Tumgik
#Kalabalıklar içinde
turkudostu61 · 2 years
Text
Tumblr media
0 notes
ysfogzdgrz51 · 4 months
Text
Bir dağın eteğine kurulmuş köy gibiyim ,
herkese uzak, bir sana yakın.
Kalabalıklar içinde olduğuma bakma sakın
Yokluğunda kimsesiz ve yapayalnızım
Kendi kendine konuşana deli diyorlarmış Öylemi canım ????
O da birşey mi
Ben karşılıklı oturmuş,
Yokluğunda seninle kahve bile içiyorum, kusura bakma sakın
Tumblr media
110 notes · View notes
sessiz-sukut · 7 months
Text
Bir insanı bir insana ısındıran merhametidir, güzel kalbidir,
Bazen sessiz oluyor sözlerim, Tüm kalabalıklar içinde en güzel yerdeyiz diye, vakit gece her şeyi üstünü örten bir karanlıkta güzel sözler ısıtır insanın içini..
.
Sessiz adam..
219 notes · View notes
yakazakalb · 2 months
Text
Tumblr media Tumblr media
İnsanın en hakikatli yolculuğu kendi içine yaptığı yolculuktur. Bu yolculuk ise kalabalıklar içinde ve gürültülü ortamlarda değil, gecenin en sessiz sakin zamanlarında, yılların en sukûnetli aylarında olandır.
Ramazan geliyor. Gönül hanenizin kapılarını iyi açın, kendinizi iyi karşılayın...🤍
132 notes · View notes
nebez · 6 months
Text
Yalnızlık, yanında başkası olmayan, tek başına olmak halidir.
İnsan yalnız mıdır?
Yalnızlık, modern hayatın çıkmazıdır.
Bakmaz mısınız hayatımıza, kalabalıklar içinde yalnız değil belki de yapayalnızız.
Milyonlarlayken yalnızlık çeken bir hayat sürmekteyiz. Bazen yalnızlığımızın dahi farkında değiliz.
Sanal bir gülüş, yapay bir sohbet, kurgular üzerine bina edilmiş hayatın mahkumlarıyız.
Tumblr media
117 notes · View notes
yandikalbim · 7 months
Text
Büyük kalabalıklar içinde yalnızız
97 notes · View notes
varolmayanin-guncesi · 4 months
Text
Seninle aramızda isimler var, kimi çağırsak azınlık oluyoruz seninle. Kalabalıklar ve ışıklar bize göre değil, çünkü ikimizin arasında isyan var. Şiirler saklayıp duvarlara işliyoruz. Her sokağın altını çizmişliğimiz var. İmlâ kuralları bize göre değil, hatanın içinde gülümseyen bir Tanrı var.
53 notes · View notes
yantekerlek · 24 days
Text
bayramımız mübarek olsun. Allah müslümanların cümlesine ferahlık versin. fitneden, ayrılıktan, zulümden muhafaza eylesin hepimizi. hastalara acil şifalar versin. yalnızlara hayırlı kalabalıklar versin. çeşitli darlıklar içinde olanlara umdukları ve ummadıkları yerlerden ferah nefesler, kolaylaştırıcılar versin. ne derdi olan varsa derdinin dermanını direkt hazır bir şekilde kendinde bulsun. kimseye el açtırmasın Rabbim, diz çöktürmesin. haramlardan, fenalıklardan, azgınlıklardan korusun. bir dahaki ramazan'a kadar ara ara huşu bakımından ramazan'a benzer, iftar vakti sevincini hatırlatan akşamlar ve bir sürü zamanlar nasip etsin. diyelim ki yanımızdakine bakıp sanki bir ramazan akşamında değil miyiz? sana da öyle geldi mi? yanımızdaki de mutmain bir eda ile hmmmhh evet miss gibi desin. böyle şeyler olsun. Allah bolluk bereket, neşe versin.
amin
40 notes · View notes
1-hesna · 3 months
Text
Tumblr media
"Çay, şefkati temsil eder...
