Tumgik
#öldü mü lan harbiden
mel-inoe · 1 year
Text
eskiden olsa g*tüm tutuştuğu için muazzam bir verimle ders çalışırdım niye öyle olmadı bu sefer
13 notes · View notes
Text
''Et satmak'' denilince aklıma ilk ''kasap'' gelen yıllarımı geri verin bana
Yediğiniz yemeğin gerçek tadı ne zaman gelir biliyor musunuz? -Bilmiyorsunuz. Hala bir umudunuz varsa, bu ne demektir biliyor musunuz?-Bilmiyorsunuz. Peki bunlar arasındaki çapraz bağı biliyor musunuz? -Bilmeyin. En iyisi bilmemek ama yazının sonunda söyleyeceğim, bekleyin. Başına gelen her kötü şey için savaşmak yerine alışmaya çalışmak nasıl bir şeydir bilir misin kuzen? Bilmiyorsun amına koyim. Neyi biliyoruz ki zaten, değil mi? Her şeyi bilip bilmezlikten gelmek mi cahillik, yoksa hiçbir şey bilmeyip her şey hakkında iki cümle kurmaya çalışacak kadar eksik hissetmek mi? Hangi sebep daha fazla yapıştırır seni bu hayata, hangi insan daha iyi sarılır acılarını unutmak için bir başkasına, ya da hangi amaç uğruna ölmek, seni tatmin eder yaşamaya devam etmek için... Hep boş kuzen. Ne yazarsam yazayım, ne söylersem söyleyeyim, asla iyi hissetmemi sağlamıyor. Geçen kafa dinlemek için köye gittim. Olmadı. Olmuyor. Kapanda hissedip de çıkmak yerine yerini sağlamlaştırmaya çalışıyor gibiyim. Biriyle konuşmak iyi gelmiyor artık. Birilerine anlatmak hiç iyi gelmedi zaten. Evveliyatını siktiğimin dünyasına Hakan Günday'ın dediği gibi ''saplanmaya'' mı geldik gerçekten? Peki, ama neden bunca çaba. Hiç düşündün mü kardeşim teknolojinin neden geliştiğini? Ne için kendimizi yırtmaya çalışmamızın karşılığı? Aklımda o kadar çapraz ateşe alınmış soru var ki üç gün kalkmamam gerekir yazmaya çalışırsam. Eminim o zaman da bitmez. Tam bitti derken tekrardan başlıyor soru işaretleri. ''Allah olmasaydı ateistler de olmazdı'' diyen Ralp Waldo Emerson gibi düşünüyorum, eğer kurtuluş olmasaydı, içimdeki kapan ve kaos da olmazdı diyorum ben de. Gerçekten böyle düşünüyorum. Hiç yaşadın mı bilmiyorum, hani böyle heyecanla birilerine anlatmaya çalıştığın, içine sığmayan ve paylaşmak istediğin bir şey vardır ya, ama anlattığın kişinin zerre sikinde olmaz. Hatta ''ha - he- hımm - anladım'' gibi yarak kürek cümlelerle geçiştirilirsin üstüne bir de. Ha işte öyle duruma kaç kere dayanabilirsin, kaç kere görmezden gelebilirsin, kaç kere devam edebilirsin anlatmaya? Ben milyonlarca-kezinden sonra tam tersini yapıyorum artık. Kim olduğu, ne olduğu önemli değil, ''siktir git sana ne yarrağım'' diyebiliyorum gönül rahatlığıyla. Karakola gidip gözlerimle gördüğüm cinayeti anlattıktan ve devamında da karakol amirinin gözlerini pörtleterek dinledikten sonra ''nerede oldu bu olay?'' diye sormasının ve benim de ''içimde'' diye cevap verip, polis memurlarının zor bela karakoldan dışarı atmasının üzerinden sadece 2-3 saat geçti. İnsan, korkusu olmasa Allah'ı