Tumgik
#Tunç Çağı
archaeologs · 6 months
Text
Tumblr media
Map depicting the Kingdom of Alashiya in the 15th century BC. Map by Simeon Netchev.
Learn more / Daha fazlası https://www.archaeologs.com/w/alashiya/
16 notes · View notes
Text
En Eski Tekerlek İzleri Bulundu
En Eski Tekerlek İzleri Bulundu
En Eski Tekerlek İzleri Bulundu Neolitik dönem, yenilikler ile dolu bir zaman dilimdir. İnsanlar yalnız yerleşik hayata geçip tarım yapmak ile kalmadı, kültürleri, sosyolojik yapıları ve teknolojileri de gelişti. Bazı bitkileri ve hayvanları evcilleştirdiler, yeni yapılar ile tarım yaptılar ve taşıma araçları geliştirdiler. Bu taşıma araçlarının ilk örnekleri Yakındoğu’da, 10 bin yıl önce…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
websitecim · 2 years
Photo
Tumblr media
Sirkeli Höyüğü'nde Tunç ve Demir Çağı'na ait kalıntılar gün yüzüne çıkarılıyor #Adana'nın #Ceyhan ilçesinde yer alan #Sirkeli #Höyüğü'nde #Geç #Tunç ve #Demir #Çağı'na ait kalıntılar, #gün yüzüne çıkarılmaya çalışılıyor. (Adana, Turkey) https://www.instagram.com/p/CipiKbuqLTN/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes
pazaryerigundem · 1 month
Text
Erciyes Üniversitesi’nde 9. Uluslararası Erciyes Tıp Tıbbi Genetik Kongresi başladı
New Post has been published on https://pazaryerigundem.com/haber/168842/erciyes-universitesinde-9-uluslararasi-erciyes-tip-tibbi-genetik-kongresi-basladi/
Erciyes Üniversitesi’nde 9. Uluslararası Erciyes Tıp Tıbbi Genetik Kongresi başladı
Tumblr media
Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi tarafından düzenlenen “9. Uluslararası Erciyes Tıp Tıbbi Genetik Kongresi” Sabancı Kültür Sitesi’nde başladı.30 üniversiteden 150’nin üzerinde katılımcıyla gerçekleştirilen ve 3 gün sürecek kongre kapsamında yaklaşık 35 konferans gerçekleşecek. Bu konferanslara 6 ayrı ülkeden konuşmacılar katılacak. Kongrenin çıktıları da bir dergide yayınlanacak.
Mehmet Uzel / KAYSERİ (İGFA) – Kongrenin açılışında konuşan Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Cemal Alper Kemaloğlu, tıp fakülteleri arasında ilk 10’da yer alan, akredite bir tıp fakültesi olan Erciyes Tıp’ın her zaman bilimsel, kültürel ve sanatsal faaliyetlere ev sahipliği yapmaktan onur ve gurur duyduğunu ifade etti.Her genin bir hikâye anlattığına işaret eden Prof. Dr. Cemal Alper Kemaloğlu, “Bu hikâye insanlığın hikâyesi ve sizler bu hikâyeleri öğrenip yeniden insanlığa armağan eden bilim insanlarısınız. Gen tedavilerinin ve genetik mühendisliğin geleceğin tıbbı olduğunu hepimiz biliyoruz. İnsanın biyolojik sırları genetik malzemesinde saklı ve bu sırlar çözüldükçe hem dejeneratif tıp alanında hem de hastalıkların kök nedenleri hususunda çok ciddi ilerlemeler kaydedeceğimiz açık. Eğer tıpta bir Kopernik Devrimi olacaksa bu kesinlikle genetik alanında olacaktır. Ben buna böyle inanıyorum ve işinize büyük bir saygı duyduğumu belirtmek istiyorum” ifadelerini kullandı.
Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi aynı zamanda Kongre Başkanı Prof. Dr. Munis Dündar da mensubu olduğu kurumda hem ulusal hem uluslararası anlamda önem taşıyan bir kongrenin açılışını gerçekleştirmekten duyduğu memnuniyeti dile getirdi.Bazı bilimsel aktivasyonları yeterli performansta uluslararası düzeyde ortaya koyamamaktan yakınan Prof. Dr. Munis Dündar, Türk Genom Projesi’nin uluslararası düzeyde mecrasını bulamamasının önemli bir nokta olduğuna dikkati çekti.Türkiye’de önemli genetik merkezleri olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Munis Dündar, dernek temsilcilerine seslenerek, “Genom projesinde önemli bir rolünüzün olması lazım. Cemiyet ilişkileri kurarak bu ulusa bu hizmeti sunmamız lazım. Birinci vazifemiz bence bu ve çok önemli.
Şu anda biz dünyada hem genetiğin hem de biyoteknolojinin altın çağını yaşıyoruz. Bizim bu altın çağını hissetmemiz ve rekabet etmemiz lazım. Çok genç yetişmiş genetikçilerimiz, uluslararası düzeyde hocalarımız var. Bunların bence gerçek mecrasını bulmasında önemli bir ulusal politika oluşturulması lazım” dedi.Genetik camiası olarak çok hızlı büyüdüklerini belirten Tıbbi Genetik Derneği Başkanı Doç. Dr. Taha Bahsi, yarısı kamuda yarısı özel sektörde olmak üzere şu anda 118 adet Sağlık Bakanlığı’ndan ruhsatlı Genetik Hastalıklar Değerlendirme Merkezi bulunduğunun altını çizerek, hem Türkiye’de hem de yurt dışında önemli hizmetler vermeye çalışan bir bölüm haline geldiklerini söyledi, “Genetiği geliştirmek için elimizden geleni yapıyoruz” şeklinde konuştu.
Açılış konuşmalarının ardından kongre, “Çocukluk Çağı Nadir Hematolojik ve Onkolojik Hastalıklarda Okuryazarlık” başlıklı birinci oturumla devam etti.
İlk oturumun birinci konuşmacısı olan İstanbul Medeniyet Üniversitesi Tıbbi Genetik Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Elif Yılmaz Güleç “Çocukluk Çağı Nadir Hematolojik / Onkolojik Hastalıklarda Kime Ne Zaman Hangi Testler Yapılmalı?”, Samsun Üniversitesi Tıbbi Genetik Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Özlem Sezer “Çocukluk Çağı Nadir Hematolojik/Onkolojik Hastalıklarda Genetik Sonuçların Klinisyen Tarafından Doğru Okunması” ve son olarak Çocuk Hematoloji Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Tunç Fışgın ise “Pediatrik Hematolog / Onkolog Genetikçiden Ne Bekler?” başlıklı sunum yaptı.
Tumblr media
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
hetesiya · 2 months
Text
Tunç Çağı'na Ait Bu Eserler Dünya Dışı Metalden Yapılmış - Arkeofili
0 notes
magazinxhaberler · 8 months
Text
Dünyanın en eski batığında külçe külçe bulundu... Çıkarması 1 ay sürüyor
Tumblr media
Dünyanın "bilinen en eski batığı" olarak nitelenen Kumluca Orta Tunç Çağı Batığı'nın, 50 metre derinlikte yürütülen su altı arkeolojik kazılarında 30 bakır külçe, gemicilerin şahsi eşyaları ile amfora çıkarıldı. Kumluca Orta Tunç Çağı Batığı Kazı Başkanı Doç. Dr. Hakan Öniz başkanlığındaki 40 kişilik ekip, Antalya kıyılarında su altı keşif ve kazı çalışmalarını sürdürüyor.
