Tumgik
ol0jhy-blog · 7 years
Text
Kısır erkekler kansere daha çabuk yakalanıyor
Tumblr media
1989 yılından bu yana sürdürülen araştırma tamamlandı. Sonuç: Kısır erkekler kansere daha çabuk yakalanıyor! Kadın Hastalıkları Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Op. Dr Betül Görgen, Standford Hastanesi Erkek Kısırlığı Bölümü'nde gerçekleştirilen araştırmanın sonuçları hakkında şu bilgileri verdi: "Araştırma kapsamında yaş ortalaması 35,7 olan 2 bin 238 erkek takip edildi. Bu erkeklerin 451'i azospermikti (meni örneğinde hiç sperm olmayan). Araştırmacılar bu erkekleri yaklaşık yedi yıl takip ettiler. Kısır erkeklerin 29'unda ortalama 5,8 yıl sonra kanser gelişti. Eğer kanser oranı genel popülasyonla benzer olsaydı sadece 16,7'sında kanser gelişirdi. Oysa kısır erkeklerde kanser gelişme olasılığı 1,7 kat daha fazla olmuştur. Daha ileri analizler azospermik erkeklerin genel popülasyona göre üç misli daha fazla kanser tanısı aldıklarını göstermiştir. Ayrıca 30 yaşından önce azospermik olan bir erkekte kanser gelişme riski genel popülasyona göre sekiz kat fazladır. Daha önceki araştırmalar kısır erkeklerde testis kanseri oranının arttığını bildirmiştir. Fakat azospermik erkeklerde beyin, prostat ve melanom gibi farklı kanser türleri de görülmektedir. Bu nedenle azospermi tanısı konmuş erkekler ilerleyen yıllarda kanser taramaları konusunda daha özenli olmalılar. İnsan genomunda bulunan genlerden yaklaşık dörtte biri üreme konusuyla ilgilidir. Bu nedenle kabaca üreme kapasitesi o kişinin genetik sağlığının da bir ölçümüdür."
0 notes
ol0jhy-blog · 7 years
Text
Osteoporoz’a karşı pilates
Tumblr media
Sodexo Avantaj ve Ödüllendirme Hizmetleri'nin yaşam kalitesini yükselten tavsiyeleri paylaşmak için oluşturduğu "İyi Yaşa" platformunda tavsiyelerde bulunan Klinik Pilates Eğitmeni Ayça Kaşıkçı, pilates yardımıyla kemiklerin yeniden kuvvetlendirilebileceğine ve bu sayede osteoporozu yenmenin mümkün olabileceğine dikkat çekiyor. Sodexo Avantaj ve Ödüllendirme Hizmetleri'nin yaşam kalitesini yükselten tavsiyeleri paylaşmak için oluşturduğu "İyi Yaşa" platformunda önerilerde bulunan Klinik Pilates Eğitmeni Ayça Kaşıkçı, pilates yaparak kemiklerin güçlendirilebileceğini söylüyor. Kaşıkçı sözlerine şöyle devam ediyor: "Osteoporoz, halk arasında kemik erimesi olarak bilenen ve genellikle kadınlarda menopoz sonrası ortaya çıktığı düşünülen bir rahatsızlık. Esasen, cinsiyet farkı göstermeden kemik metabolizmasındaki bir bozukluk sonucunda kemikteki protein örgüsünün seyrelmesiyle meydana gelen ve kemiklerin kolayca kırılmasına, deformasyonuna neden olan bir hastalıktır. Yapılan araştırmalar göstermiştir ki, osteoporoz sadece menopoz sonrası ya da ileri yaşlarda görülen bir rahatsızlık değil, özellikle stresli ve fiziksel aktivitesiz bir yaşamın doğal getirisidir. Beslenme bozukluğu, stres ve fiziksel aktivitesiz bir yaşam, kemik yoğunluğunu düşürerek, pencere açmak veya yerden bir paket kaldırmak gibi basit hareketleri kişiye yaptıramaz duruma getirir ve sonrasında da kemik kırılmaları, deformasyonları hatta omurgamızda kayfotik (kamburumsu görünüm) yapıya neden olabilmektedir. 1994 yılına kadar Dünya Sağlık Örgütü tarafından bir "hastalık" olarak tanımlanmamış olan Osteoporoz, günümüzde "en sessiz" ilerleyen kemik hastalığı olarak belirtilmiştir. Sessiz olmasının nedeni, yukarıda saydığım faktörlerin (beslenme bozukluğu, stres ve fiziksel aktivitesiz yaşam) insan vücuduna olan zararlarının yavaşça ilerlemesi ve kendisini en son noktada göstermesidir. Yapılan araştırmalarda, kemik erimesi yaşayan hastalar bel ve boyun ağrılarından, hatta pantolonlarının/eteklerinin bel ve boy ölçülerinin uzadığından şikayet etmektedirler. 2005 yılında Çin-Oxford-Cornell projesinde yer alan araştırmacılar tarafından, düşük kalsiyum tüketmelerine rağmen tarım ve çiftçilikle uğraşan Çinli'lerde, fiziksel bir aktivite içinde olan kişiler, kanser ve kalp rahatsızlıklarıyla beraber osteoporoz gibi kemikle ilintili bir hastalığın da oranının çok düşük olduğu belirtilmiştir. Bu nedenle osteoporozu "zengin-tembel hastalığı" olarak tanımlamışlardır. Fiziksel aktivite, vücudumuzdaki kemiklerin öncelikle sağlam bir şekilde yapılanması, güçlenmesi ve düzgün olarak şekillenmesi için hayatımızın her devresinde, en küçük yaştan en ileri yaşa kadar, gereklidir. 2004 yılında U.S Surgeon General (Amerika Genel Cerrahi Enstitüsü) tarafından hazırlanan 404 sayfalık raporda "Bone Health and Osteoporosis-Kemik Sağlığı ve Osteoporoz) kemik sağlığını korumada anne karnından başlayan beslenme bozuklukları ve stres üzerinde durularak öncelikle kemik yapısının sağlıklı bir şekilde oluşturulmasının altı çizilmiş ve bunun devamlılığını sağlamak için de özellikle Pilates gibi fiziksel aktivitelere ağırlık verilmesi tavsiyesinde bulunulmuş. Raporda diğer fiziksel aktivitelerin yanında Pilatesin önemi ve farkı şu şekilde belirtilmiş: "Pilates sadece basit bir fiziksel aktivite değil; vücut duruşunu düzelten ve simetrisini korumasını sağlayan, nefes alıp vermeyi kontrol etmeyi öğreten, karın kaslarını kuvvetlendirerek sırt, pelvis ve omuz kemiklerinin sağlamlaşmasına ve eklem hareketliliğine destek olan vücudun tepeden tırnağa her yerinin çalışmasını sağlayan bir egzersiz bütünüdür." Kemik deformasyonu olarak nitelendirebileceğimiz osteoporozda, kaslar gerektiği gibi gerinememekte, esneyememektedirler. Zihindeki baskı ve gerginliklerin bedende vücut bulması olarak adlandırabileceğimiz osteoporozu, fiziksel aktivite ve nefes egzersizleriyle zihne destek vererek kemikleri yeniden kuvvetlendirebilir ve osteoporozu yenebiliriz!"
0 notes
ol0jhy-blog · 7 years
Text
Yoğun spor yapan erkekler dikkat!
Tumblr media
Tüp Bebek Uzmanı Op. Dr. Seval Taşdemir uyarıyor: "Yoğun spor, uzun süre kullanılan steroidler ve sauna; sperm kalitesi üzerinde olumsuz etki göstererek erkeklerde kısırlığa yol açıyor!" Spor her ne kadar sağlıklı olsa da yoğun spor yapmak libido üzerinde olumsuz bir etki gösteriyor. Egzersiz; sağlıklı kalmak, stresi azaltmak ve kilo vermek için tavsiye edilse de her şeyin fazlası zararlı. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) yetişkinler için haftada 150 dakika orta seviyede egzersiz yapılmasını öneriyor. Ancak yapılacak yoğun egzersiz, seks hormonları yani doğurganlık ve libido üzerinde olumsuz etki gösteriyor. Çok atletik kadınların menstrual döngülerindeki sorunlar bilinen bir gerçek. Peki ya erkeklerde yoğun sporun doğurganlık ve libido üzerine etkisi nedir? BİN 77 ERKEK ÜZERİNDE ARAŞTIRILDI North Carolina State Üniversitesi araştırmacılarının yaptığı araştırma, Medicine and Science in Sports and Exercise dergisinde yayınlandı. Çalışmaya bin 77 erkek katıldı. Bu erkekler kendi fiziksel aktivite ve cinsel yaşamları hakkındaki sorulara cevap verdi. Katılımcıların çoğu koşu yapıyor veya bisiklete biniyordu. SPOR YAPIN AMA YÜKSEK DOZ DEĞİL Sonuçlara göre, yoğun egzersiz yapanlarda azalmış libido ortaya çıkarken; hafif veya orta derecede fiziksel aktivite yapanlarda ise daha yüksek libido düzeyleri gözlendi. Bu da yoğun sporun, fiziksel yorgunluğa ve buna bağlı olarak da düşük testosteron seviyelerine yol açtığını gösteriyor. Ayrıca yüksek sıcaklık da sperme zararlı olduğundan yoğun fiziksel aktivite, sperm sayısını azaltabilirken, orta seviyede yapılacak düzenli egzersiz ise doğurganlık açısından faydalı. SAUNA KISIRLIĞA YOL AÇIYOR! Ferti-Jin Kadın Sağlığı ve Yardımcı Üreme Teknikleri Merkezi Klinik Direktörü, Kadın Hastalıkları, Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Op. Dr. Seval Taşdemir, aşırı spor ve erkek kısırlığı hakkında şu bilgileri verdi: "Vücuttaki yağ oranının yükselmesi testosteron seviyesinde düşmeye sebep olur. Vücutta testosteron hormonu yağ hücrelerini kimyasal formunu değiştirerek östrojene dönüştürmektedir Aşırı spor yapan erkeklerde kas artışı ile yağ oranındaki azalma kandaki testosteron artışına neden olur. Ancak ağır spor dallarıyla uğraşan erkeklerde testosteron hormonu düzeyi, sperm üretimi ve kalitesinde ciddi oranda düşüş göstermektedir. Aynı zamanda spor salonlarında her gün saunada zaman geçirilmesi testislerin olumsuz etkilenmesine neden olabilmektedir." UZUN SÜRE STEROİD KULLANMAYIN Vücuda dışarıdan testosteron alınması doğru bir yaklaşım değildir diyen Ferti-Jin Kadın Sağlığı ve Yardımcı Üreme Teknikleri Merkezi Klinik Direktörü, Kadın Hastalıkları, Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Op. Dr. Seval Taşdemir, "Birçok sporcu tarafından kullanılan steroidler vücutta testosteron seviyelerinde aşırı artışa neden olarak cinsel fonksiyonlarda ciddi performans artışı gösterir. Fakat uzun vadede kullanımlarda vücuttaki doğal testosteron normalin çok altına düşer ve testislerde küçülmeye sebep olur. Bu nedenle sperm üretimi etkilenerek azalır. İlacın bırakılması söz konusu olur ise ancak 4-6 ay sonra sperm üretimi normal haline dönebilmektedir. Bu durum normal yollarla çocuk sahibi olma oranlarında belirgin düşüşe sebep olmaktadır" diyerek erkekleri uzun süre steroid kullanmamaları konusunda özellikle uyardı. VİTAMİN DESTEĞİ ÜREME KAPASİTESİNİ ARTIRIR Tüp Bebek Uzmanı Op. Dr. Seval Taşdemir, "Kullanılacak vitamin-mineral desteği ve bazı antioksidan ilaçlar üreme kapasitemize de olumlu katkılar sağlar. Doğru ve uygun dozlarda, uzun süre kullanıldığında sperm sayısı ve kalitesinin arttığı gözlenmiştir" dedi.
