Tumgik
#Kendisi için küçük
alexay76 · 7 months
Text
Hayatımın Sikişini Çek Cumhuriyetinde Yaşadım
Merhabalar, adım Behzat. İşyerimin talimati ile Çek Cumhuriyetine gitmek zorundaydık, orda kurulu olan fabrikaları denetleme amacı ile. Alman iş arkadaşım Joachim ile birlikte araba ile gümrük kapısına yaklaştık. Kapıya geldiğimizde, gümrük memuru bir bayan, bizden, önce passportlarımızı istedi, daha sonra arabadan inmemizi ve bagajı görmek istediğini söyledi. Aynen uyguladık. Bu arada şunu belirteyim: iş seyahati birkaç gün süreceği için, tedarikli gidiyorduk, yani takım elbiseler ve çamaşırlarımız çoktu.
Gümrük memuru bayan bu yoğun bagajı görünce doğal olarak, “Bu kadar eşya sizin mi?” diye sordu. Ben olayı olduğu gibi anlattım. Nereleri denetleyeceğimizi sordu. Ben de biraz ürkerek’te olsa, planladığımız şekli anlattım. Gümrük memuru bayan da okadar güzelki, sanırsın manken. Size anlatmaya çalışayım. Kumral saçlı, tahminen 1.75 boyunda, ince belli, o üniformasında bile seksi görünen, tatlı bir kadın. Üniformanın altında dekoltesi bayağı açık bir bluz giymiş, dudaklarda fazla olmasada biraz ruj, tırnaklarında French, fazla yüksek olmayan topuklu bir ayakkabı giymiş. Gerçekten o duruşuyla beni etkilemedi desem, yalan olur.
Bizim tam olarak ne iş yaptığımızı öğrenmek istedi. Arkadaşım Joachim girdi söze ve onun sorularını cevaplamaya başladı. Joachim de 1,80 boyunda, iri yapili, iyi görünebilmek için kendine çok özen gösteren bir kişidir. Aynı zamanda benim görüşümle yakışıklı bir arkadaşımdır. Bunu gümrük memuru bayan da fark etmiş olmalı ki, onların muhabbeti gittikçe başka konulara kaymaya başladı. Lafa ben de girdim, “Acaba yakınlarda WC varmı?” diyerekten. Hem çok sıkışmıştım, hemde o kadar yoldan sonra kendime çeki düzen vermek istedim. Gümrükcü bayan kolumdan tutup beni 5 metre ileri götürerek WC’nin yerini tarif etmeye başladı. Bana yakınlaşınca o güzel kokusundan derin bir nefes aldım. Bunu o da fark etti ve gülümsedi. Kadının bakışları ‘Seks istiyorum, sikişmek istiyorum!’ diye bağırıyordu sanki. Neyse işimi görüp tekrar arabanın yanına geldiğimde, gümrükcü bayanla arkadaşım Joachim samimiyeti artırmış, birlikte gülüşüyorlardı.
‘Hayırdır, neler oluyor?’ şeklinde arkadaşıma bir göz hareketi çektim. O da bana omuzlarını kaldırarak ‘Bilmiyorum.’ gibisine cevap verdi. Daha sonra anladığımıza göre gümrük memuru bayan bize takmış meğer. “Lütfen benimle gelin!” dedi, eline benim eşya çantalarından birini aldı yürüdü. Gümrük binasına girdik ve merdivenlerden aşağıya inerken, başka bir gümrük memuru bayan karşıdan bizimkine herhalde, “Ne oldu?” şeklinde Çek’ce bir soru sordu. Bizimki de ona artık ne dediyse, kalktı ve gitti. Tahminimce ‘nöbet değiştirelim’ der gibi bir olay oldu. Bir odaya girdik, bizden sandalyelere oturmamızı istedi. Daha sonra kapıya doğru gidip, kapıyı kilitledi.
Ben sanki kadının ne istediğini tam o vakit anladım, ama emin olmak için biraz daha bekledim. Arkadaşım Joachim şaşkınlık içinde bir soru soracaktı, kadın Joachim’in dudaklarına uzun bir öpücük kondurdu. İkimiz de şok olduk. İşe bak! Gümrük binasına kilitlendik ve gümrük memuru bizimle seks yapmak istiyordu. Kaçışımız yok gibi gözüküyordu. Kadın soyunmaya başladı ve bizimde aynen soyunmamızı istedi. Biz tabiki ne kadar tereddütlüde olsak okadar da istekli idik. Dediğini yaptık soyunduk, ayaklarımızda sadece çoraplarımız kaldı.
Kendisi de tamamen soyununca, vücudunun o güzelliğinden kendimizi alamıyorduk. Memeleri irice ve dimdik duruyordu, beli çok ince ve kalçaları bir erkeği baştan çıkaracak cinstendi. Amını tamamen traş etmişti, küçük amcık dili pembe pembe görünüyordu. Yanımıza gelip, bizim kalkmak üzere olan siklerimizi sıvazldı. Bir benimle öpüşüyor, bir arkadaşımla. Arkadaşımın siki, kendisi Alman olduğu için sünnetli değildi. Bunu farkeden gümrükcü kadın bana sordu, “Senin sikin neden böyle?” dedi. Sünnetli yarak görmemişti o vakte kadar. Ben de durumu kısa yoldan anlattım tabiki, çünkü daha önemli işimiz vardı.
Kadın dizlerinin üstüne çömelip arkadaşımın sikini ağzına almaya başladı. Öteki eli ile benim sikimi okşamaya devam ediyordu. Arada bir banada saksofon çekmeyi ihmal etmiyordu. Arkadaşım herhalde fazla dayanamadı ve kadının ağzına boşaldı. Birden çok döl gelince ürken gümrükcü kadın, hemen gidip ağzını yüzünü temizleyip geldi. Benim sikim halen kalkık vaziyette bekliyordu. Arkadaşım sikini tekrar kaldırmaya uğraşırken, kadın benim yarakla ilgilenmeye başladı. Ben de bu arada boş durmuyordum, kadının iri göğüslerini kabaca sıkıyordum. O anda Kadının ismini sormayı unutuğumuz aklıma geldi ve hemen sordum. İsmi Mita imiş. “Mita masanın üzerine uzan!” dedim. Masanın üzerine oturdu ve kendini geriye bıraktı. Bacaklarını ayırıp, o mis kokan amcığını yalamaya başladım. Amına dilimi sokup sokup çıkarıyordum.
Zevkten dörtköşe olan Mita inlemeye başladı. Joachim bize yaklaşıp, yarı kalkmış sikini tekrar Mita’nın ağzına vermeye çalışıyordu. Mita Joachim’e sakso çekiyor, ben de Mita’nın amını (kedi süt içer gibi) yalıyordum. Bir müddet sonra dayanamayıp sikimi Mita’nın ıslak amına dayadım, “Mita sikişe hazırmısın?” dedim. Kafa sallayıp ‘Evet’ demeye getirdi. Var gücümle sikimi köküne kadar birden soktum. Mita’nin gözleri birden açıldı ve artık inlemeyi bırakıp bağırmaya başladı. “Dur! Yavaş!” diye yalvarıyordu. Ben dururmuyum, öyle bir pompalıyordum ki, Mita’nin söylediklerini o hızla zevk sesleri zannediyordum. Oysa Mita canı yandığından bağırıyormuş. Sikimi götüne sokmuşum. Ben de ne kadar güzel daracık bir amcık diye kendi kendime seviniyordum.
Joachim Mita’yi biraz rahatlattı, aynı zamanda Mita’nın amını parmaklıyordu. Tekrar zevke gelen Mita kendini masanın üzerinde iyice bırakmıştı. Arkadaşım Joachim de benim gibi götçüymüş, Mita’ya, “Götünü ben de sikmek istiyorum.” deyince, Mita ürküp, “Hayır! Arkadaşın mahvetti götümü, üstelik daha önce götten hiç yaptırmamıştım.” dedi. İkna etmeye çalıştık onu, “Krem var mı?” diye sorduk. “Sadece nemlendirici el kremi var.” dedi, çantasından çıkardı. Kremi aldım ve az önce siktiğim götünü kremledim. Arada bir parmağımı götüne sokup alıştırmaya bakıyordum. Joachim ise Mita’yı ikna etme çalışmalarına devam ediyor, kendisini bırakırsa ne kadar zevkli olabileceğini anlatıyordu.
Ben kremi bolca sürdükten sonra, Joachim gelip Mita’nın göt deliğine dayadı sünnetsiz sikini. Ağır ağır sokuyordu sikini. Bana dönüp “İşte göt böyle sikilir.” dercesine bakıyordu. Hafif formundan düşmüş olan sikimi Mita’nın ağzına verdim. Temizlememiştim, olduğu gibi yalayarak temizledi sikimi. Aynı anda çıldırmış gibi emiyordu sikimi. “Amımı da sikin, artık dayanamıyorum.” diye inliyordu. Masadan ikisinin de inmesini istedim. Kendim yattım masaya, Mita’yı üzerime bindirdim. Sikim amına kendiliğinden giriyordu. Joachim’e işaret ederek, götünü sikmeye devam etmesini istedim. Sandviç halinde pompalıyorduk Mitanın amını ve götünü. Zevkten çığlıklar atıyordu. Ben bir elimle memelerini sıkıyor, bir elimle ağzını kapatmaya çalışıyordum bağırmasın diye. O anda kapı çalındı, hepimiz birden durduk. Az önce gördüğümüz gümrükcü bayan arkadaşı, bir sorun olup olmadığını soruyormuş.
Mita kalktı, o çıplak haliyle kapıyı açtı, bayan arkadaşı da içeriye girdi. Arkadaşı da hani şöyle alıcı gözüyle bakınca, gerçekten güzel bir bayandı. Biz yine hemen çaktık davayı, Mita arkadaşına daha önce nöbet degişmesi ile ilgili değil de, az sonra sende gel komutu vermiş aslında. Kadın bizi öyle kalkık siklerimizle görünce, gözleri açıldı. Mita ona saati gösterip, ‘artık git’ gibi Çek’ce bir şeyler emrettiyse de, o dinlemeden hemen hızlı bir şekilde soyunmaya başladı. Kadının adını sordum ve soyunmasına yardımcı oldum. “Adım Katja, ya sen?” dedi, “Ben Behzat, bu da Joachim.” dedim.
Sütyenini çıkarınca iki adet küçücük meme fırladı karşıma. Memeleri okadar küçüktü ki, elma kadar bile yoktu. Külotunu da sıyırıp çıkarınca, traşlı fakat çok az kıllı olan amcığı da ortadaydı. Amcığına sadece bakmak bile acaip zevk veriyordu. Ben tamamen kendimi Katja’ya verdim, arkadaşım Mita ile ilgileniyordu. Katja’yı koltuğa oturttum, bacaklarını ayırdım ve direk amcığını yalamaya başladım. Katja’da buna hasret kalmış gibi oh çekiyordu. Başımı elleriyle amına doğru bastırıyordu. Katja’yı koltuğa uzatıp ben de ters döndüm üzerine çıktım ve sikimi ağzına yönelttim, 69 olduk. Sikimi tamamı ile yuttu Katja. Ben de dilimi amına girdiğince sokuyordum. Öylesine güzel tamamlıyorduk birbirimizi ki, anlatamam.
Amını yalamaktan dilimin uyuştuğunu farkedince, koltuğa oturup, Katja’yı da üzerime oturttum. Yavaşca kaydı sikim amının içine. Ben fazla uğraşmıyordum, Katja sikimin üzerimde kalçalarını delicesine oynatıyordu. Amı sikimi öylesine bir emiyordu ki çıldırtıyordu beni. “Götünü de sikebilirmiyim?” diye sordum Katja’ya. “Evet! Her deliğimi sikmeni istiyorum zaten!” diye zevkle inliyordu. Amını sikerken parmaklarımı tükürükleyip bir yandan göt deliğini hazırlıyordum. Katja fazla dayanamadı boşaldı. Bu arada çığlıklar inlemeler alabildiğince… Yavaşca sikimi amından çıkardim, göt deliğine dayadım. Katja’nın götü de küçüktü, acıtırım diye korktum ve “Katja istersen sen kendin rahatça yerleştir ve sok!” dedim. “Olur.” dedi ve birden sikimi köküne kadar soktu götüne.
Joachim bile şaştı kaldı bu işe. Mita ile sikişirken bizi izliyorlarmış daha fazla tahrik olmak için. Joachime, “Bak! Göt böyle sikilir işte!” dedim ve durmadan alttan vuruyordum hem sikimi hemde taşaklarımı Katja’nın götüne. Mita Joachimin yanından kalkıp bizim yanımıza geldi. Katja ile sikişirken, önce taşaklarımı okşamaya başladı, sonra da yalıyordu. Ne zevkti o öyle. Bir yandan göt sikmek, bir yandan başka bir kadın taşaklarını yalıyor. Joachim de arkamdan sandalye üzerine çıkmış, sikini Katja’nın ağzına vermeye çalışıyormuş. Katja Joachim’in benimkinden daha küçük sikini ağzında kaybedince, Joachim bir kez daha şaşırdı kaldı.
Dördümüz yaklaşık bir saat kadar değişik pozisyonlarda sikiştik. Boşalıp, tekrar küçük bir moladan sonra yine sikişmeye devam ediyorduk. Ben o zamana kadar tüm arzuladığım fantazilerimi yaşıyordum. Kadınları üstüste yatırıp, sikimi Mita’nın amından çıkarıp Katja’nın götüne sokuyordum. Ardından tekrar Mita’ya yalatıyordum. Daha sonra ikisini 69 haline getirip, birinin götünü sikerken diğerine arada bir sikimi yalattırıyordum. Boş kalan amı veya götü de hep Joachim sikiyordu. Çıldırıyorduk hepimiz zevkten. Saatin ilerlemesini unuttuk tabiki, kadınların mesaisi bitmişti. Bizi evlerine davet ettiler, orda devam ederiz dercesine. Bir yandan akşama doğru ilk fabrikada olmamız lazım iken, öte yandan kadınlarin evli olup olmadıklarını düşünüyordum.
“Evlimisiniz?” diye sordum ortaya. Mita, “Ben ayrıldım, şu an yalnızım ve kendime ait bir dairede kalıyorum.” diye cevapladı. Katja da, “Ben bekarım, ailemle yaşıyorum.” diye ardından ekledi. “Kızlar, biz işimizi halletsek, zaten birkaç gün sonra geri dönerken yine burdan geçeceğiz.” dediysek te, bizi ısrarları ile zorluyorlardı. Yapacak bir şey yoktu, fabrikada buluşacağımız şahısa telefon açıp bir yalan uydurmalıydık. Joachime, “Sen çöz bu olayı artık!” dedim. Joachim telefon edip, gümrükte alıkoyulduğumuzu anlattı, artık işlerimiz nezaman biterse tekrar fabrikayı arayacağımızı söyledi.
Koyulduk yola, kadınlar kendi arabaları ile önde, biz de arkalarında, yaklaşık on dakikalık yoldan sonra geldik Mita’nın evine. Havanın da sıcak olması nedeni ile, kapıdan içeri giren soyundu. Mita bize içecek hazırlamaya mutfağa girdi. Ben Katja’yı küçük öpücüklerimle başladım azdırmaya. Katja, “Bir dakika.” dedi ve Mita’nın yanına gitti. Joachim bana bakıp gülüyor, ben ise, “Bu fırsatı iyice, hatta gittiği yere kadar değerlendirelim.” dedim. Kadınlar ellerinde içeceklerle geldiler ve “Biz banyoya, duşa giriyoruz, hemen çıkarız.” dediler.
