Peki benim her önemli ve özel vakitlerimde hep buruk kalmam. Öylece kala kalmam... Öyle böyle bir boğulma değil yaşadığım. Çok yakın! Çok yakın mesafeden habire yaralanmam... Bunları ne yapacağız?
İnsan gerçekten ansızın yorulurmuş. Ürkermiş karıncadan bile. Kararınca olmazmış kaygısı. Hat safhada ağlarmış içi kopa kopa. Biri sarılsa sıvazlasa sırtını ben hallederim dese de geçmezmiş kamburu.
Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak değil mi artık... Daha dün kıvrılıp annemin göğsüne yattığımda hafifleyen yaralarımı kendim sararken.. Şimdi.... Göğsümü bir çiçeğe ben mi siper edeceğim Allah'ım...
Bir tespih tanesi kadar olmuş yaşım, nasıl olur da hâlâ bu denli ürker dünyadan ve nasıl olur da artık daha çok bağıra bağıra ağlamak ister...
Korkuyorum. O andan. O her şeyin en uçta ve her şeyin en gerçek olduğu ilk karşılaşmamızdan. Kokusu var mı sahiden... Sahiden beni tanıyacak mı aslında en baştan. Kendimi tanıtma çabasına düşmeden sahiden beni kokumdan mı tanıyacak pamuktan meleğim...
Günlerce aradım, saatlerce yürüdüm, senin için buldum, senin için yaptım / yaptırdım; bir sevgiyi hissetmenin ve hissettirmenin paha biçilemez biçimi. Kulağa hoş bir şarkının sözleri gibi geliyor.'
Kendimi bir fanusun içinde anne olmayı bekleyen bir balık gibi hissediyorum ... Fanusun dışında tutunacağım ne bir dal var ne de usul usul binip gideceğim bir sal.
Gönlümü yıktılar benim. Hayatına yeni bahar gelmiş henüz yeni açmış çiçektim. Daha çok yeşerecektim oysa. Suya kandırmadılar, güneşi çok görüp bir köşede unuttular.
Çok sular aktı yolundam yudum yudum içtim. Kandım desem yalan... İlk andan beri tanıdık olduğum değersizlik hissinin fanusumu bu derece daraltacağını düşünmeden çok cömert savurdum tevazumu onlara. -onu sevdiğim için- her şey ama her şey sadece ona duyduğum müthiş aşktandı. Onu sevdiğim için kırmadım kimsenin gönlünü. Onu sevdiğim için ezberlenmiş gülümsemeler taktım suratıma. Her şey onun içindi.
Di ... Geçmiş zaman.
Şimdi sildim onun dışındaki onları. Gönlümü paramparça etmelerine ve bana hissettirilen kıymetsizliği ancak böyle gömebilirim derinlere. O ve bana ondan nasip olan ferahlığım, zenginliğim, aşkımın goncası yavrum için.
O... Gülüşlerimin sebebi... Yürek zarım... İçim... Aşkım.. Tek yangınım.
Uzun bir yolculuktan dönmüşüm de evime gelmişim gibi bir his. Kendime merhaba. Kendimle muhabbeti özledim..
Kalbinin içinde sımsıcak bir yuva kurduğum adamla ne yollar yürüdük bi bilsen. Herkes gibi. Gün sonunda birbirimize sığınmadığımız tek bir gün dahi olmamış ne mutlu. Biliyor musun anne oluyorum.... Henüz kendime bunu kabullendirme aşamasındayım. Annelik.... Taşın çilek açması gibi bir şeymiş. Sancılı... Daha çok yazmalıyım olanı biteni. Ruhumu iyileştirmek için buna ihtiyacım var.
"evlenirken, eş seçerken bir anlamda evladının ilk öğretmenini tayin ediyorsun. çünkü yedi yaşına kadar, okul öncesi dönemde çocuğun temel taşları döşeniyor, istikamet belirleniyor ve bunu yapan baş kahraman, başöğretmen de anne."