0 notes
ol0jhy-blog · 7 years
Text
Hamilelikte Baba Adayı Nasıl Değişim Yaşıyor
Hamilelik, anne adaylarının hayatına bir takım değişiklikler getiriyor. Gerek anne gerek bebeğin sağlığı için bu değişikliklere uyum sağlamak gerekiyor. Bazı kulaktan dolma bilgilere ön yargı ile yaklaşmak ve doğru olanı uygulamak ise sağlıklı bir gebelik geçirmenin altın kuralı olarak kabul ediliyor.  Memorial Antalya Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü'nden Op. Dr. Sibel Kaya, hamilelikte doğru bilinen yanlışlar hakkında bilgi verdi. "Hamilelikte çok yemek yersem, bebek daha sağlıklı olur" Yanlış. Hamilelikte çok yemek önemli değil, dengeli beslenmek önemlidir. Hamilelikte beslenme, ben ne yersem bebek de onu yer ve daha iyi beslenir anlamına gelmemektedir. Gebelikte az az ve sık sık beslenilmelidir. Günde 3 ana öğün ve 3 ara öğün yapılmalıdır. Fazla kilo alındığı zaman gebelik tansiyonu, gebelik şekeri ve iri bebek doğumu gibi sorunların ortaya çıkacağı unutulmamalıdır. "Hamilelikte her türlü gıda tüketilebilir" Yanlış. Hamilelikte bazı yasaklı gıdalar vardır. Özellikle çiğ et içeren, çiğ köfte tüketilmemelidir. Buna ek olarak; kabuklu deniz hayvanları, midye, suşi, kokoreç, salam, sucuk, sosis ve tütsülenmiş etler yenilmemelidir. Kavanozlarda satılan turşulardan, çok fazla tuz içerdiği ve katkı maddeleri olduğu için uzak durulmalıdır. Abur cubur tüketimine de dikkat edilmelidir. "Bitki çayları hamilelikte sakıncalıdır" Yanlış. Hamilelikte bitki çayları içilebilir. Özellikle gebelik döneminde kabızlığa eğilim olduğu için, bitki çayları günde 1-2 bardak tüketebilir. Adaçayının düşüğe neden olduğunu düşünülür ancak bu konuda kanıtlanmış bir araştırma bulunmamaktadır. "Hamilelikte ton balığı yenilmemelidir" Yanlış. Hamilelikte haftada 2 kez ton balığı tüketilebilir. Üstelik gebelikte balık tüketimi daha önemlidir. Omega 3 içerir fakat denizin derinlerinde yaşayan bazı balıklar, ağır metaller içerebileceğinden gebelikte risklidir. Özellikle bebeğin gelişim evresinde olduğu ilk 3 aylık dönemde santral sinir sistemine zararlı etkileri olabilir. "Hamilelikte spor yapılmaz" Yanlış. Hamileliğin tüm evrelerinde spor yapılabilir. Sadece son haftalarda fiziksel olarak bazı sporları yapmak sıkıntı oluşturabilir. İlk 3 ayda da düşük tehdidi, kanaması ve lekelenmesi olan anne adaylarının spor yapması önerilmez. Gebelikte yapılabilecek en iyi sporlar; yürüyüş ve yüzmedir. Haftada 2 günde mutlaka yürüyüş yapılmalıdır. Yüzme için de havuz yerine deniz tercih edilmelidir. "Hamilelikte araba kullanılmaz" Yanlış. Hamilelikte araba kullanmak herhangi bir problem yaratmaz. Belki 37'inci haftadan sonra sıkıntı olabilir. Çünkü bebeğin büyümesine bağlı olarak anne adayında sıkıntı yaratabilir. Ancak kontrollü bir şekilde, emniyet kemeri göğsün ve göbeğin altından geçirmek şartı ile araba kullanılabilir. "Bebeğin saçları çıkınca anne adayının midesinde yanma şikayetleri olur" Yanlış. Hamileliğin her döneminde reflü ve mide asidi olduğu için bu durum normaldir ve bebeğin saçlarının çıkması ile alakası yoktur. Mide yanmasını engellemek için beslenme düzenlenmelidir. Çok acılı, ekşili gıdalar ve yatmaya yakın yemek yenilmemelidir. Uykuda yastık boyu yükseltilmelidir. Çok şiddetli reflü durumlarında anne adaylarına, bebeğin sağlığını herhangi bir şekilde etkilemeyen ilaçlar da verilebilir. "Hormonal değişim sadece anne adayında olur" Yanlış. Fiziksel olarak sadece anne adayında hormonal değişim olsa da bu süreç baba adayını da etkiler. Kadınlar için hamilelik, hassas bir süreçtir. Ani duygu değişimleri yaşanabilir. Bu süreç ister istemez beslenme, psikolojik olarak babaya da yansımaktadır. Genelde hamilelik döneminde baba adayları, eşlerinden daha fazla kilo almaktadır. "Hamilelik dikkat dağınıklığı ve motivasyonda düşüklüğe neden olur" Yanlış. Hormonal değişime bağlı kısmen dikkat dağınıklığı, halsizlik ve yorgunluk gibi şikayetler görülebilir ancak geçici bir süreçtir. Üstelik gebelikte evde oturmak yerine, iş hayatına devam edilmesi anne adaylarının kendilerini daha dinamik hissetmelerini sağlayacaktır. Hamileler, öz bakımlarını da asla ihmal etmemelidir. "Hamilelikte saç boyası ve makyaj yapılamaz" Yanlış. Anne adaylarının kendilerini iyi hissedeceği şekilde hamilelik sürecini geçirmeleri önemlidir. Bunun için saçlarına fön çektirebilir, çok aşırıya kaçmamak şartıyla makyajlarını yapabilirler. Özellikle 4'üncü aydan sonra organik boya ile saçlarını da boyatabilirler. Boya saçta kısa kalmalı, bol su ile yıkanmalıdır. "Hamilelikte diş sağlığına müdahale edilemez" Yanlış. Hamileliğin özellikle ikinci yarısından sonra diş ile ilgili her türlü müdahale yapılabilir.