Duştan çıplak geri döneceklerini düşünerek bizde Joachim’le üzerimizde ne kaldıysa artık soyunduk. Aradan 10 dakika geçti, kızlar halen gelmeyince, Joachim’e, “Şunlara bir bakalım.” dedim. İkimizde çırılçıplak banyonun kapısını çaldık. “Gelin içeriye, çekinmeyin!” dediler. Bizde zaten çekinme diye birşey kalmamıştı. Bir de baktık ki, Mita Katja’nın şampuanlar içindeki amını yalıyor, o da inlemeye başlamıştı bile. Dördümüz birden banyoya sığmadığımızdan, ben Katja’ya, “Yıkan çabuk gel, seni sikmeye devam etmek istiyorum!” dedim. Katja, “Acelen ne? Rahatça yıkanıyoruz burda.” diye şikayette bulundu. Ben de, “Oh gel keyfim gel, bizi düşündüğünüz yok ki!” dedim. Bunun üzerine Mita çıktı hemen ve benimle salona geldi. Katja’nın sırtını keseleyen Joachim onunla banyoda kaldı.
Mis gibi kokan Mita’yı aldım yumuldum amına hemen. Banyonun ıslaklığı ile amının ıslaklığı karıştı birbirine. İnlemeye başladı ve kafamı geri itip önümde domaldı. Sikim direk gibi olmuş inmek bilmiyor zaten. “Amını mı, yoksa götünü mü?” diye sordum Mitaya. “Götümün kızlığını sen bozdun, erkeğim sensin, tercihi sana bırakıyorum.” dedi. Götünü hazırlamadan Mita’yı tekrar üzmek istemedim, ıslak amına soktum sikimi. Bir süre köpekleme pozisyonunda siktikten sonra bunu kaldırdım, duvara dayadım, ayakta arkadan sikiyorum amını. Ellerim o sıkı memelerini sarmış, nefesi gitgide hızlanıyordu. Elimin biri ile amının klitoris bölgesine inip, zevk dügmesi ile oynamaya başladım. Artarak hızlanan nefesini hissediyordum. Kafasını çevirdi kulağımın memesini ısırıyordu. Bir an durdum, “Hiç kımıldama, boşalmak üzereyim, daha henüz bitsin istemiyorum!” dedim. Sikim amının içinde küçük adımlarla banyoya ilerledik.
Banyoda Joachim Katja’ya saksofon çektiriyordu. Mita’yı serbest bırakınca o da Katja’ya katılıp Joachim’in sünnetsiz yarağına sarıldı. Yakın bir rafta duran krem gördüm. Uzanıp aldıktan sonra, başladım Mita’nın götüne sürmeye. Arada bir parmağımı götüne sokuyordum. Daha sonra iki – üç parmak, derken götünü dört parmağım ile iyice aıştırdım. Bayağı açıldı götünün deliği. “Sıkı dur Mita, kökleyeceğim!” dedim. Mita Joachim’in yarağını yalamayı bıraktı ve tutunacak iyi bir destek arıyordu. Küvetin kenarına tutundu. Birden soktum sikimi götüne ve tamamını yerleştirdim, öylece içinde kaldım. Zevk kıvamım tam yerinde idi. Sert sert pompalarken “Artık dayanamıyorum!” deyip götünün derinliklerine boşaldim. Sikim biraz rahatladıktan sonra götünden çıkarıp suyla temizledim ufak Behzat’ı.
Sonra mutfaktan kendime bir su aldım ve salona geçip koltuğun üzerine uzandım. Tabiki onların seslerinden ben rahat duramadım ve tekrar banyoya gittim. Bu arada Joachim Mita’nın amına sokmuş sikini ve Katja’yı yalıyor. Yalarken bir yandan da Katja’nın götünü parmaklıyor. Mita boşalmak üzereydi, bir çığlıkla boşalıp saldı kendini. Joachim sikini Mita’nın amından çıkarır çıkarmaz Katja’nın götüne ağır ağır sokmaya çalışıyordu. “Öyle yavaş olmaz oğlum, hepsini birden sok! Katja alışmış götten vermeye zaten!” dedim. Joachim sözümü dinledi, sikinin ucunu göt deliğine dayadı ve hepsini birden soktu Katja’nın daracık götüne. İki üç git gelden sonra dayanamadı ve boşaldı. Hepimiz sırayla temizlenip salona geçtik.
Salonda Katja “Hepiniz egoist’siniz, siz zevkinizi aldınız ben daha alamadım!” deyince, Mita Katja’nın yanına gidip amına yumulmak istedi. Katja, “Hayır, sikilmek istiyorum ben, hemde çok sert bir sekilde! Hem amımdan hemde götümden sikilmek istiyorum!” dedi. Bu tahrik edici sözlerden benim sikim tekrar uyandı. Joachim, “Benim pilim bitti! Biraz istirahat etsek?” dedi. Ben, “Yorulan dinlensin!” diyerekten kalktım ayağa. Katja’nın ağzına verdim sikimi, “Ben seni şimdi çok kötü sikeceğim, bekle 2 dakika daha!” dedim. Katja sikimi çivi gibi yapmaya başladı bile. Kafasını ileri geri yapıp emmesi ile birlikte, sanki onun o dar amını sikiyormuşum gibi oluyordum. Zaten sikimin tamamını alıyordu ağzı.
Değişiklik olsun diye ayaktayken Katja’yı kucağıma aldım ve sikimin ucunu götüne soktum biraz. Katja götten zevk almasını bilen bir kadındı. Kucağımda yarrağım götüne kaydıkça ince ince inliyordu, ben de onun o erikten biraz büyük memelerini ısırıyordum. Gaddarlaşmaya başladım, o da bunu hissetti ve sırtımı tırmalıyordu. Bir de baktım Mita gelmiş, alttan Katja’nın götüne giren sikimi ve taşaklarımı yalıyor. Dünyada çok erkeğin bu duyguyu tattığını zannetmiyorum. O kadar güzeldi. Yorulduğmu hissettim, Katja yine nerden baksanız 50 kilo vardı. Katja ile yatakodasına gittik ve onu yatağa sırtüstü yatırdım. Götünden sikmeyi bırakıp amına soktum ve pompalamaya başladım. Var gücümle durmadan sikiyordum amını. Aradan garanti 15 dakika geçti, kan ter içinde kaldık. Katja’ya, “Boşalırken birlikte boşalalım.” dedim. “Tamam!” dedi. Zaten fazla sürmeden, “Ben geliyorum!” diye inlemeye başladı. Ben daha da hızlandım. Sikimin Katja’nın amının ta dibine kadar değdiğini hissediyordum. Katja tam boşalırken ben de patladım. Bu boşalma bize bir saat gibi geldi, zevkimiz hiç bitmiyordu sanki.
Sarıldık birbirimize, yatakta uykuya dalmışız. Mita da Joachim’in kucağında uyumuş kalmış. Ertesi gün uyandığımda hemen saate baktım ve “Eyvah!” dedim. Joachim’i uyandırdım ve “Oğlum yandık, geç kaldık!” diye cümleme başlarken, Joachim sözümü keserek, “Telaşlanma, ben o işi hallettim bile!” diyerek gülümsüyordu. Fabrikada bizi bekleyene arabamızın gümrükten sonra arızalandığını söylemiş. Ardından işyerini arayıp oraya da aynı yalanı uydurmuş. “Ne zaman hallettin bu işi?” diye sordum. “Sen Katja’yı becerirken, biz Mita ile bu planı yaptık ve gereken yerlere telefon açtık.” dedi. Mita’da o gün için Katja ile kendisine izin yazdırmış işyerinden. “Anlaşıldı bugünde sikimiz bayram edecek!” dedim. Katja ve Mita’yı uyandırdık. Kahvaltımız bile sikişerek geçti. Mita’nın amına bal döküp hepimiz yaladık. Katja’nın götüne salam soktuk ve Mita’ya yedirdik. Kahvaltıdan sonra oradaki alışveriş merkezine gidip soyunma odalarında sikiştik. Cafenin tuvaletinde dörtlü sikiştik. Arabanın motor kaputu üzerinde bile sikiştik.
Diyebilirim ki, hayatımın sikişini Çek Cumhuriyetinde yaşadım. Tabiki bu olaydan Joachim ile benden başkasının haberi yok. İlk fırsatta yine Çek Cumhuriyeti’ne gitmeyi planlıyoruz.
170 notes · View notes
Text
Genç Sevgilim Götten Manyak Zevk Alıyordu! (Mert 41 Y., Zonguldak)
Merhaba 31'ciler, ben Mert. 41 yaşındayım. Zonguldak'ta yaşıyorum. Anlatacağım hikaye bundan 4 sene önce Ekim ayında başladı. Yaşadığım ilçe 25 bin nüfuslu küçük bir sehir. Ben muhasebecilik yapıyorum. Çevremde sevilen sayılan gözde bir bekardım o zamanlar. Kızlarla ufak ama ciddi olmayan birkaç maceram olmuştu. Ta ki 23 yaşındaki Merve'yle tanışana dek. Merve tam bir esmer bomba. Minyon tipli 1.55 boyunda, 49 kiloda tam bir afet. Düz uzun simsiyah saçları beline kadar gelir. Dolgun dudaklar, harika bir yüz, ince bel, dolgun kalça ve biçimli bacaklar.
Merve'yle tanıştığımda doktor yanında sekreter olarak çalışıyordu. Zamanla yakınlaştık ve sevgili olduk. Çok sexy bir kızdı. Her bulduğumuz yerde otelde, büromda, arabada sevişiyorduk. Bakire olduğu için oral ve anal seksten başka şansımız yoktu. Ama bana o kadar güzel oral seks yapıyordu ki, bakire olduğuna inanamıyordum. Sikimi yalayışı, ağzına boşaldığımda hiç iğrenmemesi çok tecrübeli olduğunu düşündürücüydü, ama açıkcası bu beni çıldırtıyordu. Sevişirken ona çok nazik davranıyordum, kıyamıyordum. Ama kendisi, "Götten istiyorum!" diyerek ilk adımı atmıştı.
Ben onu götünden sikerken, Merve o kadar manyak zevk alıyordu ki, onu götünden sikilmeye kimin alıştırdığını merak ediyordum. Sorduğumda, "Soru sorma, devam et!" demişti. 23 yaşında bir kızın bu kadar tecrübeli olması kafamı karıştırıyordu, ama itiraf da etmiyordu. Daha öpüşürken ıslanıyordu ve amı vıcık vıcık oluyordu.
Onu o kadar çok kıskanıyordum ki, bu kıskançlık bana farklı zevkler hayal ettiriyordu. Merve'nin başka erkekler tarafından öpüldüğünü, okşandığını, götünden sikildiğini, ağzına fışkırtıldığını düşündükçe çıldırıyordum. Ama bu kıskançlık aynı zamanda bana kahredici bir zevk veriyordu. Tıpkı bir pørnø yıldızı gibi sevişiyordu. Bir erkek veya erkekler Merve'ye o kadar çok şey öğretmişlerdi ki, o da başka erkeklerden öğrendiklerini benim üzerimde uyguluyordu.
Onu tatmin edemediğimde kızıyor, "Böyle olmuyor, biz en iyisi ayrılalım!" diyerek yetersizliğimi yüzüme vuruyordu. Hayal gücümün çalışması artık beni bile korkutuyordu. Başka erkeklerle konuşurken gülümsemesi bile kıskançlık duygularımı kabartıyordu. Ama gurur yapıp kıskandığımı belli etmiyordum.
Bir gece Bara gittik. Kalabalık bir gruptuk ve gruptaki kızlardan birinin doğumgünüydü. O gün tartışmıştık ve bana soğuk davranıyordu. Kısa eteği ve uzun çizmeleriyle her zamanki gibi tam bir afetti. Arkadaşlarıyla gözümün önünde eğlendi, kıvırta kıvırta oynadı dans etti. Ben sadece izledim. Tabi Barda bulunan bütün erkekler de gözleriyle yiyip bitirdiler Merve'yi. O kadar kıskandım ki, kalbim gümbür gümbür atıyordu. O gece alkol aldı ve ben onu arabanın içinde tenha bir yol kenarında götünden siktim.
Alkol aldığında o kadar kolay havaya giriyordu ki, anında sekse hazır hale geliyodu. Bu beni korkutuyordu. Çünkü bir keresinde bir itirafta bulunmuştu. Daha sevgili bile değilken sadece arkadaşken, Amasra'ya balık yemeğe gitmiştik. Orda iki bira içmişti. Sevgili olduktan sonra, "Eğer o akşam Amasra'dan dönerken bana dokunsaydın sana karşılık verirdim!" diye itiraf etmişti. Alkolün kendi üzerindeki bu azdırıcı ve yoldan çıkarıcı etkisini çok iyi bilmesine rağmen ısrarla içmek ve kendini kaybetmek istiyordu. Benim yanımdayken sorun yoktu, istediği kadar içebilirdi, ama ya benim olmadığım ortamlarda içerse? Bu düşünce beni çıldırma noktasına getiriyordu.
Bir ara, ilaç mümessili olacağım diye tutturdu. Aslında beni çıldırtmak için yaptığını biliyordum. Başarıyordu da. Kıskançlık içimi kavurduğunda dışa vuramıyordum, susuyordum, ama donup kalıyordum, yine de kızdığımı anlıyor, bundan müthiş bir zevk alıyor, bana yüklenmekten zevk alıyordu. İlaç mümessili olmak konusundaki ısrarlarına dayanamadım ve kabul ettim. Yüzüme en çıldırtıcı ve çapkın gülümsemesiyle bakıp, "Ama sürekli seyahat halinde olacağım, otellerde kalacağım, toplantılardan sonra akşam yemekleri oluyor, alkol almak zorunda kalacağım, bunları kabullenebilecek misin?" diye sordu. Tam can evindem vurmuştu.
İlişkimiz 8 aydır sürüyordu. Merve'nin belirsiz ve beni kıskançlık krizlerine sokan davranışları yüzünden kavgalı, ayrılmalı-barışmalı, fırtınalı bir ilişki olmuştu. Ama ikimiz de birbirimizden ayrı yapamıyorduk.
Ben tam bir tutkuyla resmen hipnotize olmuştum. Seviyordum ve aşkından ölüyordum, gözüm hiçbir şeyi görmüyordu. Olumsuzlukları, tereddütlerimi, herşeyi kenara atıp Merve'ye evlenme teklif ettim. Beni reddetti. Bir süre sonra teklifimi tekrar ettim, korktuğunu, yaşadığımız şehirde mutlu olamayacağımızı, büyük şehire taşınırsak kabul edebileceğini söyledi. Ama işim nedeniyle benim gitmem mümkün değildi.
İlişkimizin ciddiye binmesiyle, özellikle evlilik teklifinden sonra Merve'de bir değişiklik oldu. Bana, "Bir kız sarhoşken ilişkiye girse bekaretini kaybettiğini anlayabilir mi?" gibi saçma şeyler sormaya başladı. Eski erkek arkadaşıyla alkollüyken seviştiklerini, hiçbir şey hatırlamadığını, erkek arkadaşına sorduğunda bekaretine zarar vermediğini, sadece anal yaptıklarını anlattığından bahsetti.
Anladığım şuydu, Merve aslında bakire değildi ve bana bunu baştan söyleyemediği için sarhoşken sevişme hikayesi uyduruyordu. Ona, bekaretin benim için önemi olmadığını, bakire olsun olmasın onu sevdiğimi, evlenmek istediğimi söylememe rağmen, hikayesinde ısrar etti. Şüphelendim ve bilgisayarının ayarlarını değiştirip Chat sohbetlerini gizli dosyaya kaydedecek şekilde ayarladım. Birkaç gün sonra herşeyi öğrendim. Üniversitedeki eski erkek arkadaşıyla ortak arkadaşları olan bir başka erkekle sohbetini okudum. Başka bir erkeğe en gizli sırrını o kadar rahat itiraf ediyordu ki. Eski erkek arkadaşıyla sevişirken bekaretini kazayla nasıl kaybettiğini, sonra da olan oldu diye erkek arkadaşının evine taşınmasını, aylarca karı-koca gibi aynı evde birlikte nasıl yaşadıklarını yazmıştı...