düşünmez miydi la harbiden? bunu düşünüyorum amına koyim kaç gündür. O anasını siktiğimin köyünde tek başımayken ve ''makat'' dedikleri o tahtadan yapılmış uzun oturağa sırtüstü yatıp, ayaklarımı duvara paralel uzatıp tavanı seyrederken sorduğum tek soru buydu; ''korkmasam sana ihtiyacım olur muydu?'' Harbiden nankör müyüz; Abese suresinin 17'nci ayetinde yazdığı gibi? Allah bizi bile bile neden böyle yapmış olabilir lan hiç düşündün mü, korkmanın ötesine zıplayıp? Sen de hacı hocaların siktiği götlerden biri misin yoksa! Albert Camus, Veba eserinde; ''eğer tanrı olmasaydı, insan bir aziz olabilir miydi; bu benim bildiğim tek samimi problemdir.'' demiş. Gerçekten bir amacı var mı dünyanın? Yani, amaçsızlığı seçmek için tüm amaçları görüp, yaşayıp, araştırıp, kafayı patlatıp, gerekirse doğrultuda ölmek mi gerekiyor? Amaçsızlığı seçsen bile ''bir amaç'' uğruna yaşamaktan mı ibaret hayat? Belki de öyle. Düşünsene moruk, amacın yok fakat götünü yırtıyorsun doğru şeyler yapmak için. Ne kadar saçma değil mi? Bunu görünce ''harbi la amaç yoksa neden düzgün yaşamaya çalıyoruz amuğa goyen'' deme, çünkü sen o amaçsızlardan daha sikindirik işler peşindesin anasını sikeyim. Ya ben cidden sıkıldım. Yani ne yapmam gerekiyor bilmiyorum. Allah'a dua edip, ona sığınıp topu ona mı atayım? Tıpkı Galatasaray teknik direktörü Hamza Hamzaoğlu'nun; ''İbrahimoviç çok iyi topçu, kim görmek istemez ki takımında, yani gelirse süper olur...'' deyip, topu kulüp başkanına attığı gibi. Ben bunu samimi görmüyorum lan. Samimi kelimesi buna çok uzak. Köyde amcamla biraz beyin fırtınası yaparken, elindeki bira şişesini kafasına dikip, ben de bir şeyi merak ediyorum aslında dedi. Ve aynen şöyle devam etti moruk; ''kitapta kadere iman diye bir şey var. Yani doğduğun, yaşadığın ve öldüğün her şey önceden bellidir. Buna inanmalısın. Bir de ahiret gününe iman var. Yani burada ne yaparsan yap, öldükten sonra yaptıklarının hesabı vardır. Eee şimdi baştan çelişki yok mu; elime senaryoyu vermişsin, sonra ben karışmam diyorsun... Boş amına koyim, fazla derine dalmamak lazım. Çünkü bunu sorduğum hiçbir hoca tatmin edici cevap vermedi bana...'' O an zaten kafamda filler sikişiyor, bir de amcam üstüne boşalttı bunu amına koyim. Yani kapanda olmaktan daha korkunç, buna alışmaya çalışmak lan. Bunu soran adam doktor lan. Anlıyor musun? Benim canımı, midemi bulandıracak kadar fazla sıkan tek şey aynen şu moruk; ''dinde zorlama yoktur, vazelin vardır'' düşüncesinin gerçeklik payının somut halini görmek ve yaşamak. Yani diyorum ki; Müjde Ar'ın, kafasını cama sıkıştıran Cemil ismindeki elemana; ''Cemil yapma, yapma Cemil, n'olur yapma...'' diye bağırmasından daha iğrenç değil mi; kendi rızanla domalıp da ''nolur sikme'' demek? Anla lütfen. 