0 notes
ol0jhy-blog · 7 years
Text
Erkeklerde göğüs büyümesine estetik çözüm
Tumblr media
Jinekomasti meme dokusunda aşırı büyüme ya da asimetrik meme dolgunluğuna sahip erkeklerde görülen bir anomali.  Sadece kilolu erkeklerde değil, kilo sorunu olmayan pek çok erkekte de görülen jinekomasti, erkeğin estetik olarak farklılaşmasına, özgüven kaybına ve psikolojik sorunlar yaşayarak sosyal yaşantısının bozulmasına sebep oluyor. Op. Dr. Bülent Cihantimur, jinekomasti hakkında açıklamalarda bulundu: " Göğüslerinde büyüme olan erkekler kıyafetlerinin altından beliren göğüslerini kamufle etmeye çabalıyorlar. Oysaki çözüm çok basit! Bu tarz aşırı derecede gelişmiş ve genişlemiş meme dokusuna sahip olan erkeklere, kliniklerimizde jinekomasti operasyonu yaparak memelerin cerrahi olarak düzeltilmesini sağlıyoruz" dedi. Jinekomasti ameliyatlarının oldukça kolay işlemler olduğunun altını çizen Cihantimur: " Eskiden yağ dokularının kesilmesi suretiyle yapılan jinekomasti ameliyatlarını artık çok daha kolayca liposculpture metodu kullanılarak da yapılabiliyoruz" diyerek erkeklerde görülen meme büyüklüğü sorununu pratik bir şekilde ortadan kaldırdıklarını anlattı. Kesisiz Jinekomasti konforu Erkeklerdeki meme büyümesinin son zamanlarda çok daha fazla görüldüğünü ve bunun sağlıksız, katkı maddeleriyle dolu beslenme alışkanlığına bağlı olarak geliştiğini söyleyen Op. Dr. Bülent Cihantimur, spor ya da bölgesel egzersizlerle dahi, bu yağlanmanın önüne geçilemediğini söyledi. Oluşan bu yağlanmayı kesisiz bir şekilde yok ettiklerini vurgulayan Cihantimur: "Jinekomasti operasyonları, kesi yapılmaksızın açılan noktasal bir delikten kanüller yardımıyla yağ dokusunun eritilip, dışarı alınmasıyla gerçekleşiyor. Eğer hastada yağ dışında kistik meme dokusu mevcutsa, bu sefer de yine minimal kesiyle bölgedeki fazlalığı alıyoruz. Hiç iz kalmayan ve oldukça kısa süren operasyon sonrası hemen ertesi gün günlük yaşantınıza dönebiliyorsunuz " dedi. Ergenlik çağında da yapılabiliyor Jinekomasti operasyonlarını özellikle ergenlik dönemindeki gençlerin de tercih ettiğini söyleyen Cihantimur: " Ergenlik çağını henüz tamamlamamış olan hastalarda bir kez daha işlemlerin gerçekleşme ihtimali vardır ama istenildiği zamanda yapılmasında sağlık açısından herhangi bir sakınca bulunmamaktadır. Gence yaşattığı psikolojik sorunlar ancak problem ortadan kaldırılarak çözümlenir. Oldukça iyi geri dönüşler aldığımız jinekomasti operasyonlarında İlk yaranın iyileşme süresi 1 hafta içinde gözlemleniyor. Ameliyattan 2-3 gün sonra şişlikler dağılır. Bu arada hasta normal yaşantısına geri dönüş yapabilir" dedi.
0 notes
ol0jhy-blog · 7 years
Text
Cep telefonları spermleri pişiriyor!
Tumblr media
Gün içinde cep telefonunu pantolon cebinde taşıyan erkeklerin %47'sinde sperm sayısı azalıyor. Testislere yakın taşınan cep telefonları gebe kalmayı güçleştiriyor. İsrail'deki Haifa Teknik Üniversitesi'nde yapılan araştırmada, cep telefonlarının aktif olarak yüzen sperm sayısını ve sperm kalitesini azalttığı, bunun sebebinin de elektromanyetik aktiviteden kaynaklanan ısı artışı olduğu saptandı. Kadın Hastalıkları Doğum ve Tüp bebek Uzmanı Op. Dr. Betül Görgen, erkekleri yakından ilgilendiren araştırma hakkında şu bilgileri verdi: "Çalışmada üreme kliniğine başvuran 100'den fazla erkek izlendi. Bu erkekler telefonlarını kasık bölgesine yakın taşıyorlar, telefonla şarj olma esnasında konuşuyorlar ve gece uyurken telefonlarını yattıkları yerin sadece birkaç santim uzağına bırakıyorlardı. Özellikle Batı'da, erkekler arasında sperm kalitesinin azalması bariz olup, çiftlerin % 40'ında çocuk sahibi olma konusunda da problemler çıkmaktadır. Üreme kapasitesindeki azalma ile cep telefonu kullanımı artışı arasındaki bağlantı anlamlı bulunmuştur."
0 notes
ol0jhy-blog · 7 years
Text
Çocuk sahibi olmak isteyen erkekler için sperm diyeti
Tumblr media
Domates, ceviz, kabak çekirdeği, mercimek, yaban mersini, nar, su, siyah çikolata.... Çocuk sahibi olmak isteyen bir çift misiniz? Unutmayalım ki erkeklerin yaklaşık yüzde 50 sinde sperm sayısı olması gerekenin altında.Yani mililitrede 15 milyondan az. Her altı çiftten biri gebe kalmakta güçlük yaşıyor ve bu olguların yüzde 20'sinde sorun düşük sperm sayısı ve kalitesi. Yapılan son araştırmalar, sperm kalitesinin sperm sayısından daha önemli olduğunu ortaya koyuyor. Spermler "oksidatif stress" adı verilen serbest radikallerin etkilerine çok duyarlı ve savunmasız. Serbest radikal denilen moleküller ise spermin fonksiyonuna ve canlılığına zarar verebilen, hücresel yıkım ile ilişkili oluşumlardır. Kötü ve dengesiz beslenme, sigara dumanı,hava kirliliği ve çevresel kirlilik gibi olumsuz yaşam faktörleri,spermde hasara yol açarlar. Normalde semenin içerdiği doğal antioksidanlar bu hasara karşı savunma mekanizması rolünü üstlenirken, yukardaki olumsuz etkiler bu savunma sistemini de etkilediyse, sperm çok fazla hasar görebilir. Bu konuda esas amacımız hem serbest radikallerin oluşumuna neden olan potansiyel sebepleri ortadan kaldırmak hem de antioksidan gıdalarla hasarı geri döndürmek olmalı. Peki nasıl? Kadın Hastalıkları Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Op. Dr. Betül Görgen, nardan, siyah çikolataya uzanan ve sperm kalitesini olumlu etkileyen 10 besin maddesi hakkında şu bilgileri verdi: Domates Domates "likopen" adı verilen antioksidan için en iyi kaynaklardan biridir. Yapılan çalışmalarda bu maddenin sperm hareketini ve aktivitesini artırdığını kanıtlamıştır. Likopen pişmiş ya da işlem görmüş domateste daha fazla bulunur. Hele zeytinyağıyla beraber tüketilmesi daha da etkili olmaktadır. Ceviz Ceviz, omega 3 açısından zengin bir kaynak olup, her gün tüketilen 1 avuç ceviz sperm sayısı, hareketi ve şeklini olumlu etkiliyor. Besinlerle karıştırılabilir ya da kan şekerinin düştüğü saatlerde de tüketilebilir. Kabak Çekirdeği Sperm gelişiminde ve testosteron üretiminde önemli rol oynayan çinko açısından çok zengin bir besindir. Başka vitamin ve mineralleri de içerir. Çiğ olarak salatalarla tüketilebilir. Mercimek Hem kadın hem de erkek üremesinde öneme sahip olan "doğal folik asit" kaynağıdır. Özellikle erkekte düşük folik asit düzeyleri, spermin kromozomal anomalilerine sebep olabilir. Vejeteryanlar için de mükemmel bir protein ve lif kaynağıdır. Yabanmersini Mükemmel bir anti enflamatuar ve antioksidandır. Sperm parametrelerinin hepsinde olumlu etkileri vardır. Günde bir avuç tüketilmesi yeterlidir. Su Sperm sayı ve kalitesini olumlu etkilemenin en basit yolu yeterli su içmektir. Nar Adeta süper gıda diyebiliriz "nar" için. İltihap önleyici, kan dolaşımını düzenleyici ve testosteron üretimini artırıcı etkiye sahiptir. 7 hafta boyunca, her gün nar suyu içen sıçanlarda, sperm hasarını önleyen antioksidanların üretiminde artış saptanmıştır. Üstelik bu ülkemiz kaynaklı bir çalışmadır. Siyah Çikolata Sperm sayısını ve hareketini düzelten ve de ejekülat volümünü artıran bir amino asit olan L-arginin, siyah çikolatada bol miktarda bulunur. Çikolata daha siyah oldukça, faydası da daha fazla olmaktadır. Özellikle yüzde 85 kakao oranı içerenler tercih edilmelidir. İŞTE VAZGEÇİLMESİ GEREKEN İKİ ŞEY Cafein Yapılan çalışmalarda kafeinin sperm sayısı üzerine olumsuz etkisi olmamakla beraber, şekil ve hareketini olumsuz etkilemektedir. Diyet İçecekler Yapay bir tatlandırıcı olan "aspartam" sperm sayısını azaltır ve DNA hasarına yol açar. Bu nedenle yapay tatlandırıcılı içeceklerden de uzak durmak gerekir.
0 notes
ol0jhy-blog · 7 years
Text
Türk erkeğinin ayrılık klişeleri
Tumblr media
Evlenmemek için kıvranan Türk erkeğinin komik ayrılık gerekçeleri. Dikkat! Bu gerçekleri sıralamaktaki amaç, evlenmeme hakkını kullanan erkeği karalamak değildir. Tek gaye, gerçek duygularını ifade etmek yerine yalan söyleyen, bu yalanları da yüzüne gözüne bulaştıran erkeği en azından biraz yaratıcı olmaya davet etmektir. Sen daha iyilerine layıksın Çok merak ediyorum. Ben daha iyilerine layıksam sen kimlere layıksın? Bunca zaman bana layık olmadığını bildiğin halde niye benimle oyaladın kendini? Bırak beni sana yazık olmadı mı? Ben sana göre değilim Soru 1: Neden? Soru 2: Bunu tam olarak ne zaman anladın? Peki sen kime, kimlere göresin! Bana başka kadınlarla ilgili olan kısmı değil, seninle ilgili olan kısmı anlat. Niye? Akla yakın birkaç sebep sırala. Benden koca olmaz Bu cümleyi direkt şöyle çevirmek gerekir: Senden koca değil hiçbir şey olmaz! Benim de seninle işim olmaz! Evliliğe hazır değilim
Tumblr media
Ana rahminden çıkamamış Türk erkeğinin evliliğe hazır olması zaten skandaldır. Hazır hissettiğini söyleyenlere de dikkat etmek gerekir. Zira kendine bir hayat arkadaşı değil yeni bir anne arama ihtimali yüksektir! Baba olmaya hazır değilim Hoppala! Evlenmek eşittir çocuk mu? Belki çocuk istemiyor kadın, sadece evlenin istiyor. Olamaz mı? "Seni galiba sevmiyorum, sanki Nazlı daha güzel" diyemiyorsun. "Bu sene de bekâr gezelim" demeye dilin varmıyor. "Annemlerin evinde çok rahatım ya" desen hiç olmaz. Ama böyle de kafasını vitrinin altına saklayınca görünmediğini sanan poposu dışarıda kalmış kediye benziyorsun. Ve bilesin, onun kadar sevimli değilsin!