Satırları okurken donup kaldığımı, bir süre nefes alamadığımı, müthiş bir acı çektiğimi hatırlıyorum. Ama aynı zamanda sikimin kazık gibi sertleştigini, kıskançlık ve zevk karışımının uyuşturucu gibi içimi yaktığını hatırlıyorum. Dayanamayıp sikimi çıkardım ve 31 çekmeye başladım. Merve'nin, benim biricik sevgilimin, o harika kızın bekaretini kaybederken attığı çığlıkları, başka bir erkeğin altında sikilirken aldığı zevki, ağzını dolduran başka bir yarrağı nasıl boşalttığını hayal ederek masturbasyon yaptım. Boşalmam yarım saat sürdü.
Yüzüne vurmadım, kendiliğinden itiraf etmesini bekledim. Bakireliğin benim için önemi olmadığını her fırsatta söyledim. Ama bunları yaşadığını itiraf edemedi, bana güvenemedi.
Birkaç gün sonra Chat kayıtlarında, İstanbul'da yaşayan bir kız arkadaşıyla yaptığı sohbeti okudum. Kız arkadaşı, Merve'ye, yanında çalıştığı doktoru soruyordu! Meğerse Merve'nin, yanında çalıştığı doktorla ilişkisi varmış, ve ben bunu yine Chat kayıtlarından öğreniyordum. Kararımı verdim, Merve'den ayrılacaktım. Onu unutabileceğime kendimi ikna etmek için Ereğli'ye gittim. Orada bir çiftle buluştum. Kocasıyla birlikte kadını siktik. Müthiş seks dolu bir maceraydı. Kendimce Merve'nin bana söylediği yalanların intikamını almıştım.
Ayrılma kararını söylediğimde elindeki tek silahı yani seksi kullanmaya kalktı. Bana müthiş bir oral seks yaptı, "Tamam evlenelim, kabul ediyorum!" dedi. Ama ben, "Artık çok geç!" dedim. Yine de bildiklerimi yüzüne vurmadım. Merve halen, beni çok oyaladığı için ve evlilik teklifini reddettiğim için ayrıldığımı zannediyor.
Şimdi başka birisiyle evliyim. Ama evliliğim çatırdıyor. Çünkü karım çok düzgün ve ahlaklı bir kadın. Ben böyle kadınlarla yapamayacağımı öğrendim. Bana Merve gibi seksi seven ve yaramaz kadınlar lazım. Karımdan boşanacağım ve Merve'yi bulup, dizlerimin üzerine çöküp benimle evlenmesi için yalvaracağım. Beni kıskançlıktan delirtmesi için tüm hayatımı ayaklarının altına sermeye hazırım.
[Mert]
119 notes · View notes
tipitip213 · 2 days
Text
Sevgilim ve Annesi -3-
Hemşire kız arkadaşımın, kendisi ile hiçbir ilişki kuramazken, önce annesi ile, daha sonra annesi ve babası ile yaptığımız grup seksi anlatmıştım.
Pınar ve kocası Ahmet ile ilişkimiz sıklaşmaya başlamış, sık sık bir araya gelerek sikişiyorduk. Bu işin içine Esra’yı nasıl alacağımızın planlarını kuruyorduk. Kafamızda iyi bir plan hazırlayarak yürürlüğe koyduk.
Esra’yı alarak bizim eve götürdüm. Sohbet filan derken içki içmeye başladık. Çok inatçı bir kızdı. Sevişmeye yanaşmıyordu. Bu inadından faydalanarak içki yarışına giriştik. Ben kendi bardağıma çok az rakı gerisine su dolduruyor, Esra’nın bardağını ise neredeyse sek rakı dolduruyordum. İyice kafayı bulmuş, saçmalamaya başlamıştı.
Üzerinde yakası açık bir gömlek, altında ise kısa pileli etek vardı. Yavaş yavaş bacaklarını okşamaya başladım. İtiraz eden kız, tamamen gevşemişti. Ateşli bir şekilde öpüşüyor, bir yandan kilotunun üzerinden amını okşuyordum. Gömlek düğmelerini aralayarak, küçük, portakal büyüklüğündeki göğüslerini somurmaya başladım. Sarhoş olmasa kesinlikle izin vermezdi Esra bunlara.
Hafif hafif inleyen Esra’nın bacak arasına eğilerek, kilotunu yana sıyırıp yeni traşlı amını yalamaya başladım. Bu arada baş parmağımı göt deliğine sokup, alıştırmaya başlamıştım. Esra’nın inlemeleri artmış, başımı amına bastırıyor, “kızım ben, sakın bozma” diyordu.
“Korkmana gerek yok, kızlığına dokunmayacağım, ama seni zevkten çıldırtacağım” diyerek hem onu soydum, hem de kendim soyundum. Bu arada yedek anahtarı verdiğim Pınar ve kocası Ahmet içeri girmiş, gizlice bizi izliyorlardı.
Esra’nın minyon ama çok güzel bir vücudu vardı. 69 pozisyonu alarak amını ve götünü yalamaya devam ettim. Parmak sayımı artırarak göt deliğini de genişletiyordum. Bu arada Esra’da acemice yarağımı yalamaya başlamıştı.
Esra’nın babası Ahmet ve üvey annesi Pınar, birden çıplak vaziyette içeri girdiler. Esra panik halinde ayağa kalktı fakat sarhoşluğunda etkisiyle koltuğa düştü. Şok halinde babasına bakıyor, babasının kalkmış sikini inceliyordu.
Ahmet, “bunda utanacak bir şey yok kızım. Hepimiz bundan zevk alıyoruz. Sana hiç kızmadım. Al bakalım babanın sikini ağzına şimdi” diyerek, yarağını Esra’ya uzattı. Esra önce çekindi fakat babasının başını bastırmasıyla yarak ağzına girdi. Esra sarhoşluğunda verdiği mayhoşlukla, bir yandan yarağı yalıyor, diğer yandan da babasının gözlerine bakıyordu.
Bu arada bende eğilerek Esra’nın amını yalamaya başladım. Pınar ise boş durmuyor, benim yarağımı vantuzluyordu. Babası Esra’yı doğrultarak, “şimdi bizi izle. Bu iş nasıl yapılıyor öğren.
Senin kızlığını bozmayacağız ama sana çok zevk vereceğim kızım” diyerek bize yöneldi. Domalmış vaziyette yarağımı yalayan Pınar’ın arkasına geçerek, bir süre yaladığı ama yarağını kökledi. Yarağı yiyen Pınar, benim kuşu koparacak gibi yalamaya ve yılan gibi kıvranmaya başladı.
Bir süre bu pozisyonda sikiştikten sonra Ahmet yere oturdu. Pınar’da Ahmet’in üstüne oturarak yarağı amına aldı. Pınar belini ileri geri yaptıkça, inanın manzara nefisti. Pınar’ın kalçaları her geri itişte ayrılıyor, göt deliği açılıyordu. Bunu fırsat bilerek Pınar’ın arkasına geçip, göt deliğine malafatı kökledim ve hızla pompalamaya başladım.
Pınar hem amı, hem götü dolu vaziyette, çığlıklar atıyordu. Esra ise pür dikkat bizi izliyor ve amını okşuyordu. Ahmet ile aynı anda Pınar’ın amına ve götüne döllerimizi bıraktık.
Bir duş alarak geri döndüğümüzde Esra amını okşayarak bizi bekliyordu. Ama Esra hala çekingenliği üzerinden atamamıştı.
Esra’nın da kabul etmesiyle, gözlerine Pınar’ın eşarbını bağladık. Pınar gözleri kapalı Esra’yı koltuğun üzerine yatırıp amını yalamaya başladı. Ahmet’te Pınar’ın arkasına geçerek götüne yarağını kilitledi. Ben de yarağımı Esra’nın ağzına verdim.
Esra hem inliyor, hem de benim yarağımı daha iştahla yalıyordu. Pınar çantasından çıkarttığı kremi Esra’nın göt deliğine sürerek, parmak sokup alıştırmaya başlamıştı.
Pınar kalkarak koltuğa bacaklarını ayırarak oturdu. Esra’yı domaltıp Pınar’ın amına yapıştırdım. Esra Pınar’ın amını yalarken, arkasına geçerek yarağımı götüne ittirdim. Yarağım alışmış göte yılan gibi kaydığında, Esra inliyordu. Ahmet’te kremlediği yarağını benim götüme yerleştirdi.
Ben Esra’nın götüne kayarken, babası da benim göte kayıyordu. Ben zevkten uçuyor, hızla sokup çıkartıyordum. Müthiş bir şiddetle Esra’nın götüne boşaldım. Ahmet’te benim götüme boşalmış, götüm vıcık vıcık olmuştu.
Bu kez Ahmet kızının götüne girerken, ben Ahmet’in götüne girdim. 1 postada böyle boşaldık. Müthiş bir dörtlü oluşturmuştuk. Bundan sonra her fırsat bulduğumuzda 4’lü gruba devam ediyoruz. Ama Pınar’ın tadı bir başka. Çok çılgın ve yırtıcı bir kadın. Anılarım devam edecek.
Gönderen: üniversiteli 33
31 notes · View notes
yagmurun-sesii · 8 months
Text
Tumblr media Tumblr media
BUNLARI BİLİYOR MUYDUNUZ ?
CAHİT SITKI
Küçükken yaramazlık yaptığı için babası tarafından pencereden aşağı sarkıtılmıştır.
O günden sonra ölümden korkmuş ve eserlerinde hep “ölüm” temasını işlemiştir.
NAZIM HİKMET
Nazım Hikmet’in en değişik özelliği devamlı beyaz pantolon giymesiydi. İlham geldiğinde aklındaki sözleri hemen beyaz pantolonuna
not alıyormuş. Tüm dünyanın tanıdığı bir şair olmak, böyle değişik özelliklere sahip olmaya bağlıdır belki de.
Bursa cezaevinde ıslak ıslak çok dayak yediği için onun en büyük korkusu su olmuştur.
ÖZDEMİR ASAF
"R" leri söyleyemeyen şair...
Bir gün matbaadan çıkıp Karaköy’e gitmek
için bindiği taksinin şoförü sorar:
“Neğeye biğadeğ?” Utancından “Kağaköy” diyemez, “Eminönü” der. İner.
Oradan Karaköy’e kadar yürür.
YAHYA KEMAL
Hiç evi olmamıştır. Ölene kadar otelde yaşamıştır. Nazım Hikmet’in annesine aşık olmuştur.
TEVFİK FİKRET
Aynı zamanda iyi bir ressamdır. Evinin planını da kendisi çizmiş ve evine isim veren ilk şairimiz olmuştur. En büyük takıntısı: Sol tarafında kimseyi yürütmemek.
AHMET HAŞİM
Hastalık derecesindeki takıntısı ise:
Toprak yemesidir. Haşim’in şiirlerinde hep
gün batımı, gece, ay ışığı, hüzün olmasının sebebi çirkin olmasından derler.
TOMRİS UYAR
Üç büyük şairi ( Turgut Uyar, Cemal Süreya, Edip Cansever) kendisine tutsak eden kadın… Bahsi geçen güzel.
CEMAL SÜREYA
Sevgili Cemal soyismindeki iki y’den birini bir iddia sonucu kaybetmiştir.
Evet, soyismi tek “y” ile yazılıyor.
ORHAN VELİ
Ölümü belediyenin açtırdığı bir çukur yüzündendir. Çukura düşmesi sonucu başından yara almış ve ölüm sebebi bu olmuştur.
CEMİL MERİÇ
En ünlü sözleri kitap okumak üzerine olan Cemil Meriç gözlerinde oluşan bir rahatsızlık nedeni ile yazıları okumayacak duruma gelmiştir. Gözleri göremez duruma geldiğinde ise yakınlarının yardımı ile yazmaya devam etmiş hatta en verimli eserlerini gözlerinin görmediği dönemlerde kaleme almıştır.
SABAHATTİN ALİ
Sabahattin Ali su gibi Türkçesi ile kitaplarını kaleme almıştır. Kısacık ömründe hayata her daim pozitif düşüncelerle bakan Ali diksiyon takıntısına sahipmiş. Yanlış telaffuz edilen bir söz duyduğunda hemen bunu düzeltme girişiminde bulunurmuş. Hatta bu durumundan eşi Aliye Hanım oldukça rahatsızmış olur bunu da kendisine söylermiş. Sabahattin Ali bu olayı arkadaşlarına “ Aliye hanım bana bu yüzden fena içerliyor. Karı koca ağız tadı ile kavga edemiyoruz. Kavganın ortasında tutup diksiyon yanlışlarını düzeltiyorum” diye anlatırmış.
AHMET ARİF
Türkçeyi en iyi kullanan şairlerimizden Ahmed Arif aynı zamanda Zazaca, Arapça ve Kürtçe dillerini de biliyordu. Ata binmeyi daha küçük yaşlarda öğrenen Arif şahlanmayan ata binmezdi. Yaşamının büyük bir bölümünde günde 4 paket sigara içen Ahmed Arif tam bir sigara tiryakisiydi.
HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR
Kulağa sevimli gelen bir alışkanlık! Unutulmaz filmlerden olan Gulyabani filminin esinlenildiği aynı ismi taşıyan kitabın yazarı Hüseyin Rahmi Gürpınar temizlik hastasıymış. Öyle ki, bu özelliğinden dolayı hiç evlenmemiş ve devamlı eldivenleri ile gezmiş. Kendini sosyal ortamlardan soyutlayan büyük yazar evde örgü örmekten çok hoşlanır. Yurtdışından yeni örgü modelleri getirtirmiş. Aynı zamanda örmediği ve yazmadığı zamanlarda mutfağına kapanır
ve ev reçelleri yaparmış.
YAŞAR KEMAL
Yaşamı boyunca Türk edebiyatına sayısız eser bırakan usta kalem Yaşar Kemal çocukluğunda pek bir talihsiz olaylar yaşamış. Babası Van’dan göç ettiği sırada yanına aldığı Yusuf isimli bir çocuğu kendi çocukları ile birlikte büyütmüş. Yusuf’un camide namaz kılarken babasını kalbinden bıçaklayarak öldürülmesine tanık olan Büyük yazar 12 yaşına kadar kekeleyerek konuşmuş. Sağ gözündeki durum ise daha küçük yaşlarda eniştesinin kurban kesmesini izlerken bıçağın bir anda fırlayarak Yaşar Kemal’in gözüne gelmesi ile kör olmasına neden olmuş.
ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN
Söylenenler göre Ümit Yaşar yirmi üç kez, kendi sözlerine göre de üç kez intihara kalkışmıştı.
1973 yılında Ümit Yaşar Oğuzcan’ın on yedi yaşındaki oğlu Vedat Oğuzcan, Galata Kulesi’nden aşağı atlayarak intihar eder.
Rivayet odur ki, cansız bedeni yerde yatarken avucundaki kağıtta bir not yazılıdır: “Baba intihar öyle edilmez, böyle edilir!..
124 notes · View notes
murat-o41 · 11 days
Text
BOYNUZA ALIŞMAK(3)
Adeta beynimden vuruldum o anda… Orospu benim zayıflığımla alay ediyor, beni aşağılıyordu. Fakat yapacak bir şeyim yoktu. Çaresizdim. Ben de gidip yanına yattım. Uyuduk.
Gündüzleri ben işte çalışırken, Hasan’ın gelip karımı becerdiğini düşünmek artık normaldi benim için. Karım akşamları bana birlikte yaptıklarını anlatmaktan özel bir zevk alıyordu. Bu belliydi. Detaylarına kadar anlatıyordu orospu… 
Hasan nasıl sikmiş, evin nerelerinde sevişmişler, kaç posta sikilmiş, herif onu hangi pozisyonlarda sikmiş… Bazen, çok seyrek ama, teselli ikramiyesi verir gibi bacaklarını açıp yatıyordu altımda… Ben onu sikmeye çalışırken, o durmadan anlatıyor, anlatıyordu. Üstünde debelenirken, çaresizce karımın anlattıklarını dinlemek zorunda kalıyordum.
İşlerim yoğunlaşmıştı. Yetiştirmemiz gereken bir iş dolayısıyla hafta sonu da dahil geç saatlere kadar çalışmam gerekiyordu. Pazar akşamı derbi maçını kaçıracağım için canım sıkkındı. Eve gidip karımla maçı seyredemeyeceğim için üzgündüm. 