Kahve ise sevgiyi...
Çay, güvenlik arayışıdır; Kahve ise kışkırtılmış merak duygusudur...
Hayatımızdaki bazı diyaloglarda böyledir...
Çay sıcaktır, arkadaşlığa aktif yapar...
Kahve ılıktır, yalnızlık hissi uyandırır...
Kalabalıklar içinde olsanız bile...
Hikayesinin taşıdığı içtenliği anlatmak için ya da mütevazi bütçesini ve amatörce hayallerini vurgulamak için ''Sıcacık'' bir film deriz...
Farkında olmasak bile, bu tip filmlerde hep çayın tadını tarif ederiz biz..."
35 notes · View notes
34-mavi · 11 months
Text
Tumblr media
Şairin ;
Aşk,💙🔥❣️
Kalabalıklar içinde Kalbindekine sahip çıkmaktır." dediği.....
❤🌙🌙
90 notes · View notes
tragiclady · 2 months
Text
Büyük şehirlerde ki kalabalıklar içinde,
param parça olmuş hayatlarla dolu..
29 notes · View notes
fikret-i · 9 months
Text
Tumblr media Tumblr media
Benim ne bir abim ne de erkek kardeşim var. İki ablam var onlar da uzaklarda kendi hallerinde kendi dertleriyle meşguller. Bir ihtiyar anam var bir de zar zor yürüyen babam. Küçüklüğümden beri başımdan öyle şeyler geçti ki kimseye ne anlatabildim ne sığınabildim. Mahallede çocuklardan dayak yerdim. Abim yok ki beni korusun. Okulda öğretmenlerden haksız yere çok dayak yedim. Babam gariban, babam bi çare nasıl anlatayım ki gitsin de beni savunsun. Anam zaten ben çocukken ağır bir ameliyat geçirdi akciğerinin bir kısmını aldılar. Zor nefes alabiliyor kadın. Ben derdimi gidip ona nasıl anlatayım. Çok acılar yaşadım, çıkmazlara düştüm hep. Kimsenin göğsüne yaslanıp da iç çekerek ağlayamadım. Hep yalnız başıma ya bir kuytu köşede ya da gecenin bir yarısında odamda yatağımın içinde kendi kendime öyle saatlerce ağladım. Ayakta duruyor, yere sağlam basıyor, hayata hep gülümsüyor olarak bilirler beni. Halbuki bir sektelesem kendimi bir daha doğrultamam ki ben. Sarılıp da ağlayacağınız, dizine yatıp da derdinizi anlatacağınız birileri varsa ne olur ona iyi bakın, onu sakın kaybetmeyin. Öyle zor ki yalnızlık, kalabalıklar içinde kimsenin olmaması öyle zor ki...
55 notes · View notes
siir-defterim · 6 months
Text
Ömür Hanımla Güz Konuşmaları
...Ve güz geldi Ömür hanım. Dünya aydınlık sabahlarını yitiriyor usul usul. İnsanın içini karartan bulutların seferi var göğün maviliğinde. Yağmur ha yağdı ha yağacak. İn cecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin.Hüznün bütün koşulları hazır. Nedenini bilmediğim bir keder akıyor damarlarımdan. Kalbimin üstünde binlerce bıçak ağzı... ve yüzüm ömrümün atlası; düzlükleri bunaltı, yükseklikleri korku, uçurumları yıkıntılarımla dolu bir engebeler atlası. Yaşamak bir can sıkıntısı mıdır Ömür hanım?