2+2'nin cevabını bilmeyen insan ne kadar eğitimsiz ise ben de o kadar geri zekalı hissediyorum Kuran-ı Kerim'i her okuduğumda. Abi ya anlamıyorum, ya da çok fazla anlam yüklediğim için beyin error veriyor. El alışkanlığımın da amına koyim. Error ney amın feryadı, hata demek çok mu zor! Senin de hayat damarlarını sikeyim Cihan. Hazır damar demişken, doktorlar yanlış damarı keserse ve bunun sonucunda da hasta hayatını kaybederse vicdan azabı çekerler. Bomba imha ekibi de bombayı etkisiz hale getirirken yanlış kabloyu keserse kendi hayatlarını kaybederler. Bu ikisi arasında seçim yapmam gerekirse bir gün, bomba imha ekibindeki parçalara ayrılan o adamı seçerim, hiç düşünmeden. Araya sıkıştırayım dedim, heheeh. Yalnızlığın boyutunun en alt tabakasını ölçecek bir tabir olmasa da en zirvesi için yapılabilecek tek tarif ''Allah kadar yalnız olmak'' cümlesidir. Neden mi? Çünkü biz yetinmiyoruz. Ya herro, ya merro sözünün doğrultusunda sadece hayatımızın amaç kısmı için ortalarda olamayı seçiyoruz, istemsizce. Bknz. Korku* Her neyse. Küçükken, okulda ''yalnızlık Allah'a mahsustur'' dediğinde öğretmen, bir arkadaşım kalkıp ''melekleri adamdan saymıyor mu örttmenimmm'' diye sormuştu. Öğretmen o kendini hiç bozmadan ''yani eşi ve benzeri yok evladım, ondan öyle denmiştir o söz'' demişti ve o soruyu soran çocuk da anlamış gibi ''heaaaa taaammmm'' deyip oturmuştu. Öğretmen de rahat bir nefes almıştı verdiği ''doğru'' cevap için. Ben de o gün aynen şunu yazıp odasının altından atmıştım içeri; ''Yalnızlık eşi ve benzerinin olmamasıysa nasıl oluyor da insanlar yalnızlığı tarif edebiliyor? Tarif edebilmek için görmek ve hissetmek gerekir. Ben tadına bakmadığım yemeği size nasıl anlatabilirim? Ya da bilmediğim yemeğin tarifini nasıl verebilirim? Bence bu kadar saçma cevaplar vermeyin'' Sonra aynı öğretmen benim okuldan ceza almamı sağladı. Siz siz olun cut-up taktiğini deneyin böyle durumlarda. El yazım yüzünden aldığım cezanın da amına koyim, Meryem öğretmenin de. Amına koduğumun sistemi sizi sikmeye devam eder umarım. Orospu çocukları! Peki, mutlu muyuz? Nedir abi mutluluk? Ne işe yarar, ne kadarı zararlı, ne kadarı kafa yapar, ne kadar... anasını sikeyim ben daha yataktan kalkar kalkmaz mutluyum diyemiyorum. Hiç öyle uyanmadım. Yalnızım ama mutluyum, tek kolum yok ama mutluyum, bu amına koduğumun x ilacı olmadan yaşayamam ama mutluyum, kanserim ama mutluyum, kazık yiyorum ama mutluyum, annem öldü ama mutluyum, bla bla bla... insan değiliz lan. Bize yüklenen şeyleri deştikçe çıldırıyorum. Benim mutluluk anlayışım ile x kişinin mutluluk anlayışı asla aynı değil fakat bu çarkın içinde yine de birbirimize değmeden mutsuz olabiliyoruz. Seni ne mutsuz eder dersem, düşünürsün bir parça. Her kötülükte olduğu gibi. Abi mutluluk saniyelik olaysa, neden bundan bilmem kaç yıl sonra mutlu olmak için şu anın anasını sikiyoruz? Ya da vaatlerle yaşıyoruz lan! Kafayı