Fakat önemli bir evrak eksikliği yüzünden o gece çalışmayacağım ortaya çıktı. Kimse neden eve gidiyorsun diyemezdi. Çok sevinmiştim. Maç başlamadan eve yetişebilecektim. Hemen fırladım. Melek’e de güzel bir sürpriz olacaktı. 
Kapıyı açıp içeri girdiğimde bir gariplik hissettim. Salona girdiğimde şaşkınlıktan dona kaldım. Hasan kanepede televizyonun karşısına kurulmuş ayaklarını ortadaki sehpaya dayamıştı. Üzerinde baksırından başka bir şey yoktu. Beni görünce, 
“Hoş geldin ya… Seni beklemiyorduk.” dedi şen bir sesle. Ben hala şaşkın şaşkın bakınırken yatak odasından karım çıktı. 
Üstünde bir Fenerbahçe forması vardı sadece… Poposunun altı açıktaydı. Güzel, uzun bacakları ojeli ayakları ile muhteşem görünüyordu. Oturduğunda her tarafının ortaya çıkacağı besbelliydi. 
“Aaaa! Kocacığım nerden çıktın sen? Hiç beklemiyordum.” dedi tutuk bir şekilde. Utanmıştı nedense. Daha önceki rahat ve meydan okuyan tavırlarının tersine, benim birlikteliklerine şahit olmamdan rahatsız olmuştu. Hasan, 
“Yahu adam evine gelmiş. Bir hoş geldin demez misin sen?” diye karıma takıldı. Karım 
“İşim çok deyip duruyordu da… Biraz şaşırdım o yüzden” diye kendini açıkladı. Bana da zoraki bir gülümsemeyle ”Hoş geldin canım” dedi. Hasan, 
“Gel, gel. Otur! Çok heyecanlı olacak bu maç…” dedi. Sanki çok normalmiş gibi oturmak için kanepeye doğru yürüdüm. Hasan karıma dönüp, 
“Hadi güzelim bana ve kocana soğuk birer bira getir” dedi. Ben karımdan böyle bir şey istesem “Kendin alsana!” der, terslerdi. Ama ona 
“Tamam canım” diyerek muhteşem kalçalarını çalkalaya çalkalaya mutfağa gitti. Biz iki erkek arkasından baktık. Poposunun formadan açıkta kalan çıplak kısmı çok güzel görünüyordu. Dikkatimi çekti yalnız, yürüyüşü biraz garipti. Küçük adımlar atıyordu. Yanına oturduğumda Hasan kulağıma yaklaşıp. 
“Yürüyüşünü görüyor musun?” diye sordu. “Öğlenden beri üç posta… Sadece götten siktim… Onun için kaportası kaydı” 
Nasıl bir adamdı bu ya? Bana nasıl söylerdi bunları? Karıma nasıl yapardı bunları? Karım bu adamdan nasıl hoşlanırdı? İyice bozuluyordum duruma. Ama allah beni kahretsin, müthiş bir şekilde alabildiğine tahrik olduğumu da fark ettim. Sikim kalkıyordu.
Karım elinde biralarla geldi. Bize uzatırken, 
“Kötü haber” dedi. “Başka bira yok”. Hasan 
“Aaaa olmaz öyle! Tarık şimdi gidip bize alıp gelir. Değil mi Tarık’cığım? Sen hala giyiniksin. Biz ayıp söylemesi, öğlenden beri soyunmuş vaziyetteyiz de… Daha sen gelmeden hemen önce formayı giydirdim Melek’e… Maç başlıyor diye…” Kendisi de koltuğun üstündeki fener formasını geçirmişti üstüne,
“Tabii canım, lafı mı olur?” deyip kalktım. Karıma, 
”Yanındaki ceketimin cebimden cüzdanımı veriver bakim yavrum…” Karım bir hayli kalın ve şişkin cüzdanı Hasan’a getirdi. Hasan da içinden çıkardığı paraları salkım saçak, çocuğa uzatır gibi bana uzattı. 
“Ama lütfen buz gibi olsun. Ilık biradan nefret ederim canım…” Bir şey demeden alıp çıktım.
Elimde biralarla döndüğümde Hasan beni bir kahraman gibi karşıladı. Biraları buzdolabına koyup geldim. Karım Hasan'ın bir yanında oturuyordu. Ben de öteki yanına yerleştim. Maç başlamak üzereydi. Hasan, 
“Bu gece size fena geçireceğiz” dedi. Karım bana dönüp, 
“Hasan koyu Fenerli kocacığım…” deyince ne demek istediğini anladım. Ben ve karım diğer takımı tutuyorduk. “Hadi kocacığım sen de çıkart iş kıyafetini…” dedi sonra… 
Hala tam olarak olup bitenin şaşkınlığını atamadığım için söylenenleri yapmakla durumu kurtarmaya çalışıyordum. Değişmek için içeri giderken, Hasan karıma saldırırmış numarası yapıp. 
“Attığımız her gol için o güzel götüne bi kere daha koyacağın senin” diyordu. 
“Sen bir hayvansın biliyor musun? Otururken bile zonkluyor arkam” dedi. “Yok bu akşam sana başka göt veremem.”
“Ben azarsam yok mok dinlemem biliyorsun. O delik sikilir. Bi daha istersem bir daha sikilir. Sen istesen de sikilir istemesen de…”
“Ay, Hasan lütfen şu maçın keyfini kaçırma n’olur.”
Üstümde eşofman ve formayla salona döndüm. Birazdan maç başladı. Gittikçe heyecanlanıyordu. Biz de bağırıp duruyorduk. Odada gerilim artıyordu. Hele aleyhine faul olduğunda Hasan çok sinirlendi. Bas bas bağırıyordu. 
“Pezevenk hakem” diye kükredi.
Maç istediği gibi bitmeyince Hasan çok çok kızmıştı. Öfkesini karımdan alacağı besbelliydi. Kazansa da kaybetse de sikeceği belliydi ama şimdi karım adına korkuyordum. 
Hasan yerinden kalktı karıma döndü kolundan yakalayıp divana yatırmaya çalıştı. Melek elinden kurtulmak için bir hareket yaptı. 
“İstemiyorum Hasan!” diye öfkeli ve kararlı bir sesle bağırdı. “Acıyor artık ya. Yeter valla!” 
“Kocandan mı utanıyorsun kaltak? Gel buraya. Azdım yine. Dön arkanı. Domal!” Karım direniyordu. Melek’in yakaladığı kolunu bükerek domaltmaya çalışıyordu. Bunu yaparken de 
”Resmen senden çekiniyor kaltak” dedi bana, “Kendisi yalvarır ha normalde, sik beni diye…” dedi. Dayanamadım, 
“Hasan zorlama istersen. Kolunu kıracaksın” dedim, “Zevk almayacak baksana”
“Eee! Benim zevkim nolacak hıyar? Bu siki nereye sokacağım ben? Bak bir sokayım, orospu iki dakika sonra eşek gibi anırmaya başlamazsa bana da Hasan demesinler” 
Nasıl konuşuyordu karım hakkında bu adam benim yanımda. Ne sesinden bahsettiğini de anlamamıştım. Melek hiç öyle sesler çıkartmazdı.
Bütün direnmelerine rağmen Hasan karımı yüzükoyun yatırmayı başardı kanepeye… Üstüne çıktı. Kendi formasını çıkarmıştı zaten, karımınki de yukarı kadar sıyrılmıştı. Dolgun yuvarlacık kalçaları her zamanki gibi çok davetkar görünüyordu. 
Hasan karımın bacaklarını bacaklarının arasında sıkıştırıp Melek’in ellerini arkada birleştirdi, sıkıca tuttu. Diğer eliyle yarağını tutup ustaca tükürükledi. Karımın kalçalarının arasına dayadı. Tek kasık hareketiyle soktu karıma anladığım kadarıyla. Karımdan kesik bir, 
“Ahhh!” sesi çıktı. Bir hareket daha yapıp iyice geçirdi. “Hasan yavaş!” dedi. 
Biraz kızgınlık vardı sesinde. Hasan karımın üstünde ileri geri oynamaya başladığında ben de kendimden geçmeye başlamıştı. Elim eşofmanımın üstünden sikime gitmişti. O sırada Hasan bana, 
”Kocası… Şurdan benim telefonumu al da videomuzu çek bakim…” dedi. Dediğini yapıp çekmeye başladım. Karıma da, 
“Tanınmak istemiyorsan başını öteki tarafa çevir yavrum… Bunu bizim çocuklara göstereceğim. Yüzünü görmesinler… Gördün mü Tarık, ne kadar düşünceli adamım ben…” dedi. Bir elimde Hasan’ın telefonu, öteki elim sikimde onları seyrediyordum şimdi. 
Hasan hızlandıkça karım inlemeye, ahlayıp oylamaya başladı. Biraz daha sert sokmaya başladığında ise sesi iyice garipleşti. “AH İ AH İ AH İ” diye bağırıyordu. Resmen Hasan’ın dediği gibi anırıyordu karım.
“Çekiyorsun değil mi amına koduğum? Anırması çıkıyor değil mi?“ 
Hiç olmazsa benim sesim tanınmasın diye evet anlamında başımı salladım. Yaklaştım. Üstten Hasan’ın sikinin karımın götüne girip çıkışını çekmeye başladım. Gerçekten genişlemişti karımın götü. Ne kadar rahat girip çıkıyordu. Am gibi olmuştu. 
Dakikalar geçmişti, karım çırpınıyordu şimdi. Hasan çok seri sokup çıkarıyordu artık. Bu sırada karım o tipik anırmayı andıran zevk feryatlarıyla boşalmaya başladı. O kadar çok bağırıyordu ki komşular ne olduğunu merak etmişlerdir kesin… Hasan’ın boşalması da hemen arkasından geldi. İkisi de nefes nefeseydi. Ama karım hiç görmediğim halde soluyordu. Birazdan videoyu durdurmayı akıl ettim. Hala onlara bakıyordum şaşkınlıkla… Ben bunu hiç yaşatamamıştım karıma… 
Hasan doğruldu. Kanepede Melek’in ayaklarını itip oturur duruma geçti. Sigaraya uzandı ama yetişemeyince bana 
“Versene lan şunu” diye çıkıştı. “Misafir gelmişiz evine amına kodumun… “ Çok bozuldum ama yine de bir şey söylemeden sigarasını verdim. Çakmak için de tekrar laf işitmek istemediğimden hemen bulup yaktım sigarasını…. Kaba herif, ne olacak… “Hasan aslında biz evde sigara içmiyoruz ev sigara kokmasın diye. Bunu iç de başka içme lütfen” dedim. O cesareti nereden bulduğuma da şaşırdım cümlem bittiğinde. Bana öyle bir baktı ki o an fark ettim hatamı. 
“Göt! Sana mı soracağım nerde sigara içeceğimi? Karını sikmek için sana mı sordum gavat? Amından mı sikeyim, götünden mi sikeyim diye senden izin mi aldım ulan?” 
Hiç bir şey demedim. Karımın yanında daha fazla rezil olmaktan korktum. Karım tamamıyla ayılmadan Hasan’ın gönlünü almalıydım. Kül tablası getirdim. Önüne koydum. Özür diler bir sesle, 
“Kusura bakma Hasan. Vallahi aklım başımdan gitti sizi seyrederken de… Ne dediğimi bilemedim. Gerçekten çok iyiydin. Neydi o çıkarttığın sesler karımdan yaaa? “ Biraz pohpohlarsam kızgınlığı geçer diye düşünmüştüm.
22 notes · View notes
dolunay66 · 7 months
Text
ABDAL ile APTAL
1. Dervişliğin şanındandır, abdal olan aptal olanı bağışlar.
2. Abdal, (hali) 'değişen' demektir, aptal 'değişmeyen'. O nedenle ilki evrilir, ikincisi devrilir.
3. Abdal anlamak, aptal anlaşılmak ister, oysa hakikatte ilkinin anlaşılma'ya, ikincisinin anlama'ya ihtiyacı vardır.
4. Abdal olan hazzın (güzelin) peşinden koşar, aptal olan yararın (çıkarın). Bu yüzden ilki hep acı çeker, ikincisi daima zarar eder.
5. Bazı abdallar 'aptal', bazı aptallar 'abdal' görünür. Abdal görünmek kolay, olmak zordur.
6. İyiler 'aptal' görünür, aptallar 'masum'. Abdallara gelince, onlar görünmez.
7. Abdal anlar ve susar, aptal anlamaz ama yine konuşur.
8. Derin çelişkiler karşısında, abdal olan tarafsız kalır, aptal olan kayıtsız. Kuşku irfan'ın alametidir çünkü.
9. Abdal dünyadan kurtulmaya, aptal dünyayı kurtarmaya çalışır. En sonunda abdal kendine kavuşur, aptal dünyaya.
10. Abdal yaptığı kötülükten, yapmadığı iyilikten pişman olur, aptal'sa yaptığı iyilikten, yapmadığı kötülükten.
11. Abdal düşteyken uyarılınca uyanır ve utanır, aptal ise ne uyanır, ne utanır, sayıklamaya devam eder.
12. Abdal tebessüm eder sevindiğinde, aptal sırıtır, bu yüzden, üzüldüklerinde ilki ağlar, ikincisi zırlar.
13. Abdal vasat değildir ama vasat'ta (itidal'de) durmayı bilir, aptal ise vasat'tır ama vasat'ta durmayı bilmez.
14. Abdal borçlu gibi sever, asla bedel ödemekten çekinmez, aptal ise alacaklı gibi sevdiği için en küçük anlaşmazlıkta hacze gelir.
15. Abdal durur ve düşünür, aptal düşünür ve durur. Ne ki düşünen hemen susar, ama duran susmak bilmez.
16. Abdal aşk ile mest, aptal mey ile hoş olur. Sonuçta ser-mest olan ebediyyen ayılmaz, ser-hoş olan zariflerden sayılmaz.
17. Abdal sevdiğini beğenmek, aptal ise beğendiğini sevmek ister. İlki önce içe, sonra dışa bakar, diğeri tam aksini yapar.
18. Abdallar genellikle kördür, yani gözleri dünyaya kapalıdır. Bu yüzden aptalların, yani gözü açıkların göremediklerini görürler.
19. Aptal yaptığından nadim olur, yere çöker, abdal tevbe eder, ayağa kalkar. (Aradaki farkı oluşturan, pişmanlık hissine eşlik eden bilinçtir.)
20. Aptal hep haklı olmayı marifet bilir, abdal hep haklı olmamayı.
21. Aptal bir oylama'nın sonucunun "oy birliği" ile alınmasına sevinir, abdal "oy çokluğu" ile.
22. Abdal abdal'ı bulunca susar, aptal aptal'ı bulunca aptal aptal konuşur.
23. Abdal aptal'ın yanına düşse de susar, ama aptal yine aptal aptal konuşmaya devam eder.
24. Güzel deyince aptal'ın aklına 'kadın' gelir, kadın deyince abdal'ın aklına 'güzel'.
25. Abdal sorularıyla tanınır, aptal cevaplarıyla.
26. Abdal uzak görür yakın söyler, aptal yakın görür uzak söyler. O yüzden ilkinin bikrine kanma, ikincisinin zikrine.
27. Abdal sözün hakikatinden etkilenir, aptal ise retoriğinden. Sen sen ol, ey talib, aptal olma!
28. Aptal'ın hâli bardağın içinde kaşık gibi durmak veya altında tabak gibi uzanmak, abdal'ınki ise çayın içinde şeker gibi erimek.
29. Aptal Batı'ya (Doğu'ya) ya hayranlık duyar, ya nefret eder, abdal ise ne hayranlık duyar, ne nefret eder, sadece anlamaya çalışır.
30. Abdal'a malum olur, aptal'a bir şey olmaz, başkaları bile değil, kendisi kendisine meçhuldür çünkü.
31. Günlük yaşamın seni işgal etmesini istemiyorsan ey talib, aptal gibi önemli olana değer vermek yerine, abdal gibi değerli olana önem ver!