0 notes
ol0jhy-blog · 7 years
Text
Maço erkeklerin spermi meğer...
Tumblr media
Kaslı ve maço erkeklerin sperm kalitesi maço olmayanlardan daha düşük çıktı Bu haberden sonra kadınların en kaliteli ve en uygun kişiyi bularak çiftleşmek için kriterlerini yeniden gözden geçirmeleri gerekiyor. İspanya'da yapılan bir araştırmada yakışıklı erkeklerde sperm kalitesinin daha iyi olduğu rapor edilmişti. Yakışıklı erkekleri üzecek haber Avustralya'dan geldi. Avusturalyalı erkeklerden yapılan geniş sperm örneklemesinde, erkekteki çekicilikle sperm kalitesi arasında bir korelasyon saptanamadı. Yani görsel çekicilikle üreme potansiyeli ilişkili değil. Evrimsel Biyoloji isimli bilim dergisinde yayınlanan, 18-35 yaş aralığında 118 erkekle yapılan araştırmanın detayları hakkında bilgi veren Kadın Hastalıkları Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Op. Dr. Betül Görgen, sert, erkeksi görünüme sahip erkeklerin diğerlerine göre sperm kalitesinin daha düşük olduğunu kaydetti. Op. Dr. Betül Görgen, şunları söyledi: "İnsanda fiziksel çekiciliğin temel mekanizması, üremek için en uygun, en kaliteli üreyebileceği partneri seçmektir. Dış görünüşle üreme kapasitesi arasında bağlantı olduğunu öne süren pek çok hipotez bu temele dayanır. Örneğin kadınlar eş seçerken, erkeğin kendi cinsiyetini ortaya koyduğu davranışlardan güvenilir bilgiler edinirler. Cinse özgü çekicilik, eş seçimi ve üreme partneri açısından önemli bir kavramdır. Cinsel olarak çekici ve yüksek üreme kapasitesine sahip olan bir partner sağlıklı nesiller oluşması için gereklidir. Fakat yeni çalışmaya göre maço yüzlü erkekler maço spermlere sahip değiller. Bilim adamlarına göre daha sert yüz hatlarına sahip erkekler, yumuşak yüz hatlarına sahip olanlardan daha kötü sperm kalitesine sahipler. Daha önce yapılan bazı çalışmalarda ise kalın sesli erkeklerde daha düşük sperm sayısına rastlanmıştı. Bunun muhtemel sebebi yüksek testosteronun sperm yapımını bozması olabilir. Kalın ses ve gelişmiş kaslar kadınları etkileme konusunda yarışı önde götürebilir fakat cinsel güç söz konusu olunca yarışta geride kalır. Erkeksiliğin göstergeleri ile sperm kalitesi arasında bağlantı bulunamamıştır."
0 notes
ol0jhy-blog · 7 years
Text
Babalar da Lohusa Oluyor (mu?)
Tumblr media
Bazı araştırmalar doğum öncesinde ve sonrasında erkeklerin de hormonal değişmeler yaşayabildiklerini ortaya koyuyor.  Medical Park Göztepe Hastane Kompleksi Uzman Klinik Psikolog Yekta Korkmaz, bu nedenle babaların da anneler kadar bu süreçten etkilenebildiğini ve bu yeni duruma uyum sağlamak konusunda zaman zaman sorunlarla karşılaştıklarını anlattı. Doğum sonrası babalar da anneler kadar şaşkın ve heyecanlıdır. Hayatlarını değiştiren bu mucize, mutlulukla beraber birçok duyguyu canlandırır. Anneler gibi süreçten etkilenen babaların da lohusalık döneminde duygusal durumlarında değişimler ortaya çıkar. Medical Park Göztepe Hastane Kompleksi Uzman Klinik Psikolog Yekta Korkmaz, yapılan araştırmaların yeni babaların yüzde 10'unun lohusalık depresyonu ile karşı karşıya kaldıklarının ortaya koyduğunu kaydetti. Uzman Klinik Psikolog Yekta Korkmaz, çocuk sahibi olan erkeklerin psikolojilerinde meydana gelen değişiklikleri ve yaşadıkları süreçle ilgili şu bilgileri verdi; "Ebeveynlerin hayatlarına giren bu yeni üye, bütün duyguların daha uç noktalarda yaşanmasına, davranış ve düşüncelerin değişmesine neden olur. Bebeğin dünyaya gelişiyle birlikte uykusuz geceler, sorumluluklar, hayat tarzları, öncelikler büyük ölçüde değişir. Bu mucizevi oluşum baba olan erkeğin hayatına birçok farklılık katar. Bu yeni üye babasının hayatını daha anlamlı ve düzenli kılar, duygusal olarak çok farklı güçlü hissettirir, sorumluluk duygusu katar. Bu eşsiz ve tarifsiz duyguların yanı sıra değişen hayatına alışma sürecinde olumsuzluklar da yaşanabilir. BABA OLMAK EŞ OLMANIN ÖNÜNE GEÇER Babalar da anneler gibi bu büyük değişime ayak uydurmaya çalışırken zorlanabilir. Uykusuz geceler, değişen eş rolleri anne-baba olmanın eş olmanın önüne geçmesi, değişen sosyal hayat, artan sorumluluk duygusuyla beraber kaygılanan babalarda duygu değişimleri görülebilir. Bu bocalama dönemlerinde bazı erkekler daha sinirli, gergin veya içe kapanık olabilir. Lohusalık dönemi her iki ebeveyn içinde hassas bir dönem olduğundan aile yapısı da etkilenir. Özellikle babaların yaşadığı lohusalık durumu eşi çok etkiler. Bu dönemi yaşayan erkekler kendilerini çoğunlukla geri çeker, eşleri de sevilmediklerini düşünerek kendini terk edilmiş gibi hissedebilir. Bu da aile yapısını sarsacak sorunlar oluşturabilir. Eşlerin bu dönemde birbirine destek olması, anlayışlı olması ve birbirlerini ihmal etmemeleri gerekir. Ebeveynler, anne baba olmanın heyecanını ve mutluluğunu yaşarken eş olmanın hazzını da yaşamalıdır. Unutulmamalıdır ki; ebeveynler huzurlu olursa çocuklarda huzur bulur, bu nedenle her iki ebeveynin ruh sağlığı, birbirlerine yaklaşımları çok önemlidir. Bir babanın lohusa döneminde olduğunu nasıl anlarız? Bu bocalama döneminde babanın davranışlarında da değişmeler görülebilir. Eşiyle iletişimi azaltıyorsa, sürekli tartışıyor veya karışıyorsa, Çok gergin veya sinirliyse, Ruh halinde dalgalanmalar gözleniyorsa, Diğer zamanlara göre daha içe kapanıksa, Bebeğe uzak duruyorsa, Mutsuz, hayattan zevk almıyorsa, Arkadaş ve aileden uzaklaşma varsa bu kişilerde babalık lohusası düşünülebilir. LOHUSA DÖNEMİ YAŞAYAN BABALAR NE YAPMALI? Bu dönemde en önemli faktör şüphesiz eşlerin birbirine yardımıdır. Her iki ebeveyn de bir alışma sürecinden geçerken korkuların olması, iniş çıkışlı duyguların yaşanması çok normaldir. Bu dönemde özellikle erkeklerin daha sabırlı davranması, anneye yardım etmesi, bebeğin ihtiyaçlarını gidermeye yardımcı olması, birbirlerine zaman ayırmaları çok önemlidir. Dünyanın en güzel duygusunu yaşarken birbirine destek olmak, sevgi ve şefkatle yaklaşmak hem eşleri hem bebeği birbirine bağlayarak ilişkiyi güçlendirir. LOHUSALIK UZARSA UZMAN DESTEĞİ ŞART Doğum sonrası ilk süreçlerin bocalama dönemi olduğundan bahsetmiştik. Bu dönemde paniğe kapılan baba, "Eyvah, artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak" psikolojisine kapılabilir. Bu ilk aşamada normal kabul edilir. Ancak bu durumun uzamasıyla beraber lohusa babalık belirtileri görülüyorsa bir uzman desteğine ihtiyaç var demektir. Bebeğin dünyaya geldiği ilk dönemler ebeveynlerle ilişki kurma ve güven duygusunun aşılanması için çok önemlidir. Bu dönemde yoğun olumsuz duygulara kapılan baba, uzun süre bunu yaşarsa bebeğiyle güvenli ilişki kuramayabilir. Bu nedenle yaşanan kaygının bebekle ilişki kurmayı etkilediğini düşündüğü an bir uzman desteği almak sorunu kısa sürede çözecektir."