sıyırmak üzere değil de sıyrılmış yerleri geri dolduruyormuş gibiyim. Oğlum, bundan 10 yıl önce köye gitmek mutluluğun zirvesiyken, şu an gitmek tam tersinin zirvesi. Anlayabiliyor musun? Hayatının en önemli parçasını kaybettiğinde bile kafanı meşgul edecek şeylerin olması ve onlarla ilgilenmek zorundaymış gibi hissettiğini bildiğin halde kendini durduramamak ne kadar orospu çocuğu bir durumdur bilir misin? Başını bilirsin orospu çocuğu. Sen en fazla sanalda gezmeyi, onun bunun sözünü çalmayı, kızlarla (erkeklerle) konuşmayı, otuzbir çekmeyi, duyarlı (davranıyormuş) gibi davranmayı, başkasının günahını hesaplamayı ve o üstte söylediğim şeyi fark etmeden yapmayı bilirsin en fazla. Asla fark edemeyeceksin. Asla! Bunun için senden de en az kendim kadar nefret ediyorum dalyarak. Tyler'ın; ''Mona Lisa bile dağılıyor'' sözünden yola çıkarak söylüyorum, bu dünyada çağ atladıkça yapılan her ''doğru'' şey lanetlenecektir. Emin olun böyle. Geçmişte ''güç'' olan her gösteriş, şimdinin insanlık dışı örneklerinden sadece bir tanesidir. Bak fark etmeni sağlayayım; 50 yaşındaki peygamberin, 9 yaşındaki kız çocuğuyla evlenmesini, şu an herhangi bir insan için kullanırsan ''ahlak dışı'' olarak gösterilir. Fakat o zamanda buna kimse karşı çıkmamıştır. Ya da köle olarak satılan insanları getir gözünün önüne, hatta Osmanlı'daki haremi al eline. Fark ediyor musun? Maalesef yok olmuyoruz. Maalesef! Çünkü ''ölmek ya da ölememek'' bütün meselenin amına koyar. (üstteki sorunun cevabı. Her boku açıklamamı bekleme, biraz da sen yor kafanı.) Şu an ölsen ve Allah sana, bu blog'u neden okuduğunu sorarsa ne cevap vereceksin? Hadi okudun diyelim, buradan söz ayıkladığını sorarsa ne cevap vereceksin? Lan oğlum diyorum ki; öldükten sonra pişmanlık yasası çıksa ve dünyaya tekrar gelsen ne yapacaksın? Neyi değiştirmeye çalışacaksın? Peki, ya ölüp de geldiysen? He yarram he, ''Hz. İsa mısın pezevenk!'' demezler mi adama? Hadi siktir git. Bu kadar!
08.07.2020
2 notes · View notes
nocteventosa · 4 years
Text
Hoş olmayan çakal 2019
       Bakıyorum bakıyorum, kimse düşüncelerime tercüman olmuyor, ben de diyorum ki kendi düşüncelerime tercüman olmuş olayım. “Heh” diyim. “Kardeşim alnından öperim seni tam da aklımdakileri söyledin”. Şimdi buraya birkaç cümül kusayım, sonra seneye bakarım, ya da belki ara ara bakarım, belki her gün açar bakarım, kendi kendimi zaten çok stalklarım. Amaç mı? Amaç yok ama sonucu muhtemelen uzun zaman sonra bakıp “Cringe” olmak. Sikimde mi? Yoo. Bak o kadar yoo ki; sansür yapmak için yıldız koyacaktım bulamadım, “siktir et” dedim o’lum. Öyle bir boşvermişlik var bu aralar üstümde işte. Bu hal’ım nedir sebebi? 2 0 1 9... Biraz 2019′umdan biraz da 2019′umuzdan konuşayım dedim. Karşıma alıp iki laf edecek adam yok ki amınyum biz de buraya yazalım dedik. Ne de güzel dedik.