32. Abdal mesud olmayı marifet bilir, aptal ise memnun olmayı.
33. Aptal için başarmak önceliklidir, abdal içinse denemek.
34. Abdal sık ama yumuşak bir şekilde yere düşen kar taneleri gibi sükûnetle konuşur, aptal ise hınçla yağan sert dolu taneleri gibi öfkeyle.
35. Aptal laf eder, abdal söz eder. Lafı bırak, söze kulak ver!
36. Tanrı var mı?
Teist: var (%100)
Ateist: yok (%100)
Agnostik: olabilir (%50)
Aptal yanıtları, abdal soruyu anlamsız bulur.
37. Abdal bir fikrin tarafı olur, aptalsa taraftarı. Bu nedenle ilki savunur, ikincisi savrulur.
Tumblr media
60 notes · View notes
acz1kul · 2 months
Text
Tumblr media
Herkesin günahı kendisi için küçük gözükür. İnsan, kendi günahını başkalarının büyük günahları ile kıyaslar ve kendini masum görmeye başlar.
Namaz kılmayan biri, farzı misal içki içen birine bakarak kendisini günahsız görür. İçki içen kişi de faizle iştigal eden birine bakar da kendisini günahsız veya masum görür. Faiz alan biri de işi gücü alavere olan birine bakar da kendi günahını küçük veya masum görür. Ticarette yalan söyleyen biri, huysuz ve cimri hacıya bakıp kendisini günahsız görür. Başını örten ama düğünlerde oynayan kadın, başını ötmeyen kadına bakarak kendisini masum görür.
Saadet zinciri gibi başkasının günahına bakarak kendisini masum görme zinciri bu şekilde devam eder.
Kimlerin günah işlediğine değil, kime karşı günah işlediğimize bakalım. O zaman günahımız küçük mü büyük mü görürüz.
Murat Padak
24 notes · View notes
nevzatboyraz44 · 4 months
Text
Kaynak @aseelalattar
"GAZZE'Yİ UNUTMAYIN UNUTTURMAYIN"
♦️İsrail Kanal 12, İsrail askeri kaynaklarından alıntı yaparak şunu söylüyor:
İsrail ordusu Gazze'de savaş tarzını değiştirdi
Operasyonlarında odaklı hedeflemeye geçti.
Bir süredir İsrailliler üçüncü aşamaya geçmenin ipuçlarını veriyor.
Ancak bu açıklamalar ve daha önce tugayların geri çekilmesi ve devredilmesi,
İsrail'in baskılara karşılık verdiği ve insanları hedef almaktan kaçındığı yanılsamasını yaratmak istiyorsunuz.
Meslekte “odaklı hedefleme”nin anlamına gelince;
Keskin nişancılar Han Yunus'un merkezi ve batısında ve Gazze'nin güneybatısındaki sivilleri hedef aldı.
Kendisi şehit oldu, çok sayıda kişi de yaralandı.
..
Aynı şey “İsrail Ordu Sözcüsü”nün açıklaması için de geçerli,
Geçtiğimiz Perşembe günü Gazze'deki Filistin Üniversitesi binasının bombalanmasıyla ilgili "koşullar" olarak adlandırdığı olayla ilgili soruşturma başlattılar.
İşgal, soruşturmalar açarak “hatalarıyla” uğraştığını göstermek istiyor.
Eğitim kurumlarını (ve eşdeğerlerini) kasıtlı olarak hedef almadığını belirtmek.
Elbette bunu çürütmek için çok fazla delile ihtiyacımız yok.
..
♦️İşgal her gün tüm konut bloklarını havaya uçuruyor,
yeryüzünden silindi,
İşgal her gün katliam yapıyor: 15 katliam = 178 şehit ve 293 yaralı.
Enkaz altında çok sayıda insan kayıp.
Ama yaptığı diğer katliamlar,
Mecazi anlamda "yaşayan" olarak adlandırılan şeyde,
Hastalık, yoksulluk ve açlığın istilasına uğrayanlar.
Tanıklıklara göre,
Aileler artık hayvan yemlerini öğüterek ekmek olarak kullanıyor.
Buğday, pirinç ve un yok.
Bu, en saf toprakların ve en doğru insanların başına gelenlerin milyarda bir tanesidir.
İyi şeylerle kutsanmış bir milletin ortasında!
..
📌Ancak onlara direnmek bu insanların haklarını yerine getirecektir.
Han Yunus'ta destansı bir dövüş,
Uzun zamandır devam ediyor,
Ancak kuzey Gazze Şeridi'nde, Jabalia, Beyt Lahia ve Gazze'de de çatışmalar geri döndü.
İşgal ordusunun daha önce buradaki görevini tamamlamak üzere oradan çekildiğini söylediği belirtildi.
Ama görünüşe göre hiçbir şey olmadı.
Direniş kuzeyden saldırmayı asla bırakmadı.
..
♦️“İsrail Ordu Sözcüsü” duyurdu,
Dün Han Yunus'ta yaklaşık 830 metre uzunluğunda ve yaklaşık 20 metre derinliğinde bir tünele ulaştılar.
Orada 20 İsrailli tutuklu kaldı.
İşgal hükümeti esirlerini bulup zorla kurtaramıyor.
Gerçekliği şüpheli olan bu ifadeler aracılığıyla,
Kendisine baskı yapan İsrailli tutukluların ailelerine anlatacak
Çocuklarını özgürleştirmek için çalıştıklarını ve bunu başarmaya çok yaklaştıklarını.
..
📌İşgal, Filistinli tutsaklara yeni bir dizi sert önlem dayatıyor.
Örneğin; Mahkumlar üst üste yığılıyor.
Çok küçük bir hücrede 10'dan fazla mahkum var.
Onlara gerekli suyu sağlamıyor.
Duşa erişim sayıları azaltıldı.
hareket etmelerini engellemek,
Onlara karşı sürekli bir açlık politikası uyguladı.
Onlara gerekli kıyafet ve battaniyeleri sağlamamayı kastetmişti.
Bu aşırı soğuğun ışığında.
İşgal mahkumları hapishanelerde tecrit ediyor.
Tutukluların aileleri, tutuklu olarak tahliye edilenler dışında oğulları, kardeşleri ve eşleri hakkında bilgi sahibi değiller.
.....
"DON'T FORGET GAZA, DON'T LET IT BE FORGOTTEN"
♦️Israeli Channel 12 says, quoting Israeli military sources,
The Israeli army changed its fighting style in Gaza
He moved to focused targeting in his operations.
For some time now, the Israelis have been hinting at moving to the third stage.
But these statements and the previous withdrawal and transfer of brigades,
You want to create the illusion that Israel is responding to pressure and avoiding targeting people.
As for the meaning of “focused targeting” in the occupation,
Its snipers targeted civilians in the center and west of Khan Yunis and southwest Gaza.
He became martyrs and many others were wounded.
..
The same applies to the statement of the “Israeli Army Spokesman”,
They opened an investigation into what he called the “circumstances” of the bombing of the Palestine University building in Gaza last Thursday.
The occupation wants to show that it is dealing with its “mistakes” by opening investigations.
Indicating that it does not deliberately target educational institutions (and their equivalents).
Of course, we do not need a wealth of evidence to disprove this.
..
♦️Every day, the occupation blows up entire residential blocks,
wiped off the face of the earth,
Every day, the occupation commits massacres: 15 massacres = 178 martyrs and 293 wounded.
Many, many people are missing under the rubble.
But other massacres he commits,
In what is figuratively called “the living”,
Those who were invaded by disease, poverty and hunger.
According to testimonies,
Families are now using animal feed as bread after grinding it.
There is no wheat, rice, or flour.
This is one in a billion of what happens to the purest land and the truest people.
In the midst of a nation blessed with good things!
..
📌Only resisting them will fulfill these people’s rights.
An epic fight in Khan Yunis,
It has been going on for a long time,
But fighting also returned in the northern Gaza Strip, in Jabalia, Beit Lahia, and Gaza.
Which the occupation army had previously said that it withdrew from it to complete its mission there.
But apparently nothing happened.
The resistance never stopped attacking from the north.
..
♦️The “Israeli Army Spokesman” announced,
Yesterday, they reached a tunnel in Khan Yunis, about 830 meters long and about 20 meters deep.
20 Israeli prisoners stayed there.
The occupation government is unable to find its prisoners and recover them by force.
Through these statements - the authenticity of which is questionable - she tries to
To tell the families of the Israeli prisoners who are putting pressure on her
That they are working to liberate their children and that they are close to achieving this.
..
📌The occupation imposes a new set of harsh measures on Palestinian prisoners.
For example; The prisoners are piled on top of each other.
In one very small cell there are more than 10 prisoners.
It does not provide them with the necessary water.
The number of times they have access to showers has been reduced.
prevent them from moving,
He practiced a constant policy of starvation on them.
She meant not providing them with the necessary clothing and blankets.
This is in light of the extreme cold.
The occupation isolates prisoners in prisons.
The families of the prisoners do not know about their sons, brothers, and spouses except through those who are released as prisoners.
..
تقول "القناة 12" الإسرائيلية نقلاً عن مصادر عسكريّة إسرائيليّة،
أنّ الجيش الإسرائيلي غيّر من أسلوبه القتالي في غزّة
وانتقل للاستهداف المُركّز في عمليّاته.
منذ مدّة والإسرائيليّون يُلمّحون للانتقال إلى المرحلة الثالثة،
ولكن هذه التصريحات وما سبقها من سحب ونقل للألوية،
تريد الإيهام بأنّ "إسرائيل" تستجيب للضغوط وتتجنّب استهداف الناس.
أما معنى "الاستهداف المُركّز" عند الاحتلال،
فهو استهداف قنّاصته لمدنيين في وسط وغرب خانيونس وجنوب غرب غزّة،
فارتقى شهداء وجُرح من جُرح.
..
📌الأمر نفسه في تصريح "المتحدث باسم الجيش الإسرائيلي"،
بأنّهم فتحوا تحقيقاً في ما أسماه "ملابسات" تفجير مبنى جامعة فلسطين في غزّة يوم الخميس الماضي.
يريد الاحتلال إظهار أنه يتعامل مع "أخطائه" بفتح تحقيقات،
في إشارة إلى أنه لا يستهدف المؤسسات التعليميّة (وما يوازيها) عن عمد.
طبعاً، لسنا بحاجة لسوق الأدلة لتكذيب ذلك.
..
♦️يوميّاً، ينسف الاحتلال مربّعات سكنيّة بأكملها،
تُمحى عن وجه الأرض،
ويوميّاً يرتكب الاحتلال المجازر: 15 مجزرة = 178 شهيداً و293 جريحاً،
والكثير الكثير من المفقودين تحت الأنقاض.
لكن مجازر أخرى يرتكبها،
فيما يُسمى مجازاً بـ "الأحياء"،
الذين غزاهم المرض والفاقة والجوع.
فبحسب شهادات،
فإنّ العائلات باتت تستخدم علف الحيوانات كخبزٍ بعد طحنه،
فلا قمح ولا أرزّ ولا دقيق.
هذا واحد بالمليار ممّا يجري مع أطهر أرض وأصدق ناس،
وسط أمة تنعم بالخيرات!
..
📌لا يوفي حقّ هذه الناس إلا مقاومتها.
قتالٌ ملحميّ في خانيونس،
وهو مستمرّ منذ أمد،
لكن القتال عاد أيضاً في شمال القطاع في جباليا وبيت لاهيا وغزّة،
التي سبق وأن قال جيش الاحتلال بأنه انسحب منها لإتمامه مَهمّته فيها،
ولكن على ما يبدو لم يتمّ شيئاً،
فالمقاومة لم تتوقّف مرّة عن الضرب من الشمال.
..
♦️أعلن "المتحدث باسم الجيش الإسرائيلي"،
أنّهم أمس وصلوا إلى نفق في خانيونس بطول حوالي 830 متراً وعمق حوالي 20 متراً،
مكث فيه 20 أسيراً إسرائيليّاً.
تعجز حكومة الاحتلال عن إيجاد أسراها واستعادتهم بالقوّة،
فتحاول من خلال هذه التصريحات -المشكوك في صحّتها-
أن تقول لأهالي الأسرى الإسرائيليين الذين يشكّلون ضغطاً عليها
بأنهم يعملون على تحرير أبنائهم وبأنّهم اقتربوا من تحقيق ذلك.
..
📌يفرض الاحتلال على الأسرى الفلسطينيين مجموعة جديدة من الإجراءات القاسية.
فمثلاً؛ يُكدّس الأسرى فوق بعضهم،
ففي الزنزانة الواحدة والصغيرة جداً يقبع أكثر من 10 أسرى.
ولا يوفّر لهم المياه اللازمة،
وقد قلّص عدد المرّات الاستحمام المتاحة لهم،
ومنع عنهم الحركة،
ومارس عليهم سياسة التجويع المستمرة،
وتقصّد عدم توفير اللازم لهم من الألبسة والأغطية،
وذلك في ظلّ البرد القارص.
يستفرد الاحتلال بالأسرى في السجون،
فلا يعرف أهالي الأسرى عن أبنائهم وإخوانهم وأزواجهم إلا من خلال من يخرج من أسرى.
27 notes · View notes
sexcxsblog · 1 year
Text
NASIL BAŞLADIM -5
Birkaç saat uyuduktan sonra kalktım kahvaltı hazırladım babamla fikre abiyi uyandırdım. Sofraya geçtiler. Babam Fikret abiye
-oğlum nasıl uykunu alabildin mi rahat mıydı yerin
-saoalsın Muhsin amca yerim rahattı Gül de çok ilgilendi benle diyip bana bakarak güldü.
Babam da gülerek
-işi ne amk orospusunun hizmet edecek tabi dedi. Yemekler yendi ben sofrayı kaldırıp. Bulaşıkları yıkıyordum. Fikret abi mutfağa geldi.
-kız çok özledim seni diyip arkama dayandı
-abi yapma babam içerde
-sikerim babanı da seni de
-abi babam evdeyken olmaz bende hafta içi okula gidiyorum onu geçtim abimde evde olur nasıl sikişcez dedim. Fikret abi oturup düşünmeye başladı. Bende o sıra bulaşıkları bitirdim yanına oturdum.
-geldi mi aklına bşr şey abi
-geldi Gül geldi
-neymiş
-şimdi dün akşam sen benim üstüme çayı döktün ya bundan ilerleyebiliriz
-Nası yani abi
-bu sefer sen benim üzerime kaynar su dökeceksin işte kollarım bacaklarım yanacak e halde Muhsin amca beni bırakmaz burda kalırım.
-sıcak su mu dökücem üstüne
-he amına koduğum orospusu yak beni. Baban evde olmadığı bir vakit öylr olmuş gibi davranacaz gelince zaten ben söylerim o inanır zaten illa gözünün önünde yapmamıza gerek yok.
-anlamadım ben abi ya
-anlasaydın şaşardım amk. Bak şimdi sen beni yakmışsın yanlışlıkla sonra hastaneye gitmişiz doktor ciddi bir şey yok ama bir hafta dinlemesi gerektiğini ve ilaç içmesi gerektiğini melfem falan kullanmasını söylemiş. Aynı zamanda kollarımı bacaklarımı sargı bezi ile sardığı için hareket halinde olmamam gerektiğini söyleriz Muhsin amcaya o da zaten mecbur burda kalmamı ister. O evde olmayınca bende seni çatır çatır sikerim. Nasıl fikir
-oha Fikret abi şeytanın aklına gelmez
-bu amı şeytan görse onunda aklına gelir. Evde sargı bezi var mı
-var abi
-tamamdır. Muhsin amca bir saatliğine dışarı çeker planı devreye sokarız
-Fikret abi atladığım bir şey var ama
-neymiş
-Semih abim evde hadi kardeşim okulda. Ama abim sınava hazırlanıyor evden çıkmaz ki
-onu ben bir şekilde ayarlıcam. O iş bende sen rahat ol amına girecek yarrak için heyecanlan diyerek güldü.