Her şeyi iyi yanından görmeyi kim öğretti bize? Acıyı görmeyen insan, umutsuzluğu yaşamayan, iliklerine dek kederin işleyip yaralamadığı bir insan, mutluluktan, umuttan, sevinçten ne anlar? Göğü görmeden, denizi gör meden maviyi anlamaya benzemez mi bu? Bir güz dü- şünün ki Ömür hanım, ilkyazı olmamış, yazı yaşanmamış, böyle bir güzün hüznü hüzün müdür? Başlamanın bir anlamı varsa bitişi göze almak, bitişin bir anlamı varsa başlangıcı olmak değil midir? Yaşamı düz bir çizgide tut mak tükenmektir. Yaşamak zorunda olduğumuz şunca yılı aykırı uçlar arasında gezdirip geçirmedikçe, alışkanlıkların sınırlarını aşmadıkça zaman zaman, yaşamak nasıl yenilik olur tükenmek değil de?
Yağmur yağıyor Ömür hanım...gökten değil, yüreğimin boşluğundan ömrümün ıssız toprağına...Ve ben sonsuz bir düzlükte bir küçücük, bir silik nokta gibi eriyip gi diyorum. Seslensem kim duyar sesimi yalnızlıklar ka tından?
Dönelim...Dönmek yenilmektir biraz da, yarım kalmasıdır çıkışlarımızın, korkaklıktır, alışkanlıkların güvenli küflü kabuklarına sığınmaktır...Olsun dönelim biz yine de. Bi- lincinde olmadan üstlendiğimiz sorumluluklarımız var. Evlere dönelim, sırtımızın kamburu evlere, cılızlığımızın görkemli korunaklarına, yalnızlığımızın kalelerine dö nelim. Ölçüsüz yaşamak bize göre değil Ömür hanım. Büyürken geniş ufuklarımız olmadı bizim. Küçücük avuçlarımızla sınırlarımızı genişletmek istedikçe yaşamın binlerce engeli yığıldı önümüze. Hangi birini yenebilirdik bunca olanaksızlık içinde. Umutsuzluğu tanıdık, yenilgiyi öğrendik böylece.
Yaşama sevinci adına bir tutamağım kalmadı Ömür hanım. Bir garip boşlukta çiviliyim günlerdir gözbebeklerimden. Sahi nedir yaşamın anlamı? Geriye dönüyorum sık sık yanıt aramak adına, yüreğimin silik izler bırakıp, ağır yükler aldığı zamanın derin denizlerine. Bakıyorum umut karamsarlığın, sevinç acının azıcık soluk almasından başka ne ki? Yaşamsa gerçekle düşün umutsuz bir savaşı, her şeyi içine alan kocaman bir yanılsama... Değil mi yoksa?
Öyle büyük umutlarım olmadı benim, büyük düşlerim, özlemlerim, büyük beklentilerim olmadı. Koşullarım beni oluşturdu ben acılarımı buldum. Herkes gibi yaşasaydım eğer, yaşamı onlar gibi görebilseydim çarşılar yeterdi avutmaya beni. Bir gömlek, bir ayakkabı, bir elbise; bir yemek lokantalarda; televizyon, halı, masa ve daha nice eşya yeterdi yalnızlığı örtmeye, kendimi göstermeye, va rolmaya, 'dar çevre yitikleri'nde önem kazanmaya...
Oysa ben bir akşamüstü oturup turuncu bir yangının eteklerine, yüreği avuçlarımda atan bir can yoldaşıyla dünyayı ve kendimi tüketmek isterdim. Öyle bir tüketmek ki, sonucu yepyeni bir "ben"e ulaştırırdı beni, kederli dal gınlığımdan her döndüğümde...Bir ben ki tüm ilişkilerin perde arkasını görür de gülerdim sessizce yapay ya kınlıklarına insanların. Kim kimi ne kadar anlayabilir Ömür hanım?
Susmak yalnızlığın ana dilidir, Ömür hanım, şiiridir, beni konuşmaya zorlama ne olur. Sözün sularını tükettim bekaynağını kuruttum. Geriye bir büyük sessizlik kaldı reğimde, kalabalıklar, kalabalıklar kadar büyük...YalnızÖmür hanım, geceler boyu akıp giden ırmaklar gibi ranlıklar içre, öyle yitik, öyle üzgün, yalnızım...Sulartoprağa sızıyor bak. Yüzümü geceler örtüyor. Binlerce tsaklanıyor içimde. Kim kimin derinliğini görebilir, hhangi gözle?