0 notes
ol0jhy-blog · 7 years
Text
Sağlıklı andropoz için günde en az 2 bardak süt
Tumblr media
Halk Sağlığı Uzmanı Doç. Dr. Oğuz Özyaral kadınlar için tavsiye edilen sütün, erkekler için de çok önemli olduğunu, düzenli süt içen erkeklerin andropoz dönemini rahat geçireceğini söylerken, sütün gece yatmadan iki saat önce içilmesi gerektiğinin de altını çizdi... Süt kadınlar için olduğu kadar erkekler için de önemli... Doç. Dr. Oğuz Özyaral "İnsanlarda kemik yoğunluğunun gelişimi en fazla 20'li yaşlara kadar devam eder. Çocukluk ve gençlik yıllarında yeteri kadar süt tüketimi, kalsiyum ve fosfor açısından kemik mineralizasyonunu sağlar. Bu yaşlarda eğer yeteri kadar süt ürünleri tüketilmez ise 30'lu yaşlardan sonra kemik deformasyonları ve kemik erimesi ortaya çıkma riski artar. Erkeklerin andropoza girmeden önce ileri yaşlarda güçlü bir kemik yapısına sahip olabilmeleri için derhal süt tüketimine başlamaları gerekir. Günde 2-3 bardağı sütün yanı sıra sabah kahvaltıda 2 kibrit kutusu büyüklüğünde beyaz peynir ve ara öğünlerde bir kâse yoğurt tüketimi osteoporozla beraber gelişebilecek olan kemik erimesi ve doku kayıplarını önlenebilecektir." dedi. Süt kalp hastalıkları ve diyabet riskini azaltıyor... Sütün ana yapısının insanın sağlıklı yaşamsal ihtiyaçlarına cevap verecek olan karbonhidrat, yağ, protein, vitamin, mineraller ve % 87 sinin sudan oluştuğunu belirten Doç. Dr. Oğuz Özyaral "Hayvansal yağ olmasına rağmen 100 ml. sütteki kolesterol oranı 12 gramı geçmez. Bir karbonhidrat olan ve süt şekeri olarak tanımlanan laktoz ciddi bir enerji kaynağıdır. Böylelikle içeriğindeki kalsiyum, D vitamini ve fosfor ayrıca mangan sayesinde süt kemik kitlesini korur ve dişleri güçlendirir. Protein yapısı ayrıca önemli bir enerji kaynağıdır, kas dokusunu oluşturur ve güçlendirir, böylelikle büyüme ve gelişmeyi hızlandırır. Bunun yanı sıra potasyum kan basıncının düzenlenmesini sağlar ve kemikleri korur. Sütün yapısında yer alan Vitamin B12 ise kırmızı kan hücreleri ile sinir dokularını korur. Vitamin zenginliği açısından A C ve K vitaminlerine sahiptir. Bunlar vücudun bağışıklık sistemini korur, güçlendirir. B2 vitamini olarak da bilinen Riboflavin tüketilen gıdaları enerjiye çevirir, uçuk gelişimini önler. Niacin ise şeker ve yağ asitlerini metabolize eder. İngiltere'de yapılan bir çalışmada Galler bölgesinde devamlı ve düzenli süt tüketen erkeklerin tüketmeyenlere oranla daha az kardiyovasküler hastalıklarla karşılaştığı gösterilmiştir. Yapılan bilimsel çalışmalarda az yağlı süt ve/veya süt ürünü tüketen erkeklerin tükettiği süt miktarı arttıkça diyabet gelişim riskinin hızla düştüğü gösterilmiştir." diye konuştu.
0 notes
ol0jhy-blog · 7 years
Text
Baba olmayı ertelemeyin
Tumblr media
Kısırlık, Dünya Sağlık Örgütü'nün dünya nüfusunu tehdit eden hastalıklar sıralamasında kanser ve kalp-damar hastalıklarından sonra üçüncü sırada yer alıyor. Kısırlık denilince aklımıza ilk olarak kadın kısırlığı geliyor. Oysaki erkek kısırlığı da hiç de küçümsenmeyecek oranlarda karşımıza çıkıyor. Kısırlık vakalarının yaklaşık %30'unda erkekte, %30'unda kadında ve %30'unda ise hem erkekte hem de kadında problem vardır. Ailelerin %10'u ise 'açıklanamayan kısırlık' grubundadır. Yani erkek kısırlığı ile kadın kısırlığının görülme oranları aynıdır. Bugüne kadar hep kadınlara uyarılar yapıldı. 'Kariyer uğruna anneliği ertelemeyin' denildi. Peki ya erkekler? Onların da baba olmayı ertelememesi gerekmiyor mu? Erkek üreme sağlığını etkileyen pek çok sebep var. Geçirilen enfeksiyonlar, kabakulak, cinsel yolla bulaşan hastalıklar, antibiyotikler ve kemoterapi; erkeklerde kısırlığa neden olabilir. Ferti-Jin Kadın Sağlığı ve Tüp Bebek Merkezi Klinik Direktörü, Kadın Hastalıkları, Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Op. Dr. Seval Taşdemir, "Kısırlık sorununu sadece kadınlar yaşamıyor. Erkekleri de etkileyen kısırlığı hafife almayın, 'Erkek adam kısır olur mu?' demeden önce mutlaka bir uzmana başvurun" diyerek erkekleri uyarıyor. Ferti-Jin Kadın Sağlığı ve Tüp Bebek Merkezi Klinik Direktörü, Kadın Hastalıkları, Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Op. Dr. Seval Taşdemir, erkek kısırlığı hakkında bilgi verdi: Erkek üreme sağlığını; hormonlar, sperm üretimi, sperm kanallarında spermin taşınması ve cinsel fonksiyonlar etkiler. Bunlardan herhangi birindeki bozukluk, infertiliteye (kısırlık) neden olur. AKDENİZ ANEMİSİ VE KİSTİK FİBROZ OLUMSUZ ETKİLİYOR Cinsiyet kromozomlarındaki birçok bozukluk infertiliteye neden olur. Bu vakaların birçoğunda testisler ve sperm üretimi olumsuz etkilenmiştir. Cinsiyet kromozomlarını etkilemeyen genetik bozukluklar da infertiliteye neden olabilir. Bazı kas hastalıklarında, orak hücreli anemide, Akdeniz anemisinde ve mesaneye ait bozukluklarda infertilite sık görülür. İnfertilitenin eşlik ettiği diğer bir hastalık olan kistik fibroz vakalarında ise meni miktarı ve sperm sayısı azdır. Bu vakalarda sperm kanalları gelişmemiştir. SİGARA, ALKOL VE İLAÇLAR ZARAR VERİR Sigara; sperm sayısını, hareketini ve yapısını olumsuz etkiler. Sigara içen erkeklerin eşlerinde düşük ihtimalinin arttığı belirlenmiştir. Alkol, sperm üretiminin bozulmasına neden olur. Kronik alkolizm vakalarında testisler küçülür ve testosteron üretimi bozulur. Uyuşturucu maddeler sperm kalitesini ve üretimini olumsuz etkiler. Bu maddeler hormonal dengesizliklere de yol açar. Antibiyotiklerin birçoğu, parazit ilaçları, depresyon, mide ülseri, hipertansiyon ve alerjik hastalıkların tedavisinde kullanılan bazı ilaçların, erkek üreme sağlığını olumsuz etkilediği gösterilmiştir. KEMOTERAPİ ÖNCESİ SPERM DONDURULABİLİR Kemoterapi ve kanser tedavisinde kullanılan ilaçlar, sperm üretimine zarar verir. Bu ilaçların bir kısmının etkisi kalıcı olabilir. Kemoterapi öncesinde bu hastalardan, ileride kullanılmak üzere sperm örnekleri alınarak dondurulabilir. Testislerde sperm üreten hücreler radyasyona çok duyarlıdır. Radyoterapi gören hastalarda sperm üretimi üç-beş yıl içinde tekrar başlayabilir. Yüksek ısı, sauna ve sıcak su banyoları sperm üretimini olumsuz etkiler. ÜREME HORMONLARIN KONTROLÜNDE Üreme hormonlarının üretimi ve salınması hipotolamus, hipofiz bezi ve testisler tarafından kontrol edilir. Hipofiz bezinden LH (Luteinize edici hormon) ve FSH (Folikül stimüle edici hormon) salgılanır. Bu hormonların salınımını hipotalamustan salınan GNRH adı verilen hormon kontrol eder. Testislerde testosteron üretilir ve testosteron genital organlar dışındaki dokularda androjenlere (erkeklik hormonu) ve östrojenlere (kadınlık hormonu) dönüştürülür. Hipogonadotropik Hipogonadizm, Kalman Sendromu, İzole LH eksikliği, Hiperprolaktinemi veya Postpubertal Gonadotropin eksikliği de erkek kısırlığına neden olabilir. Erkeklerde en sık karşılaşılan kısırlık sebepleri: Kriptorşizm (inmemiş testis) Testis tümörleri Testiküler travma (Testislerde meydana gelen yaralanmalar) Varikosel (Yumurtalık torbası ve testislerin etrafında oluşan varisli damarlar) Enfeksiyonlar Sistemik hastalıklar Üreme kanallarında tıkanıklık Geriye boşalma
0 notes
ol0jhy-blog · 7 years
Text