Biz babamın yanına geçtik oturuyoruz benim dünden kalan giysilerim üstünde oturuyorum yine Fikret abinin karşsında tahrik edici şekilde. Babam lafa girdi
-ya gece bir çığlık sesi duydum sanki bir kızın amını götünü sikiyorlardı. Sen de duydun mu Fikret
-ya abi pc den porno izliyordum onun sesi gelmiştir kusura bakma
-ne kusuru olum sende haklısın 12 ay karısız kalmak zor iş. Çevremde olsa bi eli yüzü düzgün kız evlendirirdik seni de yok işte. Bi bu bizim kız var o da hem küçük hem de beceriksiz bir işine yaramaz deyip iç çekti
-yok amca ya bu kız hiç benim tipim değil ben namuslu eli yüzü düzgün bir kız bulup evlenirim. Senin kız Allah korusun amca ya
Babam güldü.
-evde kalmasa bari orospu. İsteyen biri olursa 18 olsun vericem valla.
-kim o şansız kişi diye kahkaha attı Fikret abi
Moralim bozulmamış değildi sikerken iyi hoş ama evlilik gelince namuslu arıyordu pezevenk. Hem beni kendisi sikip hem de babamın yanında sözde beğenmiyordu. O sırada babamın telefonu çaldı bi hararetle kalktı gitti. Fikret abi hemen yanıma sokuldu.
-Gül plana geçmeden önce bir kez bakayım tadına
-az önce istemem diyordun noldu Fikret abi
-ama sen de bana hak ver bi orospuyla niye evleneyim godoş muyum ben
-namusumu kirleten sensin hatırlatayım
-amına koyduğum gel altıma yat sonra kirlettin de orospu. Beni baştan çıkarmadan önce düşünecektin bunları.
-senin altına yatmasaydım evlenir miydin benimle peki
-sende sikilmelik bir tip var Gül ya yine de evlenmezdim. Neyse odaya geçelim de orda alayım ifadeni.
Beni kucaklayarak odama götürdü yatağın üstüne fırlattı
-uf tam bir orospusun amk al şunu da gireceği yere hazırla. Yarrağını uzattı bende yalamaya sömürmeye başladım. Fikret abi bş Tokat attı
-yavaş lan orospu yarrağımı koparacan.
Biraz daha yaladıktan sonra taytımı çıkarıp lop diye soktun yarrağını amıma. Bende çığlığı bastım yine. Fikret abi ağzımı kapayıp
-komşular duyacak orospu bağırma. Bunları derken de hızlı hızlı pompalıyor
-oh Gül amın sıcacık ve hala dar ımhhh
O an kendimi bir orospu gibi hissetim. Babamın en yakın arkadaşının oğlunun altında inliyordum. Aramızda duygusal bir şey yoktu. Askerdeki azgınlığını bende dindirmeye çalışıyordu. 16 yaşındaydım ve 22 yaşında adamın altında inliyordum. Adamın nerdeyse bacak boyuna gelen bedenimle onu yarrağına hizmet ediyordum. Bu düşünceler her ne kadar beni üzse de aldığım zevk daha ağır basıyordu. Fikret abi
-geliyom orospu amını dölleyeceğim ohhhh. Diye boşalmaya başladı. Yine nerdeyse bütün amımı doldurdu dölleriyle. Peçete alıp üstümü sildim. Fikret abi de kalktı. Planı uygulayamadan Ardından babam geldi yemek yedik falan.
-babam ayağı kalktı
-fikretim iş için ben şehir dışına çıkıyorum ne zaman gelirim bilmem ama uzun sürecek 1.5 hafta gibi anca işim biter. Planı babama değil abime uygulayacaktık anlaşılan.
Fikret abi bir taşla iki kuş vurmuştu geriye sadece abim kalmıştı kardeşim desen hep okulda yüzünü gören cennetlik. Babam bavulunu hazırlayıp evden çıktı. Bizde abimin gelmesine yakın her şeyi hazırladık. Fikret abiyi sargı beziyle bir güzel sardık abimi beklemeye başladık. Bir iki saat sonra abim geldi. geçti duş almaya. Çıktıktan sonra giyindi geldi. Fikret abi durumu anlattı. Abimde kalktı küfürler savurdu. Fikret abi sakinleştirdi. Sonra yemek yedik. Saat geç olmaya başlayınca Fikret abi
-ben nerde yatıcam dedi. Bende
- benim odamda yatarsın dedim. Abimde
-yok sende Fikret abinin yanında yat adamın gece bir isteği olur yanında ol dedi. Fikret abinin işleri tıkırındaydı.
-valla çok iyi olur dedi ben geceleri sık sık tuvalete çıkıyorum Gül de bana yardım eder.
-amk orospusu dağ gibi adamı ne hale getirdin şimdi köpek gibi bakacaksın. Tuvalete de götüreceksin duşa da. Fikret abi duş kelimesini duyunca gözleri parladı.
-tam abi ben yardımcı olurum
Abim odasına geçince Fikret abi ile bizim odaya geçtik benim yatak tek kişilikti. Beraber anca sığdık. Gece olunca Fikret abi oynaşmaya başladı.
-çok özledim orospu seni
-abi dur yapma
-sus kız özledim diyorum. Güzelce sikeyim seni dur
-abim duyar Fikret abi o koca yarrağını amıma sokarsan çığlığı basarım abimde anlar.
Onu doğru dedin fındık gibi amın var benim yarrağı sokunca amına basıyorsun çığlığı. Neyse ben ona bir çözüm bulucam yarın. Bari ağzına al da rahatlat.
Fikret abinin yarrağını susamış köpek gibi yalayıp yuttum. Sonra oynaşa oynaşa uyuduk. Birkaç bu şekilde devam ettik abim evde olunca sadece oynaştık. Sonra Fikret abinin aklına bir fikir geldi. Semih abimle Fikret abi konuşurlarken bende kapının ordan onları dinlemeye başladım.
-Semih senden bir şey isticem ama nasıl söylicem bilmiyorum.
-noldu Fikret abi sorun ne
-şu amk ilaçları beni feci şekilde azdırıyor amk. Zaten askerden geldim geleli karı gözü görmedim üstüne bu olaylar olunca dayanamıyorum Semih
-abi seni çok iyi anlıyorum da benim elimden ne gelir ki. Karı tutayım desem de param yok hem bizim kız evde hem laf söz olur.
-ya biliyorum da ben ellerimi bile kullanamıyorum hoş kullansam da bu taşaklarımdaki ağrı da geçmez. Senden ricam sen bi el atsan.
-abi sen beni ibne mi sandın amk ne diyon
-dur olum sakinleş öylesin demiyorum. Sadece elinle yardımcı ol.
-abimsin arkadaşımsın ama açıcam ağzımı yumucam gözümü
-amk sanki can atıyorum ihtiyaç işte sizin yüzünüzden bu haldeyim amk
-amk ben mi yaptım Fikret abi kim yaptıysa ondan iste bunları
-gideyim sikeyim mi kardeşini amk
-ne bok yerseniz yesin o orospu yaptı o orospu ilgililensin
-bak olum ben ciddi bir şey konuşuyorum burda nasıl sikeyim kardeşini benimde kardeşim o
-abi öz kardeşmisiniz amk git ne bok yerseniz yiyin o orospu da yaptıklarının sonuçlarına katlansın sakın bir daha bana böyle bir şekilde isteme biliyorsun ayar oluyorum.
-olum nasıl olur öyle bakire kız ya istemezse
-aman amk siktiret babam bana emanet etti istemezse vermesin dayağı yer öyle verir hem babam seni ne kadar seviyor sen biliyorsun duysaydı bunları öldürürdü onu bir şey demez zaten 18 olunca kakalarız birine
-bilemedim şimdi ya sen bi konuşsan gülle
-tamam abi sen bekle ben konuşup geliyorum.
Hemen odama doğru koştum. Duyduklarıma inanamıyordum. Abim benden mal gibi bahsediyordu. Arkadaşı beni sikecekti olur demişti. Ama bş konu da haklıydı babam çok severdi önümde Fikret abi bana tecavüz etse sen ayarttın derdi. Abim odama geldi
-bak Gül senle çok önemli bir şey konuşçam
-noldu abi
-bak gerizekalı kardeşim adamı tam zamanında yaktın
-nasıl yani
-adam 12 ay askerdeydi karı görmemiş azgın boğa gibi dolanıyor etrafta sende gittin kolunu kanadını kırdın.
-anlamıyorum abi
-saf kardeşim benim. Erkeklerin bazı ihtiyaçları olur ve bunları kadınlardan karşılarlar. Yani karı sikmeleri gerekir. Karıya bu haliyle gidemez hoş parası da yok bende karşılayamam. Bu yüzden bunun cezasını sen çekeceksin
-ama abi ben ne anlarım hem bakireyim ben sonra ne derler bana
-sus amına koyduğum adamı yakmadan önce düşünecektin. Bak güzel kardeşim aramızda kalacak. Fikret abi iyileşene kadar ona karılık yapacaksın. Bu senin ona borcun. O da sana bayılmıyor başka çaremiz yok. Sonrasında seni zaten biriyle evlendiririz kapanır konu biter.
-abi korkuyorum
-hışş bir şey olmayacak başta bşraz acıyacak sonra sende zevk alacaksın eğer Fikret abi erken iyileşirse zarını diktiririz her şey hallolur.
-ya babam öğrenirse
-bir şey olmaz babam çok sever Fikret abiyi öz oğlu gibi görür biraz kızar o kadar zaten saklayacak ondan sonra adamın başını da yakmayalım. He tamam mı
-tamam abi
Ben yalancıktan ağlamaya başladım ki oyunumuz gerçekçi olsun. Abim sarıldı bana.
-tamam ağlama geçecek hepsi. Sonra odadan çıkarken Fikret abi girdi aynı anda.
-noldu Semih
-tamamdır Fikret abi yaptığının cezasını çekecek. Eti senin kemiği bizim. Hiç açıma orospuya hepsini hak etti.
-sen odanda mı olacaksın Semih
-benden çekinme abi sen işini gör yeterki bu bizim sana boyun borcumuz dedi sırtına vurdu gerdekte sizi yalnız bırakayım dedi ve kapıdan çıktı. Fikret abi gülerek
-şimdi hiçbir engel kalmadı benimsin
-valla öyle oldu çok güzel oynadık.
-özlemişim diye yumuldu dudaklarıma.
Çok şehvetli öpüyordu. Memelerime indi hem yalıyor hem de ısırıyordu. Bazen de tokatlıyordu. Sonra o aşık olduğum yarrağı uzattı bana ve yalamaya başladım. Direk gibi dikildi. Amıma indi ve başladı yalamaya. Ben uçuyordum.
-oh iyiki sikmişim bu amı ama hala dar amına koyduğum amı
-genişletirsin Fikret abi
-ohhh parçalayacağm bu amı
Yarrağını amıma vurmaya başladı. Am dudaklarımın arasında gidip geliyordu.
-hazır mısın çığlık atmaya orospu diyip geçirdi. Yine yüksek bir çığlık attım.
-bağır orospu bağır istediğin kadar bağır
-ah Fikret abiiii
Hızlı hızlı pompalıyordu içime. 10 dk öyle siktikten sonra kucağına aldı. Bu sefer ben ata biner gibi bindim yarrağına zıplamaya başladım.
-oh Gül bitirdin beni orospu 40 siksem de doymam bu ama ohh harika
Sonra kükreyerek boşaldı. Ondan sonra iki posta daha sikti. Sonra duş aldık ve Fikret abiyi yatırdım yatağa sargıları sardım
168 notes · View notes
bir-devrin-tarihcisi · 4 months
Text
Ey: "Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız." diyen Peygamber'in Ümmeti! Halen sevginin farz olduğunu, Allahın rızasının ondan geçtiğini, Resülü'nün hoşnutluğunun onda bulun duğunu, tesis edilmediği zaman gücün ve kuvvetin dağılacağını rahmetin ve mağfiretin gelmeyeceğini anlamadın mı?
Ey: "Müslüman, Müslümanı başına gelen musibette terk etmez, onu zalimin zulmüne de bırakmaz." diyen Peygamberin ümmeti! Halen, kardeşliğin en önemli azığının vefa olduğunu, en kü��ük meselelerde dostlarını harcayanların yarın sahipsiz kalacaklarını, bir acı kahvenin kırk yıl hatrı olduğunu anlamadın mı?
Ey: "Kim bir Müslüman'ın dünya darlığını giderip de sevindirirse Allah da kıyamet gününde onun sıkıntısını giderip mutlu eder." diyen Peygamber'in Ümmeti! Halen fedakarlık olmadan kardeşliğin olmayacağını, laf ile peynir gemisinin yürümeyeceğini, gönlün sevgisinin elin vergisi ile belli olacağını anlamadın mı?
Ey: "Kişi, kendisi için istediğini kardeşi için de istemedikçe kamil manada mümin olamaz." diyen Peygamber'in Ümmeti! Halen beklentisiz olmadan cennetin kazanılamayacağını, "Balık bilmezse Halık bilir." ilkesi ile hareket edilmesi gerektiğini, hizmetin burada ama ücretin orada olduğu hakikatini anlamadın mı?
Ey: "Kim bu dünyada Müslüman kardeşinin ayıbını örterse Allah da kıyamet gününde onun ayıbını örter." diyen Peygamber in Ummeti! Halen müsamahayı kuşanıp bir yanlış yüzünden on doğruyu sileceğine, bir doğrunun hatrına on yanlışı görmemenin asıl saadet olduğunu anlamadın mı?
Sahabe iklimi, c. 4
28 notes · View notes
ertan2618 · 4 months
Text
Tumblr media
Bu da Geçer Ya Hû! Dini Hikayeler
Dervişin biri, uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra bir köye ulaşır. Karşısına çıkanlara kendisine yardım edecek, yemek ve yatak verecek biri olup olmadığını sorar. Köylüler kendilerinin de fakir olduklarını, evlerinin küçük olduğunu söyler ve Şakir diye birinin çiftliğini tarif edip oraya gitmesini tavsiye ederler.
Derviş yola koyulur,birkaç köylüye daha rastlar.Onların anlattıklarından Şakirin bölgenin en zengin kişilerinden biri olduğunu anlar. Bölgedeki ikinci zengin ise Haddad adında başka bir çiftlik sahibidir.
Derviş Şakir’in çiftliğine varır. Çok iyi karşılanır, iyi misafir edilir, yer içer, dinlenir. Şakir de aileside hem misafirperver hem de gönlü geniş insanlardır…
Yola koyulma zamanı gelip Derviş, Şakir’e teşekkür ederken, “Böyle zengin olduğun için hep şükr et.”der. Şakir ise şöyle cevap verir: “Hiçbir şey olduğu gibi kalmaz. Bazen görünen gerçeğin ta kendisi değildir. Bu da geçer…”
Derviş Şakir’in çiftliğinden ayrıldıktan sonra bu söz üzerine uzun uzun düşünür. Bir kaç yıl sonra dervişin yolu yine aynı bölgeye düşer. Şakir’i hatırlar, bir uğramaya karar verir. Yolda rastladığı köylüler ile sohbet ederken Şakir den söz eder. “Haa o Şakir’mi” der köylüler, “O iyice fakirledi, şimdi Haddad’ın yanında çalışıyor.”
Derviş hemen Haddad’ın çiftliğine gider, Şakir’i bulur. Eski dostu yaşlanmıştır, üzerinde eski püskü giysiler vardır. Üç yıl önceki bir sel felaketinde bütün sığırları telef olmuş, evi yıkılmıştır. Toprakları da işlenemez hale geldiği için tek çare olarak selden hiç zarar görmemiş ve biraz daha zenginleşmiş olan Haddad’ın yanında çalışmak kalmıştır. Şakir ve ailesi üç yıldır Haddad’ın hizmetkarıdır.