Tumblr media
Son teknolojiyle donatılan ve 250-300 metreye indirdikleri robotları da kullanarak çalışmalarını gerçekleştiren ekibe, olası vurgun durumlarında anında müdahale için İstanbul Üniversitesi Sualtı Hekimliği ve Hiperbarik Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığından uzmanlar da eşlik ediyor. Su altı arkeologları, kazılarda hava tüpleriyle dalış yaparak indikleri 45-55 metrede, 3 bin 600 yıl önce battığı belirlenen gemiden uzun uğraşlar sonucu eserleri gün yüzüne çıkarıyor. Bazen bir bakır külçeyi çıkarabilmek için küçük keski, çekiç ve vakum cihazı yardımıyla bir ay çalışan ekip, çıkardıkları eserleri dünya bilimine kazandırıyor. "BU BAKIR KÜLÇELERİN ÖNEMİ, DÖNEMİN PARASI OLMASI" Akdeniz Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Öniz, AA muhabirine, kültür ve Turizm Bakanlığının izniyle Kumluca Orta Tunç Çağı Batığı'nda 3 yıldır çalışma yürüttüklerini, bu yılki kazıların iki ay sürdüğünü söyledi. Kazıların Türk bilim insanlarının başkanlığında 40 kişilik ekibin dönüşümlü olarak katılmasıyla sürdüğünü aktaran Öniz, çok derinlerde yapılan dalışlarda vurgun riski olduğundan gemide 5 kişilik basınç odası olduğunu vurguladı. Her türlü tedbiri aldıklarına dikkati çeken Öniz, şöyle devam etti: "Yaklaşık 50 metre derinlikteki batıkta yaptığımız kazıda 30'dan fazla ingot dediğimiz muhtemelen Kıbrıs Adası'ndan yüklenmiş bakır külçeler çıkardık. Bu bakır külçelerin önemi, dönemin parasıydı. Muhtemelen Kıbrıs'taki bakır madenlerinden yüklenmiş olan bu gemi, Girit Adası'na giderken yolda fırtına sırasında batıyor. Bu yaklaşık 3 bin 550 ile 3 bin 600 sene öncesinde oluyor. Bu bağlamda Kumluca Orta Tunç Çağı Batığı dünyanın en eski ticaret gemisi batığı ünvanını hala taşıyor." "İLK DENİZ TİCARETİNİN ÜLKEMİZ KIYILARINDA YAPILDIĞINI GÖRÜYORUZ" Geminin ana yükünün bakır külçeler olduğuna işaret eden Öniz, şunları kaydetti: "Bu bakır külçelerin benzerinden New York Metropolitan Müzesi'nde bir tane, Atina Milli Arkeoloji Müzesi'nde 4 tane sergileniyor. Bizde önceki çıkardıklarımızla birlikte 100'den fazla bakır külçe var. Bu bağlamda Türkiye'nin kültürel mirasının ne kadar zengin olduğu, dünyayla kıyaslandığında ilk tarihin, destanların, ilk yelkenli gemiyle yapılan denizciliğin, ilk deniz ticaretinin yine ülkemiz kıyılarında, özelde Antalya'da, daha özelde Kumluca ilçesi kıyılarında olduğunu görüyoruz. Artık batıkta gemicilerin şahsi eşyalarına ulaşmaya başladık. Bunlardan biri soketli keski dediğimiz bir tür tarım aleti ama gemi yapılırken de kullanılan, muhtemelen bronzdan yapılmış bir eşya. Bunu iki sene önceki kazıda da ortaya çıkarmıştık. Bu sene yapmış olduğumuz kazılarda ulaştığımız en önemli şey seramik eşyalar. Küçük bir amfora. Bu amfora ve soketli keski, bize milattan önce 16. yüzyılı işaret ediyor." Öniz, çıkarılan eserlerin Antalya Restorasyon ve Konservasyon Bölge Laboratuvarında tuzdan arındırma işlemlerine tabi tutulduğunu ifade etti. Kazılarda 3 bin 600 senedir birbirine ve ana kayaya kaynayan külçeleri çıkarabilmek için küçük keski ve çekiç yardımıyla günlerce kazı yaptıklarını aktaran Öniz, "Dünyanın en eski batığında böyle bir derinlikte su altı kazıları yapılarak güzel sonuçlara ulaşılması Türkiye'nin dünyada su altı arkeolojisinde gelmiş olduğu yeri gösteriyor." dedi. Magazin X Haberler : kültür Sanat Read the full article