       2′nin yanındaki 0′ı 2′ynen birlikte alın, ne etti? 20. 0′ın sağındaaki 1 ve 9 u toplayın. N’etti? 10. Heh o 10′u alın götünüze sokun. Hehehe(dad jokes). Yok lan sokmayın biryerinize. 2′yle çarpın sonra alın ilk başta bulduğunuz 20′ye ekleyin. Etti mi 40. İşte bu işlemler nasıl saçma sapalak 40 yaptıysa. 2019 da evirdi çevirdi beni 40 yaptı sanki. Bu yaz zaten kafamda ilk kez beliriveren beyaz teli törenlerle, geçitlerle yeni uğurlamıştık. Bir de üstüne birkaç gün önce sakalımdaki ilk beyaz teli fark ettim ve böylece 40 yaşıma giriş evremi bir nevi tamamlamış sayıldım. Ne zaman ki taşağımda da bitanesini fark ederim, abooov. 
       Yaşlandık aminyum. Bak zaten yaş almaya devam ediyordum onu durduramadığımı da yeni fark ettim zaten orasını geç de... Olm içimde bi çocuk vardı, o bile yaşlandı. Şimdi koşa koşa kilisenin merdivenlerinden çıkıp “pederr günah çıkarmak istiyorum” desem. Kabine girip de ne’n var yavrum diye sorsalar da; “içimdeki çocuğu da ben öldürdüm” desem. Peder de bana “ hııyykk, kürtajj, en böyük günah” der mi? Gerçekten işlediğim büyük bir günah mı bilmiyorum. Hem zaten içimdeki çocuk öldü mü ondan da emin değilim. Dinlediğim müzikler haala 2000′lerin başında mp4′üme yaptığım listedeki şarkılar. (heheh tabe olm mp4 vardı bizde, zenginiz biz). 
       Neyse ne diyordum?
       Heh 2019. 
       Bu yıl sodaya düşmüş limon çekirdeği gibi bi yukarı bi aşağı çıktım. Modum oradan oraya sürüklendi gitti, tam diyorum aha olum yaptın lenn çaaaaat “mutlu bana bişeyler oluyo mutluu” mod on. Hiçbişey dengeli gitmiyor ki zaten. Bıraksaydınız beni olm ben kendi ipinde takılan cambaz gibiydim, ara sıra ayağım titrerdi de sene başına doğru biri geldi de yandan omuz attı. En azından hala ipin üstünden düşmedim de bi “Asena” bi “Petek Dinçöz”den farkım yok gibiyim hatta onlardan iyi kıvırtıyorum kesin bak. Okul mokul zaten bu dönem bok, üzülüyorum elbette ama diyorum ki “olm dersleri toparlarsın da bu kafayı nasıl toparlayacaksın amk” harbiden nasıl toparlayacağım bilmiyorum ama biryerlerden başladım. Tam ekipman 2020′ye hazırlanıyorum, bu maça antrenmanlı çıkıyorum, yaza doğru nakavt ederim diyorum ben bu 2020′yi, tek yumrukta yere çakarım olumm. Benim için büyük, insanlık için küçük hatta mininminnak bir adımla başladım ama iyi sonuç veriyor sanırım. SU İÇMEK. Ciddiyim su içmek hayatımı düzene soktu, o kadar yamulmuşuz amk. Şimdilerde de maymun diyetine girdim, mango, pango, çango gibi abuk subuk meyveler yiyorum, avokado bile yiyorum bak tadı bu kadar leş olan bir şeyi bile bana yedirten hayat sizlere neler yapmaz. Sonraa, açıyorum en sert müziği, basıyorum şınavı mekiği. Hem ne demişler? Sağlam kafa sağlam vücutta olurmuş, önce vücudu toparlamak lazım. 
       Ben 2020′de podyuma çıkmak için kendi imkanlarımla bunları yapıyorum da Dış etmenlerden bahsetmeden de olmaz. Biraz da bizlerin 2019′una değinelim.
       Bir kere ekonomi çok kötü, o kadar kötü ki bizim bile ekonomimiz kötü olm. Düşün yani denizde kum, Emiroğlu family’de para idi bir zamanlar. Cevizlibağ-Taksim dolmuşu bile 5 lira olmuş, arbayla okula gitmek daha ucuza maloluyor öyle bir bokçük bir ekonomi. Nasıl sağlam kalalım amk. 