Karın kası estetiği ile fit bir görünüm
Tumblr media
Estetik cerrahi ve medikal uygulamalar sadece kadınların tekelindeymiş ve çoğunlukla kadınlar bu uygulamalardan yardım alıyormuş gibi gözükse de, son yıllarda değişim yaşanıyor. Artık erkekler de bakımlarına ve estetik duruşlarına son derece önem veriyorlar Ülkemizde erkeklerin estetik cerrahiye artan taleplerini ve en fazla hangi prosedürü talep ettiklerini Estetik Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Bülent Cihantimur anlattı: " Ülkemizde erkeklerin estetiğe ilgisi hızlı bir şekilde artıyor. Sağlık turizmi ile gelen yabancı erkeklerin sayısı da aynı ölçüde artış gösteriyor. Bunun en büyük nedeni bana göre kadınlar. Çünkü kadınlar artık son derece bakımlı, estetik duruşlarından kesinlikle taviz vermiyorlar. Kadınlar hem eşlerini teşvik ediyor, hem de erkekler bu denli bakımlı eşlerinin yanında kendilerini de iyi hissetmek istiyorlar. İkinci neden ise, tabii ki iş hayatı… Artık herkes eğitimli, herkes kalifiye, bir üst levela geçebilmek iyi görüntüyle doğru orantılı. İş dünyası taze, dinamik, genç ve fit bir çalışan veya patron görmek istiyor. Erkek hastalarımızın mesleklerine bakarsak, mali müşavirlerden, avukatlara, emlakçılardan profesyonel sporculara kadar geniş bir yelpazede bizden yardım alan bireyler olduğunu görüyoruz. Kliniklerimizde sadece erkek hastalarımız için tasarlanmış, geniş bir hizmet yelpazesi sunuyoruz. Bunların içinde cerrahi yaklaşımlar, lazer ve ışık tedavileri, saç ekimi, cilt gençleştirme tedavileri gibi pek çok seçenek bulunuyor. Erkeklere en fazla uyguladığımız operasyonlara bakacak olursak, birinci sırada saç ekimini görüyoruz. Karın kası estetiği veya vücut şekillendirme operasyonları, jinekomasti, liposuction, erkek cinsel organ estetiği(penis büyütme), göz çevresi estetiği gibi uygulamalar yine en fazla talep edilen prosedürlerdir. Erkeklerde meme büyüklüğü-jinekomasti Jinekomasti ameliyatları, erkeklerde meme dokusunun büyümesiyle oluşan estetik sorunun çözümlenmesine fayda sağlayan operasyonlardır. Gelişen teknolojiyle birlikte artık son derece konforlu jinekomasti operasyonları yapabiliyoruz. Kendi geliştirdiği teknikle kesi yapılmadan, sadece mikro deliklerle yağlı dokuya ulaşıyoruz. Yağ dokusunu çözen bu yöntem ayrıca işlemi yaparken de kesinlikle sinirlere ya da damarlara zarar vermiyor. Bu şekilde işlem tamamlandıktan sonra minimal şişlik ya da morlukla karşılaşılır ve ya hiç gözlemlenmez. Organik Saç ekimi- kök hücrenin avantajları Organik Saç ekimi yurt dışından gelen erkek hastalarımızın da en fazla tercih ettiği uygulamalar arasında yer alıyor. Estetik International laboratuvarlarında yaklaşık 2 senelik bir Arge çalışmasının ürünü olarak, saç ekiminin değer taşı kıl köklerinin, tamamına yakınının sağlıklı bir şekilde çıkmasını sağlayan bir tekniktir. Hastanın bölgesel yağı alınır, kök hücreden zengin hale getirildikten sonra saçsız deriye yani kel alana enjekte edilir. Bunun sonrasında saç ekimi prosedürü gerçekleştirilir. Kök hücre tüm avantajlarını bu alanda gösterir ve saçların tamamına yakını yeni nakledildiği alanda tutunur, iyileşme süresi kısalır ve daha dolgun, gür saçlar ve doğal bir görüntü elde edilir. Karın kası estetiği ile fit bir görünüm Üzerinde yağlanma olsa da, herkesin karın bölgesinde kasları var sadece yağ tabakası görünmelerini engelliyor ve ayrıca çalışılmamışsa belirgin değiller. Karın kası estetiğinde, liposculpture tekniğini kullanarak, kasların kıvrım yerlerine uygulama yapıyor ve bu alandaki yağları inceltiyoruz. Bu şekilde kasların kıvrım yerleri incelince kaslar belirgin hale geliyor ve baklava dilimi olarak tabir edilen görüntüye kavuşuyor. Eğer yağlanma fazla ise, karnın tamamından yağ alımı yapılıp, sonrasında yine kıvrım yerlerine bir heykeltıraş gibi şekil veriyoruz. Uygulama son derece etkili ve pratik. Ülkemiz ve İngiltere başta olmak üzere tüm Avrupa'dan gelen sınır ötesi hastalar da son zamanlarda karın kası estetiğini çok fazla tercih ediyorlar.
0 notes
ol0jhy-blog · 7 years
Text
'Kısırlık erkeklerde artış eğiliminde'
Tumblr media
Medicana International Ankara Hastanesi Tüp Bebek Merkezi Sorumlusu Op. Dr. Özgün: "Eskiden kısırlık oranlarında kadın ve erkek payı yaklaşık yarı yarıyaydı, şimdi vakaların 3'te 2'si erkek." Medicana International Ankara Hastanesi Tüp Bebek Merkezi Sorumlusu Op. Dr. Osman Denizhan Özgün, son yıllarda erkeklerin kısırlık oranında artış olduğuna işaret ederek, "Eskiden kadın ve erkek oranı yaklaşık yarı yarıyaydı, şimdi vakaların 3'te 2'si erkek, 3'te 1'i kadın oldu" dedi. Hastane tarafından düzenlenen Bahar Buluşmasında, Tüp Bebek Merkezi ekibi ile bu yolla çocuk sahibi olan aileler buluştu. Tedavi sürecine ilişkin deneyimlerini konuklarla paylaşan aileler, çocuk özlemlerinin sonlanmasında tercih edilen tıp ekibinin yanında sabır ve ısrarın önemli faktörler olduğunu anlattı. Bebeklerinin ilk kalp atışını duydukları andaki heyecanı dile getiren aileler, umutları taze tutmanın tedavi süreci boyunca pozitif etki yarattığını vurguladı. Bazı aileler ise çocuklarını kucaklamış olmayı "mucize" olarak nitelendirdi. Kısırlık, 2050'de çiftlerin %70'inin sorunu olabilir Hastanenin Tüp Bebek Merkezinin Sorumlu Hekimi Op. Dr. Osman Denizhan Özgün, yaptığı açıklamada, özellikle son 20-30 yıldır sanayi toplumunun getirdiği bir bedelle karşı karşıya olunduğunu ve erkeklerde kısırlık oranının arttığını söyledi. Özgün, şöyle konuştu: "Dünyada yapılan araştırmalara göre yaklaşık 30 bine yakın toksik madde var. Yediğimiz, içtiğimiz, soluduğumuz, giydiğimiz, tükettiğimiz bir çok şeyde bir sürü toksik madde var. Bunlar kısırlık vakalarını erkeklerde çok fazla artırdı. Hatta 2050 yılında çiftlerin yaklaşık yüzde 70'inin kısırlıkla ilgili problemi olacağı söyleniyor. Bu oran artmaya da başladı. Özellikle erkekler bu işte en fazla mağdur olanlar. Onun için mutlaka evlilikten sonra çocuk yapmayı düşünseler de düşünmeseler de mutlaka tüp merkezlerine gelerek spermleriyle, kişinin muayenesiyle basit bir inceleme yaparak bir karar verilmesi gerekiyor. Çünkü hiç ummadığımız bir anda böyle bir problemle karşı karşıya kalabiliriz." Tüp bebeğin günümüzde çok fazla yaşamın içerisine girdiğini ifade eden Özgün, bu yöntemin çok olağan ve kolay bir hal aldığını belirtti. Özgün, "İnsanların da artık eski tepkileri yok. Çünkü biz aslında zaten doğal bir şey yapıyoruz. Spermle yumurtanın buluşmasına laboratuvar ortamında yardımcı oluyoruz. Onun için bu tip yöntemlere başvurmakta hiç bir tereddüt yaşanmamalı" dedi. Tedavi sürecinde bunlara dikkat... Tedavi sürecinde dikkat edilmesi gerekenlere ilişkin de bilgiler veren Op. Dr. Özgün, "Tedavi süreci, zaman açısından baktığımızda, eskiye göre biraz daha kısaldı. Eskiden 1,5 ay civarında süren tedavi süreci, şimdi 2 hafta içerisinde tamamlanabiliyor. Tedavide zaman içerisinde ortaya çıkan yenilikler tedavi süresinin de kısalmasını sağladı. Çiftlerin sigara, alkol gibi tedaviyi direkt etkileyen şeylerden uzak durmalarında fayda var. Bunun dışında başvuracakların merkezin direktifleriyle bu süreci kısa sürede atlatmaları mümkün" değerlendirmesinde bulundu.