Şakir bu kez Derviş’i son derece mutevazi olan evinde misafir eder. Kıt kanaat yemeğini onunla paylaşır… Derviş vedalaşırken Şakir’e olup bitenlerden ötürü ne kadar üzgün olduğunu söyler ve Şakir’den şu cevabı alır: Üzülme… Unutma,bu da geçer…”
Derviş gezmeye devam eder ve yedi yıl sonra yolu yine o bölgeye düşer. Şaşkınlık içinde olup biteni öğrenir. Haddad birkaç yıl önce ölmüş, ailesi olmadığı içinde bütün varını yoğunu en sadık hizmetkarı ve eski dostu Şakir’e bırakmıştır. Şakir Haddad’ın konağında oturmaktadır, kocaman arazileri ve binlerce sığırı ile yine yörenin en zengin insanıdır.
Derviş eski dostunu iyi gördüğü için ne kadar sevindiğini söyler ve yine aynı cevabı alır: “Bu da geçer…”
Bir zaman sonra Derviş yine Şakir’i arar. Ona bir tepeyi işaret ederler. Tepede Şakir’in mezarı vardır ve taşında şu yazılıdır: “Bu da geçer…”
Derviş, “ölümün nesi geçecek?” diye düşünür ve gider. Ertesi yıl Şakir’in mezarını ziyaret etmek için geri döner; ama ortada ne tepe vardır nede mezar. Büyük bir sel gelmiş,tepeyi önüne katmış, Şakir’den geriye bir iz dahi kalmamıştır…
O aralar ülkenin sultanı, kendisi için çok değişik bir yüzük yapılmasını ister. Öyle bir yüzük ki, mutsuz olduğunda umudunu tazelesin, mutlu olduğunda ise kendisini mutluluğun tembelliğine kaptırmaması gerektiğini hatırlatsın… Hiç kimse Sultanı tatmin edecek böyle bir yüzük yapamaz. Sultanın adamları da bilge Derviş’i bulup yardım isterler. Derviş, Sultanın kuyumcusuna hitaben bir mektup yazıp verir. Kısa bir süre sonra yüzük Sultan’a sunulur. Sultan önce bir şey anlamaz; çünkü son derece sade bir yüzüktür bu. Sonra üzerindeki yazıya gözü takılır, biraz düşünür ve yüzüne büyük bir mutluluk ışığı yayılır: “Bu da geçer” yazmaktadır.
‘Buda geçer Ya Hû’ sözünün aslı bundan bin küsür sene önceye , Bizans dönemine uzanır. Bizanslılar fena bir işe uğradıkları zaman ‘Buda geçer’ manasına gelen ‘k’afto ta perasi’ demektedirler. İbare Selçuklular zamanında İran taraflarına geçer; ama Farsçalaşıp ‘in niz beguzered’ olur. Osmanlılar devrinde Türkçe söylenip ‘bu da geçer’ yapılır. Derken tekkelerde ve dergâhlardada benimsenir ve sonuna ‘Ya Allah’ manasına gelen bir ‘Ya Hû’ ilave edilip ‘BU DA GEÇER YA HÛ’ haline gelir…
Hayat inişli çıkışlıdır.Her zaman bulunduğumuz durumun gelip geçici olabileceği aklımızdan çıkmamalıdır.
20 notes · View notes
musfika-hanim · 7 months
Text
üst kol kaslarımı kuvvetlendirdiğim (tarator için iki kg havuç rendeledim) bir sabah oldu. uyandım, küçük kızçemi okuluna uğurladım, mutfağa geçtim işimi bitirdim. şimdi hazırlanıp kermes alanına gideceğim inşallah. umarım çok bereketli bir üç gün olur, şu an için elimizden gelen filistin’e maddi destek sağlamak (çok zor durumdalar deniz suyu içtiklerini okudum 🥺) ve bolca dua etmek. Allah bizi, yaptıklarımızı, çabamızı, dualarımızı onların kurtuluşu için vesile kılsın. mübarek cuma günü dualarımızı geri çevirmesin, kendisi minicik ama ruhu bedeni direnişte kulları o küçük yavruların hayrına ve hatrına rabbim filistin’e selamet versin. amin.
*duanızı beklerim kermesimiz bereketli olsun
32 notes · View notes
istanbulunbeyfendisi · 10 months
Text
Tumblr media
Arda Güler ile yakın zamanda İzmir’de selfi çekmiştik. Bu onunla son fotoğrafım oldu. Arda Güler şimdi Real Madrid’e transfer oldu. Kendisi ve ülke için büyük gurur. Bir Fenerbahçeli zaten Madrid’e giderdi. Tebrikler, yolun açık olsun küçük dev adam.
59 notes · View notes
ziyapasa-01 · 6 months
Text
[{( Dünya Hassas Kalpler İçin Bir Cehennemdir!..”)}]
Tumblr media
____//Nietzsche ağladığında ...
Torino'da 1889'da hayatının dönüm noktasına yürüdüğünü bilmeyen
■ Nietzsche, şehri dolaşırken bir faytoncunun atını kırbaçladığını görür. At o kadar yorgundur ki kırbaç darbelerine tepki veremez halde yere çökmüştür. Nietzsche, koşarak atın yanına gider, boynuna sarılır, ağlayarak ata bir şeyler söyler, bilincini yitirir ve bayılır. Bayılmadan önce ata ‘Anne, senden özür dilerim’ veya ‘Anne, ben bir aptalım’ dediği rivayet edilir.
Bu olaydan sonra tam on yıl kimseyle konuşmaz, dengesiz davranışları artar, akıl hastanesine yatırılır ama asla eskisi gibi olamaz. ️
■ Dostoyevski benzer bir olayı Suç ve Ceza'da Raskolnikov'un uykularını kaçıran en büyük kabusu olarak bir çocuğun çaresizliğiyle anlatır. Raskolnikov küçük bir çocuktur. Bir arabacı yorgun yürüyemeyecek halde ki atını; hiç acımadan, çekemeyeceği kadar insanla dolu arabayı çekmesi için kırbaçlar ve yanındakiler de onunla birlikte ellerine geçen her şeyle ata vururlar. Küçük bir çocuk olan Raskolnikov ata sarılır, ağlar yardım ister ama kimse ona yardım etmez.
En sonunda arabacı herkesin gözü önünde atı vahşice öldürür. Yaptığından kendisi ve onunla birlikte olanlar büyük keyif alırlar.
■ MilanKundera Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği kitabında Nietzsche'nin olayını şöyle değerlendirir.
📌📌‘Gerçek insan iyiliği, ancak karşısındaki güçsüz bir yaratıksa bütün saflığıyla özgürce ortaya çıkabilir.
____//İnsan soyunun gerçek ahlaki sınavı, temel sınavı onun merhametine bırakılmış olanlara davranışlarında gizlidir: Hayvanlara...
Ve işte bu açıdan insan soyu temel bir yenilgi yaşamıştır.
O kadar temel bir yenilgi ki, bütün öteki yenilgiler kaynağını bundan almaktadır.’
#Nietzsche ve #Dostoyevski, insanların anlam veremedikleri merhametsizliği karşısında çaresiz kalıp, insanlardan uzak durmayı tercih etmişler..
__//Goethe bu çaresizliği şöyle tanımlar:
⛈️
[{( Dünya Hassas Kalpler İçin Bir Cehennemdir!..”)}]
⛈️
24 notes · View notes
yantekerlek · 5 months
Text
Tumblr media
tam burada bitirdim kitabı. kalktım yatağımda bıraktığım telefonu aldım ki olay yerinin fotoğrafını çekeyim.
telefonu almaya giderken bence kitapta tek başlık olmalıydı dedim. sanki diğer bölümleri bitirmenin çilesi karşılığı verilmiş bir mükafattı "zamanın farkında" bölümü. bölümlerden bir bölüm olmasaydı da kitabın kendisi olsaydı bu bölüm dedim. sonra hanımefendi öyle münasip görmüş böyle yazmış sana ne dedim. sonra yine güzel burnumu sokup bari kitabın ismini taşıyan bölümü ilk sıraya koysaydı dedim. ben olsam öyle yapardım dedim. sonra dedim ki o zaman bunu okuyup kaçardın dedim. kaçmayacaksan da diğerlerini okuyup memnuniyetsiz kapatırdın kitabın arka kapağını. bak sona koymuş ne güzel. yediğin kakaolu fındık ezmesi, içtiğin çay, babanın sabah namazından dönerken aldığı taptaze çıtır ekmekle son bölümün tadı birleşti de memnun kalktın sofradan ve kitaptan.
dün babamla kan aldırdık. aynı güne denk geldi tahlil verişimiz. sağ kolumuzdan aldı hemşir. babam sabah namazından sonra geçtiği için şehzade tıp merkezine ve ben sonradan intikal ettiğim için aramızda bir hanımefendi vardı tahlil sırasında. kanları verdik. babam kabanımı çantamı tutmak istedi. vermedim. büyüdüm ben. ama hemşirin masasından yuvarlak yara bandı alacak kadar büyümedim. babam kocaman adam olmuş. al, bant aldım dedi sana da. aldım. sevimli yuvarlak bantlarımızı taktık. içimden düşünüyorum iyi bu gömleğim kan olmayacak namaz kılabilirim bununla. kan olacak da en fazla bi saat giydiğim tertemiz gömleği kirli sepetine atacağım diye üzülmüştüm. tertemiz oduncu gömlek. bugün giyip gösteririm size de. hâlâ temiz. ha ne diyordum. bantları takıp çıktık. sadece bantlarla çıksak soğuktan korurdu. babamın bantlı koluna girdim, sol bantsız kolumla. beraber yürüdük küçükpazar'a. saraçhane'den yürüdük. küçükpazar'da bir bakkaldan daha geniş süpermarketten çok küçük bir market. asla tahmin edemezdim babamın her sabah ve bazı akşamlar sabaha hazır olsun diye ekmekleri buradan aldığını. kasadaki adam, bizim evde milyon tane aynısından olan poşeti çıkarıp açınca içine ekmekleri koyunca başım dönüverdi. yıllardır ekmek alır bilmiyorum nereden aldığını. annem babanın aldığı yerden al ekmeği dese sokağa çıkar küçükpazar'a geçer feryat figan kalırım baba ekmeği nereden alıyordun baba diye. babam ekmeği buradan alıyormuş. babam marketten çıktıktan sonra, bi daha marketi öyle tanımlayamayacağım geride tanımladım oraya bakın öyle bir market, dedim ki baba şok oldum dedim. sen dedim ekmeği hep mi buradan. evet dedi ben buradan. güldü. nedense gururla güldü. eve ekmek götürmek babaların en gurur duyduğu şeydir ondan mı?
bi de şule gürbüz okumayı seviyorum. çünkü hanımefendi benim bulunduğum mekanda ve ruhta akıtıyor yazısını. saraçhane benim küçük dünyam mesela. fıstıkağacını biliyorum. beykoz daha sevimli geliyor sarıyer'den. halbuki avrupa yakalıyım. anadolu'dan kop gel düz git, ankara'yı geç sağdan, bursa'nın biraz yukarsı. altunizade'den sonra köprünün hemen aşşası, avrupa yakası.
19 notes · View notes
murat-o41 · 10 months
Text
Üvey Kızımı Arabada Molada Gelinimi Siktim! 1.Bölüm (Erdoğan 48 Y., Ankara)
O sabah İzmir'deki Doktordan randevu saatinin hemen ertesi güne alındığını öğrendiğimizde, gün boyu apar topar hazırlanıp, gece saat 22:00 gibi Ankara'dan İzmir'e doğru yola çıktık. Arabayı yaşlıca olan şoförüm kullanıyordu, yanında karım. Arkada solda gelinim, yanında yani ortada kaynanam, en sağda da 16 yaşındaki üvey kızım Sinem ve ben. Doktordan sonra yazlığa gitmeye niyetlendiğimizden, Sinem'le kucak kucağa idik. Kaynanam, arkada, ortada oturmayı sever. Hem yolu görüyor, hem ayakları rahat ediyormuş. Hanım, uzun yolda şoför uyumasın diye ve arkada dört kişi oturmaktan kurtulmak için önde. Sinem'le ben zaten oldum olası iyi uyuşup anlaştığımız için, biz de memnun olarak arkada, sağda yerimizi kabullendik.
Polatlı'yı geçip, Sivrihisar'a doğru yol aldığımızda, karım, gelinim ve kaynanam çoktan horlamaya başlamışlardı bile. Sinem şoförle ordan burdan saçma sapan konuşuyor, el kol hareketleri yetmezmiş gibi kucağımda da hop oturup hop kalkıyor, bir o yana bir bu yana, kendini bir sağıma bir soluma, bir ayaklarımın arasına yerleştiriyordu. Ben de farkında olmadan ellerim belinde, göbeğinde ona yardımcı oluyor, rahat etmesi için çaba harcıyordum. Aynı zamanda (Ne yapıyor bu kız? dememe kalmadı), sikimin kabarıp, sıkışıp beni rahatsız ettiğini fark ettiğimde, Sinem de bir anda sessiz kalıp, götünü iyice sikime bastırmaya başladı.
O zamana kadar aklımdan geçmeyen bir sürü düşünceler, görüntüler birbiri peşine beynime yığılmaya başladı. Şimdi, üvey kızım Sinem kucağımda kendisini bana ittirir, yaslarken ister istemez bir sürü duygular uyandı. İlk aklıma gelen, Sinem'in amcığı, bir de götü oldu.
Kaynanam uyanmasın diye, sol elimle Sinem'in belinden kavrayıp, biraz yukarı alıp, sağ elimle de pantolonumun içinden sikimi sıkıştığı yerden kurtarıp, göbeğime yaslatıp rahatlamıştım. Sinem, güya şoförle konuşmak için öne eğilip, sikimi götünün arasına denk getirdi. Üstünde, pek de uzun olmayan, etek vardı. Pantolon giymemişti. Yola çıkmadan kimin nerede oturacağı tartışılmıştı. Kerata, tahmin ediyorum, bütün bunları hesaplamış, özellikle pantolon giymemişti. Böyle düşününce, daha bir heyecanlanıp, sikim daha bir sertleşti. Sinem de artık çekinmeden götüyle iyice sikime baskı yapmaya, götünü sikime sürtmeye başladı. Ben, Sinem'in bu hareketleri bilinçsizce yaptığını düşünürken, o andan itibaren kasıtlı yaptığını ve zevk aldığını anladım. Sinem üvey kızım, ama benimkisi de nefis yani! Üstelik ikimiz de zevk alıyorduk bundan, aramızda hiç konuşmadan, ikimiz de bundan fazlasını istiyorduk ...
Uzun süre nefsimle mücadele ettikten sonra, nefsime yenildim ve daha ileriye gitmeye karar verdim. Sinemi sol elimle belinden kavrayıp, yukarı kaldırdım, pantolonumun fermuarını indirdim, zor da olsa sikimi dışarı aldım. Bu arada Sinem benim zorlamama meydan vermeden kendini yukarı çekip bekliyordu. Eteğini kaldırıp külodunu aşağıya sıyırdım. Üvey kızımın küçücük göt deliği ve hemen atında bir çizgi gibi birleşmiş amcık dudakları, sikimin bir karış yukarısında bütün ihtişamı ile duruyordu. Baktım ağzımda tükürük kalmamış, çok heyecanlanmışım. Avucumu Sinem'in ağzına uzattım, kulağına fısıldayarak, "Bolca tükür avucuma!" dedim. Hem sikimi, hem onun göt deliğini iyice ıslattım. "Yavaş!" dedim, yavaş yavaş sikimin başını götünün deliğine denk getirip, Simem'i oturtmaya başladım. Bir süre sonra kendisi küçük küçük zorlamalar, bastırmalarla, acısını ayarlayarak sikimin başına oturmaya başladı. Bu arada yine saçma sapan konuşuyor, zırvalıyordu ama, garip kaçmıyordu. Şöyle bir etrafa göz attım, her şey yolunda gibi görünüyordu. Gelinim, kaynanam ve karım uyuyorlardı. Şoför de zaten hem yolla hem Sinem'in çenesiyle meşguldü.