0 notes
tatilgez · 1 year
Text
Şairler ve dalgıçlardan sonra arkeologlar için de bir cazibe merkezi: Ohri Gölü
Ohri Gölü dalgıçları cezbetmiyor, sadece Avrupa’nın en eski ve en derin göllerinden biri olduğu için değil. Bölge arkeolojik açıdan da oldukça zengindir. Eşsiz biyoçeşitliliği ile Ohri Gölü arkeologların da ilgisini çekmiştir. Bölgede Tunç Çağı yapısının ortaya çıkmasında önemli rol oynayan yerel dalgıç Milutin Sekuloski: “Neden bu kadar çok turist burada dalmak istiyor? Çünkü 3200 yıl öncesine…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
merzifontarihi · 1 year
Photo
Tumblr media
MERZİFON SAMADOLU KÖYÜ .Sihâmüddevle Roma ve Bizans hâkimiyeti devirlerinde Amasya’ya bağlı olan ve 395-396 yıllarında Kafkasya’dan Bizans topraklarına giren Hunlar tarafından yağmalanan şehir, Malazgirt Muharebesi (463/1071) sonrasında Dânişmed emîrlerinden İltegin Gazi tarafından fethedildi. Onun oğlu, Sihâmüddevle lakaplı Hüseyin Gazi uzun süre burada ikamet etti. Hüseyin Gazi’nin kaldığı yer Sihâmüddevle köyü / mahallesi olarak anılır ve Osmanlı dönemine ait tahrir kayıtlarında Samadola, 1052 (1642) tarihli avârız defterinde Sehmüddevle şeklinde geçer. Bu köy günümüzde şehrin bir mahallesini oluşturur (Samadolu mahallesi, daha yakın dönemlerdeki adı Buğdaylı). II. Kılıcarslan’ın tedrîcen Dânişmendli varlığına son vermesiyle Anadolu Selçuklu Devleti’nin hâkimiyetine giren Merzifon, XIII. yüzyıl sonlarından itibaren İlhanlı ve onların vârisi olan Eretnaoğulları’nın idaresi altında kalmasının ardından yörede çekişme içindeki beylerin mücadelelerine sahne oldu. Kadı Burhâneddin Ahmed burayı denetim altına almak için Amasya Emîri Ahmed’e karşı bazı girişimlerde bulundu. Mücadelelere Candaroğlu emîrlerinden Celâleddin (Kötürüm) Bayezid de katıldı. Kadı Burhâneddin Merzifon’u yağmaladı. 795’te (1393) tekrar buraya gelip karargâh kurdu ve Amasya’ya asker gönderdi. Olaya karışan Yıldırım Bayezid kalabalık bir orduyla Merzifon’a ulaşıp şehri ele geçirdi Samadolu Höyük Höyüğün 3/4'ü toprak çekilerek ve tarla genişletmek için düzleştirilmiş. Her tarafında oldukça büyük defineci çukurları var. Batısına bir bahçeyle su kanalı yapılmış. Anlayacağınız, darmaduman edilmiş bir İlk Tunç Çağı köyü daha! Merzifon / Amasya / Türkiye https://www.instagram.com/p/CoIbdvqLEGl/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes
sektorellfirmalar · 1 year
Link
0 notes
kadinruhu · 2 years
Text
Batan Gemi'nin Mirası Muğla'ya Kaldı
Batan Gemi’nin Mirası Muğla’ya Kaldı
Mavi Miras Projesi kapsamında, dünyada ilk olarak ülkemiz karasularında keşfedilen ve Anadolu’da bulunan en eski liman kalıntısı olduğu tespit edilen sualtı tunç çağı kazı alanı dünyanın en büyük tunç çağı seramik eser topluluğunu Muğla’ya miras bıraktı. Aynı proje kapsamında Muğla sahillerinde arkaik dönem ve Osmanlı dönemine ait iki ayrı batıkta yapılan kazılarda da önemli eserlere…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