       Ekonomi bir yana, siyasi durum da bir yana, beni en çok üzen dış etmen sanırım kadın cinayetleri. Millet bilgisayar oyunundaymış gibi patır kütür kadın vuruyor. Olm bu manyaklar sokakta yanımdan yürüyüp geçiyor amk. Aslında olay kadın da değil benim için burada. İnsan nasıl cana kıyar onu anlamak güç benim için, geçen kış evimde akrep çıktı, AKREP ULAN AKREP, kıyamadım öldürmeye. Bu caniler nasıl sevdiğini söylediği kadınları öldürüyor? Hem sevmek bu mudur ki? Hani iyi günde kötü günde sevmek vardı. Hayatından çıkıp gittiğinde dahi mutluluğunu istemek değil miydi sevmek?  Siz sevmiyorsunuz, siz kendinizi seviyorsunuz. O’nu anılarınızda bırakmak, mutlu olacağı hayatı bulması için uzaklaşmasını görmek, acısını belki de yaşam boyu dahi içinizde taşımak fakat karşılığında mutluluğuna, başarılarına şahit olmak da sevdaya dahil ULANN.
       Bırakın kadınları uçup gitsinler artık. Daha fazla cinayet haberi duymak istemiyorum, kafamı toplayacağım... 
       Sevgiden bahsetmişken, bu yıl anladım ki benim sevilmeye de ihtiyacım yokmuş arkadaş, dm’den yürüyen kızlara da mesajına like atıp geçtik bu sene, hem öyle 1-2 tane de değil. İlk birkaçı saflıktan oldu sanırım. “Hayırdır” diyorum salak salak “bayram değil seyran değil gecenin 2′sinde bu kız niye storyme bişeyler yazıp izlediği dizilerden bahsediyor”. Bi merhaba deseydik yüzyüze ilk karşılaştığımızda. Sonra sonra dedim ki olm Rüzgar çok safsın kızlar bu mallığına rağmen yarın bira içmeye çağırmanı bekliyor. Diyemiyorum ki ben bira sevmem ama... İki tane de kız var bu aralar, hatta bu uzun aralar. Ağzımın içine bakıyorlarmış öyle diyor Nesli brom. “İstemiyorum” diyorum, “ben sevmeyi biliyorum ama beceremiyorum”. 
       Buraya kadar okuduysan tebrikler, en yakın zamanda İŞKUR’a başvurmanı tavsiye ederim Rüzgar. Siktir git bunları yazdığın zamanki motivasyonunu topla. Kardeşim kusura bakma durumumuz yoktu okuyamadık diyenler de vardır. ONLARI DA ENİŞTEN DİLEKLERİMLE KUTLARIM.
       Velhasıl-ı kelam, 2020′de değişicem, en en enn kötü 30′un ortalarına doğru değişicem, ama değişicem. Moralini bozma Rüzük bu güne kadar kendi kendine geldin. Diyorsun ya “Kendi kendime yaşamayı, kendi kendine öğrendim”. Aynen devam, Selfmade-man’sin sen oyun dünyasında bile, potansiyeline olan inancım tam. 
       Hem zaten 2019′un kötü olacağı 2018′den belliydi. 
       2018 mi? 
       Konuşamam, küsüz biz :)
edit büdüt: bakın insancıklar, o kadar gaddarsınız ki eminim aranızda bu çocuk ne diyo böyle, kendi kendine konuşmuş vıdı vıdı normal değil diyenler olacak. Normal olduğumu kim idda etti zımbo, yargılarınızı da alın ve siktirin gidin.
 https://open.spotify.com/track/2AqdsTJkqn1kJfH9oP0zNl?si=6BQmoqY5TM63Q2c5tQ3vpA
0 notes