Kendilerinin olan tek sözcük yok dillerinde, öyle çok ko- nuşuyorlar ki...Bir söz insanın neresinden doğar dersiniz? Dilinden mi, yüreğinden mi, aklından mı? Düşlerinden mi yoksa gerçeğinden mi? Ve kaç kapıdan geçip yerini bulur bir başka insanda? Yerini bulur mu gerçekten? Sözü yasaklamalı Ömür hanım yasaklamalı...Kimsenin kimseyi anlamadığı bir dünyada söz boşluğu dövmekten başka ne işe yarıyor ki? Olanağı olsa da insanların yürekleri ko nuşabilseydi dilleri yerine, her şey daha yalansız, daha içten olurdu. Aklı silmeli diyorum insan ilişkilerinden. Yanılıyor muyum? Olsun. Yanıldığımı biliyorum ya...
Yeni bir şeyler söyle bana ne olur, yeni bir şeyler. Kurşun aktı kulaklarıma hep aynı sözleri, aynı sesleri duymaktan. Belirsizlik güzeldir, de örneğin, kesinlik çirkin. Sessizlik sesten -hele de güncel ve kof- her zaman iyidir; düş gücü, iç zenginliği verir insana. Dünyanın usul usul ağaran o puslu sabahları ve günün turuncu tülleriyle örtünen dingin akşamları bu yüzden etkiler bizi, duygulandırır, de. Anlık izlenimler sürekli görünümlerden her zaman daha güçlü, kalıcı ömürlüdür...Alışkanlıklar öldürür güzelliğimizi, bizi değişmek çirkinleştirir de.
Kimse düşlerine yetişemez ve kimse geçemez gerçeğini bir adım bile; bu yüzden sıkıntı verir zaman, kısa kalır, sonsuz olur, insanın küçücük ömrünün karşısında. İstemenin kuralı yoktur, de, açıklaması sınırı suçu yoktur; istemek ya şamın kendiliğinden sonucudur, ne haklı ne haksız, ne yerinde ne yersiz...
Biz hepimiz dikenli tellerle sarılıyız, her ilişkide bir par çamız kalır ve bölüne bölüne biteriz de. En büyük hü nerimiz kendimize karşı olmak, aykırı yaşamaktır, acı kaynaklarımızı ellerimizle yaratarak...Kıyılarımız duy- gularımızın boyunda, derinliğimiz aklımızın ölçüsündedir; ufuklarımızsa sisler içinde...O kıyısız gökyüzü nasıl sığar küçücük gözlerimize, bir bardak suya, demirli bir pen cereye...Nasıl gizleriz ağız dil vermez bir geceye? Ve nedir ki gizi, daraldığımız her yerde bir genişlik duygusu verir içimize. Çözemeyiz, de, bu güdük bilinç, bu sığ yürek, bu ezbere yaşamla.
Dünya bir testidir, de, Ömür hanım, ömür bir su...Sızar iğneucu gözeneklerinden zamanın, bir içim serinlik bir yudum mutluluk için. Ve bir gün ölümün balkonundan... dökülür toprağa el içi kadar bir su. Yerde birkaç damla nem, bir avuç ıslaklık...Ölümü bilerek nasıl yaşar insan, geride dünyanın kalacağını bilerek nasıl ölür; bilmek bütün acıların anasıdır, de...
Sars aklımın cılız ayaklarını, kuşat beni. Değişik şeyler söyle ne olur, yeni bir şeyler söyle. Yıldım ömrümün kalıplarından. Beni duy ve anla.
Yağmur dindi Ömür hanım. Gökyüzü masmavi gülümsedi yine. Doğa aynı oyununu oynuyor bizimle. Umudun ucunu gösteriyor usulca, iyimserliğin ışığını süzüyor mavi atlasından. Ne aldanış! Bulutların rengi mavi-beyaz mıdır, kurşuni-külrengi mi yoksa?