habergecesi · 2 years
Text
Batan Gemi'nin Mirası Muğla'ya Kaldı
Batan Gemi’nin Mirası Muğla’ya Kaldı
Mavi Miras Projesi kapsamında, dünyada ilk olarak ülkemiz karasularında keşfedilen ve Anadolu’da bulunan en eski liman kalıntısı olduğu tespit edilen sualtı tunç çağı kazı alanı dünyanın en büyük tunç çağı seramik eser topluluğunu Muğla’ya miras bıraktı. Aynı proje kapsamında Muğla sahillerinde arkaik dönem ve Osmanlı dönemine ait iki ayrı batıkta yapılan kazılarda da önemli eserlere…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
listemakale · 2 years
Text
Batan Gemi'nin Mirası Muğla'ya Kaldı
Batan Gemi’nin Mirası Muğla’ya Kaldı
Mavi Miras Projesi kapsamında, dünyada ilk olarak ülkemiz karasularında keşfedilen ve Anadolu’da bulunan en eski liman kalıntısı olduğu tespit edilen sualtı tunç çağı kazı alanı dünyanın en büyük tunç çağı seramik eser topluluğunu Muğla’ya miras bıraktı. Aynı proje kapsamında Muğla sahillerinde arkaik dönem ve Osmanlı dönemine ait iki ayrı batıkta yapılan kazılarda da önemli eserlere…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
kadinfikri · 2 years
Text
Batan Gemi'nin Mirası Muğla'ya Kaldı
Batan Gemi’nin Mirası Muğla’ya Kaldı
Mavi Miras Projesi kapsamında, dünyada ilk olarak ülkemiz karasularında keşfedilen ve Anadolu’da bulunan en eski liman kalıntısı olduğu tespit edilen sualtı tunç çağı kazı alanı dünyanın en büyük tunç çağı seramik eser topluluğunu Muğla’ya miras bıraktı. Aynı proje kapsamında Muğla sahillerinde arkaik dönem ve Osmanlı dönemine ait iki ayrı batıkta yapılan kazılarda da önemli eserlere…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
terasmagazin · 2 years
Text
Dünyada bir ilk! ABD, İngiltere, Fransa da katıldı: Türkiye'de heyecanlandıran keşif
Dünyada bir ilk! ABD, İngiltere, Fransa da katıldı: Türkiye'de heyecanlandıran keşif
Türkiye’de heyecanlandıran bir keşif yaşandı. Tunç Çağı batığında 3 bin 600 yıllık kurşun ağırlıklar bulundu. Doç. Dr. Hakan Öniz, “Bugüne kadar tespit ettiğimiz yaklaşık 350 batık arasında hiç görmediğimiz kurşun ağırlıkları bulduk” dedi. Yürüttükleri su altı arkeolojik kazı çalışmalarında ABD, İngiltere, İspanya, Fransa ve Polonya’dan da katılım sağlandığını belirten Doç. Dr. Öniz, 38 kişilik…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
gallipolidaytours · 2 years
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/anadolu-uygarliklari-muzesi-ayvalikta-acildi.html
Anadolu Uygarlıkları Müzesi Ayvalık’ta açıldı
Tumblr media
Çok büyük değer katacak
Başkan Ergin, turizmi, gastronomisi, tarihi, mimarisi, doğası, kültürel kimliğiyle birçok özgünlüğü içinde barındıran Ayvalık’ın, kültür ve sanat kenti olmasıyla birlikte; bugün açılışı yapılan Anadolu Uygarlıkları Müzesi’nin, kente çok daha büyük bir değer katacağını söyledi. Açılış töreni öncesi Cihan Şişman Güzel Sanatlar Lisesi öğrencilerinin konseri büyük beğeni topladı.