Ben Sinem'den daha çok zorlanıyordum. Her an patlayabilirdim. Zamansız gelmemek, boşalmamak için kendimi epeyi zorladım. Hatta bir ara ödenmemiş çekleri borçları düşünerek kendimi tutmayı, boşalmamayı becerdim. Sinem halen küçük küçük bastırmalarla başını içine almaya çalışıyordu. Heyecandan tükürüğüm nasıl yok olduysa, şimdi de bir anda ağzımın suları dolmaya taşmaya başladı. Hemen tekrar bolca Sinem'in götünü ve sikimi ıslattım. Belinden hafif hafif bastırmalarla ona yardımcı oluyordum. Sinem Şöföre durmadan masal anlatıyor, anlattıklarını da seslendiriyor, "Oooovvv..., Ahhhhh..." gibi sesler çıkarıyordu. Bir ara kuvvetlice "Ahhh!" çekip, başını içine almayı başardı. Bu arada gelin ve kaynanam uyandı tabii. Ne oluyor der gibisinden bakındılar. Sinem hemen, "Masal anlatıyorum Anneanne!" dedi. Gelinimle kaynanam yeniden uyumaya koyulunca, Sinem başladı sikimi kaydıra kaydıra götüne almaya. Köküne kadar oturduğunda, sanki anlattığı masalın Ohhhh'larını anlatır gibi derin bir "Oooohhh!" çekti. Doğrusu şaşırdım kızın bu oyunculuğuna.
Ben sırtımı arkaya vermiş, sikim dibine kadar üvey kızımın götünün içinde, öylece oturuyorum, bir elimi eteğinin altından amına atmışım, klitorisini okşuyorum. Sinem çok küçük hareketlerle, aşağı yukarı inip çıkmaya başladı. Bu arada biz de neredeyse Afyon'a geldik geleceğiz. Gerçi var daha biraz ama, alışkanlık, durup çay molası v.s. vereceğiz. Ben de alttan hafif hafif pompalamaya başladım. Sinem iyice alıştı, inip çıkmaya başladı sikimin üstünde. Ben artık kendimi koyverdim, ne olacaksa olsun deyip, Sinem'in belinden göbeğinden sarılıp onu üstümde at gibi hoplatmaya başladım. Bir anda şiştim ve patladım. O da aşağı yukarı aynı zamanlarda sarsılıp kasılmaya başladı ve elime boşalarak rahatlayıp durdu. Uzunca bir süre öylece bekledik. Benimki yavaş yavaş götünün içinde inmeye, küçülmeye başladı. Sinem kendini kurtarıp, külodunu çekti. Ben de sikimi pantolonumun içine, yerine oturtabildim.
Tam da bu durumda gelinim kaynanamın arkasından elini uzatıp, omzumu dürterek, bana, 'Seni seni!' der gibi işaret parmağıyla işaret yapmaz mı! 'Anlamadım, ne diyorsun?' der gibilerden göz kırptım. O da ne? Gelinim iki parmağının arasından baş parmağını geçirip (çomak işareti yapıp), yumruğunu yüzüme doğru sallamaz mı? Başımdan kaynar sular döküldü. Gelinim anlamıştı durumu. Nasıl anladı, gördü mü, görmedi mi, bilmiyorum ama, olanın bitenin farkındaydı. Ben de hemen işaret parmağımı dudaklarıma götürüp 'Sus, aman kimse duymasın!' anlamında işaret ettim. Gelinim başını salladı, 'Merak etme!' der gibilerden. Ama, eliyle kendisini göstererek avucunun içiyle de memelerine doğru işaret etti. Anlamıştım, demek gelinim de istiyordu! Vay orospu vay dedim içimden. Güldüm, göz kırptım, başımla onayladım. Gelinim de güldü, dudaklarını diliyle yaladı, bakıştık, anlaştık. Üvey kızım kucağımda, gelinim de kaynanamın arkasından elini uzatmış, çaktırmadan ensemi boynumu, saçlarımı ve kulak mememi okşayarak, Afyon'a kadar geldik.
Afyon'da mola verdiğimizde herkes hemen tuvaletlere seğirtti. Ben tuvalette külodumu çıkardım, cebime koydum. Temizlendim. Millete yiyecek içecek bir şeyler ısmarladım. Bir çay içip, şöyle biraz ayaklarımı rahatlatacağımı, yürüyeceğimi söyledim. Gelinim hemen, "Ben de geliyorum baba!" dedi. Aslında üvey kızım gelmek istiyordu o yürüyüşe, ama gelinim erken davranmıştı. Gelinimle dışarı çıktık. Tesisin ışığının aydınlatamadığı koyu karanlık bir köşeye doğru yürüdük. Hiçbir şey konuşmadan hemen gelinimin beline sarılıp, kendime çekip, dudaklarını ağzımla kapattım. Dilim ağzının içinde yılan gibi kıvrılıyordu. Gelinim kendisini toparlayamadan inlemeye, kıvranmaya başladı. Gelinim de aç kurtlar gibi öpüşlerime karşılık veriyordu. Fermuarımı açtım, sikimi çıkardım, "Seni de götünden sikeceğim, alabilecek misin bakalım, benim güzel gelinim?" dedim. Gelinimin, "Hiç durma, o orospu kızını nasıl siktiysen beni de hemen şimdi götümden sik!" diye sokak ağzıyla argo konuşması beni iyice alevlendirdi. "Al, nasıl istiyorsan kendine göre hazırla bakalım!" dedim. Daha o sikimi eline alıp ağzına sokmadan kazık gibi oluverdim. "Hadi bakalım orospu, iyice bir yağla tükürüklerinle, yoksa senin o götünü kuru kuru bağırta bağırta sikerim!" dedim. Sikimi ağzına alıp iyice hazırladı.
Gelinimi domalttım, eteğini beline toplayıp, külodunu indirdim. El yordamıyla götünün deliğini bulup, sikimi deliğin ağzına yerleştirdim, belinden kendime çekerken yüklenmemle başı içine girmişti. Gelinimin ağzından "Iıhhh!" diye sessiz bir çığlık çıktı. Biraz bekleyip iyice yüklendim. Gelinim de hepsini içine almıştı artık. "Al bakalım benim orospu gelinim, çok mu merak ettin babanın yarağını, ye bakalım!" diyerek sikiyordum gelinimin götünü. Gelinim de, "Buldun buz gibi götü, sik bakalım. İlk> sen bakıyorsun tadına, nasıl beğendin mi götümü?" diye sordu. "Harika götün varmış!" diyerek pompalamaya devam ediyordum. Gelinim inleyerek, "Amıma da sok, bir amımdam bir götümden sik beni!" diye kıvranıyordu. "Sen neymişsin yavrum benim, yoksa oğlan yetmiyor mu, beceremiyor mu seni, iyi sikemiyor mu?" dedim. Gelinim de, "Önce bir kaldırabiliyor mu diye sorsana! Kalkmayan sikle beni nasıl siksin?" dedi. "Vay benim aç gelinim vay, bundan sonra seni de ben doyururum, merak etme!" derken götüne giriş çıkışlarım hızlanmış, yarağım iyice şişmiş, patladım patlayacağım.
Gelinimin götünden çıkarıp amına soktum. Birkaç Git Geld'en sonra ben çeşme gibi amına boşalırken, gelinim de aynı anda sarsılarak, kıvranarak boşalmaya başladı. Sikimi amından çıkardığımda hemen döndü ve ağzına aldı, bir güzel yaladı temizledi. Dudakları dudaklarımı bulduğunda diliyle sanki ağzımı sikiyordu. "Doymadın değil mi orospu gelinim benim?" dedim. "Doymadım tabii!" dedi. "Merak etme güzelim, yazlıkta seni doyuracam, şimdi fazla gecikmeden bizimkilerin yanına gidelim hemen!" dedim. Giderken gelinim, "Oh ne güzel, İzmir'e kadar yine Sinem'i sikeceksin!" dedi. "Çeşme miyim ben? Zor biraz!" dedim. Gelinim de, "Var mısın iddiaya, sen istemesen bile Sinem seni uyandırır ve kendini siktirir sana. O ne orospu o, bilmezmiyim! Bulmuş böyle bir fırsat, kaçırır mı orospu? Keşke Sinem'le ben yer değiştirebilsem!" dedi. "Vay azgın gelinim, merak etme ileride seninle güzel sikişmelerimiz olacak!" deyip yatıştırmaya çalıştım gelinimi.
Yanlarına vardığımızda bizimkiler yemeklerini daha yeni bitirmişler, şoförle birlikte alış verişe çıktılar. Bu arada ben de ayaküstü duble porsiyon kaymaklı ekmek kadayıfını bir güzel mideme indirdim. Yetinmedim, böyle durumlar için hep yanımda bulundurduğum o meşhur güçlendirici haplardan hemen bir tane yuttum.
Arabaya yine aynı nizamda oturarak yola koyulduk. Herkes molanın verdiği uyanıklıkla, şarkılar vs. söyleyerek neşeli bir şekilde yol aldık. Kısa bir süre sonra karımla kaynanam yine horlamaya başladılar. Ama bu kez gelinim uyanıktı. Ara sıra göz göze geliyor, gözlerimizle sanki sevişiyorduk. Sinem kucağımda etrafa şöyle bir göz attıktan sonra elini eteğinin altından uzatıp sikimi bir yokladı. Fermuarım açıktı. Fark etti, elini soktu, külodumun olmadığını anladı, eliyle sikimi bulup, başladı oynamaya. Ben de eteğinin altına elimi uzattığımda onun da (molada, tuvalette) külodunu çıkardığını anladım. Baba kız külotsuzduk. Elimle amcığını karıştırmaya, sıvazlamaya, okşamaya başladım. Sikimi çıkarıp, bacaklarının arasına aldı, amcığına badana yapıyor, fırça çekiyordu. Benim sikim de kıvama gelmişti yine. Kulağına eğilip, "Sakın önden içine alma!" dedim. Duydu mu, duymadı mı, anladı mı, anlamadı mı bilmiyorum ama, sanki atına binmiş de, üzerinde rahvan gidiyormuş gibi tempolu bir ritmle boyuna fırça çekiyordu.
Şeytana pabucunu ters giydirir benim bu üvey kızım olacak orospu, elini ayağımın dibinde duran çantasına atıp, (demin Marketten alışveriş yaparlarken kimseye sezdirmeden almış olduğu) bebe yağını çıkardı verdi bana ve avucunu açtı! Avucuna biraz bebe yağı döktüm, götünün o şahane kara deliğini bir güzel yağladı. Sonra elinde kalan yağı da sikime sıvazlayarak sürdü. Bebeyağını çantasına geri koydum ve sikimi elimle götünün deliğine ayarlayıp yavaş yavaş sikimin üzerine oturtmaya başladım. O da kendini bastırarak, ilk sefere göre daha kolay ve kaygan bir şekilde hepsini içine aldı. Yine derin bir "Ohhhh!" çekti ama bu seferki sessizdi. O sırada gelinime baktım, eliyle zafer işareti yapıyordu, göz kırptım ve gülümsedim. Sinem yavaş tempo ile kalkıp oturarak yarağımı götünün içinde milim milim hissetmek ister gibi inip çıkıyordu. Artık öyle hemen boşalmazdım, boşalacağımı boşaltmıştım zaten. Şimdi üvey kızımın o şahane götünün, ben de milim milim tadına varıyor, keyfini çıkarıyordum.
Benim, bir şeyden anlamaz zannettiğim üvey kızım sanki kırk yıllık siktirici gibi, değme orospulara taş çıkartıyordu. Taa sikimin başına, şapkasına kadar götünden çıkarıyor, sonra tadını ala ala dibine kadar içine alıyor, alırken de büzüğünü sıkıp sıkıp gevşeterek beni delirtiyordu.
Gelinim kendisini arkaya vermiş, gözleri kapalı, eli önünde, büyük ihtimalle masturbasyon yapıyor, kendi kendini tatmin ediyordu. Sinem sikimi götünden çıkararak tekrar bacaklarının arasına alıp, badana fırçaya devam ediyordu. Ben zevklerin birinden öbürüne geçiyordum, elimin biri amcığında, öbürü memelerinde, hafif hafif yoğuruyorum. Sinem dayanamayarak, kendisini ve başını geriye atarak dudaklarını dudaklarıma doğru uzatmaya çalıştı. Artık film kopmuştu, o hokka dudaklarını dilimle aralayarak ağzının içinde dilleşmeye başladık. Bir yandan kaynanam uyanmasın, bir yandan aman şoför bir şey fark etmesin diye kendimi kontrol ederken, Sinem'in neler yaptığının farkında olmadım. Biz öpüşür, dilleşirken, bir anda sıcacık, daracık bir kuyuya girdiğimi, kaydığımı fark ettim. Anladığımda iş işten geçmişti. Üvey kızım kendisini bana bozdurtmuştu. Artık kadındı!
Kulağına, "Na'ptın sen?" diye sessizce ve biraz da kızgınlıkla fısıldadığımda, "Karışma bana!" diyerek, az önce götüne aldığı gibi, şimdi de yavaş yavaş oturup kalka kalka, amcığına alıyordu. Kendisini iyice öne alarak, yediğinin tadını çıkarmaya çalışır gibi temposunu ayarlayarak yarağımın üstünde gidip gelmelere başladı. İçinde ilk kez duyumsadığı aletle sanki müzik çalıyor, raks ediyordu. Ama, tüm bunları az hareket, çok yoğun hissetmelerle yaptığı için daha fazla dayanamayarak, sessiz kalmaya çalışarak, bitmek bilmez kramplar halinde amından ilk orgazmını yaşıyordu.
Ben cebimden külodumu çıkardım, sikimin ve Sinem'in amının sularını ve kanlarını sildim tekrar cebime koydum. O da çantasından pedlerini aldı, bir kez de kendisi sildi, temizledi. Sonra sağ bacağıma oturarak, sırtı kapıya doğru, bana yan dönüp sol kolunu boynuma attı, ben de belinden sardım, başı omzumda, uyuyan baba kız tablosu olduk. Beni sik halen kazık gibi meydanda, gelin eğilip (ağzının suyu akarak) bakıyor, Sinem elini atmış sıvazlıyor, ağzı boynumda, dudaklarıyla küçük küçük, kulağımı boynumu gıdıklıyor, öpüyor, dilliyor. "Yapma, uyu artık!" diyorum, "Canavar uyanık ama!" diyor, devam ediyor. Hep fısıl fısıl sessiz konuştuğumuzdan, o da ayrı bir heyecan ve haz veriyordu. Sinem'e, "Gelin biliyor, fark etti!" dedim. O da, "Biliyorum, ben de epey zamandır farkındayım, çok da hoşuma gidiyor aslında onun bizi izlemesi!" demez mi! Vay orospular vay, ben de kendimi uyanık, cingöz biri sanırdım güya. Gelin de, kız da çoktan Üsküdar'ı geçmişler de haberim yok.
"Hadi toparlanalım artık, dinlenelim biraz!" dedim. Ama Sinem sikimi sıvazlamaya devam ederek kulağıma, "Tamam toparlanacam, fakat önce son birkez amımdan sikeceksin ve içime boşalacaksın!" diye tehditkar bir şekilde emrivaki yaptı. (Vay anasını, ya ben şimdi bugün böyle orospu yaptım bu kızı, ya da zaten iyice kaşarmış! deyip) tekrar Sinem'i kucağıma oturttum. Anında amına aldı orospu. Çok değişik duygular heyecanlar gidip gelmeler arasında artık ben de dayanamadım, 15-20 dakika Git-Gel'den sonra amının içine çeşme gibi akmaya başladım. Boşaldım ve rahatladım. Sinem, sikim içinde inene sönene kadar amıyla hareketlerine devam etti ve kendisi de orgazm olup boşaldı. Sonra yine çantasından aldığı pedleriyle temizlendi ve sikimi de bir güzel temizledi sildi, pantolonumun içine yerleştirdi.
İkimiz de toparlanarak, tekrar uyuyan Baba-Kız tablosuyla sabahın erken saatlerinde İzmir'e vardığımızda kafamda tek şey vardı: Çeşme'de yazlıkta, gelinim ve üvey kızımla yaşayacağım yeni maceralar...
[Erdoğan]
114 notes · View notes