Gökyüzünü öpmek isterdim Ömür hanım, gözlerimle değil dudaklarımla. Yoruldum bulutları kirpiklerimde taşı maktan. Delilik mi dedin? Kim bilir...Belki de yerde sü rünmenin bir tepkisidir bu, ya da ne bileyim bilinçsiz bir aykırı olmak duygusu. Gökyüzü de olmak isteyebilirdim değil mi? Kim ne diyebilir ki?
Kimseler görmedi Ömür hanım, bu dünyadan ben geçtim. İçimde umudun kırk kilitli sandıkları, elimde bir avuç düş ölüsü yüreğim -içinde senin ve benim ağırlığım- benim olmayan bir garip gülümsemeyle yüzümde, incelik adına, ben geçtim...Yerini bulmamış bir içtenlik, yanılmış bir saygı ve bir hüzün eğrisi olarak ilişkilerin gergefinde, ördüm ömrümün dokusunu ilmek ilmek. Beni cam kı rıklarıyla anımsasın insanlar, savrulan bir yaprak hüznü ve dağınıklığı ile... Yükümü yanlış bedestanlara çözdüm.
Ezilmiş bir gül hüznü var yüreğimde. Saatlerce dayak yemiş bir sanığın çözülmesi içindeyim. Ürperiyorum. Bir at kestanesi durmadan yaprak döküyor yalnızlığın so kaklarında, örtüyor ömrümün ilk yazını. İçimde bir çocuk, yalın ayak koşuyor yaşlılığa doğru, binlerce kez yenilmiş umut ölülerini çiğneyerek. Sahi yaşlılık, derin bir iç çekiş, yanılmış bir çocukluk olmasın Ömür hanım?
Şükrü Erbaş
42 notes · View notes
behnantugrab · 3 months
Text
Hepimiz aslında zulüm altındaki İslam toprakları gibiyiz. Kalabalıklar içinde az, sessiz, ıssız kalmış gibiyiz... Hani diyor ya Rasulullah(sav): "İslam garip başladı, başladığı hale dönecek. Ne mutlu gariplere!" Derdimize o zamandan derman oluyor. Yalnızlık rüzgarına kapılmayın, ümitsizliğe düşmeyin diyor. O yüzden bu yorgun ve karanlık çağın zorluklarına bir ses niyetiyle:
"Gergin uykulardan, kör gecelerden
Bir sabah gelecek kardan aydınlık.
Sonra düğüm düğüm bilmecelerden
Bir sabah gelecek kardan aydınlık.
Gökten yağmur yağmur yağacak renkler
Daha hoş kokacak otlar, çiçekler
Ardından bitmeyen mutlu gerçekler
Bir sabah gelecek kardan aydınlık."
22 notes · View notes
ysfogzdgrz51 · 10 months
Text
HAYIRLI AKŞAMLAR ARKADAŞLAR
Bir gün düşersem yüreğine ansızın,
Hani belki aklına gelirsem,
Bir seher vaktinin yalnızlığında,
Paylaşmak istersen içinden geçenleri
Güçlü ve korkusuz görünmeye
Çalışsan da,
İçindeki korkuları bilen birine
Anlatmak istersen,
Hani belki içine bir sızı düşerse,
Ne olduğunu neden olduğunu
Bilmeden,
Daralırsa yüreğin,
Kalabalıklar içinde
Yalnız hissedersen kendini
Gel yanıma, ben aynı yerdeyim.
Tumblr media
59 notes · View notes
1098km · 10 months
Text
Tüm kalabalıklar içinde en güzeli sensin,
Tüm sesler içinde en güzeli senin sesin.
Ya büyülü bir şeyler var sende;
Ya da ben seni sevmeyi fazla kaçırıyorum...
85 notes · View notes