Açılışa ilgi büyüktü
Ayvalık Anadolu Uygarlıkları Müzesi açılış törenine; Ayvalık Kaymakamı Hasan Yaman, Cumhuriyet Halk Partisi Balıkesir İl Başkanı Serkan Sarı, CHP Ayvalık İlçe Başkanı Hüseyin Şalmanlı, Gömeç Belediye Başkanı Mehmet İrem Himam, Edremit Belediye başkanı Selman Hasan Arslan, Burhaniye Belediye Başkanı Ali Kemal Deveciler, Manyas Belediye Başkanı Tancan Barçın, müzenin küratörü Necdet Bezmen, Şerif Kaynar, Prof.Dr.Ömer Özyiğit, belediye meclis üyeleri ve Ayvalıklı sanatseverler katıldı.
Sırada uluslararası tanıtım var
Müzenin yaşama geçirilmesinde çok büyük emek veren Şerif Kaynar, maddi ve manevi destek veren katılımcılara teşekkür ederek, sırada, müzenin ulusal ve uluslararası tanımının bulunduğunu söyledi. Müzenin küratörlüğünü gerçekleştiren Necdet Bezmen de, 11 yaşında başlayan müze sevgisinin her geçen gün artarak devam ettiğini hatırlatarak eşiyle birlikte eser satın almaya başladığını söyledi. Bezmen, “Evdeki eserler çoğaldıkça onları gerçek sahipleriyle sanatseverlerle paylaşmanın zamanının geldiğine karar verdik. Bana, ‘neden Ayvalık’ diye soruyorlar, Ben bir göçmen çocuğu olarak bu coğrafyaya, bu coğrafyanın insanlarına kendimi yakın buluyorum. Ayvalık’ta kendimi evimde gibi hissediyorum. Ayrıca Ayvalık’ta böyle bir müzenin eksikliği vardı onu yaşama geçirmenin mutluluğunu yaşıyorum’ diye konuştu.
Gelecek kuşaklara kültürel miras
Açılış töreninde konuşan Ayvalık Belediye Başkanı Mesut Ergin, müzede 619 eserin sergilendiğini ve uzun süreli bir çalışmanın sonucunda koleksiyonun ortaya çıktığını söyledi. Ayvalık’ta yeni bir kültürel alanı daha yaşama geçirdiklerini hatırlatan Başkan Ergin, “Turizm, doğa, zeytinyağı ve gastronomi kültürünün yanında kentimize ve gelecek kuşaklara bir kültürel miras emanet edeceğiz. Ayvalık, müzeler kenti olarak da bilinecek, tanınacak. Müzede Anadolu’nun değişik yerlerine ait Kalkolitik Çağ’dan günümüze kadar tarihlenen eserler sergileniyor. Koleksiyonda pişmiş toprak, gümüş, bronz, demir, kemik, cam günlük kullanım ve süs eşyaları ile mermerden yontu eserler yer alıyor. Kalkolitik çağ, tunç çağları, demir çağı, arkaik dönem, klasik dönem, hellenistik dönem, Roma imparatorluklarına ait eserlerin yanı sıra Anadolu’da demir çağın en önemli uygarlıklarından Urartulara ait eşsiz eserler Müzede yer alıyor. Anadolu’da yaşamış insanların binlerce yıllık tarihini ortaya koyan eserleri bir araya toplayan Müzemiz Ayvalık için çok önemli bir değer olacak” dedi.
Törene katılanlar, gruplar halinde gezdikleri müzede eserleri ilgiyle izlediler, eserler hakkında verilen bilgiler, detaylar karşısında heyecanlarını gizleyemediler. Ayvalık Anadolu Uygarlıkları Müzesi pazartesi hariç her gün 10.00-17.00 saatleri arasında sanatseverler tarafından gezilebilecek.
0 notes
hetesiya · 6 months
Text
Bozcaada Kalesi’ndeki kazılar, Geç Tunç Çağı'nda yerleşim bulgusunu ortaya çıkardı
0 notes