0 notes
ol0jhy-blog · 7 years
Text
Erkeğin sperm sayısının 16 düşmanı
Tumblr media
Kısırlığın, sadece kadınlara has bir problem olarak kabul edildiği günler geride kaldı. Araştırmalara göre erkeklerde baba olma yaşı ilerleriye taşındıkça, genetik problemleri annelerden daha fazla çocuklarına aktarma eğilimindeler. Yine yeni çalışmalara göre bir yıldan fazla istediği halde çocuk sahibi olamayan çiftlerin yarısında sorun erkekte. Erkeklerde ortalama sperm sayısı son 50 yılda nerdeyse yarı yarıya azaldı ve azalmaya devam ediyor. Kadın Hastalıkları Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Op. Dr. Betül Görgen, erkeğin sperm sayısını azaltan nedenler ve alınacak önlemler hakkında önemli bilgiler verdi. BİYOLOJİK SAAT Kadınlar gibi erkeklerin de biyolojik saati var. Çalışmalar erkeklerin 35 yaş sonrası üreme potansiyellerinde azalma başladığını gösteriyor. Kadın yaşı 30'un altındayken, erkek yaşı 40 ve üzerindeyse gebelik şansı yüzde 25 oranında azalmaktadır. Kadın yaşı 35-37 arasındaysa gebelik şansı yüzde 50 düşmektedir. Yani erkek yaşı arttıkça spermin içerdiği genlerin anormal olma yüzdesi de artar. Zamanı geri almak mümkün olmadığına göre, baba olma yaşını ertelememek gerekir. DAR GİYİNMEK Dar giysiler ve iç çamaşırlarıyla kendinizi bir model ya da ünlü bir futbolcu gibi hissedebilirsiniz ama bu giysiler üreme kapasitenizi azaltabilir. 2 bin 500 erkek üzerinde Manchester ve Sheffield Üniversitesi'nde yapılan bir araştırmada erkekte sperm sayısını etkileyen dış faktörlerden en önemlilerinden birinin dar iç giyim olduğu saptanmıştır. Dar iç giyim, testislerin vücuda daha yakın olmasını sağlayarak hava dolaşımını azaltmakta ve testislerdeki ısının artmasına yol açmaktadır. Çünkü testisler vücut dışında konumlanmıştır ve optimum fonksiyon için en ideal ısı 35 derecedir. Dar iç çamaşırları giymeyin. Dar kot pantolonlardan ve taytlardan da uzak durun. Yaklaşık 3 ay sonra sperm değerleri eskisine dönecektir. İNMEMİŞ TESTİSLER Bu sorun genellikle erkek bebeklerin yüzde 3-4'ünde gözlenen, bir yaşından önce kendiliğinden çözülen bir sorundur. Nadiren bu sorun çözülmeden ergenlik dönemine kadar ulaşır. Vücut içinde kalan ve olması gereken yere inmeyen testisler sperm üretemezler, ayrıca kanser geliştirmeye yatkın olurlar. İnmemiş testis tanısı konmuş bebeklerde, beklenen süre içerisinde olay normale dönmezse, operasyonla normal yerine indirilmelidir. KANSER TEDAVİSİ Kanser tedavisi gören erkeklerde de sperm üretimi kemoterapi ve radyoterapiden etkilenir. Prostat kanseri nedeniyle operasyon geçiren erkeklerin, cerrahiden sonra ereksiyon sorunu yaşama olasılığı yüksektir. Bu nedenle gelecek için sperm dondurma tavsiyesi unutulmamalıdır. Çünkü bazı ilaçlar kalıcı olarak sperm üretimini bozabilir. HASTA OLMAK Çok sayıda hastalık erkek üremesini olumsuz etkileyebilir. Kalp damar hastalıkları, kan dolaşımını etkileyerek ereksiyonu bozabilir ya da cinsel yetersizliğe neden olabilir. Kontrolsüz diabet, iktidarsızlığın önemli sebeplerindendir. Ayrıca sperm kalitesini de olumsuz etkiler. Sağlık sorunlarının semptomlarını azaltmak ve hastalığın getirdiği riskleri en aza indirmek için yaşam tarzını düzenlemek gerekir. Diyet ve egzersizle diabet kontrol altına alınabilir. İLAÇ KULLANIMI Pek çok ilaç türü, çeşitli şekillerde üremeyi etkileyebilir. Bazı antibiyotikler mesela "eritromisin" testisler için toksiktir ve sperm üreten hücrelere hasar verebilir. Bazı ilaçlarda dolaylı olarak etki eder. Sperm üreten testis hücrelerini uyaran hormon sinyallerini keserek, sperm sayısının düşmesine neden olurlar. (Bazı anti depresanlar, anti psikotik ilaçlar vb) Bazı ilaçlar da cinsel isteği olumsuz etkileyebilir ya da ereksiyonu ve spermin dışarı çıkmasını bloke edebilir. Tansiyonu düşürmek için kullanılan kalsiyum kanal blokeleri de spermin yumurtayı dölleme kapasitesini azaltabilir. Böyle bir durumda ilaçları doktorunuzla konuşup, alternatif ilaçları düşünmek gerekir. VARİKOSEL Varikosel, testislerin etrafındaki toplar damarların anormal olarak genişlemesi durumudur. Skrotumdaki ısı artışına sebep olarak, erkek kısırlığının en önemli sebeplerinden biridir. Erkeklerde rastlanma sıklığı yüzde 15'tir ve varikoseli olan erkeklerin yüzde 40'ında kısırlık problemi vardır. Dünya Sağlık Örgütü'nün bir çalışmasında varikoseli olan 9 bin erkekte bozulmuş sperm kalitesi ve azalmış testis volümü saptanmıştır. Tedavi edilmeyen varikosel, zaman geçtikçe testislere daha fazla zarar verir. Genişlemiş damarların cerrahi olarak bağlanması, azalmış testis fonksiyonlarını düzeltir. Operasyon olan erkeklerin yüzde 80'inde sperm sayısı ve kalitesi düzelir. KANAL TIKANIKLIĞI Tıkalı kanallar erkek kısırlığının en açık mekanik sebebidir. Spermler oluştuktan sonra, olgunlaşmak için "epididim" adı verilen, iki adet kıvrıntılı tüplerde depo edilir. Ejekülasyon esnasında, spermler bu depolandıkları yerden "vas deferens" adı verilen kanallardan penis dışına atılırlar. Klamidya ve gonore gibi enfeksiyonlar, bu kanalları tıkayabilir ve spermlerin testislerden, penise ulaşımını engelleyebilir. Bazen bu tıkanıklık kalıtsal olabilir ya da yaralanmalı kazalar sonrasında oluşabilir. Cinsel yolla bulaşan hastalıklardan uzak durmak ya da erken tedavi olmak da olası hasarları önler. FİT KALMAK Fit kalmak ve sağlık için egzersiz yapmak herkes için önemlidir hatta çocuk sahibi olma şansını artırır. Ancak bazen aşırı egzersiz yapmak, doğal üreme kapasitesini azaltır. Özellikle dayanıklılığı artırmaya yönelik uzun egzersizler hormon profilini değiştirerek, testosteron miktarını azaltır. BİSİKLET KULLANMAK Uzun süre pedal çevirmek de penise giden sinir ve damarların uzun süre baskı altında kalmasına neden olarak üremeyi olumsuz etkiler. Düzenli ve uzun süren bisiklet egzersizi yapan erkeklerde ereksiyon problemleri sıktır. Bu nedenle bisiklet selesinin yumuşak olması tercih edilmelidir. Ayrıca ayakta pedal çevirme olumsuz etkileri ortadan kaldırmaktadır. AŞIRI DERECEDE ISI Testislerde ısı artışına sebep olan her şey sperm üretimini geçici olarak azaltır. Sıcak su torbasının sık kullanımı, saunaya sık sık gitmek de aynı etkiyi yaratır. 40 derece ısıtılmış suda yarım saat kalmak sperm sayısını önemli ölçüde azaltır. MASTURBASYON Sık sık masturbasyon yapan erkeklerde sperm volümü azalır. Çünkü depolar boşalmaktadır. Çalışmalar günde iki ya da daha fazla ejekülasyon yaşayan erkeklerde üremenin olumsuz etkilendiğini göstermiştir. Her erkek farklıdır. Ejekülattaki sperm sayısı ortalama 40 milyon olmasına rağmen, çoğu erkekte bu sayı daha düşüktür. Sık masturbasyon yapanlarda bu sayı çok daha düşük olabilir. Bu nedenle çocuk sahibi olma şansını üst seviyede tutmak istiyorsanız haftada iki veya üç kez seks yapmak yeterlidir. 3-5 günlük aralar vermek maksimum değerleri sağlayacaktır. D VİTAMİNİ EKSİKLİĞİ D vitamini sperm sağlığı için gereklidir. Spermin başında ve sperm çekirdeğinde D vitamini hassas hücrelerinin bulunması bunun kanıtıdır. Ayrıca D vitamini eksikliği spermde DNA hasarı oluşturabilir. D vitaminini yeterince almanın yolu güneş banyosuyla olur. Özellikle güneşli öğlen saatlerine dışarıda olmanın faydası çoktur. Olumlu etkiler üç ay içinde ortaya çıkar. ALKOL Alkol sperm oluşturan hücreleri öldürür. Aşırı alkol tüketimi sperm sayısını, spermin dölleme kabiliyetini azaltır, sperm şeklini bozar. Hatta aşırı alkol alanlarda libido da azalır. Çünkü östrojen hormonu bu erkeklerde artmaya başlar. Çocuk sahibi olmak istiyorsanız, alkol tüketimini iki üç ay öncesinde azaltın. Aşırı alkole bağlı iktidarsızlık, alkol alımı dursa bile tam olarak düzelmeyebilir. SİGARA İÇMEK Yoğun sigara içen erkeklerde spermlerde DNA hasarı olur. Bu da kısırlık veya düşük sebebidir. Özellikle azalmış sperm hareketine sahip erkeklerde yüksek sigara içme oranı izlenmiştir. Bu olumsuz etkilerden kurtulmanın tek yolu sigarayı bırakmaktır. OBEZ OLMAK Çalışmalar hem kadınlarda hem erkeklerde kısırlık ve fazla kiloların bağlantısını ortaya koymaktadır. Erkeler için fazladan her 10 kilogram üreme kapasitesinde yüzde 10 azalma demektir. Yağ dokusundaki artış hormonal dengeyi bozmaktadır. Sağlıklı ve kalıcı zayıflama obezitenin etkilerini ortadan kaldırır.
0 notes
ol0jhy-blog · 8 years
Text
Baba adayının doğum sürecindeki 8 kaygısı...
