlar atıyorum, çünkü biliyorum ki, en güzel hikayeler onlarda gizli.
4 notes · View notes