"Eşim yolda doğurursa?", "Doğum neden bu kadar uzun sürdü?" ve daha niceleri... İşte baba adaylarını doğum öncesi ve sırasında en çok kaygılandıran 8 şey... Hamilelik öncesi ve sonrası eğitimleri, ebelik desteği ve kadın sağlığı ile ilgili tüm hastalıkların tanı ve tedavisine yönelik hizmetler sunan Hamile Okulu'nun kurucusu Ebe Asude Oflaz, ülkemizde baba adaylarının doğum öncesinde yaşadıkları kaygılara dair açıklamalarda bulundu. İşte baba adaylarının doğuma dair 8 temel kaygısı: Ya Yolda Doğurursa? Doğum, uzun, yavaş ve giderek hız kazanan bir süreçtir. İlk kez bebek sahibi olacak olan babalar bu korkuyu daha sıklıkla yaşarlar. Özellikle ilk doğumlarda hazırlık fazı ortalama 12-24 saat sürebilir. Anne-baba adayı bu zamanı rahatça evinde geçirebilir. Erken hastaneye gitmek, doğumu çabuklaştırmak adına gereksiz müdahalelere sebep olacaktır. En doğru zamanda hastaneye gitmek için evde profesyonel bir ebe desteği almak en doğru karar olabilir. Doğuma Kaç Kişi Gidelim? Doğumun doğal ilerleyebilmesi için annenin mahremiyetinin korunması en önemli faktörlerden biridir. Çünkü doğum içgüdüsel bir eylemdir. Mahremiyeti sağlandığı anda anne, tamamen kendi içine döner ve doğumuna odaklanır. Gözleniyor olma duygusu doğumda çalışan hormonları kesintiye uğratarak doğum sürecini yavaşlatır veya bozar. Anneye doğumda en az kişi ile yardım etmek, doğum sürecini pozitif etkileyecektir. Suyu Geldi, Bebek Susuz mu Kaldı? Doğum sürecinde suyun ne zaman geleceğini bilemeyiz. Anneler, bu bilgiyi sadece doğum sürecini yaşarken öğrenebilirler. Suyun, doğum kasılmalardan önce gelmesi çok acil bir durum olmayabilir. Su geldikten sonra 12-24 saat içerisinde doğumun kendiliğinden başlaması beklenir. Bir yandan su üretimi devam ettiği için bebeğin susuz kalması çok olağan değildir. İlk 24 saat içerisinde doğum gerçekleşmediyse "antibiyotik" tedavisi başlanabilir. Aktif fazda suyun gelmesi durumunda bebeğin susuz kalması gibi bir durum söz konusu değildir. Beli Çok Ağrıyor, Bir Sorun mu Var? Bel ağrısı doğumun ilerlediği, aktif fazda bebeğin inişi sırasında aldığı pozisyon ve annenin kuyruk sokumuna yaptığı basınçla ilgilidir. Bu nedenle bel ağrısı, doğumun doğal ilerlediğinin bir göstergesidir. Kuyruk sokumuna yapılacak baskılı masaj veya sıcak uygulamalarla anne rahatlatılabilir. Gözleri Neden Kapanıyor? Çok mu Yoruldu? Müdahale edilmemiş ve kendi doğasına bırakılmış doğumlarda, sürecin hızlandığı aktif fazda annenin doğum hormonlarında da artış olur. Doğumun ilerlemesi için gerekli olan oksitosin hormonunun yanı sıra endorfin de artar. Annenin uyku ihtiyacı, artan endorfin hormonuyla ilgilidir. Endorfin hormonu annenin kasılmalar arasında dinlenmesini sağlayarak yeni kasılmalar için onu hazırlar. Anne uykulu ise doğum süreci doğal olarak ilerliyor demektir. Çok Uzun Sürdü Ne Zaman Doğuracak? Doğum yavaş ilerleyen ve uzun biyolojik bir süreçtir. Bu sürece saygı göstermemek ve gereksiz müdahaleler uygulamak, sezaryen yapmanın yolunu açabilir. Sağlık personeli kadar anne-baba adayı da sürece saygı göstermelidir. Anne-baba doğuma hazırlık eğitimi almışlarsa, doğum sürecinin yavaş ve uzun süreceğini bilirler. Karım Kusuyor, Neden? Doğum sürecinin ilerleyen fazlarında kasılmalarla açılmaya başlayan rahim ağzına, bebeğin başının basısı sonucu annede bulantı ve kusma olabilir. Baba adayları bu durumdan endişe duysalar da, aslında bu durum doğumun normal ilerliyor olduğunu ve yaklaştığını gösterir. Neden Yatmak İstemiyor? Annenin yatarak kasılmaları karşılaması, bebeğin annenin kuyruk sokumu kemiğine baskı yaparak daha çok ağrı duymasına sebep olur. Doğumda annenin dikey olarak durması bebeğin yerçekimini de kullanarak doğum kanalına inmesini kolaylaştırır. Anne içgüdüsel olarak bu bilgiyle hareket eder. Annenin serbest hareket etmesi hem fiziksel hem de psikolojik açıdan anneye kolaylık sağlar. Anneyi yatağa yatmaya mecbur etmek, doğumun doğal ilerleyişine müdahale etmektir. Doğumda Baba Adaylarına Tavsiyeler • Doğumda eşinizin başucunda olun. • Ikınma çabalarını destekleyin. • Pozitif ve destekleyici cümleler kullanın. • Sakin olmaya çalışın ve doktorla iletişimi devam ettirin. • Doktorun ya da ebenin talimatlarını birlikte tekrarlayın. • Doğum sancıları arasında dinlenmesini sağlayın. • Doğumdan sonra da yanında olun.
0 notes
ol0jhy-blog · 8 years
Text
Diyabet erkeklerde cinsel sorunlara yol açıyor
Diyabetin gözlere, böbreklere verdiği yan etkiler birçok kişi tarafından bilinse de hastalığın çok bilinmeyen yan etkileri de bulunuyor. Bunlardan bir tanesini de hastalığın erkeklerde neden olduğu cinsel ve ürolojik sağlık sorunları oluşturuyor.  Toplumumuzda diyabete bağlı ürolojik sorunların oldukça yaygın olduğunu söyleyen Anadolu Sağlık Merkezi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr. Erdem Türemen ve Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Cüneyt İşeri, "Sağlıklı erkeklerde cinsel işlev bozukluğu oranı yüzde 32 iken, tip 2 diyabetlilerde bu oran yüzde 46'ya çıkıyor. Neyse ki, günümüzdeki tedavi yöntemleri ve şekerin kontrol altına alındığı yaşam şekliyle bu sorunların önüne geçilebiliyor" dedi. Diyabete bağlı ürolojik sorunların görülme sıklığı yüksek olsa da hem hasta hem de hekim açısından diyabete bağlı öncelikli komplikasyonlar kontrol altına alınırken, ürolojik sorunlar biraz daha arka plana atılabiliyor. Hastaların fiziksel sağlıklarıyla birlikte ruhsal sağlıklarını da etkileyebilecek bu durumun diyabetlilerde ön planda tutulması gerektiğini ve tedavisinin mümkün olduğunu söyleyen Anadolu Sağlık Merkezi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr. Erdem Türemen ve Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Cüneyt İşeri, diyabetli erkeklere rehberlik edecek önemli bilgiler paylaştı. DİYABET, CİNSELLİĞİ NEDEN ETKİLİYOR? Diyabetlilerde görülebilen beyin, omurilik ve sinirlerdeki hasar (merkezi ve periferik nöropati), duyusal sinirleri etkilediği gibi otonom sinir sistemini (haberdar olmadığımız, bilincin dışında çalışan sinir sistemi; kalp ve diğer organlar gibi) de etkileyebiliyor. Dolayısıyla nöropati ile ereksiyonu sağlayan sinir iletisinde meydana gelen bozukluk ve damar iç yüzeyindeki işlev bozukluğu ereksiyon problemlerine yol açıyor. Erektil işlev bozukluğu başarısızlık endişesine, bu ise cinsel isteksizliğe neden oluyor. Diyabet, metabolik ve psikolojik nedenlerle isteksizliğe yol açsa da esas olarak, erektil işlev bozukluğunun dolaylı etkisiyle cinsel isteksizliği beraberinde getiriyor. CİNSEL İSTEKSİZLİĞE NEDEN OLUYOR Diyabetin neden olduğu cinsel sorunları erektil işlev bozukluğu ve böylece dolaylı olarak ortaya çıkan cinsel isteksizlik oluşturuyor. Diyabetin neden olduğu diğer ürolojik sorunlar arasında nöropatik mesane (sinirsel kökenli mesane işlev bozukluğu) ve ürolojik enfeksiyonlara eğilim yer alıyor. TEDAVİSİ VAR Diyabetli erkeklerde oluşan cinsel ve ürolojik sorunlar, ağızdan alınan birtakım ilaçlar, penise yapılan iğne (intrakavernöz enjeksiyonlar), vakum cihazları ve penis protezleriyle tedavi edilebiliyor. Yapılan bu tedavilerde ilaç tedavisi ile peniste süngersi cisim damarlarının genişlemesi artırılıyor. Vakum cihazları ile penis basıncını düşürüp penisin kanla dolması kolaylaştırılıyor. Tedavi için penise yapılan iğne ise oral ilaçlar bulununcaya kadar kullanılan ve günümüzde de bazı kişilerde uygulanan, benzer etkili maddelerin uygulandığı bir tedavi yöntemi. Şayet bu yöntemler başarılı olmazsa ya da hasta bunları uygulayamazsa, başvurulabilecek diğer bir tedavi seçeneği ise penis protezi oluyor. SAĞLIKLI BİR CİNSEL YAŞAM İÇİN BU ÖNEMLERE DİKKAT Yaşamla tamamen iç içe olan cinsellik, ruhsal ve fiziksel olarak tam sağlıklı olmayı gerektiriyor. Erektil işlev kaybı, diyabetin üçüncü sıklıkta görülen komplikasyonu olmasına karşın, yaşam kalitesini en çok etkileyen komplikasyon olarak kabul ediliyor. Bu nedenle erkeklerin, diyabete zemin hazırlayan sağlıksız beslenme ve fiziksel aktivite yokluğundan özellikle kaçınmaları, sağlıklı bir cinsel yaşam için alabilecekleri en kritik önlem olarak belirtiliyor. Erkeklerin bu tür sorunlarla karşılaştıklarında, takip ve tedavilerini mutlaka kanıta dayalı tıp uygulamalarının yapıldığı merkezlerde sürdürmeleri öneriliyor.
0 notes